Yeni Üyelik
4.
Bölüm

3. Bölüm

@meyrahanzade

Nothing left to lose.

 

(Kaybedecek bir şey kalmadı.)

 

 

 

Ona takılan serumun etkisiyle uyuyordu Balın.

Gözlerini açtığında etrafta gezindi gözleri. Önce koluna takılı olan seruma değdi gözleri, sonra odada dikkatle gezindi.

 

Yoktu. Kimse yoktu odada. Yine yapayalnızdı, değişen bir şey yoktu. Ne annesi gelmişti ne de babası.

 

Öksürmek istediğinde boğazında beliren acıyla eli boğazına gitti. Ne olduğunu anlamaya çalışırken odanın kapısı açıldı.

 

İçeri giren Aras Alinin annesi ve yanındaki hemşirelerdi. İçeri girer girmez gülümsemişti Balın'a.

 

"Uyanmışsın"

 

"Merhaba. Neden buradayım ben? Aras Ali nerde? Çocuklar nerde?" Balının art arda sorduğu soruya gülümsedi Nisa.

 

"Hastanedesin. Endişelenmene gerek yok. Çocukları eve gönderdiler, ailene de haber verdik, kısa sürede geleceklerdir" dedi Balın'ın serumunu kontrol ederken.

 

"Kaç saattir buradayım?"

 

"3"

 

Biliyordu Balın. Gelmeyeceklerdi, taburcu olacağı zaman gelip direkt çıkaracaklardı. Zamanları yoktu ki, gelemezlerdi. Çok kızacaklardı, denize izin vermemişlerdi.

 

"Nisa teyze, annemler çok kızdımı bana?"

 

"Yok kuzum, onlar sana neden kızsın? Endişelendiler sadece" dese bile yüzünden belliydi asıl cevabın ne olduğu.

 

"Endişelenselerdi gelirlerdi. Gelmediler"

 

"İşleri var ya kuzum. İstanbulla Antalya arasındaki mesafe o kadar az değilki. İşleri biter bitmez döneceklerdir. Sen bize gelmek ister misin? Hem Aras Ali'yle oynarsınız. İstersen çocukları da çağırırsın hem"

 

"Eve gitmek istiyorum"

 

"Annenler gelmedi daha ama kuzum. Onlar gelene kadar bizde oturursun. Annenler gelip alır bizden"

 

"Peki Nisa teyze" dedi daha fazla uzatmadan.

 

Saçını okşadı Balın'ın Nisa. Bu yaşta bu kadar mutsuz olması canını sıkıyordu. Ailesinin zaman ayırmadığını, Balın'la vakit geçirmediğini en iyi o biliyordu. Saçının tepesine öpücük kondurup geri çekildi Nisa.

 

"Ateşin vardı, serum taktık, düşmüş şimdi. Yarım saate işim bitiyor. Taburcu işlemlerini halledip çıkarız hemen. Tamam mı kuzum?"

 

"Tamam Nisa teyze"

 

 

 

💫

 

 

 

Gece gördüğüm kabuslar uyumama izin vermezken sabah erkenden uyanmıştım.

 

Yataktan kalkar kalkmaz banyoya geçip yüzümde geceden kalan makyajımı çıkarıp duşa girdim.

 

Bornozumu almaya üşenip banyodan çıplak bir şekilde odama geçtim. Dolaptan giyecek rahat salaş bir şeyler alıp hızlıca üzerime geçirdim.

 

Bu gün bir yere gitmeyecektim, sadece kütüphaneye gidip çalışmayı düşünüyordum.

 

Saçlarımı hızlıca kurutup hafif makyajda yaptıktan sonra çantamı ve bilgisayarımı da alıp odadan çıktım.

 

Odadan çıkar çıkmaz burnuma gelen kokuyla duraksadım. Bu neyin kokusuydu?

 

Aşağıdan yanık kokusu geldiğini fark edince merdivenleri hızla inip aşağıya indim. Mutfaktan dumanlar çıktığını görünce mutfağa koştum.

 

"Allah aşkına yine ne işiniz var sizin burda?!" dedim karşılaştığım yüzlerle.

 

"Yemek yapıyorduk" dedi Alp Arslan

 

"Evet yemek" diyen Alp'te ona katıldı. Dün yoktu beyfendi gece ben uyuduktan sonra gelmiş olmalıydı.

 

"Yemek mi yapıyordunuz evimi mi yakıyordunuz?" dedim camı açarken.

 

Mahfetmiştiler mutfağı!

