Yeni Üyelik
2.
Bölüm
@mihrininbahcesi


💫Yeni Komşular💫

"Biraz daha yavaş olmaya ne dersin? Hani bende seninle birlikteyim ya!"

Rojbin arkasından bağırıp duran kardeşini umursamadan elinde ki, iki bavulunu arkasından çeke çeke havaalanının içinde kendince koşturuyordu. Bu acelesi neyeydi, kimeydi o da bilmiyordu. Tek düşünebildiği haksız yere sürgün edilmesiydi, bunu hala kendisine yediremiyordu.

Zonguldak, Çaycuma havaalanına gelmelerinin üzerinden yarım saat geçmişti. Gidecekleri yerin bile son dakikaya kadar süpriz olması Rojbin'i iyice delirtmişti. İstanbul'da, Zonguldak uçağına bindiğinde sürgün edildikleri şehrin orası olduğu sanmıştı ama uçaktan indikten sonra gelen mesaj ile aslında aktarmalı bir yolculuk yaptıklarını anlamış bulundu. Sağolsun babaannesi onları henüz bir havaalanı dahi bulunmayan ufacık bir kasabaya hatta kasaba bile değil adaya sürgün etmişti.

Rojbin, havaalanından çıkarken varacakları yere nasıl gideceklerini düşünüyordu bu sırada Fidan'ın onu yakalamak uğruna koşturmasına ve arkasından bağırmasına aldırış dahi etmiyordu. Rojbin biraz düşünebilmek için uzak bir köşede kendine yer edinmişti ki elinde nasıl taşıdığını dahi bilmediği dört bavul ile kardeşi yanında bitmişti.

"Sonunda, bir an için hiç durmadan havaalanın da koşturacaksın sandım. El insaf yani elimde koskoca bavullarla öldüm resmen, yoksa benden böyle mi intikam alıyorsun abla."

Rojbin, Fidan' da ki yüzsüzlüğe artık şaşırmıyordu. Kardeşi hep böyle bir insan olmuştu, ne yaparda yapsın sorumluluklarını üstlenmekten kaçan her seyi şakaya vuran biri! Ona göre Fidan'ı anlatan kelimler tam olarak bunlardı. Rojbin yol boyunca yaptığı gibi kardeşine cevap vermeden telefonuna sarıldı. Googleden Amasra'ya nasıl gideceklerini araştırırken karşısına çıkan şıklar ile burun kıvırdı. Önlerinde daha bir saatlik otobüs yolculuğu vardı.

Rojbin kendi kafasında planını yapıp yeniden iki bavuluna sarılırken Fidan'a yandan bir bakış atıp yola koyuldu. Konuşmasına gerek yoktu zaten kardeşi onu tıpış tıpış takip edecekti ve öyle de olmuştu yine bağıra bağıra arkasından geliyordu.

"Abla! Nereye gidiyorsun, ayrıca bana yardım edemez misin? Ablaaaa!"

********

Rojbin aldığı biletleri otobüs muavinine verirken onun gösterdiği koltuğa vakit kaybetmeden kuruldu. Gidiş yolunda uçak biletlerini kendi almadığı için Fidan ile yan yana oturmaya mecbur bırakılmıştı ama şimdi akıllık yapıp kendine ortalardan bir yer kardeşine ise midesinin bulanacağını bile bile en arka koltuklardan yer almıştı.

Fidan, ablasının koltuğuna oturması ile yanına oturacaktı ki muavinin ona en arka koltuklardan birini göstermesi ile korkuyla ablasına döndü. Onu bunu yapmış olamazdı değil mi? Okul gezilerinden ona kalan arka koltuk anılarını bildiği halde kendisine bunu yapamazdı.

Ablasının yüzünde ki sinsi sırıtış ile muavine gülümsemeye çalışan Fidan, el bagajını koltuğunun üstünde ki küçük bölmeye bırakıp soluğu ablasının tepesinden aldı.

