Yeni Üyelik
13.
Bölüm
@meylscherry

Kitap mizah kitabı olduğu için acılara fazla yer vermeyeceğim ama tabi kide bu acıların emarelerini yani izlerini göstereceğim asklarım küçükte olsa bir zaman atlaması yaşayacağımız yer var :⁠^⁠)

 

Neyse siz gidin okuyun da okumadan önce birşey soracağım

 

Parla ile kimi shipliyorsunuz?

 

Parla ve Aral diyenler buraya . Bıraksın

 

Parla ve Barlas diyenler ise buraya , bıraksın

 

Doruk ve Parla diyenler ise ... Bıraksın

 

Sizce anonim olmaya kim PAUAOAOKWKWLWLSLSLSKLALA

 

Neyse iyi okumlar dilerimm💗

 

🍬

 

Kollarımı dizime yaslamış bir şekilde sakince terasta oturuyordum.

 

Tamı tamına iki hafta geçmişti, annemin bedeni toprağa verilmişti ama ben gidememiştim.

 

Reşit olmadığım için aynı zamanda babam ve askeri birliği hâlâ kayıp olduğu için yetimhaneye bırakılmıştım.

 

Yine ve yeniden burdaydım ama bu defa büymüştüm, birinin gelip beni alacağını düşünmüyordum.

 

Başımı dizlerimin arasına gömdüm burdayken sanki küçüklüğüm burdaymış gibi hissediyordum, ne annem gelip beni geri alacaktı bu sefer ne de babam.

 

Okula gitmek bile istemiyordum artık, hergün zaten burda köpek gibi sabahlara kadar ders çalışıyordum okula gitmem saçmaydı artık.

 

Hâlâ ders çalışıyorum çünkü kendimi kendim kurtarmalıydım, kimse beni elimden tutup al sen otur ben yapar sana para veririm demeyecekti.

 

Bir yerden sonra kendi paramı kendim kazanmalıydım.

 

Bu yazda dahil artık çalışma hayatına atılacaktım, daha yeni Mayıs'ta on yedi olmuştum. Eğer babam bulunmazsa muhtemel sonum, bir yıl daha burada kalacaktım.

 

Üzerime birşey bırakıldığını hissettiğim de irkilerek başımı kaldırdım kaşlarım hızla çatılırken kafamı yana yatırdım.

 

Anonim gelmişti ve yine aynı kask ve aynı fular ile.

 

"Seninle motorda bir tur atar mıyız diye sormaya gelmiştim."

 

Omuz silktim, "İstemiyorum teşekürler."

 

"Seni çok güzel bir yere götüreceğim ama?"

 

"Buraya nasıl girdin sen?"

 

Yanıma oturup başını omuzuma yasladı, "Müdirenin haberi var mutlu olman için izin verdi demeyeceğim izin alana kadar illallah ettirdi ve güvenliğe yakalanırsam beni ihbar edeceğini söyleyerek izin verdi. Hadi inat etme de gel benimle senin için surdan atladım."

Güldüm gerçekten surdan atlamış olmalıydı çünkü sırtı toz içindeydi.

"Canım hareket etmek istemiyor ne yapayım zorla mı?"

 

Oflayarak ayağa kalkıp kollarını beline koyup bana baktı.

 

"Sırf üşendiğin için gelmiyorsan buna bir çözüm var,"

 

Eğilip beni kucağına aldığında sesiz sayılan bir çığlık atıverdim. Gülerek terasın kenarına gittiğinde korkuyla boynunu cimcirdim.

"İnan etki etmiyor artık."

​​​

Göz devirdiğimde beni terasın sonuna getirip durdu, "Seni burdan yollayınca kolay yoldan inmiş olursun hadi Parlacım."

 

Boynuna sıkıca sarılıp ağzıma geleni söyledim, "Ben seni doğurtan ebenin ama! Öldürecek misin beni?!"

 

"Parla merdiven var canım ordan ineceksin seni aşağıya fırlatmayacağım korkma."

