Yeni Üyelik
2.
Bölüm

1. Bölüm

@miadarknesss

Güne başlamak.

Her sabah aynı rutinleri tekrar ederek güne başlamaktan yorulmuş ve sıkılmıştım. Bir rutinden çok bir iş gibiydi bunlar bana. Yaptığım her işi her adımı paylaşmak benim işimdi. İlk başta bir görgüsüz gibi yaptığım her işi paylaşmak hoşuma giderdi ama bir yerden sonra hiçbir özelimin kalmadığını fark etmemle birlikte bu işten keyif almamaya başlamıştım.

Çünkü kitlem artmıştı ve her adımım takip ediliyordu. Bu işi başladığımda tam on sekiz yaşımdaydım. Ailemin iş ve ders baskısı beni bunaltmıştı. Her şeyim vardı. Her istediğim alınıyordu ve bende sosyal medyaya gösteriş yaparak bundan keyif alıyordum. Bir süre sonra bundan dolayı para kazanmaya da başlamıştım. Kitlem arttıkça ilgi görmeye başlamıştım. Annem hesabımı gördüğünde kızmak yerine bana iş teklif etmişti. Sonrasında annemin markasının yüzü olmuştum. Böylelikle çanta satışları artmıştı ve oldukça ilgi görmüştü. Bu yüzden annemin gözdesi oldum. Çünkü işine yarıyordum. Ondan öncesinde oldukça kötü ilişkimiz vardı. Bu konuya girmek bile istemiyorum. Babam ise buna tamamen karşıydı. Çünkü okulum bittikten sonra şirketinde CEO olmamı istiyordu. Ona göre bu işler oldukça boştu ve annemle bu yüzden ikisi biraz ters düştü. Annemin satışlarının arttığını gördükten sonra pek bir şey söylemedi. Babamın bu işe ezelden beri karşı olmasının bazı sebepleri vardı tabii. Soyadını karalarım diye şirket bundan kötü etkilenir diyerek beni engellemeye çalışmıştı. Ama bu tam tersine olmuştu. Annem sayesinde markası yükseldi ve oldukça popüler oldu. Üstüne üstlük babamın şirketinin hisseleri yükselişe geçti. Bir çok marka ve hissedar ortak olup benimle birlikte iş yapmak istediklerini söyledi. Bu da babamın istemese de işine geldiği için bir daha ses etmedi. Tek derdi benim işlerim bozulursa onun işlerinin de bozulacağını düşüncesi onu hala korkutuyordu.

Okulumdakiler benim popülerliğimi gördükçe davranış biçimleri de değişmişti. Benimle sürekli konuşmaya, fotoğraf çekinmeye ve benimle arkadaş olmaya çalışmışlardı. O zamanlar bu ilgi çok hoşuma gitmişti. Bana yaklaşan herkesin tek bir isteği vardı tabii. Ünlü olmak.

Onları hesabımda paylaştığımda benden takipçi kazanıyorlardı. Bu da onların işine geliyordu. Kullanıldığımı anlamam biraz uzun sürdü tabii. Ardımdan kazık yediğimde de aklım başıma gelmişti. Tek en yakın dostum diyeceğim kişi de Ecrin'di. Benden faydalanmayan ve tüm sahte hesaplarından bana saldırıya geçenlerden koruyan tek kişiydi. Kötü yorum çok fazla almazdım. Herkes beni severdi ama yine de çekemeyen kişiler özellikle kıskançlıklarından bana saldırıya geçmişlerdi. İşte burda her zaman yanımda olan Ecrin koşulsuz şartsız arkamda durmuştu.

Masaya konan şarapla birlikte başımı gömdüğüm telefondan kaldırdım. "Gömülmüşsün yine telefona." dedi gözleriyle telefonu işaret ederken.

"Bir kaç iş birliğim var. Onlar için nasıl bir reklam yapabilirim onu araştırıyorum. Bilgi toplamam lazım."dedim bir yandan da parmaklarım telefonla haşır neşir olurken hızlı hızlı mailleri cevaplıyordum.

