@miadarknesss
|
Adım sesleri sarayın duvarlarında sesli bir edayla yankılanırken sarayın sessizliğinde bir oraya bir buraya giden adım sesleri duyuluyordu sadece. Gölgelerin ardında mum ışığı titreşirken dışarıdaki soğuk rüzgarın sesi yalayıp yutuyordu. Boş boş duvarlara bakınıp saatlerin geçmesini beklerken can sıkıntısından artık bunalmıştı. Hoş saatten bile haberi yoktu ve kaç günün geçtiğini bile hesaplayamıyordu artık. Zorla sarı saçlarını toplayıp tepesinde şekillendirmişlerdi ve bu onu oldukça rahatsız ediyordu. Üstünde ki beyaz elbisenin etekleri bir oraya bir buraya yürürken odayı süpürmekten kararmıştı artık. Bu odada güçleri etkisiz haldeydi. Hiçbir şey yapamıyordu ve bu onu artık çılgına çevirmek üzereydi. Defalarca denemişti kızına ulaşmayı sadece ama sadece bir kez işe yaramıştı. Odaya yapılan sihir yüzünden güçleri etkisiz hale geliyordu. Kraliçe ilk defa kendini bu kadar güçsüz hissediyordu. Kendini ilk defa bu kadar korumasız hissediyordu. Onların elinde çaresizce yaklaşacak olan sonu bekliyordu. Kızına güveniyordu. Ama kızını savunmasız bırakmıştı. Doğru bildikleri yanlış çıkmıştı ve şimdi kızı yalnız kalmıştı. Onu çok özlemişti. Gölgelerin arasında bir insan silüeti belirdi. Uzun saçların beline kadar uzandı düz saçlardan kim olduğunu kolaylıkla anlamıştı. İris. Bu kata gelmesi yasaktı. Fasih onun bu odaya girmesini bile istememişti. İris'i, Sara'dan uzak tutmaya çalışıyordu. Ne amaçla geldiğini merak etti. Kraliçeye özellikle hazırlanan zindanın önünde durdu. İris kapının kilidini açarken gözlerini Kraliçeden bir an bile ayırmadı. İçindeki öfke ve kin onu her gördüğünde büyüyordu ve tırnaklarının boğazını parçalara ayırdığı anı görebilmek için yanıp tutuşuyordu. İris yavaş adımlarla kraliçeye doğru ilerledi. Siyah elbisesinin yırtmacından uzun beyaz bacağı her adım attığında dikkat çekiyordu. Sara, İris'e dik dik baktı. Ondan korkmadığını hatta aksine onu daha da sinirlendirmek isteyerek çarpık bir gülümsemeyle baktı. İris iğrenç bir gülümsemeyle yaklaştı Kraliçe'ye, ateş rengine kaçan sarımsı gözleri parıldadı. "Ne istiyorsun İris?" diye sordu. Alaycı bir tavırla "Ekselanslarımız bugün nasıllar keyifleri yerinde mi diye bir kontrol etmek istedim." dedi. Sara küçümser gibi güldü. "Yani keyfimi kaçırmak için buradasın, öyle demek istedin sanırım." "Öyle de denilebilir." Sara başını iki yana sallar. "Sana bu zevki yaşatmam." "Senin başa zevk yaşatıp yaşatmaman umurumda değil ben istediğim şeyi her zaman alırım. Sen ve kızını öldüreceğim gibi her şeye sahip olacağım ve sen de adım adım benim yaptıklarımı izleyeceksin. En sonunda da ben de senin ölümünü zevkle izleyeceğim." "Kızıma asla dokunamayacaksın İris." İris güldü. Kahkahası zindan da yankılandı. "Öyle mi dersin?" Sara'nın yüzüne doğru eğildi ve gözlerini Sara'nın gözlerine dikti. "O küçük sıçan senin sandığın kadar güçlü değil. Olsa bile bunu kullanamayacak kadar yeteneksiz." Sara'nın çenesini kavrar. "Onu köpeklerime yedirirken sana izleteceğim ve işte o zevki o zaman alacağım." Sara yüzünü ellerinin arasında sertçe kurtarır ve İris'i hızla ittirir. İris düşmek yerine sadece uzaklaşmıştı. Kraliçe'yi sinirlendirmeyi başarmıştı bile. Sara'nın gözlerinde gördü endişe keyif almasına yetmişti. Kraliçenin tek zaafı kızıydı ve İris bunu çok iyi biliyordu. "Kızıma dokunmana asla izin vermem pis cadı! Yaşatmam seni." Kraliçenin gözü dönmüş gibiydi, İris'in kızına dokunma düşüncesi bile onu deliye çevirmeye yetmişti. Kızına kimsenin dokunmasına izin vermezdi. Hayatında var olan sadece kızıydı kızı için her şeyi yapmaya hazırdı. Canını bile verirdi. İris keyifle kraliçeyi izledi. Sara'nın tehditleri ona fısıltı gibi gelmişti. Tekrar yüksek sesle kahkaha atar ve kraliçeye bakarak "Sen ve o küçük sıçanı öldürmem için geri sayım başladı. Senden de ondan da çok yakında kurtulacağım hatta önce o sıçandan sonra da senden." Sara tam ağzını açtığı sırada içeriye adam girdi. Önce ikisini inceledi ve ne olduğunu çözmeye çalıştı. İris'i gördüğünde ona sert bir bakış attı. Yasağı çiğnemişti ve bu Fasih'i sinirlendirdi. İris Fasih'e bakarak Sara'dan uzaklaşır. Fasih'in ona çatık kaşlarla baktığını gördüğünde hiçbir şey demeden ona baktı. Fasih "Ne işin var senin burada?" diye sordu. Sinirliydi. Sözünün dinlenmemesinden nefret ederdi ve İris'in kendi kafasına göre hareket etmesi onu her zaman sinirlendirmişti. Lakin bu kadının bu pervasız hareketleri ve seksiliği onu cezbediyordu. Bir yandan da aşık olduğu kadının narinliği ve yüzünün solgunluğu dikkatini çekti. Mutsuz görünüyordu ve biraz da öfkeli. Ne olduğunu merak etti adam. Sormak, saçlarını ve tenini narince okşamak istedi. Ona bu kadar yakın olup dokunamamak adamın çok zoruna gidiyordu. Sevdiği kadın şimdi bir yabancıymış gibi uzaktı ona. İris "Kraliçemizin bir ihtiyacı var mı diye kontrole gelmiştim." dediğinde adam hiç de ona inanmamıştı. "Çık dışarı." diyerek yüksek ve sert bir tonla emrini verdi. İris içinde kabaran öfke ve kıskançlıkla Sara'ya çatık kaşlarla baktıktan sonra odayı terk etti. Az kalmıştı, sabırla beklemesi ve planlarını tığ gibi işlemesini bekliyordu. Adam, cadı gidene kadar ardından baktı. Onunla sonrasında hesaplaşacaktı. Şimdiyse sevdiği kadınla konuşmak istiyordu. Onun sesini duymak bile kalbinin tekrardan atmasına yetiyordu. "Benim güzel sevgilim." diyerek kollarını yavaşça açtı ve Sara'ya doğru ilerledi. Bu hareketi gören kadın iki adım geriledi. Bu kötü adamın ona dokunmasını dahi istemiyordu. Fasih ondan kaçtığını görünce durdu ve kollarını indirdi. Bu hareket onu incitmişti ama yine de ondan uzaklaşmadı. "Her zaman olduğu gibi bugün de çok güzelsin." Kadın yüzünü buruşturarak adama bakmak yerine boş duvara baktı. "Eski zamanlarımızı hiç özlemedin mi sevgilim?" diye sordu beyaz teninin mum ışığında parıldayan güzel yüzünü inlerken. Yumuşak teninde oluşan kırışıklıklar olsa da hala güzel olması adamın erimesine neden oluyordu. Yavaş adımlarla Sara'ya ilerledi. Elini tuttu ve minik bir öpücük kondurdu. Kadın elini çekmeye çalışsa da Fasih buna izin vermedi. "Seni çok özledim Sara. Seni ve geçirdiğimiz güzel zamanlarımızı çok özledim." Elini hızla çekti ve elbisesinin eteğine elinin tersini tiksinircesine sildi. "Benim sana dair tek güzel bir anım bile yok. Sadece sana duyduğum nefret var." Bu sözler adamın kalbini kırsa da sevdiği kadının gönlünü almaya çalışmaya devam etti. "Yapma ama sevgilim, Sadece seni ve kızımı istiyorum. Beni kızımdan daha fazla ayrı tutamazsın." Kadın küçümser gibi adama baktı ve iğrenir gibi gülümsedi. "Beni bu sözlerle kandıramazsın Fasih, ayrıca o senin kızın falan değil." "Seni kandırmaya çalışmıyorum Sara. Yaptığım hataları telafi etmek istiyorum." Kadın adamın yüzüne baktı ve onun düşüncelerini okumak istedi. Adamın tepkileri ona çok yabancı geliyordu. Önceden tanıdığı aşık olduğu adam ona yalan söylemişti onu kandırmıştı ve şimdi ona inanmasını istiyordu. Bu mümkün olabilir miydi gerçekten? Asla. Ona asla inanmazdı. Onu kandıran adamın yalanlarına tekrardan kanmazdı. "Kızımdan uzak dur Fasih, sana inanan o saf kız değilim artık. Yalanlarına karnım tok benim." Adam son kez çabaladı. Ona doğru yaklaşmak istedi. Kadın eliyle durmasını işaret etti. "Ben sadece-" sözünü devam etmesine izin vermedi. "Defol git Fasih! Sana asla inanmam asla senin olmam ve asla seni sevmem. Planlarının hepsi tek tek suya düşecek ve sen asla kazanamayacaksın. Neden biliyor musun? Çünkü kızım senin kazanmana asla izin vermeyecek!"
|
0% |