Yeni Üyelik
5.
Bölüm

Akademiye Hoşgeldiniz

@meylscherry

"AKADEMİYE HOŞ GELDİNİZ"


Motorla köprü yoluna doğru hızla ilerlemeye başladım, genelde bu saatlerde motor yarışları olurdu.


Hastaneden çıkalı iki gün olmuştu ve benim iki gün boyunca yaptığım tek şey yarışlara katılmaktı. Evet biliyorum çok gerekli şeyler yapmışım evet evet.


Hızlı hızlı gitmeye çalışırken hızlanan yağmur yüzünden de pek sağlıklı süremiyordum açıkcası. Olabildiğince hızlı ama kaza yapmadan varmayı hedefliyordum. Ama sanırım bu olmayacaktı gördüğüm yarış pisti ile sevinçle daha hızlı yüklenmeye başladım motora.


Köprünün alt tarafına doğru geçtim motoru. Yarışlar yeni başlamış olmalı ki ellerinde ki meşaleler henüz yanmamıştı. Ya da yanmış sönmüş de olabilirdi bilemiyorum ama umrumda da değildi.


Biraz kafa dağıtmaya ihtiyacım vardı, güzel bir zafer belki beni kendime getirirdi, sabahtan beri aklımda Ayaz vardı. Ve ben bu duruma acayip sinir olmuştum ona öfkeliyken onu özlediğimi fark etmek beni cidden çıkmaz bir yola sürüklemişti bundan sonra onla arama tamamen mesafe koyacaktım. Başka türlüsü olamazdı benim için zaten.


İlk yarışanlardan biri bendim yanımda ise benden iki-üç yaş büyük esmer bir kadın vardı. Soğuk havaya rağmen sıfır kol giymişti, boynuna kadar dövme vardı. Başlangıç çizgisine geldiğimizde ağzımı açmadan duramadım, "негодяй."


Duymuş olmalı ki sert bakışları bana dönmüştü. Ben ona bakmak yerine başla komutunun gelmesini bekliyordum. O hâlâ bana bakarken başla komutu çoktan verilmişt, ondan önce başlamıştım bu benim dudaklarımın kıvrılmasına sebep oldu.


İlk barajı geçmeme az kalmışken onu sollamayı başarmış ve onu geçmiştim. İkincisinde ise bana yetişmişti çünkü virj vardı ve ben yavaşlamak zorunda kalmıştım eğer yavaşlamazsam gebermem olası bir durumdu.


Fakat o, o kadar hızlıydı ki barajı fark etmesi uzun sürmüş ve yere yapışmıştı onu umursamadan hızlıca devam edip tünele girdim. Şuan en önde ben vardım sanırsam. Geri kalanlarının bazıları ilk baraj da elenmişti. Ama büyük bir çoğunluk ikincisinde elenmişti.


Soğuk havayı hissetmek hoşuma gitmişti sınırlarımı zorlamaya ve bazı korkuları atlatmak için daha sıkı kökledim.


Arkamdan gelen bir motor belirdiğinde kaşlarımı çattım Fazlasıyla hızlıydı, beni geçince motoru hafif kaldırdım dikkati dağılmış olmalı ki bakışları bana döndü. Hızlıca önüne geçip daha da hızlandım bir erkeğin beni geçmesine pek izin verebilecek biri değildim.


Önüme doğru kırılan motorla son anda durmaya çalışmıştım ama dikkat çekerim sadece çalışmıştım. Ortalık toz dumanına dönerken sinirle kimin yaptığına baktığımda yine aynı kadındı.


Sinirle dudaklarımı ısırdım. Aptal ikimizi de öldürüyordu az kalsın. Hızlıca devam ettiğimde son tura gelebilmiştim şuan önümde bir kişi vardı yine aynı adamdı.


"Bir salmadınız anasını satayım."


Sinirle kurduğum cümlelere karşılık bana döndü, "İyi misin?"


Tanıdık bir ses duyduğumda ilk başta algılayamasamda sonradan tüm hücrelerine sinir ulaşmıştı. Sinirle daha çok yüklenip bağırdım, "Ada söyledi değil mi?"


"Sence sen, önümden motorla geçtiğinde seni tanımayacak kadar Aptal biri miyim?"


"Evet desem alınır mısın?"


Cevabını beklemeden hızlıca bitiş çizgisine doğru yüklendim. Birkaç dakika sonra bitiş çizgisindeydim o da hemen arkamda.


