Yeni Üyelik
11.
Bölüm

¹⁰| Harun

@meysak

'Ben her gün dağda kelebek avlıyorum.'

...

"Takip ediliyoruz."

"Ne?"

Elçin "arkada beyaz bir panelvan dolaşıyor çıktığımızdan beri. 06 AS 454"

Telefonumu elime alırken yandaki aynadan kontrol ettim arkayı. Elçin in söylediği araç tam arkamızdaydı. Rehberime girip polisi aradım hemen.

"Ben TSK mensubu üsteğmen Zülal Alakuş. Cumhuriyet savcısı Elçin Turhal ile birlikteyim. Sıhhiye ye bağlanan ana yolda takip ediliyoruz. Derhal bir destek istiyorum."

Açan kişi konuştu. "Aracın plakasını görebiliyor musunuz üsteğmenim?"

Plakasını verdim hızlıca. "Beyaz bir panelvan." Karşı taraftan söylediklerimi yazdıkları için tıkır tıkır sesler geliyordu.

Açan kişi "size en yakın birim yola çıktı üsteğmenim. Siz sakince yola devam edin, yolunuzdan sanmayın. Konumunuzu tespit ettik, birimlerle paylaşıyorum."

Kapatıp kenara attım telefonu.

Elçin "biraz hızlanıyorum."

"Hayır. Takip ettiğini fark ettiğimizi anlamasın normal seyrinde yürü."

Elçin "O dibimize giriyor yalnız."

"Pekala, işler çirkinleşecek gibi."

Elçin "Kim bunlar ya?"

"Bilmiyorum ikiz. Benim hayranlarım çok da seni bilemem."

Elçin "benim düşmanım yok ki..."

TSK ve ceza muhakeme mensubu iki kişi elbette ki en iyi hedef olurdu.

Bir silah sesi duyuldu ve ardından kurşunlar havada uçuşmaya başladı.

"Siktir!" Kafamı eğdim.

Elçin "Zülal ateş açtılar bize!" Gerçekten mi?

"Farkındayım!" Torpidodan silahımı aldım hızlıca.

"Nerde kaldı bunlar?" Camlarımızdan biri patladı. "Dikkat et!"

Elçin "Ali abimi ara!"

Onun telefonunu alıp Ali abimi buldum hemen. O da ilk çalışta açmıştı. Daha ben konuşmadan direkt "geliyoruz 1kilometre arkanızda takipteyiz," dedi. Telefonun ardından tam arkamızdan açılan ateşin sesleri geliyordu.

Sırıttım. "Başlasın o zaman eğlence abicim."

Ali abi "dikkat edin." Kapattı.

"Arkamızdalar." Silahımın emniyetini açtım. "500metre ileride yol kenarında yan bir şekilde dur."

Elçin dediğimi yaptı. Yan dönen araba bize barikat olacaktı. Arkadaki beyaz araç durduğunda içinden çıkan bir sürü adam ile ağzımdan yine bir küfür kaçtı. Kimdi bunlar niye bize ateş açılmıştı? Teröristlerdi herhalde.

"Hedeflerinde ya sen varsın ya ben."

Elçin silahını sürdü hızlıca. "Hadi canım gerçekten mi? Ben Söz dizisinden Agah sandım."

Güldüm. "Ateş altındayken ne kadar esprikliyiz?"

Elçin "bu uğradığım ikinci saldırı güzelim."

Abimler onların etrafını sararken kaçanları hedef aldım o sırada. "Ben her gün dağda kelebek avlıyorum bebeğim." Kelebek... piyade tüfekleriyle.

Bir tanesini bacağından vurup indirirken dibimden arabanın vurulmasıyla mevzime geri döndüm. Ateş kesildiği an çıkıp birini daha vurmuştum. İt sürüsü gibi çoğalıyorlardı. O an fark ettim bir değil iki araç olduğunu. Mevzime dönüp şarjörü çıkardım. 3 mermim kalmıştı.

