Yeni Üyelik
7.
Bölüm

Lanet'in Gecesi

@meylscherry


"LANET'İN GECESİ"


Ensemde ki soğukluk ve o ses kemiklerimde titreme yaratmıştı. Yıllar öncesine döndüm o an ellerim titredi ruhum daraldı o anı tekrar tekrar yaşadım ben o anı tekrar tekrar yaşayıp öldüm ama her seferinde beni kurtarmaya gelmesini beklediğim kişi aynıydı. Ortam değişti yıllar değişti ben değiştim... Doğru bildiklerim değişti ama benim ona olan inancım değişmedi.


Aldığım nefesle iki büklüm karanlık bir odadaydım. Defalarca geçirdiğim kriz yüzünden ayakta duramıyordum. Defalarca kez bağırmıştım o maddeyi üzerimde denememeleri için ama Aras tarafından yediğim tekmeyle kendimden geçmiştim yine. Kapı açıldı an korkuyla duvarın dibine girdiğimde yine o gelmişti. Kriz geçirmeye başladım aynı iğrenç olaya yine maruz kalmak istemiyordum. Pis sırıtışını gördüğüm an sinirle tekmeler savurmaya başladım. "Hadi ama güzelim tekmelerin ve o süper kahramanın seni benden kurtaramaz." Duymak görmek bilmek dahi istemediğim o anının içinde utançla yok oldum. Kimse görmedi kimse duymadı kimden yardım istediysem görmedi beni kime yalvardıysam beni suçladı. Annem olacak kadına bile çaresizlikten yalvarmıştım ama onun bana söylediği tek şey, 'Senin gibi bir kızım olduğu için utanıyordum senden. Şimdi iğreniyorum.' on dokuz yaşındayım suçum ne anne benim? Ben niye o güzel kızın 'Lina' gibi sevilmemiştim. Ben niye hep ilk vazgeçilen kişiyim. Niye ya niye? Neden en çok benden nefret ediyordun? Zarar görmesin diye sakladığın abim ya da Lina değilde neden benden bu kadar nefret ediyorsun? Ben neden hep iğrenilen kişiyim? Neden kimse beni karşılıksız zarar vermeden sevmiyor? Benim kimseye zararım yokken neden en nefret edilen ölümü en hak eden olarak görülüyorum? Peki neden benim nefes almama gerektiğine insanlar karar veriyor da ben veremiyorum? Hiç mi hak etmiyorum sevilmeyi? hiç mi değer görmeyi? ilgi görmeyi? Hiçbirini hak etmiyorum değil mi ben. Korumaya çalıştığım herkes neden günün sonunda benden nefret ediyor? İlgi manyağı, şımarık, insanların dikkatini çekmeye çalışan... Ben bunlar değildim ben ilgi manyağı şımarık... Bunlar değildim. Hiç olamadım, olmayı çok isterdim ama. Ruhumu bedenimden sökmek isterdim... Onu seçemedim diye beni terk edip ailemi yok eden katili değil, beni gerçekten seven birine aşık olmak isterdim...


Düşüncelerimle yok olurken ben şuan o silahın sesini duymak istiyordum. Kitlenmiş olmasam ondan rahatlıkla kurtulabilirdim ama gücüm yetse de bunu yapamıyordum. Gözlerimi etrafta korkuyla dolaştırdım defa da yalnız mıyım? diye yalnızdım... Korkuyla iç çekip dolu gözlerimden akan yaşları gidişini izledim... Onlarda terk ediyordu beni...


Titreyen bacaklarıma hakim olmak isterken, krize de karşı çıkmaya çalışıyordum engel olamadım ilk defa kendime sahip çıkamadım. Gözlerimden akan yaşlar şiddetlenirken buna bir de iç çekişlerim ve öksürüklerim eşlik ediyordu.


İki dizimin üstüne çöktüğümde artık şidetlenen ağlamamı bastırmam lazımdı. Akan son gözyaşlarımı da sertçe sildim bu defa deli gibi kahkahalarla gülmeye başlamıştım kontolsüzdüm korkuyordum.


Kafamdaki sert silahı bile umursamadım şuan yılardır içimde tuttuğum kriz 'ben burdayım ertelenmiş olsam da!' diye Bağırmaya başlamıştı.


