Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Başlangıç Ve Bitiş

@minasotaa


Hepiniz hoş geldiniz...

Bu hikâyede eminim herkes kendinden bir şey bulacaktır. Umarım beğenirsiniz.

İyi okumalar dilerim...


*

"Zümra... Öyle mi yapılır be kızım..."

Ben nereden bilirdim şekerpare yapmayı. Elimden ancak bu kadar geliyordu işte. Baştan savma değildi ki hem. Gayet de güzel oluyordu.

"Zümra, küçük yap şu çukurunu. Kocaman kuyu açtın resmen.."

"Off abla ya sanki çok biliyorsun da sen de..."

Ablam sürekli yaptıklarıma bakıp olmamış diyordu. Deli ediyordu beni. Ömründe şekerpare yapmış gibi gelmiş bana laf söylüyor bir de. Ya sabır ya...

"Tamam bitti, ben gidiyorum..."

Son çukuru da yaptıktan sonra ellerimi yıkadım. Ablam gitmeme oldukça memnun olmuştu ama annem bir yardımcısı eksildiği için üzgündü. Gerçi tüm köy kadınları bizde olduğu için benim yokluğum çok da şey değildi yani.

"Düzelt üstünü başını..."

"Tamaaamm."

Hızla eteğimi sağa sola hareket ettirerek düzledim. Saçlarımdaki örgü gayet güzel duruyordu. Ablama sabah kalkar kalkmaz ördürtmüştüm. Bugün büyük gündü sonuçta.

Bayramdan bayrama giydiğim kırmızı ayakkabılarımı özenle yerinden çıkardım. Minik bir kurdelesi vardı ve üzerinde kalp bulunuyordu. Sadece benim değil okuldaki kızların da sevdiği ayakkabımdı bu. Eminim misafirlerimiz de bayılacaklardı.

Ayakkabı toz olmasın diye koşmuyordum. Kirli kirli çıksam millet ne derdi sonra.

"Muhtarın pasaklı kızına da bakın hele..."

Neyseki tertemiz bir şekilde okula ulaştım. Tüm çocuklar gelmişti bile. Toplam 15 kişiydik zaten. Öğretmen eliyle acele et işareti yapınca hızla yanlarına gittim.

"Evet... Herkes tamam oldu. Çocuklar, ne yapacağımızı unutmuyoruz: Önce bayraklarla hoşgeldiniz diyoruz, Hasan ve Ali siz de pankartı güzelce tutuyorsunuz. Sonrasında misafirlerimize gösterimizi yapıyoruz. Tamam mıdır?"

Hep bir ağızdan "Tamam öğretmenim.."

diyerek tek sıra olduk. Meydana kadar önde Hasan ve Ali, arkasında bizler bayrakları sallaya sallaya gidecektik. Çok heyecanlıydık. Belki de ilk kez köyümüze bu kadar değerli misafirler geliyordu.

Meydana ulaştığımızda, köy halkının da yerlerini aldığını gördüm. Babam takım elbisesi ile hazır bekliyordu. Muhtar olduğu için ilk o karşılayacaktı. Annem ve kadın dostları da toplu halde giriş yaptılar. Şekerpare de diğer ikramlar gibi hazırdı demek ki.

Ablam ve iki arkadaşı, belki de en heyecanlı olanlarımızdı. Herbiri liseyi bitirdikten sonra evlenmek için aday bekler konuma gelmişti. Halbuki daha 17 yaşındaydılar. Neden bu kadar acele ediyorlardı bilmiyorum. Babam, üniversite okusun diye ablama destek de sağlamıştı. Ama ablam istemedi. Şimdi de evlenmek için kendini beğendirme yarışına girmişti. Allah onu alan kocaya sabır versin. Ben bilirim nasıl bir dert olduğunu...

"Geliyorlar!!!"

İşte beklenen an... Minibüsün yaklaştığını görür görmez tüm köy halkı alkış tutmaya başlamıştık. Araç durunca çocuklar olarak bize verilen önemli görevi yerine getirmek için, kapının önüne dizildik. Asker abiler teker teker inerken "hoş geldiniz! " diyerek selamlamaya başladık. Onlar da kafamıza pıt pıt yaparak selamımızı almışlardı. Babam herbiriyle tokalaştı. Sonra da genel bir konuşma yaptı:

"Hepiniz tekrardan hoş geldiniz, onur verdiniz... Sizlerin bizim küçük köyümüze gelmesi ne büyük bir şereftir. İyi ki varsınız..."

