Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Kırık Bir Mazi

@meylscherry


"Parçalanmış ruhlar yara bandıyla tamir edilmez."


      


                      "KIRIK BİR MAZİ"


Gözlerim onda takılı kaldı. Boğazımda bir yumru oluştu o an nefes alamadığımı hissettim, Gözlerimi yumdum bir kaç kez gerçek değildi değildi başka birine benzettim evet kesinlikle. Gözlerimi açıp tekrar ona baktığımda büyük bir yutkunuşla bakışlarımı yere sabitledim. Onun burda olmamasını diledim bir kez daha başımı kaldırdığında kaçınılmaz gerçekle yüzleştim buradaydı.


Kendime gelmeye çalıştım gerçekliğine inanmak adına gözlerim onun üzerinde dolandı, değişmişti fazlasıyla şuan şu mesafede bile onun herşeyi alaya alan halinin yok olduğunu gayet iyi anlamıştım.


Öyle bir ciddilikle duruyordu ki yanına gidip espiri yapsan dönüp bakmayacakmış gibi. Ciddiliğinin simgesi olsun diye üzerine siyah dar bir gömlek giymişti, yinede o tam anlamıyla değişmemişti her zamanki gibi ilk üç düğmesi açıktı.


Siyah giymesi mavi gözlerini ortaya çıkarmıştı, gözlerinin içi kıpkırmızıydı ve fazlasıyla yorgun bakıyordu Uykusuzdu ve bu gözlerinden çok belliydi. Siyahla kumral arasında kalmış saçları herzaman ki gibi dağınık ve Bir eli saçlarındaydı.


Gözlerimi ondan zorlukla çektim, ama onun sıcak hareleri hala benim üzerimdeydi. Derin bir nefes alarak gözlerimi kısa bir süreliğine kapatıp kalbimdeki boşluğa ses verdim, onu beş yıl sonra tekrar görmek canımı cidden çok acımıştı.


Beni öldü olarak bilmesi gerekiyordu burda olması deği kesik kesik nefes almaya başladığımda nedense tam nefes alamıyordum, olmuyordu. Onun delici bakışları arasında nefes alamıyordum.


Mahkeme salonuna getirmişlerdi beni bir nevi kral köle sisteminde kralın önüne çıkarılması gibi. Mahkeme salonunda tüm ülkenin felaktei olan Charles vardı. Charles'in hemen yanında ise idam mektubumu yazan hakim. Korhan Özar...


İdam kararımı onaylayan hakim... yazın bunu bir kenara ben Mina Marian Karan ben bu ismi unutmam.


Mahkeme başkaladığında, ilk önce sırasıyla hakimler tanıtıldı ardından soğuk mahkeme salonunun duvarlarında adım yankılandı. İki muhafız beni onların tam karşısına çıkarmıştı. Avukatım kimdi bilmiyorum bu sebeple daha fazla dikkatle dinlemeye başladım.


Asla beklemediğim o isim yankılandı, 


"Avukat Ayaz İzgiç. "


Yutkundum idam mektubunda bahsedilen avukat oydu, sıcak hareleri benim üzerimde oyanaldı uzun bir süre ardından, kısaca Charles'a bir bakış attı.


"Avukat Ayaz İzgiç. "


Tam yanımda durduğunda muhafızlar geriye doğru çekildi, üzerine ne ara cübbesini giymişti hiç bir fikrim yoktu ama çok yakışmıştı...


Hakim mahkemeyi başlatığını belirtip Ayaz'a yöneldi, " Önce müvekkilin Avukatının idam kararı hakkında görüşünü dinleyelim. "


Ayaz başını olumlu anlamda sallayıp hiç duraksamadan konuştu,"Sevgili müvekkilim'in idam kararına itiraz ediyorum."


Buna hiç kimse şaşırmamıştı. Onun sözleri üzerine tekrar Korhan bey, devreye girdi," Bunun geçerli bir nedeni var mı? "


Sessizce başını salladı savunmasını iyi hazırlamış olmalıydı ki hiç duraksama yaşamadan Cevap veriyordu. " Var. "


"Sakıncası olmazsa bu nedenleri öğrenebilir miyiz Ayaz bey? "


"Tabi, öncelikle müvekkilime iftira atıldığını krallığı onun patlatmadığını bunu yapanın bir başkası olduğunu ve idam kararının geri çekmeniz gerektiğini bildirmekteyim. Aksi halde müvekkilim bunu yapmış bile olsa onu idam etmeniz halkın isyanına sebep olacaktır zaten kriz döneminde olan hükümet birde isyanla karşı karşıya kalırsa iç savaş çıkar ve bu düşman ülkelerin işine gelir. Bunu istediğiniz hiç sanmıyorum hakim bey. "


Mahkeme salonunda öyle bir sessizlik oluştu ki duvarların ardındaki izdiham bile duyuldu. Kimse bu kadar sert bir savunma beklemiyordu orası açıktı.Bu yaptığı resmen hükümetin kararını geri alması için tehditti almalazlarsa hükümeti ayağa kaldıracağını ikaz ediyordu ve bunu o kadar rahat yapıyordu ki insan şaşıyordu.


Bu afaladıkları durumu atlatmayı başarıp sakince başını salladı. " Peki madem iftiraydı dün neden pişman olmadığını her seferinde belirtti'sevgili müvekkiliniz'. Üstüne üstlük bu yetmezmiş gibi birde hükümet tarafından görevli bir askere hakaret edip burnunu kırması bu da mı iftira. "


Gözleri bir saniyeliğine bana kaydığında bakışlarından bunu beklemediği çok açık ve net ortadaydı. Olaya dahil olmak amacıyla ben girdim,"Sizin görevli askeriniz vatan haini olduğumu bile bile evlenme teklifi ediyor ama napsaydım o bana hakaret edince susamıydım?"