 

"Ben banyoya kadar gitmiştim. Bu yarım akıllılara ocağın altını söndürün dedimde, yarım akıllılar işte. Söndürmemişler" dedi Alp açıklama yapma görevini üstlenerek.

 

"Sizden yemek isteyen mi oldu Alp? Sabah sabah mutfağı bir birine katmışsınız. Allah aşkına evi falan da yakmadınız değil mi?"

 

"Yok. Sadece mutfak" dedi Alp Arslan.

 

"Alp Arslan!"

 

"Ne?" Dedi ciddi ciddi.

 

"Hemen, mutfağımı, terk edin!!!"

 

"Ayıp ama Balın. O kadar uğraştık"

 

"Ayıpsa ayıp! Çıkın dışarı!" dediğimde üçüde tıpış tıpış dışarı çıktı. Bende peşlerinden giderken sormadan edemedim.

 

"Aras nerde?"

 

"Dışarı-" Alp Arslanın lafını yarıda bölen kendisiydi.

 

"Burdayım. Ne o? Hasretime dayanamadın mı?"

 

"He canım. Öldüm öldüm dirildim nerde bu diye"

 

"Ah canım kıyamam. Geldim burdayım. Fazla özletmemişimdir umarım kendimi"

 

"Gece bana gelmeniz bile garipken, birde bende mi kaldınız?"

 

"Ben bunlara ben kalırım siz gidin dedim. Dinlemediler beni. İlla biz de kalalım dediler" dedi Aras Ali.

 

"İyi güzel hadi çıkın" dedim arkalarından ittirip kapıya doğru götürürken.

 

"Ama kahvaltı?" dedi omzunun üzerinden bana bakan Alp Arslan.

 

"Sevmem kahvaltı. Sizde gidin evinizde yapın"

 

"Çay kahve?"

 

"Evinizde zıkkımlanın Alp Arslan!"

 

"Bide kovsaydın?"

 

"Zaten kovuyor kardeşim" dedi ona cevap olarak Alp. "Kuzen bari ben kalsaydım."

 

"Kalma. Ben de çıkıyorum zaten"

 

"Ben bırakayım?" Dedi bu kezde Aras Ali.

 

"Gerek yok. Kendim giderim"

 

"Neyle?" dediğinde onu da kapının önüne çekiştirdim.

 

"Ayaklarımla canım. Çok garip dimi? Hadi çıkın artık! Geç kaldım sizin yüzünüzden. Toplantım var"

 

"Nerde bu toplantı?"

 

"Onlayn katılıyorum Aras Ali. Çık artık!" artık sinirlendiğimi fark ettiklerinde tek tek dışarı çıkmaya başladılar. En son arkalarından bende çıktığımda kapıyı kilitleyip bahçeye çıktım.

 

Kapının önünden geçen yaşlı teyzeleri görünce şimdi hapı yuttum dedim içimden.

 

"Oy başımıza gelenler!" diye söylenmeye başladı teyze. "Eve adam atmış ya bu qı" dedi yanındaki teyzeye.

 

"Hayır. Hayır teyzem, ne eve adam atması. Onlar arkadaşım benim"

 

"Ben demedim mi sana? Gece gördüm deyyu? Al bak, dördünüde atı vermiş ya eve"

 

"Allah aşkına teyze! Yalan yanlış dedikodular çıkarmayın-" benim konuşmama izin vermeden evin önünden uzaklaştılar.

 

"Bak gördün mü? Dediydim sana" söylenmeye devam ederek evlerine doğru giden teyzeleri görünce kan beynime sıçradı.

 

"Gördünüz mü? Dedim ben size!"

 

"Gece gelmemize demiştin bi kere sen." Dedi Alp Arslan. "Ayrıca ben gidecektim bunlar bırakmadı. Bensiz olmazmış"

 

"Ne haliniz varsa görün. Ben gidiyorum." Konuşmalarına izin vermeden sokağa çıkıp kütüphaneye doğru gitmeye başladım. Hemen mahallenin aşağısındaydı uzakta değildi.

 

 

💫

 

 

2 saattir kütüphanedeydim. Toplantı 1 saat önce bitmişti. İstanbuldan geldiğimden beri işleri aksattığımdan birikmişti her şey.

 

Saçımı çantamdan çıkardığım tokayla topuz yapıp işime devam ettim. Gelen mailleri kontrol edip işleri düzene soka bildiğim kadar toparlamıştım bilgisayardan.

