Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Bölüm 2: Avronez

@milyofay

Başımı arkaya atıp Ege'nin saçlarımı örmesine izin verdim. İnce parmakları saçlarımı özenle birbirinden ayırıyordu. Bir yandan heyecanla son okuduğu kitabı anlatıyordu. Onu dinlerken gözlerimi kapattım. Saçlarımla oynamasını seviyordum.

Bir anda sırtımda keskin bir acı hissettim. Arkasından Ege'nin sesini duydum.

"Ölmeme nasıl izin verdin?" Korkuyla arkama dönmeye çalıştım ama yapamadım.

"Ben seni herkesten korumaya çalışırken benim ölmeme nasıl izin verebildin Deniz?" Gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. Konuşmak istiyordum ama kelimeler ağzımdan çıkmıyordu. Arkamdan uzanan gölgeler ile daha çok korkmaya başladım.

"Birbirimizi hiçbir zaman bırakmayacağımıza dair söz verdik. Sen beni nasıl bırakabildin?" Oturduğum yerden ileriye doğru sürünüp arkamı döndüm. Karşımda Ege yoktu. Onun yerine benim onlarca katım olan kocaman, siyah bir varlık vardı. Üzerime doğru gelmesiyle arkaya doğru sürünerek kaçmaya çalıştım. Fakat hareket edemiyordum. Bana daha çok yaklaşıyordu. "Keşke sen ölseydin!"

 

Panikle gözlerimi açtım. Yerimden kalkmaya çalıştım ancak hissettiğim ağrılar nedeniyle hareket edemedim. Etrafıma bakındım, Ege'yi görebilmeye çalıştım. Bir umut, burada olabileceğine inandım. Yıllarca her kabusumdan sonra bunu yaptım. Bir anlığına kardeşimin artık yanımda olmadığını unutup ve onu yanımda arıyordum. Artık burada olmadığını bile bile.

Bir süre öylece kaldıktan sonra etrafıma bakındım. Anladığım kadarı ile bir hastane odasındaydım. Ağrılarım o kadar fazlaydı ki tekrardan gözlerimi kapattım. Belki uyuduğumda tekrar Ege'yi görebilirdim.

...

Duyduğum sesler ile uyandım. Ne olduğuna bakmak istiyordum ama göz kapaklarım o kadar ağırlaşmıştı ki gözlerimi açamıyordum. Boğazım o kadar kuruydu ki sesim çıkmıyordu. Sonunda pes edip etrafımdaki sesleri dinlemeye başladım. Birisi odanın içerisinde dolaşıyordu. Hafif bir perde sesi duydum. Fark etmeyeceğimi bile bile perdeyi aralaması kalbime dokunmuştu. Gözümden bir damla yaşın aktığını hissettim. Adım sesleri yaklaşmaya başladı. Yanımda duyduğum hışırtılar ile yanıma geldiğini anladım. Birkaç kez tıklama sesi duydum. Sonrasında koluma dokunduğunu hissettim. Yumuşak dokunuşları vardı. Elini yavaşça çekerken içimden tekrar bana dokunması için yalvardım. Ona uyandığımı söylemek istiyordum, beni görmesini istiyordum. Başımın üstünde birkaç hışırtı sesi duydum. Sanırım serum torbasının sesiydi. Sonra ses kesildi. İçimden gitmemesi, bana tekrar bakması için yalvarıyordum.

Korkuyla beklediğim saniyeler sonrası tekrar hışırtı sesleri duydum. Rahatlayarak derin bir nefes aldım. Belli belirsiz bir "Hmm..." sesi duydum. Fakat emin olamayacağım kadar alçak bir sesti. Yüzümün gıdıklandığını hissettim, belli belirsiz yüzümü buruşturdum. Gıdıklanma hissi bir anda kesildi. O an elimde bir el hissettim. Vücudumdaki tüm gücü kullanarak eli sıkıca tutmaya çalıştım. Sıkı tutamasam bile dokunuşuma karşılık verildi.

"Sakin olun, hastanedesiniz güvendesiniz." Duyduğum ses bir kadın sesiydi. Elini daha sıkı tutmaya çalıştım. Buna karşılık kadın elimi iki eliyle sıkıca kavradı.