Zaferle sırıtıp indim motordan kaskımı çıkardım saçlarımı geriye doğru attığımda kaskını çıkarıp yanıma doğru gelip elini uzattı," Güzel yarıştı tebrikler."


Elini sertçe sıktım, "Kolaydı."


Kesin kolaydır Gece alt tarafı iki kere ölümle burun buruna geldin.


İçimden kendi kendime söverken çoktan ikinci yarışıcaklar yerini almıştı.


Motoruma bindim bugün akademiye uğramam gerekiyordu o yüzden ikinci yarışıcaklarda ben yoktum. Diğerleri çoktan Akademiye Hoş geldiniz mesajıyla karşılanmıştı benim dışımda. Henüz o boğucu havaya hazır değildim ama işte yapabileceğim başka birşey de yoktu.


Ekip lideri bendim üstüme düşeni yapıp onları yönetmem lazımdı.


Kaskımı geri takıcakken Ayaz'ın sesini duydum, "Nereye?"


"Cehennemin dibine Ayaz gelicek misin?"


"Olur senle heryere gelirim."


Tamam verdiği cevaba salakça biraz düşmüş olabilirdim ama asla gardımı indirmeyecektim. Ona karşı yumuşamak yok!


Arkamı dönüp tekrar motoruma bindim. Arkamdan geliyordu çıkardığı rahatsız edici seslerden çok rahat anlıyordum dayanamayıp laf attım.


"Motoru biraz daha sürtersen büyük ihtimalle paramparça olur ve arkama binmek zorunda kalırsın."


"Arkana bineceksem hemen kırayım sana yakın durmak için herşeye değer."


"Yalvarırsın manasında demiştim Ayaz İzgiç fırsatçının tekisin."


Motoruyla aramızdaki mesafeyi biraz daha daralttı,"Nasıl yani sen değil misin? Bu fikri aklıma sokup yaparsam ödül sunan sensin ama."


"Geber Ayaz, bak ilerde tır var git gir altına valla bak arkandan gelirim hatta dur önden ben gideyim kurtulmuş olurum."


Yağan yağmur şiddetlenince daha hızlı sürmeye başladım.


"Gece hızlı sürmeye devam edersen elimde kalıcaksın."


"Kes sesini oraya gelirsem kim kimin elinde kalır görürsün."


Onunla konuşunca nedense kalbim hızı hızlı atmaya başlıyordu eskisi gibi...Bunu istiyor muydum? şüpheliydi.


"Tamam, yavaşla azcık akademiye gidene kadar konuşmamı istemiyorsan."


Hızımı anında düşürürken morali alt üst olmuştu.


Akademinin önüne yaklaşınca yavaşladım. Başlamıştı benim mesai! Bahçeye girdim motoru rastgele bir yere bıraktım.


Akademiden içeri girdiğimde hemen yanımda yine Ayaz vardı onu inceleme fırsattı bulmuştum ve hiç kaçırmayı planlamıyordum. Üzerinde siyah bir gömlek ve siyah deri ceket vardı boynunda gümüş bir zincir elinde ise siyah yüzük vardı saçları en son gördüğüm güne göre daha düzgündü.


"Beni incelemeyi bırakıp yürüsen mi acaba?"


Gözlerimi kaçırdım utanmıştım biraz. Bu yüzden ondan önde yürümek için daha hızlı davrandım.


"Mina!"


Duyduğum sesle olduğum yere kitlendim samimiyetsiz soğuk nevale olabilirim ama bu kıza hiç ısınamıyordum, Irmak Tolga'nın eski sevgilisi... Bu kız yüzünden zamanında az fırça yememiştik akademiden.


Hafifçe gülümsemeye çalışıp ona döndüm, "Sen hâlâ burda mıydın ya?"


Dişlerimi sıkarak sorduğum soruya rağmen o bana yaklaşıp sarılmıştı.


"Seni burda görmek güzel."


Kurduğu cümleler nedense içime bir şüphe düşürmüştü benden nefret ettiğini sanıyordum yanılmış mıydım ya da yanılmamıştım... Ona karşılık vermedim çünkü bunu istemiyordum.


Benden ayrılıp gülümseyince bende gülümsedim umarım şuan Tolga'ya barışmak için beni kullanmayı düşünmüyordur. Onca işimin arasında bunla uğraşacak değilim ya...


Boğazımı temizleyip ona döndüm," Beni biraz işim var daha sonra görüşürüz."


Beni onayladı ve yanımdan ayrıldı.


