@mileidi61
|
Dış kapının önünde gergin ve heyecanlı bir bekleyiş vardı. Özellikle Elif için. Arada etrafa bakınıyor, onları birilerinin görmediğinden emin olunca tekrar önüne dönüyordu. Parlak zeminde ayağını sağa sola sürterek gıcık bir ses çıkarıyordu. Nefes alıp verirken dudaklarının arasından çıkan beyaz duman bulutları bile titriyordu sanki. Tıpkı bedeni gibi.
Ali tam dibinde duruyordu. Saçlarının onun saçlarına karıştığını fark edecek kadar yakındı hem de. Ve kendisinden daha sakin gözüküyordu.
"Cafedeki çalışanlara da ayıp oldu. Aniden girdik aniden çıktık." demişti Elif. Sessizlik onu daha çok geriyordu.
Ali onun telaşlı yüzüne çevirdi bakışlarını. Dudaklarının kenarından beliren gülümseme ile karşılık verdi.
"Bir dahaki gidişimizde telafi ederiz."
Elif ondaki bu umursamazlığa anlam veremiyordu.
"Nasıl bu kadar sakin kalabiliyorsun?"
"Gergin olmam için bir sebep yok ki. Kimseden çekincem yok. Senin de olmasın. Yanlış bir şey yapmıyoruz."
Gülümsemesini devam ettirerek Elif'in titreyen elini tutu ve gülümseyerek konuşmasına devam etti.
"Dediğin gibiyse Miray zaten böyle bir şeyi bekliyordur. Kuzeye gelince mutlu olacağını biliyorum."
Elif ise öyle düşünemiyordu çok.
"Kuzey konusunda ben o kadar emin değilim. Benimle uğraşacak bende bunu biliyorum."
"İzlemek keyifli olacak. Artık zile basmalısın bence. Yoksa akşama kadar kapıda beklememiz gerekecek."
"Haklısın." diyebildi Elif. Ne kadar çok beklerse o kadar zor olacaktı.
Boşta kalan eliyle kapı şık duran kapı ziline bastı. Tatlı bir melodi çalıyordu. Oysa Elif için tehlike çanını andırıyordu. Sonunda kapı açıldı.
Elif Ali'nin elini daha da sıkı tutmuştu şimdi. Gözlerini birkaç saniyeliğine kapatmıştı. Gerekli direnci ve kararlılığı depolaması gerekiyordu.
"Hoş geldiniz." dedi keyifli ince bir ses. Kapıda Miray vardı. Elif gözlerini açtığında Miray ona sıkıca sarılmıştı.
"Benim biricik dostum gelmiş. Çok özledim." demişti o tatlı ses.
Elif'e sarılmadan bile onların kenetlenmiş ellerini görmüştü. Elif gözleri kapalı olduğu için bunu fark etmemişti ama Ali ile kısa bir göz teması kurmuştu.
"Hoş bulduk canım." diyerek yavaşça onu saran kollardan uzaklaşmıştı Elif. Miray her zamanki gibi parlıyordu. Mavi bir bluz ve beyaz bir pantolon vardı üzerinde. Sarı, dalgalı saçlarını açık bırakmıştı.
Miray Ali ile kısa bir tokalaşma seansı sonrası gözlerini yine aşağıya devirmişti.
Elif artık onun kenetlenmiş ellerini gördüğünü biliyordu. Ama kendi evinde Miray onu koruyacaktı. Bunu da biliyordu. Onun mavi gözlerinde kıvılcımlar uçuşuyordu sanki.
"Güzel bir gün olacak desenize." demişti.
İkisinin de gözlerine bakıyordu. Elif suskun kalmayı tercih ederken Ali daha da cesur davranmıştı.
"Öyle olacak." cevabını vermişti Ali. Elif'i yüzündeki ifadeyi tahmin ettiğinde gülme isteği daha da artmıştı.
Miray hemen duruma el atmış, onları beklemekten kurtarmıştı.
"Ay kapıda kaldınız. Birde ev sahibi olacağım. Hadi gelin. İçeriye geçelim."
Beraber içeriye doğru ilerlediler. İlk başta sizi ferah bir salon karşılıyordu. Şık ama ferah bir renkle boyalı olan ev Elif'in gerginliğini biraz azaltmıştı. Duvarlarda minimal tablolar vardı. Kişiyi kendisine çekiyordu.
Elif onlara dikkatle bakıyordu. Kapının az ilerisinde olan askılığa çantasını asıp ilerledi. Mini bir merdivenden indikten sonra nihayet oturma salonu gözükmüştü.
Oturma salonu oldukça genişti. Krem renkli güzel bir koltuk takımı ve ortada küçük bir masa bulunuyordu. Sağ tarafta kullanışlı bir kütüphane vardı. İçi şimdilik dolu değildi. Hemen yanında TV ünitesi vardı. Perdeler ise Elif'in sevdiği gibi sade bir duvak gibi zemine kadar uzanıyor onu bir güzel süslüyordu.
"Evin çok güzel olmuş canım. Güle güle kullan."
"Sağ ol canım. Biliyorsun biraz senin zevkine benziyor."
"Evet bazı şeyler öyle duruyor." Yanına gelen Miray ona ufak bir göz kırpmıştı.
"Seni hatırlatması için öyle seçtim."
Elif'in gergin yüzü daha da yumuşamıştı. Bazı şeyler asla değişmiyordu. Miray onu her zaman güldürüyordu. Ama aklına takılan biri vardı.
"Bu arada Kuzey nerede?"
"Yukarıda gelir şimdi. Siz geçin geliyorum bende."
Elif oturmak için salona geçtiğinde ayak sesleri duymuştu. Kuzey geliyordu. Asıl gerginliği şimdi başlamıştı. Kapıda beklediğinden bile daha büyük bir gerginlik.
Üstelik Ali hâla elini tutuyordu.
"Hoş geldiniz." dedikten kısa bir süre sonra oda ikisinin birleşen ellerini görmüştü. Hafif bir şekilde kaşları çatılmıştı.
"Ben doğru mu görüyorum yoksa bu bir halisünasyon mu?"
Miray kocasının omuzuna doğru uzanmıştı.
"Hayır hayatım. Doğru görüyorsun."
Yüzü bir futbol topu gibi değişmiş eski neşeli haline dönmüştü. Çok çabuk oldu. Çok kolay oldu diye düşündü Elif.
"Bu aldığım en güzel ama en değişik haber olabilir. Beklemiyordum doğrusu. Ama sevindim. İkiniz adına da."
Elif şaşkın Ali gururluydu. Onun dediği gibi bir tepki vermişti Kuzey. Ama nedense Elif bunun uzun sürmeyeceğini hissediyordu.
"Neyse beyler. Siz oturun masa neredeyse hazır. Ufak tefek şeyler kaldı. Ben Elif'im ile hallederim. On dakika sonra masadayız."
Kuzey oturduğu koltuktan eşine doğru seslenmişti.
"Duyan da her şeyi sen yaptın zannedecek. O kadar yardım ettim sana. Mükafatı yok mu?"
"Bu akşam cici, uslu bir koca olursan olur hayatım." cevabını vermişti Miray.
Daha sonra Elif'i kaptığı gibi mutfağa götürdü. İş bahaneydi tabi. Az da olsa bir şeyleri bilmeliydi. Ekmek sepetini ona uzatırken sordu.
"Nasıl oldu?"
"Miray bari sen yapma." Elif sitemli değildi. Miray'ın merakını tahmin edebiliyordu elbette. Ama onların yanında iken bir şey anlatamazdı. Duyabilirlerdi sonuçta.
"Kızım bu basit bir şey değil. Senin adına bende çok mutluyum. Bekliyordum sadece nasıl olduğunu merak ediyorum."
"Bende tam tarif edemiyorum. Ama oldu işte. Hızlı ve ani gelişmiş gibi görünüyor. Ama aslında hep varmışta ta görmemişim gibi."
Elif için en uygun açıklama buydu. Miray birden omuzuna dokundu.
"Söyledin mi yoksa?" Miray'ın sesindeki heyecanın dozu artmıştı.
"Neyi?"
Elif'in bakışlarından anlamıştı. Heyecanı saniyede tuzla buz olmuştu.
"Yok artık. Söylememişsin. Kızım ikinizinde her halinden belli zaten. Bir tek dile dökmediğiniz kalmış."
"Ne söyleyeceğimi de bilmiyorum ki?"
"Vah vah. Hem de ne vah. Ben yine feci bir şekilde aldatıldım. Üstüne gelmiş aşık olan seni öylece dinliyorum. Yazık banaaa."
Sesini acıması bir hâle getirmişti Miray. Elif onu hem şaşkınlıkla hem de gülerek izliyordu.
"Miray lütfen saçmalama artık."
"O benim lügatımda var şekerim. Bu akşam kocam rahat durmazsa bende durmayacağım ama bilgin olsun. Ben hep senden yanayım."
Uzanıp en yakın arkadaşına bir daha sarıldı. Miray onun için dosttan, arkadaştan daha öteydi. Sahip olamadığı kardeşiydi.
"Şu ekmekleri götürsem iyi olacak."
"Bende geliyorum. Her şey hazır zaten."
Mutfaktan çıkmadan arkasına döndü. Miray'ın yüzüne baktı.
"Ekmek bahaneydi öyle değil mi?"
"Evet cicim aynen öyle."
Bu kızın bir ayarı yoktu. Ufak kahkahalarla içeriye masanın yanına gittiler. Elif Kuzey ile Ali'nin bir şeyler konuştuğunu görebiliyordu. Ama sormayacaktı. En azından bu gece.
"Her şey hazır. Hadi gelin."
Miray onlara seslenmişti. O sırada Elif kaseleri dolduruyordu. Miray Ezogelin çorbası yapmıştı. Yanına da karnıyarık ve pirinç pilavı sunmuştu. Masa enfes görünüyordu.
Zeytinyağlı sarma kesin bitecekti. Ondan kaldığını hiç görmemişti bu güne kadar. Salata olarak kısır vardı. Patatesli börek ve kurabiye de vardı. Daha ne olacaktı.
Elif ve Ali yan yana Kuzey ve Miray da yan yana oturuyordu. Lezzetli bir akşam yemeği oluyordu.
Elif Miray'ın yeteneklerine hayran kalmıştı.
"Miray eline emeğine sağlık kuzum. Her şey çok güzel olmuş."
"Senin için özenle yaptım. Bal şeker olsun tatlım."
Öyle abartılı ama içten söylemişti ki bunu Kuzey kıskanmıştı.
"Diğer günler aç kalıyorum vallahi. Sizin sayenizde yiyebiliyorum bu yemekleri."
Ali ve Elif kısa bir gülüşmeyle birbirlerine bakmıştı. İkisinin de takıldığı yer belliydi.
Sizin sayenizde...
"Attığın o yalanı iyi salla da ben tutmayayım. Kötü olur." diyerek karşılık vermişti Miray. Asla atta kalan bir yanı yoktu.
"Doğrusu yurtta iken böyle marifetli olduğunu göremedik çok. Hele mıhlama..."
Elif ortaya bir bomba atmıştı ama masada bir kahkaha kopmuştu. Ali onlara katılsa da anlamamıştı tabi ki. O Elif'i izliyordu. Gözleri bulunduğu ortamın keyfinden daha bir güzel bakıyordu. Elif bu bakışı fark ettiğinde biraz utanıp başını tabağına doğru çevirmişti.
Miray tabi ki durmayacak anlatacaktı.
"Evet ya. Ben üniversitedeyken bu konularda hiç becerikli değildim. Yanımda gördüğün bu kocamı etkilemek için mıhlama yapmıştım hep. Hiç te iyi olmamıştı. Çok denemiştim.
"Peki sonuç ne oldu?"
Ali sonucu merak ediyordu gerçekten.
"Sonunda başarmıştım. Ama Elif az çilemi çekmedi o zamanlar."
Elif göz kırparak ona cevap vermişti.
"Ama hepsine değdi."
Gerçekten değmişti. İkisinin mutluluğunda onun da minicik bir payı vardı işte. Bu Elif için yeterliydi.
"Peki söylesene Ali. Elif seni nasıl etkiledi?"
Elif dudaklarına götürdüğü bir dilim sarmayı tabağına geri koymuştu. İşte Kuzey rahat durmamıştı.
Ali önce Elif'e sonra Kuzey'e baktı.
"Etkilemesi için bir şey yapmasına gerek yoktu. Kendi varlığı yeterliydi."
"Kaçamak bir cevap bu."
"O zaman şöyle düzelteyim. Asıl etkilenen benim sanırım. Daha fazlasını söylemem. Üzgünüm."
"Ama en heyecanlı yerinde ara verdin şuan." Kuzey aldığı cevabın yarım kalmasından memnun değildi. Ama Miray onu durduracaktı.
"Hadi canım susmayı dene. Yemek faslı bitti zaten. Siz beyler güzel bir film seçin. Korku filmi olsun. Biz masayı toplar, tatlıları hazırlarız."
"Tatlı ne var?"
Kuzey sanki az önce yaptığı şeyi umursamaz gibi davranmıştı. Miray'ın gözlerinden bu sefer öfke fışkırıyordu.
"Senin merak etmene gerek yok. Çünkü sana tatlı yok. Cezalısın."
"Ama bu haksızlık. Arkadaşını kayırıyorsun."
Miray kocasına doğru hafifçe eğildi. İşaret parmağını kullanarak
"Cezada indirim istiyorsan sus bence Kuzey." cevabını verdi.
Kuzey ise şirin parmaklarıyla dudaklarına kapattı. Susacağı anlamına geliyordu. Bu iyiydi.
Elif ile Miray masayı beraber topladılar. Mutfakta kalanları hallederken oluşan sessizlik ikisinin de hoşuna gitmemişti. Miray biraz mahcup hissediyordu kendini.
"Kuzey için kusura bakma gerçekten."
"Alışkınım zaten. Ayrıca rahat durmayacağını da biliyordum. Onun sevme tarzı böyle sanırım."
"Sanırım. Ama Ali güzel bir cevap verdi ona. Seni sevdiği o kadar belli ki."
Elif durdu. Miray'a dikkatlice bakıyordu.
"Gerçekten seviyor mudur dersin?"
Miray elindeki bezi bırakıp Elif'in yanına gitti.
"Elif sen cidden insanı deli edersin. Görmüyor musun?"
"Sanırım kör oldum. Ama böyle de yaşayamam. Mutlaka öğreneceğim."
"Bundan zerre şüphem yok. Sen benim kardeşimsin." diyerek Miray onu cesaretlendirmişti. Küs kalma süreleri bile saniyeden öteye geçmiyordu herhalde.
Mutfağı toparladıktan sonra tatlıları hazırladılar. Miray iki çeşit tatlı yapmıştı. Islak kek ve nişasta kurabiyesi yapmıştı. Güzel görünüyorlardı. Kuzey içeriden gelmişti.
"Film hazır. Sizleri bekliyoruz."
"Tamam geliyoruz birazdan."
Elif'in aklına annesi ve babası geldi. Haber vermeyi unutmuştu yine.
"Miray bana bir dakika müsaade et. Annemler aramadım. Bir haber vereyim."
Miray eline demliği almış bardakları dolduruyordu.
"Tamam canım. Zaten bitti sayılır."
Elif telefonu eline alır almaz annesini aradı. Şuan babasıyla konuşmak zor olacaktı. Kısa ama içini rahatlatan bir konuşma sonrası telefonu cebine koydu. En azından nerede olduklarını ailesi biliyordu.