Derin nefes aldım, "Trajikomik değil mi?! Yıllar sonra tekrar senin gibi bir p!ç kurusuyla karşılaşmak! Nasipte tekrar varmış ne diyeyim!"


"KAPA ŞU LANET ÇENENİ! KAPAT BAK ÖLDÜRÜRÜM SENİ ELİMDE KALIRSIN!"


"GEBERT LAN BIKTIM HEPİNİZDEN ÖLDÜR BENİ İŞTE!"


Nefesim sıklaşınca gözlerimin önüde karardı. Uyumak istiyordum bu haksızlık karşısında susmak yerine sağır olup duymamayı yapılanı görmemeyi duymamayı diliyordum.


"Extlye kızımdan uzak dur!"


Overls'ın sesiyle ona dönmek istedim, beni bir askeri değilde gerçekten kızı olarak gördüğünü düşünmek istedim. İçim acıdı beni sevgiye bu kadar aç büyüten insanlar keşke idam cezasına çarptırılsaydı. Bence bir insanı sevgisiz bırakmakta suçtu, değil miydi?


Tolga'nında sesini duydum. O anda da sadece ona sarılmak istedim bana iyi geliyordu hemde çevremde ki herkesten çok...


Sanırım herkes buradaydı. Yayında olanları dinleyip gelmişlerdi ya da hep buradaydılar, bilemiyorum sadece bildiğim uyumak istediğimdi.


Çevremde ne oluyordu hiçbir fikrim yoktu. Ayaz'ın sesi beni biraz kendime getirmişti, "Güzelim..."


Benim gözlerim ellerimdeydi ne oluyordu ne bitiyordu bilmiyordum.


Herkes birşey söylüyordu herkes ikna etmeye çalışıyordu birini ama kimi?


Neden herkes bu kadar heyecanlıydı? Ve ben neden yerde oturuyordum? Kaybolmuşluk hissiyle başımı elimden kaldırdım sırayla herkesin yüzüne baktım gözlerim Overls'de durunca zoraki dudaklarımı aralayıp ona baktım, "Ölmek en çok belki de hak eden kişiye değil, yaşamayı hak edene yakışırdı." Ses çıkmadım hatta kimse ne dediğimi de anlamadı ama Overls'ın gözleri dolu dolu olduğu fark etmiştim. Bana küçükken kendi uydurduğu bir masal anlatırdı aklıma o anımız gelince gülümsedim şuan bu an dışında herşeye odaklanıyordum. Sakince anılarıma bir kapı açtım.


