Yeni Üyelik
16.
Bölüm

/ Hayallerimize /

@mileidi61

Ali, omuzuna konan bu narin bedeni sıkıca sarmalamıştı. Sonunda duyguları galip gelmiş ve ona kapılarını sonuna kadar açmıştı. Yüreğini ona açmıştı. Bu onun için en güzel hediyeydi.

 

Okşamaya doyamadığı o saçları parmaklarının arasından uzağa sürüklenmişti. Elif başını kaldırmış ona bakıyordu.

 

"Çok mutlu görünüyorsun." demişti Ali'ye. Yakından bakınca mutluluğu daha belirgin hale gelmişti.

 

"Olmamam için bir sebep yok."

 

Oysa Elif'in gözlerinde hâla şüpheci biri vardı. Ali'yi seviyordu. Evet hem de çok seviyordu. Ali'nin de kendisini sevdiğini biliyordu. Bunu hissediyordu da. Ama bir şey hâla netliğe kavuşmamıştı.

 

O kadar ani olmuştu ki sormayı unutmuştu. Önceden onu hayata geri döndüren yaşamasını ve bu denli gülümsemesini sağlayan şey neydi? Ya da kimdi?

 

Elif bu sorunun cevabını alamamıştı henüz. Merak ediyordu. Bir yanı da kıskanç bir dürtüye kapılmıştı bile.

 

"Sor hadi. Neyi merak ediyorsun?"

 

Elif Ali'nin onu bir kitap gibi okumasına şaşmıyordu artık. Alışmıştı. Saçlarının arasında kaybolan o ılık gülümseme ile gözlerine bakmıştı.

 

"Ama kaçamak cevap istemiyorum."

 

"İstesem de kaçamayacağımı biliyorum."

 

Sabırla ve keyifle bekliyordu. Elif'in dudaklarından dökülecek olan her söze hazırlıklıydı.

 

"Hani geçenlerde cafede konuştuğumuz bir konu vardı. Senin de bir zamanlar benim gibi olduğumu söylemiştin."

 

"Evet. Söylemiştim."

 

Elif yutkundu. Sesinin çıkacağından bile emin değildi. Ama sormalıydı.

 

"Merak ettiğim bir şey var. Sen o dönemi nasıl at-

 

Sorusunu dahi tamamlayamamıştı.

 

"Çifte kumrular. Bölmek gibi olmasın ama bizim gitmemiz lazım. Yarın malum iş var."

 

Miray yanlarına gelmişti. Kuzey arkadan geliyordu.

 

Elif sözünün yarıda kalmasına sinirlenmişti ama demek ki daha beklemesi gerekiyordu. Bu belirsizlik onu deli etmeye başlamıştı artık. Kendine de engel olamıyordu ki. Bir başkası vardı düşüncesi zihnine kazındı bir kere.

 

Gözlerini de bedenini de Ali'den uzaklaştırmıştı.

 

"Tamam olur. Ben Elif'i bırakacağım önce."

 

Elif zaten sinirliydi. Gözleri daha da irileşmişti. Böyle bir şeye gerek yoktu ki. Ama Ali ona aldırmamıştı.

 

Miray ile Kuzey gittikten sonra Ali hiç bir şey söylemeden Elif'i in elini tutup yürümeye başladı. Ona söz hakkı bile tanımamıştı. Dolmuşa bindiklerinde Elif sessiz kaldı. Konuşsaydı eğer çok şeyler söyleyecekti. Üstelik arabada başkaları da vardı. Sinirini içinde tutmak zorunda kaldı.

 

Ne var ki onun mutlu olduğunu görünce dayanamadı. Biraz da onun sinirleri bozulsun.

 

"Hep böyle mi yapacaksın?"

 

"Ne yapacağım?"

 

Anlamamış gibi tavır takınması Elif'in çıldırma noktasına gelmesine sebep olmuştu.

 

"Bunu işte. Ben giderim diyorsam giderim. İlla ki yollamak zorunda değilsin."

 

"Şikayetin mi var?"

 

"Olmadığını biliyorsun. Ama bunu sürekli yap-

 

Ali onu dolmuştan koşar adımlarla indirdiği için yine yarıda kalmıştı konuşması. Bu bugün ikinci kez oluyordu ve artık iyice gerilmişti.

 

"Ben istediğim için yapıyorum bunu. Senin şikayetin yoksa ben buna ancak sevinirim. Memnun kalırım."