"Yalnız değilsiniz, merak etmeyin." Kim olduğunu bilmiyordum ama sesi güven vericiydi. O an vücudumdaki tüm kaslar gevşedi. Yalnız değilsin... Bu cümleyi duymayalı ne kadar olmuştu?

"Sizi yalnız bırakmayacağım, endişelenmeyin. Durumumuz gayet iyi, daha da iyiye gidiyor." Tutuşum gevşedi. "Siz dinlenmeye devam edin. Tekrar geleceğim." Kadın elimi yavaşça bıraktı. Bir süre daha başımda durduktan sonra odadan çıktı. Ona, beni duymamasına rağmen sesimi duyurabilmek beni çok rahatlamıştı. Daha fazla mücadele etmeyip kendimi uykunun kollarına bıraktım.

...

Duyduğum tanıdık ses ile merakla gözlerimi araladım. Kendimi diğer günlere kıyasla daha iyi hissediyordum. Kim bilir kaç gündür buradaydım. Başımda o gün gördüğüm adam ile bir kadın vardı. Aralarında konuşuyorlardı ve uyandığımı fark etmemişlerdi.

"Neden uyanması bu kadar uzun sürdü?" Kadın elini adamın omzuna koydu.

"Merak etme Barış, gayret normal bir durum. Aldığı darbenin ne kadar ağır olduğunu biliyorsun." Adam elini alnına götürüp alnını ovuşturdu. "Benim hatam." Kadın elini adamdan çekip diğer elinde duran kağıdı adama gösterdi. Birlikte kağıda bakmaya başladılar.

"Merak etme yakında toparlanacak. Sadece zamana ihtiyacı var." Adam başını kaldırıp bana bakmaya başladı. O sırada uyandığımı fark etti. Aynı anda kadın da bana bakmaya başladı. Uyandığımı fark edince heyecanla bana yaklaştı. Elini uzatıp elimi tuttu. Bu kadın, o gün elimi tutan kadındı.

"Merhaba, nasıl hissediyorsunuz?" Konuşmaya çalıştım. "İyiyim." Sesim o kadar cılız çıkmıştı ki kadının duyduğundan emin olamadım. Kadın gülümsemeye başladı. "Evet, çok iyisiniz. Uyanmanıza çok sevindim."

"Ben, ne zamandır buradayım?" Kadın bir anlığına adama bakıp bana geri döndü. "On beş gündür yoğun bakımdaydınız, birkaç gündür de burada normal odadasınız." Bu bilgiyi sindirebilmek için gözlerimi kapattım. Aklımda çok soru vardı.

"Buraya geldiğinizde durumunuz kritikti. Yaralarınız-" duraksadı. "Özellikle göğsünüzdeki yara çok ciddiydi."

"Buraya nasıl geldim?" Yanımdaki kadın yavaşça arkasındaki adama baktı. Adam yanıma yaklaştı. "Ben getirdim. Ordunun hastanesindesin." Ordunun mu? Bakışlarımı ikisinin üzerinde gezdirdim. Daha önce onlara dikkatle bakmamıştım. Kadının uzun kahverengi saçları vardı. Gözleri ela rengi gibi görünüyordu ama emin olamıyordum. Üzerinde lacivert bir doktor üniforması vardı. Onu incelediğimi fark eden kadın gülümsedi.

"Ben Cemre. Buraya geldiğinizden beri sizinle ilgilenen doktorum." Elimi bırakmadığı anı hatırlayarak gülümsedim. "Deniz." Soyadımı bilmeleri gerektiğini hatırlayarak devam ettim. "Deniz Soya."

"İzninizle ben gideyim. Bir ihtiyacınız olursa bana seslenin, çekinmeyin lütfen." Cemre yavaşça elimi bırakıp yanımdan kalktı. "Teşekkür ederim." dedim gülümseyerek.

"Ne demek! İyi olmanıza sevindim. Tekrar geleceğim."

Cemre yanındaki adamın omzuna dokunup odadan çıktı. Adam yanımda kaldı. Yatağın biraz ilerisindeki sandalyeyi yanıma çekip sandalyeye oturdu. Bir süre konuşmayıp bana baktı. Neden böyle yaptığını anlayamamıştım ama merak etmiştim. Dayanamayıp konuştum.

"Neden öyle bakıyorsun?"

