Yeni Üyelik
12.
Bölüm

Vazgeçiş

@meylscherry


VAZGEÇİŞ

BİR GÜN SONRA

Kalkıp özür dilemek istedi içimdeki boşluk izin vermedi bir kez daha içimdeki ölü ruh susturdu beynimi, zihnimi, kalbimi...


"Gece?"


Gece değilim ben, Gece değilim!


Omuzuma değen parmakları tüm sinirimi harekete geçirirken, kendimi çok güçsüz hissettim... ona sığınmak istedim belkide bilmiyorum.


"Ayaz çok yoruldum ben tamam mı çok yoruldum... bana Gece demenden çok yoruldum...bana bizden bir umut varmış gibi bakmandan çok yoruldum! Yoruldum işte yoruldum! Ben, Mina Marian Karan! Ve sana olan hislerimi kontrol edememekten çok YO-RUL-DUM"


Ne ara kolları arasına almıştı beni bilmiyordum ama çok huzurluydu uzun zaman sonra ona sarıla sarıla ağlamak içimi boşaltmak beni anladığını bilmek çok huzur vericiydi.


Saç diblerime dudaklarını bastırıp beni biraz daha kendine bastırdı.


Kulağıma dudağını yaslayıp çalan şarkıya eşlik etmeye başladı,"bizden geçti bir ömür..."


Kulağıma mırıldandığı şarkı sözleriyle daha şiddetli ağlamaya başladım.


"Benden gitme...sen de benden gidersen ben kimsesiz kalırım gitme nolur..."


Yutkunduğunu hissettim belimi daha sıkı kavradı işaret parmağıyla bel boşluğumu okşarken konuştu,"Senden gidersem asıl bana yazıklar olsun..."


SAATLER SONRA


Ayaz'ın yaptığı kurabiyeyi zoraki ısırırken gülümsedim ilk defa huzurlu hissediyordum.


Ama önüme koyduğu kurabiyeyi yiyemiyordum hâlbuki midem bulanmazsa iki tepsi yiyeceğim kurabiyeyi şuan yerken midem kalkıyordu.


Çaktırmadan Ayaz'a baktım göz ucuyla önündeki dosyalara bakıyordu. Acaba çaktırmadan onun tabağına koysam fark eder miydi?


"Hiç öyle bakma sarışın o tabaktaki kurabiyeler bitecek ardından ilaç içeceksin. İtraz istemiyorum."


Sonra duraksayıp bana baktı,"Tadını mı beğenmedin?"


Kafamı hızlıca iki yana salladım,"Aksine çok güzel olmuş damla çikolotalı hemde... ama midem kaldırmıyor. İnan elimde değil."


"Biliyorum Gece. Yiyemediğini bende farkındayım ama bir anda yemekten kesilemene izin veremem...O yüzden yemen lazım. Hem dur ben sana süt getireyim belki iştahını açar."


Ayağa kalkıp daha ben cevap vermeden dışarı çıktı. Onun çalışma odasındaydık. Onun görevi gözden geçirmesi gerekiyormuş bende canım sıkıldığı için onunla beraber çıkmıştım.


Bir kaç dakika geçmeden hemen elinde bir bardak çikolatalı sütle gelmişti.


"Küçük çocuk muyum Ayaz ben? Çikolatalı süt ne alâka?"


Buruk bir tebesümle bardağı masaya koyup bana dönmeden bilgisayara geri döndü,"Gece çikolatalı sütü çok sever...di yani eskiden. Değişmene alışamıyorum ya..."


Yüzüne çöken hüzüne bakıp ayağa kalktım, masaya ilerleyip süt dolu bardağa baktım. Cidden en sevdiğim şeyi kötülemiştim değişmiş miydim ben acaba gerçekten?


Oflayıp sütü alıp geri yerime oturdum, uslu bir şekilde kurabiyelerimi yedim. Çok usluyum ama değil mi? Biraz yaramazlık yapsak fena mı olur mesela motorla dolaşsak falan?


Sen harbi kaşınıyorsun. Nerde bela hop sen orada!


Azıcık heyecan istedim. Çok mu şey istedim.


Biraz gırıgır şamata olsun diye, bir akım varya bazen cidden senin hareketlerini bakarak bunı düşünüyorum...


Of iç ses! Motor süren çiftler gibi olmamızı istemiştim sadece çok mu şey istiyorum?


Tabi efendim hemen ordan bir şeyler ayarlıyoruz beklemede kalın lütfen.


Senle konuşmayacağım bir daha küstüm.

Oflayıp bir cesaretle Ayaz'a sorma kararı aldım.


"Ayaz... senden birşey isteyebilir miyim?"


Bilgisayardan sonunda bakışlarını çekip bana dönebilmişti.


"Tabi güzelim, söyle bakalım ne istiyorsan hemen yapayım."


Mutlulukla gülümsedim,"Ne olsa ama değil mi?"


Şüpheyle düşündü bir kaç saniye sonra onaylarcasına başını salladı,"Umarım isteğin düzgündür Gece. Umarım saçma birşey istemezsin..."


Aklından ne geçtiğini tahmin edebildiğim için yutkunup bakışlarımı kaçırdım. Ondan öyle birşey istemeye yüzüm olduğunu mu sanıyordu?


Anında tüm mutluluğum çekilirken ayağa kalkıp kapıya ilerledim,"Boşver ya... çokta önemli değil..."


Kapıyı kapatıp çıkmadan konuştu,"Gece lütfen söyler misin?"


"Hayır. Gidip görev için hazırlanacağım uçağa altı saat kalmış..."


Anında ayağa kalktı,"Göreve falan gidecek kadar iyi değilsin Gece açtırma ağzımı. Tedavin bitmeden seni bir yere götüremem."


Sinirle derin bir nefes alıp dişlerimi birbirine geçirdim,"Benim sorumluluğum senin üzerinde değil Ayaz İzgiç! Ve ben ekip lideri olarak o göreve gidiceğim!"


Benim gibi dişlerini birbirine geçirip konuştu,"İyiliğin için diyorum Gece! Bir kere başına buyruk davranma bir kere olsun beni dinle olmaz mı? Başına buyrukluğun getirdi beni bu hâle yeter artık tamam mı çocuk gibi davranmayı kes! Kendi kararlarını sana bıraktıkta noldu pardon gittin bağımlı oldun aynen yetişkinsin kesin yetişkinsindir! Beş yaşındaki bir çocuk bile ona zarar verecek şeylerden uzak durmasını bilirken sen bilmiyorsun! Kendi kararlarıymış!"


İlk defa bana karşı bu kadar sinirliydi. Korkuyla kalakaldığımda alalacele arkamı döndüm ve kapıdan resmen koşarcasına çıktım. Elim ayağım titriyordu, o anın kötülüğüyle.