Daha fazla kimseyle konuşmaya tahmülüm yoktu o yüzden hızlıca toplantı salonuna ilerledim.


Kapıda yediye yakın koruma vardı. Beni görünce hepsi aynı anda geriye doğru çekildi.


İçeri girdiğimde dikkatimi çeken şey Ayaz'ın benden önce burda olmasıydı.


"Ne sorumsuzsun burda seni bekleye bekleye ağaç olduk."


Sesi duyar duymaz beynime kan sıçramışa dönmüştüm sırtımdan akan terlerle yurkunup özlerim ona çevirdiğimde tüm yüz hatlarım keskinleşmişti.


Lina...


Annemin gözü gibi sevdiği can bebeği akademiye girmesin diye kendini bile verebileceği kız... Neredeydi tam olarak işte burda karşımda...


"Beklemek zorunda değildin seni kovduğum zaman s!ktir olup gidebiliridin."


Tolga'nın sesiyle ona döndüğümde o da Lina'nın burda olmasından rahatsız görünüyordu.


Kendimi boş koltuğa attığımda dik durmaya çalışsam da imkansızdı.


Toplantı boyunca hiçbir şeyi dinlememiştim arada bir gözlerim Ayaz'la kesilmişti o dışında kimseye dönmemiştim bile sadece boşluğa bakıp durmuştum.


Toplantı bitmişti ilk çıkan Overls'di. Çıkmadan beni odasında beklediğini de  söylemişti.


Bunaldığım için terasa çıktım nefes almaya ihtiyacım vardı. Nedense içimdeki stres beni kusmaya zorluyor gibiydi ama kusacak halim bile kalmadığı çok açık ortadaydı.


Ellerimin titremesini umursamadan cebimden sigara çıkarıp zar zor yakmıştım.


"Şu zıkkımı içmezsen olmaz mı?"


Arkamdan biri sarılınca çekilmek istedim ama bırakmadı. Ayaz olduğunu anladığımda elimdeki sıgara onu yakmasın diye uzaklaştırdım.


"Ayaz..."


"Şşh... Sakin ol azcık."


Kolarımla onun kollarını iteleyip ona baktım kafamı hayır anlamında sallayıp sıgarayı içmeyi devam ettiğimde bana karşı olan sinirini iliklerime kadar hissediyordum, sıgaram bitince söndürdüm, ardından ona bakmadan içeri doğru ilerlemeye başladım.


Overls'in odasının kapısına gelince tıklatma zahmetinde girmeden içeri dalmıştım.


"Seni buralarda yeniden görmeyi açıkcası beklemiyordum."


Sırıttım onu şaşkına uğratmayı seviyordum, "Kolay kolay benden kurtulamayacağını söylemiştim Overls."


"Kurtulmayı pek istemem açıkcası. Sen benim en iyi ajanlarımdansın."


Göz kırpıp ayağa kalktı. Kafamı yan yatırıp ona baktım, "Neden beni çağırdın?"


Camın önüne gidip durduğunda bende onun yanına ilerledim, "Senle bir anlaşmamız vardı Overls bilmem hatırlatabildim mi?"


"Bu konuda şartlar benim elimde değildi. Ben seni ondan olabildiğince saklamaya çalıştım ama Arslan devreye girince pekte yapabileceğim birşey yoktu."


Overls benim vaftiz babam sayılırdı. Bir nevi herşeyim...Ailem yok olduğundan beri yanımdaydı.


Taha onudan hiç hoşlanmıyordu ama ben hayataysam tamamiyle onun sayesindeydi.


"Overls beni buraya neden çağırdın tam olarak?"


Derin nefes aldı bakışları bana döndü. Masasına doğru ilerleyip üç tane dosya verdi, "Burda üç tane görev var. Hepsinde farklı para. Biliyorsun genelde görevleri sana vermem yasal değil ama bu hayatta ki tek varlığım sensin... Yani ölmen işime gelmez."


Bakışlarım tekrar ona döndü alt dudağımı dişledim, "Peki seçtim diyelim o göreve gitmemizi nasıl sağlayacaksın?"


Sırıttı bakışları beni baştan aşağı süzüp gözlerimde durdu, "Orası pek önemli değil sen görevleri ve ne yapmanız gerek onu öğren. Unutma bir kişi dahi olsa ekibinden kimsenin ölmesine izin verme."


Bir çekmeceyi açtı elinde bu defa yedi dosya daha vardı bana uzattı, "Onlara performanslarına göre görev vermen daha sağlıklı olur."


"Teşekkür ederim Overls."


