@milfoy
|
Duyduğum şey ile kaşlarımı çattım. Sağ kolumu kaybedebilmem çok yüksek olmasına rağmen acil ameliyata neden alıyorlardı? "Bayram, san bana demedin mi sağ kolunu kaybetme olasılığın var diyen?" Bayram: "Abi şuan hastaneye biri geldi ve eğer sinirlerin yırtılırsa dahi sana parça verebileceğini söyledi." Duyduğum şey ile gözlerim açıldı. "Af buyur?" Bayram: "Abi gereken işlemler yapıldı bile! Doktorlar gelecek, bu ameliyatta sağ kolunu kullanabilme oranın yüzde kırk. Eğer o kadın olmasaydı sağ kolunu kullanabilme oranın yüzde ikiydi." Hiç bir şey anlamamıştım. Bir kadın aniden hastaneye gelip benim için parça vermeye razı geliyordu. Hemde bu devirde. İnsanların birbirlerini canice katleden bu devirde bir kadın bana parça verebileceğini söylüyordu... Ardından odaya doktorlar girdi ve ameliyat hakkında bilgi verip belgeler imzalattılar. Ondan sonra herşey çok hızlı gerçekleşti. Damaryolu açıp bir serum bağladılar ardından bir tane daha. Sonrasında ameliyat kıyafetlerini giydim ve ameliyathaneye doğru doktorlar tarafından götürüldüm. Hâlâ o gizemli kadını görmemiştim... Narkozu hava yoluyla vermek için bir maske taktılar. Ardından yavaşça sajin ve bir o kadar da rahatsız bir uykuya doğru adım attım... Bu sefer kocaman bir karanlıktayım. Karanlık o kadar büyük ki bu fazla derecede rahatsız edici. Buradan kurtulmak ve gerçek dünyaya gidip Begüm ile birlikte olmak istiyorum. Onun da sonunun abim ile ablam gibi olmasını istemiyorum. Abim de asker olmak istiyordu. Ablam ise yazar. Fakat babam onları ben daha Kara Harp Okulu'na gitmeden önce ablamı zorla istismar etti. Abim ile kapıyı kırmıştık fakat çok geçti... Ablam yatakta ruhsuz bir şekilde gözleri şişmiş ve kapalı bir şekilde duruyordu. Üzerindeki siyah saten geceliği bazı bölümlerinde beyaz lekeler vardı. Bunun anlamını biliyordum fakat anlamak istemiyordum... Eğer daha fazla güç uygulayıp kapıyı daha erken kırabilseydim ablam şuan yaşıyor olurdu. Suç abimde değildi. Çünkü abim mutfaktan bıçak almaya gitmişti. Ve kırma işini bana bırakmıştı. O zamanlar da güçlüydüm fakat kapıyı kıramamıştım. Her şey benim suçumdu! Begüm komşulara haber vermeye gitmişti. Her şey, hepsi benim suçumdu! Kendimi asla affedemiyordum. Ablamı öyle görünce abim babama saldırmaya çalışmıştı fakat babam önce abime yumruk atmıştı ardından saçlarından kavrayıp yatak başlığının sivri ucuna kafasını geçirmişti. Yine kurtaramamıştım... Bir günde iki ölüm görmüştüm fakat bu ölüm canımdan çok sevdiğim, bize âdeta bir anne gibi bakan, doyuran, seven giydiren ablamdı. Diğeri ise bize babalık yapan, canımız yandığında o yaraya merhem olmamızı öğreten, kendi ayaklarımızın üzerinde durabilmeyi öğreten abimdi. Ardından babam hiçbirşey olmamış gibi sırıtıp "Sevdiklerini koruyamadın oğlum. Artık sen de bu olayın içindesin ve onları sen öldürdün. Her şeyin suçlusu sensin. Onlar senin yüzünden öldüler." Demişti. "Hayır!" Demiştim acıyla. "Bak babana, namusunu temizledi. Az daha dayanaydı o biricik ablacığın çocuk sahibi oluyordu. Fakat vücudu dayanamadı ve öldü." Öldü. Öldü. Öldü. Öldü. Öldü... Kafamda sürekli bu ses yankılanıyordu. Daha da karanlığa batıyordum. Ardından bir beyazlık geldi karşıma. Ablamdı. Abim ile yan yanaydı. "Bizi sen öldürdün." Diyordu ablam. "O gün mutfağa bıçak almaya gittiğimde kapıya daha fazla güç uygulayabilirdin!" Diye haykırıyordu abim. "Her şeyin sorumlusu ve suçlusu sensin, biz senin yüzünden