@miacengiz27
|
Herkese merhaba, 3. Bölüm ile karşınızdayım. Hala okuyorsanız ve buradaysanız size teşekkür ederim. Keyifli okumalar.
3. Bölüm
(Şubat, 1783) London karşısındaki şehre baktı. Saat daha akşam sularındaydı. May, birden London'ın dibinde bitti. Şehrin sarı ışıkları onlara eski günlerini hatırlatıyordu. Buradan gitmeden önceki hallerini düşündüler. Aileleri bir savaşı kaybetmişti ve bu topraklardan uzun yıllar önce sürülmüşlerdi. Ama bildikleri tek bir şey vardı, ölümün ne olduğunu bilmiyorlardı. Hastalanmazlardı, yaralansalar bile çabuk iyileşirlerdi. Sadece onlar için yok oluş vardı. Logan, London'ın yanına yaklaştı. "Planı bu gece uygulayabiliriz, kurt adamlar ve cadılar hep birlikte olacak bu gece. Kral ve Kadim Cadı Kraliçe'nin kızının yaş alma günü." London başını çevirdi. "Ne zaman başlıyormuş balo?" May, kollarını göğsünde birleştirdi. "Bir saat sonra ve hiçbir hazırlığımız yok." London kaşlarını kaldırdı. "Prenses May haklı." Logan başını Prensesten yana çevirdi ama sonra bakışlarını hemen kaçırdı. "Zamanımız var, hazırlık yapabiliriz." London kaşlarını kaldırdı ve sırıttı. "Pekâlâ, hazırlanalım." Logan'ı yakasından yakaladı ve ürkütücü bir ses tonuyla, "Eğer bir aksilik çıkarsa o kalbini yerinden sökerim," dedi. Logan yutkundu ve başını salladı. "Hiçbir sorun çıkmayacak." London, Logan'ın yakasını bıraktı. "Kimseye görünmeden bu işi halledin," dedi ve May'e başıyla gidiyoruz işareti yaptıktan sonra oradan ayrıldılar. ¤ Görkemli Weslyn Kalesi'nin surlarına bakarken London'ın damarlarındaki vampir kanı beklentiyle akıyordu. Yıllar geçmişti ve o eski düşmanları zamana yeni düşerek faniler gibi ölmüştü. Şimdi sahip oldukları şeyi geri alma zamanıydı. May, London'ın yanına yaklaştı. "İçeri giremeyecek miyiz?" London ona baktı ve sırıttı. "Bunu kaçırmak istemeyiz," dedi ve May'in elini tutup beraber içeriye girmek için hareket ettiler. Holdeki kurt adamları vampir müritleri oyalarken London ve May rahatça girebildi. İçeri girdiklerinde içeride bir piyona çalıyordu ve herkes dans ediyordu. London'ın gözleri Cadı Prensesi buldu. Kızıl, dalgalı saçları beline kadar uzanıyordu ve siyah elbisesi yeşil gözlerini ortaya çıkarmıştı. Kırmızı dudakları büyülü bir şekilde kıvrılmıştı ve etrafına gülücükler saçıyordu. May yutkundu. Büyü çok yoğundu ve London'ın bakışlarını takip etti. Prensesi görünce yutkundu. London ondan etkilenmiş gözüküyordu. London siyah elbiseli kızı May'e gösterirken, "Onun kim olduğunu biliyor musun?" Kızın aurası May'in başını döndürüyordu. Yoğun bir büyü gücü akıyordu üzerinden, "Prenses Vivian," diye mırıldandı. London gülümsedi. "Prenses, yazık olacak." May sırıttı. "Dük Logan senden işaret bekliyor." London, May'e döndü. "Daha değil Prenses May." "Kralım yakalanırsak ikimizde kurtulamayız." London, kız kardeşine döndü ve çenesini tuttu. "Öyle bir şey olmayacak. Bu bizim günümüz." May başını salladı. "Evet." "Sadece bir dans, May," dedi London ve Prenses'e doğru yürüdü. Vivian bakışları ona yaklaşan yabancıyı izledi. Ona bakan buz mavisi gözlerden dolayı içini bir ürperme Vivian, yabancının üzerinden kan kokusu alıyordu. O