Yeni Üyelik
15.
Bölüm

Tuzak

@meylscherry

TUZAK

Yazarın Anlatımıyla

Ada oturduğu yerden hızlıca kalkıp sinirle tekrardan bilgisayarın önüne geçti.


Sinirlerine hakim olmaya çalışarak, masaya vurmayı bırakıp bilgisayar ekranına baktı hafiften yanan gözlerine hakim olamıyordu.


Mutluydular herzaman ki gibi Ada'nın yokluğu onları etkilememişti, kimse onu özlemiyordu bile...


Ada derin düşünceler içindeyken, kapının sertçe çarpılmasıyla irkilerek o tarafa döndü.


"Sinir oluyorum şu kızın hâlâ ölmemesine sinir oluyorum!"


Ezgi'nin tiz çığlıklarına anlam vermek için onun yanındaki Alex'a baktı.


"Efe, bize bilgi taşımayı red etmiş, Ayaz'a ve Mina'ya ihanet edemezmiş."


Ada, mimik oynatmamaya özen göstererek göz devirmeye çalışmıştı fakat pek başarılı olamamıştı.


"Ne o sevdiğin adamın gerçekten seni seçeceğini düşünmek mantıklı mı gelmişti?"


Ezgi büyük bir kahkaha patlatmıştı.


Alex can sıkıntısını üzerinden atmak için Ada'ya takılmaya karar vermişti fakat isteğinde başarılı olamayacaktı, çünkü Ada alttan alttan laf sokmak yerine yüzüne söylen sivri dili biriydi.


"En azından benim sevdiğim adamın beli zaman bana bir duygusu olmuştu Alex ama sanırsam Ayaz konuşurken senin suratına bile bakmıyordu."


Ezgi ellerini pes dercisine havaya diktiğinde Ada ona yöneldi bu defa.


"Peki sana ne demeli? Adamın etrafından ayrılmayıp takıntılı bir manyak gibi davrandın onu unuttuğunu sansın diye başka birine aşıkmış gibi yaptın ama sorun şu ki, seni yakın bir arkadaşı olarak bile görmüyor belki Mina'nın buruşturup attığı bir kağıt parçası olarak bile görmüyordur seni!"


Ardından işaret parmağıyla ikisini işaret etti, "Siz iki zavallı bir adama aşık kaldınız ve o sizin duygularınızı görmedi bile...gerçi sizinki duygu bile değil!biriniz takıntılı öbürü ise yakışıklı diye hoşlandığını sanıyor!"


Alex ve Ezgi aynı anda sinirden patlatacak hale gelmişlerdi var olan öfkeleri kat ve kat artıyordu.


"Öldüreceğim onu... Hayır hepsini geberteceğim sonrada gelip sizi parçalayacağım!"


Alex'in sinir dolu cümlelerine kimse aldırmamıştı bile, hızla kapıdan çıktığında Ada gülerek omuz silkti.


"Hiçbir halt yapamayacak sadece laf söylemeye gelince herkes var yapmaya gelince kimse yok!"


Ada tekrardan bilgisayarın başına oturduğunda Ezgi Ada'nın aksine Alex'i ciddiye almış ve onu peşinden gitmişti.


Otelin uzun dar koridorunda Alex'in hızına yetişebilmişti.


Telaşla etrafına baktı eğer Ayaz ve diğerleri onların da bu otelde kaldıklarını anlarsa işte o zaman tüm işler çöp olurdu.


"Alex gel buraya yakalanacağız!"


Akşam saat 23.35'di, otelin bazı kuralarına göre bu saatte koridorda gezinmek yasaktı o yüzden fazla kimse yoktu.


Alex'in dibine varıp ona baktı Ezgi ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordu ki, temizlik personeli onları durdurdu.


"Bu saatte bir probleminiz mi var efendim neden ayaktasınız yardımcı olabilirim isterseniz."


Ezgi hayır demek için dudaklarını araladığında Alex aklına gelmiş şeytanca planı uygulamak için rol takındı.


"Aslında benim temizlik hastası bir kardeşim var ve yere yanlışlıkla meyve suyu döktüm eğer onu çamaşır suyuyla kendisi silmezse küçük çaplı bir kriz geçiyor... Bir şişe çamaşır suyu alabilir miyim?"


Kadın anlatılanlar karşısında anlamsız tepkiler verdikten sonra onaylamaz bir mırıltıyla yanıt verdi.


"Üzgünüm bu yasal otel personeli dışında kimseye temizlik malzemesi veremeyiz."


Alex sabır dilercesine gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı.


"Bakın efendim, bunun yasal olmadığının farkındayız fakat bunu kardeşimiz için yapıyoruz."


Ezgi, Alex'in ne yapacağını merak ettiği için oyunu devam ettirmeye başlamıştı.


Kadın ellerini hayır anlamında salladı, "Katiyen olmaz kabul etmiyorum fakat dilerseniz gelip ben silebilirim."


Ellerini sabırla birbirine vurup devam etti.


"Burda aldığın maaşın iki katını vereceğim, eğer başının yanmasından korkuyorsan resepsiyona inip kaybolan bir eşya varmış diye zırvala bizde alıp uzaklaşalım parayı sepetin içine koyacağım."


Kadın iki arada kaldığında en sonunda kabul etmiş ve merdivenlere yönelmişti.


Alex, Ezgi'ye dönmeden iki kutu çamaşır suyu ve bir kaç temizlik malzemesi alıp arkasını dönüp ilerlemeye başladı.


"Hey! Onlarla ne yapacağını söylemedin?"


Alex peşinden gelen kıza dönüp kısa bir bakış attı ardından sıkkın bir nefes bırakıp elini saçına geçirdi.


"Yok edeceğim dedim Ezgi yok edeceğim onu yüzünü param parça edeceğim ve sende bana yardım edeceksin!"


Beklemediği bir cevap alan Ezgi korkuyla yutkundu, gözü dönmüş birinin neler yapacağını düşünmek pekte zor değildi aslında.


"Saçmalama katil mi olacağız?"


"Hayır onu öldürmeyeceğim sadece Ayaz'ın yüzü paramparça birini hâlâ sevip sevmediğine bakacağım."


Onun kaldığı odanın önüne geldiğinde cebinden daha önce almış olduğu kartı aldı kapıyı açmak için yeltendiğinde Ezgi onun kolunu çekiştirdi.


"Şuan içerde herkes öyle elin kolunu sallayarak giremezsin."


Alex çamaşır suyunu çalkalayarak güldü, "İlk defa zeka parıltısı görmek beni mutlu etti böyle devam et canım."


Ezgi göz devirerek kulağını kapıya yasladığında Alex'de aynı şekilde kulağını yasladı, kesik kesikte olsa sesleri duyuluyordu.


"Ayaz ve Taha'nın bir yere beraber gitme düşüncesini kırk yıl düşünsem imkan veremezdim."


Mete'nin alaycı sesi sayesinde odadan kahkahalar yükseliyordu.


"Biraz daha dalga geçersen senden eser kalmayacak Mete sus!"


Taha'nın sesiyle Alex biraz daha kulağını kapıya yasladı, fark etmesede onların yanında olmayı özlemişti.


"Gece olmasaydı bu herife bir saniye bile katlanmazdım!"


Çocuk gibi homurdanan Ayaz'a Taha cevap vermemişti.