 

O böyle güzel severken sakin kalırken Elif yelkenleri hemen indiriyordu. İstese de de ona karşı tavır takınamıyordu.

 

"Tamam. Bir şey demedim say. Yarın sakın beni almak için gelme ama. Valla tersine tersine dönerim yoldan."

 

Şaşırmıştı Ali. Bir terslik olduğunu anlamıştı tabi ki. Ama üstelemeyecekti.

 

"Sen mi geleceksin o zaman?"

 

"Evet. Ben geleceğim."

 

"Tamam. İstediğin gibi olsun."

 

Elif bir an durdu. Kahretsin. Yanlış anlamıştı işte. O sinirle söylemişti.

 

"Hey! Eve gelecek halim yok. Sadece ben çarşıya gelirim demek istedim."

 

Toparlaması kolay olmayacaktı.

 

Ali Elif'in alnına öpücük kondurup gözlerinin içine baktı.

 

"Geleceksin. Ve ben bekliyor olacağım."

 

O sihirli öpücük bütün sinirini yok etmiş onu yine pamuk gibi yumuşatmıştı.

 

"Evi unut. Ama yanına tabi ki geleceğim."

 

Ali onun yanından uzaklaşmıştı. Elif onun gidişini görüp el sallamıştı. Sevdiği adam da ona karşılık vermişti. Yüzüne yayılan gülümseme biraz solmuştu. Gözü yukarıya evlerine takılmıştı.

 

Her şey bir yana. Birde babasıyla konuşacaktı. Onu beklediğini biliyordu.

 

Bu sefer kapıyı çalmadan anahtarıyla kendisi içeriye girdi. Annesi her zamanki gibi özlemle karşıladı onu. Ve babasını işaret etti göz ucuyla.

 

"Seni bekliyor. Ben balkonda olacağım. Güçlü ol."

 

Göz kırpmıştı ona. Zamanı gelmişti demek ki. Üstünü bile değiştirmeden onun olduğu yöne doğru yürüdü.

Usulca babasının karşısındaki koltuğa oturmuştu.

 

"Merhaba baba."

 

"Hoş geldin. Bu aralar seni göremiyorum."

 

Elif babasının sesinde ya da yüzünde değişik bir ifade görmemişti. Her zamanki gibiydi. Gözlerini babasının gözlerinden kaçırıyordu yine de. Kolay bir şey değildi ki. O söyleyemezdi. Babasının bir şeyler söylemesini bekliyordu.

 

"Bir baba için ne kadar zor olduğunu bilemezsin. Söylemek, kabullenmek."

 

Sonunda babası ilk sözü almıştı. Cümlelerinin altında ki o saf sevgiyi görebiliyordu Elif.

 

"Tahmin edebiliyorum." diyebildi sadece.

 

"Eğer sana güvenmesem Ali'ye güvenmesem kabul etmezdim. Bunu biliyorsun."

 

Bundan adı gibi emindi Elif. Belki kızından bile daha çok güveniyordu Ali'ye. Zaman zaman böyle düşünüyordu. Bu onu mutlu eden bir şeydi.

 

"Evet biliyorum baba."

 

Elif koltuktan kalkıp babasının yanına geldi ve onun güven veren koluna girdi.

 

"Ben seni üzecek, kıracak bir şey yapmamaya çalışacağım baba."

 

Babası onun kolundaki eli sıkıca tuttu ve kızana döndü.

 

"Hayır kızım. Sen seni üzecek bir şey yapma. Çünkü sen üzülürsen annen de bende üzülürüz. Biz her kararının da arkasındayız. Her zaman."

 

Utanmasa Elif ağlayacaktı bu sevgi seli karşısında. Uzanıp babasına sıkıca sarıldı.

 

"Biliyorum. Elimden geleni yapacağım. Seni çok seviyorum babacığım. "

 

"Bende seni çok seviyorum kızım."

 

Babasından uzaklaştığında gözleri hâla nemliydi. Ama yüreği ferahlamıştı. Bunu gizlemek ağırdı. Konuşmakta ağırdı ama babası onun yükünü yine hafifletmişti.

 

Ama soruları henüz bitmemişti. Babasının gözlerine bakıyordu şimdi. Evet şimdi sorabilirdi.

 

"Peki ne konuştuğunuzu bana söyleyecek misin?"

 

Ali'nin ağzından tek bir laf alamamıştı ama belki babası bir şeyler söylerdi.

