Yeni Üyelik
13.
Bölüm

13. Bizi Yaşatmaya Var Mısın?

@minasotaa


İyi okumalar dilerim...

*


Hayatım farklı bir noktaya evrilmişti. Her şeyin bittiğini düşündüğümüz o olayın bize yepyeni bir başlangıç yapacağını nereden bilebilirdik ki? İki farklı yolda yürüyen, iki farklı insanı tek bir yola çıkarmıştı. Çocukluğumu çalan hayata karşı hep bir öfke vardı içimde. Geçen 12 yılın, hem bana hem de Barlas'a borcu var diye düşünürdüm. Bu düşüncem bir yere gitmedi elbette. Ama borcunu, ayrı ayrı değil de bizi "bir" yaparak ödeyen hayata daha fazla acımasız olmayacağım. Her şey belli bir düzende ilerliyor ve şuanda olan şey, ileride sizin karşınıza illaki çıkıyor. O gün olay olmasa başka bir durumda karşılaşır mıydık ya da şimdiki gibi birbirimizi anlayan ve kalbimizi açtığımız bir halde olur muyduk bilmiyorum. Ama her karşılaşmanın bir nedeni olduğunu biliyorum.

Barlas'ın kolları arasında yattığım gerçeği, gözümü açtığım an elektrik çarpmış gibi hissettirmişti. Evlenmiş olduğumuz fikrine henüz alışamamışken bastırdığımız duyguların bu kadar hızlı çıkacağını da tahmin etmemiştim. Hayatımda her şey biranda iyiye gitmeye başlamıştı. Yaşadığım onca kötülüğün ve karmaşanın ödülünü alıyordum belki de. Durulmuştum... Üzerimde ağırlık oluşturan düşünceler uçup gitmişti. Bedenimde biriken yorgunluk silinmişti. Sanki yeniden başlıyordum hayata. Ama bu sefer yalnız değildim. Sevgisini her hücremde hissettiğim eşim ve ailem vardı. Eşim... Gözlerimi kapatırsam kaybolup gitmesinden korkuyordum.

"Gözünü kapatabilirsin, hiçbir şey değişmeyecek... Buradayım."

Barlas'ın uykulu sesini duyar duymaz hızla gözlerimi kapattım. Bunu her seferinde nasıl yapıyordu? İçimden geçirdiğim her düşünceyi okuyordu sanki. Ve ben niye her söylediği cümle ile bu kadar kızarmak zorundaydım...

"Bu sefer daha mı çok kızardın sanki..."

Yataktan fırlayarak kalktım. Sürekli bununla dalga geçmeye başlamıştı. Hayır kızamıyordum da. Gülerek bakması hoşuma gidiyordu.

"Bak... Bir daha dalga geçersen..." dedim devamında ne söyleyeceğimi bilmeden.

"Baktım... Ne olacakmış..." diyerek üzerime yürümesini beklemiyordum tabi Barlas' ın. Belimden tutarak kendine çektiğinde, ellerim otomatikmen göğsüne tutunmuştu. Gecenin karanlığı ile gündüzün ışığı bir miydi? Şimdi her şey ortadaydı işte...

"Ne...ne... Yapıyor-sun?"

Gözlerimi kırpıştırarak yüzüne baktım. Bunun için başım biraz geriye gitmişti. Aksi halde boynu ile bakışmaya devam edecektim. Boynu... En sevdiğim yerdi artık.

"Bakıyorum... Eşime, sevdiğim kadına..."

Gülümseyerek gözümü kapattığımda alnını alnıma yaslamıştı. Yüzümüzün bu kadar yakın olmasına hazır değildim. Her an her şey olabilirdi. Ben ona da hazır değildim.

"Barlas..." diyebildim sadece. Sesimdeki tınıdan, az sonra olabilecek şeye karşı heyecandan düşüp bayılma riskimin olduğunu hissetmesi gerekiyordu. Ama tam tersini yapmıştı. Dudağımın kenarına küçük bir buse kondurduğunda, ellerimi boynuna dolaşmıştım. Sanırım hazırdım... Dudaklarını, dudağımda hissettiğim anda kapının çalmasıyla yerimde sıçramıştım. Barlas' ı nasıl bir güçle ittiysem, dengesini kaybedip yatağa düşmüştü.