"Sahi Mete ne verdin bu kıza neden hâlâ kalkmadı?"


Mete sertçe öksürdüğünde Efe onaylamaz bir biçimde, "Ağrı kesici diye iki tane uyku ilacı vermiş kıza."


Tolga burnundan soluduğunda hepsinin onun için endişelenmesi Alex ve Ezgi'nin daha da sinirini bozmuştu.


Alex yavaşca kafasını geriye çekip öfkeyle soludu hepsi mutluydu her şeye rağmen ve bu onu sinir ediyordu.


Hızla çamaşır suyunu kapının önüne bırakıp Ezgi'ye döndü.


"Ben gelene kadar burada kal!"


Onaylamasına izin vermeden hızla aşağı merdivenlerine yöneldi.


Bir kaç dakika sonra elinde koca varillerle geldiğinde cevap dahi vermeden odanın kapısına döktü ardından koridorun geri kalan yerlerine uzun bir şerit şeklinde döktüğünde Ezgi kolunu tuttu," Alex saçmalama herkesi tehlikeye atmazsın! Otelde yaşlılar, hamileler en kötüsü bebekler ve çocuklar var!"


"Umrumda değil hepsi gebersin hatta mümkünse Ada'da gebersin onlarla beraber!"


Ezgi korkuyla iki adım geriye çıktığında Alex çoktan ateşe vermişti bir kısmı.


Telefonunu çıkarıp gizlice Efe'ye mesaj atmaya başladı.


Ezgi: Efe acil otelden çıkın!


Anında çevrimiçi olmuştu.


Efe: Ne saçmalıyorsun gene sen


Ezgi: Alex oteli kundaklıyor


Efe onlarında bu otelde kaldığını biliyordu.


Efe: Ne saçmalıyorsun lan


Eğer onları öldürmek istediğini söylese Efe ciddiye almazdı bu yüzden bir bahane buldu.


Ezgi: Ada ile kavga ettiler kızı odaya kitledi şuan onun kapısından itibaren her yeri ateşe verdi diyorum salak çocuk


Efe korkuyla ayağa fırladığında Ada'ya birşey olma ihtimali bile onu korkutmuştu.


Ayaz normal birşey olmadığını fark edince ayağa kalktı.


"Ne olmuş?"


Efe kapıya yönelirken konuştu, "Alex, Ada'ya sinirlenmiş..."


Ayaz oflayarak kafasını yana yatırdı, "Yani bizim problemimiz mi bu?"


"Evet Ayaz! Bizim problemimiz kızla beraber oteli yakmaya çalışıyor şimdi!"


Herkes ayağa kalktığında bu defa Efe ile Ayaz'da kapıya yönelmişti.


"Hay ben sizin kavganızı da sizi de..."


Kapıyı açtıklarında çoktan yayılmış olan ateşle hepsi bir ağızdan küfür savurdu.


"Tolga!"


Koltukta uzanan umursamaz adama baktıklarında oflayarak ayağa kalktı.


"Ne var ulan ne-"


Koridorda yayılmış olan ateşi gördüğünde bu defa küfür savuran o'ydu.


"Bizim tayfayı indir aşağı bizde oteldeki diğer insanları çıkarırız."


Mete ve Taha hemen arkada kaldıklarında Ayaz umutsuzca yatakta yatan kıza baktı, onu ilk olarak burdan çıkarmak istesede bunu yapamazdı.


"Mete seni öldürmek istiyorum şuan tamda en ihtiyaç zamanında kıza uyku ilacı vermek nedir ya!"


Mete oflayarak geriye döndüğünde, huzursuzca kıpırdanan kıza baktı bir umut belki kalkar diye.


Efe, Ayaz'ı çekiştirdiğinde Tolga içeriye girip Mina'yı kucağına alıp merdivenlere

Yönelmişti ki merdivenlerin çoğunun tutuştuğunu gördü.


"Tolga köşeden hızla inebilir misin asansörün ora tamamen tutuşmuş ve yangın merdivenlerin orada..."


Yayılan iğrenç duman nefes almalarını etkiliyordu.


Taha odaya geri dönüp hızla yangın tüpü alıp geri döndü Tolga'nın önüne geçip yangını söndüre söndüre yolu açmıştı.


Fakat aşağıya kadar sıçrayan ateşin geri kalanı söndürülmeyecek kadar fazlaydı.


Kucağındaki kızı daha sıkı sarıp dışarıya kapıya doğru atıfta bulundu.


Ayaz ve Efe herkesi ayağa kaldırdığı için merdivenler şuan çok daha kalabalıklaş- mış birbirini iten insanların bazıları yere düşmüştü.


Kapıdan zorlukla geçen Tolga kucağındaki kadını bir yere bırakıp içeriye girmesi gerekiyordu, herkes tek başına kurtulamazdı onlar yüzünden bazı kişilerin ölmesine göz yumamazdı.


Arabayı almaya gitmiş olan Taha geldiğinde Tolga ön koltuğa ilerleyip Mina'yı yerleştirip emniyet kemerini taktı, doğrulamadan önce saçlarıma ufak bir buse bırakıp öyle kalktı.


Arından öksürerek çıkan Mete'nin kolundan yakalayıp kendisine gelmesi için zaman tanıdı.


"Ayaz ve Efe nerde?"


"Efe Ada'nın yanına gitti Ayaz'ı bilmiyor- um."


Dışarı telaşla çıkan insanların korku dolu çığlıkları ve çaresiz nidaları Alex'i öldürme isteğini körüklüyordu.


Tolga içeriye dalma girişiminde bulunduğunda merdivenlerde koridorda ve daha bir sürü yere sıçramış olan ateş muazzam derecede korkutucuydu.


Hiç bir görevli kalmamıştı ve kimse insanları yönetmiyordu belli bir noktaya yığılmış olan insanlar artık dışarı çıkmaya yeltenmiyordu bile.


İnsanları yönlendirmek amacıyla bağırmaya başladı.


"Hey millet! Mutfak tarafında da bir çıkış var."


Muhtemelen ateşin sıçramadığı tek yer ora olmalıydı.


Tolga'nın dediğini kâle alan bir kaç kişi hızlıca oraya yöneldiğinde kalabalığın yarısı da oraya koşmaya başlamıştı.


Bulduğu boşluktan sıyrılan Tolga resepsiyonun arka tarafına geçip bir tane yangın tüpü aldı ve merdivenlere doğru savurarak ilerlemeye başladı.


Koridorun tamamını kaplamış siyah dumana karşı öksürerek zar zor ilerlediğinde yangın söndürme sensörleri pek bir işe yaramıyordu.


Dumandan zar zor görebildiği için birine çarpması uzun sürmemişti.


"İyi misin?"


Efe'nin sesiyle gözlerini devirip ayağa kalktı.


"Mükemmelim Efe, bir insan yangında ne kadar iyi ise bende bir o kadar iyiyim!"


Efe kucağında, yarı baygın yatan kızı Tolga'ya uzattığında burun kıvırarak omuz silkti.


"Onu sen götür Efe şahsen ben kardeşlerine sırtını dönen birine yardım etmem!"


"Ulan yangın zamanı bunu mu düşüneceğiz indir şu kızı Ayaz kayboldu zaten!"