"Bu sıralar pek bir yoğunluk var. Ben bile yetişemiyorum. Sosyal hayatımız kalmadı be." dedi şarabından bir yudum alırken. Hava o kadar güzeldi ki denizin tuzlu kokusunu alabiliyordum.

Evet, okul bittikten sonra Ecrin benim menajerim olmuştu. Böylelikle hiç ayrılmamış ve daima arkadaş olarak beraber yol almıştık. Her durumda, her konuda ve yaşanan her olayda beni savunup yanımda duran tek arkadaşımdı.

Hayatım göründüğünden daha yorucu ve tempoluydu. Çoğu şeye yetişmekte her ne kadar zorlansamda kendimi yormak bana iyi geliyordu. Hayatımın gerçeklerinden uzaklaşmak ve ailemin baskılarından kaçış yolumdu. Mail atmayı bitirdiğimde şarapla doldurduğu bardağımı balkonun eşsiz manzarasına karşı yudumladım. Köprünün ışıkları her yeri aydınlatıyordu.

"Bu evi alarak o kadar iyi yaptın ki herkesten uzak kafa dağıtabileceğimiz bir alan olmuş oldu." dedim ayaklarımı öndeki sandalyeye uzatarak.

"Ailemden uzak ve sakin olsun da başka bir şey istemiyorum." dedi masadan sigara paketini aldı ve dudaklarının arasına ince uzun dalı yerleştirdi. Çakmağını yakmaya çalışırken bir türlü yanmayınca küçük çantamı masadan aldım ve içinde çakmağımı aradım. Elime çakmağın soğuk metali değdiğinde parmaklarımın arasına sıkıştırıp çıkardım. Bordo çakmağımı tekte yakıp sigarasının ucuna değdirdim. Derin bir nefes alıp dumanı göğe doğru üfledi. Paketten bir sigara da ben alıp sigarayı dudaklarımın arasına götürüp yaktım. Duman içimi kavurup geçerken şarabımdan bir yudum daha aldım. "Baban hala sorun mu çıkarıyor." diye sordum.

"Tüm gün işlerime karışıyor. Telefonum her çaldığında kim diye soruyor. Mail cevaplarken kiminle konuştuğumu soruyor. Durmadan tepemde, bir türlü rahat vermiyor. Annemin de sürekli tepesinde onu sorgulayıp duruyor. Gerçekten bunalmıştım." dedi bir duman daha alırken.

Onu gerçekten çok iyi anlıyordum. Benimkiler gibi baskıcıydı ailesi ama benimkiler daha çok çalışmam ve onların istediği gibi hareket etmem için baskı yapıyorlardı. Aralarında minik farklılıklar vardı. En büyük fark da onun ailesi zor da olsa ayrı eve çıkmasına izin vermişti. Bu nasıl oldu ikimiz de şaşkındık. Çünkü babası gereğinden fazla geri kafalı bir adamdı.

"Benimkileri biliyorsun. Her defasında ayrı eve çıkmak istediğimi söylüyorum ama babam asla izin vermiyor. Aile asla ayrı yaşamamalıymış. Bence babam yalnız kalmaktan çok korkuyor." güldü.

Gökyüzüne baktım. Yıldızlar şehrin ışıklarından dolayı görünmüyordu ama ay'ın parıltısını kesmeye yetmiyordu. Etrafta araba vızırtıları ve korna seslerine karışan vapur sesleri de vardı. "Mehmet amcayı hiçbir zaman anlayamayacağım." Dedi başını iki yana sallarken.

"Ben anlayamıyorum da sen nasıl anlayacaksın Ecrin?" dedim gülerek.

"Sence bir gün tamamen özgür olabilecek miyiz?" diye sordu. Ona baktım ve durdum. Cevap vermeden önce geleceğim için ne kadar çok çalıştığım aklıma geldi. Bu zamana kadar kendi başarım için emek emek adımladım. Şimdiyse gerçekleştirmem için çok yaklaşmıştım. "O kadar çalıştım ben Ecrin ve bir gün tamamen bağımsız olacağım. Babam hala başarımı kendisi sayesinde olduğunu düşünüp duruyor."