Sonrasında yine bir alkış tufanı kopmuştu. Askes abiler yerlerine geçerken biz de ortaya dizilmiştik. Sırada ikinci görevimiz olan, marş söyleme kısmına gelmiştik. Marşı söylerken de askerlerin yaptığı gibi yerimizde yürüyecektik. Adımları şaşırmamak için okul çıkışı her gün çalışmıştık. Yaklaşık bir haftadır yani.

Öğretmenimiz müziği başlatınca yerimizde saymaya başladık. Tam o esnada topuk kısmımda bir acı hissetmiştim. Arkama döndüğümde Aleyna' nın pis pis sırıttığını fark ettim. Ayakkabıma basmıştı ve ayağımdan çıkmasına neden olmuştu.

Adımı sekteye uğratmıştım. Herkesin yaptığının tersini yaptığımı fark ettiğimde her şey için çok geçti. Öğretmen ters ters yüzüme baktığında, yerin içine girmek istemiştim. Ağlamamak için yumruklarımı sıkıyordum. Rezil olmuştum...

Müzik bittiğinde herkes alkışlamaya başladı. Ben ise kenardan kenardan gözden kayboldum ve kalabalığın arkasına geçtim. Çok utanıyordum. Özenle hazırlanmıştım oysa. Aleyna beni kıskandığı için bunu yapmıştı biliyorum. Onu sevmiyordum. Onun yüzünden herkes bana kötü kötü şeyler söyleyecekti.

"Muhtarın kızı her şeyi mahvetti..."

Asker abilerle köylüler sohbet etmeye başlamıştı. Çocuklar da tepelerine dikilmişti. Bu bizler için büyük bir olaydı çünkü daha önce asker görmemiştik. Köyde olumsuz hiçbir şey olmadığı için jandarma bile gelmiyordu. Zaten çok az bir nüfusu vardı. Ve ulaşımı çok zordu. Yani şehre gidenler öyle söylüyordu. Ben hiç gitmemiştim.

Gözümle ablamı aradım. Gözünü ayırmadan bir tane askere bakıyordu. Parmağımla takip ederek kime baktığını buldum, aralarında en yakışıklı olanıydı. Ablamın işi oldukça zordu çünkü kızların çoğu ona bakıyordu.

Yemek yemek için ayaklanıldığında ben de yerimden kalktım. Yemekler bizim bahçede yenecekti. Annemi bulup yanına yanaştım. Ama o pek benle ilgilenmek istemiyordu.

"Dur şimdi kızım, oyalama beni."

Oflayarak ablamın yanına gittim. Beni görünce bir an afalladı. Hayal alemini bozmuştum tabi.

"Noldu Zümra, neyin var?"

"Ablaaa... Çok mu kötüydü gösteri?"

Ablam kızlara dönüp kıkırdadıktan sonra yeniden bana baktı.

"Evet, rezilliksin..."

"Bence gayet güzeldi, bazen diğerlerinden farklı olmak seni ön plana çıkarır..."

Hepimiz birden yanımızdaki asker abiye baktık. Kızlar karşılarında beklemedikleri için anlık şok geçirmişlerdi. Asker abi bana göz kırparak hafifçe eğildi.

"Adın ne bakalım senin?"

"Zümra..."

"Zümra... Ne demek peki Zümra?"

Soru beklediğim yerden gelmişti. İsmimi ve anlamını seviyordum. Söylemeden önce ablama bir bakış attım. Kızlarla uzun uzun baktıkları asker abi, şimdi benimle konuşuyor onları takmıyordu. Ya işte abla... Hayat müşterek...

"Bilgili, cesur, ahlakı güzel demek asker abi..."

Asker abi gülümseyerek başını salladı.

"Peki senin ismin ne?"

"Barlas."

"Anlamı ne?"

"Savaşçı, kahraman demek..."

"Sen de tam öylesin abi..."

Adının Barlas olduğunu öğrendiğim asker abi, yanağımdan makas alarak doğruldu.

"Teşekkür ederim küçük hanım, izninizle."

Ardından el sallarken, ablamın omuzumdan iteklemesiyle tekrar yürümeye başladık. O görmeden kıkırdadım. Kıskançlıktan ölüyordu...

Yerine gelen özgüvenimle birlikte asker abilere servis yapmada annemgile yardım ettim. Barlas abi ile göz göze geldiğimde yine göz kırpmıştı. Sanırım ablamgili şimdi anlamıştım. Çok yakışıklı abiydi maşallah...

Yemekler yenirken ben de sıkıştığımı fark ettim ve tuvalete gittim. Ama doluydu. Sallana sallana beklemeye başladım. İki dakika sonra asker abilerden biri çıkmıştı.

"Geç bakalım küçük kız..."

Gülümseyerek kapıyı aralamıştım ki, abi durdurdu.

