Yeni Üyelik
3.
Bölüm

2. Bölüm

@miacengiz27

Herkese merhaba, Gecenin Şarkısı'nın ikinci bölümündesiniz. İlk bölümden sonra bu bölüme şans veren siz değerli okurlara teşekkür ederim. Desteğinizi esirgemeyin, keyifli okumalar.

 

 

 

2.Bölüm

Genç kadın, gardıroptaki eşyalardan birkaçını bavula yerleştirirken Mirza'nın sesi kulaklarında defalarca çınlıyordu. Onu çok özlemişti, keşke zamanı geri alabilseydi ve onunla yaşadıklarına geri dönebilseydi. Kalbine batan bir kıymık vardı sanki, onun başka bir kadınla evleneceği düşüncesi onu çıldırtmaya yetiyordu. Kimse Mirza'yı ondan alamazdı, o onundu. Kimse onu onun kadar sevemezdi. Mirza neden gittiğinde onu aramamıştı ki? Tek başına kalmazdı o zaman.

Gardırobun üstündeki kutulardan birisi yere düştüğünde Gece'nin düşünceleri bir toz bulutu gibi dağıldı ve kutunun içinden düşen kağıtları almak için çömeldiğinde bebeğine ait olan ultrason fotoğrafları onun bedeninin kaskatı kesilmesini neden oldu. Dizlerinin üzerine oturdu. Fotoğrafları kutuyu yerden alıp yatağına doğru yürüdü ve yatağın üzerine kuruldu. Kutuyu kucağına alıp fotoğrafları çıkardı. Ultrason fotoğraflarına bakarken gözleri doldu, yaşlar yanaklarından usulca süzülürken fotoğrafları göğsüne bastırdığı gibi hıçkırarak ağlamaya başladı. Bebeğinin yanında olmasını çok istiyordu, babası bebeğinin öldüğünü söylemişti. Gece inanamamıştı ama zamanla bebeğinin yokluğunu kavramıştı. Gözlerini kapattığında bebeğinin ölü bedenini gördü. O gün o ölü bedene sarılmıştı. Çok sevdiği, dokuz ay boyunca içinde taşıdığı, tekme atışlarını hissettiği, ona anne diyecek, daha günahları bile yazılmaya başlamayan küçük bir insanı kaybetmişti.

Gözlerindeki yaşları silerken kutunun içindeki kolyeyi fark etti. Kolyeyi eline aldı ve kolyenin içini açıp üzerinde kazılmış olan isime baktı. Bebeğinin ismi yazıyordu. Bunu bebeklerinin ilk cinsiyetini öğrendiklerinde ve ilk isim bulduklarında Mirza yaptırmıştı. Gece gülümsedi ve kolyeyi boynuna takıp uzun zincirini kıyafetinin içine soktu. Gardıroba doğru baktı. Gardırobun üst rafına dizilmiş kutular onun ve Mirza'nın geçmişiydi. O kutular onun sırlarını saklamıştı ve Gece onları atmaya denese bile atamamıştı. Yatağın üzerinden kalkıp gardırobun üstündeki kutuları sırasıyla alırken müzik kutusu dikkatini çekti. Uyuşuk parmaklarla kutuyu aldı ve kapağını açıp çalan melodiyi gözlerini kapatarak dinledi. Mirza bu müzik kutusunu ona onaltıncı yaş gününde almıştı ama asıl hediyesi o değildi, Gece'ye göre. Kızı ilk o gün rahmine düşmüştü. Gece'nin asıl hediyesi küçük kızıydı. Ama o yaşta anne olmayı beklemediği için hamileliği boyunca çok korkmuştu. Ta ki bebeği içinde hareket etmeye ve tekme etmeye başlayana kadar; içindeki varlığın kıpırdaması çok tuhaf bir duygu olsa da çok farklı şeyler hissetmişti. O günlere tekrar dönmeyi isterdi.

Gece, Mirza ile yaşadıkları o doğum gününü düşünürken yanaklarının alev yandığını hissetti. Birbirlerine delice sahip oluşları, korkamadan birbirlerine sığınmaları çok güzeldi. Genç kadının tenindeki her yer alev yanıyordu ve alnında ter damlacıkları birikiyordu. Gece, derin bir nefes alıp verdi ve müzik kutusunun kapağını kapattı. Dudaklarını birbirine bastırıp kutuyu dolabın üzerindeki yerine yerleştirdi.