"Taman kızgınsın, evet hatalıyım ama bu kadarı fazla Rojbin. Yol boyunca beni görmezden gelmeni sineye çektim de arka koltuk da yer almak nedir?"

Rojbin, kız kardeşinin öfkeli sesi ile kafasını biraz yukarı kaldırıp onunla göz göze geldi. Biraz olsun burnu sürtsün diye ona kendince ceza vermek istemişti ama kardeşinin korku dolu gözleri bu yaptığından pişman olmasını sağlamıştı. Rojbin'in içinde ki kötü tarafı biraz daha burnunun sürtmesi için kafasını çevirirken kardeşinin melül bakışlar altında koltuğuna dönüşünü seyretti.

"Bundan nefret ediyorum!"

Rojbin içinde ki kötü tarafa bir şaplak patlatıp, söylenerek koltuğundan kalktı. El bagajını az evvel güzelce yerleştirdiği yerden sinirle geri alırken kendine inanamıyordu. Kardeşi koltuğa oturmadan kendi çantasını yukarıya yerleştirip Fidan'ın kini kucağına fırlatıp tek kelime etmeden cam kenarında ki koltuğa kuruldu.

"Teşekkür ederim."

Fidan, ablasının cevap vermeyeceğini bile bile mağrur bir ifade ile mırıldanıp çantası ile birlikte orta taraflarda ki koltuğa geçti. Yolculuğun geri kalanı ise sessiz bir şekilde geçmişti. Otobüs bir saatin sonunda terminale giriş yaparken Rojbin yine aynı tripli haliyle bagajdan bavulları alıp kardeşini beklemeden otobüs terminalinden çıkmıştı.

Çıkmıştı çıkmasına ama karşısında gördüğü manzara ile olduğu yerde kalakalmıştı. Bu da Fidan'ın ona yetişmesini sağlamıştı. Kardeşinin hızını alamayıp kendisine çarpması bile Rojbin'i manzaranın güzelliğinden kopartamamıştı taki sesini duyana kadar.

"Burası çok güzel."

Fidan'ın büyülenmiş sesiyle kendine gelen Rojbin, bavullarına sarıldı. Evet burası gerçek olmayacak kadar güzeldi, eğer ki çalışıp borç ödemek zorunda kalmamış olsaydı buraya gelmek cezadan çok her ikisi içinde ödül olurdu!

"Sence de yeryüzünde ki cennet gibi değil mi?

Fidan, hala olduğu yerde kalıp kasabaya maniler dizerken, Rojbin şansa önlerinden geçen taksiyi durdurup bavullarını sürüklemeye başladı. Şoförün de yardımıyla bavullarını bagaja yerleştirirken Fidan'ın onu fark etmesi çokta uzun sürmemişti.

Diğer bavullarda bagajda ki yerlerini aldıktan sonra iki kardeş taksinin arka koltuğuna aynı anda kuruldu. Rojbin telefonuna son gelen mesajı yeniden açıp yazılı olan adresi şoföre aktardı. Ardından kafasını kardeşinin aksi yönünde cama çevirip az evvel ki muazzam manzarayı seyre dalacaktı ki Fidan'ın yeniden onunla iletişim kurma çabasına bu sefer karşı koyamadı.

"Abla daha ne kadar böyle devam edeceksin. Bak gerçekten çok çok özür dilerim. Ben böyle olacağını nerden bilebilirdim ki!"

Rojbin, soğuk karakterine uygun bir şekilde dondurucu bakışlarını kardeşinin üzerinden çekmezken onun dolu gözleri ile gardını düşürdü. Şu hayatta değer verdiği üç insan vardı. Ne kadar arkalarında duramasa da annesi, kurunun yanında yaşı da yakan babaannesi ve onu güldürmeyi başarabilen yegâne kişi belatonik kardeşi. Kendini ne kadar zorlarsa zorlasın Fidan'a karşı takınabileceği buzdan maskesi onun gözyaşları ile çoktan erimişti.

