@meysak
|
'Sobalı bir ev, Barbaros, şirin mi şirin komşular...' ~ "Günaydın sayın savcım." Elçin e sıkıca sarıldım o sırada. Yatağımdan kalktığım gibi rlimi yüzümü yıkayıp çıkmıştım odamdan. Elçin "size de günaydın üsteğmenim." Derken karşılık verdi sarılmama. "Kıskanıyorum ama." Baran abiydi bu. İkimize birden sarılmıştı arkamızdan gelip. Başımıza birer öpücük kondurup ayrıldı bizden. Yüreğim sıcacık oldu. Aile saadeti bu olsa gerekti. Bana o kadar iyi geliyordu ki. Ben üsteğmen Laçin Zülal Turhal. Cesur, korkusuz, kanı deli akan subay. Benim hayatımda timimden başka kimse yoktu daha geçen güne kadar. Anneme baktım. Bana gülümseyerek bakıyor sonra yanındaki Elçin e dönüyor birşeyler anlatıyor. Yüzüme bir gülümseme peydah oldu. Gözlerim bu sefer Baran abimi buldu. Aynı gülümseme onda da vardı. Elçin e sataşıyordu arada okları beni buluyordu. Ali abim Yağmur un tabağına birşeyler koymaya çalışıyordu habire. Yağmur da inada bindirmiş koydurmuyordu birşey. Babam... çok meşgul bir adamdı. Oturup doğru dürüst muhabbet edememiştik pek. Kırgınım biraz da ona. Sanki istemiyormuş gibi hissediyordum. Kartal abim yoktu, karargaha gitmişti. Sabah çok erken saatlerde eğitime başlardık hamlanmamak için. Bizim tim biraz boşladın mı hemen gevşeyiveriyor. Hele Oğuz ve Feyzullah... illallah ettiriyor insanı. Ama kim ne derse desin hepsi on numara adamlardı. Aslanlarım benim. Bir ailem daha vardı artık. Mutluydum. Ama korkuyordum. Herşeyin bozulacağı düşüncesi beynimi yiyordu sanki. Barbaros ile aram iyiydi. Ailem ile aram iyiydi. Sağlığım her geçen gün iyiye gidiyordu. Baran "huhu, daldın." Düşüncelerimden sıyrılmıştım hızlıca. Baran abim... siyah tişörtü ve aynı renk kot pantolonu ile karşımda çok yakışıklı görünüyordu. Kumral saçlı mavi gözlüydü Baran abim. Abim ya. Benim abim! "Düşünüyordum abi." Abi dememle gülümsemesi genişlemişti. Annem "size söylemem gereken birşey vardı." Anneme döndük hepimiz. Elçin "ne oldu annecim?" Annem "kuzeniniz var ya, dayının oğlu Üzeyir. O evleniyor bugün akşam da kınası var. Oraya gideceğiz." Ali abi "benim neden haberim yok anne?" Elçin "anne ya bugün mü söylenir bu?" Annem "ay ne bileyim tamamen aklımdan çıkmış. Şimdi kardeşim story atınca gördüm." "Bende mi dahilim?" Annem "e bir zahmet güzel kızım. Hilal i de arayın gelin görümce ortalık çatlatacaksınız. Görsün elalem Turhal ailesini." Baran "sevgilimi bu işlere karıştırmasanız mı?" Annem "hiç konuşma sen." Acaba ne zaman evlenmeyi düşünüyorlardı? Merak etmiştim şimdi. Bildiğim kadarıyla ciddi düşünüyorlardı. Elçin dürttü beni. "İkiz ne giyeceğiz?" Omuz silktim. Baran "ondan önce ilaçların var üsteğmenim. Çabuk ilaçlarını al." "Emredersiniz komutanım!" Derken gülüyordum. İlaçlarımı zaten yanımdaydı kahvaltıdan hemen sonra içeyim diye almıştım. Ali abi "benim bugün emniyette olmam lazım. Size iyi eğlenceler." Elçin "merak etme abicim biz Yağmur u alırız." Annem "hazırlanın da kahvaltıdan sonra alışverişe çıkalım." Baran "ben gelmiyim annecim." Annem "kızlarım ile çıkacağız zaten." Elçin e döndü. "Kız sen hala Hilal i aramadın mı?" "O zaman bende odama çıkayım. Duş alacak vaktim var değil mi?" Annem "Tabi güzel kızım. Al duşunun rahatla." Baran abim de kalktı benimle. "Odama gelir misin önce? Bandajını yenileyelim su almaması gerek dikişlerin hala taze biliyorsun." "Tamam." Onun odasına gitmiştik sessizce. Beni yatağının ucuna oturturken o dolabından bir çanta çıkarmıştı. Usulca yanımdaki yerini alırken giydiğim kazağın eteklerini kaldırdım