Ona doğru ilerledim ve sıkıca sarıldım eliyle sırtımı sıvazladı ve benden ayrıldı boğazını temizleyip, "Şimdi odana git küçük hanım."


Burnuma bir fiske vurdu. Burnumu kırıştırıp ona baktım, "Görüşürüz beyefendi."


Tam kapıdan çıkıcaktım ki tekrar beni durdurdu, "Akşam yeni gelenler için parti var ona katılmayı unutma."


Bu defa sinirle  ona döndüm, "12-13 yaşındaki çocukları ailelerinden alıp birde kutlama mı yapıyorlar! "


"Mina! Sakin ol tamam mı daha yeni geldin olay çıkarmanın hiç sırası değil."


Sinirle kapıyı çarpıp çıktım ona hak veremezdim. Asansöre doğru ilerledim cebimde ki güvenlik kartını aldım ve asansöre doğru tuttum.


Sinirle odama doğru ilerledim cidden, -hâlâ Akademiye Hoş Geldiniz pankartıyla karşılanacak-milyonlarca ailesinden zorla alınmış çocuk gelecekti ama herkes benim sakin kalmamı söylüyordu.


Odama girip sertçe kapıyı kapattım. Overls bir konuda haklıydı sakin olmak zorundaydım. Elimdeki dosyaları kasaya koyup banyoya ilerledim. Duş almak belki beni biraz olsun yatıştırırdı.


Duş boyunca ruhumda hissettiğim acı yoğunlaşmıştı. Lina'nın burda olması bana acı derecede gülünç geliyordu.


Annesinin saçlarını tararken canı acımasın diye saçlarını kısa kestiği kızı şuan buradaydı.


Gözlerimi acıyla kapattım çünkü benim annem saçlarımı ona çok benzediği için kesmişti.


Sertçe çekiştirdim saçlarımı belki ona benzemeseydim beni de severdi. Hayır Gece annen seni hiçbir şartla sevmezdi.


Yutkundum acı vericiydi. Beni seven bir annem hiçbir zaman olmamıştı ama ben kötü hissetmeyeyim diye yalandan da olsa saçlarımı tarayan bi annem vardı. Ayaz ailemi yok etmeden önce.


Nefret ediyordum Ayaz'dan da Lina'dan da. İkisinin de ölümü benim elimden olacaktı.


Düşüncelerime ara verip duştan çıkıp odama doğru ilerledim. Bej rengi ve beyazın hakim olduğu odamda yatağım camın önündeydi yatağın biraz ilerisinde çalışma masam ve küçük bir buzdolabı vardı. Onun çaprazında ise giyinme odam vardı küçük ama sevimli bir odaydı.


Hızlıca giyinme odasına geçtim bol siyah bir tshirt altına siyah bir kapri giymiştim. Hava sıcaktı o yüzden saçımı kurutmak yerine tarayıp topuz tokasıyla topladım.


Giyinme odasından çıkıp kasaya doğru ilerledim şifreyi girip dosyaları alıp çalışma masama geçtim.


Üstünde labtop vardı dosyaları masaya koydum bir kağıt kalem aldım.


Görevleri incelemeye başladım defterimi açtım not almaya başladım.


İlk görevde bir kadının kasasına girmek vardı. Kasanın fotoğraflarına baktığımda ise korkunç olan şey kasanın içinde para yerine cesetler vardı. Yutkundum kadının akıl hastası olduğu ve öldürdüğü kişileri bir kasada sakladığı yazıyordu. Aynı zamanda öldürdüğü kişiler hep çocuktu.


Dosya dikkatimi çekmişti dosya da yazanları not defterime not aldım.


Sonra diğer dosyaya geçtim. İkinci dosya da ise buluşma yapılıcağı gün öldürülecek adamı korumaktı.


Bunu da deftere detaylarıyla not aldım. Üçüncü dosya da bir terkedilmiş cesetlerle dolu bir marketi araştırmaktı. Onun detaylarını da not aldım.


Bilgisayarı açtım detaylarıyla tüm yerleri araştırıp notlar aldım. Her görevde eğer başarırsak para alıyorduk ama bu pek umrumda değildi.


Telefonumun çalmasıyla tüm dikkatim dağılmıştı. Elime aldım arayan Ada'ydı.


Telefonu yanıtlayıp kulağıma yasladım, "Noldu?"


"Beş dakika içinde burda olmazsan savaş çıkabilir."


Bağırma sesiyle kaşlarım çatıldı, "Ada noldu?"