Beş yılın acısını sanırsam az önce çıkartmıştı benden. Tamam haklı olabilirdi ama... korkuyordum. Evet korkuyordum, bu yüzden hızlıca ilk odaya dalıp kapıyı kapattım ve sessizce arkasına çöktüm.


Belkide hiç olmayacak birşey düşünüp korkuyla daha da kasıldım. Vurmazdı değil mi? Sinirini benden çıkarmazdı...korkum arşa çıktığında gözümden bir damla yaş süzüldü.


Bu zamana kadar bana sinirli olan herkes bunu benden çıkartmıştı, ciddi bir dönem kimseyle konuşamamıştım çünkü kimle konuşsam haksız çıkıyordum ve dayak yiyordum.


Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladığımda yüzümü dizlerime bastırdım. Bu evden çıkmak istiyordum ama nasıl yapıcaktım ki?


Beynim durmuş gibi hissetiğimde, sırtım kapıya gelicek bir şekilde yere uzandım.


Kaç saat geçti bilmiyorum ama yavaş yavaş ağlamam durmuştu ve uyku bastırmıştı üstüme.


Dalmak üzereyken kapının tıklatma sesi doldu kulağıma.


Boğazını temizledi bir iki kere ardından bir kaç kez daha tıklatı kapıyı, ben cevap vermediğim her dakika daha çok tıklatıyordu.


En sonunda vazgeçip konuşttu,"Tamam...Gece, tamam."


Sesli bir nefes verip,"Açar mısın şu kapıyı. Hayır yani arkasına oturmuşsun itsem canın yanacak. Yorma beni güzelim aç kapıyı hadi."


Anlık ruh değişimimle ayağa kalkıp hırsla göz yaşlarımı sildim, kapıyı kırarcasına çektiğimde dağılmış bir surat beklemediğim için afalladım. Ama içimdeki nefret o kadar kabarmıştı ki bu bile beni yumuşatmamıştı.


"Ne var he ne? Hayırdır her canın sıkıldığında kapıma mı dayanıyorsun! Al açtım kapıyı buyur geç içeri al!"


Kapıyı sertçe duvara doğru iteledim, o kadar sert itmememe rağmen yinede çok hızlı çarpmıştı.


Hâlâ bana afallamış bir şekilde baktığını fark ettiğimde yakasından tutup odaya çektim, madem amacı yüzleşmekti iyi o zaman bende yüzleştirirdim onu acımasız sözler sarf eden Ayaz'la.


"Gece tam olarak napıyorsun acaba şuan?"


Yakasını bırakıp arkamı dönüp kapıyı en sert şekilde çarpttım.


"Yüzleşmek istemiyor musun Ayaz İzgiç! Al sana güzel bir yüzleşme fırsattı, ne istiyorsan sor hepsini cevaplayacağım!"


Sessiz kalıp bakmaya devam ettiğinde, onun damarına basacak bir şeyler yapmak onuda sinir krizi eşliğine sürüklemek istiyordum.


"Sorsana lan! Merak edip durmuyor muydun bazı şeyleri al işte fırsat ayağına geldi! Sormuyor musun? İyi madem ben kafanın içindeki soruları cevaplayayım ne dersin!"


İfadesiz yüzünü bozmadan gözlerimin en içine baktı anlamaya çalışıyordu bir yerde beni, ama fırsat vermiyordum. En çok merak ettiği ve kendine dahi itraf edemediği o soruyu cevaplamak istiyordum şuan. O da delirsin istiyordum. O da bağırsın çağırsın içini döksün istiyordum.


"Neden seni seçmediğimi söyleyeyim mi Ayaz İzgiç? Ne dersin belki bunu daha önce söylemişimdir ama senin kıt beyninle bunu algılayamamışsındır!"


Tüm yüz hatları gerilirken kafasını sol tarafa yatırıp arkamda kalan kapıya dikti gözlerini, benim bitmek bilmeyen bu vicdanım yine onu anlamaya çalışıyordu!


Korkuyordu onu kendi isteğimle seçmediğimi sanıyordu. Elimde olsa bırakıp gideceğimi zannediyordu. Unuttuğu tek şey, benim ona olan aşkımdı... Aşkımı yok sayıyordu her defasında bana sadakatsiz biriymişim gibi yaklaşıyordu ve bu beni yıpratıyordu!


Yinede terk edilmek onda tramvaya sebep olmuştu ve ben bunu yok sayamazdım. O yüzden ses tonumu daha yumuşak hale getirdim.


"Senin o baban olacak adam varya hani, o adam benim hayatımın içine sıçtı! Seni terk ettiğim günün öncesinde nelere maruz kaldım biliyor musun?! Ne iğrençliklere..."


Gözlerim istem dışı dolduğunda kafamı başka yöne çevirdim konuşmam lazımdı bugün bu işin bitmesi lazımdı.


"Neye maruz kaldım biliyor musun Ayaz İzgiç!"


Büyük bir kahkaha attım. Meraklı ve korku dolu bakışları çehremde dolaşırken ben konuşmak için kendimi zorladım,"Annenin neyle öldürüldüğünü biliyor musun?"


Buz kesti öyle bir dondu ki, sanki bir silahla beyninden vurulmuştu ve bu an onun için durmuştu.


Anlındaki damarlar belirginleşirken, mavi gözleri git gide koyulaşıyordu. Dolan gözünden bir damla yaş aktı saklamaya gerek duymadı, o yaş öyle bir düştü ki sanki kalbimin ortasına ateş döküldü.


Başımı başka yöne çevirdiğimde benimde gözümden bir damla yaş süzüldü, onun aksine ben gözyaşlarımı saklıyordum.


"P-peki bu kısmı atlıyorum sonuç olarak annenle sonumuz benzemedi..."


Öfkeyle nefesini tutup arkasını döndü, elini saçlarına geçirip sertçe dağıttı saçlarını, ardından tekrar bana doğru döndü.


"Gece! Ne diyorsun farkında mısın? Öyle birşeye maruz kaldığın halde buna yaşamak mı diyorsun sen!"


Omuzundan sertçe iteledim,"Ne diyeyim ha?! Ne diyeyim ne?! Hayatımın içine İzgiç ailesi olarak sıçtınız lan!"


Ellerimi bu defa ben saçlarıma geçirip devam ettim," Biri ailemi öldürür, öbürü karısını öldürdüğü şekilde beni öldürmeye çalışır! Bir diğeri abisiyle sevgiliyim diye beni tehdit edip zorla alıkoyar! Ulan hayatımın içine ettiniz siz! Ne yaşaması?!"


Bakışlarından ölümün geçtiğini çok net gördüm o kadar sert duruyordu ki daha fazla konuşamadım, ayakta da kalamadım.


İki dizimin üstüne çöktüğümde, aynı hızla o da çöktü, uzaklaşmak adına atıfta bulunduğumda beni durdurup kolları arasına çekti.


"Ben seni hiç kendi isteğimle bırakmadım Ayaz! Anla artık şunu lütfen ya..."


