Yeni Üyelik
8.
Bölüm

Başlangıç

@meylscherry


"BAŞLANGIÇ"

"Bazı başlangıçlar bazı sonları yazar."

Elimdeki dosyaları belki yüzüncü kez okuyuşumdu. Daha önce okuduğum bir görev değildi.


Madem o dosyalarda olan görevleri yapmayacaktık neden bana vermişti?


Oflayarak anlımı ovaladım, masada duran kahve fincanını alıp kafama diktim.


Sabah görev vardı ve ben acayip stresliydim. Üst kataki gizli çalışma odasındaydım, buranın olacağını daha önceden duymuştum.


Boynumu yana yatırdım ve nefesimi sesli bir şekilde verip Elimdeki görevi tekrar okudum.


Görev şuydu; Gizli bir şekilde kimyasal ilaç sektörünün şirketine sızıp bilgisayarda ki verileri sıfırlamaktı. Ama öncelikle program hazırlamak lazımdı. Bir günde program hazırlayabilir miydik?


İmkansız değil ama sağlıklı olması da pekte mümkün değil.


Ayrıca sekiz kişi dikkat çekmez miydik? Bir anda şirkete giren sekiz kişi hadi diyelim iki-üç kişi yazılım, yönlendirme için kalsa, beş-altı kişi de dikkat çekerdi.


Overls bunu öyle güzel düşünmüş ki(!) beni baş yönetim de Ayaz'ı şirket avukat bürosunda, Tolga'yı koruma Efe'yi gizli ilaç deposunda, Ada'yı yazılımda Ezgi'yi ve Taha'yı ise sağlık bölümünde görevlendirmişti.


Kafayı yiyecektim cidden, ya ben ne anlarım baş yönetimden! Hiç mi düşünmez arkadaş bir insan?


Ben 7 kişi zor yönetiyorum, kimyasal ilaç sektörünü nasıl idare edeyim? Hukuk okudum arkadaş ben ne anlarım şirket yönetiminden!?


Oflayarak başımı masaya yasladım. Herkese bir konum vermişti herkesi aynı anda tehlikeye sürüklüyordu. Beni kendi yönetimi altına alıyordu ve ben buna acayip sinir olmuştum.


Kapının aniden açılmasıyla düşüncelerimden sıyrıldım. Gelen Efe'ydi.


"Gelebilir miyim?"


Kafamı olumlu anlamda salladım. Elinde ki cipsi masaya bırakıp kağıtları bir kenara atıp gazozları koydu.


"Göreve on beş saat var ve hiç yatmadın kahvaltı dışında birşey de yemedin. Ayaz'da sevdiğin şeyleri marketten alıp geldi. Yemen içinde beni görevlendirdi."

Gülümsedim, "Ayaz bey nerde?"


Dudağını kıvırdı ardından, "Tolga senle konuşma sınırı koydu ona."


Şokla bakakaldım, "Ve o da bunu sorgusuzca kabul etti!?"


"Nıç, Tolga'nın Ezgi'yle görüşmesini, konuşmasını, göz temasını yasakladı."


Sonra huzursuzca kıpırdandı, "Olan bana oldu!"


Sinirle söylendiğinde anlam veremeyerek bakakaldım. Aklıma gelen şeyle gülmemi bastırıp zar zor konuştum, "Naptı yoksa sana da Taha'yla görüşmenin mi Yasakladı?"


Tüm ciddiyetim gitmişti kahkahalarla gülmeye başladığımda bana ters bir bakış attı ardından o da güldü.


"Bana değil ama abini Mete'ye yasakladı."


Bu defada mı şaka diye baktığımda basbaya ciddiydi.

"Şaka?"

"Malesef, Mete Taha'yla çok samimiymiş."


Gülme krizine girdim elimi karnıma koyup gülmemi durdurmaya çalıştım, "Sen peki?"

Bana ciddi misin? dermiş gibi bakıyordu.