Oflayarak Ada'yı kucağına aldığında tiksinircesine suratına baktı.


"Oldu mu Ada hanım hedefinize ulaştınız mı koşarak kollarına gittiğin kadın seni öldürmek için oteli yaktı mutlu musun?"


Nefes almakta zorluk çeken kızla birlikte merdivenleri küfür ede ede inmeye başlamıştı.


Efe kafasını iki yana sallayıp tişörtünü çekiştirip ağzını kapattı. Ardından Ayaz'ın gittiği yerlere bakmak için geri döndü.


İtfaiyecileri aramışlardı fakat henüz gelen giden yoktu. Umarım onlar gelene kadar biri bu iğrenç kumpasın bir kurbanı olmaz diye yalvarırcasına yürüyordu.


Biraz ilerde Ayaz'ı gördüğünde şükür çekerek ona seslendi fakat o çaresizce bakışlarını yerde tutuyordu.


Efe koşarak yanına daha hızlı varmaya çalıştığında Ayaz'ın kucağında küçük bir bebek yanında ise iki tane tatlı kız çocuğu olduğunu görmüştüç


Hangisini kurtaracağını bilememiş olmalı ki böyle düşünceliydi.


"Ayaz!"

Efe'nin sesiyle derin bir nefes alıp elini tutuğu kız çocuğunu daha sıkı çekti kendine.


"Efe çabuk gel buraya!"


Koşarak yanına vardığında Ayaz kucağındaki bebeği uzatıp uyanık olan kız çocuğunun elini tutturdu, kız korku ve panikle yerde yatan kardeşine ağlayarak baktığında Ayaz yerde olan küçük kızı kucağına alıp inmeye başlamıştı.


"Abi annemle babam onları kurtardınız mı?"


Kızın çaresiz sorusuna karşılık ikiside bir cevap vermemişti.


Tolga Mete onların olduğu yere geldiğinde Ayaz kucağındaki kızı Tolga'ya uzatıp cevap vermesine izin vermeyerek geriye dönmüştü.


Eğer o kızın anne ve babası içerde ise onlaro kurtarması gerekiyordu küçücük çocukları yetim ve öksüz bırakmak istemiyordu.


Arkasından son hızla gelen Mete'ye uyarı dolu bir sesle, "O ağzını birşeyle ört Mete benden önce bayılmanı istemiyorum."


Az önceki odanın içine dalıp heryere baktığında şükürler olsun ki kimse yoktu.


Ayaz derin bir nefes verdiğinde Mete yan odalara bakıyordu otel tamamiyle boşalmış olmalı diye düşünmeye başlamışlardı.


Üst kattaki odaların oraya ateş henüz sıçramamıştı onlar ordaki yangın merdiveninden çıkmışlardı fakat alt kat onlar kadar şanslı değildi, yangın merdiveninin orası bile tutuşturulmuştu.


"Ayaz bizim iki kaçak burda!"


Mete'nin öfke dolu sesiyle yere baktığında tükürürcesine Ezgi ve Alex'e baktı.


"Bırak gebersinler burda hadi çıkalım."


Yerde baygın şekilde yatan kadınları umursamadan arkasını dönmüştü ki Mete seslendi.


"Ne olursa olsun kimse ölmeyi hak etmez İzgiç, gel ve bana yardım et."


Çocuk gibi inatlaşmanın sırası değildi ama Ayaz onlar dışında başka kurtarıcak birilerini arıyordu.


"Empati yaptırmayı hiç sevmem Ayaz ama kusura bakmayacaksın artık. Onlar yerine burda yatan Mina'da olabilirdi o zaman da onu burda bırkaıp gidebilir miydin?"


Küfürler savurarak yerde olan Ezgi'nin kolunı tutup sürüklercesine kaldırdı.


"Senin varya Mete ben..."


Mete, Alex'i kucağına almış merdivenlere doğru koşmaya başlamıştı.


Eğer ki biraz daha burda kalırlarsa oksijen yetersizliğinden bayılcaklarını biliyorlardı.


Merdivenlere ulaştıklarında Ayaz elini trabzınların üzerine yaslayıp gözleriyle etrafı görmeye çalıştı fakat gözlerinin önü karardığı için hiçbir şey net değildi.


"Mete..."


Önden ilerleyen Mete duraksayıp arkaya döndüğünde Ayaz zar zor ayakta duruyordu.


Çaresizce etrafa bakmaya başlayan Mete içeriye giren itfaiyecileri görmesiyle hayattaki tüm şanslarını kulandığını düşünmeye başlamıştı.


İtfaiyecilerden biri Alex'i bir diğeri Ezgi'yi tutuğunda Mete yukarı çıkıp Ayaz'ın kolunu kavrayıp hızla çıkışa yöneltti.


"Dayan kardeşim az kaldı son bir merdiven hadi..."


Kontrolünü kaybetmek üzere olan Ayaz Mete'yi zar zor duyuyordu.


Sendeleyen Ayaz'ı tutup kaldırdığında onu uyanık tutmaya çalışıyordu.


"Ayaz, Gece dışarda seni bekliyor yapma şöyle az kaldı böyle gidersen korkutursun kızı..."


Gece'nin adıyla zoraki bir adım daha attığında nihayet çıkış kapısına varmışlardı.


Bir adım daha attığında Ayaz artık dayanamamış ve yere yığılmıştı.


Otelin önünde olan ambulans çalışanları koşarak Ayaz'ın ve sonradan çıkarılanların etrafında çember oluşturduğunda Gece'nin gerçekten Ayaz'ı beklediğini görmek onu şaşırtmıştı.


On sekiz saattir aralıksız uyuyordu belkide ilacın etkisi geçmiştir diye düşünmeye başladı, Mete.


Mina ağır adımlarla ilerleyip Ayaz'ın yanına çöktüğünde zar zor nefes alan adama korkuyla baktı.


Mina'nın aldığı ilaçtan dolayı dengesi karışıktı şuan olanları bir rüya olarak görüyordu ve büyük ihtimalle hatırlamayacaktı. Şuan vücudundaki korku sinyalleri uyuşmuş hatta tepki vermeyi unutmuş gibiydi.


Ambulansa bindirilen Ayaz'ın yanında Efe binmişti, Taha ilerleyip hâlâ ilacın etkisinde olan Mina'yı kendisine doğru çekti.


Tolga, sinirle sakinleşmek için, cebinden bir sigara çıkarıp yaktığında telefonunu eline alıp Overls'ı aradı.


İlk çalışta açılan telefon olanlardan haberi olduğunu belli bir şekilde gösteriyordu.


"Hepiniz iyi misiniz?"


Tolga bıkkın bir nefes bıraktı.


"Kalacak yere ihtiyacımız var."


"Orası kolay be oğlum size birşey oldu mu sen onu söyle."


Tolga'nın gözleri Mina'ya döndüğünde bıkkınca nefes bıraktı. Uslanmaz bir kedi gibi kaldırımda oturan Ada'nın yanına çökmüş onunla konuşmaya çalışan masum bir kız çocuğu gibiydi, gözlerindeki alevlerden kalma korkular daha yeni kendini belli ediyordu ama o şuan alevler yerine Ada'nın neden onunla küstüğünü anlamaya çalışıyordu.


"Ada'yı gelip al burdan birde onunla uğraşmayalım."