Bunları söylememi beklemedikleri çok açıktı nefesimi sesli verdim bana hâlâ bir cevap vermemiş olmaları canımı sıkmaya başlamıştı.


Ayaz girdi araya daha tehditkar bir tavırla, " Kanıt", dedi."Madem öyle, bana bir kamera kaydı izletin müvekkilimin ne şartlar altında olduğunu ve onun yapıp yapmadığını görmek istiyorum."


Bunu asla yapamazlardı. Halka karşı beni suçlu olarak göstermeye ve muhtemelen beni sebepsiz yere insan öldürmeye çalışan biri olarak göstericeklerdi ama çok büyük ters köşeye denk gelmişlerdi.


"Bekliyorum sayın hakimim her yerde kamera olan bu yerde illa ki bir kayıt vardır değil mi ayrıca müvekkilime baskı altına zorla evlendirmeye kalkışma eylemini dosyaya da eklemenizi belirtirim zira buda göz ardı edilebilecek birşey değildir."


"Sizin beni sorgulamak gibi bir yetkiniz yok Ayaz bey aksi halde müvekkilinizin lehine bir durumdur. "


"Öyle mi o zaman birazda müvekkilimin üstüne atılan suçun sebepsiz yere yapılmadığını belirtmekte zevk duyarım bende."


Herkes tekrar sessizliğe gömülmüştü. İşte şu saatten sonra ne olucak kimse kestiremiyordu. Derin bir nefes aldım. Gözlerim mahkeme salonunda dolaştı yedi kişi vardı toplamda. Aras, Taha, Ada ve Tolga geri kalan üç kişiyi tanımıyordum. İki tane erkek ve bir kadın daha vardı. Kadın uzun kumral saçlı ela gözlüydü üstüne siyah bir elbise giymiş saçlarını açık bırakmıştı. Pür dikkat dinliyordu herşeyi...


"Bu yaptığın tehdit bunu farkında mısınız uslubunuza dikkat edin bir hakimle böyle konuşamazsınız."


"Adaletli bir karar verilmediği sürece susmayı düşünmüyorum Hakim Bey. "


Seszliğini bozma kararı alan Charles ayağa kalktı, " Madem tek istediğin adalet... " derin bir nefes aldı ve devam etti, " O zaman sana dün akşam yapılan teklifi kabul edersin İzgiç. İstediğin adaleti kabul etmemizin tek şartı bu."


Ayaz ilk başta durgunluk yaşadı gözleri bana döndü uzun sürmeyen bakışlarını hemen çekti ve  gözlerini sımsıkı kapattı. Ardından başını olumlu anda aşağı yukarı salladı, "İstediğim adalet gerçekleşecekse eğer herşeye hazırım. "


Ayaz neyi kabul etmişti hiçbir fikrim yoktu ama umarım  lehimize olacak birşeyi kabul etmemiştir.


Charles'in sesi mahkeme salonunda yankılandı, " hükümetin yöneticisi olarak tüm halkımızın önünde


aldığım kararı belirtmek isterim."


bana doğru tekrar gelen askerlerden biri kolumdan tuttu ve beni yürütmeye başladılar. En önde Charles arkasında ise hakim ben ve Ayaz vardık, mahkeme salonundan çıktık.  Charles büyük bir balkonun önüne geçti askerlerden biri beni onun yanına doğru ilerletti, önümüzde büyük bir kalabalık vardı tüm halk neredeyse buradaydı. Charles büyük bir kalabalığa döndü önce bana baktı sonra konuşmaya başladı, " Mina Marian Karan'ın suçsuz olduğunu ve suikastı yapanın başka biri olduğunu Mina Marian Karan'ın af emrinin çıktığını ve akademide kaldığı yerden devam edeceğini belirtmek isterim. "


Dondum işte bunu beklemiyordum kanım buz gibi olmuştu, bana doğru yaklaşan asker kelepçemi çıkarmak için uzandı ama Ayaz izin vermedi kaşlarım çatılmış bir şekilde ona baktım ama o bana değil elime bakıyordu. Elini uzattı, "verir misin şunu? " ilk önce ne olduğunu anlamadım fakat sonra aklıma elimde olan anahtar geldi. Elimi açtım, elimden aldı anahtarı ve kelepçeyi açtı.  Gözleri elime kaydı elimde yer yer kızarıklık ve morluk baş göstermişti, baş parmağını hafifçe üzerinde gezdirince sinirle elimi geriye doğru çektim, bana hayatı zehir eden o'ydu buralara kadar düşmeme sebep olanda... ondan nefret ediyordum o bir hayal kırıklığından ötesi değildi benim için.


Charles açıklama yaptıktan hemen sonra içeri girmişti. Onunla aynı yöne doğru ilerledim yolun yarısına geldiğimde hızlı bir şekilde biri bana koşup sarılmıştı kim olduğunu hemen anladım Ada'ydı. Simsiyah saçlı yeşil gözleriyle inanılmaz çekiciydi özelikle de kokusu.


Bana sarıldı uzun bir süre ayrılmadı kulağıma doğru yaklaştı,"Seni çok özledim", diye mırıldandı.


"Bende seni çok özledim."


Öz kız kardeşim olmasada onla aramızdaki bağ yetiyordu. Onu çok seviyordum sessizce sarılmaya devam ettim.