 

Babası gözlerini hafifçe kısarak ona baktı.

 

"Tabi ki hayır. O konu Ali ile aramızda kalacak. Üzgünüm."

 

Elif bu kadarına da pes demişti. Ali de aynı şeyi ona söylemişti. Ayağa kalktı.

 

"Biliyor musun baba? Onunla çok benziyorsunuz."

 

"Evet, biliyorum." demişti babası keyifle. İşte şimdi babası kendine gelmişti.

 

Elif'in bu savaşı kazanma şansı yoktu bunu biliyordu. Bir hışımla odasına gitmişti. Bu iki erkek resmen onunla oyun oynuyordu. Hayır yani bu kadar gizlenecek ne olabilirdi ki?

 

Kendisini ılık bir duşun altına bırakmıştı. Günün tüm yorgunluğunu, belirsizliklerini, sorularını alıp götürmüştü.

 

Banyodan çıktığında annesi onu odada bekliyordu.

 

"İyi misin diye bakmaya geldim."

 

Annesinin yanına oturmuştu.

 

"Tahmin ettiğimden daha iyiyim."

 

"Ben seninle bugün de olduğu gibi gurur duydum. Ali'ye ne kadar değer verdiğini görebiliyorum. Ayrıca o kişi Ali olmasaydı babana bu durumu kabul ettirmekte kolay olmazdı. "

 

"Bilmez miyim?"

 

Nasıl bilmez ki? İkisi de onu deli etmek için elinden geleni yapıyordu.

 

O sırada Elif'in telefonu çaldı. Arayan Miray'dı. Bu saatte araması normal değildi.

 

"Efendim Miray."

 

"Elif sana haber vermek istedim."

 

Sesi biraz tedirgin geliyordu sanki. Yatağın üstünde kımıldandı Elif.

 

"Ne oldu Miray? Korkutma beni."

 

"Sakin ol. Söyleyeceğim. Sizden ayrıldıktan sonra bir haber geldi. Ali'nin ablası ve eniştesi gelirken kaza yapmışlar."

 

"Ne!"

 

Elif öyle bir bağırmıştı ki annesi korkuyla yataktan fırladı.

 

"Dur hemen panik yapma. Büyük bir kaza değil. Hepsi de iyi. Ali senin endişe edeceğini düşündüğü için söylemedi. Ben sadece haberin olsun diye aradım."

 

"Gerçekten iyiler değil mi? Peki Yavuz?"

 

"Şansları varmış. Yavuz'u babaannesine bırakmışlar. Yanlarında yoktu."

 

Elif'in içi rahatlamıştı.

 

"Teşekkür ederim Miray aradığın için."

 

"Dediğim gibi Ali'nin seni aradığımdan haberi yok. Sende sakın sıkıntı yapma. İyiler. Hadi iyi geceler kuzum. Görüşürüz."

 

"Görüşürüz."

 

Sesi titremişti telefonu kapatırken. Annesi meraklı gözlerle onu izliyordu.

 

"Ali'nin ablası ve eniştesi kaza geçirmiş anne. Ama durumları iyiymiş."

 

Bunu söylerken bile Elif iyi hissetmiyordu kendini. Ali'nin yanında olmak ona destek olmak istiyordu ama yarını beklemek zorundaydı.

 

"Merak etme. Miray endişelenecek bir şey yok dediyse öyledir. Sen kafana takma tamam canım."

 

"Deneyeceğim."

 

Oysa olmayacağını biliyordu. Annesinin şefkatli öpücüğü ile gözlerini kapattı.

 

"Yüreğini ferah tut kuzum. İyiler. Sende yat uyu. İyi geceler."

 

"İyi geceler anne."

 

Annesi odadan çıktıktan sonra Elif yatağına uzandı. Saçlarını bile kurutmadı. Uyku haramdı. Sorularla boğuşup durdu gece boyunca. Zihni hep onlarla meşguldü. Yastığını başına siper yapsa da fayda etmemişti.

 

Gecenin bir kazananı yoktu. Uykuya sonunda yenik düşmüştü sorular.

 

Sabah erken uyanmıştı. Zaten en fazla ne kadar uyumuştu ki? Duş almak için zaman harcamaya aktı bugün. Aceleyle üstünü değiştirdi. Salaş bir beyaz gömlek giymişti. Altına da koyu mavi bir kot pantolon. Beyaz spor ayakkabılarını giyecekti.