Overls bıkkın bir nefes bıraktığında Tolga sinir bozukluğuyla tekrar konuştu, "Bu sefer sığınacağı bir vicdan kalmadı Overls arkasında benim saf kardeşim dışında kimse durmayacak, ilk fırsatta ona arkasını dönecek tekrardan. Yemin ederim bu defa onu kimse elimden alamaz!"


Overls sakin kalmaya çalışarak onayladı.


"Size kalacak bir yer ayarladım, Ada'yı şimdi aldırıyorum yanıma başka sorununuz var mı?"


Overls'a cevap verme gereği duymadan telefonu suratına kapattı.


Tolga otelin önüne gelen siyah araca baktı, içinde Overls olduğunu biliyordu buraya Ada'yı almak için gelmediğini de biliyordu ama hiç umrunda değildi sadece dağılan kardeşlerini toplayacak bir yere ihtiyacı vardı.


Ada'yı kolundan tutup ayağa kaldıran siyah takım elbiseli adama dik dik bakan Mina'nın yanına ilerledi, kaldırımdan kalkamayacak kadar uyuşmuş duruyordu.


Tolga az önce Ada'nın kalktığı kaldırıma oturdu.


Sessizce kardeşini kendine çektiğinde ilaç yüzünden uyuşmuş bir şekilde başını omuzuna yaslayıp gözlerini kapatmasını izledi...




Mina'nın anlatımıyla


Kafamın içinde sanki davul çalınıyormuş gibiydi sürekli bir gürültü kargaşa vardı, boğazım yanıyordu ve dudaklarım sanki çölde kalmışım gibi susuzdu.


Bu baş ağrısından kurtulmak adına gözlerimi yavaşca açmaya çalıştım, kalkıp ilaç içersem belki geçerdi diye düşünüyordum.


Gözlerimin ağırlığını yok sayarak açtığımda gözlerime hücum eden ışık nerdeyse beni kör ediyordu.


Bir kaç kez alışmak için gözlerimi kırpıştırıp araladığımda çok farklı bir yerde olduğumı ve yalnız olmadığımı anlamak beni rahatsız etmişti fazlasıyla.


Ellerimi yatağa bastırıp esneyerek ayağa kalktım, gözüme ilk çarpan şey bordo bir koltukta uyuya kalan Ayaz ve onun hemen dibinde yatan abimdi.


Şok olmuş bir şekilde bakakaldım dün akşamki kavgalarından sonra onları böyle görmeyi beklemiyordum.


"Fazla bakma kız nazar değdireceksin."


Arkamdaki Mete'nin sesiyle gülerek ona döndüm, "Ne oldu bunlara neden koyun koyuna yatıyorlar?"


Mete eliyle mutfak olduğunu düşündüğüm bir yeri işaret etti herhalde sessiz konuşabilmemiz adına oraya geçmemizi istiyordu. Son kez dönüp ikisine baktığımda mutfağa doğru yavaş adımlarla ilerledim.


"Burası neresi Mete?"


Elini sallayarak etrafı işaret etti, "Burası bizim yeni evimiz artık otel köşelerinde sürünmeyeceğiz. Yerleşirken seni uyandırmak istedik fakat öyle bir yatmıştın ki sen uyanana kadar biz evi yaptık bitirdik ve döşedik."


Alayla söylediği cümlelere yalan gülümseme sergileyip mutfağa girdim.


Bembeyaz ferah mutfağa girdiğimizde gözüme ilk çarpan şey kocaman olması ve acayip derecede dağınık olmasıydı ben etrafı incelereken Mete burukça gülerek anlatmaya başladı.


"Dün Tolga biraz onları tehdit edince akılları başına geldi malum ikiside en çok seni kaybetmekten korkuyor seni bir daha göremeyeceklerini söyleyince durdular. Görevden geldikleri gibide öyle yattılar."


Tekrardan gülerek Tolga'ya baktığımda Efe ile birlikte büyük bir balkona kahvaltı masası hazırlıyor olduklarını fark etmiştim.


Ev çok güzel ve ferah görünüyordu ne küçük nede çok büyük gibiydi. Çoğun-

lukla beyazın hakim olduğu evin mutfak balkonu gri döşenmiş ve katlanabilen siyah pimapen camlardan yapılmıştı.


Efe bana dönerek elinde tuttuğu tabağa koyduğu poğaçalardan birini bana uzattı gülümseyerek elinden aldığımda meraklı bakışlarından poğaçayı onun yaptığını anlamıştım. Hâlâ sıcacık olan poğaçayı üfleyerek ısırdım. O sırada Tolga da herşeyi bırakıp Efe'nin yanında yerini almış bir şekilde duruyordu.


"Ee nasıl olmuş?"


Efe'nin merakla sorduğu soruyu yanıtlamak uzun sürmüştü çünkü poğaçayı bitirmek için çabalıyordum.


Ağzımın içinde dağılan ve peynir dolu bu poğaçayı beğenmemek elde değildi ki. Baş parmağımı kaldırıp abartılı bir şekilde başımı salladım.


"Bayıldım eğer içinde bol bol peynir olmasaydı muhtemelen pastaneden alındığını düşünürdüm."


Efe büyük bir kahkaha attığında Tolga somurtkan bir şekilde Efe'nin tezgaha bıraktığı tabağı alıp altındaki poğaçayı uzattı, "Bunun tadına bak bakayım nasıl."


Diğer poğaçayı da aldığımda Efe uzanıp elimden geri aldı.


"Şimdi bozmayalım kızın ağız tadını sen al bunu sokak kedilerine ver."


Tolga Efe'nin elindeki poğaçayı sertçe alıp elime tutuşturdu.


"Asıl sen götürsen iyi edersin Efe çünkü benim yaptığım poğaçayı tatmadan seninkinin güzel gelmesi gayet normal!"


Elime tutuşturulan poğaçayı tekrar çekti Efe.


"Bu poğaçayı yemeyecek!"


Tolga tekrar sertçe alıp elime tutuşturdu.

"Yiyecek dediysem yiyecek!"


Elimden tekrar çekilen, tamamı yere dökülmüş poğaçaya acıyarak baktım bu iki inatçı ellerindekinin nimet olduğunu unutmuş olmalıydılar.


"Yemeyecek!"


"Yiyecek!"


"Yemeyecek!"


"Ulan yiyecek tamam mı yiyecek!"

Poğaçayı alıp ağzıma soktuğunda nefes boruma kaçtığı için çıkarmaya çalıştım fakat Tolga eliyle ittirdiği için çıkaramıyordum.


Nefessiz bir şekilde kaldığımda en sonunda Efe beni geriye çekince çıkarabilmiştim, sertçe öksürmeye çalıştım fakat öyle bir tıkanmıştım ki zar zor uzatılan suyu içebilmiştim.


"Ne yaptınız yine siz?"


Mete'nin soru soran bakışlarını sırtımda hissediyordum.


Yanımda biri daha vardı ama algılarım kapandığı için daha yeni herşey netleşiyordu.


Ellerimi mutfak tezgahının iki yanına yaslayıp öne eğildiğimde sırtımda bir el hissettim.


"İyi misin?"


Sesi duyuyordum fakat kimin söylediğini anlamıyordum, boğazımdaki tıkanıklık hâlâ vardı uzanıp tekrar su içtiğimde biraz olsun rahatlamıştım.