"Acaba diyorum Ada çekilsen bizde mi sarılsak?" Tolga'nın siteminden sonra geriye doğru çekildik.


"Boş yapma ya sal bizi, kıskanma ilk gelenindir diye bir kural var tamam mı o benim ve hep öyle kalıcak. "


Güldüm günler sonra ilk defa samimi bir şekilde güldüm.


Tolga bana yaklaştı sımsıkı sarıldı Ada'nın lafları havada kalmıştı. Tolga o kadar sıkı sarılmıştı ki sırtımdaki yaralar yüzünden ani bir irkilme yaşamıştım yüzümü çaktırmadan hafif buruşturdum.  Kimse fark etmemişti.


En son Taha'ya da sarılmıştım geriye doğru çekildim. Gözüm tekrar onda takılı kaldı yutkundum ve gözlerim yanındaki üç kişiye döndüm onları mahkemede görmüştüm.


Tolga eliyle siyah saçlarını elinin tersiyle itti bana bakıp eliyle, " Tanıştırayım akademide ki yeni takımımız, Mete..."


Mete elini uzattı hafifçe elini sıktım elimi tutu ve dudaklarına götürdü,"Tanıştığıma memnun oldum." gülümsedim ve başımı hafifçe eğip kaldırdım Mete'yse göz ucuyla Ayaz'a bakıyordu.


Geriye doğru çekildi bende onu süzmeye başladım. Hafif bal rengi gözleri koyu renkli dalgalı saçları vardı. Burnu kavisliydi gözünde hiç birşeyi umursamadığını belli eden siyah bir güneş gözlüğü mevcuttu alaycı tavrı ve giyiniminden de anlaşıldığı kadarıyla rahat bir kişiliğe sahipti.


Tolga devam etti, " Efe ve Ezgi. "


Efe bana doğru yaklaştı naif bir şekilde elimi sıktı Mete'nin tam zıttı biriydi. Naif ve utangaç. Onu süzmeye başladım bu kez, karamel rengi saçlara sahipti gözleri kahverengiydi siyah bir pantolon siyah bir tshirt giymişti.


Son olarak salonda gördüğüm kıza döndü gözlerim bakışları bana karşı utangaçtı onu daha önce süzmüştüm tekrar süzmeye gerek duymadım naif bir şekilde gülümsedim, fakat bu kızda bana karşı oluşan bir nefret iç güdüsü hissetmiştim. bana doğru uzattığı elini sıktım. Gözleri çekingen bir şekilde Ada'daydı. Benimde gözlerim o tarafa döndüğünde Ada'nın sert bakışlarını Ezgi'nin üzerinde hissettim.


Beni asla bir kızla paylaşamazdı daha doğrusu sevdiği kişileri asla kimseyle paylaşamazdı bu onun en büyük problemiydi. Bunun nedeni hiçbir zaman alamadığı güçsüz sevgidendi. Onla aynı yetimhaneydik ve ben asla Tolga dışında kimseyle konuşmazdım. İlk geldiğimde 2 yıl boyunca da kimseyle konuşmuyordum Ada her seferinde benle iletişim kurmaya çalışıyordu ama ben kimseyle konuşamayacak kadar boşluktaydım. Ada her seferinde onla iletişimde olmamı istiyordu aslında onu çok seviyordum ama o annesi yüzünden, benimle kimsenin yakın olmasını istemiyordu. Annesi daha Ada 5-6 yaşlarındayken sürekli ondan daha iyi bir kız bulucağını ve bulduğu zaman onu bırakacağını söyleyip yetimhaneye bırakmıştı. Ada her seferinde bana 'benden daha iyi kimseyi bulma tamam mı?' diye sorardı annesi eğer onu bırakmasaydı böyle bir kişi olmazdı Ada ama hayat malesef adil değildi.


Ona baktım gülümsedim bunları daha önceden aşmış olduğumuzu düşünüyordum, bana baktı gözleri hafif dolu bir şekilde küskün bir tavırla başını çevirdi Ezgi'ye dönmüştüm o bu durumu kişisel algıladığı için kendini büyük ihtimalle kötü hissetmiş zannediyordum ki aksine son derece nefret dolu bakışları  ikimizin üzerindeydi.


En sonunda bu gergin ortamı Taha bozmuştu bana yaklaştı "Açsın sen değil mi? yüzde yüz açsın hadi gel senle şöyle güzel bir lahmacun gömelim."


Elimi kaldırdım iki yapıp ona uzattım o anlamış gibi göz kırptı. İki tane yiyecekiğimi belirtmiştim. Canımız her sıkıldığında Taha bizi herzaman lahmacun yemeye götürürdü o çok seviyordu sayesinde bende biraz sevmeye başlamıştım. Ama Tolga için aynı şeyi malesef söyleyemezdim Ada her şeye ayak uydurduğu için problem çıkarmazdı ama Tolga malesef Taha'nın sulu şakalarına maruz kaldığı için artık yiyemiyordu. Taha çok önceden Tolga'nın lahmacununa reçel ve limon dökmüştü Tolga o gün çok dalgındı Taha bundan faydalanıp ona yarısını yedirmişti. Zavallı Tolga o günden sonra bir daha yememişti. Tövbeli gibi lahmacun dediğimiz anda yüzünü buruşturup duruyordu.