 

Saçlarını açık bırakmıştı. Onlarla da uğraşamayacaktı. Çantasını hazırladıktan sonra artık gidebilirdi. Ali'nin kaldığı eve ilk kez gidecekti. Ama en önemlisi dün onu yanında değil. Buruktu yüreği. Mahcuptu.

 

Odadan çıktığında babası yeni uyanmıştı. Ona görünmese iyi olacaktı. Yoksa kaza olayını neden anlatmadın diye başının etini yiyecekti.

 

O sırada önünde bir gölge belirdi. Annesi ona hazırladığı paketi uzatıyordu.

 

"Anne?"

 

Onu gördüğüne şaşırmıştı.

 

"Geçmiş olsun dileklerimizi iletmeyi unutma sakın."

 

Annesi ondan da erken kalkmıştı demek ki. Ya da gece mi hazırlamıştı bu kadar şeyi bilmiyordu. Annesinin ince fikirli hali onun içini mutlulukla doldurmuştu. Annesinin yumuşacık, pürüzsüz yanağına sevgi dolu bir öpücük kondurmuştu.

 

"İletirim. Teşekkür ederim anneciğim. Ben gidiyorum şimdi."

 

Elif ona uzanan paketi eline almış annesinin yanaklarından tekrar öpmüştü.

 

"Görüşürüz."

 

Evin kapısından da olabildiğince ses çıkarmadan çıkmıştı. Ne var ki annesinin hazırladığı paket onu zorlamıştı biraz. Sarma, börek, gözleme biraz da kurabiye vardı içinde. Kısırı da unutmamak lazım. Annesi kesinlikle geceden başlamıştı çalışmaya.

 

Beşirli dolmuşunda Ali'den konumu atmasını istemişti. Ve şoföre de göstermişti. Şansı yaver gitmişti siteyi kolayca bulmuştu. Miray ve Kuzey'in evinden biraz uzaktı ama yapı olarak benziyorlardı.

 

Evi bulmak için biraz ilerledikten sonra onu gördü. Ali'nin ona doğru geldiğini gördü.

 

Elif için sanki zaman geçmiyor gibiydi. Bir an önce yanına varıp ona sarılmak istiyordu. Bekleyemeyecekti. Hızlandı. Sonunda onun boynuna atlamıştı. Kollarıyla onu sarmıştı. Huzuru hissetmişti. Gözleri kapalıydı.

 

"İyi misin?" diye sordu. Onu çok merak etmişti.

 

Ali'nin elleri saçlarında geziniyordu. Ondaki gerginliğini fark etmiş biraz olsun rahatlamaya çalışıyordu.

 

"İyiyim. Ben çok iyiyim. Hepimiz iyiyiz."

 

Birbirlerinden ayrıldıklarında Ali onun yüzünü avuçlarının arasına aldı.

 

"Merak edilecek bir şey yok. Bak yanındayım."

 

Elif ise üzgündü.

 

"Evet ama ben yanında değildim. Yanında olmalıydım. Beni aramalıydın."

 

"Kendini üzmene gerek yok. Sen zaten hep yanımdasın benim. Bunu ben biliyorum. Bu da yeterli. Bırak bunları şimdi. Benim amcamın malikanesine ilk kez geliyorsun. Bakalım beğenecek misin?"

 

"Dalga geçme. Üstelik konuyu da değiştirme. Kendimi kötü hissettim."

 

Ali onun üzerindeki bu üzüntüyü dağıtmaya kararlıydı. dinlemiyordu. Elif'in elindeki paketi almıştı.

 

"Tam da ihtiyacımız olan şey. Bahse girerim sende kahvaltı yapmadın."

 

Bu çocuk neşesini hiç kaybetmiyordu. Ona bakarken gözleri hep küçük bir çocuk gibi şen oluyordu.

 

"Senin yüzün hiç asılmaz mı ya?"

 

"Bu halimi daha çok seviyorsun biliyorum. Diğer türlü çekilmez olurum hem. Kaçıp gidersin sonra."

 

"Anlaşıldı. Seninle konuşamayacağım. Evde başka kimse var mı? Amcan?"

 

"Yok. Onlar yaz tatili için Bodrum'a gittiler. İçin rahat olsun."

 

"Merak etmiyorum. Sordum sadece."

 

"Kesin sadece öyledir. Eminim."

