
Sıçrayarak uyandım. Sırılsıklam olmuştum. Hemen saate baktım. 05:12 idi. Hızlıca yataktan doğruldum ve lavaboya doğru ilerledim. Üzerimdekileri bir hışımla çıkardım. Ardından soğuk suyun altına girdim. Üşütmüyordu. Annesizlik kadar üşütmüyordu.
Yaşadığım onca şeye rağman güçlü kalmaya çalışıyordum. Fakat bunu dışarıya yansıtmamak çok zordu. Gerçekten çok ama çok zordu.
Gözlerimi sımsıkı kapattım. Gözüme o güzel yüzü geliyordu. Bembeyaz teni ile kıpkırmızı yanakları vardı. Kafasındaki mavi eşarbı hiç çıkarmazdı. İki haftada bir yıkardı eşarbını. Onun evinde yıkanırdık. Büyük lacivert bir leğeni vardı. O zamanlar leğende yıkanırdık hep. Bakkaldan aldığımız kalıp sabunlar ile gıcır gıcır olurduk.
Gözlerimi açtım. Hızlıca saçımı şampuanladım ve vücudumu da yıkadım. Ardından hemen havluyu üzerime sardım. Odama geçtiğimde kıyafetlerimi üzerine geçirdim. En sonunda da saçlarımı havluyla kuruttum. Çok uzun olmadıkları için havluyla hızlıca kuruyorlardı.
Odadan çıktığımda Begüm ile karşılaştım. Gözleri kıpkırmızıydı. Duygusuzca bakıyordu. Dudakları çatlamıştı. Gözleri yavaşça kapandı ve yere doğru sendeledi. Son anda onu tuttum. Kaşlarımı çattım.
"Begüm." Dedim sakince. Ardından boştaki elimi şah damarına götürdüm. Kalbi atıyordu. Burnuna doğru götürdüm bu sefer. Nefes de alıyordu. Ama kollarımda bir sıcaklık vardı. Alnına elimi götürdüm.
Yanıyordu.
Begüm yanıyordu.
Hızlıca onu kucağıma aldım ve anahtarları alıp elimle zor da olsa kapıyı açtım.
Hemen terliklerimi giydim ve aşağıya doğru koştum.
Arabaya vardığımda Ön koltuğa Begüm'ü oturttum ve kemerini bağladım. Koşarak arabaya bindim ve süratle arabayı sürmeye başladım. Kestirme yoldan hastanenin yolunu tuttum.
Hastaneye vardığımızda hızlıca Begüm'ü arabadan çıkardım. Ardından arabayı kilitledim. Kucağımda Begüm varken bunları yapmak zordu fakat yapmıştım.
Koşarak bağırdım.
"Sedye getirin!"
Telefonum çalıyordu.
Sedye geldiğinde Begüm'ü sedyeye yatırdım. Doktorlar odaya aldıklarında serum taktılar.
☪︎
"Yoğun üzüntü ve uykusuzluk ufak bir kalp çarpıntısına sebep olmuş. Vücut bitkin düştüğünden bayılmış. Geçmiş olsun."
Doktor hızlıca yanımdan uzaklaştı.
Arkasını dönerken beline doğru uzandı ve belinden bir silah çıkardı. Hızlıca belimdeki silahı çıkarttım. Kadını incelediğimde silah tutan eli hafiften titriyordu. Dirseği kırıktı. Anlaşılan silah eğitimi yoktu. Ya da
öyşe bir hava verneye çalışıyordu. Hızlıca etrafa bakındığımda etrafın bomboş olduğunu gördüm. Kadına döndüğümde sert bakışlarıyla karşı karşıya geldim.
Ne kadar acemi olduğunu bilnediğim için işler az da olsa zorlaşmıştı.
Sağ koridordan iki silahlı kişi çıktı.
Üçe bir.
Buradan ayrılamazdım. Eğer ayrılırsam Begüm'e zarar verebilirlerdi.
Ardından karşıda bir siluet gördüm. Sakince nefesini verdi ve silahını çekti. Ama bana değil, bana sileh doğrultanlara.