"Ben sevdim! Çok sevdim abla, çok klişe biliyorum ama gerçekten de aşk insanın gözünü kör ediyormuş. Benim canım zaten çok yanıyor bir de sen yanımda olmak yerine karşıma geçiyorsun. Yapma, ne olur! Benim en çok sana ihtiyacım var."

Fidan'ın gözünden akan tek damla yaş Rojbin'in zaten erimeye yüz tutmuş buzdan maskesinin üzerine son darbeyi indirmişti. Kollarını açtığı gibi göğsüne sinen kardeşinin başına ufak bir buse konduran Rojbin and içti. Kardeşinin göz yaşlarına sebep olan adamı bulduğunda onu bu göz yaşları içinde boğacaktı.

Rojbin, kısa bir an için dikiz aynasına çevirdi gözlerini, taksicinin yola odaklandığını görünce derin bir nefes alıp kardeşini kendinden ayırdı. Aralarında ki mesafeyi çokta açmadan küçük çehresini ıslatan yaşları tatlı bir tebessüm ile sildi. Sonra kendinden beklenilecek bir soğuk kanlılıkla tek tek sıraladı cümlelerini.

"O pisliği unutmak için tek bir günün var Fidan Tatlıcı! Önce dibine kadar depresyona girecek, ertesi gün ise babalar gibi çıkacaksın anlaşıldı mı?"

Fidan utanmadan elinin tersiyle burnunu silerken, Rojbin hızla çekti ellerini, tam bir pislik diye düşündü. Verdiği tepkiler bile çocuk gibiydi. Ardından kardeşinin kaşlarını çatması ile aynı şekilde karşılık veren Rojbin ardından deli danalar gibi kahkaha atmasına anlam veremedi.

Taksicinin bakışları ikilinin üzerine dönerken Rojbin her zaman olduğu gibi yine Fidan'a senden olmaz bakışlarını fırlattı.

"Neden sadece bir gün?"

"Çünkü senin o asalak eski sevgilinin bizden daha doğrusu senden çarptığı parayı geri yerine koymamız lazım!"

"Ne! Neden?"

"Çünkü, Fehime Tatlıcı, bizi sadece sürgüne göndermekle yetinmedi kardeşim. Üstümüze bir de koskoca bir borç bindirdi. İş bulacak ve her ay belirli miktarda parayı hesabına aktaracağız."

"Bu kadarı da çok fazla! Babaannemin bize bunu yaptığını inanamıyorum."

"İnansan iyi olur, çünkü gerçekler bunlar. Yarın kapımıza bir avukat gelip de senet imzalayın derse hiç şaşırmam."

Fidan o koca gözlerine yakışan uzun kirpiklerini şaşkınlıkla saniyelik açıp kaparken Rojbin gülmemek için kendini zor tuttu. Babaannesini en iyi o tanırdı ve bunu yaparmıydı diye sorsalar hiç düşünmeden evet yapar diye cevap verirdi.

"O zaman bize buradan bir ev aldığı için sevinmeliyiz, düşünsene bir de kira ödüyoruz?"

"Düşünmek bile istemem, şuraya baksana tam bir tatil mekânı. Buraya gelen turistlerin haddi hesabı yoktur. Allah bilir ev fiyatları ne kadar yüksektir."

Fidan, ablasında ki düşünce tarzına hayret ederken mesleki deformasyon diye düşündü. Cevap vermek yerine ise dudaklarını büzerken taksicinin onay niteliğinde ki cümleleri ile gerçekten ev kirası ödemeyeceklerine sevindi.

"Haklısın valla ablam, burada kiralar ateş pahasıdır. Ufak bir kasaba olabilir ama Bartın'ın en çok turist çeken beldeside burasıdır."

******

Taksicinin yardımıyla bavullarını bagajdan çıkaran iki kardeş giden aracın arkasında birbirlerine döndüler. İşte onlar için asıl macera şimdi başlıyordu. Karşılarında duran tek katlı ve dışarıdan bile en az 3+1 olduğu belli olan bu ev artık onlar için yeni yuvaları olacaktı.

