Yeni Üyelik
5.
Bölüm

4. Bölüm

@meyrahanzade

Madrigal-Geçme artık sokağımdan..

 

 

💫

 

 

 

"Valla pek uğraşmadım uzatmak için" son kısmı vurgulamıştı.

 

"Uğraşmamışsında epey bir uzanmış, boyun." dediğimde güldü.

 

"Hadi Balın. Salona geç, bir şeyler atıştırıp çıkalım"

 

"Nereye çıkıyoruz?"

 

"İstanbula gidiyorsun yarın. Antalyadanda yeni döndün. Kutlama yapamamıştık, Alp Arslanın fikriydi aslında. Hep gittiğimiz barda buluşalım dedi bende kabul ettim"

 

"Ay uzun zamandır kafa dağıtmıyordum. Harika oldu bu" dedim sevinçle.

 

Aras Ali'yle bilrikte salona geçtik. Bana beni burda bekle dedikten sonra tekrar mutfağa geçti.

 

Çok geçmeden elinde suşi tabağıyla salona geldi. Masaya yerleştirdikten sonra içecek bir şeylerde getirip oturdu. Çok geçmeden Alp'te gelmişti yanımıza.

 

"Oo afiyet olsun. Ben sizi rahatsız etmeyeyim baş başa yeyin siz" dedi gülerek Alp.

 

"Uzatmada geç otur Alp" dedim.

 

"Ne yani? İnsan bir çağırır. Gel Alp'cim sende bizimle yemek ye der. Gelmesem çağıranda yok."

 

"Uzatmasan mı Alp? Zıkkımlan işte" dedi Aras Ali ters ters Alp'e bakarak.

 

"Valla kuzen nedir çocukluktan beri senin suşi aşkın anlamış değilim" dedi Alp.

 

"Suşi benim ilk aşkım canım. Seviyorum işte ne yapalım?"

 

"İlk aşkım derken? Ben ilk aşkın şey sanıyordum-" Alp'in sözünü bitirmesine izin vermeyerek suşiyi ağzına tıktı Aras Ali.

 

"Ye kardeşim sen. Az konuş, zararlı"

 

"Ben ne dedimki?" Dedi ağzı dolu dolu.

 

"İşte bende diyorum ya. Deme, ye diye"

 

 

 

 

💫

 

 

Çok geçmeden evden çıkmıştık. Aras Alinin arabasıyla gidiyorduk bahsettikleri mekana. Alp inat edip öne geçmişti bense arkasa ikisinin arasında oturmuş kollarım dizimde önü seyrediyordum.

 

"Kuzen, babam işleri bana kitledi. İstanbul işi yaş. Aras Ali'yle gidin siz" Alp'in sözüyle kaşlarım çatıldı.

 

"Söylemedin mi benimle geleceğini?"

 

"Söyledim söyledim de, sen neden gittiğimizi söyleme dediğin için öylesine gidiyoruz sandı. Bide işte önemli kriz çıkmış yarın tüm kurul toplanıyor dedi"

 

"Anladım. Aras Ali'ininde işleri var zaten. Ben yalnız giderim sorun yok"

 

"Benim işim kısa sürecek zaten. İşim biter bitmez yanına gelirim. Sonrada birlikte döneriz" dedi Aras Ali omzunun üzerinden bana bakarak.

 

"Tamam" dedim ve arkama yaslandım.

 

 

 

Çok geçmeden mekana varmış, arabadan inmiştik. Aras Ali ve Alp'in peşine takılıp daha önce gelmediğim mekana doğru yürüdüm.

 

Mekanın karşısındaki korumalar Aras Ali'yi görür görmez zorluk çıkarmadan kapıyı açtı içeri geçmemiz için.

 

İçeri girdiğimizde koridoru led ışıklar aydınlatıyordu. Mavi tonundaki ışıklar çok güzel gösteriyordu mekanı. Koridoru geçtikten sonraysa içeri geçtik.

 

Asıl olay burdaydı. Şarkı sesi son ses, mekan ağzına kadar doluydu.

