@milfoy
|
Vücudum kasılıyordu. Etrafı göremiyordum ama bazı uğultular kulağıma doluyordu. Fakat bu uğultuların kimlere ait olduğunu anlayamıyordum. "Umarım iyidir." "Abim iyi olacak değil mi?" "Onu söyleyemiyoruz maalesef." "Uğur goy goyun sırası mı şimdi?" "Yav belki de benim o sanatsal esprilerim onun o koca kulaklarına gidecek ve bir melodi gibi gelip duyduğunda uyanacak?" "Bir bok anladıysam Arap olayım." "Diyor ki: 'Benim bu boktan esprilerim komutanımızın kulaklarına ulaşacak ve bok gibi geldiği için de vücudu şoklanıp uyanacak.' " "Nasıl bu kadar rahatsınız? Adam beş yerinden vuruldu." "Abim bu tarz şeyleri çok yaşadı. Sanırım bu dördüncü ölümden dönümü." "Yuh artık!" "Beş değil miydi?" "Ne beşi on değil mi?" "Abartın ama!" Yavaş yavaş sesleri seçmeye başlamıştım. Odada üç kişi vardı. Biri Uğur. Diğeri Begüm diğeri ise Asena. Asena mı? Benim için endişelenmiş miydi? "Ay ayıp ama bensiz goy goy mu olurmuş canım?" Begüm: "Abi!" diye kısık ses ile bağırarak kollarını boynuma temkinli bir şekilde doladı. Ardından iki yanağımdan da öptü. Boynumdan ayrıldığında onu gördüm. Asena'yı. Asena: "Geçmiş olsun binbaşı." "Sağol binbaşı." Uğur: "Ay abi senin için çok endişelendi varya ağzın açık kalır." Asena anlamsız gözlerle Uğur'a baktı ve "Begüm'den mi bahsediyorsun?" diye sordu. Begüm: "Sanırım benden bahsediyor. Ama binbaşı da biraz endişelendi. Abi biliyor musun, biz binbaşı ile çok iyi anlaştık!" Hafifçe tebessüm ettim ve içeriye doktor girdi. Doktor: "Geçmiş olsun binbaşı. Herhangi bir ağrınız sızınız var mı?" Başım hafif dönüyordu ve omzum ağrıyordu. "Biraz başım dönüyor ve sağ omzum ağrıyor." Doktor: "Tamamdır. Serumunuzu yeniliyorum, ardından tekrar kontrole geleceğim. Arada bir yürümeye çalışırsanız iyi olur. Geçmiş olsun." "Teşekkürler." Doktor: "Ha bu arada..." Dedi ve Begüm ile Asena'ya baktı. Doktor: "...dışarıya benimle gelir misiniz? Sizinle konuşmam gerekiyor." Asena: "Tabii." Begüm bana baktı ve gülümsedikten sonra: "Dulu matose." Dedi. Asena anlamsız gözlerle ile Begüm'e baktıktan sonra doktorun onları çağırmasıyla gitmek zorunda kaldılar. Bu Begüm ile aramızda oluşturduğumuz bir dildi. Hâlâ unutmamıştı... Bunu duyunca aklıma eski günler geldi. İster istemez yüzümde silik bir tebessüm oluştu. Bana "İyi olacaksın." demişti. Ama bizim dilimiz ile. Ardından hastanenin içini gösteren cama doğru baktım. Doktorun benim yanımda konuşmak istemediği birşey vardı. Besbelli duymamdan korkuyordu. Ama neyi? Meraklı gözlerle odamda bulunan cama doğru baktım. Hafif geriye gittiğimde doktor, Asena ve Begüm görünüyordu. Doktor çok ciddi bir şekilde konuşmaya başlamıştı ve bir asker olmasına rağmen Asena'nın yüz ifadesi bile değişmişti. Begüm'ün ise gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı ve kafasını hayır anlamında sallıyordu. Asena ise tepkisiz bir şekilde doktoru dinliyor, arada sırada kaşları çatılıyordu. Ardından yanlarına Bayram da geldi ve doktoru dinledikten sonra onun da kaşları çatıldı. Doktora birşeyler anlatıyordu. Doktor ise ona karşı cevap veriyor fakat kafasını olumsuz anlamda sallıyordu. Ardından Begüm yere doğru çöktü ve saçlarını tutarak ağlamaya başladı. Bunu eğer onu çok derinden etkileyen bir olay varsa yapıyordu. Veya babamın bize şiddet uyguladığı zamanlar. Onu öyle görünce refleks olarak ayağa kalkacaktım ki, odaya Bayram girdi. Bayram: "Abi Begüm senin vurulduğunu duyunca buraz kötüleşti. Asena ile kafeteryaya indiler." "Peki." Dedikten sonra odadan hızlıca çıktı. Anlamıştı onları gördüğümü. Aramızda en iyi sezgilere ve görüş açısına sahip olan sayılı kişilerdendi. Ama Begüm'ün benim vurulduğumdan dolayı kötüleşmemişti. Başka bir şey vardı. Ciddi bir şey. Çok ciddi. Ardından başka yere doğru yürümeye başladılar. Asena ise bembeyaz kesilmişti. Begüm'ü tutuyordu ve Begüm her an bayılacak gibiydi. Giderken bakışlarım Bayram ile kesişti. Onun yüzü bile donuktu. Ne vardı bu kadar kötü olan? Neydi bu? Ölüm mü? Ölüm olsa daha az korkarlardı. Buna kalıbımı basardım. Ardından Bayram odaya girdi. Sorgulayıcı bakışlarımı ona yönelttim. Bayram bu bakışlarımı anlamış olacak ki benden gözlerini kaçırdı. "Bayram bir girip bir çıkıyorsun oğlum hayırdır?" Bayram: "Abi çok büyük arafta kaldım." "Anlat da rahatla oğlum