@meysak
|
Elimdeki meyvesuyunun dibini höpürdetirken elimdeki telefondan arkadaşım Esna'nın attığı mesajları okuyordum. Kendi evime çıkmadan önce ordu evinde kalırken tanışmıştık onunla. Çok fazla yakınlık sevmezdim ama Esna'da şeytan tüyü vardı resmen. Ne ara dost olduk diye düşünmeyi bir kenara bırak ben numaramı ne zaman ona verdim bilmiyordum. Neyse yapacak birşey yoktu. Şunun şurasında 6 senelik bir dostluğumuz vardı. Şu saatten sonra atsan atılmaz, satsan satılmazdı. O askeriyede doktordu, ben de hava kuvvetlerinde yüzbaşı.
Esna: allahını seven ustume toprak atsin -henuz cok gencim -kizim ne oldu biliyormusun -toygar komutana olan askimi anlatirken -ona yakalandim -niye boyle seyler hep benim basima geliyor allahım
Parmaklarım telefon klavyesinde dolaştı.
Asi: Allah yazarken a harfini büyük yazmadığın için. Esna: baslama gene lutfen
Asi: yine* ayrıca şu harfleri türkçe yazar mısın diye daha kaç kez lütfen diyeceğim?
Esna: suanki konumuz omu???? -hem napayim ingilizce klavye kullaniyorsam -ingilizce biliyorum ve ingiliz arkadaşlarımla konusup duruyorum turkce klavye zor oluyor
Asi: bende ingilizce de dahil olmak üzere tam 5 dil biliyorum Esna biliyorsun değil mi?
Esna: ya bi dur kizim konumuz o degil -toygar komutana ne diyecegim ben
Asi: git ve yüzüne de aşık olduğunu.
Esna: tamam oyle yapacagimm -optum cok Deliydi bu kız. Umarım başına bir iş açmadan hallederdi. Toygar komutan kimdi tanımıyordum ama Esna harbiden çok güzel bir kızdı. En önemlisi çok güzel bir mesleği vardı. Başka ne isteyebilirdim ki? Ya doktor olmak, ya da asker. Bende hayatıma birini alacak olsam bu iki meslekten olurdu muhtemelen. Benim hayatımda kimse yoktu. Uçağım dışında kalbimde, aklımda kimse yoktu. Mesleğime olan bağlılığım etrafımda dolanan Deniz yüzbaşıyı bile görmememe neden oluyordu. Deniz diğer pilotlardan biriydi. Oldukça başarılıydı ama çok yanlış kişiye aşıktı. Bana. Onunla konuşurken kendimi çok rahatsız hissediyordum. Üzmekten korkuyordum çünkü. Hava kuvvetleri için çok değerli bir subaydı. Şahin... Bacaklarıma dolanan kedi dikkatimi kendine çekince gülümsedim kocaman. Bizim üssün kedisiydi Kirli. İsmi buydu evet. İsmi buydu çünkü Gri tüyleri vardı ve kendisi toprakta yuvarlanmayı çok seviyordu. Bu yüzden grup arkadaşlarımla ona koyduğum isim bu olmuştu. "Kirli," kucakladım onu. "Yine mi kirlenip geldin sen?" Kulağının altını kaşırken arkamdan bir ses geldi. "O hiç bırakamaz ki toprakta debelenmeyi." Deniz yüzbaşıya döndüm suratımı düz bir hale sokarak. "En sevdiği şey bu." "Öyle," dedi. "Oturmamda bir sakınca var mı?" Başımı sağa sola salladım. "Bende kahvaltımı bitirmiştim." Deniz "bir kahve içmemizin bir mahsuru var mı?" tam reddedecekken başını eğip üzgünce bana baktı. "Sadece bir kahve." "Pekala." Deniz hemen ayaklandı. "Bekle iki dakika hemen getiriyorum. Zaten hazırlatmıştım." ve gitti. Kabul edeceğimi bilerek kahve mi hazırlatmıştı? Geri döndüğünde Kirli kucağımdan atlayıp gitmişti. Kahve kupalarından birini bana uzattı "nasılsın?" diye sorarken. "İyiyim, ya sen?" Deniz "iyiyim. Yeni teğmenler geliyor, Fatih albay onlarla ilgilenmemi istedi. Son uçuş eğitimlerini bizden alacaklar haftaya biliyorsun" "Gerçekten mi? Kadın var mı aralarında?" Bizim filoda çok fazla kadın yoktu. Hatta hiç yoktu. Sadece benimle birlikte iki kişiydik ve diğer arkadaşım helikopter pilotuydu. Tek kadın F16 pilotu bendim. Deniz hevesle konuşmama gülümsedi. "Evet. Sadece bir tane ama oldukça istikrarlı. Gözlerinden ne kadar gözü pek ve cesaretli bir kadın olduğu anlaşılıyor. Tıpkı senin gibi." Pekala. Kabul etmeliyim ki Deniz oldukça yakışıklı bir adamdı. Gülümseyince daha da etkileyici oluyordu. "Bu o kadar güzel bir şey ki... Çok gurur verici." Deniz "havada olmak, vatanına hizmet etmek." Başımı salladım. Elim o sırada boynumdaki kolyeye gitmişti. Ucunda minik bir uçak bulunan kolye. Eskise