"Irmak Ezgi'ye saldırıp duruyor."


"Yani ben napabilirim?"


"Ekip liderisin ya hani gelip ayırsana kızım."


"Niye saldırıyor peki belki Irmak haklı?"


Sinirle sarf ettiğim sözlerden sonra ayağa kalıp giyinme odasına ilerledim, "Orasını bilmem ama beş dakika içinde burda olmazsan ben Irmak ve Lina'yı geberticeğim."


"Ada saçmalama saldırma kimseye."


"Tamam. Ama sende hemen gel."


"Tamam", diyip telefonu kapattım.


Hızlıca siyah askılı bir crop altına siyah şort giydim en üste de hava serin olduğu için beyaz bir gömlek giymiştim.


Saçlarımı açıp önden hafif bıraktım ve tekrardan topuz tokasıyla topladım.


Kasayı açıp not defteri de dahil olmak üzere tüm dosyaları kasaya koyup kitledim.


Siyah-beyaz yüksek converse giyip telefonumu alıp çıkmıştım. Kesinlikle beş dakika içinde hazırlanmıştı aynen.


Asansör kartımı unuttuğumu fark edip tam geri dönmüştüm ki Ayaz'ın sesini duydum, "Gerek yok güzelim gel. Bende kart var."


Kaşlarımı çatıp ona döndüm, "Gerek yok." Gururla arkamı dönüp  odama girip kartımı aldım ve çıktım.


Asansörün önünde hâlâ beni bekliyordu beyimiz! Sabır dileyerek kartımı okuttum.


Benimle birlikte asansöre binmişti. Onun dışında herşeyle ilgilenmeye başlamıştım.


Telefonu çalınca oflayarakelime aldım Ada olduğunu düşünürken arayanın Ateş olduğunu gördüm.


Meşgule attım ama tekrardan aramıştı. En sonunda vazgeçip aramayı cevaplamıştım.


"Mina seni merak ettim iyi misin?"


Ses çok yüksek seviyede olduğu için Ayaz'da duymuştu sinirle gözlerini büyütüp kendi kendine söylenmeye başladı.


"Merak etmişmiş pardon sen kimsin de benim sev-"


Ayaz'ın ağzını zar zor kapatabilmiştim.


"İyiyim teşekkür ederim."


Ayaz elimden kurtulmaya çalışmıyordu aksine elimi öpüyordu. Ona ters bir bakış atıp Ateş'e geri dönüş yaptım.


"Ateş ben seni sonra arayayım mı pek müsait değilim şuan."


"Olur güzelim ben seni beklerim."


Ayaz Ateş'i  tekrar duymuş olmalı ki sertçe elimi itirip telefonu aldı, "Bana bak o güzelim kelimesini alır sana..."


"Ayaz napıyorsun ver telefonumu."


Telefonu sertçe alıp ona baktım, "Pardon da senin ne haddine benim telefonumu almak." asansörden hızlıca indim. Ateş'le konuşacak yüzü kendimde bulamayıp onun yerine yüzüne kapattım.


Bahçeye doğru ilerlerken Ayaz arkamdan geliyordu.


Ada' nın yanına ilerlediğimde bizim tayfa komple buradaydı.


Onlara yaklaştıkça fark ettiğim şey Efe Ada'yı belinden tutmuş geriye doğru çekmeye çalışıyordu, Ada Lina'ya doğru gitmeye çalışıyordu. Lina'da aynı haldeydi onu tutan kişi ise Aras'dı.


"Noluyor burda!?"


Bağırmamla durup bana bakmışlardı, "Ne olacak bu iki gereksiz varlık gelmiş saçma sapan konuşuyor!"


Kaşlarımı çatıp Ezgi'ye döndüğümde o herkesin aksine dolu gözlerle kolunu tutuyordu.


Gözlerimi kapattım şuan kimseyle muhatap olmak istemiyordum. "Ada Ezgi'yi de al gel."


"Ama-"


"Aması yok Ada."


"Onlar haksız farkındaysan!"


"Ben siz haksızsınız demedim."


Ada sinirle bana baktığında Lina'nın araya girmesiyle kaşlarımı çattım, "Ekip lideriniz bile sizden utanıyor baksanıza."


"Sen kes sesini sana fikrini sormadığım sürece belirtme!"


Sert çıkışıma karşılık Aras'dan kurtulup üzerime doğru yürüdü. Geri çıkmadım bir lider olarak ondan çok eğitim görmüştüm onun gibi çaylakları yenmek yarım saat bile sürmezdi benim için.