Mahalle boyu ağaçlarla çevrili olan bu şirin sokakta artık onlarında bir evi vardı. Doğduklarından beri, bolluk için de büyümüş ve yaşamış olan iki kız kardeş için konaktan sonra bu ev bir hayli küçük gelecekti ama Rojbin için bu bir sorun değildi. Tabi aynı şeyi Fidan için söylemek zor olacaktı.

"Burada mı kalacağız?"

"Beğenemediniz mi küçük hanım?"

"Abla burası çok küçük!"

"Kocaman bir bahçemiz var."

"Havası çok nemli!"

"Hep birlikte yaşamak istemiştik."

"Ev çok bakımsız."

Rojbin, Fidan'ın her olumsuz sitemine pozitif bir şekilde yaklaşırken abla olmanın sorumluluğunu üstlenir bir şekilde gülümseyerek kardeşine yaklaştı ve elini omzuna atarak kendisine doğru çekti.

"Ablan halleder merak etme."

Rojbin, kendisini hızla itip kolunun altından kaçan Fidan ile önce bakımsız ama oldukça şirin evine baktı sonra da kardeşine döndü.

"Abla!"

Burayı haksız yere gelen kendisiydi,
fakat ılımlı yaklaşan da yine kendisiydi. Bu kız ne zaman büyüyüp elindekilerle idare etmeyi öğrenecek diye düşündü Rojbin, daha sonra yine sitem etmeye başlayacak olan kardeşini elini öne uzatarak susturdu. Sağlam bir konuşma yapmanın zamanı gelmiş gibi duruyordu.

"Buraya gelmeyi bende istemedim ama gel gör ki Fidan, senin hatan yüzünden bende buradayım. Şimdi şikayet etmeyi bırak ve buraya ayak uydurmaya bak. Hayatında bir kez olsun, yaptığın hatanın sorumluluğunu kabullen ve gerekeni yap! Tek yapmamız gerek uslu uslu burada yaşamak. Bir yetişkin gibi davran ve bize daha fazla zorluk çıkarma!"

Fidan, ablasının sözlerinden sonra işin ciddiyetinin farkına yeni varmıştı. Mahçup bir şekilde kafasını önüne eğerken sadece onaylar niteliğinde kafa sallamak ile yetindi. Rojbin'in tek istediği Fidan'ın burada yeni bir sorun daha çıkarmamasıydı. Göründüğü gibi burası çok ufak bir kasabaydı ve kardeşinin yeni bir hata yapması demek burada barınamayacakları anlamına bile gelebilirdi.

Rojbin, şöyle bir etrafına göz attı, evlerin hepsi tek tip idi. Arada bazı evler iki katlıydı ama hepsinin dış görünüşü aynıydı. Ahşap ve kutu gibi görünen evler buraya bir mahalle havasından çok tatil köyü havası vermişti. Rojbin, daha fazla sokak ortasında durmamak adına bavullarına sarılmış halde eve geçecekken arkalarından gelen gürültü yüzünden durmak zorunda kaldı.

Yolun ortasında iki kadın bağıra çağıra kavga ediyordu. İlk önce sözlü olarak başlayan atışmaları kız kardeşlerin gözleri önünde fiziksel saldırıya dönüşmüştü. Rojbin'in aksine
Fidan, heyecanla kavga eden kadınları izlerken etrafta kimselerin olmaması genç kadının dikkatini çekmişti.
Sokakta onlardan başka kimse yoktu ve bu durumda kavgaya müdahale etmesi gerekenler de onlardı.

Rojbin koşar adımlarla kadınların yanına gitmeye hazırlanırken kız kardeşinin de kolundan tutup kendiyle birlikte koşturmayı ihmal etmedi. Kavganın içine giren kardeşler ilk başta ne yapacaklarını kestiremeselerde Fidan kısa bir süre içinde üzerinde ki tutukluğu atıp kavgayı tuhaf bir şekilde ayırmaya çalıştı.

