@meyrahanzade
|
Helloo nasılsınız?
Kitabın okunması istediğim gibi ilerliyor. Bölümler düzenli gelecekk😍
Öncelikle sizden küçük bir ricam var. Yapa bildiğiniz kadar yorum yapar mısınız?
Ve oy vermeniz benim için çok önemli🩷
Keyifli okumalar💋
💫
Çocukluğunu yaşaya bildiğin kadar mı çocuksundur? İnsanı yaşadıkları mı büyütür?
Bir çocuk gülüp eğlenmesi gereken yaşta neden çocukluk yapmaktan çekinir?
Peki bir aile çocuğunu ne kadar sevmeye bilir? Bir anne, çocuğunu hiç mi umursamaz?
Benim içimdeki çocuk avaz avaz bağırıp çocukluğumu arıyordu mesela. Boyumdan büyük dertleri sırtlamıştım ben.
Ailem yokken çocuktum mesela. Onlar varsa çocuk olmayı bırak, var olmayı bile durdurasım geliyordu.
**
"Sıra sende. Sensin ebe" dedi Aras Ali.
"Ama ben olmasam? Sen olsan?" dedi dudağını öne sarkıtan Balın.
"Geçende öyle dedin Balın. Hep oyunbozanlık yapıyorsun" dedi kenardan AlpArslan.
"Ben olurum. Size ne?" dedi Balın'ın üzülmesine dayanamayan Aras Ali. En sevdiğiydi Balın onun. Kıyamazdı.
"Tamam o zaman sen ol" dedi sevinerek Balın.
"Olurum" dedi Aras Ali. "Sen saklan, en son seni bulacağım" dedi göz kırparak.
"Tamam" dedi gözlerini kırpıştırarak ve hemen koşup bulduğu ilk yere saklandı.
"Hep bunu yapıyorsun. Ne anlamı kaldı oyunun?" dedi artık bu durumdan bıkan Ömer.
"O ne kadar isterse o kadar oynayacaksınız Ömer. Gidin saklanın"
Ömer'de severdi Balın'ı. Küçük kardeşi gibiydi. Hepsi koruyup kollardı Balın'ı. Ama en çokta Aras Ali severdi.
İkisi çok daha yakındı.
İkisininde bilmediği bir şey de vardı. Aralarındaki bu bağ onları yıllar sonra da bir araya getirecekti.
💫
"Anladım. Ben Aras Ali Akal" dedi ve elini uzattı.
"Aras? Ali?"
"Evet, Aras Ali" eli h'ala havadaydı.
"B-bende Balın Ömür Karaman" dedim elini sıkarak.
"Biliyorum" dedi. "Tekrar hoş geldin"
"Hoş buldum. Değişmişsin, tanıyamadım" dedim.
"Sen de. Yani değişmişsin" dedi. Kendini toparlamaya çalışıyor gibiydi.
"Bize merhaba yok mu?" Dedi Aras'ın hemen yanındaki çocuk.
"Iı, kimdi?"
"Aşk olsun. Aras'ı unuttun unuttun. Beni nasıl unutursun?"
"Kusura bakmayın. Çıkaramadım"
"Ömer" dedi solundaki.
"AlpArslan" dedi bu kez de sağındaki.
Donup kalmıştım. Onları nasıl tanımazdım? Üçü de çocukluğumu birlikte geçirdiğim insanlardı.
"Özür dilerim" dedim kendimi affettirmeye çalışarak. "Tanıyamadım. Cidden, nasıl tanımam bilmiyorum" dedim elimi alnıma götürerek.
"Sorun yok. Uzun zamandır görüşmüyoruz tanımaman normal" dedi AlpArslan.
"Çok değişmişsiniz. Özellikle de sen AlpArslan"
"Yakışıklı olmuşum değil mi?" Dedi gülerek.
"Evet. Fazlasıyla yakışıklı, uzun, kaslı-"
"Aşık oldum sana deme düşer bayılırım" dediğinde güldüm.
"Valla aşık olunmayacak gibi de değilsin" dediğimde daha da güldü.
Aras Ali dikkatle bana bakıyordu. Ona döndüğümde önüne döndü.
"Alp, çok açım gitsek mi artık?"
"Kenan amcayı hatırlıyor musun?" dedi Ömer.
"Hangi Kenan amca?"