 

Avukatın dün söylediklerini hatırlayınca sinirden delirecek gibi oldum. Ben ne yapacaktım şimdi?

 

"Her şey tamdı, bir abimiz eksikti!" kendi kendime konuşurken arkama yaslandım. Gece de az uyuduğumdan kan çanağına dönen gözlerimi dinlendirmek adına yumdum.

 

"Kendi kendinize mi konuşuyordunuz yoksa ben mi yanlış duydum?"

 

Arkamda duyduğum erkek sesiyle gözlerimi açtım. Dikleşip omzumun üzerinden arkama baktım.

 

Her kimse tanımıyordum.

 

"Efendim?" dedim sadece.

 

"Kendi kendinize konuşup konuşmadığınızı sordum" dedi. Nerden baksan 25 yaşın üstündeydi. Saçları ne kısa ne uzun denilecek şekildeydi. Kıyafetleriyse olması gerekenden daha düzenli.

 

"Kimsiniz?" dedim sorusunu yanıtsız bırakarak.

 

"Ben Soner. Soner Aksu" dedi elini öne uzatarak. Saygısızlık olmaması adına elini sıktım.

 

"Balın" dedim sadece.

 

"Memnun oldum" derken yüzünde anlam veremediğim bir gülümseme vardı.

 

Tekrar önüme döndüğümde gelip masamın önüne geçti.

 

"Sakıncası yoksa otura bilir miyim?"

 

"Çalışırken rahatsız edilmekten nefret ederim"

 

"Rahatsız etmem?"

 

"Yalnız çalışmayı tercih ederim." Dedim direterek.

 

"Peki. Nasıl isterseniz" dedi ve uzaklaştı.

 

Cebimden telefonu çıkarıp avukatı aradım. Bu işi daha fazla uzatmanın manası yoktu.

 

"Alo? Balın hanım?"

 

"Merhaba. Dün söylediklerinizi düşündüm. Daha fazla uzatmamaya karar verdim. Bir an önce gidip konuşalım. Ağabeyimle" sona doğru sesim alaylı çıksada bu kelimeye alışmaya çalışıyordum.

 

"Bu kararı vermenize sevindim. Yarın sizim için uygun mudur? İstanbula gitmemiz gerek" dediğinde yerimde dikleştim.

 

"Bir süre daha İstanbula gitmeyi düşünmüyorum. Kendisi Antalyaya gelsin. Öyle konuşalım. Ha gelmez dersenizde benim yapacağım bir şey yok"

 

"Balın hanım-"

 

"Yeterince açık konuşamadım sanırım. İstanbula gitmeyi düşünmüyorum. İşleri bile burdan yönetmek için çırpınırken size İstanbula gideceğimi düşündürten nedir?"

 

"Balın hanım, babanızın vasiyeti böyle. Lütfen, iyi düşünün. Sadece gidip geleceğiz. Tek gece orada bulunacaksınız"

 

"Akşam size haber veririm" dedim ve cevap vermesine kalmadan telefonu kapattım.

 

Gözlerim uykusuzluktan yanarken eşyalarımı toplayıp kütüphaneden çıktım. Başım çatladığından kahve içmek için kütüphanenin hemen yanındaki kafeye girdim.

 

Siparişimi verdikten sonra Alp'i aradım.

 

"Alo, Alp?"

 

"Dinliyorum prenses"

 

"Sana işim düştü"

 

"Evet?"

 

"Yarın sabah İstanbula uçmam gerek. Benimle gelmen mümkün mü?"

 

"Bu da nereden çıktı? Neden gidiyorsun? İş için mi?"

 

"Hayır. Yüz yüze konuşalım en iyisi"

 

"Nerdesin?"

 

"Kütüphanenin ordaki kafede. Biraz çabuk gel"

 

"Bende mahalledeyim zaten. İşe geçecektim. Geliyorum" dedi ve telefonu kapattı.

 

İstanbula gideceksem bile yalnız gitmeyecektim. Beni hiç bir güç İstanbula döndüremez derken ağabeyimin ortaya girişi şaka mı?

 

Sinirden gülerken elinde siparişlerimin olduğu tepsiyle bana doğru gelen garson kızı gördüm. Eli o kadar fazla titriyordu ki neredeyse tepsi elinden düşüp kayacaktı.

 

Masaya yaklaşıp tepsiyi masaya bırakacakken tepsinin düşecek gibi olduğunu görüp hemen tuttum.

 

"İyi misin? Ellerin titriyor?"

