Yeni Üyelik
3.
Bölüm

2. Bölüm

@meysss

​​​'yeni birisi gelir ve değiştirmeye çalışır her şeyi'

Başlarda beyaz olmasına rağmen yağmur sebebiyle çamurla bütünleşen ayakkabılarıma baktım. Neredeyse evimin önündeydim ama lanet yağmur bi an bile olsa durmamıştı. Ne diye zaten gittim ki babamı görmeye annem neyime yetmiyordu da yaptım bu aptallığı! Gerçekten baba,sen her şeyin en kötüsüsün.

Yol boyunca çalan telefonumun yağmur sebebiyle açamamış olmam mı daha sıkıcı yoksa cebimde ki anahtarı bulamamış olmam mı? Ölümüne kapışırlar.

'Kahretsin!' Etrafıma baktım düşürmüş olabilme ihtimalim vardı ama bulamadım. Tek çarem şu an da sığınacak bi yer bulmaktı 'alp!' diye bağırdım bahçe kapısına vurup aynı an da zile de basarken.

'Kim o?' Diye bir ses geldi bahçe kapısının diafonundan.

'Benim nilay! Alp anahtarım yok kapıyı açar mısın lütfen' neredeyse ağlamak üzereydim önce babam sonra lanet olası yağmur ve nereye gittiğini bilmediğim anahtarlarım,bi gün daha nasıl berbat gidebilirdi ki?

'Yalan atmayı kes artık nilay sana benden uzakta ol demiştim' dedi ve diafondan ses kesildi.

'Ya ne yalanı donuyorum burda!' Defalarca kez bastım diafona ama hiç oralı olmadı 'aç şu lanet kapıyı!' Diyerek tekmeledim bahçe kapısını

Az önce ağlamamak için zor duruyordum ama artık gerek kalmadı çünkü şu an da salya sümük ağlıyorum allahtan yağmur yağıyor da belli olmuyor. Tekrar tekrar çalan telefonumu açmak için elimde ki poşetleri yere bıraktım,hırkamın cebinde ki telefonu çıkartıp bin beş yüz kere arayan kişinin annem olduğunu görünce çağrıyı reddettim ve telefonu kapattım eğer kapatmasaydım daha da aramaya devam edecekti çünkü.

Yere bıraktığım mandalinalar sanki poşette sıkılmış gibi yere saçıldı 'lan! Noluyor!' Bir bir peşine takıldım mandalinaların 'gitmeyin! Ya gitmeyin nolur!' Dedim ve yere oturup biraz da bunun için ağladım. Artık gerçekten hasta olmayı garantilemiştim üstelik mandalinalarım da gitmişti.

'Ya neden ben!!' Diye haykırmak istedim ve yaptım da çünkü şu an da utanmam gereken tek şey bu değildi. Resmen dilenciler gibi sokak kenarında oturmuş ve aptal aptal yeri izliyorum.

'İyi misiniz?'

O an da sanki yağmur durmuş gibiydi,siyah ayakkabılarından başlayarak yüzüne kadar inceledim tanımadığım bu adamı. 'Ben karşıya yeni taşındım yardım edebileceğim bir şey var mı?' Elinde ki siyah şemsiyesini bana tutmuştu ve kendisi ıslanıyordu.

'Ben.. iyiyim sadece anahtarım kayıp ve eve giremedim burda oturdum'

Eğildi ve elini alnıma koyup 'ateşin var' dedi.

'Çok ateşli birisiyim ondandır' dedim o güldü ama benim gülmeye halim bile yoktu.

'Espri yapabildiğine göre hâlâ iyisin demektir' ayağa kalktı elini uzattı 'yağız ben köy merkezinde ki hastanede doktorum'

Kirli ellerime önce kendim baktım sonra da ona gösterdim 'üzgünüm elim kirli' bunu sorun etmemiş olmalı ki elimden tutup beni kaldırdı şemsiyeyi elime tutuşturup poşetlerimi topladı.

'Benim evime gidelim ateşini düşürmemiz lazım' bir şey söylememe fırsat vermeden koşarak gitti,zaten sırılsıklamdım ama yine de şemsiyeyi bana vermişti ve büyük ihtimalle kendisi de hastalancaktı.

'Deli her halde'

Son kez alp'in zilini çaldım ama yine bi şey söylemedi bende tek çarem olan seçeneği yani tanımadığım bu adamı seçtim.