"Barlas, Zümra? Uyandınız mı?"

Melek teyze tıpkı filmlerdeki gibi bir zamanlama ile gelmişti. Tam da hazırlamıştım kendimi. Barlas da pek memnun değildi bu durumdan. Gözlerini kısarak baktığında, ittirmemin hesabını daha sonra göreceğini de anlamıştım.

"Gel anne uyandık..."

Ortada durmamak için alelacele dolabın kapağını açmıştım. Melek teyze içeri girdiğinde, gülerek ona döndüm. Ne kadar aptalca hareket ettiğimi o da fark etmiş olacak ki, hızla bakışlarını Barlas' a çevirdi. Yine en güzelinden rezil olmayı becermiştim.

"Kusura bakmayın çocuklar... Ben çıkıyorum diye haber verecektim. Geç dönerim akşama. "

Yüzündeki ifadeyi görünce aklım başıma gelmişti. Selin'in annesi vefat ettiği için, onun yanına gidecekti büyük ihtimalle.

"Benim de gelmemi ister misiniz?" diye sordum. Taziye evinde illaki bir yardımım dokunurdu diye düşünmüştüm.

"Yok kızım... Siz işinizle ilgilenin. Benim bulunmam kâfi."

Selin'in bana olan tutumuna karşın, haklı olarak orada bulunmamam daha iyiydi belki de. Melek teyzeye ısrar etmedim bu yüzden. Barlas, annesini kapıdan geçirmeye gittiğinde yatağı toparlayarak üstüne oturdum. Selin kim bilir ne kadar üzgündü. O bu haldeyken, Barlas ve benim bunları yapmamız doğru muydu?

"Sakın..." diyerek içeri giren Barlas'a anlamayan gözlerle baktım. Yanlış bir şey yapmışım gibi neden böyle tepki vermişti?

"Sakın kendi kendine saçma düşüncelere dalıp kendinin de benim de canımı sıkma."

Yine bunu yapmıştı. Artık düşüncelerimi okuduğuna emindim.

"Nasıl her seferinde yapıyorsun bunu..."

Barlas yanıma oturdu ve elini yanağıma koydu. Parmağı ile okşadığında içimin yumuşadığını hissetmiştim.

"Seni en iyi tanıyan kişi benim, unuttun galiba."

Gülerek yanaştım ve hızla kollarımı boynuna doladım. Hep o mu yapacaktı ani hareketleri.

"İyi ki sen..." diye kulağına fısıldadıktan sonra geri çekildim ve yanağına büyük bir öpücük kondurdum. Hızla ayağa kalktığımda, yüzündeki şapşal gülümseme ile karşılaşmıştım. Bu gülümseme giderek farklı bir boyuta geçince koşarak banyoya kaçtım. Ahmet amca hâlâ evdeydi ve bir kez de onun tarafından basılmak istemiyordum.

Dışarı çıktığımda salonda Barlas ve babasının sesi geliyordu. İkisinin konuşmasını bölmemek için üstümü değiştirdikten sonra mutfağa geçmiştim. Kahvaltıyı hazırladıktan sonra çağırmaya gittiğimde, sessizleşmişlerdi.

"Yemek hazır... Gelin hadi..."

Ahmet amca önden ilerlerken Barlas' la aramızda kısa bir bakışma geçmişti. Düşünceli halini gizlemeye çalışsa da belli ediyordu kendini. Bir şey olmuştu aralarında ama şuan soramıyordum.

Yemeği, hiçbir şey olmamış gibi yemiştik. Belki de ben yanlış anlamıştım. Ortada bir şey olmasa da kendi kendime öyle düşünmüştüm yine. Ahmet amca işe gittiğinde Barlas' la başbaşa kalmıştık.

"Hiç işe gitmek istemiyorum ama gitmem lazım güzelim..."

Elini saçlarımda gezdirirken başımı yana eğerek baktım. Gitmesini istemiyordum ama aldığı izin bitmişti ne yazık ki.

"Olsun... Ben beklerim burada seni..."

Memnun bir gülümseme ile alnıma küçük bir buse kondurdu. Ardından hızla odaya girdi. Daha fazla durursa yine kendini kaybedeceğini biliyordum. Çünkü ben de aynı şeyleri hissetmiştim.