Daha sıkı sarıldı belime, omuzlarına yasladım avucumu kendimde güç bulana kadar öyle kaldım.


Tüm gücümü toparlayıp onu sertçe iteledim ve ayağa kalktım,"Bağımlı olma nedenim de sensin Ayaz. Şuan fark ettim belki de baban seninle tehdit etmeseydi beni, ben hiç denek olarak kullanılmayacaktım!"


O da ayağa kalktığında elimle durmasını işaret ettim,"Dur orda yoksa..."


Komodinin üzerindeki vazoyu alıp kaldırdım,"Kırarım kafanı yaklaşma."


Daha fazla yaklaştığında elimdeki vazoyu daha sıkı kavradım,"Yaklaşma diyorum! Kıt mısın?!"


Beni dinlemek yerine daha fazla üstüme gelmeye başladı, kolunu belime doladığnda anlık bir refleksle geriye doğru kaçtım.


Var gücümle vazoyu yere fırllatığımda, vazo parçalara ayrılmış bir şekildeydi. Pişmanlıkla kırdığım vazoya baktım tüm sinirimi ondan çıkarmama ne gerek vardı. Sesli bir nefes verdiğimde damarlarımda ki kan sinirden kaynıyordu sanki.


Elime bu defa kırılabilecek şeyleri alıp sırayla duvara fırlattım, sakinleşemiyordum nedense şuan bu odadaki herşeyi kırıp dökmek istiyordum.


Gözlerim dönmüş bir şekilde duvarın dibine baktım sanırsam herşeyi kırmıştım. Sinirle iki dizimin üstüne çöküp anlımı yatağa yaslayıp, kollarımla yüzümü kapattım.


Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum, abimi özlemiştim. Ona sarılmak istiyordum beni bir tek o anlasın istiyordum, anlardı beni fazla sevmesede o beni herkesten iyi anlardı...


Bir hareketlilik hissettim sol tarafımda. Yanıma çöktü aynı benim gibi, dudaklarını hafifçe saçlarıma bastırdı küçük küçük.


"Sıkıldım Ayaz, hergün aynı konuların açılmasından sıkıldım..."


Hıçkırarak ağladığım için lafım yarıda kalmıştı,"A-abimi özledim yanına gitmek istiyorum."


Dudaklarını son kez saçlarıma bastırıp ayağa kalktı.


"Abini buraya çağramam ama seni yanına götürebilirim..."


Eğilip yanıma çöktü tekrar ne olduğunu anlamadan beni kucağına aldı.


Burnumu çekip sessizce konuştum,

"İndirsene Ayaz çocuklaşma."


Burnumun üzerine bir buse bıraktığında sert yüzünün aksine yumuşak bir cevap verdi,"Canım çocuklaşmak istedi, ve benim canım nedense hep senin yanında çocuklaşmak istiyor."


Sabrımın sınırındaydım ama yinede onu kırmak istemiyordum. Derin bir nefes alıp kafamı yukarı kaldırdım gözlerine bakarak konuşursam ağır konuşurdum,

"İyi değilim lütfen bırakır mısın?"


Daha sıkı kavradı,"Seni bırakmam dışında benden herşeyi iste güzelim. Çünkü ucunda ölüm dahi olsa ben seni bırakmam."


Direnmekten vazgeçip başımı omuzuna yasladım, vazgeçtiğimi anlayınca kapıya doğru ilerledi.


Kapıyı açtığında önünde Ayaz'ın korumaları sırayla dizilmiş korkuyla bakıyordular, Ayaz gülerek onlara baktı.


İçlerinden biri hemen lafa atladı diğerlerine göre daha cesur davranmıştı.


"A-abi iyi misiniz?"


Ayaz sırıtarak cevapladı,"Ufak bir sinir krizi geçirildi odada o kadar. Dağılan pek birşey yok ufak tefek..."


Gözleri bana döndü odada parçalananlar ufak tefek değil dermiş gibi, ben bu odada tüm yükümü bıraktım dermiş gibi, çocukluğumu, gençliğimi... en önemlisi benliğimi bıraktım o odada dermiş gibi bakıyordu... Şuana kadar hiç normal hayatım olmamış dermiş gibi... Ben hiç çıkarsız sevilmemişim dermiş gibi...


Bir bakışından herşeyi anlayabiliyordum onu ama o benim sessiz feryatlarıma bile kulaklarını kapatıyordu... Sanki beni anlamak yük oluyordu ona...


Kafamı iki yana salladım, unutmak herşeyi geride bırakmak bana o kadar zor geliyordu ki...


"Biz bir kaç saate evden çıkacağız, ev size emanet. Ve bazı kişilerde..."


"Tamamdır abi o iş bende gözün arkada kalmasın."


Merakla Ayaz'a baktım, kimden bahsediyordu acaba?


Bana bakmıyordu benimde sormaya pek halimde yoktu açıkcası bu yüzden susmayı tercih ettim.


"Gidelim bakalım, Gece hanım."


Bıkkınlıkla gözlerimi devirdim, vazgeçmiyordu bu adam benden salmıyordu beni!


"Cehenemin dibine mi gidiyoruz Ayaz?"


Yavaşça yürümeye başlamıştı bile,"Bana fark etmez açıkcası sen nereye gidiyorsan gelirim ben peşinden."


"Ciddi cevaplar istiyorum İzgiç."


Yüzünü buruşturdu,"Bana şu soyadla seslenme."


Gözbebeklerimi büyütüp baktım,"Neyle sesleneyim lan başka soyadın falan mı var?"


"Saçmalama Gece, başka soyadım nasıl olabilir?"


"Eeee o zaman?"


"Seslenme kızım işte, istemiyorum!"


Çoktan bahçede ki garajın oraya gelmiştik bile. Beni indirip üstüme kendi şişme montunu inatla üstüme geçirdi.


"Ayaz aklıma ne geldi..."


Gülmekten konuşamamıştım bile. Benim bu ani ruh değişimlerim yüzünden doğru dürüst trip atamıyordum ama ya.


"Ben sana kendi soyadımı vereyim mi ne dersin?"


Gözleri fal taşı gibi açılıp donduğunda benim şakamı çok farklı yere çekmişti bile!


"Bana evlenme mi teklif ettin sen?"


Omuzundan iteleyip şoför koltuğunun kapısını açıp onu iteledim.


"Ha yani benim soyadımı almaya razısın öyle mi?"


Göz kırptı,"Eğer senle evleneceksem neden olmasın ki?"


Tamam onunla evlenme düşüncesi o kadar güzel durmuştu ki bir an...


Ailenin katiliyle evlenmek sana çok yakışır Gece aferin sana böyle devam!


Arabanın etrafından dolanıp şoför koltuğunun yanındaki koltuğa oturdum.


"Nereye gidiyoruz Ayaz?"


"Alışveriş merkezine güzelim."


Tek kaşımı kaldırıp ona döndüm,"Neden peki?"