sol elimde. Boştaki elimi de arkamdan yatağa yaslayıp hafifçe geriye çıkmıştım. Baran abimin daha rahat işini yapabilmesi için. Baran "tentürtiyot biraz yakabilir." Gülmemek için kendimi tutmuştum. Ben zaten en derinden öğrenmiştim onun sızısını. Artık işlemiyordu bile bize. "Sorun değil." Dikişleri ve etrafını olabildiğince yumuşak temizlemişti gazlı bezle. Ama bir an duraksadı. "Bu," dedi kasıklarımdaki kesiği göstererek. "Tam kasıklarında..." Hiçbir şey söyleyemedim. O da üstüne düşmedi. Temizleyip bant yapıştırdığında bende kalkıp çıktım odasından. Afallamış gibi görünüyordu. Anlamış mıydı? Doktordu o. Muhtemelen anlamıştı. ... "Kızım şunu da dener misin?" Diye soran anneme döndüm. Kocaman gülümsemesiyle bana bakıyordu. Elinde pastel yeşil askılı bir elbise tutuyordu. "Giyeyim tabi ya." Aslında benim rengim değildi ana modeli çok hoşuma gitmişti. Koyu yeşil olsaydı mesela asker yeşili gibi düşünmeden alırdım. Aldım elinden. Kabine doğru yürümüştüm direkt. Birkaç tane daha elbise seçmiştim denemek için. Barbaros ile konuşamamıştık bugün hiç. Sonra görevde olduklarını öğrenmiştim. Tim, terörle bağlantısı olan büyük bir uyuşturucu çetesinin peşindeydi. Demir denen bir adam vardı. Hem yönetiyor, hem üretiyor, hem de terör finansmanını sağlıyordu. Henüz bir bilgiye ulaşmamıştık. Adamın suratını gören ve bilen kimse yoktu. Gölge gibiydi ama aslanlarım bir bilgiye ulaşmasaydı göreve çıkmazdı. Muhtemelen bir ipucu yakalamışlardı... büyük bir ipucu. Önce kendi seçtiklerimi denedim. Pek hoşuma gitmemişti hiçbiri. Biri hariç. Annemin seçtiği pastel tonlarındaki yeşil elbise. Kabinden çıkıp aynanın karşısına geçtim. Elbise üzerimde o kadar güzel duruyordu ki. Kalçamda uzanan sarı uzun saçlarımı hafif geriye attım. Şuan tamamen bir bütün içerisindeydim. Yeşil bence benim rengimdi. Elbisenin üst kısmı hafif de bol geliyordu. Hem güzeldi, hem sargılarım görünmüyordu, hem de dar olmadığı için canımı yakmıyordu. Yaralarım hala tazeydi sonuçta. Zaten tamamen iyileşmem için daha çok yeniydi. Elçin "yuh be kızım çok güzel olmuş!" Dedi heyecanla. Gülümsedim. Annem "kesinlikle." "Bunun altına ne giyeceğim ki ben?" Hila "bence gümüş rengi ile patlatmalısın," diye önerisini sunduğunda Elçin lafa atladı. "evet! Ayak numaran kaçtı?" Numaramı söylediğimde gülümsemesi genişledi. "Bende tam da bunun altına uyacak bir ayakkabı var." Hilal "önü taşlı tek bant topuklularından mı bahsediyorsun? Efsane olur." "Hava soğuk değil mi ya? Açık topuklu falan donarım." Elçin "bebeğim mekan zaten kapalı alan. Güzelim elbiseyi spor ayakkabı giyip mahvetmeneizin vermeyeceğim." Asker postalları da olur muydu? "Peki öyle olsun." Aldıklarımızı poşetleri koydurup çıkmıştık. Mağaza annemin işlettiği bi tasarım mağazası olduğu için herhangi bir ücret ödememiştik. Bugün annemin tasarımlarını giyecektik yani üçümüz de. Dışarıda daha fazla oyalanmamak için en yakın restorantta yemeğimizi yemiştik. Baran abim de eşlik etmişti bize oradayken. Mağazadayken Hilal i aramıştı bizde yemek yiyeceğimiz için çağırmıştık çünkü. Yan yana o kadar güzel görünüyorlardı ki. Acaba bizde öyle güzel görünüyor muyduk? Biz doğru düzgün yan yana gelmemiştik ki bunu fark edelim. Barbaros... çok özlemiştim onu. Ne zordu asker yari beklemek. Ne zordu yüreği ağzında haber beklemek. Bir kez daha anladım geride kalanlar için ne zor olduğunu. Sonra aklıma benim de asker oluşum düştü. Sahi, bende askerdim değil mi? Yeni tanıştığım ailem ne düşünüyordu acaba? 