Telefonu çalmaya başlınca fotoğrafları kutuya geri yerleştirip konsolun üzerinde duran telefonunu aldı. Mirza arıyordu. Gece'nin yüreği ağzına geldi, içini sevinç ve huzur kapladı. Aramayı yanıtlayıp telefonu kulağına götürdü. “Efendim?”

Mirza, Gece'nin sesini duymadan önce ne güzel konuşabiliyordu ama onun sesini duyunca sanki nefessiz kalıyordu. “Sakın karşıma çıkma, Gece.”

Gece afalladı. Onu görmek istemeyecek kadar ona ne yapmıştı ki? Mirza'nın sesinden kızgınlık akıyordu. Gece, Mirza’yı isteyerek bırakmamıştı. “Mirza dinle beni...”

“Aklımı allak bulak etmeye çalışıyorsun, Gece,” dedi Mirza sesinin titremediğine dua ederek. Hem kadınından mahrum kalmıştı hem de kızından. “Kızımı da götürdün sen...”

Gece, Mirza'nın sözünü keserek, “Babam hamile olduğumu öğrenince beni apar topar New York'a yolladı,” dedi ve aklına bebeğinin doğumundaki o sahnesi geldi, kucağında nefes almadan yatan bebeği. “Özür dilerim, Mirza. O mükemmel varlık...öldü.”

“Ne?” Mirza dehşete düşmüştü. “Nasıl oldu?” diye sordu ve Gece'nin kesik kesik nefes alışlarını dinledi. “Gece...”

Gece gözlerini kapatmış telefonu sımsıkı tutuyordu. “Doğum esnasında öldü,” dedi ve nefesini düzene sokmaya çalıştı. “Benim yüzümden öldü. Onu koruyamadım.”

Mirza'nın gözyaşları yanaklarından süzülmeye başladı. Ne diyeceğini bilemiyordu. “Neden bunu bana dört sene önce söylemedin?”

Gece söylemeyi çok denemişti ama babası ve lanet olasıca ablası ona izin vermemişti. “Denedim ama babam...”

Mirza, “O adamı öldüreceğim,” diye hırladı.
Gece nefesini tuttu. “Ölüyor zaten,” dedi ve babasına acıyıp acımadığını kendisine sordu. Hayır acımıyordu. “Ölüm döşeğinde...”

“Ona acıyor musun?” diye sordu Mirza.

Gece başını iki yana salladı. “Hayır.”

Mirza nefes alıp verdi.

“Mirza?” diye fısıldadı Gece.

Mirza yutkundu. “Efendim?” dedi.

Gece bir dakika durakladı. Bir şeyi merak ediyordu. “Neden beni hiç aramadın?”

Mirza durakladı. “Senin baban seni engelledi, benim annemde beni engelledi.”

Gece dudaklarını ıslattı. “Bir şey sormak istiyorum?”

“Sor,” dedi Mirza.

Gece bu sorunun cevabını duymak istiyordu. “O kadını seviyor musun?”

Mirza, Gece'yi sevdiği kadar kimseyi sevemezdi ama yine de Rüya'yı seviyordu. “Evet,” diye yanıtladı.

“Peki beni?” diye sordu Gece.

Gece, Mirza'nın sabrını mı zorluyordu? Neden onu en hassas olduğu noktalardan vuruyordu ki? Ona acı çektirmeye mi çalışıyordu? Gece'yi seviyordu. Ama bunu dile getirmek onun için zordu. “Bir zamanlar gece gibi gizemli bir kızı seviyordum...” dedi. Daha fazlasını söylemek istedi ama dili tutulmuştu sanki.

Gece nefesin tuttu. Mirza onu sevmiyor muydu? Onlar birbirlerinin ilk aşkları olduğu kadar, en iyi arkadaştılar. Küçükken tüm zamanı birlikte geçirirlerdi.

“Bizim bir geleceğimiz yok, Gece. Ben bunu çok uzun zaman önce kabullendim ve bak hayatıma devam ediyorum. Sende devam et,” dedi Mirza büyük bir acı çekerek.

Gece gözlerinden yaşlar süzülecekken gülümsedi ve gözyaşlarını geldikleri yere geri yolladı. “Farkındayım sen başka bir kadınla evleneceksin, sana mutluluklar dilerim.”

Mirza iç çekti. “Kendine iyi bak, Gece.”

Gece, gözyaşları yanaklarından süzülürken, “Mutlu ol, Mirza,” dedi ve telefonu kapadı. Gözyaşlarını artık bastıramıyordu. Bağıra, bağıra ağlayası vardı, kendini yatağına attı ve yüzünü yastığa gömdü. Aptalcaydı ama işte şimdi bu durumdaydı.