öldük!" Diye haykırıyordu ikiside. "Hayallerimi, hayatımı, umudumu ve yaşama isteğimi alan adama karşı gelemedin! Beni sen öldürdün!" Diyerek ağlıyordu ablam. "Vatan uğruna ölmek yerie babam denilen adam tarafından öldürüldüm ben!" Diye bağırıyordu abim. Babamın kahkahaların işitiyordum. Begüm'ün ağlayışlarını. Abimin o gün kafasına aldığı sivri darbeden çıkan sesler. Ablamın acıyla inlemeleri ve bağırmaları... Aklımdan çıkmıyordu. Her ne kadar mutlu görünsem de içimde hep bir burukluk vardı. Asla şen bir kahkaha atamamıştım. Atamamıştım. Siyahlardan hep nefret etmiştim. Fakat Tanrı bana siyah gözler vermişti. Bu benim imtihanımdı. Bu hayatta herkesin bir imtihanı vardı. Kimisinin imtihanı kolay geçerdi. Kimisinin imtihanı ise o kadar zor geçerdi ki ölmek ve bu dünyadan kurtulmak için Tanrı'ya yalvarırlardı. Ne demişti Bergen: "Tanrım biraz umut ver bu karanlık dünyama."¹ İşte benim bu karanlık hayatımdaki tek umut vatan görevimdi. Şehit düşmekti. Ve en önemlisi, Begüm'ü hâlâ görebilmekti... İnsan bilmeden anlamazdı. Anlasa bile yaşadığıklarımız onca acıları, zorlukları bilmezdi. Biz baba denilen bir adamdan babalık değil, şiddet ve istismar görmüştük. Babalık bu muydu? Hayır, babalık bu değildi. Babalık bir çocuğa vurmak demek değildi. Babalık bir çocuğu istismar etmek değildi. Babalık bir çocuğu canice katletmek değildi. Babalık bir çocuğu vücudu kaldıramayacak bir şekilde istismar edip öldürmek değildi. Masal kitaplarında böyle yazmıyordu... Küçükken hepimiz söz vermiştik böyle bir anne-baba olmayacağız diye. Masallardaki gibi anne-babalar gibi olmak için. Masallarda çocukların babaları onlara sevgi gösterirdi. Severdi. Onlara hediyeler verirdi. Hediyesi bir dayak veya istismar değil, kıyafet veya oyuncak olurdu. Bu yüzden küçüklüğümde masallara hiç inanmamıştım. Ya da inanmak istememiştim. Çünkü hayat beni buna zorlamıştı. Karşımda bize şiddet uygulayan, bizi taciz ve tecavüz eden, cinsel istismar uygulayan biri vardı. Baba diyemiyordum çünkü baba sıfatının ona yakışmadığını biliyorum. Şimdi ben şu an o karanlığın içerisindeysem o adamın suçu. Fakat aydınlığa çıkmışsam benim suçum çünkü ablam ve abim olmadan hiçbir aydınlığa çıkmak istemiyorum... Yaşadığım hayat bana bazı şarkı sözlerini çağrıştırıyor. "Kimse bilsin istemem, ağlarken güldüğümü. Ben herkesten gizlerim yaşarken öldüğümü."² Aklıma hep Bergen şarkılarından alıntılar geliyordu. Çünkü kendimi ona yakın hissediyordum. Yazdığı şarkıları yaşayarak dinliyordum. Hatta bu şarkı sözü aklımdan hiç çıkmaz; "Tanrım kötü kullarını sen affetsen ben affetmem. Bütün zalim olanları sen affetsen ben affetmem."³ Ben o adamı hayatım boyunca affetmeyecektim. Bize onca şey yaşattıktan sonra çekip gitmesini asla unutmayacaktım. Onun bize yaşattıklarını ona yaşatmadan ölmeyecektim. Buna yemin dahi etmiştim. Begüm ile ortak yeminimizdi. Hayat bazen çok zor olabiliyor... "Sen Tanrı'sın affedersin. Bağışlarsın, kulum dersin. Neler çektim sen bilirsin. Sen affetsen ben affetmem. Sen affetsen ben affetmem."⁴
1 Bergen'in 1989 yılında "Yıllar Affetmez" albümünde çıkardığı "İnsan Dertli Olunca" adlı şarkı. e.d.n. 2 Bergen'in 1989 yılında "Yıllar Affetmez" albümünde çıkardığı "İnsan Dertli Olunca" adlı şarkı. e.d.n 3 Bergen'in 1986 yılında "Acıların Kadını" albümünde çıkardığı "Sen Affetsen" adlı şarkı. e.d.n. 4 Bergen'in 1986 yılında "Acıların Kadını" albümünde çıkardığı "Sen Affetsen" adlı şarkı. e.d.n. |
0% |