dokuz yaşındaydım... Beni evlatlık alan insanların evinde arka bahçedeydim. Herkes içeride yemek yiyordu benim dışımda... Kimseyle konuşmadığım için Ayaz'ın ısırdığı bebeği ısırmakla suçlanıyordum. Benim yapmadığımı yazmak için kağıt kalem almak için koşmuştum ama onlar benim kaçtığımı sanıpbenim beni suçlamıştı. Cezalıydım haksız yere... Yine tüm suç üstüme kalmıştı ve ben yine susmuştum... Çünkü susmasaydım babası onun sırtında yeni desenler çizecekti... Onları ben çok sevmiştim ama o, onların canını yaktığını söylemişti, canı acısın istemezdim. Aç kalmak umrumda da değildi sadece kırılmıştım bana inanacaklarını bir umut beklemiştim. Ayaz'ında beni korumasını beklemiştim ama kimse benim yapmadığımı savunmamıştı. Yere koyup boyadığım resme baktım bir ev resmiydi ama tek katlı. Taşırmadan boyamaya çalıştım. Arkamdan birinin geldiğini hissedince oraya doğru döndüm:Overles'dı. Tereddütle baktım acaba bana kızıcak mı?, diye mahçup bir şekilde ona baktım özür diler gibi... "Gel bakalım ufaklık." beni kucağına alıp salıncağa oturttu. Bana kızmamış mıydı? Oğlunu benim ısırdığımı söylemişlerdi ama o bana kızmamıştı. Beni hafifçe sallarken, "Sana bir masal anlatayım mı peri kızı?" ona döndüm merakla masal dinlemeyi çok seviyordum bu yüzden kafamı olumlu anlamda salladım. Bu onu gülümsetmişti derin bir nefes aldı ve anlatmaya başladı, "Evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir peri kızı varmış. Bu peri kızı çok güzel bir kadınmış. Kim görse ona hayran kalırmış. Değerli bir mücevher değerinde olan bu peri kızına birgün bir prens aşık olmuş... Herkes gibi o da peri kızına beslediği hayranlık büyümüş büyümüş... Sonucunda sevgiye dönüşmüş." Gözlerim ona döndü sevgi böyle birşey değildi ki? Ona sorarcasına baktığımda gülümseyerek devam etmeye başladı," Günler, haftalar, aylar geçip gitmiş, bu sürede peri kızı bir muhafıza aşık olmuş... Bunu duyan bizim prens başlamış muhafızın ailesini öldürmeye, öldürmüş kimseyi bırakmamış... Ama muhafız bu defa ona ölümü tattıran bu peri kızına aşık olmuş... Sevmiş, ama parası, güzelliği için değil peri kızının ona olan aşkını sevmiş... Bunu duyan prens iyice sinirlenip peri kızının olduğu krallığı basmış peri kızına 'ya benimle gelirsin ya da bu koruma parçasını öldürürüm' demiş. Peri kızı bu duruma oldukça şaşırmış çünkü seven insan böyle davranmazdı. Muhafız can havliyle peri kızına, 'Onunla git, yoksa beni de öldürücek' demiş. Peri kızının içini saf hüzün kaplamış karşısında ki iki adama da bir oyun oynamaya karar vermiş eline zümrüt sıcak bir hançer almıştı ikisinin de gözleri peri kızına dönerken peri kızı onlara sırasıyla soru sormuştu, 'Söylesene prens güzelliğim olmasa beni sever miydin?' cevap geçikmemiş, 'Evet' peri kızı elinde ki sıcak hançeri yüzüne bastırmış, 'Söylesene şuan hâlâ beni seviyor musun?' prens dehşetle bakmış peri kızına. Peri kızı bu defa muhafıza dönmüş, 'Sana olan sevgim olmazsa beni sever miydin?' yine cevap geçikmemiş, 'Evet' peri kızı bu defa kalbine yaslamış hançeri muhafıza bakıp, 'Emin misin?' diye sormuş. Evet anlamında kafasını sallamış muhafız. Peri kızı bu defa kalbinin en derinine saplanmış hançeri sıcak hançer saniyeler içinde peri kızını öldürmüş ondan geriye arkasından intihar eden genç bir asker kalmış. " hüzünle baktım Overls'ın anlattığı hikayeye ilk defa suskunluğumu bozdum o an," Peri kızı ölmeyi hak etmiyordu!" gülümsedi bana, elini saçlarıma koyup konuşmaya başladı," Ölmek en çok belki de hak eden kişiye değil, yaşamayı hak edene yakışırdı."


Dolu gözlerle ellerime baktım başımda silah dayalı bir şekildeydi hâlâ, gözlerimi kapattım. Kapatmamla açmam bir olmuştu. Bir silah patlamıştı kimindi bilmiyorum ama cılız bir cığlıkla gözlerimi tekrar kapatmıştım.


"Gece buraya gel!"


Overls'ın sesiyle gözümü açtım vurulan Ayaz'dı. Korkuyla ona bakarken o kolunu umursamadan o alçağın üzerine geliyordu.


Extyle herkesten önce beni kolumdan tutup koşmaya başlamıştı. Ormanın en derinine geldiğimizde peşimizden Ayaz'da yaralı haliyle geliyordu.


Amacını anlamıştım kuytu bir köşeye Ayaz'ı getirmek ve onla tek hesaplaşmak istiyordu.


"Bana bak eğer ki o tuttuğun kolda tek hir morlu göreyim senin o parmaklarını keserim ve bunu cidden yaparım."


İğrenç ellerini saçlarımda gezindirdi, "Bak, süper kahramanın bazen işe yarıyormuş demek."


"Çek ellerini saçımdan!"