 

Biz içeri girer girmez Alp Arslan yanımıza damlamıştı.

 

"Hoş geldiniz" dediğinde gülümsedim sadece. Gelip bana sarıldığında şaşırsamda bende sarılıp karşılık verdim.

 

"Antalyaya hoş geldin prenses" eli belime sarılırken ben de ona yaslandım.

 

"Hoş buldum prensim" dediğimde gülüşü büyüdü.

 

"Hadi geçelim" dedi Alp sıkıldığını belli eden ses tonuyla.

 

"Loca ayırttım bizim için. İçecek bir şeyler ister misin?" Dedi bana dönerek Alp Arslan.

 

"Şuanlık hayır. Birazdan söyleriz" dediğimde kafasını salladı. Eli hala belimdeyken bize ayırttığı locaya doğru gittik.

 

Hep beraber koltuklara oturduktan sonra etrafı seyretmeye başladım. Güzel bir mekandı.

 

Biz otururken locaya gelen adamla kaşlarım çatıldı. Kütüphanede karşılaştığım adamdı.

 

"Merhaba" dedi adının Soner olduğunu hatırladığım adam.

 

"Merhaba" dedi soğukça Alp. Anlaşılan onlar tarafındanda sevilmiyordu bu adam.

 

"Nasılsın Balın?" Dediğinde kaşım çatıldı.

 

"Balın derken? O samimiyeti nereden buldunuz Soğan bey? Ay pardon kafam yerinde değil Saner bey" dediğimde bozuntuya vermedi. Çocuklarsa söylediklerimle epey eğlenmişlerdi.

 

"Soner" dedi beni düzelterek. Biliyordum, gıcıklığına söylemiştim.

 

"Bekleme yapma Soner. Kafa dinlemek için geldik senin dırdırlarını dinlemek için değil" dedi sinirli olduğunu belli eden ses tonuyla Aras Ali.

 

"Geldiğinizi görünce bir selam vereyim dedim"

 

"İyi verdin selamını. Hadi selametle" dediğimde ne kadar belli etmesede bozulmuştu.

 

Gereksiz samimiyet kurmaktan nefret ediyordum. Ve bu adam kütüphanedede burdada gereksiz bir samimiyet arayışındaydı.

 

Bir şey söylemeden geri gitti. Dönüp Aras Ali'ye baktığımda yüzünden belliydi sinirli olduğu.

 

"Kim bu?"

 

"Gereksiz bir tip sadece" dedi Alp.

 

"Nerden tanıyorsun bu piçi?"

 

"Nerden tanıyacağım Aras? Kütüphanedeyken yanıma geldi. Kısa konuştuk sadece. Sonrada masama oturmak isteyince istemediğimi söyleyip gönderdim. Ayrıca benim yanımda küfür etme!"

 

"Allahın geri zekalısı. Bir gün elimde kalacak" dedi Alp'te.

 

"Kim ki bu? Bu kadar sinirlendiğinize göre sevmediğiniz biri?"

 

"İhalede bizim şirkete kaybeden gereksiz biri. Sürekli her yerde karşımıza çıkmaya da devam ederse elimde kalacak"

 

"Sizin şirket? Babanın şirketi mi?"

 

"Hayır. Babamın şirketini amcamla kardeşim yönetiyor. Benimle bir ilgisi yok"

 

"Yaa Arhan mı? Çok özledim hepsini. En kısa sürede ziyarete gitmem gerek"

 

"Babam öldü. Annemde yurt dışında. Yani göre bileceğin bir Arhan var Antalyada" dediğinde donup kaldım. Babasının öldüğünden haberim yoktu.

 

"Başın sağ olsun. Ben bilmiyordum" dediğimde sadece kafasını salladı.

 

Ne ara yanımızdan ayrıldığını fark etmediğim Alp Arslan elinde bir bardakla geldi.

 

"Balın, bunu senin için özel olarak hazırlattım. Benim favorim, seveceğine eminim"

 

"Sen öyle diyorsan" dedim ve aldım.

