Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. BÖLÜM

@milfoy

Burası çok güzel bir yer. Gökyüzünün mavisi çok güzel. Yerler yemyeşil çimlerle dolu. Hatta Begüm'ün en sevdiği çiçek olan karanfiller de var. Hatta şu an karşımda karanfil demeti oluşturmuş karanfil topluyor!

"Begüm abiciğim!"

Begüm: "Abi!" Dedi ve bana doğru koşmaya başladı.

Boynuma atladığında onu tutup kucağımda döndürdüm.

Durduktan sonra yanağıma bir öpücük kondurup tekrar sarıldı.

Begüm: "Gelmişsin. Seni çok özledim!" Dediğinde ona sıkıca sarılıp: "Bende seni güzelim!" Dedim ve kokusunu içime çekmiştim. Üç senedir görüşmeyip hasret gidermemek olur mu hiç? Özlemiştim bal gözlümü.

"Nasılsın? İyisin değil mi? Annemler nasıl? Nenemin tedavisi sonuçlandı mı?" Diye art arda soruları sıralayınca yüzüne acı bir gülümseme kondurdu. Ve :"Sakin. Ben iyiyim ama..."

Kaşlarımı çattım. "Ama?"

Begüm: "Abi benim gitmem lazım özür dilerim!" Dedi ve hızlıca boynuma sardığı kollarını çözüp koşarak uzaklaşmaya başladı.

"Begüm!" Diye bağırdım ama nafile. Koşarak ona ulaşmaya çalışsam fark ederdi. Bu yüzden gizlice onu takip ettim.

Begüm arkasını kolaçan ederek dikkatlice koşuyordu. Boş bir araziye vardığında durdu. Bir ağacın arkasına geçti. Ve biraz yürüdü. Ardından önünde bir mezar belirdi. Mezarı görünce kaşlarımı çattım. Dedemin mezarının aynısıydı. Nasıl yani? Begüm dedemin mezarına gitmek için mi benden kaçmıştı? Hayır Begüm öyle birşey yapmaz bu başka birinin mezarı olmalı.

Begüm: "Nene, özür dilerim söyleyemedim. Yapamadım... Abime bunu söyleyemem!"

Çatılan kaşlarım normale döndü. Nenem, ölmüş müydü?

Begüm karanfilleri mezara teker teker dikti. Ardından yine sessizce ama bir o kadar da çok ağlamaya başladı. Sessizce onun yanına gittim ve yere çönelerek sarıldım. Bende korkmadı. Anlamıştı geldiğimi. Sadece bana söyleyecek cesareti yoktu.

Begüm: "Abi özür dilerim!"

Ellerimle saçını okşadım.

"Özür dilemeye gerek yok güzelim. Ama sana birşey soracağım. Bu mezar nenemin mezarı mı?"

Begüm onaylarcasına kafasını aşağı-yukarı salladı. Sertçe yutkundum. Yarasını demek istemiyordum ama sormak zorundaydım.

"Peki neden öldü?"

Bunu sorunca ağacın arkasından babam çıktı ve elindeki silahıyla Begüm'ü vurdu. Begüm'ü vurdu! Vurdu! Vurdu!

"Hayır!"

Babam ise kahkaha atıyordu.

"Begüm!" Diye bağırıp sıçradım. Bu ani hareketimle sırtım acıdı.

Uğur: "Abi sakin."

"Begüm" dedim ki öksürmeye başladım. Bitince tekrar "...nerde?" Dedim ve tekrar oksurmeye başladım. Biraz daha toparlanın "İyi mi?" Diye sordum ve yine öksürük krizine kapıldım. Uğur bana bir bardak su uzattı.

Suyu kana kana içtim çünkü boğazım çok kötü kurumuştu.

"Sağol kardeşim."

Uğur: "Rica ederim abi. O değil de albay seninle görüşmek istiyor." Dedi ve bana elindeki telefonu uzattı.

"Buyrun komutanım."

Albay: "Geçmiş olsun binbaşım."

"Sağolun komutanım."