Gülerek başımı kendine çevirdi. Gözlerim korkuyla Ayaz'a döndüğünde görmeyi beklediğim yüz ifadesi bu değildi. Yutkundum, bir katil gibi gözlerini saçımdaki elden ayırmıyordu aldığı sık nefesler canını acıttığu belliydi. Derin bir nefes aldığınıda baş parmağı ve işaret parmağıyla burun kemerini sıktı, ardından nefesini ağızdan sesli verip elinde ki silahı daha sıkı tuttu, "O elini... keserim senin! Ve bu sadece lafla kalmaz tekrar ediyorum!"


Ürkütücü bir tonda söyledikleri beni bile ürkütmüştü. Eli bu defa yanağıma kayınca sinirlerim bozulduğu için çığlık attım öyle şiddetli bir şekilde çığlık atmıştım ki Extyle saçımı kökünden çekene kadar susmamıştım," Yeter lan yeter sıklıdım yoruldum... canım çok acıyor."


Son kelimeyi öyle kısık söylemiştim ki Ayaz'ın duyma ihtimalini bile düşünmemiştim.


Son cümleden sonra Ayaz sinirle Extyle'ın üstüne doğru yürümeye başladı ben geriye doğru giderken Ayaz onun boğazını sıkmış ge parmaklarını bükmüştü.


Şiddetle başlayan kriz biraz geçikmişti, 'Bende burdayım! 'Temalı şiddetle başlamıştı. Etrafımda ne oldu bilmiyordum ama onlar kavga ederken ben çoktan hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.


Herşey o kadar üst üstüsde gelmişti ki artık kaldıramıyordum. Ayaz'ın yanına ne ara gelmiştiler bilmiyorum ama Tolga, Mete, Efe'de gelmişti. O andan tamamen kopup kendime gelmeye çalıştım.


Taha hızla yanıma geldiğinde, elini uzatıp elimi kavradığında korkuyla geri çektim çok korkuyordum. Şuan tek ihtiyacım olan o şahsiyetdi kendime itiraf edemesem de ona çok ihtiyacım vardı...


"Gece güzelim... Baksana bana."


Ayaz'ın sesiyle 7.6 şiddetinde ki ağlamam biraz hafiflemişti. Bana yaklaştığında boynuna sıkıca sarıldım onu affetmedim ama şuan çok ihtiyacım vardı beni kurtardığını görmeye...


Elerini sıkıca belime sardığında onun da gözünden bir damla yaş akıp omuzuma düşmüştü, ben ona sarılıp kendimden geçene kadar... Hatta öksürük krizine de girene kadar ağlamıştım.


Saçımın üstüne dudaklarını bastırdı. Uzun bir süre gözünü açamadı en sonunda beni Kucağına aldığında onun boynuna sarılan ellerim biraz bile gevşememişti.


Arabaya gelmiştik tahmin ettiğim kadarıyla öyle anlamıştım. Bir eliyle belim sabitleyip diğer eliyle kapıyı açtı beni bırakıp kapıyı kapatıcağını sanmıştım, ama o benimle arka koltuğa geçmişti.


Gözlerimi açıp ona baktım ağlamaktan şişen gözlerim ışıkla birleşince acıyla gözümü buruşturdum.


Burnumun ucuna buse kondurup geriye çekildi.


Ona sarılan ellerimi gevşetme gereği duymamıştım. Benden rahatsız olmaz diye düşünmüştüm.


İç çekişlerim hızlanırken, başımı daha çok gömdüm göğüsüne, ağladığımı kimsenin görmesini istemiyordum. Bilincim yavaş yavaş kapanırken derin bir nefes alıp kendimi sakin bir uykuya bıraktım.


Yazarın anlatımıyla


Araba son sürat hızla ilerliyordu. Mina çoktan Ayaz'ın kucağında uyuya kalmıştı. Ayaz olanlara pek anlam veremesede ellerinden alınan adamın sinirini hâlâ üzerinde taşıyordu. Mina istese tek hamlesinde öldürüceği adamın karşısında tutuklanmıştı bunu anlamıyordu.


Gözleri, başını göğsüne yaslanmış kıza döndü, uzun kirpikleri ağladığı için birbirine yapışmış, derin nefes alışları huzurlu bir uykuda olduğunu gösteriyordu. Kalbi hızlı çarptığı için Ayaz bir eliyle nabzını ölçüyordu.


"Ne kadar kaldı?" 