"Mete sana anl-"


Kapının açılmasıyla Mete sertçe yere düştü nefes nefeseydi elini kaldırdı, "K-kes s-sesini ben a-anlatacağım!"


Nefes nefese kaldığı için konuşamıyordu Efe gülerek ayağa kalıp Mete'yi kaldırdı.

Kalktığı yere Mete'yi oturttu.


Elini bir saniye diye kaldırdı derin nefes alıp, cebindeki çekirdek paketini çıkardı.


"Kaltak Efe! Madem anlatmadığımı biliyorsun niye anlatmaya çalışıyorsun!"


Efe gülerek karşıdaki koltuğa oturdu.


Mete tekerlekli sandalyeyi yanıma doğru sürükleyip çekirdeği açtı. Omuzuma dokundu, "Kız bir dedikodu var olay."


Gülüp ortama anında adapte oldum. Mete anlatmaya başlıyordu ki odaya yine biri daldı. Bu defa gelen Ayaz'dı. Çaktırmadan ona baktım bana baktığını fark edince hızlıca Mete'ye döndüm.


Avucuna çekirdek döktü, elimi çekip bana da verdi ardından hızlıca olaya girdi, "Bak, şu memeletsiz ve Ada'yı bastım ben."


Gözlerim irice açılırken Mete devam etti, "Ayh dur daha olaya gelmedim. Sende hemen şaşırıyon."

Derin nefes alıp, "Bu bizim kızla akademinin bahçesindeymiş. Yanlarında bir esmer şeytan daha vardı. Bizim kızı içeçek almaya göndermişler. Tabii salak olduğu için içeçek almayı hemen kabul etmiş geri. Pampuk prenses mübarek iyi yüreğiyle fıtı fıtı içeçek almış, dönünce bakmış bunun yanındaki şeytan kız, bu salak çocuğu yanağından öptüğün görmüş. Ee almış kafalarından aşağı içeçek dökmüş değil mi? Nıç küçük Emrah modunda ordan uzaklaşmış. "


Elimde biriken çekirdeği bırakmam imkansızlaşırken anlatma şekli o kadar komiktiki olayın ciddiyetini kavramam zorlaşmıştı.


Efe hüzünle çözüm için bana bakarken, elimdeki çekirdeği bırakmadan rahat bir tavırla konuştum,"Ada rahat bir insandır kafaya takıcağını zannetmiyorum. Bir iki güne kendine flört bulur seni unutur çok kafaya takma."

Efe, sözlerimin üstüne omuzlarını çökertti, "Ben beni unutmasını istemiyorum."

Devreye tekrar Mete girdi, "Kız ben söylemeyi unuttum bu salak bizim kıza aşık."


Sinirle kaşlarımı çattım, "Ulan aşıksın madem niye başka kadının seni öpmesine izin veriyorsun. Kusura bakma ama Ada kendine birini bulmazsa da ona ben bulurum."


Elimdeki çekirdeğe bağımlı olmuştum Efe bana yalvarır gibi bakıyordu, "Ya ben öpüceğini anlamadım ki bir anda yanağında birşey var dedi öptü."


Yüzümü buruşturdum, "Ben olsaydım değil içeçeği kafandan aşağı dökmek bardağı kafanızda kırardım ki daha önce yapmışlığım var."


Ayaz kaşları çatılı bir şekilde bana bakarken ondan bahsetmediğimi anlaması uzun sürmemişti Mete yine olaya dahil oldu, "Ayaz, öyle baktığına göre Ayaz'dan sonra sevgilin oldu değil mi?"


Omuz silktim, "Flört diyelim, kimseyle sevgili olmadım."

Ayaz, ayağıyla sertçe ritim tutup bana döndü derin bir nefes aldım, nedense kendimi savunma ihtiyacı hissetmiştim.


"Ne bekliyordun tam olarak? Annemle babamı öldüren adamı hayatımın sonuna kadar bekleyeceğimi mi?"


Mete, Ayaz baktı ardından bana dönüp tekrar ona baktı, "Ona anlatmadın mı hâlâ?"