Kaçmaya çalışan adam için bir, saklandığı yerden beni vurmaya çalışan kişi için iki mermi. Bir tanesi hedefini kaçırmıştı ama ikincisi tam alnının ortasından.

Mahşer yerine dönen yeri beş dakika içerisinde temizlemişti polisler. Yarısı ölürken yarısını ele geçirmeyi başarmıştık. Eh, bunlar bizim için yeterdi. Tabi bir bok biliyorlarsa.

Ali abi "Siz iyi misiniz?" Gözlerinde bariz bir korku vardı. İkimiz üzerinde dolaşıyordu gözleri. Eşi geldi aklıma. Terör saldırısında kaybetmişti ya bizim de öyle ölmemizden korkuyordu sanırım.

Elçin sıkıca sarıldı abisine. "Çok korktuk abi."

Benim için değil, Elçin için korkmuştum. Koruyamayacağım diye. Ali abi de böyle mi hissetmişti eşinin yanında?

Ali abi rahat bir nefes verip alnından öptü Elçin in. Sonra bana döndü. "Bende çok korktum size birşey olacak diye."

"Son bir mermim dahi olsa ordan sıyırmanın bir yolunu bulurdum ben Ali abi, merak etme."

Dediğime güldü. "Ona ne şüphe."

...

"Hala araştırıyoruz Zülal."

Albay ile konuşuyorduk. Tabura gelmiştim sabahın ilk ışıklarında. Daha fazla duramazdım evde hiçbir şey yapmadan. Hoş, burada da bana hiçbir şey yaptırmayacaklarına emindim ama en azından bizimkilerden haber alınırsa anında öğrenebilirim diye düşünmüştüm.

"Komutanım." Diye yanımıza gelip selam duran teğmen e baktım. "Kasırga geri dönmek üzere helikoptere giriş yaptılar."

Albay "tamam teğmenim sağolun."

Teğmen "Siz sağolun." Dedi ve gitti.

Komutandan izin alıp bende çıkmıştım bahçeye. İçimde kötü bir his vardı. Nedenini bilemediğim bu his kötü birşey olacakmış gibi hissettiriyordu bana. İçim içimi yiyor gibiydi.

Kısa bir etrafı süzdüm. İlerideki çardakta askerler oturuyordu. Kendi aralarında konuşup gülüşüyorlardı. Buradan mutlu gibi görünüyorlardı. Bahçede birkaç kişi de öyle yürüyordu. İki asker geçti önümden bana selam durup. Gülümsedim. Hepsi aslan gibilerdi maşallah. Rabbim ayaklarına taş değdirmesin.

Helikopter sesini duydum o anda. Uzaktan gelen bir helikopter. Bizimkilerdi bunlar. Ayağa kalktığımda acıyla inlemem bir oldu. Bir tane uzman gelip koluma girmişti. "İyi misiniz komutanım?" Dedi.

Derin bir nefes alıp sakinleştirmeye çalıştım kendimi. Ani hareket etmemem gerekiyordu.

"İyiyim, sağol."

Uzman "siz sağolun komutanım." Koluna iki defa patpatladım. Yanımdan ayrılınca sağ taraftaki açıklık alana yürüdüm bu sefer sakince. Helikopter iyice yaklaşıyordu. Hafif hafif alçalmaya da başladı. Albay da gelmişti o sırada yanıma. Önümüzde biraz ileride duran helikopter kapısı açıldı ve bizimkiler içinden çıkmaya başladı. Tarık, Ercan, Selçuk, Hakan, Feyzullah, Oğuz, Barbaros ve abim... hepsi sıraya girip önümüzde dururken benim yaptığım gibi hazır ola geçtiler.

Abim "Kasırga timi 6 Astsubay, 2 subay zayiatsız bir şekilde geri dönmüştür komutanım!"

Çok şükür.

Ama başarıyla tamamlanmamıştı. Adamı yakalayamamışlardı. Tekmilinde başarılı bir şekilde dememişti.