2 oğlu da özel kuvvetlerdeyken ailesine katılan kızları da bordo bereli çıkıyordu. Nasıl dayanıyordu buna? Bir kez daha gurur duydum onunla. 3 çocuğunun vatan için ölümüne hizmet etmesi kolay değildi. Rabbim onlara, kimseye bu acıyı yaşatmasın. Rabbim tüm mehmetçiği, tüm askerlerimizi, vatana hizmet eden hepimizi korusun. Eve vardığımızda kınaya çok az bir zaman kalmıştı. O yüzden Elçin önce gelip bana makyaj yapmıştı. Sonra kendine makyaj yaparken bende hızlıca saçlarımı düzleştirdim. Ailemle ilk defa düğüne katılacağım için çok heyecanlıydım. Acaba iki roman havası oynar mıydık? Tabi efendim. Karnının acısından kolunu bile kaldırama sonra gel göbek at. Öf 1 hafta geçti üzerinden. 3 güne tabura geri dönecektim en nihayetinde. Oynardım mis gibi de. Saçımızı makyajımız hazır olduğunda elbiselerimizi de giydik. Dördümüz de çok güzel görünüyorduk. Baran ıslık çalarak "hey maşallah," diye bağırdı bize. Merdivenlerden inerken karşılaştığımız tepki bu olmuştu. Güldüm. Elçin "iltifat olarak alıyorum." Baran "almalısınız da zaten. Çok hoş görünüyorsunuz. Dördünüz de." Hilal onun yanına gidip koluna girdi. "Teşekkür ederiz." Baran "yok ben sizi tek başınıza gönderemem. Bende geliyorum." Annem "oğlum saçmalama." Baran "yok geleceğim. Bekleyin iki dakika gömleğimi giyip geliyorum." Yukarıya doğru koştu hemen sonra. "O ciddi miydi?" Elçin "Malesef Turhal erkekleri..." Annem "iki araçla gidelim o zaman. Ben Hilal Baran Baran ın arabasıyla gidelim. Siz ikiniz de birlikte gelirsiniz." "Yalnız ben topuklularla hiç araba kullanmadım." Elçin "merak etme ikiz ben kullanırım." O genel olarak topuklu ayakkabı kombinleri yapan bir kadındı. "O zaman benim arabayla gidiyoruz?" Başımı salladım. Baran gelince direkt arabalara atlayıp salona geçmiştik. Herkesin masası rezerve şekilde olduğundan bizi karşılayan kişi direkt masamıza götürmüştü. Masada bir çift daha vardı. Amcamızdı sanırım yanlış hatırlamıyorsam. Tokalaşırken amcam olduğunu hatırladım. Amcam "bizde yeni gelmiştik. Polat yok mu?" Diye babamı sordu. Annem "Onun çok önemli bir iş yemeği vardı. Bize yarım saat sonra katılacak abi." Amcam başını salladı. Gözleri beni bulmuştu. "Nasıl oldun kızım?" "Çok daha iyiyim her geçen gün iyileşiyorum. Siz nasılsınız?" Kıkırdadı. "Yakışıyor mu hiç yeğen. Amcanım ben senin siz falan ayıp oluyor." Yenge de güldü. "Zorlama kızı. Hazır hissettiğinde diyecektir." Yengem tatlı biriydi. O tipik yenglerden çok uzaktı. Bu arada o da annem gibi moda tasarım evi işletiyordu. Hatta bazen birlikte çalışıp ortak tasarımlar bile çıkarıyorlarmış. İki eltinin çok güzel anlaşması acayip hoşuma gitmişti benim. Ne yani birbirinin ardından dedikodu yapıp yüzlerine canım eltim demiyorlar mıydı? Birbirlerini fişfikleyip büyü yapmıyorlar mıydı? Demek ki yapmıyorlarmış. Ben benim eltim, görümcem var mıydı onu bile bilmiyordum. En kısa zamanda Barbaros u karşıma alıp konuşmalıyım bu durumu. Sakladığı ne var ki anlamıyorum. Yengem "Kızlar hadi," derken ayağa kalkmıştı. Elçin "ne oldu yenge?" Yengem "azıcık göbek atalım ya," derken olduğu yerde oynamaya başlamıştı bile. "Kös kös oturmayacağız herhalde." Annem güldü. Sonra o da kalkmıştı. Bende kalktım Hilal ve Elçin ile birlikte. Dünden razıydım zaten ben. Tam da birinin hadi kalkın demesini bekliyordum. Canım deli gibi oynamak çekmişti çünkü. Baran "dikişlerini zorlama." "Merak etme," diyerek samimi olduğunu düşündüğüm bir gülümseme sundum abime. Piste doğru yürürken etrafı kısa bir süzdüm. Turhal ailesi olduğu için miydi bu bakışlar? Yoksa