Sanki çok normalmiş gibi birbirlerinin saçlarını koparmak istercesine tutan kadınların kollarının üzerine atlayan Fidan, ablasının tuhaf bakışları altından kadınların ellerini ayırmaya çabaladı ama kadınlar hiç de bunu istiyormuş gibi görünmüyordu hatta öyle ki bir tanesi hem karşısında ki ile kavga ediyor hemde Fidan'a çemkiriyordu.

"Ne yapıyorsun kız sen, çekil bakim eliminden altından!"

"Teyzecim bu yaşta sokak ortasında ayıp olmuyor mu böyle, bir de bize örnek olacaksınız."

Kadınlar hala birbirlerini bırakmazken Fidan, onlarla bir sohbete girip ayrılmaları için ikna etme çabasına girmişti. Rojbin ise üzerinde ki durgunluğu atıp iki kadını ayırmak için Fidan'a yardım etmeye başladı. Tabi onların bütün bu çabaları boşunaydı çünkü bu iki koca karı resmen MMA sporcuları kadar kuvvetli çıkmıştı.

Rojbin ve Fidan kan ter içinde kalmışken sesler sayesinde aşağıya inen mahalleli sonunda yardımlarına gelebilmişti. Kızlar ve mahalle sakinleri birlik olmalarına rağmen yinede kavgacı kadınları ayıramamışlardı artık ne kadar hırslanmışlarsa. Rojbin artık yorgunluktan ölmek üzereydi ki uzaktan gelen birden fazla korna sesleri ile kalabalık birazda olsa sakinleşmişti.

Üç tane jeep meraklı bakışlar altında arka arkaya kadınların önünde durunca Rojbin geri çekilmeye çalıştı.
Araçların kapıları açılıp da içinde kalabalık bir erkek grubu inerken kavga eden teyzelerden biri elini havaya kaldırıp diğer kadına tokat atmaya çalıştı.

"Ne oluyor burada!"

Kargaşanın ortasında, gür bir ses herkesi susturmak istercesine patlarken aynı anda kadının havaya kaldırdığı eli oldukça sert bir şekilde başka bir suratta patladı. Kavgada ki son durum böyle gelişirken az evvel araçtan inen adamlar kalabalığın arasına girerek kadınları birbirlerinde uzaklaştırdı. Rojbin'in meraklı gözleri kavganın ortasında kalan kız kardeşini ararken gördüğü manzara ile elini ağzına götürüp bir şaşkınlık nidası koy verdi.

Az evvel kadının attığı tokatın Fidan'ın suratında patladığını anlayan Rojbin, kardeşine doğru bir kaç adım attı. Mahalle sakinlerinin sessiz bir şekilde Fidan'ı izlemesi gözünden kaçmazken kardeşinin eli yanağında ona vuran kadına ölümcül bakışlar attığını gördü.

Bir yandan da etraftan yükselen seslere kulak kabartan Rojbin, kim bunlar, vah vah kızcağız yedi tokatı gibi söylemlerin arasında kız kardeşine doğru büyük adımlar attı.

"Ablacım, iyi misin?"

Rojbin, kocaman olmuş gözleriyle kardeşinin yanağına bakmaya çalışırken gördüğü manzara karşısında yüzünü buruşturdu. Beş parmak izinin yanı sıra dudağı da patlamıştı. Teyzede artık nasıl bir bilek gücü varsa!

"Az önce tokat yedim! Hemde hiç suçum yokken, sadece kavgayı ayırmaya çalışıyordum!"

"İyi tarafından bak! Benim de ne hissetiğimi anlamış oldun. Empati kurmak güzeldir."

Fidan, inanmayan gözlerle ablasına baka kaldı.

"Empati kurmam için dayak mı yemem gerekiyordu!"

Fidan'ın gür sesi tüm mahallede yankılanırken ona tokat atan rambo teyze korkudan bir adım geriledi. Fidan'ı sakinleştirmek için ellerinden tutan Rojbin kardeşinin sakin olması için hafif bir şekilde kollarına baskı uyguladı, bu sırada yanlarına gelen orta yaşlarda bakımlı bir kadın Fidan'ın koluna girerek kendisine doğru çekti.