 

Evin kapısı açıktı. İçeriye girdiler. Sonunda ikisini yan yana görmüştü Elif. Uzanıp önce Kamer'e sonra da Orhan'a sarıldı.

 

"Çok geçmiş olsun. Benim haberim yoktu. Birileri sağ olsun."

 

Yan gözle Ali'ye bakmıştı.

 

Kamer her zaman ki neşesiyle konuşuyordu.

 

"Hiç önemli değil. İyiyiz iyiyiz merak etme. Ufak bir kazaydı. Güzelliğim azıcık çizildi sadece."

 

"Bu kadar hafife almamalısın bence."

 

Orhan ondan daha ciddi bir şekilde bakıyordu olaya tabi ki. Üstelik araba da hasar vardı.

 

"İyi bir şey demedik. O kadar söyledim. Büyük bir şey olmadığını ama herkes duydu işte. Neyse arada böyle hatırlanmak da güzel oluyor."

 

"Anlaşılan senin hiçbir şeyin yokmuş. Normal haline çabuk dönmüşsün."

 

Orhan ile Kamer arasındaki diyalog ortamı yumuşatmıştı.

 

Ali'nin yüzü de eskisi gibi neşe saçıyordu. Elif her şeyin iyiye gittiğini görünce rahatlamıştı. Kamer ve Orhan onu hiç yabancılamamıştı. İlk tanıdıkları gibiydi. Bu huy genetikti galiba.

 

"Elif bu iki erkek delirtti beni. Hızır gibi yetiştin vallahi."

 

"Bilmez miyim? Bende de durum aynı. Yani benim evde de babam böyle."

 

Az kalsın rezil oluyordu. Son anda kurtardı kendini Elif.

 

Kamer ona bakarken gözleri Ali'nin elindeki pakete kaydı.

 

"Ne gerek vardı? Zahmet etmişsin."

 

"Annem hazırladı hepsini. Geçmiş olsun dileklerini iletti. Öğrendiğimde annem de yanımdaydı. "

 

"Annene çok teşekkür ettiğimi söylersin."

 

"İletirim. Bu arada herkesin olaydan haberi var mı?"

 

Orhan cevaplamıştı bu kez.

 

"Yavuz hariç herkesin var. Üç güne annemler de gelecek inşallah. Ben direttim gelmeyin diye. Ama rahat edemediler böyle."

 

"Anladım. Gelmeleri iyi olur neticede."

 

Kamer fazla acıkmıştı ki daha dayanamamıştı. Mutfağa yönelmişti.

 

"Çay üstünde kaynıyor. Yiyelim de sonra konuşuruz."

 

Ama Elif Kamer'in bir şey yapmasını istemiyordu.

 

"Kamer abla. Sen otur, dinlen. Biz Ali ile hallederiz."

 

O kadar kendinden emin bir şekilde söylemişti ki bunu Kamer onların aralarında bir şey olduğunu sezmişti hemen.

 

Ali den de yanıt gecikmemişti.

 

"Büyük bir zevkle yardım ederim."

 

Elif'in yanakları yine kızarmıştı. Bunu beklemiyordu. Hızlıca Ali'nin peşinden mutfağa girmişti.

 

"Neden öyle söyledin? Bravo sana."

 

"Önce sen başlattın. Ayrıca ne var. Bizim gizleyecek bir şeyimiz yok ki."

 

"Ali..."

 

Oysa Ali onu dinlemiyordu. Masanın üzerindeki paketleri teker teker açıyordu.

 

"Annen maharetliymiş gerçekten. Nefis görünüyorlar. Acaba senin de böyle yeteneklerin var mı?"

 

Kıvırcık saçlarının bir buklesi gözünün önüne gelmişti yine. Sevimli bir çocuğa bürünmüştü. Elif kızmak istese de kızamamıştı ona.

 

Gergin yüzü gevşemişti.

 

"Üzgünüm ama hayır. Eğer sürekli iyi yemek yapan birini istiyorsan daha baştan söylüyorum. Başka birini bulman gerekecek."

 

Açılan paketleri tabaklara yerleştiriyordu.

 

"Ben senden razıyım. Her şeye de hazırım. Başka birine ihtiyacım yok."

 

Bu durumda bile cilve yapabiliyordu Ali.

 

Sonunda masa hazırdı. Kamer ve Orhan da mutfağa geldiğinde artık yiyebilirlerdi. Ali ile yan yana oturup yemişlerdi. Elifte kahvaltı yapmamıştı. Annesinin yaptıklarından oda nasiplenmişti.