Adam oturduğu yerde dikleşip öne doğru eğildi. "Affedersin dalmışım. Benim adım Barış."

"Deniz." İkinciye de olsa söylemek istemiştim. "Ne olduğunu anlatacak mısın? Ben hiçbir şey hatırlamıyorum." dedim başımı adama doğru çevirip. Adam derin bir nefes alıp anlatmaya başladı.

"Kuklayı yok etmek üzereyken seni fark etti ve sana uzandı. Ona saldırdıktan sonra seni bana doğru fırlattı ve benim kılıcımı senden uzaklaştıracak zamanım olmadı. O yüzden göğsündeki yara meydana geldi." Elimi yavaşça göğsüme koydum ve elimin altında sargı bezlerinin şişliğini hissettim.

"Özür dilerim, daha hızlı davranmalıydım." Onaylarcasına başımı salladım.

"Hiç kendi gücümle yaralanmamıştım. Acıtıyormuş." dedim hafifçe gülümseyerek.

"Bunu öğrenmene sebep olduğum için özür dilerim." Barış'ın yüzü o kadar mahcup ve üzgündü ki samimiyetine inanıyordum. Aynı zamanda beni orada bırakmak yerine buraya getirmiş ve iyileştirmişti. Bunu yapmak zorunda değildi. Belki de vicdan azabı hissettiği için yapmıştı.

"Kılıcın bir yerimi keserse öleceğimi söylemiştin. Nasıl hala hayattayım?" dedim merakla.

"Kılıcım zehirli ama panzehiri var. Ufak bile olsa kesiğe sahip olan varlığın, insan da olabilir robot da, bedeninde çok güçlü bir zehir yayılıyor ve onu kısa sürede öldürüyor." Başımı salladım. Bakışlarımı Barış'tan alıp tavana odaklandım. En az iki hafta geçmesine rağmen yaşadığım şeyler sanki dün gibiydi. Kabullenmesi zordu.

"Neden oradaydın?" Barış'ın sorusu ile başımı ona çevirdim. "Neden onunla savaşıyordun?"

Cevap vermek istemedim. Bu konudan bahsetmek benim için çok zordu. Barış sandalyesini bana daha çok yaklaştırdı. "Avronez ile olan ilgin ne?" Avronez... Yıllar önce kardeşimi benden koparan birliğin adıydı. Dünyayı ele geçirmek için kurulan ve bunun için acımasızca savaşan birliğin adıydı. Yaptıkları robotların yanı sıra çok güçlü savaşçılara sahipti. Kardeşimi bulmak için girdiğim bu yolda birkaç tanesi ile savaşmak zorunda kalmıştım. Onları alt edebilmiştim ama çok fazla yaralanmıştım. Kolumda hissettiğim el ile irkildim. "Seni korkutmak istemiyorum ama bunları bilmem gerekiyor."

"Oturmama yardım eder misin?" Barış sorumla hızla ayağa kalktı. Tutunmam için kolunu uzattı. Onun koluna tutunup destek alırken Barış da arkamdaki yastığı düzeltti. Tekrardan arkama yaslanınca tuttuğumu fark etmediğim nefesimi verdim. "Teşekkür ederim."

"İyi misin?" Başımı sallayınca Barış yerine oturdu.

"Ben on sekiz yaşındayken kardeşimi kaçırdılar. Yani biz, ikiz kız kardeşim." Barış şaşırmıştı. Böyle bir şey beklemiyordu.

"Kardeşimi bulmak için çabaladıkça onun Avronez tarafından kaçırıldığını öğrendim."

"Peki ya ailen?"

"Annemle babamı çok küçükken trafik kazasında kaybettik."

"Böyle olduğu için üzgünüm."

"Ben de." dedim mırıldanarak. Barış bir şey demedi. Bir süre sessiz kalıp düşündü. Sonra konuştu.

"Kardeşinin de senin gibi özel bir gücü vardı değil mi?" Onayla başımı salladım.

"Su ve buzu yönetebiliyor." Barış öne doğru eğilip elleriyle yüzünü kapattı. Merakla elimi ona doğru uzattım. "Ne oldu? Neden böyle yapıyorsun?" Ellerini yüzünden çekip bana baktı.