 

Sinirle dişlerimi birbirine geçirdiğimde boynuna sardığım ellerimi serbest bırakıp kucağından indim.

 

Aşağıya baktığımda gerçekten demir bir merdiven koymuş olduğunu gördüm.

 

"Sağlam mı lan bu?"

 

"Sağlam olmasa bunla çıkar mıydım?"

 

"İlk sen insene."

 

Kolumu tutu, "Yemezler güzelim yarıya kadar beraber ineceğiz gel."

 

Oflayarak kolumu kurtarmaya çalışsam da nafile bu öküz kolumu öyle bir tutuyordu ki sanırsın onun kolu!

 

Yavaşca aşağıya inmeye başladığımız da o beni tuttuğu için biraz yamuk ilerliyordu çünkü ben her adımda korkuyla onu tutuyordum.

 

"Parla senin yükseklik korkun mu var?"

 

Tam cevap verecekken en son basamağı göremediğim için düşüyordum ki belimden tutup beni geri çekti.

 

Nefes nefese kaldığımda durduğumuz şekil pekte normal değildi hızla son basamağı da inip aramızdaki mesafeyi açmıştım.

 

O da merdivenden inip yanıma geldiğinde ikimizde de aynı utanç olduğu için birbirimize bakamıyorduk.

 

Boğazımı temizleyip konuştum, "Ee şimdi ne yapacağız?"

 

Bakışlarını kısa bir süre başka tarafta tuttuğunda saçma bir heyecanla onu inceliyordum, bana o kadar Barlas'ı andırıyordu ki belki bir kere olsun sesini fular olmadan duysam kim olduğunu anlardım herhalde?

 

Barlas olmasına imkan gerçekten var mıydı?

 

Yoksa tamamiyle kafamda kurduğum bir düşünce miydi bu?

 

"Motor arka tarafta surun üzerinden atlayıp geçeceğiz."

 

"Müdürenin haberi varsa neden surdan atlıyoruz sevgili arkadaşım?"

 

"Parla, başta dedim ya güzelim müdüre, 'kask takan bir erkeğin yurda girip seni alıp çıkmasına izin verdiğini kimse duymamak ve görmemek şartıyla' kabul etti dedim ya?"

 

Doğru ya neden bu kadar çabuk unutmuştum? anladığımı belli ederek kafamla yavaşca onaylayıp ona baktım onu sürekli olarak inceliyordum ama ses tonunu kimseye benzetemiyordum herhalde boğuk çıktığı içindi.

 

Duvarın önüne geldiğimizde elini birleştirip eğildi, "Bin buraya çıkmana yardım edeyim."

 

Alayla gülüp eline baktım, " Birincisi ben kimsenin eline basıp onu merdiven olarak kullanmam ikincisine gelirsek,"

 

Geriye doğru ilerleyip durdum kollarımı sıvazlayıp duvara doğru koşup en tepeye tutundum ve kendimi üstüne attım, "İkincisi ise ben bu işte ustayım."

 

Kollarımı çırpıp ona baktığımda kasktan göremesem bile şuan sırıttığını hissedebiliyordum.

 

O da aynen benin gibi surun üstüne çıkıp yanıma oturdu.

 

"Biliyor musun bazen seninle iki ay önce değilde çok daha önceden tanışmayı isterdim."

 

Benden uzun olduğu için üzerime eğilerek ve sessizce konuşuyordu.

 

Biraz daha eğildiğinde gülerek omuzuna parmaklarımı yasladım ilk başta anlamasa da sonradan kafasına dank etmiş olmalıydı.

 

İki omuzundan sertçe ittiğimde kolumu tutup beni de düşürmüştü.

 

Ama ben onun gibi yere çakılmamıştım fazla.

 

"Yaramazlık yapmanın sırası mıydı Parla ne güzel konuşuyorduk."

 

"Kesinlikle zamanıydı pembe kurdeleli çocuk."