"Hayır ne gerek var eve gidelim yorgundur." Ona baktım uzun zamandır düzgün yemek yememiştim ve onlarla yemek yemeyide çok özlemiştim. Bana kıyamamış olacak ki,


"Eve gidip isteriz oraya kadar gitmeyelim zaten yorgunsun. "


Başımla onu onaylayıp gülümsedim. Kapıya doğru ilerledik Taha bir elini başımın üstüne diğerini belime yerleştirmişti gözleri kolarımdaydı mosmor ve hafif kırmızılıklar dikkatini çekmiş olacak ki parmaklarını morlukları üzerine koydu. "Alerjin olan birşey mi yedin kolların kabarmış." koluma döndü gözlerim alerjim olan birşey yememiştim ama kabarmıştı. Eli hafifçe boynuma uzandı hafifçe çekiştirdi " Tolga baksana bir."


Tolga bizim biraz önümüzde Ada' ya sarılmış yürüyordu. Taha ona seslenince durmuştu"Noldu?"


Taha elini boynumun üzerinde gezdirdi Tolga'ya baktı, "Boynu kabarmış." Yanıma yaklaştı Tolga hafifçe dokunduğunda irkildim ben onun ne yapacağını anlamaya çalışıyordum ki Tolga'nın kaşları çatıldı sert bir tonda,


"Ayaz bir gelsene buraya."


kaşlarımı çattım Ayaz avukatı ne yapıcaktı ki?


Ayaz yaklaştı elini boynuma doğru uzattığında sinirle kaşlarımı çatıp uzaklaştım" Gerek yok şuan bakmasına."


Ayaz yukarıda kalan ellerini yumruk yapıp cebine koymuştu. Hızlıca asansöre doğru ilerledim ondan nefret ediyordum beni burdan çıkarmış olması umrumda bile değildi. Tüm vücudum sinirle kasılıp duruyordu bunu çok net bir şekilde hissediyordum. Sinirle asansörün düğmesine basıp beklemeye başladım. Yanıma biri yaklaştığında hafifçe yana doğru döndüm. Mete'ydi gülümsedi izin istercesine elini kaldırıp boynuma doğru uzattı onaylar bir şekilde başımı salladım , " Alerjik değil", diye mırıldandı.


"Orda sana ilaç verdiler mi? " hatırlamaya çalıştım bana hiç ilaç verdiler mi hatırlamıyordum sadece dün koluma yapılan iğne verilirdi herzaman, " Hayır ilaç verdiklerini hatırlamıyorum."


Asansör gelmişti çoktan asansöre bindim sekiz kişi umarım asansörü çökertmezdik. Sessizce inmesini bekledim asansörün. Midem bulanıyordu ve o kabaran yerler çok kaşınıyordu. Oflayarak kolumla cebeleşmeye başladım sertçe kaşısam da durmak yerine daha çok kaşınıyordu kanatma derecesine gelmek üzereydim ki asansör durmuştu. Kapıya doğru yöneldim.


"Kapının ön tarafından çıkmamız ne kadar sağlıklı?" Ezgi'nin sorusuyla herkes ona döndü. Haklıydı suikast düzenlenme oranı fazlasıyla yüksekti.


"Başka kapı vardı da biz mi çıkmadık?"


"Mete dalga geçmenin hiç sırası değil şuan biliyorsun de mi? " Ayaz'ın sert sesinden sonra Mete elini dudaklarına götürüp fermuar çeker gibi yaptı, gülümsedim masum bir hareket gibi gelmişti bana bu hali.


Gülümsemem üzerine Ayaz sanki iyice çıldırmış gibi sertçe elini saçlarının arasına daldırmıştı. Uzun zaman sonra onu inceleme ihtiyacı hissetmiştim bembeyaz tenine zıt saçları ve mavi gözleri suratında kusursuz bir imaj bırakıyordu saçları dağınık tel tel alnına düşmüş görüntüsü nefes kesiciydi.


Sertçe yutunup bakışlarımı kaçırdım uzun zaman sonra ondan saf nefret hissetmenin yanında bir de özlem hissi uyanmıştı, ama nefretim maalesef özlemimi bastırıyordu. Bana yaşattığı şeyler yenilir yutulur cinsten değildi.


Önüme döndüm hala kapıdan dışarı çıkmamıştık, bu durum beni germeye başlamıştı. Eğer biraz daha burda kalırsak çığlık atıp kapıya doğru koşucaktım.


"Burda böylece dikilicek miyiz? "


"Olası ihtimalleri göz önünde bulundurmamız gerek Mina. "


"Onun yerine dışarı çıksak olası ihtimalleri kendi gözümüzle görsek daha iyi olmaz mı? "


Son söylediğim şeyden sonra herkes sabır dilercesine bana bakıyordu.


"Siz isterseniz akşama kadar olası durumları burda düşünüp durun ben şahsen dışarı çıkıyorum. "


Arkamı dönüp kapıya doğru ilerledim ister gelsinler ister gelmesinler ben altı aydır dışarıyı görmemiştim burda biraz daha kalırsam boğulurdum ve buna hiç gerek yoktu.


"Dur orda bekle! " sert ve uyarı dolu bir sesle arkamı dönüp kaşlarımı çattım, " Sen bana emir veremezsin ses tonuna sahip çık yoksa sesini kökünden keserim!"


"Nasıl yapıcakmışsın onu gerçekten merak ettim! " Ayaz'ın alaylı ses tonuna karşılık sinir krizi geçirmek üzereydim belki o an en söylememem gereken şeyi söylemek üzereydim, "Senin yerine başka birini seçmekte zerre kadar pişmanlık duymuyorum."