'Hemen geç otur sana battaniye vereyim'

'Ben oturmasam daha iyi sanırım' dedim üzerimi göstererek. 'Koltukların çamur olsun istemezsin' arkamda ki kapıyı kapatıp bir şey demeden üst kata çıktı oturma odasına girdiğimde gerçekten zevk sahibi biri olduğunu anladım.

Koltuklara oturmak yerine şöminenin yanına halı olmayan bi yere oturdum. Cebimden telefonumu çıkartıp açılmasını bekledim ama sanırım bu da bozuldu.. 'bunu al daha fazla üşütme' diyerek battaniyeyi üzerime örttü 'istersen hırkayı çıkartıp öyle üzerine al hırkan kurusun'

'Teşekkür ede-' medim çünkü peş peşe hapşırdım. Masanın üzerinde ki peçeteyi bana uzattı ve hızlıca şömineyi yaktı.

'Teşekkür ederim,gerçekten'

'Önemli değil,gerçekten' dedi ve gülümsedi.

'Mandalinalarım düşmeseydi eğer sana mandalina verirdim' dedim Kapı kenarında ki poşetlerime bakarken

'mandalinaların için çok üzüldüm'

Artık temiz olan elimi uzatıp 'nilay akay' diyerek tanıttım kendimi 'artık elim temiz' diye de ekledim.

Elini uzatıp 'Yağız vural' başını yana eğip 'kirliyken de tutmuştum' dedi

kibar birine benziyordu ve yakışıklıydı mavi gözleri,sarıya dönük saçları ve hafiften çıkmış sakalları vardı,boyuda uzundu tabii ama alp kadar değil ne de olsa o benim bir numaram.

'Yağmur durdu sanırım'

Oturduğum yerden kalktım 'Ben gitsem iyi olucak galiba' bana verdiği battaniyeyi koltuğun üzerine bırakıp kurumuş olan hırkamı giydim.

Peşimden o da ayağa kalktı,yalnız gerçekten de uzunmuş bu herif 'Gitmen için söylemedim nilay sadece hastaneye gitmen gerek serum takılmalısın'

Etrafımda birkaç tur döndüm 'Bak iyiyim ben seruma gerek yok'

'Bi şey sormak istiyorum' dedi Yağız ciddi bakışlarını Yüzümde gezdirirken.

'Kapısında oturduğun kimin eviydi'

Evet nilaycım hadi söyle,söyle bakalım. Ne diyeceksin şimdi. Tatlım o benim sevgilim 'yoo değil' o benim akrabam 'yoo değil'

'Eski bir dost diyelim sanırım evde yok duymadı beni o yüzden kapıda kaldım'

'Eger evde seni bulamazsam o arkadaşa gidip seni sorabilir miyim'

Neden sorasın ki? Yani ne gerek var şimdi.. sor da kafayı çaksın burnunu kırsın sonra da kemiklerini bir bir ayırsın bedeninden.

'yani bence zorunda kalmazsan gitme o arkadaş pek dost canlısı birisi degil' acaba neden,sorumlusu benim de o yüzden böyle Allah belamı veriyor işte

'Anladım'

'Ben gideyim artık' beni bahçe kapısına kadar geçirdi,sanırım gerçekten de kibar birisi hiç rastlamadığım türden..

'Tanıştığımıza memnun oldum' dedi ben giderken.

'Bende öyle' evin önüne gelip ev sahibi yaşar amcayı aradım allahtan evi yakındaydı da çabucak geldi kapımı açtı

'Allah'ıma bin şükür' dedim kendimi yatağa fırlatarak,insanın duş alması ne güzel bir şey ama.. kuş tüyü yatağımın keyfini çıkarttığım dakikalarda o en nefret ettiğim şey oldu,kapı çaldı.

Her halde abimdir falan diye düşünüp üzerimi bile giymeden aşağıya indim 'çok şükür gelebil- Yağız' üzerimde ki bornozun varlığını unuttuğum dakikalardayım birazdan farkına veririm büyük ihtimal.

'Eşyalarını unutmuşsun diye getirdim ama pek müsait değilsin sanırım' heh işte tam burası. Utanıp kapının arkasına doğru saklandım ama olan oldu nilaycım artık nafile bu saklanmalar.

'Sen bahçe kapısından nasıl girdin?'

'Açıktı'

'Açık mıydı?'

'Kusura bakma öyle pat diye geldim ama ben şunları bırakıp gideyim' poşetleri kapının önüne bıraktı ve daha fazla konuşmadan gitti arkasından bahçe kapısını kapatmayı da ihmal etmedi.