"Kardeşini gücü için kaçırmış olabilirler." Ona uzattığım elim havada kaldı. Gözümden bir damla yaş süzüldü.

"Ama nasıl? Nereden biliyorlar?" Barış başını iki yana salladı. "Bilmiyorum." Gözyaşlarım çoğaldı. Ellerim ile yüzümü kapatmaya çalıştım ama kolum damar yolu yüzünden acıdı. Onun acısıyla daha çok ağlamaya başladım. Kalbim kolumdan daha çok acıyordu. "Nasıl bilebilirler ki? Biz güçlerimizi hiçbir zaman kullanmadık!" Sakinleşmeye çalıştım ancak hıçkırıklarım kesilse de gözyaşlarım kesilmiyordu. Barış uzanıp koluma dokundu. Dokunuşuyla ona döndüm. Onun da mı gözleri dolmuştu yoksa ben mi gözyaşlarımdan her yeri yaşlı görüyordum bilmiyorum. Barış bir süre ağlamama izin verip sakinleşmemi bekledi. Ağlamam yavaşladığında arkama yaslanıp kendimi arkamdaki yastığa bıraktım. Bakışlarımı dikkatlice ona çevirdim. Benim Avronez'i nereden bildiğimi biliyordu. Peki ya o? O nereden biliyordu?

"Sıra sende." dedim sakince. Barış hiç düşünmeden cevap verdi.

"Biz devlet ile birlikte Avronez'e karşı savaşıyoruz. Büyük bir ordumuz ve ordunun altında yüzlerce ekibimiz var." Şaşırdım. Böyle bir ordunun olduğunu bilmiyordum.

"Böyle bir ordu olduğunu bilmiyordum."

"Evet, devletin altında ve gizli bir ordu." Başımı salladım. Barış öne doğru eğilip bana yaklaştı. "Kukla ile nasıl savaştığını gördüm. Güçlüsün, dayanıklısın. Bize katılmak ister misin?" Böyle bir teklif karşısında şaşırmıştım.

"Herkesi böyle davet ediyor musunuz?" Barış güldü.

"Herkes senin gibi güçlü değil. Aynı zamanda Anka Ateşine sahip değil." Burukça gülümsedim. Kardeşimi kaybedeceğimi bilsem ben de bu güce sahip olmak istemezdim.

"Tek başına savaşmak zorunda değilsin. Kardeşini birlikte bulabiliriz."

Başımı tavana doğru çevirdim. Barış devam etti. "Güvenmenin zor olduğunu biliyorum. İstemezsen sorun değil." Tekrar Barış'a döndüm.

"Bu orduyu bildiğim için beni öldürmeyecek misiniz?" Barış ciddi olup olmadığımı sorgularcasına yüzümü inceledi. Ben kahkaha atıp ciddiyeti bozana kadar öyle bakmaya devam etti. O da aynı şekilde gülmeye başladı.

"Düşünmen için sana zaman vereceğim. Fakat senden bir dönüş bekliyorum bunu unutma lütfen."

Gözlerimi kapattım. Bu benim için çok değerli bir fırsattı. Bu şekilde kardeşimi daha hızlı bulabilirdim. "Evet, size katılmak isterim."

Barış şaşırdı. "Ah, hızlı oldu."

"Kardeşimi bir an önce bulmak istiyorum."

Barış uzanıp elimi tuttu. "Sana söz veriyorum kardeşini bulacağız."

"Bulamazsak ben de gücümü senin üzerinde denerim." Barış güldü.

"Taburcu olunca orgeneral ile görüşmen gerekecek. Resmi olarak orduya katılman gerek."

"Anladım. Sorun değil." Barış gülümsedi. "Ben şimdi gideyim, sen de dinlen."

Barış ayaklandı. Bana dikkatlice bakıp sordu. "Yatacaksan yardım edeyim mi?"

"Olur." Barış üzerime eğilip kolunu uzattı. Kolundan destek alırken o da yastığımı düzeltti. Kendimi yavaşça yastığa bıraktım. Barış iyice yerleştiğimden emin olunca beni dikkatlice bıraktı. "Tanıştığıma memnun oldum Deniz."

"Tanıştığıma memnun oldum Barış." Barış gülümseyerek odadan ayrıldı. Ben de gözlerimi kapatıp uykuya daldım.

Loading...
0%