ne bir cadıydı ne de bir kurt. O bir vampirdi. London gülümsedi. "Benimle dans edin, prenses." Vivian bir an geri çekilmek istedi ama karşısındaki yabancının teklifini kabul etti. Elini temkinli bir şekilde uzattı. London, Prensesin belini kavradı ve onun adımlarına ayak uydurdu. Prenses yeşil gözlerini gözlerine dikmişti. London bakışlarıyla ona her şeyi anlatmak istedi ama o bir cadıydı. Baş düşmanının torunuydu. Vivian bu adamdaki tuhaf aurayı ve ölümü hissediyordu. "Kimsin sen?" diye sordu. London güldü. "Soru sormak yok, Prenses," dedi ve Prensesi kollarında çevirdi. Vivian adamın gözlerinin içine baktı ve cüretkâr bir şekilde, "Daha yeni başladım vampir," diye hırladı. London, onun cüretkâr ve korkusuz bakışlarından etkilenmişti. Vivian'ı çevirip sırtını göğsüne dayadı ve kızıl saçlarını kenara çekip şah damarına parmaklarını bastırdı. Kanının tadını merak ediyordu. Vivian'ın kalp atışlarını duyabiliyordu. Prensesten uzaklaştı. "Senle ve soyunla işim bitmedi. Sizi yeryüzünden silene kadar davam edecek." Prenses kaşlarını çattı. Tarih kitaplarından hatırlıyordu. Büyükannesi Kadim Cadı Clara ve bir kurt adam olan büyükbabası Anton vampir klanını uzun zaman önce bu kutsal topraklardan sürmüştü. "Benim türüm senin türünü uzun zaman önce buradan sürdü." London gülümsedi. "Zamanı gelince Prenses her şeyi göreceksin ve o kanını emmeği iple çekiyorum." Vivian vücudunun ürperdiğini hissetti. Sanki kanı çekiliyordu. "Kimsin sen?" London tek kaşını kaldırdı. Eski kraliçeye benziyordu. "Eski Kadim Cadı Kraliçesi Clara'yla görülecek bir hesabımız vardı ama o bir ölümlü ve öldü. Biz ölümsüzüz ve yaşıyoruz. Onun soyundan ve soyundan gelecek cadıları yok edeceğim." Vivian kulağının çınladığını hissetti ardından büyük bir patlamayla sarsıldı. Endişeli bakışlarını etrafta koşuşturan kalabalığa çevirdi. Vampire döndü. "Elinden geleni ardına koyma Vampir." London, Prensesin üzerinden ellerini çektiğinde prenses sendeledi ama yere düşmedi. London, onun yüzüne doğru eğildi. "Bu yüzü unutma Prenses Vivian. Senin sonun olacak," dedi ve arkasını dönüp oradan uzaklaştı. Balo salonundan çıkarken önünü birkaç kurt adam kesti ama London o kendine özgü hızıyla onları alt etmeyi başarmıştı. Açık havaya çıkınca etrafı kalenin yanan dumanı sarmıştı. Gecenin karanlığında, kale havaya uçarken, içindeki yüksek sesler ve çığlıklarla birlikte etrafa ışık saçıyordu. London, karanlık gökyüzünde yükselen kaleyi izlerken, etrafında toplanan müritleriyle birlikte güçlü bir zafer çığlığı attı. Vivian ise hızla etraftaki karanlıkta kaybolan insanlardan biriydi. Kalenin yıkılmasına şahit olmuştu ve bunun sorumlusu olarak London'ı görmekte tereddüt etmiyordu. May ve Logan yanında duruyordu. London güldü. "Bu daha hiçbir şey, siz cadıları ve kurt adamları kendi ateşinizde boğacağım." Logan, London'a yaklaştı. "Gitmemiz gerekiyor kralım, gün doğmak üzere." London başını salladı ve müritleriyle cadılara ait olan Weslyn Kalesi'nden ayrıldılar. Gün doğmadan önce kendi sığınaklarına doğru geçtiler. Herkes yerini alırken London ise zafer sarhoşluğu içindeydi, ancak kafasında da aynı soru