 

Sessiz bir kahvaltı yaptılar. Ama Elif'in annesi tüm övgüleri toplamıştı. Gerçekten yaptığı her şey çok güzeldi. Kendisi de bundan gurur ve mutluluk duymuştu tabi ki.

 

Masayı toplamaya sıra gelince Kamer çok ısrar etmişti. Elif'te dayanamamış onun yardım etmesine izin vermişti. Kısa sürede onu da halletmişlerdi.

 

Mutfakta kısa bir sohbet ettiler. Söylediklerini sadece kendileri duyacak şekilde sessiz konuşuyorlardı.

 

"İkiniz adına çok sevindim ben Elif. Daha ilk görüşmemizde hissetmiştim bunu."

 

"Neyi hissetmiştiniz?"

 

"Birbirinize olan bakışlarınızı gördüm ben. Ali'yi de ilk kez öyle görmüştüm. Kendinden geçmiş gibiydi. İnsanları çok tanımam ama aşkı, sevgiyi iyi tanırım."

 

"Henüz çok yeni. Neler olacağını bilemiyorum."

 

"Sadece yaşa." demişti Kamer. Gözleri sonra balkona takıldı. Ali oradaydı.

 

"Seni bekliyor bence. Git. Bekletme. Bende kocamı biraz daha deli edeyim bari."

 

Yine sessizce mutfaktan çıkıp gitmişti. Elif Kamer ile Miray'ın ne kadar çok birbirlerine benzediğini bir kez daha görmüştü.

 

Setin üzerindeki iki bardağı doldurmuş ve onları elinde tutarak balkon kapısını tıklatmıştı. Ali onun için kapıyı açmıştı.

 

"Sana özel." demişti Elif bardağı ona uzatırken. Şekeri az olan.

 

"Teşekkür ederim."

 

"Rica ederim."

 

İkisi de karşıya uçsuz bucaksız görünen denize bakıyordu şimdi. Metal trabzanların kenarına konmuştu bardaklar.

 

"Buna alışmak isterim doğrusu."

 

"Alışmasan iyi edersin. Bu iyi niyeti suistimal etmek olur."

 

"Güzel bir alışkanlık olurdu."

 

"Belki ilerde olur bilemezsin."

 

Ali Elif'in dünkü halinden bir şeyler sezmişti. Açığa kavuşması gereken şeyler vardı.

 

"Bu arada dünkü konuşmamız yarıda kalmıştı. Bana neyi soracaktın sen?"

 

"Biliyorsun zaten. Tekrar etmemi bekleme."

 

Başını ona doğru çevirmişti Ali.

 

"Sen bildiğimi nereden biliyorsun?"

 

"Gözlerinden. Artık gözlerini okuyabiliyorum."

 

Ali ona biraz daha yaklaşmıştı. O ela gözlere bakmaktan kendini alamıyordu.

 

"Demek öyle. O zaman cevabı da biliyorsundur."

 

"Kelime oyunu oynamak istiyorsan inan hiç o modda değilim."

 

Yüzünü yine denize dönmüştü Ali.

 

"Senin de tahmin ettiğin gibi zor zamanlar geçirdim evet. Hatta belki de senden daha da zor zamanlar. O dönemi atlatmam da yardımcı olan şey ailemdi. Koşulsuz şartsız ablamdı."

 

"Nasıl oldu peki?"

 

"Ablam bendeki değişimi fark etmişti. Her şey farklıydı gözümde. Onunla da eskisi gibi konuşmuyordum. İçine kapanık biri olmuştum. Sanırım hayattan ne istediğimi bilmiyordum. Bir amacım yoktu. Ablamda bunun için bir çözüm arama peşine düştü. Sonunda da buldu."

 

"Sonuç?"

 

"Gerçekten kendin gibi olanı gördüğünde kelimelere ihtiyaç yoktur. Ablam bir gün beni bir restorana götürdü. Ama hiç konuşmadı. Sadece izledi. Etrafa bakındı. Bende onu izledim saatlerce. O zaman fark ettim. Ablam bana beni gösteriyordu. Eğer o gün ben kendimi ablamda görmeseydim, kendimle yüzleşmeseydim bugünkü Ali olamazdım."

 

"Yani ablandı."

 

"Evet. Ablamın benimle her zaman farklı bir iletişimi vardı."