yanlarında yeni bir kız, yani ben olduğum için miydi? Müziğin ritmine bırakmıştık kendimizi. Karagözlü çingenem çalıyordu. Of en sevdiğim... malesef karagözlüm yanımda değildi. "Mandalları saklamam kaybolursa aramam! Ben bi roman kızıyım gacolara yaramam!" Elçin bir güzel kıvırırken bana bakarak şarkıyı söylüyordu. Güldüm. Bana doğru eğilirken altına yapıştırılan parayla daha çok gülmüştüm. Baran abim Elçin in alnına para yapıştırdıktan sonra üzerimize saçmıştı birde. O da bize katılmıştı hemen ardından. Dışarıdan nasıl görünüyorduk acaba çok merak ediyordum. Yanımıza gelen geline dönüp gülümsedim ona. "Hoşgeldiniz, hoşgeldin hala," dedi. Annemle gelin öpüşüp selamlaştı biz oynamaya devam ederken. "Kızım da geldi, Laçin." Gözleri mutluluktan parlıyordu. Uzun kahve saçlarını salık bırakıp başına taç kondurmuş kuaförün elinden öpülmeli. O kadar güzel görünüyordu ki gelin hanım. "Çok mutlu oldum." "Bende. Çok memnun oldum." Gelinin adını bilmiyordum henüz. "Düğünden sonra evime beklerim. Tanışalım lütfen," dedi. "Mutlaka geleceğim." Annem "merak etme fıstığım ben getircem size." Gelin ile bizim kuzen olduğunu söyledikleri Üzeyir, yaklaşık 5 senedir anlaşıyorlarmış. Artık resmiyete dökmek istemişler. Ondandı bu samimiyeti. ... Yorulduğumu hissettiğimde masaya dönmüştük. Babam da gelmişti o sırada. Takı merasimi pasta derken sonlara doğru yaklaşmıştık. Uzun zamandır böyle eğlendiğimi hatırlamıyordum. Babamla da muhabbet etmiştik hatta. Sanki mahçup gibiydi bana karşı. Özellikle benimle muhabbet etmeye çalışıyordu. Babam "yalnız çok mutlu görünüyorlar, " derken anneni kolunun altına almıştı. "Allah bozmasın, maşallah." Annem "inşallah çık daha mutlu olurlar. Tıpkı bizim gibi." Gülümsedim. Mutluluğu gözlerinden okunuyordu annemle babamın. Bende bir ege kasabasına gidip eşimle birlikte orada sessiz sakin bir hayat kurmayı isterdim. Sobalı bir ev, Barbaros, şirin mi şirin komşular... Ama biz Barbaros ile bu planı kurabilecek bir mesleğe sahip değildik. Komşularımız bile askerdi bizim. Sakin bir hayattan oldukça uzaktık. Baran "artık kalksak mı? Zülal in ilaç vakti geliyor." Yorulmuştum gerçekten de. Hatta biraz ağrım da vardı. Babam "kalkalım. Ben bi Feyza ya bakıp geleyim siz geçin araçlara." Anneme döndü ve bi anahtar uzattı. "Benim arabam da seni bekliyor güzel karıcım." Annem de cilveyle kıkırdayıp anahtarı aldı. "Bekliyorum kocacım." Baran "ben daha fazla bu aşka maruz kalmak istemiyorum. Amca görüşürüz dikkat edin kendinize. Kübra ya da selam söyle." "İyi geceler hepinize." Annemleri geride bırakıp çıktık salondan. "Bugün çok eğlendim ya." Hilal "Bende." Baran "O halde binin arabalara. Bu gece burda bitmesin çorbacıya gidiyoruz." Elçin "evet, işte bu!" "Şuan o kadar iyi gelir ki... hay aklında bin yaşa abicim." Arabaya bindik hemen ardından. Emniyet kemerimi takmamıştım yine baskı yapıp canımı çok yaktığı için. Yola çıktık ardından. Baran abimleri takip ediyorduk biz de. Elçin "İyisin değil mi?" Derin bir nefes aldım. "İyiyim. Sadece... baban, yani babamız sanki bana soğuk gibi. Beni istemiyor gibiydi." Elçin "Babamın işinde büyük sıkıntılar çıktı. Başı o yüzden inanılmaz kalabalık. Bu yüzden bize de pek yakın değildi. Ama bugün mutluydu sanırım problemler çözüme kavuştu. Merak etme. Bugün sana karşı çok iyiydi." Sanırım biraz daha iyiydi bugün diğer günlere kıyasla. "Önümüzdeki günlerde göreceğiz." Elçin e baktım. Yüz ifadesi durgunlaşmıştı. "Ne oldu?" Elçin "takip ediliyoruz." "Ne?" . . . Neeeeğğğğ??? |
0% |