 

Kalkmaya yeltendiğimde gülerek beni kolumdan kendine doğru çekti, "Yaramazlık istersen bu haylaz kedi size yardımcı olabilir."

 

Gülerek geriye kaçtığımda bu defa belimi tuttu, "Bayılana kadar gıdıklarım seni Parla rahat dur."

 

"Gıdıklanmayı sevmiyorum sakın deneme bile."

 

Gülerek kafasını iki yana salladı, "Uzun süredir içten bir şekilde güldüğünü görmedim fena mı olur bir kere şöyle tikinle oynasam,"

Yanlarımdan çok pis gıdıklanırdım bunu biliyormuş gibi pis pis sırıtıp elini uzattı ve gıdıkladı. Gıdıkladığında kendimden geçmiş bir şekilde gülerek geriye kaçmaya çalıştım.

 

"Dur lütfen nefes alamıyorum."

 

Geriye çekildiğinde öksürerek kaçıp ayağa kalktım.

 

O da ayağa kalkıp gıdıklamak için üzerime gelince bizim bahçe nöbetçisi sopayla dışarı çıkmıştı hızla arkamı döndüğümde önüme geçip beni görmesini engelledi.

 

"Ulan siz gecenin bu saatinde niye bu kadar ses çıkarırsınız şimdi alırım ben o boyunuzun ölçüsünü!"

 

Elimi arkadan tutup hafifçe yandan bana döndü, "Sesi Keloğlanda ki Bilgecan dedeye benzemiyor mu?"

 

Dayanamayıp kahkaha attığımda adam üzerimize doğru koşmaya başlamıştı ki elimi daha sıkı kavrayıp geriye doğru çekti.

 

"Koş Parla koş!"

 

Bileğimi bırakmadan benimle koşmaya başladığında zar zor nefes alıyordum.

 

"Azıcık yavaşlar mısın?"

 

Kolumu daha sıkı kavrayıp beni çekmeye devam etti, "Namussuz bırakmıyor ki peşimizi ben ne yapayım ulan elli yaşındasın be adam ne sendeki bu hırs ve irade!"

 

Tekrar bir araya dönüp ordan bir araya daha döndüğümüzde bir binanın arka bahçesine girip ordan da merdivenin altına geçmiştik ağzımı kapatıp beni biraz daha geriye çektiğinde nefes alış verişini kaska rağmen duyuyordum.

 

Belimi daha sıkı tutup beni bir adım daha çektiğinde yutkunarak ona bakmaya çalıştım ama izin vermedi.

 

Bekçi bizi dört mahalledir kovalıyordu en sonunda girdiğimiz bu apartmanı şimdi kontrol ediyordu.

 

Evlerin kapılarını çaldığında kendi kendine konuşmaya başladı, "Bu terk edilmiş apartmana girmiş olduklarını düşünmüyorum korkarlardı yoksa en iyisi diğerlerine bakmak."

 

Söylediği şeyden korktuğum için kalkmak istediğimde iyice korku filmine dönmüştü.

 

Kulağıma yaklaşıp konuştu, "Sakin ol Parla çıkacağız şimdi."

 

Bekçi gittiğinde ve uzaklaştığında korkarak kendimi geriye doğru attım.

 

Kalbim çarpıyorken dönüp binayı incelemeye başladığımda binanın neden terk edildiği belliydi.

 

Panikle arkamı dönüp ona baktığımda aynı şeyi o da görmüş olmalı ki kapıyı açıp hızla bizi bahçeye doğru attı.

 

Korkuyla titrerken belime sarılıp beni apartmanın bahçesinden de çıkardı.

 

"Adama bak yıllardır sanki bu anı bekliyormuş gibi ulan yoruldum be!"

 

O apartmandan iyice uzaklaşıp kendimizi bir banka attığımızda ona döndüm.

 

"Kaskını çıkarıp azıcık nefes alabilirsin ilerde bakmam ben sana."

 

Önüme gelip durduğunda hâlâ titriyordum.