 

Bir kaç yudum içtiğimde tadına bayılmıştım.

 

"Bu harika bir şey Alp Arslan" dediğimde gülümsedi.

 

"Biz neyiz burda?" Dedi çatık kaşlarla Ömer.

 

"Kalk kendin al kardeşim. Ya da garson geldiğinde söyle getirsin" dedi ve geçip yanıma oturdu.

 

"

 

Bir gün elimde kalacaksın Alpo" dediğinde güldüm. Özlemiştim kavgalarını. Kalkıp kavga etseler ayırmaz, izlerdim.

 

"Alpo ne lan? Sana dışarda bana öyle seslenme demedim mi? Karizmamı çiziyorsun" dediğinde uzanıp saçlarını karıştırdım.

 

"Karizmanı yesinler

 

"Ya ama Balın tüm saçımı bozdun! Ne kadar uğraştım şekil vermek için"

 

"Yaa uğraştın mı sen? Kıyamam sana ben"

 

"Benim telefonla konuşmam gerek. 5 dakikaya gelirim" diyerek yanımızdan ayrıldı Aras Ali.

 

Bende kalabalıktan sıkılınca kalktım.

 

"Nereye?" Dedi Alp.

 

"Havala almaya. Daraldım" dediğimde kafasını sallayıp önüne döndü.

 

Kalabalığın arasından sıyrılıp dışarı çıktım. Biraz ilerleyip mekanın arkasına geçtim.

 

Banklardan birine oturup telefonumu çıkardım. Yasmini aradım.

 

"Alo? Balım?"

 

"Canım çok sıkkın Yasmin. Konuşalım diye aradım"

 

"İyi yaptın da kuzum, ne oldu? Neden sıkkın canın?"

 

"Bilmiyorum. Her şey üstüme üstüme geliyor. Yarında İstanbula gidiyorum."

 

"Abin için mi?"

 

"Evet. Ne yapacağım, beni nasıl karşılayacak bilmiyorum. Hiç bir şey bilmiyorum"

 

"Kuzum, merak etme. Git konuş sadece, dinlemezse seni, normal karşılamazsada dön gel. Gerisini avukat halletsin"

 

"Ya babam bana bunu yapmak zorunda mıydı? Yıllar sonra bir abim olduğunu öğrenmek zorunda mıydım ben?"

 

"Kuzum üzme kendini. Zaten yeni yeni kendine geliyorsun. Düşünme bunları, senin kadar güçlü bir kız görmedim ben. Halledersin sen"

 

"Halleder miyim?"

 

"Tabii halledersin. Sen Balın'sın. Baban gibi biriyle baş edemedin mi yıllarca? Ettin. Her şeye rağmen dimdik durdun. Şimdide git konuş. Sonrada istemezsen çek gel. Kimse karışamaz sana"

 

"Teşekkür ederim Yasmin"

 

"Rica ederim kuzum. İş olmasa bende gelirdim yalnız bırakmazdım seni"

 

"Yok, merak etme. İyiyim ben"

 

"Emin misin?"

 

"Evet. Teşekkür ederim, yarın ararım seni"

 

"İyi geceler kuzum. Görüşürüz" dediğinde kapattım telefonu. Arkama yaslanıp gökyüzünü seyrettim.

 

Böyle kirli bir dünyanın nasıl böyle temiz bir gökyüzü olurdu?

 

Cebimden sigara çıkarıp yaktım. Dumanını içime çektim.

 

 

Çok sık kullanmazdım ben sigara. Bağımlı değildim. Sadece çok kötü hissedince kullanırdım. Ne kadar istemesemde kötü hisseder hissetmez elim sigaraya giderdi.

 

"Ne zamandan beri kullanıyorsun bunu?" Aras Alinin sesini duyar duymaz açtım gözlerimi.

 

"Aras Ali?"

 

"Ne zamandır kullanıyorsun?" Dedi sorusunu yenileyerek.

 

"4 yıldır"

 

"20 yaşından beri?"

 

"Evet. O zamandan beri"

 

"Kendine bunu neden yapıyorsun Balın?"