"Göreve gideceğiz ama senin yanında hiç birşey yok Gece?"


Haklıydı yanımda hiçbir şey yoktu.


Evden çoktan çıkmıştık ama benim dikkatimi çeken şey neden bu kadar ıssız bir yerdeydi bu ev?


"Dağda mı yaşıyorsun dediğimde evet demek için mi aldın bu evi?"


"Abine kısmet bulmak için ayıların içinde bir ev aldım. Ne kadar düşünceli bir enişteyim değil mi ama?"


"Benim abimle alıp verenmediğin ne tam olarak? Kıskanıyor musun?"


"Evet kıskanıyorum, var mı diyeceğin?"


"Üzgünüm ama...sanırsam abimin dikkatini çekmiyorsun."


Şokla arabayı sağa sola döndürdüğünde az kalsın çarpıyorduk. Sinirle arabayı durdurup bana döndü,"Yuh be amacın bizi öldürmek falan mı?"


"Şaka yaptım sadece ne bileyim ben..."


"Bu şaka falan değil Gece! Ya çarpsaydım gerçekten?"


"Abartıyorsun Ayaz şuan sadece bir şakaydı!"


"O şaka yüzünden sana birşey olsaydı ben kendimi hiç affedemezdim ama!"


Ellerimi teslim olurcasına kaldırdım,"Tamam haklısın bu sefer. Bir daha saçma şakalar yapmayacağım."


Oflayıp geri arabayı kullanmaya başladı sanırsam bana cevap yetiştirmekten biraz yorulmuştu.


Direksiyonun üzerindeki ellerinin titrediğini fark ettiğimde nedensizce çok içerlenmiştim. Adam benim yüzümden panik atak geçiriyordu nerdeyse.


Elimi uzatıp bir elinin üstüne yerleştirdim usulca. Elimi kaldırıp hafifçe öptü elimi bırakmadan direksiyonu kavradı.


Uzanıp radyoyu açtım artık şansımıza hangi şarkı çıkarsa diye genellikle hep sözsüz müzikler çıkmıştı, ben açmıştım diye Ayaz söylenmemek için çok çaba sarf etmişti. Ama her ışıkta dönüp bakışlarıyla resmen değiştir dermiş gibi bakmayı da ihmal etmemişti.


Sonunda alışveriş merkezine geldiğimizde uçağa iki buçuk saat kaldığını söyleyip duruyordum.


Gittiğimiz gün bizim için kutlama yapıcaklarını söylemiş şirket, ondan dolayı ilk kıyafet mağzasına dalmıştım bende.


Elimdeki belki kaçıncı kıyafetti ama beyimize beğendiremiyordum.


"Ayaz ya ben bu kıyafeti almak istiyorum ama!"


"Güzelim çok açık buna elbise denmez bir kere! Sırtı ayrı boyu ayrı göğüs dekoltesi ayrı! Nereni kapatacak pardon bu elbise?"


"Beni kısıtlayamazsın Ayaz! Ben bir birey olarak kendi kararlarımı verebilirim! Beğenmediğim için almıyorum."


Sabır dileyerek başını kaldırdı yukarı doğru,"Allah'ım sen bana sabır ver!"


"Amin cümlemize Ayazcım."


Bir sonraki elbise için tekrar reyonlara bakmak için geçmiştim ki gözüme çarpan elbiseyle diğerlerine bakmadan direkt onu aldım. Sanırsam bir elbiseye aşık olmuştum.


Ayaz'a göstermeden direkt kabine girdim, bu seferkini net alacaktım ve ona da sürpriz olsun istiyordum.


Aynadaki halime baktığımda kalbim güm güm atıyordu.


"Giydin mi?"


"Giyidim ama...şuan sana göstermeyeceğim ve alacağım. Ama nasıl yapacağım onu pek çözemedim."


"Kartı vereyim sen öde çık bende seni dışarda bekleyeyim olur mu?"


"Sen dışarı çıksan yeter..."


"Gece ya alırsın kartı ya da gider güvenlik kamerasından kıyafetinden bakarım!"


"Ama ya! İğrençsin neden tehdit ediyorsun?!"


"Alıyor musun, almıyor musun Kartı?"


"Ver Allah'ın cezası ver!"


Kartı alttan itelediğinde elime alıp inceledim, sınırsız kart mıydı bu? Şaka falan mı umarım değildir çünkü bunla kitapçıya gitmek istiyordum direkt.


Elbiseyi çıkarıp önceki kıyafetlerimi giyidim, kabinden ilk kafamı çıkardın çünkü Ayaz'ın orda olup olmadığından emin olmak istiyordum.


Kimse yoktu görevli kız dışında, hızlıca çıkıp kasaya yöneldim. Saatin geç olmasına rağmen mağaza çok kalabalıktı ve insanlar akın akın elbise alıyordu.


Kasa sırası bana geldiğinde özel seri bir kıyafet olduğu için lacivert bir hediye paketine sarmışlardı.


O kadar heyecanla çıktım ki mağazadan elimde olsa zıplayarak değil uçarak çıkacaktım.


"Aldımm."


Gülümseme karşılık o da gülümseyip elimdeki poşete baktı,"Umarım fazla açık değildir güzelim."


Aynı gülümsemeyle ben karşılık verdim,"Sanane."


Kartı ona uzattığımda omuz silkip yürümeye başladı,"Bir kaç şey daha alacağız ya güzelim kalsın sende."


"Güvenme istersen bana fazla, gider kitapçıya girerim üzülürsün."


"Girmeyen şerefsizdir diyeyim mi o zaman?"


Bu defa düz kıyafet mağazasına girdiğimizde Ayaz benim aksime sıcak ve evde giyilmelik şeyler bakıyordu, bense aksine kıyafetlerin üzerine giyilen korselerden alıyordum.


Uçuşa yarım saat kaldığı için bir mağazadan aldımız siyah dantelli bir korse üstüne deri bir ceket ve deri pantolon giymiştim, ayakabılarım uymadığı için de deri bir çizme almıştık.


Sonunda tüm alışverişimiz bitiğinde, en son aldığımız şey bir valizdi.


"Gidelim mi artık ne dersin?"


"Otoparka gidelim, valize yerleştirelim kıyafetleri."


"Ayaz, peki senin valizin nerde yani hazır mı?"


"Hazır güzelim benim ki arabanın bagajında."


Başımı salladığımda çoktan otoparka gelmiştik bile.


"Hadi getir hızlıca koyalım içine."


Hepsini üstün körü yerleştirdiğimizde, en sonunda havalimanına doğru yola çıkabilmiştik.


Yol boyunca Taha'yı göreceğimin heyecanı içimi kaplamıştı nedense bana karşı sert tepki verecekmiş gibi hissediyordum.


"Gergin misin sen yoksa ben mi yanlış anladım?"


Esneyip ona döndüm,"Taha nedense bana kızacak gibime geliyor."


"Kızacak zaten, benim yanında kaldığını duysun zaten delirir."