"Ayaz çekil kenara bakayım ben!"


Panikle konuşan abimdi ama ben hâlâ tepki veremiyordum çünkü azıcık nefes alsam bile boğazıma yapışan birşey vardı.


"Al boğdun kızı tebrik ederim!"


"Ben mi boğdum yoksa senin inadın mı Efe!"


"İkimizde kesin sesinizi!"


Bir bardak daha su içtiğimde boğazım tamamiyle açılmıştı artık.


"İyi misin kızım bir ses ver!"


Doğrulduğumda sonunda rahat bir nefes almıştı herkes.


Ayaz elini sırtıma koyup korkuyla baktığında boğazımı temizleyip konuştum, "iyiyim ben, biraz nefesim kesildi o kadar."


Mete ikisinin önünde durup sinirle konuştu, "İkinizde berbat bir poğaça yapmışsınız! Efe seninki çok yoğun peynirli ve peynir tuzlu. Tolga seninki ise acayip yumuşak hamur gibi!"


Ayaz beni bitkince kendine çektiğinde bedenimi onun omuzuna yasladım. Başını eğip gülerek sessizce konuştu, "Sanırsam Mete bu ikisini gün boyunca eleştiricek."


Bense Mete'nin dediklerine takılmıştım Ayaz'a doğru yönelip aynı sessizlikte mırıldandım, "Ben zevksiz miyim bana neden tadları güzel geldi?"


Uzanıp bir poğaça alıp Ayaz'a verdim, "baksana buna kötü mü?"


Ayaz elimdeki poğaçayı ısırıp zoraki gülümsedi bir eliyle ağzını kapattığında yutkunmakta zorlanıyor gibiydi.


Somurtarak belime sardığı kolunu iteleyip geniş balkona ilerledim herşey bence gayet güzel görünüyordu.


Masaya geçip oturduğumda Ayaz öksürerek yanımdaki sandalyeye oturmuştu.


Tolga önümüzdeki çay bardaklarını doldururken Efe elinde bilgisayarla koşarak masanın solunda kalan koltuğa kendini devirdiğinde bende hızla kalkıp yanında yerimi alıp bilgisayara bakmaya başladım.


"Bir haber mi var?"


Ayaz'ın öksürürken zar zor kurduğu cümleyle alt dudağımı büküp ona baktım hasta mı olmuştu neden bu kadar çok öksürüyordu?


Efe büyük bir sevinçle ayağa kalktığında çatık kaşlarla ona baktım benim kaçırdığım birşey mi olmuştu?


"Bulduk! Bulduk!"


Kollarımı çekiştirip beni ayağa kaldırdığında anlamsızlık içinde kaşlarımı çattığımda, Efe kollarımı sallıyordu.


Sarsıntıdan midem ağzıma geldiğinde uzandım ve kolunu tutup onu durdurdum.


"Tam olarak neyi bulduk acaba biz? Hayır yani umarım benim beynimğ sarsmana değer."


Ayaz Efe'nin kenara koyduğu bilgisayarı alıp incelediğinde onunda yüzünde keyifli bir ifade oturmuştu.


Efe, Mete, Taha ve Tolga'da bilgisayara baktığında hepsinin yüzü parlamıştı resmen!


"Ya söylesenize biriniz ne olmuş?!"


Efe kollarını bağlayıp ego kabartıcak bir şekilde durup bana döndü.


"Çok önemli birşey değil yengecim alt tarafı verilerin yedeklendiği depoyu buldum çokta övülecek bir tarafı yok yani."


Sevincim gursağımda kalmıştı çünkü abim Efe'nin bana yenge deme aşamasını aşamamıştı.


"Ne dedin sen?"


Hiç duymamış gibi yapmak en mantıklısıydı!


"Ay çok sevindim, peki kayda değer bir ses kaydı çıktı mı akşamdan bu yana?"


Efe korkuyla abime bakmadan gülümsemeye çalıştı.


"Evet aslında bir tane var. Bugün ormanlık bir alanda çok güçlü bir satış gerçekleşecekmiş ama ben bunun bir tuzak olduğunu düşünüyorum."


Ayaz Efe'nin önüne geçip soru sorarcasına elini salladığında Mete lafa atıldı.


"Neden öyle düşünüyorsun?"


Efe, abime bakmadan geçip koltuğa oturup bilgisayarı kucağına alıp ciddiyetle bize döndü.


"Çünkü Meteciğim adam Mehmet Bey'i direkt yüz yüze görürse bu mal alışverişini gerçekleştireceğini söylüyor. Sizce de bu biraz şüpheli değil mi?"


Mete küfür edercesine arkasını döndü kapıdan çıkmadan, "Bu çocuğa çok Türk filmi izletiyorsunuz sonra kendini kahraman sanıyor!"


Tolga Mete'ye katılyormuş gibi alayla konuştu.


"Bence elinden telefonunu alalım yakında, Spiderman izleyip Tom holland gerçekten bir örümcek adam halka bunu aşılayıp normalleştirdiler, demeye de başlar."


Omuz silkip ellerimi havaya kaldırdım, "Eğer öyle birşey derse onu sonuna kadar desteklerim Tolga kapa çeneni."


Tolga elleriyle yüzünü kapattı.


"Senin şu Tom Holland takıntın Zendeya'yı bile rahatsız edecek bir boyutta emin ol."


Ayaz'ın bakışlarını üzerimde hissetsemde ona dönmek yerine kucağımdaki minderi Tolga'ya fırlattım.


"Ben takıntılı değilim Tolga biraz hayranıyım sadece o kadar."


Minderi havada yakalayıp bir iki adım atıp bana yaklaştı, "A öyle mi ondan dolayı mı onun oynadığı her filmi izleyip onunla alâkalı herşeyi alıp sadece ona özel ayırdığın bir çizim defterin var."


Ayaz bıkkın bir nefes verip ayağa kalktığında Tolga zevkten dört köşe olmuş gibi onun kalktığı yere çöktü.


"Gençler didişmeyi bırakında yemek yemeye odaklanın çünkü bu tuzak siparişe bizde gidiyormuşuz."


Efe'nin çok hayırlı haberiyle hepimiz çok temiz küfürler savurduk.


"Saat kaçta gideceğiz peki?"


Efe omuz silkti, "adres istediler bende evin adresini verdim bir araba göndereceklermiş işte ne bileyim."


Koltuktan kalkıp bana küsüp giden sevgilimin yanına gitmek için mutfağa girdim.


"Ayaz nerde?"


Tezgahta domates doğramaya çalışan Mete sabır çekerek ağzını işaret etti, "Ağzımın içinde Mina gel al!"


Satış yüzünden herkesin canı sıkılmıştı belli ki Efe'nin dediklerini bir yerde ciddiye alıyorlardı.


Mutfaktan çıkıp salona ilerlediğinde Ayaz burda da değildi.


"Mina aşağıda kapının girişindeki odada senin kıyafetlerin var üzerini değiştir güzelim."


Abimin söylediklerini onayladıktan sonra, dediği odaya girdim boydan boya kadın kıyafetlerinin asılı olması beni nedensizce mutlu etmişti.


Hızlıca yeşil kargo pantolon, siyah bir crop üzerine ise uzun zamandır giymekten vazgeçemediğim uzun deri ceketimi giymiştim.