Giyinip odadan çıktığında, baştan aşağı süzmüştüm. Güvenlik üniforması ile daha önce bu kadar çekici mi görünüyordu? Barlas yine düşündüğüm şeyi anlamış olacak ki gülümsemişti. Ama işe geç kalmak üzere olduğundan, dalga geçmeye fırsatı olmamış ve evden çıkmıştı.

Her şey iyiydi hoştu ama onun ait olduğu yer bu iş değildi. Fırsatım olmadığı için raporu avukata teslim edememiştim. Şimdi fırsatım oluşmuştu işte. Evi hızla toparlayıp avukatın bürosuna doğru yol almıştım.

Otobüsteyken, bir günlük iş maceramın tamamen bittiğini de haber almıştım. Kaç gündür gitmediğim için anında kapıya konulmuştum. Kısacası yeniden işsizdim.

Avukatın bürosunda uzun uzun, hem Barlas' ın sürecinin hem de pislik Emre' nin mahkemesiyle ilgili ayrıntılarını dinledim. Yarınki mahkemeye gelmemizi gerek olmadığını söylemişti avukat. Toplam 18 kişinin toplu ifadesi ile kesin olarak ceza alacaktı. Hem de bir daha o sırıtmasını görmeyeceğim kadar uzun bir ceza...

Öyle de olmuştu. Ertesi günün akşamında evde beraber yemek yerken güzel haberi Barlas' tan almıştık.

"O şerefsizin başka suçlardan kaydı da varmış. Müebbet hapis cezası kararı vermiş hakim..."

Sevinç göz yaşları ile Melek teyze ve Ahmet amcaya sarıldım. Onların desteği ve yardımı olmasa belki bu kadar kolay olmazdı hiçbir şey. Barlas' a baktığımda gülerek kollarını açmıştı. Annesinin ve babasının yanında elbette ki sarılabilirdik. Hem artık yüzüm anında kırmızıya dönmüyordu. Her şeye yavaş yavaş alışıyorduk.

"O zaman diğer haberlerimi de şimdi söylüyorum." dediğinde hepimiz Barlas'a dönmüştük. Mesleğine döndüğü haberi mi diye geçirdim içimden ama kararın çıkması için en az bir ay süresi var demişti avukat. Onun dışında da aklıma bir şey gelmiyordu.

"Hayırdır inşallah oğlum?"

Melek teyze heyecanlı bir yapıya sahipti. Bir şey söyleyeceğim, deseniz bile anında elini kalbine götürür beklemeye başlardı. Kadını daha fazla evhamlandırmasın diye Barlas' ı hafifçe dürttüm.

"Tamam söylüyorum... Gri bir araba aldım bugün, babam sağolsun destek oldu. Evimizin önünde... Bakabilirsiniz."

Bir işimiz düştüğünde arkadaşlarından istiyordu arabayı Barlas. Gerçekten ihtiyaçtı ve almış olması hepimizi mutlu etmişti. Ahmet amcanın haberi var gibiydi gerçi. Dün gizli gizli konuştukları şey buydu demekki.

"Hadi aşağı inip bakalım..." diyerek önden gitmiştim. Ama öylece kalakaldım. Diğerlerinin tepkisi de aynı olmuştu.

"Hani ya oğlum araba?" dediğinde Melek teyze ile göz göze gelmiştik. Onun özelliği mi geçmişti bilmiyorum ama istemsizce elimi kalbime götürmüştüm.

"Evimizin önünde dedim ya annem..."

Dalga mı geçiyordu? Barlas' a kaş göz işareti yapmıştım ama oralı bile olmamıştı beyefendi. Elini cebine sokmuş öylece duruyordu. Ortada araba falan yoktu. Yani gri araba yoktu. İlerideki evin önüne vardı bir tane sadece. Yoksa... Hızla Barlas'a döndüm. Ağzım açık bakınca sırıtarak yanıma gelmişti.

"Şu karşıda gördüğünüz arabadan bahsediyordum..."

"İyi de niye oraya park etti- Aaaa... Evi de mi..."

Melek teyze de ağzını açıp şaşkınlaşma evresine geçmişti. Tabiki Ahmet amcanın bundan da haberi olacak ki, gülümsüyordu sadece.

"Ayy kuzularım hayırlı olsun. Güle güle oturun inşallah... İyi aferin yakın tutmuşsun. Özlerim yoksa sizi..."