"Ya kaç Kenan amca var? Bizim Kenan amca işte. Hani küçük bir restoranı vardı. Buranın en güzel yemeğini yapan" dediğinde zihnimi zorladım. Hatırlayamadım ama burayı kolayca unutmuşsun dememeleri için "haa hatırladım" dedim.
"Hadi onun restoranına gidelim. Seni de görür hem" dedi Ömer.
"Olur, bana fark etmez" dedim ve peşlerine takıldım.
Ömer'le AlpArslan önde gidiyordu. Koşup kollarına girdim.
"Ee, manita falan var mı?"
İkisi de aynı anda "yok" deyince cevabımı aldım.
"Neden? Bu kadar yakışıklı, kaslı, boyly poslu çocukları kaçırdılar desene. Unutmadan, hay maşallah" dedim harfleri uzatıp gülerek.
"Hiç değişmemişsin. Hala kendini mutlu etmek için birşeyler bula biliyorsun" dediğinde gülüşüm soldu. Kollarından ayrılıp tek yürümeye başladım.
"Evet" dedim sadece.
"Hay ben senin dilinin ayarını AlpArslan" dediğinde Ömer AlpArslan dönüp bana baktı. Ne dediğini daha şimdi anlamıştı.
Ben sadece üzgün olduğumda kendimi mutlu etmeye çalışırdım. Zorla da olsa gülerdim. Bunu hepsi biliyordu.
"Kenan amcaya akşam gideriz. Alp, beni Gölgeye götür" dedim yolumu değiştirerek.
"Balın. Yönünü değiştirme çünkü Gölge'de o yönde" dedi beni omuzlarımdan tutup tekrar geri döndüren Alp.
"Peki" dedim ve başım önde yürümeye başladım.
"Bari annemleri arayıp yiyecek birşey hazırlasınlar diyeyim. Geldiğinden beri hiç bir şey yemedin. Kahvaltı da yapmıyorsun ki sabah sabah" dedi ve yengemi arayıp yiyecek bir şeyler hazırlatmasını söyledi.
Geldiğimden beri oraya da gitmemiştim. Onlar cenazede 3 gün boyunca İstanbuldaydı. Geri dönmek zorunda kaldıklarındaysa inatla benim de gelmemi istemişlerdi ama ben istememiştim.
10 dakikanın ardından hepimiz amcamların evinin önündeydik.
Evet, Aras Ali, AlpArslan ve Ömer'de gelmişti. İçeri geçince Yengem ve amcamın hemen bahçede bizi beklediğini gördüm.
Eve girer girmez gözlerim dolmuştu. Tüm çocukluğum bu evde geçmişti. Yıllardır görmesem bile tüm anılar canlıydı.
"Amcam, yengem," dedim onlara doğru giderek.
Tek tek sıkıca sarıldım ikisine de. Ben şimdi anlıyordum, Antalyayı çok özlemiştim. Her şeyiyle.
Hoş geldin faslı bitince onlara doğru döndü Amcamla yengem.
"Çocuklar, sizde hoş geldiniz. Buyrun içeri geçelim" dedi yengem.
"Yenge, ben Gölgeye gitmek istiyorum. Daha sonra gelirim yanınıza" dedim.
"Annem, hadi siz geçin içeri. Biz ahırda olucaz" dedi Alp.
"Tamam. Dikkat et kuzum, yıllardır görmüyor seni. Tanımazsa hırçınlaşır" dediğinde yengem sadece başımı salladım.
Alp'le ben önden Aras Ali, AlpArslan ve Ömer' de arkamızdan geliyordu.
Ahıra vardığımızda direkt içeri geçtim. İçerde atların olduğu kısımların önünden yavaş yavaş geçtim. Amcamın atlara büyük ilgisi vardı bu yüzdende fazlasıyla atı vardı.
Atların önünden yavaş yavaş geçerek en sona geldim. Karşımdaydı.
Gölge onun olduğu yere yaklaştığımda kafasını yerden kaldırıp bana baktı.
O ela gözleri, alnındaki beyaz leke, her şeyiyle benim Gölgem'di.
Kapısını yavaşça açtım.
"Dikkat et Balın. Hatırlamazsa saldırır, biliyorsun" dediğinde elimi havaya kaldırıp susmasını söyledim.
Kapıyı açarak yavaş adımlarla içeri geçtim. Elimi yavaçca Gölgeye uzattım. Yavaş yavaş yakınlaştırıp alnına dokunduğumda gözlerini kapattı.