Overls sinirle Ayaz'a döndü kızını paylaşamıyordu onu almak için defalarca söylenmişti ama Ayaz izin vermemişti. Çünkü hareket etse bile Mina Karan'ın uykusu kuş gibiydi kalkarsa huzursuz olurdu.


"Arslan, şu oğluna söyle kessin sesini yoksa elimde kalacak."


"Pardon da neden şuan tüm olayların suçlusu benmişim gibi konuşup duruyorsun!?"


"Sensin çünkü! Sen olmasan o böyle kriz geçirmez orda kendini korurdu!"


Ayaz anlam veremedi. Göğüsünde yatan kız huzursuzca kıpırdandığında Ayaz, Overls'ın aksine sesiz bir tonda konuştu, "Ben ne alaka lan!"


Sinirle ellerini saçlarını geçirip konuştu, "Lan köpek! Eğer senin bu iğrenç baban seni madde için kullanmaya kalkmasaydı benim kızım şuan o iğrenç herif yüzünden kriz geçirmezdi!"


Ayaz olabileceklere ihtimal dahi vermezken sinirle inip kalkan göğüsünü yatıştırmaya çalışıyordu. Mina korkuyla bir eliyle Ayaz'ın gömleğini kavramış ve sık nefesler almaya başlamıştı, "İ-işkence mi!?"


Korkuyla yönelttiği sorunun cevabını duymak istemezcesine gömdü yüzünü Overls bu defa kısılmış bir sesle,"Keşke... Keşke sadece o kadarıyla kalsaydılar."


Ayaz verilen cevaptan sonra iyice kucağında ki kadının saçlarına gömdü yüzünü kendini evrenden soyutlamaya çalışıyormuş gibiydi. Ne yaparsa yapsın boğazındaki yanma hissini azaltamıyordu.


Gözleri dışarı döndüğünde kaşları çatıldı çünkü Akademiye değil şehir yolundaydılar.


"Akademiye neden gitmiyoruz? "


Bu sefer Arslan cevapladı, "Artık şehir merkezinde olan bir evde kalacaksınız görevler gereği ekip dağılana kadar normal bir yerde yaşamak zorundasınız."


Tepki vermeden önüne döndü böylesi daha iyiydi en azından Gece gözünün önünde olurdu.


Bir sitenin otoparkına park edip inmişlerdi ama Ayaz inatla yine vermemişti Mina'yı.


Asansöre yöneldiklerinde Ayaz sıkıntıyla nefesini verdi kapalı alanlarda kalmaktan acayip derecede korkuyordu ama yürüyerek de Mina'yla çıkamazdı izin vermezlerdi. O yüzden efendi efendi binmeyi kabul etmişti.


Babası yüzünden kapalı alanlarda kalmaktan nefret ediyordu. Gözlerini kapattı derin nefesler aldı ardından gözlerini açtıklarında çoktan gelmişlerdi.


7.kat daire 21 gözleri bu sayının üzerinde durdu uzun bir süre inceledi 21 sayısı ona Mina'nın doğum gününü hatırlatıyordu 02 21 telefon şifresi onun için en değerli gündü.


Taha yanına gelip Ayaz'a ters bir bakış atıp elini Mina'nın saçlarında gezdirdi, "Senden haz etmiyorum Ayaz İzgiç hemde son olanlardan sonra hiç!"


Yayını herkes izlemişti değil mi?


Tolga, Ayaz'ın karşısında durdu Mina'ya uzandığında Ayaz ona ters bir bakış atıp Mina'yı daha sıkı sardı.


İçeri girdiklerinde Overls merdivenin yukarısını işaret edip," Solda ki oda Marian'ın oraya çıkar. Taha sende alt kattan tıbbi eşyaları ne lazımsa al gel."


"Alt katta sakinleştirici serum var mı ki?" Alayla kurduğu cümleden sonra cevap beklemeden aşağı indi.


Tahmin ettiğinden daha çok tıbbi ihtiyaç vardı aşağıda yoğun bakıma benzer bir alanda vardı.


Vay be dermişcesine bir ıslık çalıp iki tane serum aldı. Ellerini yıkayıp eldiven taktı. Görevi gereği tıp okumuştu. İlk başta nefret etse de, böyle durumlarda işine yarıyordu.