 

Buna bugün de şahit olmuştu Elif. Gözleri parlayan güneşin ışığı karşısında kısılmıştı.

 

"Yani üzülerek söylüyorum ki hayatımda senden önce biri olmadı. Sevdiğim de olmadı."

 

Gülümserken söylediği bu sözler Elif için kıymetliydi. Şakayla karışık söylemiş olsa bile. Boşuna kıskançlık girdabına girmişti işte.

 

"Bunu duymak güzel tabi ki . Yalan söylemeyeceğim."

 

Hele Ali'ye karşı asla söylemeyecekti.

 

"Başka soracağın bir şey var mı acaba?"

 

Aslında vardı. Ama onu sormak için erken olduğunu düşünüyordu. Dudaklarını ısırmıştı. Merakı yine galip gelecekti.

 

"Var. Hayalin... Bir hayalin var mı?"

 

Ali başını kaldırmış Elif'e bakıyordu.

 

"Evet var. Ve henüz hiç kimseyle paylaşmadım."

 

Elif yerinde kımıldanmıştı. Şimdi daha fazla meraklanmıştı.

 

"Kimseyle mi?"

 

"Hayır." cevabı gelmişti ondan. Bundan sonra geri dönecek hali yoktu tabi ki. Devamını da getirecekti.

 

"Benimle paylaşır mısın peki?"

 

"Bir tahminin var mı?"

 

İnsanı gıcık ediyordu bu çocuk. İlla zorlayacaktı seni.

 

"Var ama beni yine yanıltacağını, haksız çıkaracağını biliyorum. O yüzden sen söylemeden söylemeyeceğim."

 

"Öyle olsun bakalım. Hayalime gelince restoran açmak. Kendi restoranımı açmak."

 

Birkaç saniye bekledi. Elif'in şaşırdığını görebiliyordu.

 

"Beklemiyordun değil mi? Ama hayalim bu."

 

Hem de hiç beklemiyordu.

 

"Doğrusu evet beklemiyordum. Ben seni bir müteahhit ya da çok iyi bir mühendis olarak hayal ediyordum."

 

Ali kolunu trabzana dayamış Elif'e doğru eğilmişti.

 

"Demek hayal ediyordun. Acaba başka hayaller de kurdun mu?"

 

Elif'in gözlerinde şimşekler çakıyordu. Bir eliyle onun omuzuna vurmuştu.

 

"Her şeyden de kendine pay çıkarma. Bu konuyu konuştuk bitti."

 

Normal bir konu bile onunla iken bambaşka bir boyuta dönüyordu. Kontrolünü kaybetmesi yakındı...

 

"Hiçte bile. Senin de bir hayalin var. Ve ben biliyorum."

 

Nasıl? İmkanı yoktu bilemezdi. Sallıyordu belli ki. Ama o gözler hiçte yalan söylüyor gibi durmuyordu.

 

"Yazar olmak istiyorsun. Doğru mu?"

 

Biliyordu işte. Bunu da biliyordu.

 

"Evet doğru. Ama nasıl?"

 

"Göz okuyabilen sadece sen değilsin Elif. Ayrıca seninle ilgili her detayı dikkate alıyorum ben."

 

Elif sessiz kaldı.

 

"Gözlerinin neşeyle parladığı zamanları biliyorum. Bir kitaba özenle nasıl dikkat ettiğini gördüm. Ve eminim ki bir gün iyi bir yazar olacaksın."

 

Ali'nin ona duyduğu bu güven öyle özel hissettirmişti ki. Daha şimdiden hayalinin gerçekleşeceğini hissetmişti.

 

"Teşekkür ederim. Sende kendi restoranını açacaksın. Desteğim seninle."

 

Elif ona ne kadar yardım edebilirdi bilmiyordu ama yanında olacağını biliyordu. Ali'nin de bilmesini istiyordu.

 

"Teşekkür ederim. O zaman soğuyan çaylarımızı hayallerimiz için içelim."

 

"Hayallerimize." demişti Elif'te.

 

Bardaklarını içtikten sonra yüzlerindeki o ekşimsi ifadeye rağmen gözleri keyifliydi...

 

O soğuk çay bile böyle mutlu olmalarına engel olamıyordu.

 

 

************************************

 

Bölüm sonu arkadaşlar. Okumaya devam edin lütfen. 😊

 

 

 

Loading...
0%