Kurduğum cümleden sora alaylı ifadesi anında solmuştu ben söylediğim şeyin pişmanlığını yaşarken o sessizce başını iki yana salladı sessiz bir kabulleniş sertçe yutkundum. Gözlerimi kapatıp kafamı geriye doğru attım. O ise sesizce yanımdan geçip kolumu tutup kapıya doğru ilerlemişti benimle, naif bir ses tonuyla, "Senin için bir seçenek olmasam da ben bazı şeylerden kolay kolay vazgeçmem. Sinirlisin anlıyorum ama bilmediğin şeyler yüzünden kin tutmana pek izin verecek bir adam değilim biliyorsun."


Kolumu çekiştirmeye çalıştığımı fark edip bıraktı bir elini belime doğru doladı, sakinim sakinim... tamam sakin falan değildim onu öldürmek istiyordum acayip gerilmiştim şuan, bir de şu lanet kapıdan çıkamamış olmak beni acayip geriyordu sanki yaklaştıkça uzaklaşıyormuş gibi gelmeye başlamıştı.


Çok şükür sonunda kapıdan bir adım atmayı başarabilmiştik ki, önümüzde dizginlenmeye çalışılan milyonlarca kadın fark etmemizle duraksadık. yutkundum hepsinin elinde pankartlar vardı, o kadar stres dolu bir andı ki sadece bazılarını okuyabilmiştim bir tanesinde 'bizim için susmadığın için teşekkürler' yazıyordu diğer pankartlarla takıldı gözlerim'idam cezasına mahkum son kişi Mina Marian Karandır'


'Ölümü hak eden tek kişi hükümet yöneticisidir'


'Masumları katledenleri öldürmek suç değildir, olmamalıdır'


'Susmadık susmayacağız, ölenlerden biri olmayacağız' Ayaz hızlı adımlarla ilerlemeye çalışıyordu ki, bir tane kadın askerleri ve polisleri geçmeyi başarmıştı. Bana doğru yaklaştığında Ayaz tereddütle belimi daha sıkı sardı, kadın bana iyice yaklaştı tereddütle kadının siyah gözlerine baktım, "OĞLUMU ÖLDÜRDÜN CANIMI BENDEN ALDIN. DOĞMAMIŞ TORUNUMU BABASIZ BIRAKTIN. BENDE SENİ GEBERTECEĞİM BÖYLECE OĞLUMUN KANI YERDE KALMAYACAK!" şiddetle bağırmasıyla yutkundum elinde gümüş yeşil tonlarında işleme olan bir hançer vardı.


Kadın hançeri hızla hareket ettirdi şok olmuş gibiydim hareket edemiyordum. Ayaz fark etmiş olmalı ki, sertçe kadının kolunu tuttuhançeri elinden aldı kadına bakıp, "Oğlun keyfi için bir kadını öldürme yetkisini kendinde görecek kadar bozuk bir zihniyete sahipti ölmesi daha sonra tekrar bu hakkı kendinde görecek kadar kendini kaybetmesinden daha iyi emin ol. "


Kadın kendini yere atıp bağırmaya başladı çoktan onu sürükleyip dışarı çıkarmıştılar. Gözlerim Ayaz'a döndü hançeri alırken sivri tarafından tutmuş ve elini hafifçe kesmişti. Hızlıca beni arabaya doğru ilerletti araba siyah bir Volvo'ydu içi bej ve krem tonlarındaydı. Arka kapıyı açtı beni oraya oturtup kapıyı kapattı şoför koltuğuna geçti hızlıca arabayı sürmeye başladı.


"Ayaz diğerleri onlar ne olacak? Ya onlara zarar vermek isteseler? " ardarda sorduğum soruları yanıtsız bırakınca kafayı yemek üzereydim. Tek eliyle direksiyonu tutarken cebinden telefonu çıkarıp bana uzattı, "Onlara en yakın tesisde buluşucağımızı söyle."


" Şifresi ne bunun? " sorarcasına ona baktım hafifçe dönüp bana baktı ardından tekrar önüne döndü, " 02 21"


Bu sayılar bana biraz tanıdık gelince kaşlarımı çattım ama aklıma gelmedi. Hemen şifreyi girip kayıtlı numaralara girip Taha' yı aradım.


"Hoperleri açsana." Onaylarcasına kafamı salladım.


Taha ilk çalışta açmıştı telefonu " Ulan senin ben yapacağın işi de seni de... "


"Taha iltifatlarını dinlemek isterdim ama şuan malesef kardeşinin hayatı söz konusu şu lanet yerden çıktığımızda bana bol bol iltifat edersin. "


"Ulan var ya..."


"Kardeşin diyorum benim yanımda diyorum kaşınmasan diyorum." gözleri bana döndü tüm dişlerini göstererek sırıtıp,lafına devam etti,


"Diyorum da diyorum ama dinleyen kim." Sırıtarak söylediği cümlelerden sonra Taha pek dayanamamış olmalı ki ana avrat düz gitmişti.


"Taha en yakın tesis de buluşalım olur mu? "


"Bana bak iğrenç herif ben gelene kadar o elini sararmış olsan iyi olur." Ayaz üst dudağını yukarı doğru kıvırıp aynadan bana baktı.


"Beni bu kadar düşünme biliyorsun ben birazcık kardeşine yanığım. " Kaşlarımı çatarak ona baktım o ise gayet keyifle gülüyordu.


"Dikkat et de o seni gerçekten


yakmasın. "


"Neyse ne kapat lan artık faturaya işliyor şimdi senin yüzünden bana Dünya'nın parası kitlenecek. "


Biraz uzaklaştıktan sonra arabayı sağa doğru çekip durdurdu.


"Gelsene ön tarafa." kafasını koltuğa yaslayıp gözlerini kapattı elinin kanı her tarafa bulaşmıştı.