Üçe iki.
İyi de Asena'nın hastanede ne işi vardı?
Beni nasıl bulmuştu?
Kafamdaki soruları susturarak ban silah doğrultan üç kişiye baktım. Sakince nefes verdim alaycı bir gülümseme sundum.
"Mahmud nerede?" Dedi kız.
Anlamazcasına bir tavır sergiledim.
"Önümde salak salak hareketler yapma. Mahmut nerede dedim!"
Asena iyice yaklaştı. Bense kız ile olan göz temasımı kesmedim. Avına sessizce yaklaşan bir kaplan gibi ilerleyen Asena kızın dibine vardığında silahını kızın kafasına dayadı.
Kız donup kaldığında Asena: "Ne oldu, sevgilin miydi de böyle zırıldanıyorsun?" Dedi.
Yürü be hatun!
Kız gözlerini devirdi ve tek bir hareket yaptı. Silahını çenesinin altına getirdi. Ardından tetiğe basacaktı ki Asena son anda sol eliyle silahı yere doğru itti.
Ayağımın altına doğru kayan silahı ayağım ile tuttum.
"Kardeşinin ölmesini mi istiyorsun?" Diye sordu kız.
Cevap vermedim.
"Dilini mi yuttun komutan? Yoksa baban on günlük kardeşine yaptığı gibi-"
"Kes sesini!" Sesim o kadar gür çıkmıştı ki koridor yankılanmıştı.
Kız kahkaha attı.
"Ah, çok yazık. Böyle bir baba-"
Gelen kurşun sesiyle iki adam hızlıca Asena'ya silahlarını doğrulttular. İkisini de hızlıca vurdum. Kız acıyla inledi. Topuğuna sıkmıştı Asena.
Ardından hızlıca kızın saçını eliyle sardı ve geriye doğru çekti.
Şu anda gözgözelerdi.
Asena: "Seni kim gönderdi?" Dedi kısık ama sinirli bir ses ile.
Kız: "Anan." Dedi gülümseyerek.
Asena sertçe kıza yumruk attı. Kız acıyla inleyerek geriye çekildi. Burnundan kan çeşmesi akıyordu resmen.
"Seni kim gönderdi?" Diye sordum.
"Baban." Dedi kız.
"Seni kim gönderdi?" Diye tekrarladım sorumu.
"Baban." Dedi kız tekrar.
"Rıfat BOZKURT." Dedi kız devam ederek.
Tüylerim diken diken oldu. Onun adını duymak bile en büyük kâbustu benim için. Bana ve kardeşlerime yaptığı onca şeyi hiç unutmamıştım.
Çocuklar babalarını kahraman olarak görürlerdi. Bense babamı korkunç bir canavar olarak görürdüm.
Ne kadar adını duyduğumda kötü olsamda bunu dışa yansıtmamıştım. Bu özelliğimi seviyordum.
Canım kendim ya...
Asena kızdan birley çıkmayacağını anlayınca kafasına sıktı.
Asena: "Sana sıktığım mermiye yazık!" Dedi tiksinerek. Yanıma doğru geldiğinde kaşlarını çattı.
Asena: "Sen buğday tenli biri değil miydin?"
"Evet de... Şu an bu durumla ne alakası var?"
Asena: "Yüzün kireç gibi olmuş. Ne oldu kan görünce kötü mü oldun?" Dedi takılarak.
"Ay, maalesef öyle canım ya. Mutfakta falan elimi kesince bayılıyorum ben. O kadar yani." Dedim bende.
Hiçbir şey demeden telefonunu çıkardı.
Asena: "Kat 2, oda 309, Begüm İlay BOZKURT."
☪︎
Alaydaki odama geçtiğimde üniformamı giydikten sonra albayın odasına doğru yürüdüm. Postallarımdaki sert ses yerde yükses ses çıkarıyordu.
Albayın odasına vardığımda kapıyı iki kere tıklattım.
"Gel."
İçeriye girdim ve selama durdum.
