@meysak
|
bölüm: 5 Bölüm adı: ağrı . . . "Uzun menzilli bir füze. Yaklaşık 150km menzili var. Yok edildiğini zannediyorduk ama edilmemiş. 3 tanesi ellerindeymiş." Elindeki kumandaya basıp görüntüyü değiştirdi. Füzenin fotoğrafları gelmişti karşımıza. Savaş zamanından kalma eski füzeler çok tehlikeli silahlardı. Kalan füzeleri yok edilmesi için emir verilmişti ama belli ki kaçırılmıştı aradan birkaç tanesi. Albay Korkmaz da onu anlatıyordu zaten bize. "Elimizde... bu füzenin ateşlenmesi için kodlara ihtiyacı var. Kodlar onun eline geçerse planını uygulayabilecek" Kartal "Kodlar kimde komutanım?" Benim aklımdaki soru da buydu. Albay "istihbarattan öğrendiğimiz kadarıyla akşam üzeri bir araç yola çıkacak terör unsurlarına ulaştırmak için. Onu engelleyeceksiniz. Savaş gazisi bir bey var, onu da alıp getirmenizi istiyorum. Kodların onda da olduğunu düşünüyoruz. Aracı engelledikten sonra ellerinde olmayınca ona musallat olacaklardır." Ayağa kalkınca bizde kalktık hızlıca. "Bu iş sizde çocuklar." "Emredersiniz komutanım!" Çıkınca Kartal konuştu. "Tarık, Hakan siz ikiniz albayın bahsettiği gaziyi alıp geliyorsunuz. Biz kodların onlara ulaşmasını engelleyeceğiz." Tarık ile Hakan aynı anda konuşmuştu. "Emredersiniz!" ... "Bu taraf temiz komutanım." Diye direktif verirken Oğuz da konuştu. "Bu taraf da temiz komutanım." Barbar "temiz." Barbar hep kısa ve öz konuşan biri olmuştu. Ama oturup dertleşebileceğin biriydi. O zaman açardı ağzını sayardı bir dolu laf. Dobra biriydi sözünü sakınmazdı asla. Temiz kalpli de biriydi. Çok dertleştik biz Barbaros ile. Selçuk "yerleştiriyorum komutanım." Kartal "dikkatli ol Barut." Etrafı inceledim iyice. Şehrin göbeğini seçmişlerdi. Bizim sivillerin arasında birebir çatışmaya girmeyeceğimizi bildiklerindendi muhtemelen. Fark etmezdi. Öyle ya da böyle engel olacaktık size. Selçuk yere uzanıp arabanın altına doğru girdi yavaşça. Elindeki bombayı dikkatlice yerleştirip çıkacaktı oradan. Buradan ayrıldıklarında peşinden gidecektik ama yetişemezsek diye bomba düzeneği yerleştirmiştik. Tabi araba değişmezlerse. Öfke damarlarımda kol geziyordu. Şuan istediğim tek şey o füzeleri başındaki kişinin münasip bir tarafına sokup orda patlatmaktı. İmkansız değildi. Yapardım. Ama mesleğimi yakmama gerek yoktu. Birini yok etsen türüyorlardı. Ben olduğum müddetçe hepsine engel olacaktım. Dışarıdan gören çıtı pıtı birşey zannederdi beni. Subayım ben Türk silahlı kuvvetlerine çalışıyorum dediğimde gülüyorlardı. Kimliğimi gösterene kadar. Ama mühim değildi. Geri çekilip yüzlerinde oluşan şaşkınlıkla karışık korkuyu izlemekten çok keyif alıyordum. Göründüğüm gibi çıtı pıtı birşey değildim çünkü. Bordo bereliydim ben. Özel olarak eğitilmiş, zorlu sınavlardan geçmiş bir bordo bereli. Selçuk "geri çekiliyorum." Kapı tarafını kontrol ettim. Kimsenin ruhu duymadan yerleştirip geri çekilmişti Barut. Daha ailemle