vardı. Vivian'ın kendisine karşı ne gibi bir hamle yapacağını merak ediyordu. Yıllar boyunca süren savaşta, her iki taraf da birbirine karşı pek çok hile ve tuzak kullanmıştı, ama bu kez durum farklıydı. May, London'la beraber sığınağa girerken, "Sen aklını mı kaçırdın, Prensesle dans etmekte ne demekti? Büyüsünü senin üzerinde kullanabilirdi." London üzerindeki frakı çıkarırken May'in endişesini anladı. "Prenses Vivian'la dans etmemiz sadece bir jestti. Onu kendi gücümüzle etkileyebiliriz, onun büyüsüne karşı koymak kolay olmayabilir." dedi, iç sesinde ise Vivian'ın büyüsünü hissetmenin tuhaf bir his olduğunu düşündü. May, kardeşine bir anlık bakış attı ve sonra kafasını salladı. "Yine de dikkatli olmalıyız. Vivian, güçlü ve zeki bir cadıya benziyor." London, ona gülümsedi. "Evet, doğru. Vivian'ın kudreti ve hırsı, onunla başa çıkmak için kesinlikle dikkatli olmamızı gerektiriyor. Ne de olsa Kraliçenin torunu." Tahta kapı gürültülü olmayan bir şekilde vuruldu ve açıldı. Logan içeri doğru aralık kapıdan süzüldü. Sessizce Kral ve Prensesin yanına yaklaştı. "Kralım Kaledeki patlama sadece dikkatleri üzerimize çekti." London, düşünceli bir ifadeyle başını salladı. "Evet, kesinlikle amaçta buydu zaten. Çok yakında bize saldıracaklar. Ama bu bizi durduramaz. Planımıza devam edeceğiz." May, cesaretle başını kaldırdı. "Evet, bir şekilde başaracağız. Gerçekten de kurt adamlar ve cadılar ayıramazsak, buna karşı koyamayız London." London, düşünceli bir şekilde devam etti: "Ama biz de güçlüyüz. Ve önümüzdeki günlerde daha da güçleneceğiz. Biz ölümsüzüz. Ama onlar ölebiliyor." Logan, bir an için sessiz kaldı, sonra kararlı bir ifadeyle konuştu: "Daha önce kazandılar. İki tür bir aradayken savaşmamız doğru olmaz. Başka bir şekilde ilerlemeliyiz. Gerekirse insanları kullanalım." London, derin bir nefes aldı ve planlarını anlatmaya başladı. "Öncelikle, kurt adamlar ve cadılarla olan ittifakımızı bozmamız gerekiyor. Onların gücünü kırmalıyız. Sonra, Vivian'ı ortadan kaldırmalıyız. Onun gücünü ve etrafındaki destekçilerini zayıflatarak, onu yenmek mümkün olacak." May ve Logan, London'ın planını dikkatle dinlediler ve onayladılar. "Doğru," dedi May. "Bu planı uygulamak için hazırlıklara başlamalıyız. Vivian'ı ortadan kaldırmak için elimizden geleni yapacağız." Logan da ekledi: "Evet, zaman daralıyor. Hızla harekete geçmeliyiz." London, kararlılıkla başını salladı. "Öyle yapalım. Şehrimizi almak için sonuna kadar savaşacağız. Ve bu sefer, zafer bizim olacak." Ve böylece, London ve onun müritleri, Vivian'ı durdurmak ve kendi topraklarını korumak için hazırlıklara başladılar. Kararlılıkla ilerlediler, bilinmeyene doğru yol alırken, içlerindeki güç ve kararlılıkla birlikte umut dolu bir geleceğe doğru ilerlediler. ______________ 3. Bölüm'ün sonuna geldiniz. Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Bir dahaki bölümde neler olacak iple çekiyorsanız beni takip etmeyi unutmayın. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Diğer bölümde görüşmek üzere. İletişim Bilgileri Instagram: _miacengizkitapligi_ Twitter(X): merve_author Gmail: merveauthor215@gmail.com |
0% |