"Komik." dedi ve sigarasının ucu gecenin karanlığında yandı. "O kadar çalışıyorsun oradan oraya koşturuyorsun ve seni hala küçük görüyor." Haklıydı.

"Öyle, onun için bu bir başarı değil." Sigarayı küllüğe bastırarak söndürdüm. Son dumanını göğe doğru üfledikten sonra şarabımdan bir yudum daha aldım.

"Nur Azen'in paylaştığı postu gördün mü?" diye sordu. Onu başımla onayladım.

"Hmm, gördüm gördüm." Telefonunu açıp sosyal hesabına girdi. Ekranı bana döndürüp "Şu tipe bakar mısın. Saçlarını yeni boyatmış."

"İlgi çekmeye çalışıyor yine gündemde kalabilmek için. Başka başarısı yok tabi güzelliği ve fiziği ile dikkat çekmeye çalışıyor." dedim fotoğraflara bakarken yüzümü buruşturmadan edemedim.

"Yine aynı surat." dedi, bana bakarak gülmeye başladı.

"Ne varmış yüzümde?" diye sordum kaşlarım çatılırken. Telefonu kapattı ve masaya geri koydu. Kollarını göğsünde bağlarken hala kocaman sırıtıyordu. "Şu kızı her gördüğünde yüzünde tiksinir gibi bir ifade oluyor. Saklamaya da çalışmıyorsun."

"Tiksiniyorum çünkü, bilmiyormuşsun gibi konuşma. Kız her defasında benimle uğraşıyor. Sırf olaylardan uzak durmak için saçlarına yapışmıyorum." dedim manzarayı izlerken. Kız bir de bizimle aynı üniversitedeydi. Sadece bölümlerimiz farklı olsa da ders saatlerimiz aynı zamanlarda olduğu için sürekli karşılaşıyorduk. Bir çok etkinlikte o da yer alıyordu. Kız sanki canımı sıkmak için varolmuş gibiydi. Bana arada sallamadan asla duramazdı. Görüp görebileceğiniz en gıcık insan olabilirdi.

Sosyal medya da çoğu zaman her şey ya gösterişti ya da yalan. Bizim dünyamız buydu. Böyle devam ediyordu. Sen hayatını paylaşırsın yaşadığın her şeyi takipçilerinin gözüne sokarsın onlar da senin gibi olabilmek için yaptığını, giydiğiniz, gittiğiniz her yeri görmeye ve yapmaya çalışırlardı. Her şeyi olduğu gibi göstermeye çalıştım. İlk başlarda sahip olduğum şeylerle hava atmayı gösteriş yapmayı çok sevmiştim. Bu işe böyle başladım. Ailemin varlıklı olması bir bakıma benim işime yaramıştı. Aslında bunun sayesinde kitle kazanmıştım ama sonrası tamamen benim çabalarımla olan şeylerdi. Yıllardır bu mecranın içindeydim ben, olgunlaştım aynı şekilde yaptığım işler de olgunlaşmıştı. Annemin yeni koleksiyonunun en gözde çantasını paylaştığımda öyle ilgi görmüştü ki daha mağazada satışa girmeden ön satışta bitmişti. Annem de bunu fırsat bilerek beni marka yüzü yapmıştı. Annem sayemde öyle bir yükselişe geçti ki bu sanki benim sayemde değil de kendi başarısıymış gibi rol çalmıştı.

"Bu arada yarın annenin derneğinin toplantısı var. Ondan sonra da bahış gecesi." elindeki ajandasını kontrol ediyordu.

"Saat kaçta?" diye sordum. Şarabım bittiği için kadehimi geri doldurdum. Kendimi yorgun hissediyordum. Şu anda kendimi yatağa atmamak için zor tutuyordum.

"Öğlen saat iki de, ondan öncesinde de işbirliği için video çekip göndermen gerekiyor. Ha birde! Annenin gönderdiği çantayla da bir post çekmemiz gerekli." dediğinde oflayarak kafamı geriye doğru yaslandım.

"Herhangi bir boş saatim var mı Ecrin? Yine tüm saatlerim dolu mu?" diye sordum.

"Bahış gecesinden sonra boşluğun var orasını daha doldurmadım." dedi benle alay ederek. Gözlerimi devirdim. "Aslında o saatte de bir planın var."