Kaşlarım çatıldığında, Ayaz işaret parmağını kaldırıp Mete'yi susturdu, "Zamanı değil, zamanı geldiğinde gereken açıklamayı yaparım, ama benden önce söylememen için söz ver."

Mete oflayıp, "Söz", diye mırıldandı.


"Tam olarak neyden bahsediyorsunuz!?"


"Şuan seni pek ilgilendirmeyen bir konudan. Sorgulama."


Sert çıkışı yüzünden nedense kırılmıştım. Bozulmuş muydu?


Mesaj gelen telefonu mu elime aldım. İyi insan lafının üstüne derlermiş o kadar da bahsetmemiştim aslında ondan.


​​​​​Hı hı kesin yazacağını bilmiyordun Mina!


MAX: Konuşmamız gerek herzaman buluştuğumuz mekana gelir misin?

Beni sebepsiz birşey için çağırıcağını düşünmüyordum. Elimdeki çekirdeği bırakıp ayağa kalktım üstümü silkeleyip dosyaları kasaya koydum.

"N'apıyorsun?"


"Dışarı çıkmam gerek, o yüzden etrafı topluyorum."


Mete elimdeki telefona bakıp, "Kız, bu saatte kim sana mesaj attı da öyle heyecanlı heyecanlı kalktın."


Atma şu zehirli oku atma atma

"Arkadaşım Mete."

"Ne tür bir arkadaş?"

Oflayıp kapıya yöneldim, "Hayvan mı oğlum bu türü olsun?"


"Cinsiyeti ne yani o manada şey ettim."

Meraklı gözler beni takip ederken alt kata ilerledim. Sürü gibi hepsi beni takip ediyordu.


Odama girip kapıyı kapattım hızlıca siyah boğazlı kazak siyah pantolon giydim. Akşamları buradaki hava öyle soğuktu ki kar yağmış halden farksızdı o yüzden siyah bir palto giydim.


Siyah çizme ve deri eldivenlerimi de alıp çıktım.

Aşağıya inmiş olmalılar ki yoktular. Fırsattan istifade Ada'nın odasına daldım.


Tahmin ettiğim gibi yatmıyordu, "Noldu, nereye gidiyorsun bu saatte?"


"Max yazdı benimle görüşmek istiyor."

Anında uzandığı yerden kalkıp yanıma geldi şiddetle, "Ve sende kabul ettin öyle mi!?"


"Of Ada, senden yardım istemeye geliyorum beni bin pişman ediyorsun."


Elini beline koyup bana baktı derin nefes alıp burun kemerini sıktı.


Ardından dolabına ilerleyip konuştu, "Bende geliyorum. Ama şu kıyafeti giy ne o mafya gibi giyinmişsin."

Askılı kadife bir elbiseydi ona baktım, giymesem beni linç ederdi. İtiraz etmemek en iyisiydi.


Banyoya ilerleyip üstümü değiştim. Eldivenlerimi, çizmemi ve paltomu çıkarmamıştım.


Odaya döndüğümde Ada benim aksime krem straplez bir korse siyah bir etek giymişti.


Elindeki siyah gözlüğü bana uzattı, "Tak şunu kız kıza eğlenceye gidiceğiz."


"Abart Ada, gözlük ne kızım?"


"Abine giderim bak delirtme beni."

Oflayıp gözlüğü elinden aldım gelen Ezgi'ydi, "Mina beni çağırmışsın, birşey mi oldu?"


Anlam veremeyerek baktığımda Ada telefonu kafama fırlattığın da anladım. Onu çağırmak istemişti ama araları iyi olmadığı için beni kullanmıştı.


"Ha şey, dışarı çıkıyoruz sende bizle geliyorsun."


Ada yatağın üstündeki pembe elbiseyi Ezgi'ye verdi, "Mina, sana vermem için vermişti. Beğenmezsen başka birşeyde giyebilirsin."


Bana bakıp gereksiz bir şekilde gülümsedi, "Teşekkürler."