"Gelesim yok sür şu arabayı hangi cehenneme gideceksek gidelim artık. "


"Yok güzelim sen ön tarafa gelmediğin sürece ben sürüyorum arabayı."


"Lan it şerefsiz köpek madem inat ediceksin neden arkaya oturtun beni puşt!"


Güldü yorgun duruyordu uzun zamandır uyumamış gibi, gözlerini açttı elini kaldırdı bana doğru uzattı, "Yaralarımın kapanması için sana ihtiyacı var onu napıcağız? "


Gözlerim ellerine kaydığında çaresizle hayıflandım,


"Öf öf lanet herif senden nefret ediyorum biliyorsun de mi? "


"Hı hı evet evet ondan. "


Arabadan indim ön tarafa ilerledim sertçe kapıyı açıp onun inadına sertçe kapattım. Kafasını yan yatırmış bana bakıyordu, "Araba senden kıymetli değil umrumda da değil istersen kapıyı kır. "


"Yarrabim sen bana sabır ver ver ki ben bu adama kafa göz dalmayayım. "


"NERDE LAN ŞU LANET SARGI BEZİ!?" Dayanamadığım için artık resmen çığlık atma derecesine gelmiştim. Omuz silkti ve tekrardan arabayı çalıştırdı nasıl yani elini sarayım diye çağırmamış mıydı?


Sormak için ağzımı açmıştım ki beni anında susturdu, " Sen yorgun değil misin azcık çeneni kapatıp yatsana. "


"Sana güvenmiyorum beni öldürme ihtimalin çok yüksek. " Tadı kaçmış olmalı ki bakışları sertleşmişti. Bembeyaz teninde yeni yeni oluşan güneşten dolayı yanıklar vardı yazın ortasında siyah giymesi hiç iyi olmamış olmalı ki tüm camları açmıştı.


Aradan iki saat geçmişti ve ben çok yorulmuştum gözlerime çöken ağırlık yüzünden gözlerim açılmıyordu


Sesizce derin bir uykuya dalmak üzereydim ara ara kalkmak istiyordum ama gözlerim öyle ağırlaşmıştı ki açılmıyordu. En sonunda o tatlı uykuya daha fazla dayanamadım ve tamamen kendimi uykuya bıraktım.


Yazarın anlatımıyla


Esen sert ve bir  o kadar da tatlı bir meltem arabanın içini doldurmuştu. Ayaz bakışlarını yan koltukta yatan kıza çevirdi. Ilık esinti kızda ürperti vermiş olmalı ki hafifçe irkilmişti. Ayaz camları kapattı hava çok sıcaktı siyah giymenin de verdiği bunaltıyla sertçe siyah saçlarını geriye doğru iteledi özensizce yön verdiği saçları tekrar alnına yapışmıştı. Sıkıntıyla oflayıp arabayı tekrar sağa çekmişti. Kafasını bir türlü toplayamıyordu Mina'nın ona söylediği söz aklından çıkmak bilmiyordu aklını sustursa bu defa yüreği kırılıyordu. Onun yerine başkasını seçmesi umurunda değildi o sevmeye devam edecekti, ama sevdiği kadından duymak onu bir hayli yormuştu tükenmiş hissediyordu. En çokta ona yakın olmaya çalıştıkça izin vermeyişi canını sıkmaya başlamıştı.


Düşüncelerinden sıyrılmayı başarınca tekrar gözleri onu buldu değişmişti sarı saçları bembeyaz yüzünü kapatmıştı, önüne düşen kahkülleri enfes bir görüntü oluşturuyordu bu nefes kesen görüntüye birde kocaman yeşil gözleri el değmeden oluşan sanat eserleri kadar derin ve paha biçilmez bir ödül nitelikteydi.


Telefonun çalışı arabada oluşan atmosferi dağıtmıştı. Hızlıca açıp kulağına götürdü, "Lan neredesiniz siz?! biz sizden sonra yola çıkıp nasıl sizden önce geldik lan biz?!"


"Sakin ol yakınlardayız geliriz bi 15-20 dakikaya. "


"Mina nerde napıyor?"


"Gece yanımda ve yatıyor. " Ayaz inatla Gece demekte kararlıydı ama diğerleri bundan hoşlanmıyordu. Nedeni ise Gece Aksoy soyadından dolayı herkes tarafından aranan biriydi ve çok sık duyulan bir soy isim değildi.


"Ayaz elini sardın mı?" Ezgi'nin bunaltıcı sorusunu hafif bir mırıltıyla onayladı. Ardından Efe'nin sesini duydu, "Ayaz abicim azcık hızlı gel kaldım ben burda Ezgi'yle Mete arasında idare edilmiyorlar. "


Ayaz sinirle güldü arkadan hala Efe'nin sesi geliyordu, "Lan Mete sal kızı ısırıp durma. "


"O da benim saçımı bıraksın o zaman! "


Arkadan Tolga'nın sesi de belirdi, "Mete bırak kızı. Hak ediyorsun abicim kafanda saç bırakmasa yeridir yani şuan. "


"Sen konuşunca kızın dikkati dağlıyor sus azcık senin yüzünden dayak yedi hep. "


Hiç sevmediği mevzular dönmeye başlamıştı yine bu gereksiz kavgalardan yorulmuştu artık, "Kapatıyorum 5 dakikalık yol kaldı zaten geliyoruz. "


Telefonu kapattı ve yanında huzursuz yatan kızan döndü gözleri, yattığından beri sürekli ağlayarak kalkmaya çalışıyordu arada bağırması yüzünden yolu karıştırmıştı Ayaz, o yüzden baya geç kalmıştılar.