vakit geçirecektim. Kartal abi sabah gelelim demişti sözde. Şafak vakti görev çıkınca yattı tabi o da. Neyse. Şunları bi halledelim de. Yeni ailemizle vakit de geçiririz. Zaten Ali Sancar denen abi de sinirimi bozuyordu. Aşırı gıcık bir tiplemeydi ve ağzının ortasına bir tane çakma hissi uyandırıyordu. Asla şiddet yanlısı biri değildim ama hak da ediyordu yani şimdi. Sürekli laf sokmuştu millete ya. Sadrazamın sol ta- tarafı sanki. Tipik özel harekat polisi. Yalan yok silahımı çıkarıp vurasım gelmişti bi ara. Şahsi olsaydı yani sadece bana yapılmış birşey olsaydı tepkim zaten bu yönde olurdu eminim. Adamın öyle bir karakteri var ki. Neyse. Baran ve Kartal mesela hiç Ali abilerine benzemiyordu. İkisi de dünyalar tatlısı adamlardı. O kadar iyi davranıyorlardı ki bana. Hiç yabancılık çekmemiştim o evde. Annem ve babam zaten beni memnun etmeye çalıştılar sürekli. İki abim çok ilgiliydi. Zaten komutanımdan bunun aksini beklemezdim. Bir komutan için astları çok önemliydi. Hele astlarından biri kardeşiyse... bunu bana göstermeye çalışmıştı dün gece sürekli. Selçuk tekrardan mevzilendiğinde geriye onları beklemek kaldı. Feyzullah "komutanım içeri girip adamı alsak daha kısa yoldan halletmiş olmaz mıydık?" Bıkkınlıkla nefes verdim. "O arabada kıstırmamız gerekiyor hepsini Atmaca. Bir tanesi bile kaçarsa o füzeler sıkıntıya girer." Kartal "Siz disiplini elden kaçırdınız sanki beyler." Sırıttığını hissedebiliyordum. "Öyle değil mi Lal? Dönünce iyi bir eğitimi hak ettiler." Yüzüme bir sırıtma peydah oldu. "Haklısınız komutanım. Ettiler. Hatırlatın da biraz oyun oynayalım beyler dönünce." Hatırlatırlarsa niye hatırlattın lan der döverdim. Susarlarsa ben hatırlar, niye hatırlatmadınız diye daha çok döverdim. Her türlü o dayağı yiceklerdi. Feyzullah "sıçtık." Oğuz "senin ben kafanı si- pardon komutanım." İyi bir fırça çekerdim de görevdeydik şuan. Ama dönünce Kartal binbaşının -kendisi abim olur- söylediklerini burnundan getireceğini biliyorum. Kartal "Aferin Geveze. Böyle devam edersen aldığın cezalarla terminatör yapacağız seni." Oğuz "Emredersiniz komutanım." "Hareketlilik var komutanım. Çıkıyorlar." Barbaros "araç hazır bekliyor. Bu taraf temiz komutanım, gelebilirsin." Ben ve Feyzullah bina tepesinde mevzilenmiştik. Diğerleri askeri aracın etrafında bekliyordu. Selçuk ve biz ikili binayı gözetliyorduk. "Takibi bırakmayın." Feyzullah a baktım. "Çekiliyoruz." Başını sallayıp geri çekildi. Takip ettiğimiz adam yanında korumalarıyla arabaya doğru ilerlemişti. İki tane araba vardı. Sıra istihbarattan bir arkadaşımızdaydı. Yürüdü yürüdü ve adama çarptı. Eline bir takip cihazı vermiştik. Hızlıca cebine atmıştı. Dudaklarından anladığım kadarıyla özür diliyordu çarptığı için. Sırıttım. Ona özürler sıralarken içinden sövüyordu muhtemelen. Ezgi yi severdim birkaç defa bize yardımcı olmuştu görevlerde. Hayalet gibiydi her işi başarıyla