 

"Aras zaten fazla kullanmıyorum. Bazen" dedim sigaramı söndürüp yanımdaki çöpe attım.

 

"Ne fark eder Balın? Başka yolu yok mu iyi hissetmenin?"

 

"Bilmem var mı?" Dedim yerimden kalkıp ona doğru giderek.

 

"Yok mu Balın?"

 

"Bence yok. Her şeyi denedim, hiç biri iyi hissettirmedi. Bu da öyle zaten. Öyle iyi hissettirsin diye kullanmıyorum" dediğimde kaşı havalandı.

 

"Neden kullanıyorsun peki?"

 

"Bilmem. Kendimi kandırıyorum belkide"

 

"Yapma Balın. Kendine bunu yapma"

 

"Neden? Neden yapmayayım Aras?"

 

"Kendine bunu yapmanı istemiyorum. Sen gülmeyi en çok hakeden kişiyken karşımda böyle olmanı istemiyorum"

 

"Nasılmışım?"

 

"Günden güne ölen biri" dediğinde bakışlarımı kaçırdım. Oysa elalarını inatla bana dikmişti.

 

"Neyse ne. İçeri geçelim hadi. Çocuklar bizi bekliyor"

 

"Beklesinler. Senden önemli değil"

 

"Neden böylesin Aras Ali?"

 

"Nasılmışım?" Dedi beni dikkatle dinlerken.

 

"Böyle işte. Fazla önemsiyorsun. Fazla zaman ayırıyorsun. Yıllar önce nasılsan öylesin hala. Sevilmeyi hak etmeyen birine neden bu kadar önem veriyorsunuz?"

 

"Sevilmeyi hak etmeyen kişi kim?"

 

"Ben."

 

"Bunu nerden çıkardın peki?"

 

"Öyle işte. Bir yerden çıkarmama gerek yok"

 

"Balın, hiç kimse sevilmeye layık olup olmadığını bilemez. Sen de dahil. Bu yüzden o saçma sapan düşünceleri kafandan çıkarıp yaşamana bak. Yapma bunu kendine"

 

"Peki. Denerim" dedim ve yanından geçtiğimde kolumdan tutup beni kendine çekti. Yüzlerimiz arasında çok az mesafe kalmışken gözlerini dikmiş gözlerime bakıyordu.

 

Nefesi dudaklarıma dokunurken şaşkınca kipriklerimi kırpıştırdım.

 

"Kipriklerinde epey uzunmuş" dediğimde güldü.

 

"Başka nelerim uzunmuş?" Dedi iğneleyerek.

 

"Ben nereden bileyim? Kipriğin uzunmuş ama"

 

"Sen öyle diyorsan öyledir tabii" dedi ve geri çekildi. "Hadi içeri geçelim"

 

"Tamam" dedim ve peşine takıldım.

 

Tekrar mekanın önüne geçip içeri girdiğimizde Aras Alinin peşinden gidiyordum. Locaya geçip tekrar koltuğa oturduk. Bu sefer Aras Ali Alp'in yanına değilde benim yanıma oturmuştu.

 

Garson gelince içecek buzlu bir şeyler isteyip telefonuma gelen bildirimleri kontrol ettim.

 

"Balın? Sen neden alkol kullanmıyorsun? Garsonada içinde alkol olmasın falan dedin?"

 

"Doktorum izin vermiyor. 5 yıldır kullanmıyorum" dediğimde şaşırdı.

 

"Neden? Sağlığında bir sorun mu var?" Dedi Aras Ali bana dikkatli gözlerle bakarken.

 

"Vardı, iyileştim. Sadece alkol kullanmam yasak" konuyu kapatmak istediğimi görünce uzatmadılar.

 

Garson içeceğimi getirdiğinde kafama dikip içtim.

 

"Yanmışsın" dedi gülerek Aras Ali.

 

"Yanmış mıyım?"

 

"Evet. Yanmışsın, içeceğini kana kana içtiğin için söylüyorum"

 

"Ya kalkalım mı artık? Çok sıkıldım ben" Ömerin söylediğiyle kafamı salladım.