Telefonu çalmaya başlayınca gözyaşlarını silip arayan kişiye baktı. Ablası arıyordu. Ablasıyla pek anlaşamazlardı çünkü ablası babasının sözünü dinlerdi hep ama Gece öyle değildi. Babasının sözünden çıkardı hep, başına buyruktu ve ablasının tam zıttıydı. Aramayı yanıtladı. “Ne var Irmak?”

Irmak, Gece'nin hareketlerine ve konuşma tarzını pek sevmiyordu. “Dinle beni, küçük aptal.”

“Aptal mı?” dedi Gece suratını buruşturarak.

“Gece, bebeğim,” dedi Melek Hanım telefonun ahizesine.

Genç kadın annesinin sesini duymasıyla birlikte içini bir huzur kapladı. Bazen annesinin neden babasına dayandığını anlamıyordu. Neden onu bırakıp gitmiyordu? Gülümsedi ve yumuşak bir tonda, “Anneciğim?” dedi. “Nasılsın?”

“İyiyim, Gece. Sen nasılsın?” dedi Melek Hanım ve gülümsedi Irmak bir taraftan annesini konuya girmesi için dürtüyordu. “Gece senden bir şey istiyorum, cumartesi günü Türkiye'de olmak zorundasın. Babanla seni konuşturmam gerek.”

Gece inatla reddetti. “Hayır, konuşmayacağım o adamla.”

“Kızınla ilgili olduğunu söylesem?” diye araya girdi Irmak.

Gece'nin yüreği sıkıştı. İşte şimdi ilgisini çekmişti. “Kızım mı?” diye sordu. “Ne biliyorsan kızımla ilgili hemen dökül?”

“Bir şey bildiğim yok babam bana söylemedi. Ama Gece'ye söyle kızıyla ilgili dedi sadece,” dedi Irmak. “Hem Mirza’yı da çağırdı.”

Gece nefes alamadığını hissetti. Zar zor, “Ben kapatıyorum,” dedi ve telefonu kapattı. Elleri ayakları titriyordu. Tutunacak bir yer aradı. Yatağın üzerine oturup sakinleşmeye çalıştı.

Gece telefonunu eline alıp hemen Mirza'nın numarasını çevirdi. Belki babasının söyleyeceği şeyi biliyordu. Ama Mirza telefonu açmıyordu. Gece sinirle hemen bir mesaj yazdı: Babamın kızımız hakkında ne söyleyeceğini biliyor musun? En kısa zamanda bana geri dön.

Rüya, Mirza'nın telefonuna gelen mesajla merakına yenik düştü ve telefonu eline aldı. Mesaj Gece'dendi. Mesajı açtı ve okumaya başladı: “Babamın kızımız hakkında ne söyleyeceğini biliyor musun? En kısa zamanda bana geri dön.”

Rüya şaşkın bir şekilde mesaja bakarken Mirza'nın sesini duydu. Genç adam banyodan çıkmıştı ve ıslak saçlarıyla Rüya'ya yaklaşıp “Rüya ne oldu?” diye sordu.

Rüya başını kaldırıp Mirza'ya baktı. “Senin ve Gece denen şu kadının bir kızı mı var? Gece ile aranda ne yaşandı, Mirza?” dedi bağırarak.

Mirza Rüya'nın elindeki telefonuna baktı ve tekrar bakışlarını Rüya'ya yöneltti. Nereden başlayacağını bilemiyordu. Ama bir yerden başlamak zorundaydı. “Otur, Rüya her şeyi anlatacağım.”

Rüya telefonu, Mirza'nın göğsüne bastırarak ona verdi ve koltuğa oturdu. “Anlat?”

Mirza nefesini tuttu. “Gece on beş yaşındayken, bende on altı yaşındayken birbirimize fazla yakınlaşmıştık aramızda kuvvetli bir şeylerin olduğunu ikimizde fark ediyorduk ama ne olduğunu anlayamıyorduk. Derken ben Gece'ye o zamanlar âşık olduğumu fark ettim. Onu bir gün öptüm ve aramızda bir yakınlaşma oldu, çıkmaya başladık. Ailelerimizden sakladık. Gece on altı yaşında hamile kaldı, onu hamile bıraktım, hamile kalınca bebeği aldırmak istemedi bende istemedi çünkü Gece'yi seviyordum...” dedi ve Rüya'ya baktı. “Bir kızımız olacaktı. Ama Gece'nin babası Gece'nin hamile olduğunu fark etti ve Gece'yi kızıma beş aylık hamileyken başka bir ülkeye gönderdi.”

