Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm: Sinirli Prenses

@mia_mel

Günümüz

Kumsal, Berra, Akın ve benim lisenin başından beri gittiğimiz o kafedeydik. Selin "Hoşgeldinizz! Yine hepinize aynısından sipariş ediyorum." dedi Selin, Berrin'in ablasıydı. Tanıştığımız günden beri herkes onu çok sevmişti. Bu kafede garson olarak çalışıyordu ve diğerlerinin aksine işinden çok keyif alıyordu.

"Selin ben kahve istemiyorum. Teşekkür ederim."dedim. Selin "Ooo bir dakika sen buraya gelip kahve içmek istemediysen bir sorun vardır."dedi ve "Bekleyin. Kahvelerinizi getirip geliyorum. Konuşacağız."diyip yanımızdan ayrıldı.

Kumsal "Ne oldu aşkım bir sorunun mu var?"dedi. Ben "Hayır sadece geçen seneki yaşanan facia aklıma geldi." dedim. "Ay Elizim kıyamam ama sana." diyip bana sarıldı Berrin. Ardından Akın "Üzülme Eliz ben eminim bu seneki yarışmayı kazanacaksın."dedi yanağımdan makas alarak. Onun bu huyunu hoş bulmazdım ama o anda iyi bir teselliydi.

Yarışmaya daha 3 ay vardı. Bu sefer kazanacağımdan emindim. Kahveler geldikten sonra herkes ayrı ayrı konulardan sohbet etmeye başladılar. Bende arkamı yaslanıp kafamı koltuğa yatırdım ve çizebileceğim resimleri düşünmeye başladım.

O sırada kapının üstündeki zilden çın sesi geldi. Koyu yeşil sweatshirtlü, kapüşonlu ve kulaklıklı bir çocuk içeri girdi. Kasaya doğru yürürken kapüşonunu ve kulaklığını çıkardı.

"Hadi amaaa!"dedim kendimi tutamayarak. Bu Oğuzdu. Tuvalimin içine eden o çocuk. İsmini etraftaki arkadaşları sayesinde öğrenmiştim. Evet küçük bir şehirde yaşıyorduk ve çevrede çok fazla kafe yoktu ama bu kadarı da fazlaydı artık.Bu ambiansı rahatlatıcı kafede bile sinirlerimi bozuyordu.

"Yine mi bu şerefsiz."dedi Akın. Kumsal o rahatlatıcı gülümsemesiyle bize bakarak "Tamam ama onu boşverin. Bakın ne güzel oturmuş kahve içiyoruz,sohbet ediyoruz. Sinirlerimiz bozulmasın." "Söylemesi kolay."diyip çantamı aldım ve artık bana huzur vermeyen kafeden dışarı çıktım. Yolun karşısına geçtim.

"Beni affetme!" dedi arkadan gelen bir ses. "Yine mi Oğuz" dedim. Kendi kendime

Arkamı döndüm ve o meymenetsiz suratına doğru dönerek "Seni zaten hiçbir zaman affetmeyeceğim!"diye bağırdım sesime hakim olamayarak. "Senden her zaman nefret edeceğim Oğuz ve tek dileğim senle bir daha karşılaşmamak. Anladın mı gerizekalı!?"

dedim. Gülümsedi. Nasıl bu kadar rahat ve umursamaz bir şekilde karşıma geçip gülümseyebiliyordu?

 

"Aynen böyle yap. Benden her zaman nefret et sinirli prenses."

"Ne saçmalıyorsun oğlum sen! Ne prensesi?"dedim daha da sinirlenerek

"Hemen sinirlenme sadece isminin anlamı bu emir veren prenses ama benim için sen sinirli prensessin."

"Madem öyle şimdi buradan toz olup git."

"Peki sinirli prenses." dedi ve kahvesini yudumlayarak yürümeye devam ettim ve ben sadece arkasından bakabildim. Bana prenses demesi hiç hoş değildi. Kendisini ne sanıyordu bilmiyorum ama haddini fazlasıyla aşıyordu ve ismimin anlamını niye araştırmıştı.

 

Otobüs durağına doğru yürümeye başladım. Otobüs durağında beklerken çantamdan kulaklığımı çıkardım. Biraz modum yükselsin istiyordum bu yüzden Athenadan Ben Böyleyim şarkısını açtım.

Bazen esintili bazen uzak yakınlarım var. Ben, ben böyleyim kendi yolumda...

Şarkı dinlerken koluma bir su damlası düştü. "Sanırım yağmur yağacak" diye düşündüm. Evet kesinlikle yağmur yağacaktı hem otobüs durağında hem de sokakta kimse yoktu. Kulağımdaki şarkı devam ederken kendimi ritme ayak uydururken buldum.

"Ne boş kaygıların korkma bana hiç bir şey olmaz"

Durağın altında beklemeye devam ederken yağmur yağmaya başladı ve ben bu havaya bayılırdım. Kendimi gökyüzüne bakarak şarkıyı söylerken ve dans ederken buldum.

"Ve ben, ben böyleyim kendi yolumda

Hayat benim her anımı yaşadıkça sevesim var.

Aldırmam hiç yağmurlara

Benim güzel hatalarım var bir an bile vazgeçmedim kendi yolumdann!"

Şarkı bitti ve başım dönmeye başladı. Çok fazla etrafımda dönmüştüm ama bu çok iyi hissettirmişti. Bir kaç dakika sonra otobüs geldi sırılsıklam olmuştum ve herkes bana bakıyordu ama benim umrumda değildi. Bu hayata bir defa geliyordum. Özgürce yağmurun altında dans etmeye hakkım vardı.

 

Eve geldiğimde çok yorgun hissediyordum akşam yemeğini yer yemez odama çıktım, sıcak bir duş aldım ve bilgisayardan dizi izleyip eskiz çizmeye başladım. O sırada telefonum çaldı. Arayan Akındı. Telefonu açtığım anda "Elizzz nasılsın ne yapıyorsunn!"dedi.

"İyi öyle dizi izliyorum senn?"

"Oturuyorum bende. Canım sıkıldı bizim kızlar da bakmıyor mesajlara bende seni arayayım dedim."

"Hee iyi yapmışsın."

"Yarın resim kursun var mı?"

"Evet."

"Ya bende beraber bir yerlere gidelim mi diyecektim. Çok sıkılıyorum evde."

"Ders çalış Akın. Bu sene sınav senesi azıcık ciddiye al."

"Alıyorum zaten ama işte yine de biraz kafa dağıtmak istiyorum."

"İyi, buluşalım madem."

"Tamam o zaman yarın saat 14.00de sahil kenarında buluşalım. Sana uyar mı?"

"Uyar."

"Görüşürüz o zaman yarın."

"Görüşürüz iyi geceler tembel hayvan"

"Ya ama bu çok ayıp zeki baykuş"

"Hadi uzatma kapat."

Kulağıma gülme sesi gelir. "Hadi bay" diyip telefonu kapattı.

Bende eskizlerime kaldığım yerden devam ettim.

 

 

Bir bölümü daha bitirdik. Gittikçe eğlenceli bir hal almaya başlıyor. İlerdeki bölümlerde görüşmek üzere. İyi okumalar 🤍

Loading...
0%