Tam yanıma geldiğinde araya giren Overls'di. Gözlerim ona döndüğünde onun sert bakışları Lina'nın üstündeydi, "Lina yerine geç yoksa geceyi hücrede geçirirsin!"


Sert sesi ortamı doldururken Lina onu kâle almamış gibi bana bir adım daha attığında bu defa Arslan'ın sesi yükseldi, "Üssün olan birine baş kaldırmak büyük cesaret ister. Ama yerinde olsam baş kaldırdığım kişiyi tekrar tekrar düşünürdüm."


Lina sert bakışlarıyla tam karşımda durana kadar kimseyi dinlememişti.


Tam karşımda durduğunda çenesini kaldırıp bana baktı amacı dikkatimi dağıtıp karın boşluğuma yumruk geçirmek ama ben yer miyim ondan önce hamlesini engelleyip elini ters çevirdim, kulağına doğru yaklaşıp, "Burası seni annenin dünyayı etrafında döndürdüğü yer değil. Haddini bil yoksa elimde kalacaksın!"


Geriye doğru çekildiğimde uslanmamış bir şekilde sinirle tekrar üstüme atılıyordu ki bu defa araya Ayaz girmişti, "Lina! Geç yerine yoksa cidden bu defa benim elimde kalacaksın!"


Ayaz eliyle beni geriye doğru çektiğinde sinrili bakışlarıma maruz kalmak umurnda değil gibiydi onun korumasına ihtiyacım yoktu. Sinirle arkamı dönüp Ada'ya bağırdım, "Ezgi'yi de al gel Ada."


Hızlı adımlarla geldiğim yere dönerken fark ettiğim şey bahçede kutlama yapılıyordu. O an ürperdim milyonlarca kişi orda idam edilmişti... Ve yeni gelenlerin gelişini orda kutluyorlardı. Ölüm yerlerinde kutlama yapılıyordu.


Aklımdaki düşünceleri hızlıca dağtarak asansöre doğru ilerleyip kartı okuttum. Arkamdan Ezgi ve Ada'da geliyordu. Asansörü tutum onlar bindikten sonra bindim.


Kartı revir katına doğru okutup Ezgi'ye döndüm, "Koluna bakabilir miyim?"


Ezgi dolmuş gözlerle bana bakıp iç çekti daha çok canı acıyormuş gibi değilde hırs kokusu alıyordum umarım yanılıyorumdur. Üzerinde ki krem rengi kot ceketi çıkardı ve kolunu açttı.


Kolu mosmordu ağır bir darbe aldığı belliydi.


Ada yeni fark etmiş olmalı ki dikkatlice inceleyip ona döndü, "Irmak yüzünden mi böyle oldu?"


Ezgi cevap vermek yerine geri ceketini giydi. Nedense Ada'dan çekiniyormuş gibi duruyordu. İç çekmesi canımı açıtsa da ve bunun Irmak ve Lina yüzünden olması iyice sinirlerimi bozmuştu .


"Ada al kartımı ben gelene kadar kendi odanda beni bekle."


"Neden?"


"Sorgulamak yerine uygulasan güzelim?"


Tek kaşını kaldırıp bana baktı,"Tamam. Öyle olsun bakalım."


Asansör durduğunda Ezgi'ye elimle revirin girişini işaret ettim.


Asansörden indik ve Ada'nın gitmesi için bekledik.


Ada gittikten sonra revirin cam kapısından içeri girdim.


Ezgi'yi bir sedyeye oturttum. Revirde hemşire dahil hiç kimse yoktu.


Bir pansuman ve sargı bezi alıp onun yanına ilerledim. Gözlerinden akan yaşlar duraksamamı sağlamıştı.


Ona yaklaştım ve içimden gelmesede sıkıca sarıldım bana karşılık verdiğinde artık hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.


"Şşh sakin ol neyin var anlatmak ister misin?"


Kafasını kaldırmadı ama biraz sonra hafif sakinleşmişti.


"Neden beni sürekli görmezden gelmek zorunda ki... Ben o kıza zarar vermeyecektim... Sadece kendimi savunmaya çalışıyordum..."


Tolga'dan mı bahsediyordu? Tolga bu kadar kalpsiz değildi ben tanırım abimi.


Hıçkırınca cümlesi yarıda kalmıştı.


Ona daha sıkı sarıldım şuan Irmak'a acayip sinirliydim.


Kulağına doğru eğildim," Ona karşı tam olarak ne hissediyorsun? "


" Sadece... Onu seviyorum..."


