Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. BÖLÜM

@milfoy

"Komutanım ilk olarak haritadan incelediğimiz kadarıyla dağdan patika bir yol bulduk. Oradan terörist kılığında ilerleyeceğiz. Eğer gerçekten bir terörist ile karşılaşırsak işini sessizce bitireceğiz. Ardından merkezlerine yeni kadınlar getirdiğimizi ve karşılığında para istediğimizi söyleyeceğiz. Onlar bize para atmak için gittiklerinde aynı şekilde işlerini halledeceğiz. Son olarak hakladıkları kara paraları geri göndereceğiz. Bu konuda bize Bozkurt Timinden Üsteğmen KILIÇ yardım edecek."

Adını duyan üsteğmen başıyla albaya kısa bir selam verdi. Ardından planı anlatmaya binbaşı devam etti.

"Yeni kadınlar bulduğumuzun örneğini somut olarak göstermek için de Güz Timinden Teğmen YAMAÇ ve ben olacağım. Bizi götürdükleri depoda önceden Güz Timinden Teğmen KAYA sızmış olacak ve içeridekileri üç kişi halledeceğiz. En son olarak da merkezin içini Binbaşı BOZKURT ve Üsteğmen YAĞIZ, dışarı tarafları da diğerleri halledecek. Geri kalan sivilleri ise yardım helikopterine bindirip karargâha geri döneceğiz."

Planı yaparken çok uğraşmamıştık ama ihtimalleri düşünürken çok fazla kafa yormuştuk. Yaptığımız planı dinleyen albay hepimize gurur dolu bakışlarını sunduğunda ekiple iyi iş çıkardığımızı doğrulamış olduk.

"Yolunuz açık olsun tim!"

"Sağolun komutanım!"

(Görev Yeri Ukrayna-Zaporijya)

Serhat: "Komutanım önümdeki arizona kertenkelesine birşey der misiniz? Kıpırdanıp durmasın. Gerçi arizona kertenkele âlemine ayıp olur."

Uğur'a doğru baktığımda silahını kontrol ediyordu.

Uğur:"Dedi mamut ile dağ ayısının birleşimi olan odunumsu varlık."

Elif: "Bence sen onu Serhat'a değil de sağında olan ibneye söyle." dediğinde Uğurun sağında olan teröristin işini sessizce halletmişti.

Uğur: "Eyvallah teğmen."

Elif: "Eyvallah bizden."

"Bu aralar kitabı fazla kaçırdın galiba teğmen." Dedim.

Elif: "Sizde kaçırmışsınız gibi komutanım hemencecik de anlıyorsunuz alıntıları."

"Yeğenim okurken görmüştüm. Ben daha çok tarih kitapları okurum teğmen." dedim.

Bayram: "Yemedik komutanım."

Ayşe: "Bayramın dediği gibi biz çok doyduk bunlara komutanım."

"Biraz daha doyun o zaman." dedim.

Binbaşı YAVUZ: "Bu yeğeninin olmadığının gerçeğini değiştirmez."

Uğur: "Binbaşı vurdu, gol oldu!"

Üsteğmen KILIÇ: "Hedefi doksandan vurdu desek yeridir."

"Teröristlere de doksandan vurmanızı istiyorum." Dedim.

Merkeze varmıştık. Uğur sessizce merkezin hemen arkasında bulunan depoya doğru gitmeye başladı. Hareketleri hızlıydı ama sessizdi. Bu yüzden depoya girme konusunda onu seçmiştik. Binbaşı YAVUZ ise tutsak rolü yapmak için yerden aldığı çamuru sivil bir şekilde geldiği kıyafetlerine ve yüzüne sürdü. Bu konuda gayet iyiydi. Yüzü ve kıyafetleri gerçekten inandırıcı olmuştu. Ardından kıyafetlerini pantolonundaki gizli bölmeden çıkardığı bıçak ile belirli yerlerini kesmeye başladı. İşte şimdi tam bir tutsak gibi görünüyordu. Fakat sonrasında anlamadığım birkaç şey yaptı. Koluna ince bir sıyrık attı. Ardından yerden taş alıp öbür koluna biraz sert bir şekilde vurdu. Son olarak bıçağıyla dudağına bir çizik attı ve kanamaya başladı. İlk başta bunları neden yaptığını anlamamıştım ama sonradan jeton kafama düştü ve bunu gelirken ona biraz işkence çektirmişiz gibi olması için yaptığını anladım. Aynı şeyleri bizim timden Elif de yapmıştı.

Son kez kendini hırpaladıktan sonra cebinden ipi çıkardı ve Serhat'a verdi. İpin birazını bana veren Serhat Elif'in ellerini ve ayaklarını bağlamaya başlamıştı bile. Bunu yaparkende sırıtıyordu. Ne yapmaya çalıştığını anlamıştım. Kendince beni binbaşıyla yakın tutmaya çalışıyordu şerefsiz! Sinirle ipin birazını bıçağımla kestim ve Binbaşı YAVUZ'UN yanına gidip bileklerini bağlamak için izin istedim. Başıyla izin verince bileklerini çok sıkı olmayacak şekilde bağladım. Teröristler ile dövüşmeye başlayacağı zaman iperden kolay kurtulması gerekiyordu. Ellerini bağladıktan sonra ayaklarını da bağlayıp en son olarak ağzını da bağlamak için yanımızda getirdiğimiz kumaş parçasını bağladım. Yakından bakıldığında yeşil gözleri daha da güzel görünüyordu.

Herşey hazır olduğunda kulağımdaki gizli kulaklığa "Tim hazırlanın başlıyoruz." diye fısıldadığımda Binbaşı hariç herkes sessizce "Emredersiniz komutanım." Dedi.