Albay "Rahat! Kartal benimle gel."

Kartal abim başını aşağı yukarı eğip "Emredersiniz komutanım!" Dedi.

Albay yanımızdan gidince bana döndü. Ardından sıkıca sarıldı. "Dönerken aldım haberini. Saldırıya uğramışsınız."

Başımı salladım ona karşılık verirken. Time geçen gün öz kardeş çıktığımızı açıklamıştık ama yine şaşkınlık nidaları duyuyordum.

"Merak etme boşa çıkan sadece bir adet mermim var." O da olmaması gerekiyordu ama hava yağmurluydu ve elimde tüfeğim değil beylik tabancam vardı.

Feyzullah "komutanım iyi misiniz?"

Ercan "buldunuz mu saldıranları?"

"Araştırılıyor hala." Abimden ayrıldım. Fena şekilde barut kokuyor oluşu canımı görev çektirmişti. "İyiyim çocuklar sağolun."

Tarık "aman komutanım size birşey olmasın da."

"Üç beş kişi saldırdı diye korkacak değiliz evelallah!" O sırada iki arabadan çıkan sürüyle terörist.

Oğuz güldü. "Yaşayın be komutanım!"

"O zaman," diyip boğazımı temizledim ve ses tonunu yükselttim. "Kasırga, doğru karagaha." Onları teçhizatları ve üzerindekileri çıkarsın diye içeri göndermiştim. Barbaros u durdurdum.

"Emanetlerini bıraktıktan sonra yanıma gelir misin? Şu köşede olacağım konuşmamız gerek."

Barbaros "beş dakikaya yanındayım."

Barbaros söylediği gibi tam beş dakika sonra yanıma gelmişti. Bana iyice yaklaştığında banktan kalktım. Sıkıca sarılmıştık birbirimize.

"Çok özledim."

Barbaros "Bende. O kadar özledim ki Zülal yemin ediyorum çatışmanın ortasında kokun burnuma taşındı."

Gülümsedim. "Dikkat et de."

Barbaros "merak etme."

Banka oturdum. O da benim yaptığımı yapmıştı. Görev kıyafetleri hala üzerindeydi ama bağlı olduğu kemerleri çıkarıp gelmişti. Kamuflaj içinde oldukça kudretli durduğunu söylememe gerek yoktu sanırım.

Barbaros "saldırıya uğradığınızı duydum. Nasıl oldu o?"

"Bilmiyorum. Kına gecesinden dönüyorduk Elçin ile birlikte. Takip edildiğimizi fark ettik. Polisler yarısını yakalayabildi ama hiçbiri daha konuşmadı. Ya çok ustalar yalan söylemekte ya da gerçekten birşey bilmiyorlar."

Barbaros "mutlaka bir isim verirler bekleyelim bakalım. Çok birşey bildiklerini sanmıyorum ama onları organize eden adama götürebilir bence."

"Bende öyle umuyorum."

Barbaros "Pekala bunları geçelim şimdi. Senin aklında başka sorular var." Anlamıştı. "Neler oluyor söyle bakalım."

"Geçmiş Barbaros. O günden beri kafamı karıştırıyor."

Barbaros un gözleri titredi. "Benim geçmişim mi?"

Başımı salladım usulca. Yanlış birşey söylemekten ölesiye korkuyordum. "Kaç yıldır tanıyorum seni. Bir süredir de sevgiliyiz. Ama ben geçmişini bilmiyorum. Birşeyler saklıyorsun ve ben artık o sakladıklarını bilmek istiyorum."

Barbaros "bunları sonra konuşsak?"

Başımı sağa sola salladım. "Ben şimdi konuşmak istiyorum."

Barbaros "Pekala. Bana bi yarım saat verir misin? Duş alayım üzerimdekileri çıkartayım sende çıkart, dışarı çıkalım. Sakin bir yere geçip konuşmamız daha iyi olur. Yaşarken kolay olmayan şeyleri kolaylıkla anlatamam zaten."