Arabayı dinlenme tesisin oraya park edip durdu, hafifçe Gece'nin omuzuna dokundu tüy kadar hafif dokunuşu Gece'nin irkilmesine sebep olmuştu ki pişmalıkla elini hızla geri çekti. Gözlerini korkuyla aralayıp Ayaz'a doğru hızlıca dönmüştü.


"Geldik. "


Suratında rahatlama oturmasıyla hafifçe esneyip eliyle gözlerini ovuşturdu. Rahat bir tavır takındıktan sonra yumuşak bir sesle, "Açım ben ya", diye mırıldandı. Tatlı ses tonu Ayaz' ı gülümsetmişti.


"İnelim burda birşeyler yeriz. "


İndikleri an Mete koşarak onlara doğru gelmişti arkasından Ezgi, Tolga ve Efe'de vardı. " iYa kızım azıcık saçını kopardım bıçakla kovalamak zorunda mıydın yani?! "


"Senin azıcık dediğin saçı benim uzatmam iki yıl sürdü. O iki yıl sırf sen çekip kopar diye mi uzattım ben güzelim saçlarımı?! "


Mina ne olduğunu anlamamış bir şekilde etrafında koşup dönenlere baktı henüz ne olduğunu idrak edecek kadar çok uyanmamıştı.


"Ezgi bıçağın üzerine düşeceksin güzelim ver o bıçağı bana." Tolga'nın sözleri üzerine Ezgi olduğu yere mıhlanmış bir şekilde durmuştu.


"Oynama abicim şu kızın devreleriyle bi anda kal geliyor kıza hayır yani sonra zararlı biz çıkıyoruz. " Söylene söylene geldi Mete az önce kaçtığı kıza doğru yaklaştı elini onun gözünün önünde salladı ama ne fayda kaşlarını çatmış karşısına bakıyordu.


Ayaz Ezgi'ye doğru yaklaşıp sabırla omuzuna dokundu. Ezgi onun kız kardeşi gibiydi fakat Ezgi için bazı duygular çok yanlış analaşılıyordu...


ve Tolga'nın sürekli olarak ona yol verip canını  yakamasından da cidden sıkılmıştı. Tolga nazik davranıyordu naif davranıyordu ama Ezgi bunu çok yanlış anlıyordu.


Hayatı boyunca annesi ve babasını karşılıksız sevmişti. Sevgi her dilde heryerde aynı anlamı karşılıyordu. Ama o bunu hissedemeyecek kadar erken ölmüştü çocukluğu. Küçük yaşta kimse tarafından sevgi ve naziklik arasındaki farkı Ezgi'ye hisetirmemişti. Kalbi sevgiye aç insanlar sevgiyle sevgisizlik arasında ki farkı anlayamazdılar. Bir bakımdan istediği herşeyi elde eden şımarık bir kız çocuğu gibi büyümüştü.


"Şey bölüyorum kusura bakmayın ama şimdi benim kız kardeşim nerde ayıptır sorması? " Taha'nın sesinden sonra herkes etrafına doğru bir tur attı. Ayaz tedirginlikle etrafa göz attığı sırada Ada'nın sesi duyuldu.


"Ha o siz didişirken çocukluk crush'ını gördü de biraz onla konuşuyor. "


Ayaz sert soluklar alarak Ada'ya döndü anlamadığını belli eden bir tonda, bakışları deliciydi Ada omuz silkip 'yemeyenin malını yerler' bakışı atıp ordan kaçarcasına uzaklaştı.


Mina'nın anlatımıyla


Ateş'i burda görmeyi beklemiyordum onu çok önceden tanıyordum hemen hemen ilk aşkımdı onu en son ilkokul sonda ve lise ikide görmüştüm. Sarı saçları arkaya doğru taranmış ve kıvrımlı vücut hatlarıyla tekrar onu karşımda görmek... arkadan gelen gürültüyle arkama döndüm Tolga onun arkasında Taha, Efe, Mete ve Ayaz vardı.


'Onlara ne ayaksınız lan siz' bakışı atıp Ateş'le konuşmaya devam ettim." En son lise ikide görüşmüştük sen baya değişmişsin."


"Sen de iyice güzeleşmişsin. "


Hafifçe gülümsedim eskiden olsa anında kıpkırmızı olurdum ama şuan zerre kadar umrumda olmamıştı yinede nezaketen gülümsemiştim. "Aslında biraz vaktin varsa oturup eski günlerden biraz konuşalım mı tabi eğer vaktin varsa? "


Ada hızlıca geldi ve belime sarıldı tek eliyle," Var tabi olmaz mı?" Ada'nın gülerek söylediği cümleler üzerine ufakça arkamı döndüm. Bu durumdan pek memnun olmayan beş hayvan vardı.


"Ada ne kadar güzel olmuşsun sen öyle. "


"Ben hep güzeldim canım sadece senin aptal arkadaşın bunu fark edemeycek kadar kördü. "


Arkamı dönüp Ezgi'ye baktım. Aslında pek çağırmak içimden gelmesede Tolga'ya olan yakınlığına bağlı kıskançlığıma engel olamayarak onuda  Elimle çağırdım. Tatlı gülümsemesiyle yanımıza Geldi. "Arkadaşım Ezgi." gülümseyerek başını hafifçe aşağı indirip kaldırdı.