Sağ koluna Barlas'ı sol koluna da beni sarmıştı Melek teyze. Gerçekten eşi bulunmayan birisiydi. Bizden önce bizim için seviniyordu. Ben nasıl tepki vermem gerektiğini bile algılayamamıştım henüz. Sevinsem, kırılırlar belki diye düşünmüştüm. Ama öyle olmamıştı. Barlas, hemen yakınlarında tutarak onların da gönlünü hoş etmişti.

Dışarıdaki heyecan, sevinç ve şaşkınlığımızı yukarı taşımıştık. Büyüklere sarılıp hayır dualarını aldıktan sonra Barlas ne ara bunları ayarladıklarını anlattı. Aslında, birbirimizden kaçmaya çalıştığımız dönemde bulmuş evi. Ha tuttu ha tutacak derken evlilik meselesi hasıl olunca, kiralayıvermiş. Ahmet amca da eşyaları almış. Anlayacağınız Melek teyze ve benden habersiz her şeyi ayarlamışlar baba oğul.

"Ee madem şimdi gidiverin... Eziyet çekmemiş olursunuz hem burada. "

Barlas yüzüme bakmaya başlayınca benim cevap vermemi istediğini anlamıştım. Beynim hızlı düşünme sürecine girmişti ve evi görmeden evde yaşanabilecekler gözümün önünden geçmişti. Yüzümün yanmaya başlamasıyla gözlerimi yere indirdim.

"Olur..." dedi Barlas fırsattan istifade. "Zaten kıyafetlerimiz var bi tek. Valize doldursak hemen gideriz..."

Şuan ne kadar eğlendiğini biliyordum. Sesindeki heyecandan, herkes niye bu kadar acele ettiğini anlayabilirdi. Üstelik ailesinin yanındaydık... Ama umrumda olmadığı için, onun yerine de ben utanıyordum.

"Ee hadi madem..."

Melek teyzeyle birlikte hızla kıyafetleri toplamaya girişmiştik. Barlas çocuk gibi bir annesine bir bana sırnaşınca, Melek teyze odadan kovmuştu. Benle yalnız kalıp konuşması için bahane bulmuştu aslında.

"Kızım... Gel iki dakika oturalım bi şuraya..."

Yatağa oturduğumuzda ellerim önümde beklemeye başladım. Normalde bu kadar utangaç mıydım yoksa evlilik mi bu özelliği getirmişti hâlâ anlamıyordum.

"Bunca zaman ben de Ahmet amcan da seni kızımız olarak gördük... Senin de şimdi beni annen olarak dinlemeni isterim?"

"Tabiki Melek teyze..." dediğimde kaşlarını çatarak bakmıştı. Anlık anlam verememiştim ama fark edince hemen düzelttim dediğimi.

"Anne... "

Her şeye bu kadar anlam yükleme, diyebilirsiniz belki ama... Bu kelimeyi uzun zamandır birine söylemiyordum ve şuan içimde garip bir sıcaklık hissettirmişti. Ama bunun nedenini biliyordum. Gerçek anneliğin ne olduğunu Melek teyze ile öğrenmiştim. Onunla tanışana kadar başka bir kadına daha bu kelimeyi kullanmam gerekiyormuş ki şimdi söylediğimde anlam bulabilsin. Belki acımasızca bir düşünceydi bu ama her insan hak ettiğini alıyordu.

"Şimdi oldu işte... Kızım, annen olarak bahsetmem lazım bazı şeylerden. Belki bilmezsin, olur ya sormaya çekinirsin..."

Gözümü kırpmadan dinlemiştim söylediklerini. O kadar güzel anlatıyordu ki. Kırmadan, utandırmadan, eleştirmeden... Herkesin sormaya çekindiği, kime soracağını bilemediği 'özel' olarak nitelendirilse de aslında herkesin bilmesi gerektiği konulardı bunlar. Çoğumuzun annesi ayıp diyerek geçiştirmiştir, utana sıkıla büyütmüştür bizi. Büyük bir günah işlemişiz gibi bakarlar yüzümüze. Bir kadının bir kadına en büyük düşmanlığıdır bence bu. Önce sustururlar öğrenmeyelim, 'günah' diye; sonra konuşurlar bilmiyor, 'ayıp' diye...