Gözlerim dolunca içim daha çok acıdı. Eğer Tolga Irmak için Ezgi'ye böyle davranmışsa benden çekeceği vardı ama ben Tolga'yı biraz bile tanıyorsam o yapmazdı.


"Tamam ağlama artık."


Derin bir nefes alıp devam ettim gereksiz bir teselli cümlesi kaçtı dudaklarımın arasından, "Tolga'nın seni hak ettiğini düşünmüyorum. O yüzden onun için ağlama."


"Onun için ağlamıyorum... Sadece, eğer o durumda ben olsaydım onu savunurdum bir başkasını değil... İşte bu benim canımı çok yakıyor ben onun için gözümü dahi kırpmadan sorgulamadan onu savunurdum... O ise her seferinde beni sorgulamadan geri plana atıyor... "


"Elimde değil keşke yüreğimi söküp ona aşık olduğum için azarlayabilseydim... Ben sadece onu sevmek istedim başka birşey değil... Ama o bana her seferinde zarar veriyor... Yoruldum çok yoruldum ben ya... "


Tolga'dan bahsetmiyordu gözlerinden bunu gayet iyi anladığımda şüpheyle ona daha sıkı sarıldım," Ben her zaman senin yanında olacağım bana inan tamam mı?"


Kim ölümüş yalandan bilmem ama bu kızın içten içe benden nefret ettiğini sezebiliyordum.


"Söz mü?"


" Söz."


"Hadi kalk koluna pansuman yapalım. "


Ondan ayrılıp hafifçe doğruldum batikonu alıp kokunu temizleyip sargı beziyle sardım. Ceketini giymesine yardım edip onu doğrultum.


"Hadi bakalım güzellik git odanda bir güzel dinlen tamam mı?"


"Sen gelmeycek misin?" Kibir dolu sorusunu istemsizce onaylama ihtiyacı hissettim.


Kafa dağıtmaya ihtiyacım vardı o yüzden spor salonuna gidecektim. Ama bu kıyafetlerle gidemezdim o yüzden yukarı çıkmam gerekiyor diye düşünmüştüm.


"Geliyorum."


Ezgi cebindeki kartı çıkardı. Asansöre bindiğimizde üst kata doğru çıkmıştık.


Asansörden indiğimizde karşımızda Tolga'yı görmemiz hiç iyi olmamıştı. Gözleri Ezgi'de dolandı en sonunda gözleri Ezgi'nin koluna doğru kayınca, Ada'nın Tolga'ya gereksiz yere fırça attığını gayet iyi anlamıştım.


"İyi geceler Mina." Ezgi'nin trip dolu sesiyle gözlerimi devridim.


"İyi geceler."


Ezgi ona bakmadan odasına doğru ilerleyince Tolga ona


yönelmişti ki araya girdim.


Kaşlarımı çatıp ona baktığımda onun Ezgi'yi kırmadığını çok iyi anlamıştım ama emin olmak için onı sınamam lazımdı.


"Kırdığın kalpler eskisi kadar sana saygı duyar mı?"


"Hiç sanmam Tolga. Irmak için bu kadar ileri gideceğini asla tahmin edemezdim."


"Mina-"


"Açıklamayı bana değil başka birine yapman lazım. Ama affedeceğini pek sanmıyorum."


Evet o yapmamıştı bana kendini bu kadar çok açıklamak istemesinin nedenide buydu.


Kendi odama ilerleyip oda kartımı çıkarıp okuttum içeri girip kapımı hızla kapattım.


Direkt giyinme odama girdim, siyah bir kapri üstüne de sporcu atleti giymiştim.


Telefonumu çıkarıp saate baktım 1.47'di. Kasayı açtım ve birazda performans için ekibimin dosyalarını inceledim.


Ada Baysoy, teknik dövüşte zayıftı ama yazılım konusunda efsaneydi. Not defterimi çıkarıp bunu not aldım ve Efe'nin dosyasına geçtim.


Efe Demirel, ağırlık kaldırmada ve sisteme sızmakta iyiydi.


Mete Özdemir, dövüşte de bir insanı etkisi altına almakta çok başarılıydı.


Ezgi Akçel, dövüşü orta derecede Ada'da iyi ama profesyonel dövüşcüden kötüydü.


Taha Karan, dövüşte iyiydi geri kalanlarda ise iyi olduğu tek şey atış isabetiydi.