de takmaya devam edecektim. Belli aralıklarla güvendiğim bir kuyumcuya götürüp temizlettirmeyi ihmal etmediğim için ilk günkü gibiydi hala. Gözüm gibi bakıyordum ona. Ben bugün bu üsste bulunuyorsam bu kolye sayesindeydi. Sahibi bana verirken havacı olduğumda bir gün karşılaşırsak geri vermek şartıyla emanet etmişti. Her gün onu gözümün önüne getirerek uyumuştum. Askeri liseye, ordan da milli savunma üniversitesi sınavlarına girerek hedefimi o yönde gerçekleştirerek başarmıştım. Askeri liseler kapanmadan yetişebildiğim için şükrediyordum. Tam donanımlıydım. İngilizce, Fransızca, Portekizce, İtalyanca ve anadilim Türkçe olmak üzere tam 5 dil biliyordum. Bi ara uzak doğu dillerinden de öğrenesim gelmişti. Ama şimdili Almanca öğreniyordum ve bu bana şimdi yeter de artardı. Velhasılkelam hava kuvvetlerine subay olarak gelebilmiştim. Liseden beri arıyorordum onu. İsminin Doğukan olduğunu hatırlıyordum ama soyadını bir türlü hatırlayamıyordum. Eğer hatırlasaydım mutlaka ulaşırdım ona. Deniz "Asi?" Deniz in sesi beni düşüncelerimden kurtarırken ona döndüm. Kahvemi dudaklarıma götürüp bir yudum almıştım. "Teğmenler ne zaman geliyor?" Deniz saatine baktı, sonra bana döndü. "Gelmiş olmalılar." "O zaman hadi tanışalım." Deniz "kahveni bitirseydin?" Hepsini bir anda dikip bitirdim. "Hadi yüzbaşım, bekletmeyelim arkadaşlarımızı." Deniz halimden memnun kalmasa da sustu ve kalktı. "Gidelim." Kantinden çıktığımız sırada yanımıza koşturarak Doğan geldi. "Komutanım," dedi nefes nefese. "Hava Kuvvetleri Komutanlığından arıyorlar. Çok acil." Odama koşturdum. Telefonu hemen kulağıma dayamıştım. "Yüzbaşı Asi Poyrazlar." diyerek tekmil verdim. "Yakın hava desteği için kalk emri veriyorum yüzbaşım," dedi. "Talimatlar havada verilecektir." "Emredersiniz" diyerek kapıya yöneldim. Deniz de arkamdan geldi. "Kalkış emri geldi çok acil." Odaya varınca tulumları çıkarıp üzerime geçirdim hızlıca. Pilot kaskımı da elime alırken son kontrollerimi yaptım. Hazırdım. Deniz yanımdaki yerini alırken başımla onay verdim ona. Hangara çıkan kapıya yöneldik ikimiz. Her uçuştan önce kalbim güm güm çarpmaya başlıyordu heyecandan. Kokpite oturup kalkışa geçene kadar sanki ilk defa biniyormuşum gibi hissettiriyordu her seferinde. Uçağa binebilmemiz için getirilen merdivenlerden yukarı çıkarken uçuş ekibi yol açmıştı bana. Kokpite yerleşince ekipmanlarımı bağlamama yardımcı oldular. Son kontrolleri yapıp geri çekildiler. El işaretimle kanopi kapanırken göz ucuyla Deniz in uçağını kontrol ettim. Kulağımdan ses yükseldi. "Aktif pist 1. Ruleye serbestsiniz." Piste geliş gidişlerde ve meydanın diğer kısımlarında uçakların kendi motor gücü ile yerdeki hareketlerine tahsis edilmiş yollara taksi veya rule yolları denirdi. Yani kısacası bizim kalktığımız piste rule denir. "Albatros, Şahin 1. Durum bildirin." dedi kule. "Albatros rulede." dedim benim kullandığım uçak piste girerken. Deniz "Şahin 1, rulede." Kule "Albatros, Şahin 1, Kule. Klerans almaya hazır mısınız." diye sorarken sırıttım. "Hazırız." Klerans pilota birşeyler yapmasına verilen izindi. Kule talimatları vermeye devam ederken piste tamamen çıkmıştım. "Tekrar edin." Dedi. Ben talimatları tekrar edince kule "Tekrarınız doğru, kalkış serbest. Allah yardımcınız olsun." Görmeseler de başımı salladım. Uçağımı ateşledim. "Albatros kalkışta." Hızla ilerleyip yine aynı hızla havalanan jetimle heyecanım çoktan kaybolmuştu. Deniz "Şahin 1 kalkışta." İşte başlıyoruz. Uçağım havalanıp hızını iyice arttırdığında aynı oranda kuvvet de bastırmıştı üzerimi. Nefes teknikleri bir nebze rahatlatırken önüme dijital ekran açıldı. "Hedef koordinatları veriyorum." Tek tek sayıları söyledi kule. "Hedef bölgesine yaklaştığında tim ile temas serbest olacak." "Anlaşıldı." Deniz in sesi doldurdu kulaklarımı. "Gökyüzünde vatan nöbeti başlıyor yüzbaşım." "Başlasın."
.
.
. |
0% |