 

"Evet bencede. Hem erken uyumam gerek" dediğimde ayaklandı hepsi.

 

Bende çantamla telefonumu alıp peşlerine takıldım. Alp Arslan kolunu omzuma attığında ben de başımı omzuna yasladım.

 

Tam çıkacakken bizi durduran önümüzü kesen kızdı.

 

"Alp Arslan? Benden bu orospu yüzünden mi ayrıldın?" Dedi ve yüzüme ben daha anlayamadan sert olmayan bir tokat attı.

 

"Ne dedin?" Dedim sinirlenmemeye çalışarak.

 

"Orospu dedim. Beğenemedin mi? Değil misin?"

 

"Teyit ettiğin için teşekkürler. Bir an yanlış duydum sandım" sözlerimi bitirmemle kıza tokat atmam bir olmuştu.

 

Acilen psikoloğuma uğramam gerekiyordu. Yine sinirlerime hakim olamıyorum.

 

Genetik bu ben diyorumda bana inanan yok!!!

 

"Gebertirim kızım seni!" Diyerek saçlarıma asıldı adını bilmediğim kız.

 

Kolunu tutup ters çevirerek pis ellerini uzaklaştırdım saçlarımdan

 

"Ama oluyor mu böyle? Ben o kadar uğraştım yapmak için! İlla döv diyorsun sende"

 

"Gamze!" Diye bağırdı Aras Ali. "Hemen çek git buradan!"

 

"Gamze sen ne yaptığını sanıyorsun? Bu kadar mı düştün? Senden kimse yüzünden ayrılmadım. Senden senin yüzünden ayrıldım. Bu saçma sapan hareketlerin yüzünden. Şimdi hemen özür dile arkadaşımdan!"

 

"Arkadaşın mı?"

 

"Evet! Özür dile! Hemen!"

 

"Ama-"

 

"Bırak Allah aşkına. Gidelim hadi" dedim ve arkasından ittirerek koridora doğru sürükledim. Bu sefer nerden geldiğini anlamadığım biri Alp Arslanın yüzüne yumruğu geçirdi.

 

"Oha ama!" Dedim kahkahalara boğulurken. Daha önce hiç böyle eğlenmemiştim.

 

"Sen benim kardeşime ne hakla bağırırsın lan?!" Diye bağırdı Gamze denen kızın abisi.

 

"Kadir! Al kardeşini defol git bu mekandan" Aras Alini sözleriyle daha da sinirlendi adam. Bu seferki yumruk Aras'aydı.

 

Ama onun yumruğu daha yüzüne ulaşmadan adamın bileğini tutup kendinden uzaklaştırmasını hayranlıkla izliyordum. Ammada güçlüymüş!

 

Kavga daha da hararetlenirken adamın da arkadaşları yanına gelmişti. Hepsi bir birine girmişken ben arkamdaki duvara yaslanmış onları izliyordum.

 

"Aras Ali abini çiğ çiğ yer" dedim Gamzeye dönüp. Oysa korkan gözlerle kavgayı izliyor, ne kadar çalışsa da ayıramıyordu.

 

Sözde beni dövecekti daha az önce.

 

Yaslandığım duvarın önünden ayrılıp Alpin üzerine çullanıp yumrukları art arda sıralayan adamın kafasına geçirdim elimdeki çantamı.

 

Ah yazık çantam!

 

Adam afallarken Alp yerden kalkıp ani bir hareketle yumruğu yüzüne geçirmişti bile. Bizim tarafın yüzüne baktığımda diğerlerinden daha iyi durumdaydılar.

 

Mekanın korumaları gelip zorlukla onları aralarken yüzümde keyifli bir gülümseme vardı.

 

"Aras bey! Lütfen sakin olun!" Dedi adamlardan biri.

 

Aras'da amma kıymetliymiş burda!

 

"Gidelim" dedi bana dönüp. Daha ben bir şey demeden bileğimden tutup peşinden sürükledi.