"Neymiş o?"

"Kırbaç'a gidiyoruz." dedi yüzünde koca bir gülümseme vardı ve ellerini havaya doğru iki yana açtı.

"Nereye gidiyoruz dedin?" anlamamış gibi sordum ona. Kaşlarım doğru mu duydum diye merakla kalktı.

"Kırbaç, hani şu koca iki aydır reklamı yapılan kulüp." dedi ellerini birbirine vurarak. Şu anda bir çocuk gibi heyecanlıydı. Söylediği yeri hatırlamaya çalıştım. "Ben neden hatırlamıyorum." dedim en sonunda.

Ofladı.

"Gerçekten unuttun mu? Senin B on ikine baktırmamız lazım bizim. Diğer güne hemen bir doktor randevunu ayarlayacağım bu çok ciddi bir problem." benle dalga geçiyordu.

"Ecrin birazdan o tepende yaptığın minik topuzuna asılacağım biliyorsun dimi?" gözlerini kocaman açarak bana baktı. Asılmayacağımı tabii ki o da biliyordu. Ona takılmayı seviyordum ve tabii ki o da bana takılırdı. O kadar çok beraber vakit geçiriyorduk ki canımız sıkıldığında gelir birbirimizle uğraşırdık. Ailemden sonra asıl ailem o olmuştu. Her anımda yanımda olan gerçek bir dost.

"Kırbaç diye isim mi olur?" diye sordum. Sosyal hesabıma girerek kulübün adını arattım. Profil fotoğrafı oldukça havalıydı. Postlarda mekanın bir çok yerinden görseller vardı. Tabelasından tut masalara bar bölümüne ve localarına kadar oldukça lüks ve değişik bir havası vardı. Gözüm takipçi sayısına kaydığında inanamadım. "Üç milyon takipçi ne?!" şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım. "Şaka mı bu, neredeyse benimle aynı takipçiye sahip."

"Lütfen sen neredeyse beş milyon sayılırsın." dedi eliyle bana dur işareti yapar gibi. Hızla başımı ona çevirip şaşkınlıkla ona baktım. "Beş milyona yaklaştım mı?" başını aşağı yukarı sallayarak "Evet." diyerek sorumu onayladı. Ama şu an çok normal bir şeyden bahsediyormuş gibi konuşuyordu. Bense şaşkınlığımı ve heyecanımı gizleyemedim.

Bir an elimdeki telefonu unuttum ve takipçi sayımın artmış olmasına karşı bir sevinç nidası attım. Kadehimi kaldırdım ve "Cheers!" diye bağırdım. Bardakları tokuşturup kırmızı şarabımı tekte içtim. "Bunu kutlamalıyız." dedim sevinçle ama Ecrin benim kadar heyecanlı gibi görünmüyordu.

"Önce bir beş olalım kutlarız İdil, sakin ol." gözlerimi devirdim ve bu heyecanıma bir çekiçle vurduğu için ona sinirli bir bakış attım. "Bırak da sevincimi yaşayayım ya." diyerek sitem ettim.

"Beş milyon olduğunda yaşarsın. Eee ne diyorsun mekan için?" dedi az önce bakıp da unuttuğum konuya yıldırım hızıyla beni döndürürken.

Fotoğrafları tek tek inceledim. Beni en başta çeken şey bordo renkleriydi. En sevdiğim tonlar kırmızı, bordo ve siyahın uyumuydu. Bu tonlar kullanılmıştı ve gerçekten burada çok güzel çekilebileceğim fotoğraflar olabilirdi. Hatta favori mekanım olma yolunda ilerleyebilirdi. Kokteylleri de önemliydi tabii.

Sayfayı incelerken üstten gelen gelen yorum bildirimi dikkatimi çekti. Hızla sayfadan çıktım ve gelen yoruma dehşetle baktım.

 

 

@öleceksinidilsarıhan

 

Kendini beğenmiş kaltağın tekisin. Arkanı kolla sürtük!

Yorum ve votelerinizi eksik etmeyin lütfen... :)

Loading...
0%