Serhat ilk başta Elif'i kollarından tutmuştu.

Elif: "Yovoş olsono okoz!"

Serhat: "İnandırıcı olması gerek teğmen."

Dedi ve bana bakıp sırıttı.

"Şerefsiz!"

Elif: "Kotoloyorom komotonom."

Serhat: "Sen bir sussana!"

Elif: "Çok boklorson!"

"Yeter! Susun artık. Görevde olduğunuzun farkındasınız değil mi? Atışmanıza dönüşte devam edin!"

Dedim ve Sert bir şekilde binbaşının kollarından tuttum. Sanırım biraz sert tutmuş olmalıyım ki gözlerini sıkıca kapattı. Ve çenesi seğirdi.

"Pardon."

Kafasını önemli değil anlamında sağa-sola salladı.

Yolun geri kalanını sessizce etrafı gözlemleyerek geçirdik. Önümüzden bir grup sivil duruyordu. Hızlıca Serhat'tan telsizi izledim.

"Binbaşı BOZKURT beni albaya bağla."

"Emredersiniz binbaşım."

Albay: "Söyle binbaşı."

"Komutanım önümüzde bir grup sivil var ne yapalım?"

Albay: "Rotanızı değiştirin. Sivillerle herhangi bir sıcak temas veya iletişimde bulunmayın."

"Emredersiniz komutanım."

Dedikten sonra telsizi kapattım ve Serhat'a dönüp: "Rotayı değiştiriyoruz." Dedim.

Serhat: "Emredersiniz komutanım."

Yolda yürürken aklımı birşeyler kurcalıyordu. Yolda gördüğümüz siviller bende kötü bir his uyandırmıştı. Aslında onları sorgulayabilirdim ama bu tim için mesleğin sonu olurdu. Bu yüzden onları orada bırakıp rotamizi değiştirmek zorunda kalmıştık.

Merkeze vardığımızda hızlıca kapıyı çaldım. İçeriden bir adam homurdanarak kapıyı açtığında teğmen ve binbaşını görünce aç gözlerle onlara baktı ve Rusça "Haydi içeri gelin." Dedi.

Sinirle içeriye geçtiğimde içerisi dışarısından daha güzeldi.

Saray gibi döşenmiş evi inceleyerek topluluğun başındaki pisliğe doğru ilerlemeye başladık. Yanına vardığımızda gözleri elimizdeki binbaşı ve teğmeni görünce parladı.

"Size yeni iki kadın getirdik. Ama karşılığında bize vermeniz gereken şeyler var."

Adam: "Tabii ki başka zaman bu kar kadınları nereden bulabiliriz ki?"

Serhat ile ikimiz zor duruyorduk ki teğmen ile binbaşı depoya doğru götürüldü.

Adam: "Siz burada bekleyin biz parayı getirip geliyoruz."

Adam tam giderken kulağımda olan gizli kulaklıktan albayın sesi geldi.

Albay: "Temizleyin, o zırtapozu canlı istiyorum!"

Serhat ve ikimiz birbirimize bakarak gülümsedik ve bıçaklarımızla teker teker adamların işlerini halletmeye başladık. Bunları yaparken bir yandan da goy goy başlamıştı.

Uğur: " 'Ay yapma!' diyor göt herif. Ulan sen dua et iyi günümdeyim yoksa kazığın üzerine oturturdum seni puşt!"

Ayşe: "Bence şimdi de oturtabilirsin. Nasıl olsa burası ormanlık alan bir çubuk bul oturt üstüne."

Uğur: "Çubukları sen bulacaksın neden olmasın?"

Ayşe: "Armut piş ağzıma düş hesabı yani. Yok öyleye ama. Siz bulun oturtun komutanım. Benim daha farklı yöntemlerim var."

Bayram: "Mesela bıçakla bir çalışmaya başlamak."

Üsteğmen ÖZTÜRK: "Ben kafalarını duvara yapıştırma taraftarıyım."

Teğmen KOÇ: "Benim için dillerini kesmek en güzel şey."

Binbaşı YAVUZ: "Kulakları kesilmek varken mi?"

"Gözlerini oymak daha eğlenceli." Dediğimde adamın gerçekten de gözlerini oyuyordum.

Asteğmen YILMAZ: "Bunu sanat eserinizden açık bir şekilde anlayabiliyorum komutanım.Çok titiz bir işçilik çıkarmışsıniz ellerinize sağlık."

"Eyvallah asteğmen."

Asteğmen YILMAZ: "Eyvallah bizden komutanım."

Kulaklıktan herkesin gülme sesi gelmeye başladı. Daha doğrusu kıkırdamalar. Artık sinirim bozulmaya başlamıştı ve sinirimi bu adamlardan çıkarıyordum. Bu halimi gören Serhat: "Komutanım siz hep böyle yapacaksanız biz hep sizi sinirlendirelim." Derken bıyık altından gülüyordu.

"Dikkat et de o sinirimi senden de çıkarmayayım Serhat." Derken bir adamı daha bıçaklayıp göğsünden başlayarak kasıklarına kadar vücudunu boydan boya yardım.

Tam birini daha aynı şekilde yapacaktım ki sırtımda sert bir acı hissettim. Aynı anda bir kadın bağırışı duyuldu. Kulaklıktan gelmişti. Ses tanıdık geliyordu ama çıkaramıyordum.

Serhat: "Komutanım!" Diye bağırıp koşarak yanıma gelmeye başladı. Gözlerim buğulanmaya başladı. Anladığımda ise sessizce şehadet getirmeye başladım.

"Eşhedüen-"

Etraf karanlık...

"Komutanım!"

 

 

Loading...
0%