Şaşkın şaşkın bakıyordum ki Ada bana bağırdı, "Git kapıyı aç Alex geldi."

Lan Alex ne alaka?

Beni resmen odadan kovunca koşarak aşağı indim. Taha'nın Alex'i görmesi pek iyi olmazdı.


Koşar adım kapıya ulaştığımda, kapıyı açtım. Yeşil abartılı mini elbisesiyle bir elini kapı koluna yaslamış bana bakıyordu.


"Hello! Bebeğim."


Beni kendine çekip sıkıca sarıldı. Ona karşılık verip kenara çekildiğimde elimi tutup beni döndürdü.


"Fıstık gibi olmuşsun. Desene sana dibi düşecek."


"Kimin kardeşi?"

Ada'nın Taha'ya yaptığı atakla ona döndüğümde mükemmel görünüyordu saçlarını tepeden bağlamış ve hafif makyaj yapmıştı, çok çekici duruyordu.


Alex'in yüzü hafif düştüğünde bizim tayfa çoktan kapının önündeydi.

Alex, Taha'ya bakmamaya çalışarak Tolga'ya döndü, "Nasılsın?"

Tolga gülümseyip Alex'e sarıldı. Taha kaçamak bakışlarla Alex'e bakıyordu.

Merdivenlerden inen Ezgi'ye döndü gözlerim su gibi olmuştu yutkundum nedense göz ucuyla Ayaz'a baktım.

Ayaz, Ezgi'yi eliyle güzel olmuşsun gibi bir işaret yaptı beni sinir etmek için yapmıştı peki ben Kıskanmış mıydım?

Evet.

Ayaz onu kardeşi gibi görebilir ama ben karşımdaki adamdan nedensizce bana yönelik bir ilgi beklemiştim. En azından küçük bir iltifat eskisi gibi olmayı çok isterdim onunla ama imkansızdı.


Arabamın anahtarlarını alıp, açık bıraktığım kapıya ilerledim.


"Çıkıyorum ben, geç kaldım zaten."


Taha benle garip bir şekilde konuşmuyordu. Genelde sorardı, nereye gideceğimi öğrenmeden beni bırakmazdı.


Kalbim kırılmıştı Tolga bile sormamıştı, sarılmamıştı. Ada'da bana çok soğuk davranmıştı. Merdivenlerden hızlı hızlı indim. Ada'nın verdiği gözlüğü takmam iyi olmuştu dolan gözlerimi saklamıştım.


Otoparka girdiğimde anahtara basıp arabamı buldum. Onları beklemeyecektim.


Kız kıza eğleniceklerini söylemişlerdi. Arabaya yerleşip çalıştırdım.


Çalan telefonumu aldım Ezgi arıyordu yüzümü buruşturup açtım,"Efendim?"


"Mina, beni bekler misin? İnmek üzereyim."


Kafamı geriye atıp onaylar bir mırıltı çıkardım. Soğuktu ve ben, bu kasvetli havadan nasıl kurtulacaktım bilmiyorum.


Ölmek istiyorsun, sana her soğuk davrandığında kendini suçluyorsun. Karşında büyümemiş bir adam var Mina ve sen onun yüzünden her defasında kendini suçluyorsun! Anla artık sana zarar vermekten başka bir işe yaramayan bir adamı kendi içinde affetmeye çalışıyorsun!


İç sesim bana isyan ederken dolu gözlerimden bir yaş aktı. Ah nefret ediyorum balık burcu olmaktan sinirlenince bile ağlıyordum bu canımı sıkmaya başlamıştı.


Ezgi'yi otopark girişinde gördüm. Yanında Ayaz'da vardı. Siyah bir gömlek ve pantolon giymişti ona bakmadan önüme döndüm.

Bana baktığının farkındaydım ama ona dönemeyecek kadar kırılmıştım.


Ezgi bindiğinde, çıkışa doğru ilerledim. Gözlerim aynaya döndüğünde onunda, yamaha YZF-R6 siyah yarış motoruyla çıktığını gördüm.