Poşetleri içeriye taşıyıp koşarak üstümü değiştirdim 'nilay!' Dakikalar sonra bu duyduğum ses kesinlikle abime aitti 'Kız kapıyı aç' sessiz ama yüksek sesle konuşmaya çalışıyordu o nasıl oluyor inanın bende bilmiyorum ama çocuğu olanlar gayet iyi anlar bence.

Koşarak mutfaktan çıktım 'Ya niye zile basmıyorsun' içeriye önce yengem ardından kucağında uyuyan oğlu ilkayı taşıyan abim girdi. Ay köle..

'Sence?' Dedi uyuyan ilkayı göstererek, güldüm 'ben şunu yatırıp geliyorum'

'Al bakalım' dedi masaya anahtarımı koyarken 'annenlerde düşürmüşsün'

Ne kadar salağım işte örnek şekil a 1.

'İyi misin?'

'İyi olmaya çalışıyorum'

'Ben senin sözde yengen olabilirim ama ablanım biliyorsun değil mi?

'Biliyorum yenge sağol'

'Özge Allah aşkına git bak şuna uyandı uyumuyor' abim yine ve yeniden söylene söylene indi aşağıya önceden de aynısını yapardı,zoru görünce özgeye kakalardı çocuğu.

Yengem söylene söylene yukarıya çıktı bende eşyaları buzdolabına yerleştirmeye devam ettim 'pşt'

'Hiçbir şey olmadı abi sen sormadan söyleyeyim' dedim dikkatimi bile dağıtmadan.

'Söylemedin mi?'

'Söyleyemedim'

2 sene önce

'bu ilişkiyi onaylamıyorum!' Diye bağırdı babam. Alp ile ilişkimizi öğrenmişti ve saatlerdir söylenip duruyordu.

'umrumda değil ben alpi seviyorum!'

'Öyle mi nilay hanım bakalım çok sevdiğin o alp askerliği bırakmak zorunda kalınca ne yapacaksın!'

Sustum,abimle birbirimize baktık 'o ne demek baba'

'ne demek ben sana söyleyeyim kızım ya sen bu aptal aşkı bitirirsin ya da ben gerekeni yaparım'

'baba yapma' dedi abim çaresizce.

Ağlamaya başladım sanki dizlerimde güç kalmamış gibi yere çöktüm 'baba lütfen,nolur yapma' ayaklarına kapandım,ben ilk kez o gün babamdan bi şeyi bu kadar çok istedim.

abim omuzlarımdan tutup kaldırdı beni 'ağlama nilay ağlama abicim'

'uğur nolursun yapma görmüyor musun seviyorlar birbirlerini'

'sevemezler yasemin! Benim kızım babasının askerlerine karşı ilgi duyamaz!'

'Neden baba neden' dedi abim artık o da sinirlenmeye başlamıştı 'Ya küçüklüğümüzden beri senin aptal kurallarınla büyüdük bırak bari evleneceği kişiyi de kendisi seçsin'

'bu konu burda kapandı! Ya bu ilişki biter ya da alpin uğruna ömrünü harcadığı askerliği!'

günümüz

'Söylesem de inanmaz zaten abi'

'Nerden biliyorsun kızım belki inanıcak'

'Abi dinlemiyor bile beni kapıda kaldım ya bahçesine bile almadı beni,hasta oldum onun yüzünden hâlâ ateşim var'

Abim şaşırmıştı çünkü bunlar alpin yapacağı şeyler değildi bunu o da biliyordu. Bu hale gelmesinin sorumlusu ben olabilirim evet ama bu kadar kötü bi insan olmasının sebebi kesinlikle ben olamam.

'Ben konuşayım'

'Yok abi kendisi bi şeylerin farkına varana kadar söylemeyeceğim'

'Yani sonsuza kadar'

Abimin bu söylediğine her ne kadar üzülsemde gerçekleri söylüyordu pislik,alp bilmek isteseydi dinlerdi ya da çabalardı ama madem istemiyor ben gerçekleri anlatmadan kendisi öğrensin bakalım pişman mı oluyor yoksa tekrardan düşman mı!

Ben gelddiimm,ikinci bölüme bomba gibi bir karakterle geldim.. Yağız resmen yürüyen ayaklı bombasın oğlum dikkat et de ölme yakışıklı yüzüne yazık..

Loading...
0%