Odadan çıkıp tekrar Ayaz'ı aramaya başladığımda yukarıdaki odadan çıkarken görmüştüm onu.


Tam adını söyleyip bağıracaktım ki Mete benden önce davrandı.


"Ayaz gel lan buraya!"


Merdivenlerden bıkkınlıkla inen Ayaz'a baktığımda üstünü değiştirmiş ve duş almış olmalıydı.


Islak saçları damla damla anlına dökülüyor, siyah saçları ıslandığı için daha da parlak görünüyordu.


Siyah bir boğazlı kazak siyah bir pantolanla aksiyon filmlerinin olmazsa olmazları gibi giyinmişti.


Merdivenlerden inip hızla yanımdan geçecekken kolunu tutup onu durdurmaya çalıştım, aslında durmak istemezse durmazdı çünkü onu durdurmak için fazla bir güç kullandığım söylenemezdi.


Tam önünde durduğumda arkamı dönüp abimin açısında olup olmadığımızı kontrol ettim.


"Noldu?"


Bıkkın sesini umursamadan parmak uçlarımda yükselip boynuna sarıldım, ilk başta tepki vermemeye çalışsada boynuna daha sıkı asılınca kollarını belime sarmıştı.


Geri çekilirken çenesine küçük bir öpücük bırakıp öyle çekilmiştim.


"Gece, abin görürse sorumlusu ben değilim."


"Siz ikiniz!"


Taha'nın sesiyle irkildim, Ayaz'ın gerginlikten kasılan bedenini hissetsemde ona dönemiyordum.


Görmemiş olsun lütfen görmemiş olsun!


İkimizin önüne sert adımlarla geldiğinde yutkunarak biraz arkaya kaydım.


Bakışlarıyla önce beni, ardından Ayaz'ı süzdü ardından tekrar bana döndüğünde kalp çarpıntısından ölecektim şimdi.


"Mina geç mutfağa!"


Sert sesini umursamadan sorgularcasına kaşlarımı çattım.


Ben kötü birşey yapmıyordum ki? Reşit bir bireyim? Kendi kararlarımı alabilecek bir zekaya sahiptim? Akli dengem de yerindeydi?


Tamam Ayaz zamanında benim için hayal kırıklığı olmuştu ama tekrar olmayacağından emindim abimin de intikam almak istemediğini ama yine de bazı şeyleri unutamadığını biliyordum.


Ya da intikam da almak istiyor olabilir ailesini öldürdü sonuçta...


Abim annesinden ve babasından nefret ederdi ama?


Kafamda deli sorular...


"Mina!"


Tekrar bağırdığında bir adım öne çıktım, "Taha! Duyuyorum sağır değilim!"


Abine adıyla hitap ettin bir bu eksikti!


Gerilim tüm evde son hızla yayılmıştı, şimdi sadece Taha değil Tolga, Efe ve Mete'de bu işe dahil olmuştu.


Etrafımızda oluşan aksiyon çemberi kalpten gitmem için birebirdi!


Ayaz elbisemden fark ettirmeden beni biraz geriye çekti, ön planda durmamı istemiyor gibiydi.


"Ne var gene sorun ne!"


Efe'nin isyanına karşılık vermek için pusuya yatan bir abim vardı...


"Sizde biliyorsunuz değil mi?!"


Mete ellerini saçlarına geçirip abimin önüne geçti, "Neyi ulan neyi! Biz ne biliyormuşuz!"


Gerilim katlanırken düşüp bayılmamak için yalvarıyordum.


Taha, Tolga'ya döndü sert bakışlarında o an kısa bir süre kırılma yaşandı.


"Kafayı yiyeceğim valla kafayı yiyeceğim!"


Sinrini kontrol edemiyor olması beni bir tık korkutuğunda bir adım daha geriye atmıştım.


Taha öne atılıp sertçe bileğimi kavradığında sinirini kontrol edemiyor olmasından bileğimi gereğinden fazla sıkıyordu.


"Senle konuşacağız gel buraya!"


Bileğimi çektiğinde öne doğru savrulmuştum. Aramıza sertçe geçen Tolga olmuştu ilk.


"Konuşacaksın ama inzivaya çekilerek değil Taha."


Taha, sertçe Tolga'yı itmesiyle şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırdım, onu itecek kadar gözünün kararmış olmasını beklemiyordum.


Hatta kimse beklemiyor olmalı ki, abim asla bu kadar sinirlenen biri değildi yani en azından ben hiç görmemiştim...


Bileğimi kırmak istercesine daha sıkı bastırdığında gözlerim acıdan yanmaya başlamıştı.


Tolga üzerinden atamadığı şok yüzünden olduğu yerde kaskatı bir şekilde durmuştu.


Bileğimi daha fazla sıktığında bu defa Ayaz öne atıldı.


"Aramızdaki kozları tek tek paylaşalım Taha hiç suçu olmayanları karıştırma!"


"Kardeşimle konuşacağım İzgiç defol git önümden!"


Ona doğru hareket etmem için kolumu çevirdiğinde galiba kolumu biraz fazla incitmişti.


Acıyla inlediğimde acıdan dolayı gözümün önü karıncalanmış görüş alanımı bulanıklaştırıyordu.


Kolumu hâlâ serbest bırakmayan Taha'yı Efe sertçe itip bir hamlede incinmemiş bileğimi kavradı.


Efe beni koltuğa oturttuğunda, Mete ve Tolga abimle Ayaz'ı ayırmaya çalışıyordu.


Korkuyla onlara baktım böyle bir şekilde huzurlu yaşamak ne kadar mümkündü?


Hiç mutlu olamayacak mıyım ben?


Hep sevdiklerim kavga etmek zorunda mıydı?


Acıdan değilde birbirlerine zarar vereceklerini korkusundan ağlamaktan nefes alamayacak kadar kötü olmuştum.


Efe saçlarımı kulağımın arasına sıkıştırdığında sürekli nefes almam için uyarıda bulunuyordu.


Gözlerimi bi türlü o karmaşadan çekemiyordum, abim üst üste Ayaz'a hakaret edip vuruyordu, Ayaz ise yangına körükle gitmek istemiyor olmalı ki sadece duruyordu.


"Ne istiyorsun kardeşimi öldüremedin geçen sefer şimdi mi öldürmek istiyorsun, söylesene İzgiç arabayla ezip geçtiğin kadını gerçekten seviyor musun?!"


Gözlerimde ki yaşlar donduğunda kalbimde ince bir sızı hissettim, tam kalbimin ortasına bırakılmış bir sıcaklık yayılıp büyüdüğünde kalbim acıyla kasıldı. Gerçekten beni ölüm döşeğine iteleyen Ayaz mıydı?


Gözlerim yanımda duran Efe'yi incelemek için döndüğünde onunda bundan habersiz olduğunu anlamıştım.


Gözlerim tekrar kargaşaya döndüğünde, bu defa sertçe saldıran Ayaz'dı, Taha kafasını bana çevirmiş öylece bakıyordu sanki kalbime bıraktığı yangından memnunmuş gibi dudakları tek çizgi halindeydi.


Mete onu geriye çektiğinde Ayaz tekrar atıfta bulunmak yerine bana açıklama yapmak için gelip önümde çöktü.