Telefonum çalınca arabayı durdurdum. Max arıyordu.

"Gelecek misin?"

"Yoldayım geliyorum."

"Tam olarak neredesin şuan gelip alayım mı seni?"


"Yok, ben arabayla geliyorum gerek yok teşekkürler."


"Bende teşekkür ederim Marian kabul ettiğin için."


Kibar çocuk seni, ama şuan bana nedense acayip tatlı gelmişti.


Ayaz'a sinir olduğun için, duygusal boşluktasın onu sevdiğin falan yok. Onunda seni sevdiği.


İç sesimden nefret ettiğimi söylemiş miydim? Hayırsa şimdi söylüyorum senden nefret ediyorum iç ses!


Ben bayılıyorum senin iç sesin olmaya zaten(!)


Telefonu kapatıp arabayı çalıştırdım. O çoktan gitmişti bile!


Ters yola girdim yarım saat süren yolculuk boyunca ikimizde konuşmamıştık.

En sonunda bir club'un önünde durduğumuzda inip arabayı kapıda ki valeye verdim.


Derin nefes alışlarım düzene sokup içeri ilerledim elimdeki telefon titrediğinde adımlarım durdu arayan oydu.


Meşgule atıp ilerledim bir masaya geçtiğimizde kabanımı çıkarıp yanıma koydum.


Ezgi bana döndü, "Ben bir Lavaboya gidip geliyorum."


"Tamam. Bende buralardayım zaten." Sinsi bir gülüşle telefonumu alıp Overls'a mesaj attım.

SİZ: Geldim birazdan onunla görüşüceğim.


Telefonu yanıma alıp mangolu bir gazoz aldım keyifle sırıttım.

Manipülasyon, bunu kendimde de insanlarda da gayet iyi yapabiliyordum özellikle kendimi kandırmada.


Sende az şeytan değil mişsin bak salak olsaydın başka birinin iç sesi olmak için başvuru yapıcaktım.


Ee heralde yani o kadar şeyden sonra masum mu olacaktım birde.

Ezgi denen şırfıntıyı dövecek miyiz bari omu söyle?

Cevap versene 

Sus iç ses.


7 saat önce

Sert adımlarla Akademiye ilerledim Overls benimle ve Ayaz'la görüşmek istiyordu.


Odasına hışımla girdiğimde benim Aksime Ayaz, sakince girmişti.


Overls beni görünce ayağa kalktı, yanımda durduğunda beklemediğim bir şekilde bana sarıldı.


Duraksadığımda tepki veremedim. O da fark etmiş olmalı ki anında toparlanıp Ayaz'a döndü, "Sen, babanın yanına geç seni o çağırttı."


Ona döndüğümde kaskatı bir halde kalmıştı. Babasıyla ne görüşücekti cidden bilmiyordum ama öğrenirdim.


Çıkıp sertçe kapıyı çarptığında nefesimi sesli verdim. Overls masasına kurulduğunda karşısına oturdum.

"Neden beni çağırdın?"


Anlını ovalayıp bana döndü yumuşak bakışlı bir şekilde, "Görevin başlangıcını bu akşam yapıcağız."


"İyi de niye herkes yerine beni ve onu çağırdın?"


Saçlarımı elini uzattıp geriye attı, "Anlatacaklarımı kesmeden dinle."


Şüpheyle ona bakıp, çatık kaşlarla onu onayladım.


"Bu akşam, Charles'in akademi ortaklığında olan oğlu hani varya işte senin şu dibinden ayrılmayan sülük..."

"Max?"


"Ha işte o. Sana, bu gece görevinizi öğrenmek için büyük ihtimalle ulaşacaktır. Senden isteğim onunla buluşmayı kabul etmen. Seni koruması için en iyi adamlarımı görevlendirdim. Ayrıca az önceki gereksiz de, senin görevde olduğunu bilmeyecek ama Max'i ona duyurduğum zaman soluğu yanında alacaktır. Yapman gereken tek şey onu yakınında tutman ve ilaç sektöründe görev aldığınızı belli etmemek. Görevinin 1.aşaması bundan ibaret. Sana zarar verecek birşey yapmaya kalkışacaktır, biliyorsun bir şeyi öğrenemediğinde şiddete başvurur zarar görmeden görevi tamamla. "

Anladığım tek şey görevin 22 saat sonra değil, 10-11 saat kala benim için başlayamasıydı.