Çok geçmeden geri açtı ve bir anda kişneyerek iki ayak üstüne kalktı. İki adım geri çekildim.
"Dikkat et Balın" dedi öne atılan Aras Ali.
Gölge bana doğru yürüyüp kafasını boynuma yasladığında anladım. Beni unutmamıştı.
"Biliyordum oğlum, beni unutmadığını biliyordum" dedim saçını okşayarak.
Eyerini ve ya dizginlerini takmadan Gölge'yi çıkışa doğru götürdüm.
Ahırdan çıktığımız anda ani bir hareketle beline atladım. Özlemiştim ona binmeyi.
"1 saate dönerim" dedim.
"Eyerini falan taksaydın bari. Düşe bilirsin Balın" dedi Alp.
"Düşmem. Amcamlara söyle, 1 saate yanlarındayım." dedim ve Gölgeye "hadi oğlum!" dememle koşmaya başladı. Çok geçmeden açık alana gelmiş ve koşmaya başlamıştık.
"Çok özlemişim seni!" Dedim saçlarını okşayarak.
Uzun zamandır böyle özgür hissetmemiştim. Düz yola çıktığımızda kollarımı açarak gözlerimi kapattım.
Uzun zamandır akmasına kendimi zorlayarak engel olduğum yaşlar gözlerimden akın etmeye başlamıştı.
💫
Gölgeyle vedalaştıktan sonra eve amcamların yanına geldim. Sabahtan beri hiç bir şey yemediğim için açlıktan başım dönüyordu.
"Hayret, Gölge seni tanımaz diyordum" dedi amcam.
"Bende şaşırdım hatırlamasına" diyen AlpArslanda amcama katıldı.
"Sizi yakınına bırakmıyor diye kıskanmış ola bilir misiniz?"
"Bu keratalar dil dökmese çoktan satmıştım" dediğinde amcam onlara döndüm. Ben sadece Alp konuştu amcamla diye biliyordum. Demekki hepsinin parmağı vardı.
"Teşekkür ederim" dedim sadece.
Daha sonra hep beraber yemek için masaya geçtik.
"Şirketteki işleri hallede bildin mi kızım?"
"Hallettim. Uzaktan yönetiyorum" dedim yengeme cevap olarak. "Amerikaya gitmeyi düşünüyorum" dediğimde gözler bana döndü.
"Türkiyede kalma gibi planlarım yok. Sadece bu yıl buradayım" dedim ve yemeğe başladım. Ne amcamlar ne de Alp Amerikaya gitmemi istemiyorlardı. Ama sırf ben istediğim içinde bir şey diyemediler.
"Kızım, suşiden de yesene. Alp sevdiğini söyledi, senin için aldırdım" dedi yengem. Bakışlarım suşiye döndüğünde hafiften sırıttım.
"Kuzen sen birtanesin. Bunu daha kaç kez söylesem az. Teşekkür ederim yenge" dedim ve suşiye gömüldüm.
Ben bu kadar iştahla yerken AlpArslan yüzünü gözünü buruşturarak bakıyordu Suşiye.
"Nasıl yiyorsunuz o çiğ balığı yeminlen anlayamıyorum" dedi Alp Arslan.
"Allah Allah, nesi varmış çiğ balığın? Çiğ köfteden farkı ne? Onu yemeyi biliyorsun ama" dedi Ömer. Bense hala suşimi yemekle meşguldüm.
"Bir kere o ikisi çok farklı AlpArslan. Bir tutmak ayıp olur. Çiğ köftenin adı çiğ köfte. Çiğ değilki" dedi ciddiyetle "yumruklaya yumruklaya pişiriyorsun onu. Bana kalırsa ne köfteye benziyor ne de çiğ. Neden çiğ köfte adını vermişler anlamadım" dedi hala suşiye iğrenerek bakarak.
"AlpArslan, suşi benim en sevdiğim yemek. Beni suşiden iğrendirirsen senden suşi yapar sunarım elaleme" dedim tatlı olduğunu sandığım bir gülümsemeyle.
"Allaah" dedi "sen iyice canavara bağlamışsın Balın. Gece gelir bizide doğrar bakın demedi demeyin"
"Fena fikir değil. Ama ilk senden başlarım" dediğimde beni ciddiye aldığını şimdi fark ettim.
"AlpArslan, sen fazlamı saf oldun kuzum bana mı öyle geldi?" Dedim uzanıp saçını okşayarak.
"Saçımı bozma lütfen Balın. Sen suşiyi seviyorsan bende saçımı seviyorum" dedi saçını düzelterek.
"Ay aman yesinler saçını" dedim önüme dönerek.
"Antalyaya dönmene cidden sevindim Balın. Bir ara eskisi gibi takılalım" dedi Ömer.
"Gerçekten, Antalyayı da sizi de çok özlemişim. Buraya gelmek için çok geç kalmışım"
"Sonuç olarak gelmişsin" dedi Aras Ali.
"Gelmeme sevinmemiş gibi duruyorsun" dediğimde yerinde dikleşti.
"Aksine." Dedi sadece.
"Öyle olsun. Ben çıkayım artık. Biraz dolaşmak istiyorum"
"Tamam kızım. Dikkatli ol" dedi amcam. Gülümseyerek karşılık verdim.
💫
Evden çıkıp gün batmadan sahil kenarına geldim. Aslında ne gün batımı denmezdi nede açık hava. Battı batacak ama gökyüzü inadına kararmıyordu.
Oturdum ve denizi izlemeye başladım. Artık her şeyden, her kesten o kadar yorulmuştum ki, içimdekiler dalga misali taşıyordu. Ve ben artık hiç bir şeyi içimde tutmak istemiyordum.
"Tek başına neden buradasın kızım?" dedi arkadan bir ses. Hiç farkında olmadan arkama döndüm.
O hiç sevmediğimi düşündüğüm annem geldi sandım. O seslendi sandım. O sanki ölmemiş gibi salakça arkamı döndüm. Ama başka bir kadının kızına seslendiğini gördüm.
Sarılarak sahilden uzaklaşmalarını izledim.
Yavaşça arkaya doğru attım kendimi ve kumsala uzandım. Gözlerimi kapatıp dalgaların sesini dinledim.
Keşke sesler hep sussaydı. Kafamın içindeki sesler, dünyadaki tüm sesler sussaydı.
"Dolaşmak istiyorum dediğin tek başına sahil kenarına gelip yerlere kapanmak mıydı?" dedi ArasAli.
Onu gözlerimi açmadan cevapladım.
"Biraz deniz kenarı biriktirdim, biraz sessizlik. Rüzgara sözüm var" dediğimde güldüğünü işittim.
"Denizde dalga, insanda hata eksik olmaz" dedi bana katılarak. Yere oturup dirseklerinin üzerine bıraktı kendini.
"Denizin durgunluğu dalgaya gebedir"
"Bir deniz kabuğunda dalgaları duyanlar, boş bir mermi kovanı, sizce nasıl uğuldar?" dediğinde gözlerimi açtım.
"Bu nerden çıktı?"
"İhtiyar" dedi sadece. İhtiyar Asıf amcaydı. Çocukluğumuz onun yanında geçmişti. Balıkçıydı Asıf amca. Sık sık denizle ilgili konuşurdu. Söylediği sözler özlü sözler kitabına yazılacak türdendi.
"Hala buralardamı?" dedim ona dönerek.
"O hep buralarda. Özlü sözler kitabını yazıp bitirmeden de gidecek gibi durmuyor" dediğinde güldüm.
"O zaman bir uğramam lazım yanına. Çok ihtiyacım var o özlü sözlerine. Adam konuşarak dizginliyor içimdeki acıyı" dedim yeniden dalgalara bakarken.
"Gül Balın. Gülmek kadar yakışan birşey yok sana. Her şeye inat gül" dediğinde ona döndüm. Gülümsemem büyüdü.
"Beni hep anladın sen. Güldüğümde de ağladığımda da. Beni nasıl güldüreceğini adın gibi biliyorsun. Nasıl olduda bunca yıl unutmadın beni?"
"Öyle gerekti" dedi ve önüne döndü.
Gün batana kadar Aras Aliyle gün batımını izledik. İkimizde hiç konuşmadık. Dalgalar konuştu biz dinledik...
✨
_______
Hello sevgili okurlarım!!
Okuma, oy sayısı o kadar hızla artıyor ki hayretler içindeyim. Çok sevinerek okuyorum yorumlarınızı(:
Keyifli okumalar dilerim. İnstayada uğrayın aradaa🍃 |
0% |