tamamlamasının yolunu bulurdu. Adam bozulur gibi olsa da Ezgi gibi güzel bir kadın ona çarpınca toparladı kendini. Problem değil gibisinden birşeyler söyledi ve arabaya bindi. "Kuş yuvada." Araba hareket edince hızlıca yerimden kalktım. Aşağı inmiştim koşar adımlarla. Timin bulunduğu araca gidip içeri bindiğimde hareketlenmişti. Kartal "Hızlıca yolları tara Oğuz. Muhtemelen ova yoluna girecekler. Olası yol haritasını oluşturalım." "Böylece önlerine çıkıp direkt alabiliriz." Arabayı yerinden çıkarıp çıktık yola. Peşlerine düşmüştük. Karnımda bir ağrı vardı. Ara ara nefesimi kesecek kadar yükseliyordu. Şuan olduğu gibi. Omzumda bir el hissettim acıyla öne doğru eğildiğimde. Parfümünden anladığım kadarıyla Barbaros du bu. "Komutanım? İyi misin?" Toparlamaya çalıştım kendimi hızlıca. Kartal "Laçin?" "İ-iyiyim." Kartal "Yalan söylediğini anlayabiliyorum neyin var söyle." "Kasıklarım! Çok ağrıyor." Yavaştan dindi ağrım. Barbaros "komutanım göreve devam edemezsiniz böyle." Endişelenmişti. "İyiyim Barbaros. Ani giriyor böyle." Dinmişti ama hala belli ediyordu kendini ağrı. Oğuz "komutanım yolu bulduk. 5 dakika içerisinde önlerine çıkacağız." Kartal abim sonunda bakışlarını benden çekti. "Hazırlanıyoruz." Bana döndü. "Neresi ağrıyor tam olarak?" Hareket ettikçe yoklayan ağrının olduğu bölgeyi gösterdim. Ercan "komutanım apandisit olabilir. O bölge orası çünkü." Siktir. Eğer öyleyse ameliyata alınmam gerekirdi ve bu en az 1 hafta istirahat demekti. Mesleğimden en az bir hafta uzak kalacaktım. Barbaros "O zaman çok acil hastaneye gitmesi gerekir." Kartal "abicim," dediğinde ortama bir sessizlik hakim olmuştu. Bilmiyorlardı tabi abim olduğunu Kartal ın. "Dayanabilecek misin?" Bir dakika o abicim mi demişti bana? Ne kadar hoş bir kelimeydi. Kardeş olmak... Başımı salladım. Hafiflemişti. "Hafifledi. Ara ara giriyor zaten." Kartal "O zaman biraz daha dayan. Operasyonu hızlıca tamamlayıp yetiştireceğiz seni." "Acele edersek başarısızlıkla sonuçlanır komutanım. Halledelim, gideriz." Araba acı bir frenle durdu. Ani durmanın şiddetiyle sarsıldı araç. Oğuz "İşte geliyorlar." Kartal "çabuk çıkıp mevzilenin!" Barbaros un yardımıyla bende çıkmıştım arabadan. Beni arkada güvenli bir kısma götürüp uzanmama yardımcı oldu. "Zülal," Soğuk soğuk terler boşalıyordu alnımdan. "Dayan biraz daha lütfen." Eli yanağıma gitti. Hafifçe okşayıp çekildi. "Ayrılma buradan." Başımı salladım. Kendimi hiç iyi hissetmiyordum. Yanlarına gidip sıkmaya çalışsam muhtemelen yük olmaktan başka bir işe yaramazdım. Gittikçe sanki daha kötü oluyordum ben. Başta böyle değildi hafif hafif geliyordu. Kartal "Barbar, Lâl in yanından ayrılma." Yanıma çöktü. "Emredersiniz." Zorlukla kulaklığa tıklayıp konuştum. "Komutanım ben iyiyim. Barbaros yardıma gelsin." Kartal "emrimi ikiletme üsteğmenim." Barbaros "su vereyim mi? Zülal çok kötü görünüyorsun korkutuyorsun." "İyiyim. Sadece