Albay: "Yaklaşık üç senedir sıklıkla göreve gidiyorsunuz. Bu iki tim için de geçerli. Bu yüzden size bir haftalık bir izin yazıyorum. Aynı bilgiyi Bozkurt Timine de gönderdim. Şimdiden iyi tatiller."

"Sağolun komutanım."

Dedim ve kapattım. Bu bilgiyi time vermek için sabırsızlanıyordum. Uğur yüzümde açan gülleri görünce: "Albay ne dedi?" Diye soruverdi.

"Bir haftalık izin yazmış bize." Dediğimde Uğur sessizce bağırma miduna geçerek erik dalı oynamaya başladı.

Sadık: "Sanatsal dansın beni benden alıyor bebeğim."

Uğur: "Ben buna nikâhımı basarım!" Dedi eliyle Sadık'ı göstererek.

Sadık: "Az yavaş lan hayvan! Sevdiğim var benim." Dedi ve dona kaldı.

Uğur: "Ooo kim o şanssız yengemiz?"

Sadık: "Dilime tüküreyim!"

"Ay biz senin yakınınız anlatabilirsin. Kimseye söylemeyiz tatlım." Dedim alayla.

Sadık: "Bunu en son halam söylemişti ve ertesi gün yedi ceddim olayı öğrenmişti."

Uğur: "Ne demiştin ki?"

Serhat: "Onu da bilmeyiver Uğur!"

Uğur: "Of, senin saçma muhabbetinden sıkıldım. O yüzden dün topladığım dedikoduyu anlatıyorum!"

"Ay anlat anlat!" Dedim heyecanla.

Uğur: "Bu Zekiye Teyze'nin kızı Güler var ya."

"Eee?" Dedik Sadık ile aynı anda.

Uğur: "Bizim mahalledeki-"

Bayram: "Komutanım doktor taburcu olabileceğinizi söyledi. Bu arada siz dedikodu mu yapıyordunuz?"

Uğur ellerini teslim olmuşçasına kaldırarak: "Tövbe hâşâ! Dedikodu bize yakışmaz kardeşim."

Sadık: "Ayıp ediyorsunuz Bayram Bey."

(2 Gün Sonra)

Tim ile daha yakından tanışmak için Antalya'daki üç günlüğüne bir gemi kiralamıştık. Her oda iki kişilikti. Ben Uğur ile kalıyordum.

Uğur: "Ay burası da ne iyiymiş. Geniş baya."

"Uğur sen ne ara teyzeme bu kadar benzedin?"

Uğur: "Ay ne alaka kız!" Dediğinde ufak bir kahkaha attım.

Odalara tamamen yerleşmiştir ve mayolarımızı giyinip teknenin üst katına doğru ilerledik. Gözüm sadece birine takıldı. Asena'ya.

Uğur: "Abim biz halay provalarına başlayalım bence."

"Ne bok yersen ye Uğur!"

Uğur: "Kırılıyorum ama!"

"Sen bana iftira atarken iyi!"

Serhat: "Ay içim daraldı vallahi, bi' susun da!" Dedi Karadeniz şivesiyle.

O ise etrafa boş bakışlar atıyordu.

Uğur: "Düğün be zaman?" Diye sordu sırıtarak.

"Elimin tersini görüp, ağzın ile burnun yer değiştirince. Ki zaten böyle bir şey olursa ölüyorsun ve bu yüzden asla göremeyeceksin ve asla böyle birşey olmayacak!"

Damarıma basıyordu. Aklı sıra beni ona âşıkmışım gibi gösteriyordu.

Bayram: "Abi şu bebenin laflarını takma kafana. Hem zaten bir sürprizimiz var sana." Dedi Ankara şivesiyle.

Uğur: "Lan istemeden kafiye yaptı adam."

Uğur'un lafını duymazdan gelip Bayram'a sorgulayıcı bakışlarımı gönderdim.

"Abi!" Dedi arkamdan bir ses.