Tekrar etmesini istedim, çünkü aklım Ayaz'a takılmıştı.


"Ya ben anlamadım, Charles görevleri bize vermiyor mu niye öğrenmek için bu kadar kıvranıyor ki? "


Alt dudağını kıvırdı başını ovalayıp bana döndü, "Malesef seninle ve ekibinle olan tüm bilgi erişimini engelledim."


Duraksadım anlam veremiyordum. Nasıl yapmıştı bunu?


Ayağa kalkıp beni kendine çekti kollarını bana sarıp çenesini başımın üstüne yasladı içimde hafif bir üzüntü hissettim. Bunu içinden geldiği için değil Ayaz bizi izlediği için yapmıştı. Kalbimde sıcak bir cızlama oluştu nefes alışım biraz yavaşladığında gözlerim yanmaya başladı.


Ona karşılık veremedim aksine iteleyip uzaklaştım. Sana alışamam seni sevemem sana babammış gibi davranamam çünkü öz kızın değildim.


Beni asla sevemez, bana asla güvenemezdi, ben onun askeriyim kızı değil ben onun silahıydım, herkesten korumaya çalıştığı kişi değil.

Kimse bizi sevmedi Mina abin bile bizi gerçekten sevmedi ailesi yerine koymadı. Tek başınasın hep öyleydin bu hikayenin bir finali var ve tüm çıkışlar bizim ölümümüz. Biz değerli bir kozuz ama zamanı geldiğinde gereksiz bir piyon.


Ölümü en hak edenlerden olan biri olmak istemiyorum.

Kapıya ilerledim kendimi çok kötü hissediyordum. Sevgisizlik o kadar bünyeme işlemişti ki kalbim artık ölümü tatmak istiyordu...

•••

Derin nefes alıp telefonumu elime aldım. Max mesaj atmıştı.

MAX: ben geldim neredesin?

Ardından bir mesaj daha geldi, Max:Dışarıda seni bekliyeyim mi?

Parmaklarım klavyenin üzerinde dolandı, siz:İçerideyim ben. Girişte, soldaki masa.

Telefonu kapatıp çantama koydum. İşaret ve baş parmağımla burun kemerimi sıktım. Başım çatlıyordu resmen.


Elimi çekip gözlerimi açtım o sırada ne ara geldiğini bilmediğim Max'a baktım.

Gülümseyerek yanımı işaret etti oturması için başımla işaret yaptım.

Gözlerim koyunun en derinine saplanmış geceyi andıran gözlerine baktım.


Kahverengi saçları olabildiğince düzene sokmuş, herzamankinin aksine bu sefer beyaz bir gömlek kumaş bir pantolon giymişti.


Elini uzattığında gülümseyerek tuttum, beni ayağa kaldırıp etrafımda döndürdü kendine çekip kulağıma doğru, "Yeni bir başlangıç yapmaya geldim seni almadan gitmeyi düşünmüyorum.


Bölüm sonu


Evet baya uzun bir aradan sonra tekrar birlikteyiz sizi çok özledim. Sizde beni özlediniz mi??????

Bundan sonra bölüm stoğu yapıp öyle paylaşmaya devam ediceğim çünkü stok tükendii ;)


Bu arada iç sesi sevdiniz mi o benim nsnsnsnnsmsmsms böyle ara ara gelirim bölümlere rahat yorum yapmak için iç ses bile oldum

İnstagramdan takip etmeyi unutmayın

@kefensizruhlarofficial

@meylscherry

@watty.prensesiyim


Hepsi bana ait dnskksksmsmsösmmsös


Loading...
0%