Yeni Üyelik
14.
Bölüm
@meylscherry

Bu bölüm en sevdiğim bölümlerden eyeyeyeyeyeye Atlas Kavris'i ve Masal'ı yan yana göreceğimiz o mükemmel safe place bölümmmmden biri💞🦦

 

🎧

 

Elimdeki anahtarla öylece kapıda duruyordum çünkü Atlas bana aylar öncesinde bir Nar Çiçeği bulmaya söz vermişti, gerçi o sözü ben çoktan unutmuştum ama o ısrarla 'beni bekle bulup geleceğim bensiz eve girme' dedi. Bende şimdi onu bekliyordum.

 

Yarım saat sonra binanın kapı açılma sesi kulaklarıma dolduğunda derin bir nefes aldım, sonunda Atlas gelebilmişti.

 

Uykum bir hayli fazla olsada onun bu şapşal hali beni gülmeye itiyordu.

 

"Buldun mu bari?"

 

Gözleri benden çok sağ yanağımda ki gamzedeydi, gülünce belli belirsiz içe çöken gamzem onun dikkatini bir hayli çekmiş olmalıydı.

 

"Neyi buldum?"

 

Gülümsemem genişlediğinde bir sağa bir sola bakıp beni kolumdan çekiştirdi.

 

"Napıyorsun Atlas?"

 

"Sana tek bir şey soracağım."

 

Kaşlarım çatıldı, "Dinliyorum."

 

"Bu gülümsemen sadece bana özel mi yoksa," dişlerini birbirine bastırıp devam etti. "Dışarıdaki herhangi bir lavuk görebilir mi?"

 

Gözlerimi sevdiğim adamın gözlerine kilitledim ona duymak istediği şeyi mi söylemeliydim yoksa doğruları mı?

 

Şuan cevap verme bence ne dersen de nasılsa darılacağı bir kısım olacak.

 

Haklısın iç ses.

 

"Atlas, uykudan bayılacağım lütfen sonra konuşalım."

 

Önüne geçip kapıyı açtığımda önden girmesi için elimle gösterdim.

 

"Buyrunuz efendim."

 

Biraz duraksadı fakat sonrasında belimi kavrayıp benimle aynı anda içeri adım attı, anahtarı kapının üstünden aldı ve kapıyı kapattı.

 

Yutkundum bu bana biraz şey gibi hissettirdi...

 

İkimiz evliymişiz gibi ve sanki onunla her gün bu eve beraber dönüyormuşuz gibi.

 

Burun kemerimi sıktım saçma hayallere kendimi kaptırmayacaktım, Atlas'ın benden çok daha iyi biriyle olabileceğini biliyorum çünkü onun ömür boyu beni seveceği tam bir hayalden ibaretti.

 

Zamanı geldiğinde benden herkes gibi sıkılacak ve gidecekti.

 

"İyi misin?"

 

Belimdeki eli irkilmemi sağlarken iki adım öne doğru attım ve temasımızı kestim.

 

"İyiyim sadece uykum var biraz."

 

Kafasını olumlu anlamda salladı, "Geç yat güzelim benim o zaman."

 

Çekinerek yüzüne baktım o da çok yorgun olmalıydı görevden çıktığı gibi benimle uğraşmaya başlamıştı.

 

Üzerimdeki ceketimi çıkarıp tekli koltuğun üzerine attım, ilerleyip büyük koltuğu geniş hâle getirebilmek için yavaşça kaldırıp indirdim.

 

"Napıyorsun belini inciticeksin?"

 

Cevap vermeden hızla odama gidip iki tane yastık ve yorgan getirip koltuğun üzerine yerleştirdim.

 

Kollarını birbirine bağladı, "Naptığını hâlâ çözebilmiş değilim."

 

Üzgünmüş gibi alt dudağımı büzdüm, "Film gecesi yapacaktık nasıl unutursun?"

 

"Bu kadar uykun varken yapacağız öyle mi hiç inandırıcı gelmedi."

 

Nıçladım, "Film bahane zaten ben uyuyacağım."

 

Hınzırca gülümsedi. "O zaman geriye sadece benim yanımda uyumak istediğin seçeneği kalıyor."

 

Böyle söyleyince de bir tuhaf gelmedi değil.

 

Dediklerini duymamış gibi televizyon-dan rastgele bir Harry Potter filmi açıp koltuğa uzandım ve gözlerimi kapattım.

 

Yine kısa bir süre duraksadı fakat fazla irdelemeden kendini koltuğa bıraktı.

 

Kokusu burnuma dolduğunda derin bir iç çektim, özlenilmeyecek gibi değildi insanı ferhalatan kokusu buram buram yayılıyordu. Her tarafın o kokacak olmasının verdiği huzur içimdeki bazı taşlarını yerine yerleştirmişti, bir kaç defa esneyip kendimi uykuya bırakmaya çalıştım.

 

Uzun süre gelen bir sessizliğin ardından uyumuş olduğumu düşünmüş olmalı ki televizyonu kapatmıştı.

 

Arkasını döneceğini sandığımda beni şaşırtacak bir şekilde belime sarıldı.

 

Parmakları usul usul saçıma ulaşırken kalbime sahip çıkmak bir hayli zorlaşıyordu.

 

"Çok mu haksızlık yapılmış sana?"

 

Kendi kendine konuşuyormuş gibi değilde ses tonu benimle konuşuyormuşcasına yumuşaktı.