Ateş eliyle Ezgi'nin elini dudaklarına götürüp öptü."Sizinle tanıştığıma memnun oldum matmazel. "


Ezgi nazikçe elini çekti kıpkırmızı olmuştu tamam her ne kadar kıskansamda, çok sevimli bi hali vardı şuan. Ateş eliyle az önce oturduğu masayı işaret etti, "Oraya geçelim hem benimde arkadaşlarımla da tanışmış oluruz." Olumlu anlamda başımızı sallayıp ilerlemiştik.


Masaya bir göz gezdirdiğimde iki tane esmer adam bir tane de siyah turuncu saçlı bir kadın vardı.


"Ben Eliz sen Mina olmalısın." kadının uzattığı eli sıkıp 'evet 'anlamında başımı salladım.


"Uraz ben." yeşil gözlü esmer adamında elini sıktım.


En son gözlüklü esmer adam tanımıştı kendini,"Renas bende. "


" Memnun oldum. "


Ada adının Renas olan çocuğa düşmüş gibi bakıyordu hafifçe cimcirip onu kendine getirmiştim.


"Buyrun oturun. "


Biz oturduğumuz da hemen önümüze diğerleri oturmuştu Taha hariç. Yanımıza gelip Ateş'e selam verdikten sonra Eliz' in karşısına oturmuştu gözlerim Eliz'e kaydığında beni süzdüğünü fark ettim benden hoşlanmamışa benzemiyordu.


Aradan uzun zaman geçmişti biz konu üzerinden konuya geçiş yapıp duruyorduk.


"Mina hatırlıyor musun bir ara sen yara bandına kafayı çok takmıştın her yerine yapıştırıp duruyordun. "


Gülümsedim ama aklıma farklı bir anı geldi o andan tamamen kopmuş gibi hissedip o anıya ulaşmıştım.


Kışın ortasındaydık ben parkta soğuk sert bir salıncağın üzerinde sakince sallanıyordum. Ayaz önümde olan bankta oturmuş beni izliyordu.


Kimseye güvenen biri değildim ve onun bana olan sevgisine inanmıyordum hayatım boyunca kimse beni bu kadar güzel sevmemişti bu yüzden ona güvenemiyordum. Gecenin bir saatti canım sıkıldığı için dışarı çıkmak istemiştim beni yalnız bırakmayıp o da gelmişti.


Sertçe Düşüncelerimin içine batarken çok hızlı sallanmaya başlamıştım. Durmaya çalışarak yerdeki kaygan buza bastım. Salıncak durmadan ayağa kalmıştım ki sert bir şekilde yüz üstü yere düşmüştüm. Avuçlarımın içi dizlerim ve dudağım kanlar içindeydi. Ayaz yanıma doğru geldi, " Kızım ben sana kaç kere daha dikkatli ol diyeceğim. Kendine zarar vermekten başka yaptığın pek birşey yok. " Söylene söylene beni kaldırdı ben ise hayli sert düştüğüm için ağlıyordum. " Yara bandın hep yanında olurdu senin yok mu şuan yanında?! "


Hayır anlamında kafamı salladım beni kendine çekti. " Tamam sakin ol tamam mı" ağzımdan akan kan yüzünden pek de söylediklerini onaylamış gibi değildim gözlerimden akan yaşları eliyle silip beni kaldırdı, " Her yerde aranıyorsun seni nasıl hastaneye götüreceğim ki ben? " olumsuz çıkan sesi ve benim ağlamam kesinlikle onu paniğe sokmuştu. En sonunda bir karar vermiş olmalı ki beni arabaya doğru yönlendirdi. 'nereye' dercesine ona baktım, " Hastaneye", diye mırıldandı. Bir eliyle elimi tutuyordu kafamı hayır anlamında sallayıp ona döndüm Akademi yüzünden her yerde aranıyordu o yüzden gitmek istemiyordum." Güzelim... Ellerin dizlerin kan içinde hem kafanı çarpmış da olabilirsin inat etme de gel gidelim. " Ağzımdaki kanla zoraki konuşup ona baktım, " Ayaz eve gidelim hem kafamı falan da çarpmadım yakalanmak istemiyorum."


Biraz bana baktıktan sonra derin bir nefes alıp onayladı eve gelene kadar kanayan ellerimi tutmuştu ben bir elimle dudağıma peçeteyle bastırmaya çalışıyordum. Eve geldiğimizde hızlıca merdivenlerden çıkmıştık. İlk yaptığı şey ayakkabılarını bile çıkarmadan ilk yardım çantasını almak olmuştu. Ben montumu çıkarıp ona baktım artık ağlamıyordum ama iç çekiyordum. Sesizce kendi odam ilerledim sokak lambasının ışığı camdan içeri girmişti oda aydınlanmıştı. Yanıma geldi ilk önce batikonu hafifçe dudağıma sürdüğünde inledim, " Şşht sakin ol tamam... Geçti bak. " sırayla önce elime sonra dizilerimi temizleyip sardı yara bandı beni iyileştiriyomuş gibi hissettiğim için üstlerine yara bandı yapıştırdı acıdan dolayı mayışlayıp başımı koltuğun başına yasladım.


Bir süre elinde ki yara bandına bakıp bana doğru sesizce mırıldandı sesi kulağımı bir melodi misali okşayıp geçti, "Keşke kırılmış ruhlara da yara bandı yapıştırabilseydim..."


Buruk bir tebessümle ona baktım, " Parçalanmış ruhlar yara bandıyla tamir edilmez... "


Onunla bir mazimiz vardı eski ve kırık bir mazi paslanmış ve eskilere gömülü kalmış bir mazi...


BÖLÜM SONU


                                  


Evet evet ondan smmdnxmd nabersiniz bayram şugırlarım geçmiş bayramınız kutlu olsun öncelikle


Loading...
0%