"Korkutuyorsun beni ama."


"Korkma ben varım sana kimse birşey yapamaz ben varken."


Saçımı önlerden perçemleri bırakıp geri kalan saçımı hafifçe alıp yukardan bağladım ve diğer saçlarımı iki yana aldım.


"Aynen kesin olmaz...Ayaz abimden bahsediyoruz fantastik düşmanlarından değil."


Işıklarda durduğumuzda, elini uzatıp az önce topladığım saçı dağıttı sinirle elini tuttup iteledim.


"Ayaz napıyorsun acaba bir dur ya!"


"Açık kalsın neden topluyorsun?"


"Özür dilerim Ayaz bey bir dahaki sefere saçımı bağlarken size onu ne amaçla bağladığımı yazan bir dosya hazırlarım!"


Yeşil ışık yandığı için dönüp cevap verememişti.


"Kaç saat kaldı hayır yani arabayla bile bu kadar uzakta bir havaalnında bilet almaya ne gerek vardı?"


"Burdan dönünce zaten gelmiş oluyoruz ayrıca alışveriş merkezi uzaktaydı ondan öyle oldu."


"Abimgil peki onlar gitmiş mi? Bizi bekliyorlar mı bizi?"


Heyecanla sıraladığım sorulara bir cevap alamadan havaalanına giriş yapmıştık ki önümüzde ellerini beline koymuş Tolga'yı ve Taha'yı görmeyi beklemiyordum.


Yutkunup Ayaz'a göz ucuyla baktığımda benim aksime rahat bir şekilde kapıya uzandı, benden önce indiğinde bense içimden tüm dualarımı sırasıyla okuyordum.


İnmeyeceğimi fark edince Taha hızlıca uzanıp kapıyı açtı eliyle dışarıyı işaret edip,"İnmeyi düşünmüyor musun güzel kardeşim!" Dişlerinin arasından konuşması beni bir tık daha germişti çaktırmadan konuşmaya çalıştım.


"İneyim abicim ineyim de sinirli misin?"


Tolga gelip durdu bu sefer önümde Taha onun arkasında kalmıştı.


"Sence güzelim bir gün ortadan kayboluyorsun üstüne birde Ayaz'la dönüyorsun?!"


"İn şu araçtan."


"E ama çıkın da kız nefes alsın ne bu sorgu sual?"


Mete'nin sesiyle ona minettar bir şekilde döndüm 'mükkemelsin' adlı bakışımı sergilediğimde, 'biliyorum' temalı egolu bakışını atmıştı.


İkiside adım adım gerileyip kollarını bağlamış beni bekliyorlardı. Ufak bir sırıtışla arabadan indiğimde gözlerim direkt Alex'de takılı kaldı o ne alaka diye düşürüken araya Ayaz girdi,"Gidelim mi burda beklemenin pek bir manası yok şuan."


"Ayaz sabrımı zorlama şurda alacağım iki çift lafla gebertirim seni!"


Taha'nın ani çıkışıyla geriledim, neden bu kadar sinirliydi bilmiyordum ama sanırsam tahmin edebiliyordum. Dün gece Ayaz'ın yanında kalıp kalmadığımı merak ediyordu.


Ayaz rahat bir tavırla ellerini cebine yerleştirip gözleriyle beni işaret etti,"Sence şuan burada bu şekilde sorman ne kadar iyi olur?"


Tüm gözleri üzerimde hissediyordum stres yüzünden nefes almakta biraz zorluk çekiyordum, çaktırmadan sesli bir nefes verip herkese tek tek göz gezdirdim.


"İçeri geçmeyi düşünüyor musunuz hayır yani kesinlikle üşüdüğümden falan değil."


Efe'nin sesi tüm gergin atmosferi bozmuştu. Fırsattan istifade Ayaz elini belime yerleştirip bir valizi Mete'ye uzattı.


"Hadi bana olan sinirlerini anlarım da sana neden bu kadar sinirliler?"


Arkamızdan gelen ekibe baktı, sessizce sır verirmiş gibi kulağıma eğildi,"Ekipte en değerlileri sensin çünkü Ada falan değil ya da Ezgi herkesin en değerlisisin en çokta benim."


Anlamamıştım bunları neden bana söylemeişti şimdi bunu mu sormuştum?


"Yani ne demeye çalışıyorsun?"


Gözlerini devirip bana anlamsız bir bakış attı,"Seni bazen anlamıyorum güzelim" saçlarımı okşadı. O mu beni anlamıyordu asıl ben onu anlamıyordum neymiş o beni anlamıyormuş!


Gözleri bir yere takıldığında duraksayıp bana baktı,"Kitap sözüm vardı güzelim sana kontorlden sonra hızlıca bakalım mı?"


Sevinçle sırıtarak konuştum,"Tamamiyle unutmuşum..."


Kontrol sırası bize geldiğinde ilk önce ben ardımdan Ayaz geçti geri kalan ekibe dönüp bakmak içimden pek gelmemişti. Bende dönüp bakmadım evet bazen içimizden gelmeyince yapmamak daha iyidir.


Kitapçıya girdiğimiz an Ayaz'ın yanından ayrılıp kitaplar arasında kaybolma kararı almıştım.


Uzun süre genç-kurgu, dram, dark tema kitapların önünde durdum en sonunda

fantastik kitapların önünde durduğumda uzun zamandır istediğim özel basım kitaptan sadece bir tane kaldığını gördüm.


Koşar adım aldığımda benle beraber aynı reyonda duran bir kadın elimdeki kitabı işaret edip,"Yalnız onu ben alıyordum!" Diye bağırdığında kaşlarımı çatıp kitabı çektim,"Alsaydınız hanımefendi napabilirim?"


Kitabı geri çekmeye çalıştığımda benden daha yapılı ve olgun olduğu için kitabı benden rahatlıkla almış arkasını dönüp gideceği sıra peşine takılmıştımki, az önce ki kadının kocası olmalı ki beni çok güzel savuşturmuştu. Şuan sinirden bebek gibi oturup ağlayacaktım!


"Gece nerdesin hadi aldıysan çıkalım."


"Alamadım..."


Ağlamaklı sesimle bağırdığımda, Taha hızlıca yanımda belirmiş endişeyle bana bakıyordu...


"Noldu?!"


Alt dudağım titrediğinde başımı omuzuna yaslayıp boğazımdaki düğümü yok sayıp konuşmaya çalıştım ı adamın beni itelemesi çok zoruma gitmişti,"İstediğim seriyi az önce elimden aldılar şekeri çalınmış küçük çocuk gibi hissediyorum..."


Sıkıca sarılıp konuştu,"Başka yok mu?"


Kafamı olumsuzca salladığımda sinirle konuştu,"Neden izin verdin almasına peki?"


Ayaz'la Tolga'da gelmiş merakla bana bakıyorlardı.