 

"İyiyim efendim. Özür dilerim" dedi ve hızlıca tepsidekileri masaya boşalttı. Tekrar tekrar özür dileyip masadan uzaklaştı. Davranışları aşırı garibime gitsede fazla takmadım.

 

Çok geçmeden kafenin kapısını açıp içeri giren Alp'i gördüm. Burdan bakılınca fena gözükmüyordu. 1.85 in üstünde boyu, yıllardır spora gidip çıkardığı kaslarıyla efso görünüyordu.

 

Kuzenim olmasa net yürürdüm. Bu yakışıklılıkla nasıl saptı hala anlamış değilim.

 

"Prenses?" dedi yanıma gelirken. Masadan kalkıp sarıldım.

 

"Hoş geldin. Hadi otur"

 

"Neler oluyor? Aşırı merak ettim kızım telefonda öyle deyince"

 

"Geç otur anlatıcam"

 

Kahveden bir yudum içip tekrar masaya bıraktım. Alp'e sipariş ettiğim kahveyide önüne bırakıp konuşmaya başladım.

 

"Nur topu gibi bir kuzenin oldu. Hayırlı uğurlu olsun" dememle daha yeni bir yudum aldığı kahveyi püskürtmesi bir olmuştu.

 

"Ne!?" dediğinde sinirden gülmeye başladım.

 

"Abim varmış. Bende yeni öğrendim. Onunda benden haberi yok. Belki de vardır kim bilir. Sonuç olarak bir ağabeyim var Alp. Dolayısıyla seninde kuzenin oluyor"

 

"Ne saçmalıyorsun sen kuzen? Kamera şakası falansa hiç komik değil" dedi peçeteyle ağzını silerken. Böyle bakınca bana da inanılacak gibi gelmiyordu.

 

"Babamın annemden önce bir evliliği varmış. Benim de haberim yoktu. Avukat söyledi, babamın vasiyetiymiş. Muhtemelen annem de biliyordu. Ya da bilmiyordu, bundan emin değilim. Ama ağabeyim olduğunu söyledikleri adama hiç bir şey anlatmamışlar. Ve İstanbulda kendisi"

 

 

"Ahmet bey mi söyledi tüm bunları? Emin misin? Lan bu nasıl bir oyun? Yıllar sonra çıkmış sana bir ağabeyin mi var diyorlar?"

 

"Evet. Ben de emin olmak için İstanbula gitmek istiyorum. Ahmet beyin verdiği belgelere göre doğru. Gerçektende ağabeyim var. Ama kendisiyle tanışmak ve olayları anlatmak için İstanbula gitmem gerek"

 

"Böyle şeyler genelde dizilerde olur Balın."

 

"Evet Alp. Geliyor musun benle İstanbula?"

 

"Tabiikide. Seni yalnız bırakacak değilim. Aras Ali de yarın İstanbula uçuyor. Hep birlikte gideriz işte"

 

"Aras Ali neden?"

 

"İş için. Ordaki şirketlerinde bir sorun mu ne çıkmış. Önemliymiş, en az 1 hafta kalacak"

 

"Anladım. O zaman yarın için ikimize de bilet al. Bu gece sende kalsam olur mu?"

 

"Tabiiki de. Sorman hata" aniden susup benim arkamda bir şeye kaşlarını çatıp bakmaya başladı. Yumruklarını da sıktığını görünce bir şey yapacağını anladım.

 

Ben daha neye baktığına bakamadan aniden yerinden fırlayıp kalktı.

 

"Alp! N'oluyor?"

 

Kalkıp arkama baktığımda bir adamın boğazına sarılıp masaya yatırdığını gördüm. Hemen yanına koşup kolundan çekiştirmeye başladım.

 

"Alp! Bırak! N'oluyor Allah aşkına? Adamı öldüreceksin!"

 

Ne kadar bağırsamda faydası yoktu. Gözü dönmüş gibi adamın boğazını sıkmaya devam edince kafedeki bir kaç çocuk gelip kolundan çekiştirerek ayırdı.

 

Adam boğazını tutup nefes nefese kalmışken, benim gözlerim masanın hemen yanında titreyerek yere çömelen garson kıza kaydı. Hemen yanına koşup elinden tutup kaldırdım.

 

"İyi misin? Korkma geçti" sarılıp sakinleştirmeye çalışırken kız derin derin nefesler alıyordu.

 

"Seni gebertirim! Andım olsun seni gebertirim şerefsiz piç!" hala çocuklardan kurtulmaya çalışan Alp bağırmaya devam ediyordu.