 

Alp, Ömer ve Alp Arslanda peşimizdeydi.

 

"Allah aşkına, dayak yememeniz gerekiyordu. Adamlar gelmeden onları haşat etmeliydiniz!" Dediğimde Alp sinirli gözlerini bana çevirdi. Sadece Alp değil hepsi.

 

"Ne? Yalan mı? Sözde hava atıyordunuz kaslarınızla. Dövseydiniz işte"

 

"Sus Balın, sus"

 

Mekandan çıkıp valenin getirdiği Aras Ali'nin arabasına bindik. Ömer ve Alp Arslansa kendi arabalarına bindiler.

 

Aras Alinin gazı köklemesiyle mekanın önünden uzaklaştık.

 

"Kimdi onlar?"

 

"Alp Arslanın eski sevgilisi ve abisi"

 

"Onu anladımda abidi durduk yere ne diye kavga çıkardı?"

 

"Alp Arslan Gamzeden ayrıldığı için sinirliydi zaten. Bir de Aras uzun zamandır üzerinde çalıştığı içi alınca, bilendi. Şimdide eline bahane geçti Alp Arslan Gamzeye bağırınca" dedi Alp.

 

"Çok saçma sapan hareketler. Hiç benlik değil valla"

 

"Senlik olan ne Balın? Biz orda dayak yerken arkana yaslanıp seyretmekmi?"

 

"Aynen öyle kuzen"

 

"Senin gibi bir kuzenim olduğu için çok şaşırıyorum bazen"

 

"Şaşırma şaşırma. Yat kalk şükret"

 

"Şükredecek başka bir şey mi yokta senin gibi bir kuzenim olduğu için şükredeyim?"

 

"Ne varmış bende? Elimde kalacaksın Alp"

 

"Ne yokki desek daha doğru olur"

 

"Dön önüne Alp" dedim ve arkama yaslanıp camdan dışarıyı seyretmeye başladım.

 

Gökyüzünü aydınlatan tek şey yıldızlar ve şehrin ışıklarıydı.

 

Alplerin evine vardığımızda direk kendimi odama atmıştım. Kısa bir duş alıp yemek için aşağl indim. Bu gün fazla bir şey yememiştim.

 

Aşağı indiğimde ne salonda ne de mutfakta hiç kimse yoktu. Çalışanlarda çıkmış olmalıydı.

 

Mutfaktan atıştırmalık bir şeyler ve Aras Ali'nin aldığı abur cuburları salona televizyon karşısına götürdüm. Koltuğa geçip bir film açmıştım ama hiç sarmıyordu.

 

Telefonuma girip sosyal medya hesaplarımı kontrol ettim. Fazla gönderi paylaşmama rağmen babam yüzünden tanınıyordum.

 

Yine bir sürü mesaj isteği gelmişti saçma sapan insanlardan.

 

"Ne yapıyorsun tek başına burda?" Dedi arkamdan seslenen Aras

 

"Film izliyordumda sarmadı. Disklerinizde normal bir film yokmuş" dediğimde güldü.

 

"Film izlemediğimiz için ola bilir mi Balın hanım?"

 

"Valla ola bilir Aras bey. Ama ben çok severim"

 

"O zaman alıcaz mecbur" dediğinde gülümsemem büyüdü.

 

"Alcanmı?"

 

"Alıcam alıcam"

 

"Yarın İstanbula gidiyoruz ha?" Dedim önüme dönerken. Gitmeyi hiç istemiyordum.

 

"Balın, İstanbula gitmek istememenin sebebi ailen mi yoksa başka bir sebebi var mı?"

 

"Var bir nedeni" dedim geçiştirerek.

 

"Anladım, nedeni her neyse kendini üzme. Zamanla her şeye alışıyor insan. Ama kendini üzmeye devam edersen hep üzülecek bir şey bulursun"

 

"Vayy sen psikoloji okusaymışsın Aras. Bayağı başarılı olurmuşsun" dedim gülerek.

 

"Okusammıki?" Dedi yanıma koltuğa otururken.