"Alacaktım eğer kocası olmasaydı. Ama bırakmadı, ilk ben almıştım!"


Sinirle homurdanıp omuzumu sıvazladı,"Kasada olanlar mı?!"


Hafifçe başımı kaldırıp on iki kitap almış cimri kadına baktım, evet anlamında başımı salladığımda hepsi aynı anda kasaya yönelmişti şuan o kadar saçma bir an yaşıyordum ki beni unuttuklarını bile sonradan fark etmişti Ayaz. Geri dönüp elimi tutup beni çekiştirdiğinde diğerleri çoktan kadınla adamı sırada yakalamış adamı 'medeni' bir şekilde köşeye çekmişlerdi. Kadında beni görünce olaya anında dahil olmuştu.


"Sen hayırdır kardeş canına falan mı susadın kitap elinden çekmek falan noluyoruz?!"


Şuan çok saçma gelebilir ama Rusya'lılar kitaplarını genelde paylaşamazdı özellikle bşrden fazla kişinin o kitap üzerinde ilgisi varsa.


Tolga elini kafamın üstüne koyup beni öne çekti,"Verin lan sarı civcivin kitabını boyuna bakma tehlikeli baya."


O kadar alakasız saçma konuşmalar geçiyordu ki son çare olarak Ayaz'ın ciddi olmasını bekledim, sanırsam o içlerinden en ciddisinin bir yan versiyonuydu.


"O kitabı sana yedirmeden ver o kitabı kızarım bak."


"Sizden ciddiyet bekliyenin ben..."


Arkamı dönüp sinirle göz yaşlarımı akıttım, bende ilk defa ciddi olacaklarını sanmıştım. Öyle bir sinirle terk etmiştim ki kitapçıyı elimde olsa hepsi içindeyken yakardım burayı da kitaplara yazık!


"Hey hey! Dur bir kızım, ciddi misin şuan?"


"Defol git Ayaz!"


Adagili gördüğümde hepsi yüzünü eğimiş nefretle karışık öfkeyle bana bakıyordu.


"Geldi ilgi odağı!"


Ada'nın sessini duyduğumda sinirlerim daha çok gerilmişti bir kaç gün yok olunca çok şey değişmişti demek ki imalı konuşmalar nefretli bakışlar ve taraflara bölünme...


Mete ve Efe bir yerde, Alex, Ada ve Ezgi bir yerdeydi.


Geçip Mete'nin yanına çöktüm ağlamam kesilmişti ama işte gözlerim kan çanağıydı.


Bacak bacağı üst üstüsde attığımda Ada'nın yine nefret dolu sesini duydum,"Zahmet etmeseydin ya biz getirirdik uçağı!"


Muhatap olmak istemediğim için Mete'ye döndüm,"Ne bunun kuyruk acısı sürekli laf sokmalar falan?!"


Mete burun kemerini sıkıp,"Ufak bir bölüklük yaşandı diyelim sen yokken..."


Tek kaşımı kaldırıp baktığımda devam etti,"Alex guruba sen yokken dahil edildi Ada tarafından da lider olması öne sürüldü, senin iyi yapamadığını yetkinin ona verilmesini istedi Overls ise oylamayla karar verin dedi. Ardından Ada kendi başına aldığı kararda ben, Tolga, Taha ve Efe seni seçtik Ayaz'ın zaten kararı belli olduğu için bir seçim sunulması onun için zaten ihtimal bile değildi!"


Son kısmı öyle bir bağırarak söylemişti ki üçüde sinirle bize dönmüştü nedenini anlamsamda, Mete onlarla göz temasını kesmeden anlatmaya devam etti,"Onlarda ekibi ikiye böldüler ama aslında bölemediler Overls hâlâ senin ekip lideri olduğunu söyledi sinirleri bazılarının bu yüzden gergin geri kalansa şuan gereksiz birer detay!"


"Bana bak oraya gelirsem öldürürüm seni!"

Alex'in ani çıkışıMete'nin beklediği birşey olmalı ki gülerek dil çıkardı.


Dirseklerimi dizlerime yaslayıp, avuç içimi yanaklarıma yasladım gözlerimin önünde yıllardır sırtımı yasladığım Ada değilmişcesine düşmanca bakıyordu, sanki herşeyin suçlusu benmişim gibi...


Bir el tarafından dürtüldüğümde göz ucuyla bakıp kafamı hızlca geri çevirdim o üçlüyle konuşmayacaktım.


"Sarı civciv-"


"Susun üçünüzlede konuşmuyorum!"


Uçak saatinin geldiği anona yapılırken hızla kalkıp valizimi aldım herkesten önce koşar adım ilerlerken biletlerin Ayaz'da olduğunu unuttuğum için duraksayıp, geride yürüyen Ayaz'ın yanıma gelmesini bekledim.


Ada öyle bir hırsla yanımdan geçmişti ki sanırsın düşmanıyım... bunuda içime attım bu yarayı da sakladım evet hemde çok iyi...


Yanımda durup bana bakan adama bakmadan, elimi açtım "ver şu bileti."


Bileti vermek yerine beni çekiştirip ilerletme kararı almış gibiydi, konuşmadan eyleme geçiyordu olmazdı böyle!


"Tripli misin?"


"Bilmem öyle miyim?!"


"Neden triplisin peki?"


"Ciddi ciddi beni koruyup kitabı alacaksınız zanetmiştim!"


Ağzını açmıştı ki,"sus" diye cırladım.


Uçağın vıp bölümüne geçiş yaptığımızda direkt, ilk defa vıp bölümde olcaktım.


İçeri girdiğimizde normal uçak ortamından farklı krem renkli modern koltuklu masası olan oturma yerleri mevcuttu.


Hızlıca yerimize geçtiğimizde Adagil tam karşımızda oturmuştu.


Montumu çıkarıp arkama yaslandığımda Ayaz uzanıp montumu yanımdan alıp hostese asması için verdi.


Vıp o kadar iyi görünüyordu ki hayatım boyunca neden hiç vıp bölümde uçmamışım onu düşünüyordum.


"Abi açım ben yiyecek birşey yok mu? Hostescim acaba yemek servisi falan alabilir miyim?"


Mete'nin sorusuyla hostes onu onaylayarak hazır pizzaları fırında ısıtmaya gitti.


Benşm yanımda Ayaz, karşımda ise süper dörtlü vardı.


"Sarı civciv acaba sinirli mi?"


Başımı arkaya yaslayıp konuşmama hakkımı kullandım.


Uzun süreli sessizlik uykumu getirmişti başımı hafifçe cama yasladım. Tam dalmak üzereyken Ayaz'ın sesiyle geri doğruldum.


"Kalk güzelim bir kaç lokma birşey ye sonra yat."


Uykulu gözlerle önümdeki pizzayla uzun süreli bir bakış atıp kollarımı kaldırıp bir tane kopardım. Küçük küçük yemeye başladım.