 

"Sakin ol Alp! Kızı korkutuyorsun!" dediğimde gözleri kıza kaydı. Gözlerini sıkıca kapatıp derin derin nefes almaya başladı.

 

"Polisi arayın! Hemen!"

 

"Ger- gerek yok" dedi zorlukla konuşan kız.

 

"Ne demek gerek yok?! Adamın ne yaptığını gördüm! Şerefsizin öylece gitmesine izin mi vereceksin?" Alp sinirden burnundan solurken kız hala titremeye devam ediyordu.

 

"Alp! Bağırmayı kes! Biriniz polisi arasın hemen!"

 

"Neler oluyor burda?" Diye koşarak bize doğru geldi bir adam. "Alin?" dedi garson kıza. Demek adı Alin'di.

 

"Yok- yok bir şey efendim" dedi kendini toplamaya çalışan kadın.

 

"Yok mu birşey?! Bu şerefsizi ya burdan gelip polisler alacak ya da onu benim elimden kimse alamaz!"

 

Kıza taciz etmişti demek. Bu yüzden benim yanıma gelirkende titriyordu. İşten kovulmamak için mi konuşmamıştı?

 

"Alin hemen eşyalarını toplayıp kafeyi terk ediyorsun!" Diye bağırdı adam.

 

"Ama- ama ben bir şey yapmadım" dedi kekeleyerek.

 

"Yapmadın mı? Yalan söylemeyi kes! Bu adamdanda şikayetçiyim! Bu garson paçavrasındanda!" dedi Alpe parmağını sallayıp. Bende şalterler atarken aniden bacağımı adamın bacak arasına geçirmem saniyeler çekmişti.

 

"Hemen! Kızdan özür dile!" dedim bağırarak üzerine eğilip.

 

"Bunun hesabını hepiniz vereceksiniz! Mahkemelerde süründüreceğim sizi!"

 

"Hemen, kızdan, özür dile dedim!"

 

Adam hala yüzümüze aval aval bakarken kafenin kapısından içeri polisler girince uzanıp Alin'in elini tuttum.

 

"Korkma. Cezasını çekecek"

 

"Neler oluyor burda? Ayrılın!" dedi Alp'ide geri çeken polisler.

 

"Bu adam, şikayetçiyiz! Hemen alıp götürün" dedim yerdeki şerefsizi göstererek.

 

"Asıl ben onlardan şikayetçiyim memur bey! Darp ettiler beni! Hepsinden şikayetçiyim!" dediğinde sinirden delirecek gibiydim.

 

Alin'in elini bırakıp en öndeki polise yaklaştım. Alin'in insanların içinde utanmaması adına memura daha da yaklaşıp "kameralardan kontrol edin, kıza taciz ediyordu. Kuzenim bu yüzden olaya el attı. Burda bir suçlu varsa o da o adam" dediğimde memur dönüp yerdeki adama bakıp "hemen kelepçeleyin. Kafenin sahibi nerede? Kamera görüntülerini görmek istiyorum" dedi memur.

 

"Benim. Buyrun lütfen" dedi daha az önce Alin'i işten kovan adam.

 

"Kafeyi boşaltın" dedi yanındaki polislere. "Bunu da alıp karakola götürün" dedi ve kafenin sahibi ve yanında iki polisle içeri geçti.

 

"İyi misin sen?" dedim Alin'e. Hala titriyordu.

 

"İyiyim. Teşekkür ederim"

 

"Neden sessiz kaldın?! O adam sana dokunurken, sen neden sesini çıkarmadın? Ben görmesem konuşmayacak mıydın? Sesini çıkarmayacaktın öyle mi? Siz sustukça bu şerefsizlerin sayı daha da artıyor haberin var mı senin?!"

 

"Alp! Sinirden gözün dönmüş senin! Kız zaten korkmuş görmüyor musun? Yeter artık!"

 

"Korkmuşsa korkmuş! Susmaya devam ederse böyle şeyler yaşamayacak mı? Bitecek mi?"

 

"Tamam ama yeri değil Alp! Sus artık" dedim onu sakinleştirmeye çalışarak. Kız zaten korkmuştu.

 

"Özür dilerim!" dedi ağlamaya başlayan Alin.

 

"Özür dileme! Böyle şeyler yaşadığında koş! Bağır! Ama susma!" dedi ve hızla kafeden çıktı.