Bu sesi duyar duymaz yerimde kalakaldım. Bakışlarım donuklaştı ve gözlerim yavaşça iyileşmeye başladı. Bu o muydu? Onun sesi miydi?

"Begüm." Diye fısıldadım sessizce.

Ardından bir hışımla arkama döndüm. Oydu... Oradaydı ve bana doğru koşmaya başladı. Elinde tıpkı rüyamda gördüğüm karanfil buketi vardı.

Begüm: "Abi seni çok özledim!" Diye bağırdı bana doğru koşarken. Yüzünden mutluluk gözyaşları akıyordu...

Onu o kadar çok özlemiştim ki... Bende ona doğru koşmaya başladım. Ardından bir silah sesi duyuldu. Ona doğru koşuşum bir bıcak gibi kesildi. Begüm, koştuğu yolda duraksadı. Bembeyaz elbisesi kırmızılaşmaya başlamıştı. Karın hizzasından başlayan kırmızılık yavaşça tüm karnına yayılmaya başladı ve geriye doğru sendeledi. Ardından arkamdan silah çekme sesi duydum. Tüm ekip silahlarını çekmişti ve etrafı kolaçan ediyordu. Bunu arkam dönük olsa bile tahmin edebiliyordum çünkü daha öncesinde de buna benzer olaylar yaşamıştık. Ardından bende silahımı çektim. Ve bu sefer Begüm'e daha hızlı koşmaya başladım.

Begüm: "Abi..." diye fısıldadı. Uzakta olsam bile duyuyordum çünkü bir asker yarım kilometre öteden bile silah ve bomba seslerini duymak zorundaydı.

Yanına vardığımda düşmeden onu tuttum.

"Begüm, güzelim beni duyuyor musun!"

Cevap gelmedi...

"Begüm beni duyuyorsan elimi sık abiciğim!"

Elini tuttum. Elimi sıkmadı. Bekledim. Yine sıkmadı.

Begüm'ün gözleri yavaşça kapanmaya başladı. Tişörtümden uzun bir parça kopardım ve yerden bir çubuk buldum. Hızlıca turnike işlemini yaptım ve Begüm'ü kucağıma aldım.

Ardından "Etrafı kolaçan edin, ben hastaneye gidiyorum!" Diye bağırdım.

Koşarak hastanenin yolunu tuttum. Omzuma bir acı saplandı ama aldırış etmedim. Ardından kırmızı omzumun üzerinden kırmızı bir sıvı akmaya başladı. Begüm'ün beyaz elbisesine damlıyordu.

"Komutanım!" Diye bir haykırış yükseldi.

Duymazdan geldim.

Şu an tek düşündüğüm Begüm'dü. Begüm'ü hastaneye yetiştirebilmekti. Bir asker olarak Yüzbinlerce kurşun altında kalsam bu kadar korkmazdım. Sevgi böyle bir şeydi. Korkusuz bir insanı korkak, sinirli birini yumuşak, mutsuz birini mutlu yapardı.

Bu sefer sol bacağımda bir acı hissettim ve koşarken zorlamaya başladım. Ama yine görmezlikten geldim ve hastanenin yolunu bulmaya çalıştım. İnsanlara soramıyordum çünkü hepsi silah sesinden korkup kaçmıştı. Ardından sırtımın sağ köşesinde daha büyük bir acı hissettim ve acıyla inledim.

Bu sefer gözlerim kararmaya, kulaklarım uğuldamaya başladı. Adımlarım yavaşladı. Nefes alışverişim düzensizleşti. Koşamıyordum ve koyamadığım için içimden kendime küfürler yağdırmaya başladım. Ardından sağ bacağımda başka bir acı hissettiğimde büyük bir acıyla inledim. Kollarım güçsüzleşti. Hayır, Begüm'ü bırakamazdım! Gözlerim iyice kararmaya ve kulaklarım iyice uğuldamaya başlamıştı. Diğer omzuma daha bir acı saplandığında Begüm ile birlikte yere yığıldım.

"Komutanım!"

Sessizlik...

Loading...
0%