"Hazır mısın?"
"Evet. Hadi gidelim."
Elif tatlı tepsisini Miray çay tepsisini tutuyordu. İçeriye girdiklerinde loş bir ortam onları karşıladı. Filmi TV ye bağlamışlardı. Ve heyecanla bekliyorlardı.
"Benim ki hangi tabak?" diye sordu Kuzey.
"Tekli olan. İkisinden de birer tane var."
Diğer tabaklarda üçer tane vardı. Bu indirimli cezaydı.
"Daha fazla indirim istersen uslu dur lütfen."
Kuzey kayıtsız şartsız teslim olmuştu bile.
"Başka şansım yok zaten."
Kuzey karısının yanına Ali de Elif'in bulunduğu koltukta yanına oturmuştu. Film başlamıştı ki Ali onun kulağına fısıldamıştı.
"Umarım korkmazsın. Yani sarılsan hayır demem aslında."
Elif bir elinde çay bardağı ile ona bakıyordu. Dudağının kenarında gülümseme belirmişti.
"Çok beklersin." demişti sadece. Elif korku filmlerine bayılırdı. İzlerdi. Korkacağını hiç sanmıyordu.
Ali yerinde doğrulmuştu. Seçtikleri filmi izlemeye odaklanmıştı. Kolay olmamıştı ama güzel bir film seçmişlerdi. Bu yılın bir filmiydi. Adı Get Out. Diğer adıyla Kapan.
Ali filmi izlerken ara ara gözleri Elif'e kayıyordu tabi. TV den yayılan loş ışığa rağmen o resmen ışık saçıyordu. Çok güzel görünüyordu. Ali için yanı başındaki o şahane varlığı hissetmek bile yüreğini aşkla dolduruyordu.
Elif elinden geldiği kadar görmezden gelse de sabrı bir yere kadardı. Ona doğru döndü. Çapraz koltukta oturan diğer çiftin onları duymasından korktuğu için biraz eğildi.
"Beni değil. Filmi izleyeceksin."
"Belki seni izlemek daha keyifli olduğu için seni izliyorumdur."
Elif ondaki bu rahatlığa şaşıp kalıyordu doğrusu. İltifat edecek zaman mıydı şimdi?
Elif ona cevap vermeye hazırlanırken ışıklar yanmış, film durmuştu. Miray ayağa kalkmıştı.
"Çayı biten var mı? Ya da tabağı?"
Ali ve Kuzey tabaklarını ona vermişti. Ama çay için yardımlarını rica etmişti. O kadarını da yapmaları gerekirdi. Elif bu sayede biraz nefes alabilmişti. Ali o kadar yakınındayken, onunla konuşurken ne filme konsantre olabildi. Ne de yediğinden bir tat alabildi.
Sonunda mutfaktan gelmişlerdi. Ali kendi tabağını ve çayını yanına almıştı.
"Cezada indirim hâla var mı?" diye sormuştu Elif.
Kuzey tabağını göstermişti. 2 dilim olmuştu tatlılar.
"Güzel. İlerleme var. Böyle devam."
"Ne demezsin hiç sorma." Yarı sitem yarı şakayla söylemişti bu sözü. Miray onun her şeyiydi. Bunu iyi biliyordu. Filmin geri kalanı biraz daha sakin geçmişti. Taki Ali yine ona doğru yaklaşıncaya kadar.
"Sen ne kokuyorsun böyle? Bir değişik, tuhaf bir koku var sende."
Ali yüzünü buruşturmuştu. Elif te doğal olarak kendisinden şüphelenmişti. Defalarca kendini koklamıştı çok hareket etmeden. Aynı kokuyordu. Bir değişiklik ya da terslik yoktu.
"Yalan atıyorsun." demişti ona Elif.
"Hayır atmıyorum." diyerek karşılık vermişti Ali. Yüzündeki ciddiyet Elif'in kaşlarının çatılmasına sebep olmuştu. Bunun üzerine bir kolunu onun kıyafetinin üzerine doğru sürttü.