Rüya kaşlarını çattı. “Gece'yi hiç aramadın mı?”

Mirza başını iki yana salladı. “Aramaya çalıştım ama annem her seferinde beni engelledi. Gece'de aramadı beni, ben kızımı bende dört yıl boyunca kaçırdığını sandım ama meğer kızım doğumda ölmüş. Gece, bana ulaşmaya çalışmış...”

“Niye ulaşmamış o zaman?” diye sordu Rüya.

“Babası her zaman engellemiş,” dedi Mirza. “Ben hiçbir şeyden habersiz Gece'yi suçladım, onun ne yaşadığını bilemeden. Ona çok kızgındım çünkü.”

Rüya, Mirza'nın elini tuttu ve korku dolu gözlerle baktı. “Gece'ye aşık mısın?”

“Hayır, Rüya. Bizim Gece ile bir geleceğimiz yok, herkes buna karşı çıkar,” dedi Mirza ve gülümsedi. “Gece benim sadece çocukluk aşkım ve kızımın annesi. O benim sadece kızımın annesi. Seni temin ederim Gece artık hayatımda yok.”

Rüya başını salladı ve başını Mirza'nın omzuna koydu. “Kızının adı neydi?”

Mirza gülümsedi. “Mayıs.”

Rüya'ya çocuğun ismi ona tuhaf gelmişti. “Bu ismi Gece mi istedi?” diye sordu.

Mirza gülümsedi, bebeklerinin ismini Mirza istemişti. “Hayır, ben istedim,” dedi. “Kızımın tam adı Mayıs Dolunay. Dolunay ismini Gece koydu isim konusunda tartışıyorduk. Birden Gece'nin aklına iki ismi bir arada kullanmak geldi, bende kabul ettim.”

“Niye Mayıs ismini koymak istedin?” diye sordu Rüya bakışlarını Mirza'ya yöneltirken.

Mirza gülümsedi ve Rüya'nın burnunun ucuna bir öpücük kondurdu. “Söylemem. Bunu Gece bile bilmiyor.”

“Ben Gece değilim ama hadi söyle?” dedi Rüya Mirza'yı öperken.

Mirza, “Sana Mayıs hakkında bir şey anlatmak istemiyorum...” dedi ve ona baktı. “Lütfen şansını fazla zorlama.”

Rüya, Gece'ye sinir oluyordu. O kızı görmemişti ama şimdi ise büyük bir tehditti. Bu kız Mirza'nın aklını karıştırabilirdi. O zaman Rüya ne yapardı? Belki de Rüya boş yere kuruntu yapıyordu, Gece geçmişte yaşadıklarını belki çoktan unutmuştur. Rüya ayağa kalktı. “Ben eve gidiyorum Mirza.”

“Neden?” diye sordu Mirza. Gitmesini aslında istiyordu sadece Gece ile konuşmak istiyordu sadece. “Yarın ararım seni.” Ayağa kalktı ve Rüya'yı belinden tuttu, kendine çekti. "Gece olayını düşünme, ben senle evleneceğim,” dedi ve yanağına bir öpücük kondurdu. “Eve gidince beni ara.”

Rüya başını salladı ve evden çıktı.

Mirza telefonunu eline aldı ve Gece'nin numarasına baktı. Arayıp aramama arasında kaldı. Ama sonunda numarayı çevirdi.

Gece telefonu heyecanlı bir şekilde açtı. “Alo Mirza?”

“Söyle Gece,” dedi Mirza.

Gece biraz heyecanlıydı. “Babamın, kızımız hakkında ne söyleyeceğini biliyor musun?” diye sordu.

“Hayır,” diye yanıtladı Mirza ve gülümsedi. Gece'nin telaşlı halini şu an hayal ediyordu. “Hiç düşündün mü, Gece belki kızımız yaşıyordu?”

Gece bunu hep düşünmüştü ama kızının ölü bedenini kucağına almıştı. “İmkânsız onun ölü bedenini kucağıma aldım Mirza,” diye fısıldadı ve Mirza'nın gözünden bir damla gözyaşı düştü. Gece’yi teselli edecek hiçbir söz bulamıyordu. İkisi de sessizlerdi, minik bebeklerini tanıyamamışlardı.

_____________

2. Bölümün sonuna geldiniz. Diğer bölümde görüşmek üzere.

İletişim Bilgileri

Instagram: _miacengizkitapligi_

Twitter: merve_author

Gmail: merveauthor215@gmail.com

Loading...
0%