 

"Parla sana yüzümü gösterirsem benimle bir daha görüşmemenden korkuyorum-"

 

Uzanıp elini tuttum, "Ne alaka şimdi?"

 

Elime bakarken geriye çekmek istedim fakat bu defa o izin vermedi, "Belki görmeyi umut ettiğin biri değilim belki seni hayal kırıklığına uğratırım ya da ne bileyim hayallerindeki biri değilimdir. Binbir tane sebep var."

 

Ona baktım, "Saçma sapan şeyler söyleyip durma. Ayrıca şuan kim olduğunu tahmin etmem bile imkansız adını bilmiyorum sesini tam duymuyorum zaten yüzünü de görmüyorum. Bunun için ancak tahminde bulunabilirim."

 

Ayağa kalkıp yanıma oturduğunda elimi hâlâ bırakmıyordu, "Sana tam tamına bir ay vereceğim Parla bu bir ay içinde beni bulmaya yaklaşırsan ya da bulursan sana yüzümü göstereceğim,"

 

Duraksayıp bana döndü, "Ama her seferinde yanlış yaparsan işte o zaman benim dediğim çıkar ortaya, beni başka biri olarak görmek istediğin için yüzümü gizlemeye devam ederim."

 

Elimi ondan çekip kafamı yana yatırdım, "Bana bir ay içinde süre vereceksin sadece bir ipucu ile doğru mu anladım."

 

Omuz silkti, "Ben sana sürekli ipucu vereceğim ama bu süreçte verdiğim ipucu mesajları dışında benle konuşmayacaksın."

 

Omuzum sıkıntıyla çöktü, "Seninle konuşmam için yapıyorsan söylemen yeterli böyle oyunlara gerek yok."

 

Ayağa kalktığımda o da aynı hızla ayağa kalktı, "Bir oyun değil bu Parla, kendini bulmanı aynı zamanda hislerini keşfetmeyi göstereceğim sana. Günün sonunda mutlu olacaksın inan bana."

 

Onu duymuyormuş gibi kendi kendime konuşmaya başladım, "Burası neresi acaba bir tabela falan var mı?"

 

Yavaş yavaş adımlar atarken arkamdan geldiğini işitebiliyordum.

 

En sonunda yarı kırık bir tabela gördüğümde eğilip okumaya çalıştım.

 

Anonim benden önce davranıp sesli bir şekilde okudu, "Kırık kalpler caddesindeymişiz öyle yazıyor."

 

Kafamı yana yatırdım, "Öyle bir cadde mi varmış İzmir'de?"

 

Omuz silkip ilerlemeye başladı, "Muhtemelen eğlence için yapmışlar resmiyette adı farklıdır kesin."

 

"Böyle bir bölge olduğundan şüphelendim şimdi."

 

"Gel beni takip et korkma."

 

"Birşey söyleyeceğim sana ne diye sesleneceğim ben adını bilmiyorum."

 

Kısa bir süre dönüp bana baktığında geri yürümeye devam etti.

 

"Bunu oyun oynamayı red etmeden soracaktın güzelim maalesef."

 

Ağzını kapattığı fular yana kaymıştı ve ses tonu hafif beli etmişti kendini!

 

Kalbim heyecanla çarparken sırtına uzun uzun baktım, sesini unutmamak için zihnim tekrar tekrar dinletiyordu.

 

Madem beyfendi bir oyun istiyordu en güzel şekilde delirtelim beyimizi bakalım...

 

"İyi peki kabul ediyorum."

 

Anlık heyecanla arkasını dönüp bana baktı, "Ne dedin?"

 

Kollarımı birbirine bağlayıp ona bakmadan konuştum, "Teklifini kabul ediyorum."

 

🍬

 

Bölüm sonu

 

Bacım kimi andırıyor bir bize de söyleseydin keşke....

 

Bölüm bitiş tarihi

 

11 Nisan Perşembe 2024 saat 13:35

 

Loading...
0%