Yeni Üyelik
17.
Bölüm
@meylscherry

 

 

Bu bölümü okurken marş dinlemeden geçirmek biraz zor oldu😔(on sekiz kere marşımızı başa sardım)

 

 

Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın,

 

 

yorum yapanlara spoiler vericem, şaka 😔 PAUAKALAŞAMDKELE

🎧

 

 

 

 

​​​​​​Masal Ladin'in anlatımıyla

 

 

Gözlerimi hafifçe araladığımda başımda ki ağrı hâlâ gözlerimi karartıyordu, nerede olduğumu bile algılamam baya uzun sürmüştü.

 

 

"Oo uyanmış küçük faremiz."

 

 

Yanıbaşımda oturan adama ters bir bakış atıp birşeyler söylemek istedim ama ağzımı öyle bir kapatmıştılar ki nefes almam bile imkan dahilinde değildi.

 

 

Bağladıkları sandalyede tepinmeye başladım, belki biri sesimi duyar diye fakat öyle ücra bir binadaydık ki beni öldürseler bile bulmaları üç yıla yakın sürerdi.

 

 

Az önce bana fare diyen p!ç elindeki bıçağı gözünü dahi kırpmadan bacağıma sapladığında, acıdan dolayı büyüyen gözbebeklerim çığlık atamamanın acısıyla kasılıyordu.

 

 

"Kaçmaya çalıştığın yere bir dön bak öyle kaçılacak bir yer mi bura?!"

 

 

Hiddetle yüzüme sert bir tokat savurduğunda iplerimi çözüp ona karşılık vermek istiyordum!

 

 

"Abi ne öğreneceksek öğrenelim şu kızdan, peşimize takılırsa manyak sevgilisi işte o zaman ne ona acı çektirebiliriz ne de askeriyenin yerini öğrenebiliriz."

 

 

"Haklısın..." Yan tarafımdan duran herif belindeki silahı çıkarıp karşıma geçti.

 

 

"Şimdi seninle bir soru cevap oyunu oyanayacağız."

 

 

Ayağını bağlı olduğum sandalyeye yaslayıp ağzımdaki bantı sertçe çekti, sinirlerime hakim olamıyordum!

 

 

"Bana bak senin o elini alı-",

 

 

Konuşma fırsatı vermeden anlıma silahı yasladı.

 

 

"Güzergahların yerini söyle yoksa o beynini dağıtırım."

 

 

​​​Ölüm korkusu. Hayır bu defa ölüm korkusu hissetmeyecek kadar gururluydum, vatanımı tek başıma korumuş kadar şerefli hissediyordum. Bu defa istediğimi söyleyecek kendimi dizginlemeyecektim, daha önceleri sakındığım her cümle bana pahalıya patlamıştı çünkü.​​​​

 

 

"Hadi ya dağtısana bakayım nasıl dağıtyorsun!"

 

 

Silahın güvenlik kilidini açtı, "Fazla cesur konuşuyorsun kim var arkanda da böyle konuşmaya cüret ediyorsun bir kadın olarak!"

 

 

Çenem kasıldı öyle bir gözüm seğirdi ki ne bacağımın acısı ne de anlımdaki silah umrumda olmadı, beynim patlayacak olsada malesef dilimin kemiği yoktu.

 

 

"Korktuğun atalarımdan alıyorum cesareti, yıllardır ele geçirmeye çalıştığınız ülkenin kurucusundan!"

 

 

Daha ne olduğunu anlamadan yüzüme ard arda yediğim yumrukla yüzüm kan revan içinde kalmıştı.

 

 

Saçımı kavrayıp başımı sertçe arkaya çekti anlıma silahı daha sert bastırdı, "Yaşamak istiyorsan kes sesini!"

 

 

Burnumdan akan kan dudaklarıma doğru bir yol çizerken susmayacağımı o da biliyordu.

 

 

Dudaklarımı zoraki aralayıp mırıldandım, "yormuyor mu?..."

 

 

"Ne saçmalıyorsun gene sen!"

 

 

Tiksinircesine başına taktığı şeye baktım, "Vatansız olmak diyorum yormuyor mu?"

 

 

Cümlelerim bir silah etkisinde onları beyninden vurmuşa çeviriyordu, sayıca azdılar çünkü duyduğum kadarıyla çete liderlerini ve iki düzine adamlarını Atlasgil yakalamıştı.

 

 

"Ulan senin var ya ben!"

 

 

Kendi kendine bana sövdü siniri geçmemiş olmalı ki sandalyeye tüm gücüyle bir tekme attı.

 

 

Sandalye ile birlikte yere düştüğümde acıyla dişlerimi birbirine bastırdım, ister istemez insan can acısını gizleyemiyordu.

 

 

Tam başımın üstünde durup yüzüme doğru sert bir tekme attı.

 

 

Acıdan başta nefesim kesildi, gözlerimden istem dışı yaşlar dışarıya aktı.

 

 

Nefesimi daha düzen altına alamadan sert bir tekmede karnıma yemiştim.

 

 

Bunun bedelini onlara çok pis ödetecektim.

 

 

Görüş alanım bulanık olsada koşturarak içeri giren adam ile içime bir umut doğmuştu.

 

 

"Geliyorlar!"

 

 

Başımdaki adamın gözlerinde bir korku parıldadığında yüzüme bir gülümseme yayıldı.

 

 

"Kim geliyor!"

 

 

Nefesi kesildi sanki, yüzü kireç gibi olurken hayret ediyormuş gibi duruyordu.

 

 

"Hâlâ anlamadın mı gerizekalı adam, sizi de cehenneme yollamaya geliyorlar."

 

 

Hırslı gözleri bende dolanırken elindeki silaha bir bakış attı.

 

 

"Tam olarak nerdeler, onlara bir hediye hazırlayalım!"

 

 

"Dağın yamacını aştılar bile..."

 

 

Kafasını olumlu anlamda salladığında kaşlarım çatıldı ne planlıyordular?

 

 

"Mayınları aktive et, binanın altındaki de dahil adamları da al arkadan çık."

 

 

"Peki efendim."

 

 

Tam gidecekken sandalyede olan bana bir bakış attı, "O da mı bizimle gelecek?"

 

 

"Hayır," bu soruyu bekliyormuş gibi tetiği çekti, "Onunla cehennemde buluşacağız!"

 

 

Ardından üç el ateş sesi yükseldi, ikisi bir kuşu kanadından yaralarken biri kötü kahramanı vuruverdi...

 

 

BÖLÜM SONU

 

 

Aaaa nasıl bitti ya sllslaçaçsç

 

 

Canım sıkıldıkça dönüp bende kitabı okuduğum için arasıra satır aralarına yorum yazasım geliyor...

 

 

Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın çünkü yorumları okudukça keyfim yerine geliyor🥺😔(yorum yazarsanız belki mutlu sonlu bir bölüm yazabilirim...)

 

 

 

​​​​​

Loading...
0%