 

"Bakma böyle bağırdığına. Senin için söylüyor. Kadınlara karşı çok hassas Alp. Seninde kendini savunmadığını görünce-"

 

"Savunamadım! Özür dilerim! Çok istedim ama savunamadım! İşten atmasınlar diye, attılar! Gördün! Annem evde hasta! Benden bakacak başka kimsesi yok! Gider sandım gitmedi! Ben zaten susmayacaktım. Devam ettiğini görünce bağıracaktım! Ama daha benim konuşmama kalmadan o geldi. Gerçekten susmayacaktım!" ağlamaya başladığını görünce kendime çekip sarıldım.

 

"Tamam. Ağlama, geçti. Artık hiç bir şey yapamaz. Patronunlada ben konuşurum. Kendini savundun diye, o adam şerefsizlik yaptı diye seni kovmaya hakkı yok"

 

"Dinlemez. Ben de artık çalışmam burda. Başka bir iş bulurum. Sizdende çok özür dilerim."

 

"Özür dilenecek bir şey yok. Başını da eyme öyle. Dik dur. Sen bir kadınsın! O şerefsizlerin hepsi cezasını çekecek!" dedim çenesini tutup kaldırarak.

 

"Yeri değil ama, ben Alin" dedi elini uzatarak.

 

"Ben de Balın" dedim gülerek tuttum uzattığı eli. Çok masum bir kızdı. Hak etmiyordu hiç biri bu gördükleri muameleyi.

 

"Ben etrafı toplayayım" yere düşüp kırılan tabakları alacakken elinden tutup kaldırdım.

 

"Kendileri toplasın. Sen artık buranın çalışanı değilsin" dediğimde gülümsedi.

 

"Merhaba. Alin hanım, sizin de ifade için karakola gelmeniz gerek" dedi yanımıza gelen polis. "Siz de gelip ifade verin lütfen" dedi bana bakarak.

 

"Tabi, Alin'de bizimle gelir. Kuzenim dışarıda, konuşayım hemen geliriz karakola" dediğimde kafasını sallayıp gitti polis.

 

"Hadi, gel bir su iç. Elini yüzünü yıka. Sonra da gidip ifade verelim" dediğimde "tamam" dedi.

 

 

Elini yüzünü yıkadıktan sonra çantasınıda alıp çıktık kafeden. Tamda düşündüğüm gibi Alp dışarda beni bekliyordu.

 

Çıktığımızı görür görmez yaslandığı duvardan ayrıldı.

 

"İyi misin?" dedi Alin'e. "Özür dilerim. Söylediklerim için. Bir anlık sinirle söyledim. Kusura bakma"

 

Alpimdi işte. Pamuk kalpli çocuğum benim.

 

"Önemli değil. Asıl ben teşekkür ederim. Her şey için" utanıyor olmalıydıki Alpin gözüne bakmadan yere bakarak konuşuyordu.

 

"Alp, karakola gitmemiz gerek. İfade için"

 

"Tamam. Araba şurda geçin hadi"

 

 

 

💫

 

 

Karakola gidip ifade verdikten sonra Alp'le evine bırakmıştık Alin'i.

 

Şimdi benim evdeydik. Ben bavulumu topladıktan sonra Alp'e geçecektik.

 

"Seni İstanbula döndüren şeyin Ağabeyin olacağını hiç düşünmezdim" dedi Alp.

 

"Valla bende. Ayrıca benim ağabeyimse seninde kuzenin. Hatırlatırım"

 

"Nerden kuzenim oluyormuş? Ne belli?"

 

"Canım Ahmet beyin verdiği belgelerden anlaşılıyor. O adam öz ağabeyim. Yani seninde kuzenin"

 

"Yesinler kuzenini"

 

Küçük bir bavul topladıktan sonra üzerimi değiştirmek içinde eşofman altı üstüne de beyaz crop aldım. Hemen geçip banyoda üzerimi değişirken Alp'te odada bekliyordu beni.

 

Banyodan çıktığımda makyaj çantamı açıp makyajımı yapmaya başladım.

 

"Allah aşkına sürme şunları yüzüne. Ne gerek var anlamıyorum. Sanki duvar sıvıyorsun" dediğinde güldüm.

 

"Sevgilin olduğunda anlarsın canım"

 

"Ahdım olsun sevgili yapmadan tüm yüzünü aklamazsam namerdim. Altından ne çıkacağı belli olmaz"

 

"Aklamazsam ne lan?"