"Binbaşı BOZKURT, emredersiniz komutanım!"
Albay: "Rahat asker."
"Komutanım, beni çağırmışsınız." Dedim.
Albay: "Evet binbaşım. Başın sağ olsun."
Tüylerim diken diken oldu. Bu lafı duymak o kadar ağırdı ki benim için.
"Sağ olun komutanım." Dedim sesimi sabit tutmaya çalışarak.
Albay: "Çıkabilirsin asker."
"Emredersiniz komutanım!" Deyim selam verdikten sonra albayın odasından çıktım.
Çıkmaz olaydım.
Asena'nın arkasına ördek yavrusu gibi dizilmiş timi görünce içim karardı. Görmezden gelip gitmeye yeltendiğimde "Başın sağolsun." Dedi bir ses topluluğu.
Onur: "Gerizekâlı ilk ben söyleyecektim!"
Uğur: "Salak mısın ilk Asena Komutanım söyleyecekti."
Elif: "E niye hep bir ağızdan söylediniz?"
Ayşe: "Ben söylemedim."
Asena göz devirip yanıma doğru geldi.
Siyah kadar koyu harelerim yeşilleriyle çarpıştı.
Asena: "Başın sağ olsun." Dedi.
(4 Saat Sonra)
Helikopterdeydik.
Acil görev emri çıkmıştı. Bu nedenle hızlıca hazırlanıp planı dinledikten sonra yola koyulduk. İnmemize az kalmıştı.
Uğur: "Ay dedikodu var mı ya."
Onur: "Bende var." Dedi muzipçe sırıtarak.
Serhat: "Fikret'in oğlan ile ilgili mi?"
Onur: "Yok be. Onu anlattım ya. Bu seferki başka. Fikretin ta kendisi!"
"Ne!" Dedi Serhat ve Uğur aynı anda.
Asena: "Lağım kapağı olayı mı?"
Onur: "Evet komutanım."
"Maşallah herşeyden de haberin var." Dedim alaylı bir biçimde.
Asena: "Bende arkadaşımdan duymuştum. Kendisinde her şey bulunur."
"Alaydan biri mi?"
Asena: "Yüzbaşı Ecrin. Bilir misin?"
"Adını duymuştum sadece."
(Yarım Saat Sonra-Kuzey Irak)
Pusmuştuk.
Silah sesi gelene kadar birşey yapmayacaktık. Emir böyleydi.
Ve hepimizin duymak istediği ses yükseldi.
Pompalı silahın mermi sesi.
Uğur: "En sevdiğim en sevdiğim. Harika."
Kamuflaj ile olmak bana huzur veriyordu. Sanki bana sarılan biri gibiydi.
Kamuflajın altından gördüğüm piçlere sıkıyordum. Bazen mermiler kulağımı sıyırıyordu.
Onur: "Kuzey-Doğu yönünde aşırı gruplaşma var."
Ayşe: "Geliyorum."
Uğur: "Ay kız bu saç ne! Küçükken halıya döktüğüm yağın iki katı bu saç!"
"Zekiye Teyze onu görünce seni ne dövmüştür be..."
Uğur: "Acısı hâlâ sırtımda o oklavanın."
Asena: "Oklavadan dayak yemeyen var mı aranızda?"
Kimseden ses çıkmadı.
Asena: "Herkesin sırtında bir oklava kırılmış. Vay be."
"Benim sırtımda yanlış hatırlamıyorsam sekiz oklava kırılmıştır."
Sadık: "Komutanım, Acun'un bir sözü vardır bilir misiniz?"
"Hay maşallah!" Dedi ben hariç herkes aynı anda.
Uğur: "Komutanım siz beni de geçmişsiniz."
Tomris: "Sırtında kaç oklava kırıldı ki?"
Uğur: "Beş."
Serhat: "Bu soysuzların sırtında oklava kırasım geldi."
Sadık: "Dimi."
Uğur: "Kuzey-Doğu yönünde iki sivil var. Silahsızlar, dört kişiler."
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |