@meysak
|
'Kalbimi seninkinden ayırmanın bir yolunu bulamıyorum.' ... Ameliyatımın ardından 3 gün geçmişti. Bugün üçüncü gündü ve ben sonunda eve çıkabilecektim. Barbaros o günden beri gelmemişti. Annem "bir hafta boyunca bizim evdesin aksini kabul edemem." Baran "zaten çok tehlikeli yanında biri olmaması. Ordu evinde tek başına olman." "Tamam kabul. Sizde kalacağım." Annem rahatça bir nefes verdi. "Oh. Evimizde doktor da var birşey olursa hemen müdahale eder." Güldüm. "Hiç bu kadar üzerime düşülmemişti." Gülüyordum ama iki gündür kendimi hep çok kötü hissediyordum. Kalbim kırıktı. Barbaros un hiçbir suçu yoktu onun kalbi başkasını seçmişti. Ama benim kalbim de başkasını seven adamı. O kadın ne kadar şanslı olduğunu bilmiyor. Odada sadece annem ben, Elçin ve Baran abim vardı. Diğer herkes ya işindeydi ya da evinde. Annem "birazdan Ali gelir. Yavaştan aşağı inelim." Baran "ben taburcu işlemlerini hallederim anne." Annem oğlunun yanağından öptü. "Tamam annecim." Elçin in yardımıyla yatağımdan kalkmıştım. Her ne kadar üç gün de geçse karın bölgesi olduğu için hepsinden çok can yakıyordu. Alışık olmadığım şeyler değildi. Bunun da üstesinden gelirdim ben. Esir düştüğüm zamanlarda neler neler yaşamıştım ben. Bu vız gelirdi. ... Elçin "kızım hadi arabaya binip biraz gezeceğiz alt tarafı." "Elçin saat çok geç oldu." Elçin "hayır henüz gece yarısı değil." "Hem ben çok yorgunum dinlenmem gerekiyor." Ofladı. "Biraz turlayalım ne olur. Çok darlanıyorsun farkındayım. Sahil havası alıp döneceğiz sadece. Bak sıkı sıkı giyiniriz de üşümeyiz." Sessiz kaldığımı görünce devam etti. "Hem sen askersin bize birşey olmaz." Göz devirdim. "Yaralı bir asker." Bu kadar ısrar etmesini anlayabiliyorum. Kafamı dağıtmamı istiyordu. Üç gündür ruh gibi dolaşıyordum çünkü. İkiz olduğumuz için benim bu durumum onu etkiliyor muydu acaba? Sanırım etkiliyordu çünkü üç gündür o da mutsuzdu benim gibi. "Tamam çıkalım. Ama sadece 1 saat tamam mı? En ufak tehlike hissettiğimde döneriz." Elçin "Tamam merak etme. 1 saate döneceğiz." Yavaşça doğruldum yerimden. Hala canım yanıyordu yaralarım taze olduğu için. Dolaba yöneldim. İçinden kalın gri bir sweat çıkardım. Karnıma sık sık pansuman yaptığımız için crop atlet giymiştim o vardı üzerimde. Kazağı da üzerine geçirmiştim. Altımda eşofman vardı onu da hiç çıkarmadım. Silahımı alıp belimin arkasına yerleştirdim. Rahatsız duruyordu ama nasılsa arabaya binince çıkarıp torpidoya koyardım. Silahsız bir yere gidemezdim. Kimliğimi de cebime attım hızlıca. "Hazırım." Elçin zaten hazır gelmişti odama. Üç saattir çıkalım diye yalvarıyordu o halde. Elçin "tamam hadi çıkalım." Odamdan çıkarken telefonun ekranını açmıştı. Buradan göremiyordum ne yaptığını. Neyse. Annem bana en alt kattaki odalardan birini vermişti. Merdiven inip çıkmam zor olurdu diye. Salona geçtik. Elçin "arkadaşlar biz çıkıyoruz ikizimle biraz sahil turu yapacağız arabamla." Ali "bu saatte?" Kartal ayaklandı birden. "Hadi beraber gidelim. Ben sizi gezdiririm nereyi istiyorsanız." Elçin "hayır olmaz. Biz kız kıza gideceğiz. Sen varken dedikodu yapamayız ki abicim. Hem zaten sadece 1 saat dolaşıp geleceğiz." Ne çeviriyorsun sen be Elçin? Kartal göz devirdi. "İyi tamam." Bana döndü. "Silahın?" Sırıttım ve üzerinde ay yıldız işlemesi olan tabancamı çıkardım belimden. "Burda benim kızım." Kartal "İyi." Ali "Dikkat edin." "Sıkıntı yok bir avukat ve bir asker herşeyin üstesinden geliriz evelallah." Ali "ben uyarımı yaptım. Dikkat etmesi sizde." Elçin "ay tamam oyalamayın bizi." Evden çıkıp Elçin in olduğunu tahmin ettiğim lacivert arabaya yöneldik. Benimki ne alemdeydi acaba? Bayadır görmüyordum göz bebeğimi. Özlemiştim. Arabaya binerken dikişlerim sızlamıştı. Onları kontrol edip kemerimi taktım. Torpidoyu açtım. Silahımı belimden alıp yine Elçin in olduğunu tahmin ettiğim silahın yanına koymuştum. Cüzdanımı da içine atıp kapattım. Elçin in neden silahı vardı ki? İki özel kuvvetler mensubu abisi vardı. Muhtemelen onlar yüzündendir. Elçin "Barbaros ne alemde?" "Hala aramadı." Nefesim titrek çıktı ciğerlerimden. "Sanırım artık olmayacak duaya amin demeyeceğim." Elçin arabayı bahçeden çıkardı. "Belki korkmuştur." Ben korkak adam sevmem Elçin, diyemedim. "Umurumda değil. Barbaros benim için bitti." Elçin "bence konuşmalısınız." "Aramıyor bile. Ne konuşacağız? Bundan sonra timimdeki bir askerden başkası değil." Öyle olmak zorundaydı. Anlattığına göre gönlünü kaptırdığı başka bir kadın vardı. Benimle aynı özelliklere sahip sarışın bir subay. Elçin "sen öyle diyorsan." Öyle uslu uslu giderken anayola çıktığında bir anda fren yaptı. "Bana kızma sakın," der demez arabadan çıktı ve kapı daha kapanmadan içeri iri bir cüsse girdi. Barbaros? "Ne oluyor burada?" Tek kelime etmeden arabayı çalıştırdı. Gazladıkça gazladı. Hızı severdim ama Barbaros o kadar korkutucu duruyordu ki arabanın içinde gerilmeme sebep olmuştu. Ne yapmaya çalışıyordu bu adam? Sağa çektiğimiz gibi dövmem mi gerekiyordu illa? "Barbaros?" Barbaros "Hım?" "Ne yapmaya çalışıyorsun?" Barbaros "konuşmaya geldim." "Benim seninle konuşacak hiçbir şeyim yok Barbaros Dinçer." Ses tonum yüksek değildi ama ister istemez sert çıkmıştı. Zaten biraz da mizacım böyleydi. Barbaros "beni dinler misin önce bir? Bana konuşmam için biraz zaman ver." Hiçbir şey söylemedim. Kısa süre içerisinde de sahil kıyısına geldiğinde arabayı durdurup el frenini çekti. Ellerini direksiyona koyup başını direksiyona yasladı. Kendini, yani cümlelerini toparlamaya çalışıyordu sanırım. Bir süre sessizce öyle kaldık. En sonunda dayanamamıştım. "Barbaros bana biraz zaman ver dedin verdim. Sabaha kadar bekleyemem." Doğruldu. Gözleri beni buldu. Hafifçe yan dönmüştü. Gözleri dolu muydu onun? "Zülal özür dilerim." Kafam karışmıştı. "Neden özür diliyorsun?" Barbaros "Sana sevdiğim kadını anlatayım mı?" Canım yanmıştı. Sevdiğim adam bana sevdiği kadını mı anlatacaktı? Ne kadar dinleyebilirdim ki bunu? "Hayır," dedim ben de. "İstemiyorum." Barbaros "sevdiğim kadın o kadar güzel bir kadın ki Zülal. Sarı saçları mis kokusu var ya başımı döndürüyor." Gözleri iki gözümde dolaştı. "Hele o iki renkli gözleri." İki renkli gözleri... "Barbaros yapma." Gözlerim dolmuştu. "Ne olur." Ben gönül işlerine çok yabancıyım. Herşeyi kaldıran vücudum bunu kaldıramayacak gibi hissettiriyor. Barbaros "çok cesur bir kadın. Oysa o da cesur adamlardan hoşlanırmış. Ben gibi korkaklardan değil." Gözümden akan bir yaşı sildi. "Ağlama dayanamıyorum." "Barbaros... lütfen beni geri bırakır mısın?" Konuşursak ona zarar vermekten korkuyordum. Barbaros "O var ya... sanki ömrümde gördüğüm, duyduğum, okuduğum, düşündüğüm ne kadar güzel şey varsa hepsi bir yere toplanmış, sonra da bir çehresi olup karşıma gelmiş sanki. O kadar güzel ki anlatamam. Kelimelerim yetmez. O bana gecikmeden açıl demişti. Yapamadım. Korktum