Tolga, benden farksız bir şekilde nefretle Ayaz'a bakarken önüme çöken adama sabır dilercesine bir bakış attı.


"Güzelim, bir kere olsun dinle lütfen beni."


"Ne dinleyecek oğlum kız seni buna da bir açıklaman vardır kesin! Bahanen ne bu sefer kuş sandım seni ondan ezdim mi?!"


Tolga'nın sakin kalmaya çalışarak kurduğu cümleleri bile bir yerden sonra duymamaya başlamıştım.


Bileğimi kavrayıp dokunduğunda, küfürler savurarak mırıldanmaya başladı.


Kargaşanın arasına sıkışıp kaldığımda Mete ilerleyip bileğimi tuttu ve beni hızla kaldırdı.


"Aşağıdayız biz, araba gelene kadar markete gidip geleceğiz."


Kimse itraz edemeden Mete üzerime montu atıp kapıdan çıkardı.


Yavaş adımlar ile merdivene yöneldiğimde içimdeki burukluk nefes almamı engelliyordu...


Aşağıya indiğimizde Mete kolumdan tutup yavaşça ona bakmamı sağladı, "Yine başa mı dönüyoruz?"


Kafamı olumsuz anlamda iki yöne salladım, dudaklarımı aralayıp konuşamayacak kadar aciz hissediyordum.


"Bu sefer onu dinleyeceksin o zaman?"


Cevap vermek yerine o nereye ilerrliyorsa peşinden ilerlemeye başladım.


Beni kontrol etmek için bir bakış attığında derince iç çektim, karmaşık hissediyordum bir yandan abimin dedikleri bir yandan haftalar önce benden birşey saklasa da af dileyen Ayaz...


Nefesimi bıkkınca bırakıp kafamı iki yana salladım hata başından beri bendeydi ona güvenmek aptallıktı.


Boş bakışlarımın önünde sallanan bir el ile irkilerek Mete'ye döndüm, "Ne oldu?"


"Markete gireceğiz de pek hevesli değilsin gibi, kapıyı görmemek için büyük çaba harcadın da?"


Mete'nin saçma cümleleriyle önüme dönüp sabır dilercesine geçmek için adım atmıştım ki kafamı cama çarpmamla Mete sabır dileyerek elini beline koydu, gözleri bir saniyeliğine arkama kaymıştı dönüp aynı yere baktığımda küçük bir kız çocuğu dışında kimse yoktu.


"Bende bunu diyorum işte dinleyen kim?"


Sabırsızca kafamı ovalayıp konuştum, "kapı yan tarafta diyebilirdin Mete!"


Kapıyı açıp işaret etti, "Dinlemeyi öğren o zaman canım benim."


Markete girer girmez Mete bir alışveriş sepeti alıp elime tutuşturdu ne yapacağını merakla izlerken ilk başta bir kaç yemeklik malzeme ve dondurulmuş yiyecek alsa da yarısından çoğunu abur cubur ile doldurmuştu.


"Kıtlıktan mı çıktık canım?"


Mete, bana aldırmadan meyve reyonundaki teyzeyi taklit ederek kadın eline ne alıyorsa o da alıp onun gibi inceliyordu.


"Teyzecim birşey soracağım şimdi sen o armutu diğer kasadan aldın ama orda bir tane vardı armut vardı, rica etsem şu çoklu olanlardan seçsen hayır yani aynısını bulamadım çünkü."


Altmışlı yaşlardaki kadın anlayışla güldüğünde Mete'nin dediğini yaptı, şaşırmış bir şekilde dudaklarım tek çizgi halini alırken ufak bir tebessüm ettim. Uzun zamandır bu kadar sevecen bir yaşlı görmeyeli baya uzun oluyordu.


Sessizce alışveriş yapmış şuan kasada bekliyorduk Mete beni neşelendirmek için pamuk şeker almış elime tutturmuş ve sürekli kasada bana sürpriz yapacağını söylüyordu.


Kasaya geldiğimizde cebinden iki tane cüzdan çıkarıp çaktırmadan bana uzattı, anlamsızca kartlara baktığımda ters çevirip isim yerini parmağıyla işaret etti.


Kırmızı kartta, Taha Karan yazarken siyah kartta, Ayaz İzgiç yazıyordu.


"Kimin kartıyla ödeyelim istersin?"


Şaşkınlıkla dudaklarım aralandı, "Nasıl aldın bunları sen?"


"Kargaşada dızekledim neyse boşver onu hangisinin limit sınırını zorlayalım?"


Öylece bakmaya devam ettiğimde Mete sabırsızca kendi kendine bir yöntem bulmuştu.


Gözlerim eline kaydığında kasiyere kartların ikisini de uzattı, "Hangisinden para çekeceğine karar ver bakalım."


Kadın sanki bunun gibi bir olayı her gün yaşıyormuşcasına elini uzatıp siyah kartı aldı ve Mete'ye geri uzattı.


Mete temasız bir şekilde okuttuğu sırada bende aldıklarını poşete tıkıyordum.


Tam üç poşet dolup taştığında Mete iki tane kendi alıp birini bana bırakmıştı marketten çıktığımızda Mete önden ben arkadan ilerliyordum.


"Bu kadar şey ile ne yapacağız Mete?"


Marketin en önüne gelip durduğunda bizimkileri siyah bir arabanın önünde görmesiyle duraksadı, ilerleyip yanında durduğumda anlamsız bir şekilde hepsi kollarını bağdaş yapmış bize bakıyordu.


Arabanın yanına dizilmiş bizimkilerin yanındaki adamlardan biri kapıyı açtı ge arabanın içinden orta yaşlı bir adam indi. Uzun bir süre yüzümü inceledikten sonra ağır adımlarla karşımda durdu, "Gece Aksoy, doğru mu?"


Kaşlarım anın tatsızlığıyla çatılırken bana bu isimle seslenecek kadar ne bildiğini merak etmeye başlamıştım.


Adam uzanıp elimdeki poşeti aldığında, geriye dönüp adamlarına emir verdi ve Mete'yi bizimkilerin yanına silah zoruyla aldırttı.


"Zeka, güzellik, hırs ve para seni kilometrelerce uzakta görsem bile bir Aksoy olduğunu rahatlıkla anlarım."


Bir adım geriye kaydı ve eliyle arabayı işaret etti.


Gözlerim teker teker bizimkilerin yüzünü incelediğinde sırtlarına yaslı silahlardan konuşamadıkları belliydi.


Sırtımda bir el hissetmemek kaşlarım iyice çatıldı,"Kimsin sen?"


Burun kemerini sıkıp sabır dilercesine mırıldandı,"Arabaya geç yol ortasında konuşmayalım bunları."


Hâlâ sorgularcasına durduğumda sırtıma bir silah yaslanmasıyla Tolga hızla bağırdı, "Mina, bin şu arabaya mermilerin içine ölümcül hastalık virüsleri yerleştirilmiş inatlaşma da bin şu araca!"


Tolga'nın uyarısıyla yutkunarak arabaya bindiğinde bu manyak adamın benden ne istediğini merak ediyordum.


Büyük arabanın içine yerleşriğimizde yanıma oturan kimse yoktu, hepsi karşıma oturtulmuştu. Az önceki adam sabırsızca kapıdan sıyrılıp yanıma oturdu.


Araba yavaş yavaş hareket ederken gözlerimi yere dikmiş düşünceler içinde kıvranıp duruyordum.