Yukarı çıktığında Mina çoktan uyanmış bağırıp duruyordu. Hızlı adımlarla merdivenlerden çıktı. Ayaz herkese saldıran her yeri kırıp döken Mina'yı belinden tutmuş sakinleştirmeye çalışıyordu.


Etrafa zarar vermekten vazgeçip yere çöktü ve Ayaz dışında kimsenin ona dokunmasına izin vermiyordu.


Ayaz sıkıca sardığı bedeni kendisine çekti. Duvarın kenarına çöktü kucağında Mina vardı başını duvara yaslamış sakinleşmesini bekliyordu.


Tolga merdivenin başına çökmüştü kardeşini tekrar böyle görmek en çok onun canını sıkmıştı.


Gözlerinden akan yaşları sertçe sildi. Ezgi, Tolga'nın yanına ilerledi gözlerinden akan yaşları eliyle sildiğinde Tolga, Ezgi'yi belinden tutup kendine çekip sarıldı. Ezgi geri çekilmek istesede duygılarını kullandığı adamı şuan şu halde bırakmak istemiyordu söyleyecek bir kaç duygusuz lafı vardı illâ ki.


"Tolga, yapma böyle bak Mina güçlü biri."


Daha sıkı sarıldı Tolga derin nefesleri arasından, "Acı çekiyor. Ezgi acı çekmezse öyle bağırır mı? Bağırmaz! yine acı çekiyor ve ben yine kardeşimin yanında olamıyorum!"


Sertçe sildi göz yaşlarını, "Katlanamıyorum acı çektiğini bile bile ona sakin ol diyemiyorum. Ne boka yarıyorum ki ben!"


Gözyaşlarını tutamadı daha hızlı akarken Ezgi'ye daha sıkı sarıldı.


Ada'da Mete'de ondan farksızdı balkonda soğuk betona oturmuş kimsenin görmesini istemediği duygularını bastırmaya çalışıyorlardı.


Kapı aniden açılınca sertçe döndü Ada, o tarafa," Ne var?! "


Efe onun sert çıkışını umursamadan yanına ilerledi. Yere çöküp başını Ada'nın dizlerine yasladı,"İhtiyacım var sana, bana yardım etsene."


Efe'nin saçlarını okşadı sesiz gözyaşlarına bu sefer kendisi ev sahipliği yaptı.


Bu gece lanetli Gece olarak nitelendirildi hepsinin kalbine aynı mühür vuruldu bu gece onların kalbinde sakin sesiz yaralı bir gece...


Mina'nın anlatımıyla


Kolumda ki serumla bakıştığımda başımdaki ağrı çekilmezdi.

Kalkmak için doğrulmaya çalıştım ama üstümde ki ağırlık yüzünden kalkamamıştım. Gözlerim yanıma kaydığında Ayaz bir elini başının altına koymuş diğer eliyle benim elimi kavramıştı.


Elimi çekmek istediğimde, "Sabaha kadar başında bekledim. Bence yarım saat uyumamın bir sakıncası yoktur." dediğinde başını karın boşluğuma yasladı ve gözlerini tekrar kapattı.


Neden başımda beklemişti ki hasta mıydım?


Oflayıp kalkmak istediğimde bu sefer belime daha sıkı sarıldı. Amacı uyumak değildi değil mi serumu çıkarmamı istemiyordu. Diğer koluma bir baktığımda damar yolumu patlatmış olmalıyım ki yattığım yatağın yarısı kandı.


Seruma kaydı gözlerim çok az kalmıştı. Bitmesini beklemeye karar verdim fazla zorluk çıkarmaya gerek yoktu, gözlerimi kapattım uzun bir süre sonra yatakta hareketlenme olunca bu defa tekrar huzursuzca gözlerimi açtım.


Kolumda ki serumu çıkarmışlardı ve Ayaz'da odada değildi gitmişti.


Ayağa kalkıp sarsak adımlarla banyoya girdim elimi yüzümü yıkadım. Acaba burası kimin eviydi?


Biraz düşündükten sonra geçen gece Overls'ın bahsettiği görev aklıma geldi uzun bir süre burda kalacaktık. Hemde baya uzun süre.