 

"Neden yüzüne aldığın darbelerin acıyıp acımadığından hiç bahsetmedin Masal?"

 

Yutkunmamak için kendimi zor tuttum.

 

"Alışık değilsin değil mi acı çekmeye, sadece bahsetmeyi unuttun . Alışık olduğunu kabul etmek istemiyorum o anki heycanla unuttuğunu söylemeni istiyorum sadece."

 

Kısa bir süre duraksadı, "Bencil bir düşünce miydi bu?"

 

Derin derin iç çekişleri doldurdu odayı.

 

"Gözlerindeki mesafe bu yüzden olmalı, çok haksızlık ettim sana."

 

Belimi daha sıkı kavradı, "Sana yapılan haksızlıklara bir tane daha eklemiş olmaktan korkuyorum, canın yandığın da, sustuğun gibi seni susturmaktan korkuyorum. Bana küsüp gitmenden daha çok güvenin bana karşı kırılması korkutuyor beni."

 

Ağırlaşan uykuma rağmen onu sonuna kadar dinleyip üzülmemesini istiyordum diliyordum, yaralarımı fark etmemiştim ama ne heycandan ne de başka birşeyden.

 

Canım sekiz yaşındaki halimden çok acımıyordu...

 

Ölümüne dayak yemiş ve o soğukta dışarı atılmış gibi acımıyordu canım.

 

Ya da doğum günümde üvey kardeşim tarafından bir binanın bodrumuna kitlendiğimde ki gibi acımıyordu.

 

İğrenç bir yere satılmak üzereyken ki gibi acımıyordu.

 

Aslında canım en çok kimse tarafından kabul edilmediğim zamanki gibi acımıyordu, sokakta günlerce yattığım, pislik insanların eline düştüğüm ve babamın beni saçımdan tutup gerçek bir çöp kovasına attığı gibi acımıyordu.

 

On üç yaşıma kadar annem beni yanına almamıştı, her ne kadar şuan onun gözünde değerli olsamda zamanında beni o da bırakmıştı.

 

Bazıları için buna acı mı denirdi ama benim bu yaşadıklarım sadece bir kısmıydı, canımı nicelerce yakan anılarım benliğime gömülmüştü.

 

Atlas'ın düzenli nefes alıp verişlerinden uyuduğunu anlayıp yavaşça doğruldum.

 

Bu kadar dram benim midemi alt üst etmişti, saat daha erkenken bir piknik fena olmaz diye düşünüyordum. Dolaptan piknik sepetimi çıkarıp masanın üzerine bıraktım.

 

Dolaptan hazır pizzaları, sufleyi ve sandiviçleri çıkarıp fırına attım.

 

Benimde çorbada tuzum bulunsun diye marketten hazır aldığım burger köftelerini kızartıp, yine marketten aldığım ekmeğin içine koyup dometes ekledim.

 

Atlas, ekmek arası yeşillik sevmezdi.

 

Hazırladığım herşeyi bir kaba koyup buzdolabına yerleştirdim, Atlas uyanana kadar nemlenme ihtimalleri çok yüksekti.

 

Ellerimi yıkayıp balkona çıktığımda güneş daha doğmamıştı.

 

Bakışlarım etrafımda dolandı ben her balkona çıktığımda Balım yanıma gelip ayağımın önünde yatardı ama olmadı, gelmedi.

 

Canı ne kadar çok acıyordur şimdi küçüğümün...

 

Bakışlarımı yukarı kaldırdım derin bir nefes içime çektim. Güçlü kalacaktım ve ona birşey olmaması için dua edecektim.

 

Kollarımı birbirine sürttüm, ne ara kış gelmişti?

 

Tekli koltuğun üzerinde ki küçük battaniyeyi almak için eve doğru bir adım attığımda ikinci adımı atamadan kapımın alacaklı gibi tekmelenmesi bir olmuştu.

 

Korkuyla yutkunduğumda Atlas koltuktan fırlayıp kapıya doğru yöneldiği de bileğini tuttum, "Atlas, eğer açarsan başımıza bela olacaklar yapma."

 

"Eğer açmazsam sürekli gelip seni rahatsız edecekler!"

 

Kapının kulpunu kavradığı anda minik bir çığlık attım, "Atlas!"

 

"Masal Ladin! aç şu kapıyı anneni kapı dışarıda bırakacak değilsin herhalde."

 

Gözbebeklerim büyüdüğünde Atlas'da benim kadar şaşırmış bir şekilde kalakalmıştı.

 

Çaresizce ona baktım, "Annem..."

 

Nefesimi toplayıp kapı deliğinden baktığımda nerdeyse oturup ağlayacaktım.

 

"Neden bu kadar sevinmedin bu duruma?"

 

Eğer annem içeri girerse senin mutluluk sebebin bile kalmayacak Atlas Karvis...

 

"Şey... annem sevgililerime karşı biraz şeydir şey işte..."

 

"Sevgililerim mi dedin sen?!"

 

"Aç kapıyı Masal sesinizi duyulmuyor mu sandınız? hem bakalım bu defaki sevgilin katlanabilecek testlerime."

BÖLÜM SONU

YEYYYEYEYEYE

BU BÖLÜM SANKİ EN FAZLA SAFE PLACE BÖLÜMDÜ😔✍🏻🍷

Loading...
0%