Ayaz'a geçtiğimde pek istekli değildim açıkcası o yüzden kaldırdım yarın bakabilirdim şuan birşeylere vurup sinirimi atmam gerekiyordu.


Saate baktığımda ne ara 3.23 olmuştu hiçbir fikrim yoktu o kadar uzun notlar da almamıştım aslında.


Fazla oyalanmadan su şişemi de alıp odadan çıktım. Elime siyah bandajlardan takmıştım.


Asansöre binip kartı okuttum. Spor salonunun önünde durunca indim.


Hızlı adımlarla ilerleyip salona girdim etrafa pek bakmadım çünkü genelde bu saatte kimse olmazdı.


Kulaklığımı takıp şu sıralar vazgeçemediğim Mabel Matiz'in fan şarkısını açtım bu adamın şarkılarına bayılıyordum.


Kum torbasına vurmak sinirlerimi yatıştırıp tüm stersimi almıştı. Yanımda hareketlilik hissedince o tarafa doğru döndüm. Kaşlarım çatıldı oflayarak kafamı geriye doğru atıp kulaklığımdan birini çıkarıp ona baktım.


O ise sanki beni fark etmemiş gibi kum torbasına vurmaya devam ediyordu kesinlikle fark etmemiştir ben inandım. Üzerinde siyah bir şort ve siyah bir tshirt vardı.


Ona bakmaya devam ettiğimi fark etmiş olmalı ki bana dönmüştü.


Beni görmeyi beklemiyormuş gibi gözleri kısılıp bana döndü, "Beni mi takip ediyorsun?"


"hıhı seni takip ediyorum nerden anladın(!)"


Alayla gülüp verdiğim cevapla alt dudağı kıvrılmıştı.


Onu umursamayıp kum torbasına vurmaya devam ederken bakışlarını üzerimde hissediyordum, "Bir maça ne dersin?"


Kaşlarımı çatıp ona döndüğümde o çoktan ringe girmişti.


"Ne o korktun mu?"


Ringe doğru ilerledim, "Senden mi hiç sanmam."


Tam karşısında durduğumda elini uzattı, "İyi bir maç olması dileğiyle."


Elini sıkmamı bekliyordu ki ben daha iyisini yapıp elini kavrayıp sertçe çevirmiştim.


"İyi hamleydi kabul ediyorum."


"Ama solaksın ve bu da benim işime geliyor."


Kaşlarımı çattığımda o çoktan sağ bacağıma tekme atıp bileğimi kavramıştı.


Keşke onla ilgili tüm zayıf noktalarını okusaydım. Şuan onu yeniyor olabilirdim.


Sırtım yere değdinde en sonunda ikimizde nefes nefese kalmıştık. Gözlerimi kapattım bir kaç dakika sonra tekrar açıp ona baktım, "Şuan biraz molaya ihtiyacım var."


"Molaya gerek yok bence artık. Maç bitsin sen kazandın."


Elimle anlımı ovalayıp ona baktım, "Ayaz şuan senle tartışmak isterdim ama çok uykum var."


Ayağa kalktı elini bana uzattığında itiraz etmedim tutup kalktım. Asansöre doğru ilerlediği izde gerçekten çok uykum vardı nasıl indim asansörden nasıl odama gelmiştim hiçbir fikrim yoktu.


Hızlıca duş alıp sıcak yatağıma girip gözlerimi kapatmıştım saniyeler sonra güzel bir uykuya dalmıştım...


BÖLÜM SONU


Tolga'nın soyadı çevik değil Çelik Çelik!!! Yüz kere düzenledim ama yine bir yerde kaldıysa lütfen mazur görün  otomatik düzeltme beni mahfetti


Öldüm geberdim bittim. Saat gece 2.56 ve bölüm yeni bitti şaka gibi cidden iki gündür çok yoğun yazıyorum umarım gözlerim bozulmaz iki kitap birden gitmiyo cidden.


Bu arada kelimenin anlamı salak veya ahmakça olarak geçiyor söylemiş olayım🤠


Şu emeğim karşılık oy ve yorum ricasında bulunsam fırsatçı olur muyum? Sanmıyorum mcmcmcmx


Ay ben bu bölüm Tolga'ya çok gıcık oldum kırdı üzümlü kekimi


Bölümü yazarken ağladığım içn gözlerim şiş ben en iyisi instagramları bırakıp gideyim artık klavyede ki harfleri karıştırıyorum.


Şahsi hesaplarım:@iklim.Slnby/@watty.prensesiyim


Kitap hesabı:kefensizruhlarofficial


Loading...
0%