Başımın ağrısıyla banyodan çıkıp tekrar sarsak adımlarla merdivenden indim. Evden mis gibi kokular yükseliyordu.


Aşağı indiğimde herkes bana dönmüştü. Kimse pek mutlu durmuyordu aksine herkes yorgun gibiydi.


Mete ayağa kalkıp neşeyle yanıma geldi, "Uyuyan prenses de uyandığına göre pizzalı poğaçaların tadına bakabiliriz."


Neşeyle elini çırptığında güldüm.


"Ne bu haliniz neden herkesin suratı asık?"


Mete kaş göz yaptığında herkes anında mutlu anına geri dönmüştü. Ada derin nefes alıp bana baktı, "Dün olanları hatırlamıyor musun?"


Kaşlarım çatıldığında Efe sertçe atıldı, "Kapatsan şu çeneni güzel güzel kahvaltımızı yapsak?!"


"Dün noldu ki?" 


Sırasıyla baktım yüzlerine Ayaz ayağa kalkıp mutfağa yönelirken konuştu, "Röportaj güzelim... Verirken sorular yüzünden, kriz geçirdin gece boyunca da atak geçirdin."


"Peki ben neden hatırlamıyorum kriz geçirdiğimi?"


"Kendinde değildin, ayrıca abin olacak şahsiyet sakinleştiricinin dozunu kaçırmış."


Sinirle Taha'ya döndü sonra devam etti, "Hadi gelin birşeyler atıştıralım bugün uzun bir gün olacak."


"Neden?" 


Yanına doğru ilerledim kahvaltıyı balkonda yapıcaktık galiba, o yüzden balkona bardak götürüyordu. İyice dibine geldiğimde gülümseyerek bana baktı, "Bana soru sorulmasından nefret ediyorum ama nedense sen sorunca hoşuma gidiyor." Yersiz gelen iltifatla duraksadım.


Ardından sırıtarak devam etti, "Yarın göreve gideceğiz." kulağıma eğildi, "Overls, notlarından yola çıkarak bir görev seçmiş yarın için hazırlanmamız gerekiyor."


Eliyle beni işaret etti, "Lider olan sensin kimin gelip kimin kalıcağına sen karar vereceksin. Biraz dinlendikten sonra tabii."


Oflayarak elinde ki bardakları alıp masaya doğru ilerledim. Arkamdan gelip sandalyemi çekip beni oturttu, "Hastasın sen otur."


Herkes oturduğunda masada o kadar güzel şeyler olmasına rağmen hiç iştahım yoktu o yüzden peynir dışında tabağıma pek birşey koymamıştım.


Ayaz, oturduğu yerden kalkarak, tabağımı aldı içini doldurup bana geri verdiğinde kaşlarımı çatıp ona baktığımda o bana vişne suyu doldurmakla meşguldü...


Bölüm Sonu


Evet nasılsınız? Beğendiniz mi bölümü? İsim konusunda çok yaratıcıyım değil minxndmxm💅💅

 


Overls'ın oğlunun Ayaz'ın ısırması kdkdkdkxkdk

 


Nedeni ne diye soranlar olucaktır. Mina'nın onla oynamasını kıskanmıştı ama ısırması da-kdmdmdmfmd

 


Bir sonraki bölüm görev bölümü bebekler hazırlık yapalım nolur nolmaz

 


Çok spoi içeren bir bölümdü pek anlamadınız ama ileride ki bölümlerde yaşanıcak şeylerin ufak bir uyarısı sessizlik öncesi kıyamet diyebiliriz.

 


Overls'ın oğlu varsa neden kimsesi yok diyeceksiniz arkadaşlar ileri bölümlerde okuyucaz ama ben ufaktan söyleyeyim çocuk onun öz oğlu değildi 5 yaşına kadar bakmıştı fakat öz ailesi geri almak isteyince vermişlerdi karısı da kanserden dolayı öldü.

 


Alın size spoi güle güle kullanınmxmxmx

 


Ay çok güldüm ben hesapları bırakıp gidiyorum ama lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız🤠

 


Şahsi hesaplarım:@iklim.Slnby/@watty.prensesiyim

 


Kitap hesabı:@kefensizruhlarofficial

 


Loading...
0%