Uykum açılınca sıkıntıyla Taha'ya baktım,"Telefonunla oynayabilir miyim?"


"Uçakta telefonlar kapalı olmak zorunda şu kurala uymayanlar atılsa keşke!"


Gıcıklığına lafa atlayan Ada'ya öyle bir bakış atmıştım ki elimde olsa öldürürdüm.


Geriye yaslanıp yavaşça uyuma eylemine geçiş yapmaya çalıştım fakat içimdeki huzursuzluk buna izin vermedi.


Gözlerim kapalı öylece kalma kararı aldım, uzun süreli sessizlik bozulmama yemini edilmiş gibiydi.


en sonunda Taha lafa atlamıştı,"Neredeydiniz lan bu saatte kadar?"


Ayaz dalgın bir şekilde cevapladı,"İşler karışık biraz şuan anlatırım daha sonra."


"Sonra derken?" 


"Sonra işte Tolga sonra şimdi sırası değil."


Bedenim arkadan çekilince yerimden sıçradım.


"Şşh tamam sakin güzelim..."


Ayaz'ın yatıştırıcı sesine kulak verip gözlerimi açmadan eski pozisyonumu geri aldım.


Sakinleştirmek için saçlarımı yavaşça geriye doğru yatırıp okşamaya başladı.


Uzun süreli karşı koyamadığım bir rahatlama çökünce üstüme kendimi uykunun kollarına bıraktım.


4 Saat sonra

Üzerime örtülen sıcak şey alındığında huzursuzca kıpırdandım. Yüzüme soğuk birşey döküldüğünde çığlık atarak yerimden sıçradım.


"Ya siz sorunlu musunuz?!"


Taha'nın gülmesiyle sinirle ayağa kalktım, sanırsam iniş yapmıştık çoktan.


"Kalkmıyorsun napayım en son çare buydu."


Sinirle ıslanan boynumu silip Tolga'ya döndüm,"Hadi onu anladım o kafadan gidik senin sorunun ne!"


Taha alınmış gibi kollarını bağlayıp kafasını yana çevirdi. Tolga onun bu haline sırıtarak baktı.


Geri kalan herkes inmişti bir tek üçümüz kalmıştık sanırsam. Aklıma gelen soruyu onlara yönelttim.


"Diğerleri nerde?"


Taha'nın yüz hatları gerilirken araya Tolga girdi, "Çıkalım mı artık hani geri dönmeye bir niyetimiz yoksa tabi."


Kalktığım koltukta duran montumu alıp, onlardan önce çıkışa yöneldim.


Arkamdan gelen adım sesleri o kadar sertdi ki savaşa gidiyormuşuz da benim haberim yokmuş gibi hareket ediyorlardı.


"Ne bu gerginlik ben yatarken izdiham falan mı çıktı ne hal?"


"Tolga hadi gel valizleri almaya gidelim."


Görünmez biriymişim gibi hissetmeye başlamıştım ama şuan! tabikide peşlerine takıldım.


Valizleri alma yerine girdiğimizde oflayarak Taha'nın yanına adımladım.


"Ayazgil nerde?"


Burun kemerini sıkıp bana dönmeden cevap verdi,"Muhtemelen otele geçmişlerdir."


"Neden bizi beklemediler peki?"


"Bilmiyorum Mina!"


Ani çıkışıyla kaşlarım çatıldı,"Sadece soru sordum Taha azcık sakin mi olsan!"


Valizleri Tolga almış ve geri dönüyordu ilerleyip kendi valizimi aldım. Vıp bölüm olduğu için o kadar insan içinde valiz beklemek zorunda kalmamıştık.


"Sizin suratlar ne böyle iki valiz almaya gittim Sirkeci dükkânına dönmüşsünüz."


"Taha bey tersinde bugün galiba soru sorunca otomatik olarak bağırmaya başlıyorda!"


Üzerime su dökerek kaldırdığı yetmezmiş gibi birde sorularıma ters ters cevap veriyordu.


"Tamam şuan konuşmayalım şu konuyu taksi çağırmıştım ben gidelim."


Kapının önüne geldiğimizde yutkunarak gözlerimi etrafta gezdirdim özlemiştim Türkiye'yi.


Tolga ve Taha valizleri yerleştirip taksiye bindikleri de bende arka koltuğa geçtim.


"Selamın aleyküm abi bizi şu metronun ordaki otele götürür müsün?"


"Sen şuradaki telefona konumu yaz abi istersen karışıklık olmasın."


Tolga adresi girip telefonu geri yerine taktı.


Uzun bir yolculuk sonucu ekip için ayarlanan otel odasına gelmiştik.


Görevde ufak tefek oynamalar yapılmıştı, Tolga beni odama çıkarırken elime tutuşturduğu dosyaya iyi bakmamı söylemiş sonra gitmişti.


Odaya girer girmez ilk yaptığım odada gizli kamera olup olmadığına bakmak olmuştu. Heryere bakıp iyice emin olduktan sonra valizi açıp en alta koyduğumuz pijama takımını elime aldım, sıcak bir banyo tüm stresimi alır gibi gelmişti.


Banyoya girip uzun süre kaldıktan iyice arındıktan emin olduktan sonra çıkıp üstümü giydim.


O kadar hızlı hareket ediyordum ki bir an önce yatmak için saçlarımı bile kurutmayı unutmuştum...


SAATLER SONRA


Oturduğum ofis koltuğunda huzursuzca kıpırdandım. Bugün şirkete gelmemizin ilk günüydü ve ilk günden bazı şeyler ters gitmeye başlamıştı.


Akşam olmak üzereydi ama ben şu şirket yönetiminden pek birşey anlamadığım için öylece boş boş oturmuş dışarıyı izliyordum sıkınlıkla.


Bazı şeyler çok garip gelmeye başlamıştı canımı istese canımı vereceğim insanlar ilk fırsatta benden öyle bir vazgeçmişlerdi ki insanın dönüp vay be diyesi geliyordu! Garipti fazlasıyla insan oğlu nankördür diyen şairler boşuna dememiş insan oğlu aç gözlü kendi menfaati için olan kişilerdir 'söz konusu menfaat ise değil seni; satarlar kendinlerini' darbe almayı bekliyordum ama çocukluğumun parçası olan o kadından değil... Hayatımın büyük kısmı olan yaralarımı saran canım acıyınca sığındığım kişi o değil...


Acı verici öyle bir acı verici ki gözlerimin içine bakılmasından rahatsızlık duymaya başlamıştım utançtan... Utanıyordum çünkü insanlar gözlerimden dışlanmışlığımı, kimsessizliğimi görür gibi hissediyordum herkes o kadar anlamlı bakıyor sanıyordum ama bilmiyordum ki görmeye çalıştıkları şey aslında görmemek için çaba sarf ettikleriymiş...


Çok yoğun duygular içerisindeyim bilgisayardan şarkı açıp mixe aldım sakince geriye doğru yaslandım gözlerimi kapatıp uzun süre öyle bekledim.