"Kusura bakma canım. Buyrun şöyle geçelim, hem yüzüne buz koymak gerekebilir. Şişmesini istemeyiz."

Rojbin, nazik kadının eliyle gösterdiği koca bahçeye bakarken, kadın Fidan'ı çoktan oraya doğru sürüklemeye başlamıştı. Ufak bir kalabalık ile hemen kendi evlerinin çaprazında ki bahçeye girenlerin arkasından gitmek üzereydi ki aklına kardeşine tokat atan kadın geldi ve hızla arkasını dönerek buz dağını aratmayan gözleri ile kadını buldu.

"Kardeşime bir özür borçlusunuz hanfendi!"

Yaşlı kadın karşısında ki kızın bakışlarından ürkmüştü. Bir mahalleliye bir de genç kıza baktı yeniden ve değişmeyen ifadesi ile suçlu olduğunu kabullendi.

"Ahh evet! Haklısın kızım, özür-"

"Benden değil hanfendi, kardeşimden özür dileyeceksiniz. Tabi kendisi biraz sakinleştikten sonra!"

Rojbin, son sözü söyleyerek kalabalığın arasından sıyrılıp az önce kardeşini götürdükleri bahçeye girdi. İçeri girer girmez az evvel ki nazik kadının birine seslenmesi ile hafif duraksadı.

"Sibel, koş kızım. Evden buz torbası ile ilk yardım çantamı getir."

Rojbin, bahçede ki kalabalığın yanı sıra kadının neden ilk yardım çantası istediğini düşündü. Yoksa kardeşi başka hasarlar da mı almıştı.

Sibel, diye seslendiği kız evden ilk yardım çantası ile çıkarken Rojbin vakit kaybetmeden kardeşinin yanına geçip oturdu.

"Kusura bakmayın kızlar, size de ayıp oldu. Daha mahalleye taşıdığınız ilk günden başınıza gelenlere bakın."

Fidan'ın canı yandığında küfür etme potansiyeli olduğunu bilen Rojbin, kardeşinin cevap vermesine izin vermeden araya girdi.

"Önemli değil, güzel bir hoşgeldin hediyesi oldu!"

Rojbin'in nazik diye nitelendirdiği kadın kısık sesli bir kahkaha atarken bahçede ki gençlerde ona eşlik etti. Bu sırada Fidan'ın diğer yanağı da sinirden kızarırken ablasının kolunu cimcikleyip uyarı niteliğinde kendisine seslendi.

"ABLA!"

Rojbin, kardeşinin uyarısına karşılık gözlerini üzerine dikince Fidan hemen geri bastı. Ablasının şuan ki bakışları, otorite bende dercesine içine işlemişti bu yüzden hemen yan çizip tatlı tatlı gülümseyerek farklı bir konu açtı.

"Bavullarımız diyecektim, sokağın ortasında kaldı. Kalksak mi biz?"

"Önce bir yanağına bakalım güzel kız, sonra evinize geçersiniz."

Hala adını öğrenemedikleri nazik kadın Fidan'ın patlayan dudağına pansuman yaptıktan sonra arkasına dönüp, bahçenin girişinde ki kalabalık gruba seslendi.

"Alparslan'ım, hanım kızların bavullarını sokağın ortasından aldır sana zahmet."

Rojbin, nazik kadının seslenmesi ile ileriye çıkan yapılı adamı gözleri ile takip etti. Yanında ki arkadaşlarına bir şeyler anlatan adam, daha sonra hepsiyle birlikte bahçeden çıkmıştı. Kısa süre sonra ise elinde kızların bavulları olmadan da dönmüştü.

Bu adam bavulları almak için gitmemiş miydi?

"Bavullar yok!"

"NE!"

****

Devam edecek ama nasıl💚

Düzenlenen bölümler değişerek yeniden önünüze sunuluyor afiyet olsun:)

Bölümde ki değişiklikleri yakalayan eski okurları görelim?

 

Loading...
0%