kaçtım. Zülal ben çok korktum ellerimden kayıp gider diye." Bendim o. Korkmuştu benden. Ben korkunç bir kadın mıyım? Niye öyle hissettirdim? Arabadan çıktı hışımla. Bende arkasından çıkmıştım soğuk havayı aldırmadan. "Barbaros yapma böyle. Ben bunları daha fazla dinleyip seni üzmek istemiyorum." Ağlıyordu. Bunca yıl dağ gibi karşımda dikilen adam şu an gözyaşlarını çekinmeden akıtıyordu. Canım daha çok yandı. "Zülal ben korkak herifin tekiyim. Ben senden uzaklaşamıyorum. Kalbimi seninkinden ayırmanın bir yolunu bulamıyorum. Ben geri geri gitmeye çalışırken adımlarım sana geliyor. Yapamıyorum. Uzak durdukça kafayı yiyecekmiş gibi hissediyorum." Tek kelime edememiştim. Ne diyebilirdim ki? Bende ona ilgi duyuyordum evet. Ama nasıl bir diyalog içine girilir bilmiyorum ki. Ben gerçekten çok yabancıydım. Barbaros "Sana deliler gibi aşığım!" "Niye gelmedin?" Sonunda sesimi bulabilmiştim. En başta sormam gereken şeyi sordum. Barbaros "yapamadım. Çok istedim ama yapamadım. Gelmek isterken bir yanım geri geri gitti hep." Hiçbir şey söylemedim. Barbaros u yakasından tutup kendime çektim ve dudaklarına yapıştım. O anın şokuyla geri çekilmişti benden. Şaşkınlığı gözlerinden okunuyordu. Ama hızlıca kendini toparladı. Elleri yanaklarımı bulurken benim yaptığımın aksine dudakları narince buluşmuştu dudaklarımla. Bu soğukta o kadar hoş gelmişti ki nemli dudakları. Kuru dudaklarım utandı onlar karşısında. Bir eli ensemi bulurken son bir kez sertçe emdi dudaklarımı. Beni göğsüne yaslamıştı ardından. Gözlerimden yaşlar akıyordu. Sebebini bilmediğim bir şekilde mutsuz muydum? Hayır. En kötü anımda bile dimdik durup bir damla yaş akıtmamış biri olarak duygularım şuan öyle bir tavandı ki... Barbaros "ben bu anı o kadar çok bekledim ki Zülal. Göğsümde dinleneceğin anı hayal edip huzur buluyordum hep." Kendimi geri çekip arabanın kaputuna yaslandım. Utancımdan yüzüne bakamıyordum. "Ne zamandan beri?" Barbaros da benim yaptığımı yaptı. "2 senedir." Barbaros un time ilk atanmasından beri... bu biraz beni korkuttu. Açıkçası nasıl hissedeceğimi bilmiyordum bu konuya karşı. Dile kolaydı iki sene. "Neden daha önce gelmedin?" Barbaros "mesleğimiz öylesine kutsal bir meslek ki Zülal. Ben ufak bir dalgalanmayla zarar görür sandım. Daha fazla içimde tutamadım ama. Kalbim artık daha fazlasını kaldıramadı." Derin bir nefes alıp devam etti, "özür dilerim 2 sene içimde sakladığım için. Ama seni temin ederim Lâl, sana asla kötü bir gözle bakmadım." Sustum. Yalnızca başımı hafifçe omzuna yasladım. O ise kolunu etrafıma dolayarak beni göğsüne çekti. Boştaki eliyle saçlarımı okşamaya başlamıştı. Parmaklarını sarı tutamlarda gezdirmek istediğini söylediği an yükseldi aklımın bir köşesinden.. Dileğini gerçekleştiriyordu. Gülümsedim. Bir anda huzur bulmuştum bu hareketinden. Rüya gibiydi sanki. Barbaros "Peki ya sen?" Anlamıştı benim de boş olmadığımı. "Senden bahsederken gözlerimin içi gülüyormuş öyle dediler. Meğersem senden hoşlanıyormuşum." Barbaros "Gerçekten mi?" Başımı salladım. "Senin başkasına gideceğini düşündükçe içimde anlamlandıramadığım hisler oluştu. Sonra bütün seninle konuşmalarım gözümün önünden geçti. Bütün parçaları birleştirince anlaması çok da zor olmadı." Barbaros "O zaman biz... Yani seninle ben?" "Galiba." Barbaros "Sevgilim diyebilir miyim?" "Tabi. Ama önce arabaya girebilir miyiz?" Ondan hafifçe geri çekildim. "Üşüdüm de." . . . Bölüm nasıldııı? |
0% |