"Sizi neden alıkouduğumu merak etmiyor musun?"


Bakışlarını üzerimde hissetsemde başımı ona çevirmeden dinlemeye devam ettim.


"Ne kadar uzun süredir gerçek aileni görmüyorsun?"


Dişlerimi birbirine geçirip sertçe ona döndüm, "Ne saçmalıyorsun sen?!"


Bir pislik gibi sırıtmaya devam ederken o rahatsız edici bir şekilde abime odaklanmıştı.


"Soru soruyorum Gece sadece, babanla ve annenle ne zamandan beri görmüyorsun... Ya da Overls ne zamandan beri senin gitmeni engelliyor?"


Anlamamış gibi abime döndüğümde abim sadece söylenmekle yetiniyordu.


"Anasını satayım ben böyle işin! Her şeyin altından niye Overls çıkıyor lan!"


Saçımda bir el hissetmemle uzanıp elini saçından çektim ve iteledim, "Altı boş cümleler atıp kafamızda soru işareti bırakacağına doğru düzgün açıkla."


Yanımıza oturan siyah takım elbiseli adamlardan biri işaret verdiğinde araç durmuştu.


Kolumu sıkıca kavrayıp aramızdaki mesafeyi kapattı, "Bir anlaşma yapalım seninle, patronunuzdan mal alışverişi yapmak için gelen adam benim. Amacım mal almak değil, bana bu konuda yardım edeceksin o adamı yok etmem gerekiyor,"


Ardından nefesini hızla verip çevik bir hareket ile silahı çıkarıp anlıma dayadı ama hiçbir tepki vermedim, "Eğer ki oyunumu bozarsanız bunun sonunda ölen tek kişi sen olacaksın."


"Ne yapmamızı istiyorsun?"


Yanağımı sıktı, "Böyle zeki akkılı ol canımı ye."


Göz devirdiğimde gülerek devam etti, "Bir şey yapmanız gerekmiyor siz benden önce gireceksin ormanlık eve ve sadece ben içeri girdiğimde onun adamlarını yok edip gideceksiniz bende böylece ondan da pislik oğlundan da kurtulacağım."


Öyle olması işime gelirdi ama eğer o adam ölürse işte o zaman biz görevi tamamlayamazdık, gözlerimi Ayaz'a çevirdiğimde sert bakışlarının altından geçen soğuk bir tavırdan başka bir eser yoktu, onun da bu konuda fikri yoktu belli ki.


"Benim bundan çıkarım ne olacak?"


Tek düze tutmaya çalıştığım sesimle ona yöneltiğim sorunun cevabını bekledim.


"Ölmeyeceksiniz daha ne?"


Nıçlayarak ona yaklaştım, "Ölmek bizim için ödül gibi birşey olur, daha cazip bir teklif sunabilir misin?"


Ruh hastası gibi konuşmam değişik bir şekilde bakmaya başlamıştı.


"Para mı istiyorsunuz?"


Burun kemerimi sıkarak yere bakmıştım ki bilgisayar verileri aklıma gelmişti.


"Şirketin verilerini?"


"Canımı iste daha iyi!"


Yeter ki sen iste gülüm. Koltuğa bıraktığı silahı kavrayıp anlına yasladım, "Ölmek isteyeceğini düşünmüyorum haksız mıyım?"


"Annen gibi manyağım önde gidenisin, ama sevdim bunu."


Evet ona hayranlık uyandıracak kadar çok benziyordum nefret etme sebebi buydu...


Silahı daha sıkı bastırdığımda ellerini kaldırarak konuştu, "İyi öyle olsun Gece hanım şirket verilerini sizinle paylaşacağım."


Silahı geri çekip gülümsedim, "İyi bir ticaret oldu bence."


Kapıyı açtıklarında önden inip ağır adımlar ile diğerlerinin inmesine fırsat verdiğimde Efe yanımda durup yürümemi söyledi, ağaç ev ve adamlar görünüyordu oraya doğru ilerlemeye başladık.


Efe bir anda elimi kavrayıp içine sivri birşey koyup geri çekmesi saniyeleri almıştı.


Göz ucuyla baktığımda bir çakı verdiğini anlayıp hızla daha sıkı kavradım.


Ağaç evin önüne geldiğimizde onlara döndüm,"içeri ben gireceğim siz dışarıda bekleyin, korumlardan silah alın."


Ağır adımlar ile içeri girdiğimde gözlerim koltukta oturan adama kaydı bir kaç saniye sonra kapıyı kapatıp yanına ilerledim ve oturdum, bir işaret vererek yanındaki adamaları dışarı gönderdi.


"Uzun bir süre oldu görüşmeyeli."


Göz devirdiğimde devam etti, "Bu kadar çabuk anlayacağını düşünmüyordum."


Ellerimin kenarlarını yolarken devam ettim, "Senin geri istediğin kızın ve sevdiğin kadın... Anlaşılması zor olmasa gerek."


Dolu gözümden bir damla yaş aktığında kafamı başka yere çevirdim.


"O resimde o kadar oynama olmasına rağmen nasıl Lina olduğunu anladın?"


Kafamı kaldırıp gözlerine diktim, "Yalan bir aile kurup oğlum diye yanında bir kaç kişi dolaştırınca senin öz babam olduğunu anlamayacak kadar salak mıyım?"


Ortama sessizlik çöktüğünde korkuyla kafamı daha da eğdim. O resmi ilk gösterdikleri anda bile o kızın Lina olduğunu anlamıştım ama bir o kadar kırılmıştım... Beni kıran yalan söylemesi değildi, beni hiç arama zahmetine girmemesiydi yine eski günlerdeki gibi sadece annemle Lina'yı yanında istemesiydi.


"Her ne kadar bir günah kadar sahip çıkılmasan da yine de bu kadar zeki olmanı annene yoruyorum. Yine de annen her zaman haklıydı Gece, doğdun ilk gün senden kurtulmalıydık belki şuan daha huzurlu bir hayata sahip olabilirdik!"


Kalbimin üzerine bir ağırlık çöktüğünde huzursuzca gözlerine baktım canımı yakmak istiyordu ve zehirli cümlelerinin tam kalbime saplandığını gayet iyi biliyordu.


Bende onun canını yakmak istercesine devam ettim, "Sevdiğin kadını isteyen tek sen değilsin, peşine bir kaç kişi daha takıldı bunun haberini vermek için geldim."


Cümlem biter bitmez dışarıdan duyulan silah sesleriyle anında ayağa kalktım, "Ölmem belki de en doğru çözümdür?"


Efe'nin elime tutuşturduğu çakıyı açıp hızla kalbine doğru salladığımda elimin tutulmasıyla kala kaldım...




BÖLÜM SONU


Bu nasıl bir bölümdü böyle Allah'ım mükemmel bir bölümdü ayayyayaya


En sevdiğiniz kısım hangisiydi?


En komik bulduğunuz sahne(yoktuki demek yok sklsösösla)


Ayaz'ın sakladığı şey gerçekten bu muydu?


Ay sabah saat 11.15 ve bu bölümü tam 2 aydır yazamıyordum ama şükür bitti....


Instagram'dan bana ulaşabilirsiniz

@kefensizruhlaroffical @watty.prensesiyim


Loading...
0%