 

"Oku oku iyi iş çıkarırsın"

 

"Şirketimi kapatıp hemen geçiyorum o işe. İlk seansım ücretsiz sana. Bak her yerde yapılmaz bu kıyak"

 

"Kıyakta yaparmış" dedim kahkahalara boğulurken. "Ya ben artık uyuyayım. Yarın uykusuzluktan geberirim yoksa"

 

 

💫

 

 

Sabah olmuş, burdaki bir kaç işimi halletmiş ve tekrar Alplere dönmüştüm. Birazdan hava alanına doğru çıkacağımız için odama geçip üzerimi değiştirmiştim.

 

Günlük bir makyaj yapıp eşofman takımımı giyinip çıktım odamdan.

 

Salona geçtiğimde Aras Ali elinde tabletiyle koltukta oturmuştu. Kaşlarını çatmış ciddi ciddi bakıyordu tablete. Bir şeylerle uğraştığı belliydi.

 

"Neyle uğraşıyorsun öyle kaşlarını çatmış?"

 

"Hiç, İstanbuldaki işlerde bir kaç sorun çıkmış. Acil bakmam gerekti. Çıkalım mı?" Dedi ayaklanırken.

 

"Evet. Çıkalım"

 

 

💫

 

Kısa geçen bir uçuşun ardından İstanbuldaydık. Hava alanına girer girmez gergin hissetmeye başlamıştım. Eve geçmek yerine bir otel tutmuş oraya yerleşmiştim. Aras Alide benim kaldığım otelden bir oda tutmuş, ama hiç otele uğramadan direk işe geçmişti.

 

Bu gün çok değerli ağabeyimle görüşecektim. Babasının kim olduğunu biliyor muydu, bir kardeşi olduğunu biliyor muydu hiç bir şey bilmiyordum onun hakkında.

 

Ve yıllar sonra babamın avukatı gelmiş, bir ağabeyim olduğunu söylemişti.

 

Görüşme 1 saat sonra olduğundan kısa bir duş alıp odaya geçtim.

 

Pantolon üzerine ceket giyinip saçlarımı kuruttum. Makyajımı sade tutarken saçlarımı at kuyruğu yaptım.

 

Taksi çağırıp çıktım odamdan. Ben çıkışa giderken takside çoktan gelmişti.

 

 

💫

 

 

Avukatın attığı konumdaki restoranın önünde durdu taksi. Gerginliğim daha da artarken indim taksiden.

 

İçeri geçtiğimde direk girişte bekleyen adama rezarvasyon numarasını söyleyip içeri geçtim.

 

Stresten bayılacak durumdayken içeri doğru ilerledim. Sırtı bana dönük olan bir adamın önünde oturan Ahmet beyi görüncü daha da gerildim.

 

Yavaş adımlarla o masaya ilerledim. Her geçen saniye daha da yaklaşıyordum masaya.

 

Masanın yan tarafına geçip ağabeyim olduğu söylenen adamın yanında durdum.

 

"Merhaba" dediğimde önünde olan bakışları bana döndü. Kim olduğumu sorgulayan o yeşil gözleriyle tüm dikkati benim üzerimdeydi.

 

"Ben Balın" dedim elimi uzatarak.

 

"Gökhan" dedi elimi sıkarken. "Ahmet bey başka birininde olacağını söylemişti." dediğinde kafamı salladım.

 

"Geçin oturun Balın hanım" dedi olayı hiç garipsemeyen bir şekilde. Bense titriyordum adeta.

 

"Siz iyi misiniz?" Dedi gözleri bana dönen Gökhan.

 

İçimde bir çok duyguyu yaşarken beynim donmuştu neredeyse.

 

Az sonra kardeşinim desem çekip gider miydi? Kızar mıydı?

 

 

 

 

________________

 

Bölüm sonu

Yarın ameliyatım varr..🥲 bu yüzden bölüm kısa oldu idare edinn🫶🏻

 

Ameliyattan sonra uzunn bir bölüm atacağıma dair söz veriyorumm❤️

Loading...
0%