Kapı çaldığında doğrulup şarkıyı durdurdum,"Gir."


Ayaz içeri girip kapıyı kapattı orda durmaya başladığında alayla ayağa kalktım,"vay Ayaz bey siz nerelerdesiniz böyle gözümüz yollarda kaldı!"


Dudağı patlamış bir şekildeydi neden apar topar gitmişti şuan daha çok merak etmeye başlamıştım.


"Konuşalım mı biraz?"


"Benciliklerinden vazgeçip kendinen emin bir şekilde konuşacaksın konuşalım."


Yüz ifadesi sanki onu üzmüşüm gibi anında değişirken huzursuzca ayağımla ritim tutmaya başladım şaka yapmak istemiştim.


Hiç beklemediğim bir şekilde kapıya yönelip çıkacakken önünü kestim,"Şaka yapmıştım... Bir tık alıngan mısın şuan?"


"Gece çekilir misin lütfen."


"Neden?"


"Çıkacağım..."


"Ama neden?"


"Seni saçmalıklarımla meşgul etmiyeyim malum daha önemli konuşmalar yapmak istersin başkalarıyla!"


Ne cevap vereceğimi bilemeden saçlarına dokundum,"Oturur musun seninle konuşmak istiyorum."


Anlını omuzuna yaslayıp konuştu,"Oturmak istemiyorum böyle iyi."


Yavaşca saçıyla oynamaya başladım.


"Neyin var?"


"Yorgunum Gece çok hemde senden buraya birşey istemeye geldim daha doğrusu sormaya..."


"Neymiş o?"


Oflayıp başını kaldırdı odanın içinde volta atmaya başladığında, en sonunda bilgisayarın başına geçmiş mixe aldığım şarkı listesini açmıştı.

Arkada Gece yolcuları-Meyhaneler sen şarkısı çalıyordu.


"Napıyorsun?"


"Hiç sadece sabahtandır aklımda çalıyordu diye açtım, senin için sorun olur mu?"


"Hayır olmaz, ee ne konuşmak istiyordun?"


Ayağa kalkıp bu defa karşı karşıya olan koltuklardan birine oturup eliyle diğer koltuğu işaret etti,"Geçip oturur musun?"


İşaret ettiği yere oturup ona doğru döndüm bir derdi sıkıntısı varmış gibi stresliydi. Konuya girme kararını bir türlü veremiyor gibiydi.


Ellerimi tutup kendine çekti kucağına yerleştirip benimle olan mesafesini biraz daha kapattı.


"Senden birşey saklıyorum ikimizinde dönüm noktası olan birşey..."


Merakla ona bakmaya devam ettim ağzından ne çıkacaktı merak ediyordum.


"Sürekli kırılmaktan, hasar almaktan çok sıkıldım özellikle de beni affetmenden. Anlıyorum normal şeyler değil ama herkes bir şansı hak eder be güzelim hemde herkes! Kırılmaktan sıkıldım, yoruldum özellikle de senin hatrın için susmaktan yoruldum... Bu yüzden ayrılmak istiyorum... Yani ekipten..."


Kalkıp özür dilemek istedi içimdeki boşluk izin vermedi bir kez daha içimdeki ölü ruh susturdu beynimi, zihnimi, kalbimi...


Ne diyeceğimi bilemediğim için ellerimi çekip ayağa kalktım. Pencerenin önüne geçtiğimde uzun bir süre boyunca içimdeki boşluk hissini bastırmaya çalıştım.


"Gece?"


Gece değilim ben, Gece değilim!


Omuzuma değen parmakları tüm sinirimi harekete geçirirken, kendimi çok güçsüz hissettim... ona sığınmak istedim belkide bilmiyorum.


"Ayaz çok yoruldum ben de tamam mı çok yoruldum... bana Gece demenden çok yoruldum...bana bizden bir umut varmış gibi bakmandan sonra çekip gitmek istemedi duymaktan çok yoruldum! Yoruldum işte yoruldum! Ben, Mina Marian Karan! Ve sana olan hislerimi kontrol edememekten çok YO-RUL-DUM!"


Ne ara kolları arasına almıştı beni bilmiyordum ama çok huzurluydu uzun zaman sonra ona sarıla sarıla ağlamak içimi boşaltmak beni anladığını bilmek çok huzur vericiydi.


Saç diplerime dudaklarını bastırıp beni biraz daha kendine bastırdı.


Sakinleştirmek için uzun bir süre aynı yerde durduk, kollarıyla yavaş yavaş çalan şarkının ritmine benle eşlik etmeye başladığından yüzümü sıkıca omuzuna bastırdım. Kulağıma dudağını yaslayıp çalan şarkıya eşlik etmeye başladı bu sefer,"bizden geçti bir ömür..."


Kulağıma mırıldandığı şarkı sözleriyle daha şiddetli ağlamaya başladım.


"Benden gitme...sen de benden gidersen ben kimsesiz kalırım gitme nolur..."


Yutkunduğunu hissettim belimi daha sıkı kavradı işaret parmağıyla bel boşluğumu okşarken konuştu,"Senden gidersem asıl bana yazıklar olsun..."


"Gitmeyecek misin o zaman?


"Senden sakladığım şeyle herşeyi görmezden gelip bana bir şans verebilir misin?"


Zordu baya bir zor karardı ama artık gururumu önemsemeyecek kadar aşıktım.


Başımı aşağı yukarı salladığımda belimi daha sıkı kavradı.


"Sen peki gidecek misin?"


"Hayır gitmeyeceğim asla..."


BÖLÜM SONU


Öhm bu bölümü yazmak bir ay sürdü şaka Maka ama içime çoook sindi tabi bazı kısımlarda çook kopukluk yaşandı kötüyse özür dilerim düzeltirim ama yayınlanmadan önce de bu bölüm kasımın 11de başlanıp aralığın 16sınd bitmiş bulunmaktadır kdkdkdlrörmmrörörörldllrkr


Hayatım boyunca asla VIP UÇAĞA BİNMEDİM HATTA UÇAĞA BİNMEDİM NASIL OLDUĞU HAKKINDA HİÇBİR FİKRIM YOK İNTERNETEN BAKARAK YAZDIM UMARIM AZ DA OLSA YAKLAŞABİLMİŞİMDİR


BÖLÜM ADINA HAS İKİ VAZGEÇİŞ VARDI BİRİ AYAZ'IN İLK KEZ GECE'DEN VAZGEÇMESİ İKİNCİSİ YİNE AYAZ'IN GİTMEKTEN VAZGEÇMESİYDİ


Umarım sevmişsinizdir bu bölüm diğerlerinden çok daha uzun oldu umarım diğerleri de öyle olur ya 🥲🥲

Hesapları bırakıp kaçarrrrrr


Benim insta hesaplarım@meylscherry/@watty.prensesiyim


Kitap hesabı@kefensizruhlaroffical


Loading...
0%