benimle konuş. Yoksa bayılacağım." Bayılmak üzereydim. Çok zor tutuyordum kendimi. Barbaros "Kartal komutanım arabada sana Laçin dedi. Neden?" "Küçükken kaçırılmışım ya. Gerçek ailem bu ismi koymuş bana." Barbaros "nasıl yani? Kartal komutan ve sen?" Sırıttım. "Evet. Abim, Kartal Turhal." Barbaros "ciddisin?" Sivil değildik ama bir anda resmiyeti bırakmıştık. Dert etmedim. Barbaros ile çok fazla ast üst ilişkimiz yoktu. Hatta direkt tim ile birlikte yoktu. Hepimiz abi kardeş gibi olmuştuk. Barbaros da hep abi gibi yaklaşmıştı bana. Hep derdimi dinlemişti yardımcı olabiliyorsa yardım etmişti. 29 yaşındaydı zaten. Askerliğe geç başladığını biliyordum. Yoksa büyük ihtimalle benden üst rütbede olurdu eminim. "Ciddiyim barbar. Meğersem gerçek ailem komutanımızın ailesiymiş." Gözüm yavaştan gidiyordu. Barbaros "Zülal sakın salma kendini." Silah sesleri kesilmişti. "Bak kesildi sesler. Bitecek ve gideceğiz birazdan." Ne kadar süre orada kaldık bilmiyorum. Sesler bir ara yine başlamıştı ama en sonunda sustuğumuzda havalandığımı hissetmiştim. Barbaros beni kucağına almıştı. "Dayan biraz daha Lâl, yetiştireceğiz seni." Arabaya binince hareket etti hızla. Kartal "Laçin? Hadi güzelim aç gözlerini de bana bak." Ona bakmak için zorladım kendimi. "A-abi?" Kartal "hıhım. Buradayım ben. Hastaneye götürüyoruz şimdi." "Abi canım çok yanıyor." Barbaros un elleri saçlarımda dolanmaya başlamıştı. Ercan "apandisit ağrısı çok kötü bir ağrı komutanım. Canının yanması normal ama kendini kaybetmesi normal değil." Feyzullah "Oğuz hızlı sür şu arabayı!" Kapatmamak için çok zorladım gözlerimi. Kartal "Tamam bak ben buradayım. İyi olacaksın tamam mı?" "Ailemiz üzülmesin, ona anlat tamam mı?" Ölecekmişim gibi hissediyordum. "Ölecek miyim?" Kartal "O nasıl söz güzelim? Ölmeyeceksin." Daha fazla dayanamamıştım. Son hatırladığım Barbaros un saçlarımda dolanan elleriydi. Zülal i, yani Laçin i en acilinden hastaneye yetiştirdiklerinde acil ameliyata almışlardı onu. Bir manga asker ameliyathane kapısında bekliyordu timin yardımcı komutanını. Bir anda nasıl bu hale düştüğünü hepsi merak ediyordu. Kartal başta regl ağrısı sanmıştı. Ama çok kötü olduğunu görünce anlamıştı bir sorunun olduğunu. Ailesini aradı Kartal. Kızlarının ameliyata alındığını anlatırken onu dinleyen annesi çok kötü olmuştu. İnci hanım zaten çok hassas bir kadındı. Polat bey daha dik durabiliyordu böyle olaylarda. Barbaros "lütfen Zülal," diye mırıldandı. "Lütfen sağ salim çık daha anlatacaklarım var." Doktor en sonunda çıktığında doğruldu hemen İnci hanım. "Doktor bey neler oluyor kızım iyi mi?" Doktor boğazını temizledi. "Apandisi patlamak üzereyken getirmişsiz. Ameliyatla alıp temizledik, birazdan odaya alırız. Bugünlük kendisini misafir edeceğiz. Yalnız hanım kız çok güçlü çıktı. İlaçlarla birlikte bu süreci de kolaylıkla atlatacaktır, iyi günler." . . . . |
0% |