"Bir dakika, sen muhtarın kızısın değil mi?"

"Evet abi, bir şey mi oldu?"

"Yok yok... Şu dışarıdaki ablan mı oluyor?"

İşaret ettiği yere baktım. Galiba ablama görücü çıkıyordu. Gerçi onun gözü Barlas abideydi ama...

"Evet abi ablam... Şey, tuvalete gitmem gerek de..."

Asker abi acele etmem için işaret yaptı. Koşarak girdim ben de. Yoksa yine rezil olabilirdim.

Evden çıkmak üzereyken Barlas abi içeri girmişti.

"Bir şey mi istedin Barlas abi?"

Barlas abi telaşlı görünüyordu.

"Sen iyi misin?"

Neden bunu sorduğunu anlamamıştım.

"İyiyim..." dedim sadece.

O esnada odalardan birinden çığlık sesi gelmişti. Benim odamdan geliyordu ses.

Barlas abi ile hızla kapının önüne gelmiştik.

"İyi misin? Ses ver!"

Kapı kilitliydi. Dışarı gidip yardım istemekle burada kalmak arasında gidip geliyordum.

"Kırmam gerekiyor..." deyince ilk başta anlamadım ama hızla başımı salladım.

Barlas abi bir adım geri gidip omzuyla çat diye kapıyı kırdı. İçeride kimse yoktu. Pencere açıktı. Barlas abi aşağıya baksa da kimseyi görememişti.

"İşte buradalar!"

Herkes bir hışım içeri girmişti. Ben ne olduğunu anlamadan yüzüme sert bir tokat yemiştim.

"Ne halt ediyorsunuz lan burada!"

Ben aldığım darbeyle yere kapaklanırken babamın Barlas abinin üstüne yürüdüğünü görmüştüm.

"Ne yaptın lan kızıma? Biz seni baş üstünde tuttuk, sen ilk fırsatta..."

"Ne saçmalıyorsunuz siz, hiçbir şey yapmadım ben Zümra'ya..."

"Alma kızımın adını ağzına..."

Annem yerden bez alır gibi kaldırmıştı beni. Hızla başka bir odaya götürdü.

"Söyle bir şey yaptı mı, söyle!"

Ağlamaktan konuşamıyordum. Hıçkırarak başımı salladım. Neden böyle olmuştu biranda?

"Ha...yır... Hiçbir... şey yapmadı..."

....

Saatlerce ağlamaktan içim çıkmıştı ve uyuyakalmıştım. Uyandığımda korkunç bir sessizlik vardı. Hava kararmıştı artık. Güzel bir gün korkunç bir şeye dönüşmüştü.

Yerimden kalkıp dışarı çıktım. Herkes salonda oturuyordu. Geldiğimi görünce suskunlaştılar.

"Gel Zümra..."

Korkarak babamın yanına gittim. Ne yaptığımı ve neden suçlu olduğumu bilmiyordum. Barlas abi neden bana bir şey yapmakla suçlanmıştı? Ve ona ne olmuştu? Umarım iyidir.

"Bak kızım, olan oldu. Allah'tan kötü bir şey olmamış. Şerefsiz herif... Çığlık atmasaydın belki de çok geç olacaktı."

Kaşlarımı çatarak babama baktım. Ben çığlık atmamıştım ki? Atan kişi içerideki kişiydi.

"Ama baba-

"Tamam. Açıklama yapmana gerek yok. Bir daha kimse ile yalnız kalmayacaksın. Anladın mı?"

Başımı salladım. Açıklama yapmama izin vermiyordu ki anlatayım ne olduğunu. Ablama baktım. Kötü kötü bakıyordu bana. Onunla da şimdi konuşmasam daha iyi olacaktı.

Odama gitmek için izin istedim. Babam git deyince hızla odadan çıktım. Biraz kapının önünde bekledim. Tahmin ettiğim gibi konuşmaya devam ettiler.

"Şimdi ne olacak peki o adama?"

Ablam sormuştu bu soruyu. İçimde garip bir burukluk hissetmiştim.

"Hakettiğini buldu bile. İhraç etmişler..."

Cümledeki kelimelerin anlamını bilmiyordum. Ama Barlas abinin hayatını çok kötü etkilediğimi biliyordum.

*

Merhabalar...

Hikayeyi nasıl buldunuz? Yorumlarda buluşalım...

Zümra' nın hayatı nasıl değişecek sizce?

Kader nasıl bir yol çizecek kahramanlarımıza?

Hadi bakalım... Eleştiri ve düşüncelerinizi yazabilirsiniz.

Kendinize iyi bakın 💕


Loading...
0%