 

"Valla altında yüzünün altında kimin yattığını bilmezsem bırak sevgili olmayı yanından geçmem"

 

"Ama Alin güzeldi değil mi? Dikkat ettimde yüzünde makyajda yoktu"

 

"O kız da nereden çıktı şimdi? Konumuz o mu?"

 

"Kız için adamı hırpalarken öyle demiyordun ama Alp"

 

"Karşımdaki hangi kadın olursa olsun aynısını yapardım." dediğinde sustum. Haklıydı yapardı.

 

"Neyse. Hazırım ben çıkalım hadi"

 

"Peki"

 

Bavulumu ona kitleyip odamdan çıktım. Alt kata indiğimizde gözlerim piyanoma kaydı.

 

"Bir gün bana da çalacaksın o piyanoyu bak" dediğinde gülümesidim.

 

"Tabiiki. Yeter ki iste kuzen"

 

Çok geçmeden evden çıktık. Zaten aynı mahallede oturduğumuzdan evlerimiz yakındı.

 

"Kuzen biraz geç ama sana bir şey söylemem gerek" dediğinde dönüp ciddi ciddi ona baktım. "Yada boş ver. Gidince görürsün"

 

"Neyi?"

 

"Gidince görürsün işte" dediğinde diretmedim.

 

Alpin evinin önüne geldiğimizde kapıyı çaldı.

 

"Anahtarın yok mu?" dedim.

 

"Yok. Evde unuttum"

 

"Evde kim var? Görevliler falan mı?"

 

"Varlar varlar. Hepsi evde"

 

"Hepsi?"

 

Kapı açılınca susup kaldım.

 

"Hoş geldiniz"

 

"Aras Ali?"

 

"Balın?"

 

"Sen demi Alptesin?"

 

"Evet. Burası benim de evim ya hani?"

 

"Ne? Nasıl? Alp?"

 

"Ben bavulu içeri götüreyim en iyisi" dedi ve içeri koştu.

 

"Aynı evde yaşadığınızı bilmiyordum"

 

"İçeri geçsene. Kapıda mı kalacaksın?" dediğinde içeri geçtim.

 

"Ne zamandır birlikte yaşıyorsunuz?"

 

"3 yıldır" dediğinde daha ne kadar şaşıra bileceğimi düşünüyordum.

 

"Ben neden fark etmedim bunu?"

 

"Çünkü 1 haftadır kendi evimdeydim. Bu gün yine geldim buraya"

 

"Kendi evinde bizim mahallede mi?"

 

"Evet. Hemen mahallenin aşağısında"

 

"İyiymiş" dediğimde içeri geçtim.

 

Ev 2 katlı ferah bir evdi. İki bekara göre fazla büyüktü hatta.

 

"Alp bavulunu üst kata çıkarmıştır. İstersen salona geçelim" dediğinde kafamı salladım ve peşinden gittim.

 

"Sen de İstanbula gidiyormuşsun? Aynı uçaktamıyız?"

 

"Evet. Alp söyleyince biletlerinizi ben aldım. Yarın erkenden uçak"

 

"Gerek yoktu aslında biletleri almana"

 

"Alt tarafı iki bilet Balın. Abartma lütfen"

 

"Peki. Öyle olsun"

 

"Bir şey içer misin?"

 

"Kahve olsa harika olur"

 

"Kahve yapamıyorum maalesef" dediğinde güldüm.

 

"O zaman kahveler benden. Nasıl içersin?"

 

"Az şekerli"

 

"Peki. Hemen yapıp geliyorum"

 

"Mutfak salondan çıkınca hemen solda" dediğinde o yöne geçtim. İçeri geçtiğimde kahve yapmak için önce cezveyi aradım. Hemen tezgahın yanında olduğunu görünce aldım.

 

Dolapları tek tek açıp şimdide fincan arıyordum.

 

Bulunca hemen 3 tane fincan alıp kapattım dolabı.

 

Kendime şekersiz, Aras Ali'ye az şekerli Alp'ede orta şekerli kahve yaptıktan sonra mutfaktan çıkıp salona geçtim.

 

"Valla 3 ayrı kahve yaptığımdan biraz soğudu. Kusura bakmayın"

 

Tepsiyi masaya bıraktığımda ilk kahvesini alan Aras Ali'ydi.

 

"Çokta soğumamış. Teşekkürler" dediğinde gülümsedim.

 

"Valla sanki istemedeyiz. Kendimi kız istemede sözcü olarak götürülen adam gibi hissettim" Alp'in lafını bitirmesiyle Aras Ali'nin içtiği kahveyi püskürtmesi bir olmuştu.