niye içinde tutuyorsun?" Bayram: "Abi..." "Abisi mabisi yok gel otur şöyle de anlat bakalım. Öğrenelim karın ağrını." Bayram: "Abi hani Begüm ağladı ya." "Eee?" Bayram: "Onun ağlamasının nedeni aslında daha farklı." "Zaten önemli bir şey olduğu belli ölüm tehlikem olsa vücudumun dayanıklı olduğunu biliyor ve bu kadar ağlamazdı." Bayram: "İşte sana onun nedenini anlatmak ile anlatmamak arasında arafta kaldım." "Anlat." Bayram: "Ama anlatırsam sen nasıl olursun bilmiyorum. Anlatmasam daha da kötü olabilir fakat anlatırsam da daha kötü olabilir..." "Oğlum anlat meraklandırma insanı." Bayram: " Abi hani sen iki omzundan vuruldun ya. İşte sağ omzum ağrıyor dedin. Onun ağrımasın nedeni kurşunun omzunun içinde parçalanıp bir parçasının sinirlerine denk gelmesi. Ve eğer sinirlerini keserse bir kolunu kaybedebilirsin. Ve bu da askerlik hayatının bitmesine neden oluyor." Dondum. Askerlik benim için bir meslek değildi. Vatan görevi idi ve ben bu vatan görevini sonlandırmak istemiyordum. Bu benim için ölüm demekti. Benim hayalim hep asker olup şehit düşmekti. Daha iki yaşımda iken bile abim ve ablam ile pazara çıktığımızda asker oyuncaklarını almak için can atarmışım. Bunu bana bizi annem gibi büyüten ablam söylerdi. Abim ile oyun oynadığımızda bile hep elimi silah yapar düşmanları vururdum. Hatta mahallede tüf tüf oynarken kendime yapraklardan veya çamurdan küçük insan siluetleri yapıp onları vururdum. Şimdi ise bana bir olasılıktan bahsediliyor ve küçüklük hayallerim yirmi dört yaşında sona erme riski oluyor. Bayram bu hâlimi görünce pişman olmuşçasına iç çekti ve ellerini saçlarının arasına geçirdi. Aralarında beni en iyi tanıyanlardan biri de oydu. Ve şuan içimde ne fırtınalar koptuğunu anlıyordu. Bayram: "Abi seni anlıyorum ama yapma böyle." Dedi çaresiz bir ses tonuyla. Yutkundum. "Hiç mi umut yok?" Bayram: "Bir umut var abi. Bir umut var, ama çok düşük bir şans ile." Ardından Bayram'ın telefonu çaldı ve "Abi müsaadenle." Deyip kalktı. Ardından odadan çıktı. Ne yapacağımı bilemiyordum. Kafamın dağılması için karşımda duvara asılı olan orta boylardaki televizyonu açmaya karar verdim. Haberler vardı. Kafa dağıtmak için girmiştim ama yüreğim sızladı... "Fatih Surları'nda kan donduran cinayet!" İkbal UZUNER Ayşenur HALİL Kim kıymıştı bu güzelim kızlara? Kim? Kim ve ne için yapmıştı? Bu ana kuzularının çektikleri nelerdi böyle? Bunları düşünüyorken televizyondaki ses kaşlarımın çatılmasına neden oldu. "Yaşanan olaylardan sonra biber gazı ve elektroşoklara zam getirildi. Biber gazı seksen liradan beş yüz atmış lira ile büyük artış gösterdi. Vatandaşlar durumdan memnun değil." Ne kadar aciz bir toplum yaşıyordu bu ülkede? Biz askerler bu cennet vatan cehenneme çevrilmesin, kadın, adam, genç, yaşlı, çocuk rahatça sokakta gezebilsin, ölmesin diye savaşırken ülkemizdeki bazı vatandaşlar neden bu güzelim ana kuzularını katlediyordu? Tevizyondan bir ses daha yükseldi. "Benim bir tane ablam vardı!" "İkbal'im n'aptılar sana!" Bunları izleyip dinlerken dişlerimi sıktığımı fark etmemiştim bile. Bu cennet ülkenin cehennem hayatına benzer bir adaleti vardı. Aklımda bir sürü isim dönüyordu. Özgecan ARSLAN. Bergen. İkbal UZUNER. Ayşenur HALİL. Narin GÜRAN. Leyla. Pınar GÜLTEKİN. Ve daha sayamadığım binlerce melek. Şiddet bir çözüm müydü? Bu tarz cinayetleri duyunca aklıma Abim, ablam, ben ve Begüm'ün yediği dayaklar aklıma geliyordu. Bir keresinde ablam ile Begüm pazar kalabalık olduğu için eve geç dönmüşlerdi. Babam da onları öyle bir dövmüştü ki unutamıyordum. O günden sonra Begüm ve ablam hasta bahanesiyle bir hafta okula gidememişlerdi. Babam ablam ve Begüm'ün karnına sert tekmeler vurmuştu ve Begüm tam alışık olmadığından iç kanama geçirmişti. Biz abimle babamı uzaklaştırmaya çalışsak da babam bize de art arda yumruklar indirmeye başlamıştı. O gün dediği sözleri unutamıyorum. "Bayan dediğin evine vaktinde gelecek! Siz erkeksiniz, onlara gerekecektir varacaksınız, gerekecekse öldüreceksiniz!" O kelimeleri duyduğumuz anda babamı abim ile sertçe koltuğa ittirdiğimizi hatırlıyorum. Ardından Begüm ile ablama kendi dilimizde gidin dediğimizi. Düşüncelere daldığımdan Bayram odaya girince irkildim. Bayram: "Komutanım acilen ameliyata alınmanız gerekiyor." |
0% |