"Artık sende öyle kokuyorsun. Bırak filmi izleyeceğim."
Ekrana kilitlenmiş şekilde filmi izlerken Ali onun duyabileceği şekilde eğilmişti.
"Artık kokun kokuma, tenime değdi. Çok güzel kokuyor."
Elif'in göz bebekleri büyümüştü. Ani bir hareketle ona döndü. Utanmaz birde oyun oynamıştı ona yani. Onun muzip bakışları arasında öylece dolandı gözleri. Bu çocuk uslanmaz bir aşıktı.
Filmin geri kalanından bir şey anlamamıştı ne yazık ki. Bittiğinde ve avizenin ışıkları odayı aydınlattığında rahat bir nefes almıştı.
Çok şükür demişti içinden.
"Güzel filmdi. Tebrikler beyler. İyi seçim." Miray oldukça tatmin olmuştu.
"Ali'nin seçimiydi." demişti Kuzey. Elif alaycı bir şekilde bakmıştı ona. Hem filmi kendi seçmiş hem de izlememişti.
Alide kıvırcık saçlarının arasından ellerini gezdirmişti. Suçunu biliyordu.
"Bu tabaklar ve bardaklar ellerinizden öper beyler. Siz onları halledin. Bizde hazırlanalım."
Elif bunu beklemiyordu.
"Neye hazırlanıyoruz?"
"Dışarı çıkacağız tabi ki. Sahil çok güzeldir şimdi."
Hayır deme şansı yoktu. Miray asla kabul etmezdi. Erkeklerin mutfağa gittiğini görünce Miray yanına geldi.
"Ali filmi bizim için seçti ama sanırım izleyebileceği daha güzel şeyler vardı."
Al işte. Miray yine görmüştü onları. Hep Ali'nin iş güzarlığı yüzünden. Onun evinde olmasa Ali'ye bir güzel ayar verebilirdi.
"Miray..."
"Tamam tamam. Sustum. Hadi hazırlanalım. Beyleri bekletmek olmaz şimdi."
Elif bir tek çantasını almıştı yanına zaten. Serin olsa da üzerindeki onu idare ederdi. Yaklaşık on dakika sonra erkekler de hazırdı.
"Artık çıkabiliriz."
Miray neşeli bir şekilde kocasının koluna girmiş önden gidiyorlardı. Ali ile Elif arkadan yan yana onları takip ediyordu. Evleri sahile yakındı. Yavaş adımlarla, keyifle yürümeye başladılar.
"Birbirlerine çok yakışıyorlar." Ali bu sözüyle Elif'i derin düşüncelerden kurtarmıştı.
Önden ilerleyen Miray ve Kuzey sarmaş dolaştı. Güzel dakikalar geçiriyorlardı.
"Evet. Öyle."
"Peki sence seninle ben?"
Elif karşıda sakince duran denize bakıp, hafif esen rüzgarı içine çekip öyle cevap verdi.
"Bilmem. Bunu sormak için yanlış kişiyi seçtin. Dışarıdan bir göze sorman gerekiyor."
Ali ise sürekli onu izliyor, ona bakıyordu.
"Sanmıyorum. Bence sende söyleyebilirsin."
Elif durmuştu. Ali de ondan yana dönmüştü yüzünü. Yanlarından geçip giden onlarca kişiyi fark etmediler bile. Sadece onlar vardı şimdi. Sesler önce uğultuya dönüştü, sonra sustu...
"Ne demek istiyorsun?"
"Önce benim fikrimi söyleyeyim o zaman. Bence sen benim yanıma çok yakışıyorsun. Bu benim gördüğüm."
Elif bu sözün altında başka bir şeyler olduğunu sezinlemişti.
"Ne gibi mesela?"
Ali ona doğru bir adım atıp başını hafifçe ona doğru eğmişti.
"Kokun. Kokun bile bana çok yakışıyor diyorum."
Elif'e bir kaç adım daha yaklaşmıştı. Onun ela gözlerine bakıyordu.
"O yaptığın hileydi bir kere."
Ama güzel bir hile diye düşündü Elif.
"Yine de doğruluk payı yüksek. Başka?"
Ali biraz düşünür gibi gökyüzüne baktı. Sonra iki elini de Elif'in beline dolayıp orada sabitledi. Bedenleri artık ayrılmaz bir bütündü.
"Gözlerin. Senin ela gözlerin benim gözlerimin içinde yaşıyor. Gözlerindeki o gülüş bana can veriyor. Tahmin bile edemezsin."
Bedenlerinin yaydığı ısı havanın serinliğini yok ediyordu. Bir duvar gibi onlara çarpıyor ama içeri giremiyordu. Elif belindeki o ellerin sıcaklığını ve güvenini hissedebiliyordu. O da kollarını onun omuzundan yukarıya doğru dolamıştı.
Halinden ve duyduklarından memnundu. Ama dahası da olabilir miydi acaba?
"Güzel cümleler. Başka ne diyebilirsin merak ediyorum."
Aslında onun yanında kendini hem cesur hem korkak hissediyordu. Öyle bir zıtlıktı ki bu Elif hâla dengesini nasıl koruyabildiğini merak ediyordu.
"Duymak istediğine emin misin?"
Ali'nin gözleri o sırada onun dudaklarına kaymıştı. Elif bunu fark eder etmez kollarını o omuzlardan indirmişti. Hatta belindeki o kollardan da kurtulmak istiyordu. Onun için bir uyarıydı bu. Bir alarm.
O ayrılmak için cebelleştiği sırada aniden durdu. Kulağına fısıltı gibi dolan o sözcük yüreğine işlemişti.
"Sevdiğimsin..." demişti Ali. Sonra onu şakağından öpmüştü. Öyle usulca, içten yapıyordu ki bunu Elif yine gözlerini kapatırken bulmuştu kendini. O öpücük, o sözcüğün imzasını taşıyordu sanki.
Sonra yavaşça geri çekildi. Elif'in bir tutam saçı onun yüzünde dolanarak bu anı ölümsüz kılmak istemişti.
Elif nasıl söyleyeceğini bilmiyordu ama oda bir şekilde dile getirmeliydi artık. O da söylemek istiyordu ama o cesareti nasıl bulacaktı kendinde bilmiyordu.
Yaramazlık yapan küçük bir çocuk gibi başı önde, parmakları telaştan kenetliydi. Ona bakmak istese de bakamıyordu işte. Rüzgar durmuş, sessizliğin içinde gümbürtüyle atan kalbini duyuyordu sadece. Nefesini tutmuştu.
Asır gibi gelen o birkaç saniyelik bekleyiş sonunda dudakları aralanmıştı.
"Sen... Sende benim sevdiğimsin."
Oh be. Sonunda söylemişti. İçinde tuttuğu o büyük nefesi rahatlıkla özgür bırakmıştı şimdi. Üstelik gözlerinin içine baka baka söylemişti bunu. Tüm içtenliğiyle, tüm samimiyetiyle, yüreğinden en güzel sesle söylemişti hem de. Çok güçlü bir fısıltı olarak.
Belini kavrayan eller yavaşça yukarıya çıkmıştı. Ali ona sarılmıştı. Bu mutluluğun dile dökülüş biçimiydi. Elleri onun saçlarında geziniyor, omuzu sıcak, güvenli bir liman gibi kucaklamıştı onu.
Elif sevdiği adamın sarılışının, sevmenin, sevilmenin tadını çıkarıyordu. Sarılışı bile o kadar naifti ki. Kokusunu doyasıya içine çekmişti. Yüreği hiç olmadığı kadar heyecanlı bir o kadar da sakindi. Bundan büyük huzur yoktu...
************************************
Bölüm sonu arkadaşlar. Sabırla beklediğiniz için teşekkürler. 😊
Güzel günler geçiyor... 😊
|
0% |