 

"Ne dedim ben şimdi?" dedi masum masum.

 

"Sen hiç konuşma lütfen Alp" uzanıp peçeteyi sehpadan alıp Aras Ali'ye uzattım.

 

"Sohbetinize hiç doyum olmuyor valla. Ben odama çıkıyorum"

 

"Ay aman çık Alp"

 

Alp çıkınca "istersen yenisini yapayım. Soğudu" dediğimde "gerek yok. İyi böyle" dedi.

 

"Peki. Benim avukatımla konuşmam gerek yarın için. Yukarı çıkıp bilgisayarımı alayım" dediğimde kafasını salladı.

 

"Bende çıkıp üzerimi değiştireyim. Mahvoldu üstüm"

 

İkimizde kalkıp üst kata çıktık.

 

"Senin kalacağın oda burası. Bavulun ve çantandanda içeridedir"

 

"Teşekkür ederim" dedim ve gösterdiği odaya girdim. Söylediği gibi bavulum yatağın üzerineydi. Çantamda hemen yanındaydı.

 

Hemen bilgisayarımı çıkarıp maillerimi kontrol ettim önce. Sonra da Ahmet beyi arayıp yarın için konuştum.

 

Görüşmeyi bitirdikten sonra odadan çıkıp aşağı indim.

 

Mutfaktan sesler geldiğini duyunca oraya gittim. Yemek yapan kadını görünce gülümsedim.

 

"Merhaba" dediğimde arkasına dönüp bana baktı.

 

"Merhaba efendim. Balın hanım olmalısınız?" Dediğinde kafamı salladım.

 

"Evet. Balın ben. Siz?"

 

"Ben bu evin çalışanıyım. İsmim Arya"

 

"Memnun oldum. Alpler nerde?"

 

"Alp bey üst katta hala. Uyuyor. Aras Ali beyde dışarı çıktı. Gelir birazdan"

 

"Peki. Teşekkürler"

 

"Yemek hazırlıyorum. Sizinde istediğiniz bir şey var mı efendim?"

 

"Yok teşekkür ederim. Fark etmez bana"

 

"Peki" dediğinde çıktım mutfaktan.

 

Salonda oturmuş telefonumla uğraşırken kapı açıldı. Arkamı dönüp baktığımda gelenin Aras Ali olduğunu fark ettim.

 

"Sonunda ya. Nerdeydin? Sıkıntıdan patladım" kalkıp yanına gittim.

 

"Bunları almaya gittim." Dedi elindekileri gösterip.

 

"Bunlar ne?"

 

"Suşi ve çocukken sevdiğin bir kaç abur cubur"

 

"Yaa cidden mi? Suşi mi aldın?" Bana gülümseyerek bakıyordu.

 

"Umarım hala seviyorsundur" dedi abur cuburları göstererek.

 

"Sevmediğim abur cubur yok desem?"

 

"Geç o zaman" dediğinde tıpış tıpış içeri yürüdüm arkasından.

 

Ona bakınca yukarı baktığımı yeni fark ediyordum. 1.70 boyumla bile cüce gibi kalıyordum yanında.

 

Hoy maşallah! Rabbim boydan verdikçe vermiş çocuğa!

 

"Aras Ali?"

 

"Efendim?"

 

"Senin boyun kaç?"

 

"1.92. Neden?"

 

"Hı?"

 

"1.92 Balın. Boyum 1.92"

 

"Maşallah sendede ne boy varmış" dediğimde güldü.

 

"Ne o fazla mı geldi?"

 

"Yani. 1.92 de az bir şey değil"

 

"Öyle olsun bakalım"

 

"Nasıl uzattın?" dediğimde tek kaşı havalandı.

 

"Neyi?" dedi ciddi ciddi.

 

"Neyi olacak Aras Ali. Boyunu işte!"

 

 

 

 

💫💫

 

 

 

 

 

Bölüm sonuuuuu.

Ya sizin yorumlarınızı yerimmm(:

Tüm yorumlarınızı okuyorum. Yüzümde beliren salak gülüşü görmeniz gerekkk!!!

 

Yorum yazmaya devam edinn bende okumaya(:

 

İnstagrama da uğramayı unutmayın he.

 

ig:meyrahanzade18 kişisel hesabım.

ig:meyrahanzadewatty kitaplarımla ilgili paylaşımlar yaptığım hesabım.

Loading...
0%