"Tamam."

Odama geçip hızlıca üzerimdeki üniformayı çıkarmıştım. Zaten terleyecek birşeyler yapmadığım için duş almama gerek kalmamıştı. Günlük kıyafetlerimi giyip çıkmıştım. Kartal komutanımın odasının yolunu tuttum sonra. Kapıyı hafifçe tıklatıp gel komutuyla girdim içeri. Tek başınaydı.

"Nasılsın?"

Kartal gülümsedi beni görünce. "İyiyim sen nasılsın?"

"İyiyim abi."

Gülümsemesi daha da büyüdü. "Abi diyen dillerine kurban olurum ben senin."

Gülmüştüm istemsizce. "Deme öyle. Neyse. Ben çıktığımı haber vermek için gelmiştim. Bu akşam gecikebilirim."

Kartal "bir yere mi gidiyorsun." Doğrulup kollarını masaya yasladı. "Önce sanki başka birşey demen gerekti bize."

"Ne gibi?"

Kartal "Barbaros ile aranda ne var? Bahçede gördüm sizi." Kaşları çatıldı.

"Şey..." utandığımı hissediyordum. "Birkaç gün önce sevgili olduk."

Kartal "Peki bunu niye kimse bilmiyor? Özellikle ben?"

"Söylemek için fırsat bulamadım ki."

Kartal "öyle mi küçük hanım?"

27 yaşında üsteğmene küçük hanım demeniz hoş muydu sayın binbaşı?

"Öyle."

Kartal "benim komutanın olmamı geçtim, abin olarak bilmek isterdim. Bak, 27 yaşında aklı başında askersin. Bu yaşına gelmiş birini zaten kimse kısıtlayamaz. Her ne kadar öz kardeşim de olsan bunun için laf etmek düşmez kimseye." Derin bir nefes aldı. "Eğer mutluysan desteklerim. Ama şunu bil, eğer seni üzerse parçalarım onu askerim falan dinlemem."

Güldüm yine. "Merak etme abicim. Barbaros beni üzmez."

Kartal "O ya da bir başkası fark etmez. Sen bizim biricik kız kardeşimiz oldun. Ben senin mutluluğunu istiyorum. Bunca yıl nasıl yaşadın hangi acıları göğüsledin bilmiyorum ama bu saatten sonra yalnız değilsin."

Ayaklandım. "Teşekkür ederim. Bu akşam onunla çıkacağım ama erken gelmeye karar verirsem ararım."

Kartal "akşam evinde kalmayacak mısın?" Düzelen kaşları tekrar çatılmıştı.

"Biliyorsun bir süredir doğru dürüst görüşemiyoruz. Bu akşamı ona ayırmak istiyorum."

Kartal abim ikna olmuş gibi durmasa da daha fazla birşey söyleyemeyeceğinden yalnızca "dikkat et kendine abicim," diye uyarıda bulundu.

"Ederim."

Odadan çıkıp bahçeye ilerlediğimde telefonum çalmaya başladı. Elçin di arayan.

"Efendim ikiz?"

Elçin "bize saldıran kişilerin başını bulduk ikiz." Savcı olarak soruşturmayı yürütme yetkisini direkt kendi üzerine almıştı.

"Ee kimmiş?"

Elçin "Harun Dinçer."

"Dinçer?"

Ne olur soyadı benzerliği olsun Allah ım yalvarırım.

Elçin "evet. Barbaros un babası Harun Dinçer."

.

.

.

Neler oluyor mitat? 1k olmamıza yaklaşık 17 kişi kalmasının şerefine bugün bir bölüm daha geldiiii yazar çıldırmış olmalı.

Nasıldı bölüm? Sizce neler olacak? Bu kadar kolay bir kavuşma sinirimi bozdu bende biraz aksiyon yaratalım dedim dömxödöxl

Neler görmek istersiniz diğer bölümde?

Loading...
0%