"Teşekkür ederim, anne... Her şey için..."

Yüzümü ellerinin arasına alıp alnımı öpmüştü. Geri çektiğinde ellerini tuttum ve avuçlarının içine sevgimi kondurdum.

"Bitti mi işiniz?"

Barlas kapıyı tıklatıp içeri girmeden seslenmişti. Melek anne gözlerini devirerek "Dışarıdan koca adam, içindeki hâlâ çocuk..." dediğinde ikimiz birden gülmeye başlamıştık. Barlas kapıyı açıp yüzümüze baktığında daha çok artmıştı gülmemiz.

"Anne kız iş yapıyoruz diye gönderdiniz beni, şimdi de gülüyor musunuz arkamdan? Birinizin oğlu birinizin eşiyim ben, yazık değil mi bana?"

Sanırım en sevdiğim hâli buydu. Şapşal bakışları ve küçük bir çocuğu andıran isyankâr tavrı içimdeki duyguları kıpır kıpır ediyordu. Ben bu çocuksu adamı çok seviyordum...

"Kıskanma... Sen git çayı demle, biz de bitirelim hemencecik. Çaydan sonra gidersiniz..."

Barlas pes ederek iç çekti ve kapıyı kapattı. Kapatmadan önceki son saniyede sırıtarak göz kırpmıştı. Benim de ona göz kırpmamı beklemiyordu tabi. En son, büyümüş gözleri ve açılmış ağzını görmüştüm.

Daha fazla bekletmemek için hızlıca eşyaları toplamıştık. İçeri girdiğimizde, Barlas çayları servis etmişti. Her şeyin hızlı gelişmesine alışmıştık artık galiba. Mesela şuan kendi evimize çıkmak üzereydik ama normal şekilde çay içiyorduk.

Hoş sohbet eşliğinde çaylarımızı içtikten sonra bardakları yıkadım ve tekrar içeri girdiğinde Barlas da ayağa kalkmıştı.

"Bize müsade o zaman..."

Büyüklerin elinden öptükten sonra valizleri alıp dışarı çıktık. Çok uzağa gitmiyorduk tabi. 40 metre falandı aramızdaki mesafe. Arabanın yanından geçip kapıya ulaştığımızda Barlas anahtarı bana uzatmıştı.

"Dişi kuş olarak yuvamıza ilk girişi sen yap bakalım..."

Sırıtarak anahtarı aldım. İçimden dualar ederek anahtarı çevirdim. Her şey o kadar güzel gidiyordu ki, her an bir şey olacakmış gibi geliyordu.

İki kat çıktıktan sonra dairemizin anahtarını da takıp çevirdim. İçeri gireceğim sırada Barlas durdurmuştu.

"Ne?" dememe kalmadan hızla kucağında bulmuştum kendimi.

"İlk girişimiz güzelim..."

Yüzümü yüzünden ayırmayarak taşımasına izin verdim. Işıkları üçten geriye doğru sayıp açtığında küçük ama şirin salonumuz karşılamıştı bizi.

"Barlas... Burası çok güzel..."

Her yer bembeyazdı. Salondan mutfağa, mutfaktan yatak odasına girdim. Eşyaları ben almış olsam da aynılarını alırdım sanırım. Her yerden huzur akıyordu.

"Seninle güzel oldu..."

Sımsıkı sarıldım daha fazla dayanamadan. Barlas' ı içime alıp saklamak istiyordum. Verdiği huzur ve sıcaklıkla artık sığınağım ve evim değil, yuvam olmuştu.

"Bir sürprizim daha var."

Belimdeki elini bırakmadı ve tek eliyle gözlerimi kapatıp tekrar salona yönlendirdi. Önce belimdeki, sonra da gözümdeki elini yavaşça çektiğinde karşımda yüzük kutusu ile duruyordu.

"Barlas..."

"Hayatıma girmenle beraber, yürüdüğüm yolları gülistan yaptın. Kalbime öyle bir işledin ki, ruhuma can kattın. Kendimden kaçtım, beni benimle barıştırdın. Kokusunda huzur, gülüşünde neşe, gözlerinde kendimi bulduğum; Sevgili eşim Zümra Alptekin... Ömrümüzün yettiği âna kadar, bu yuvada, bizi yaşatmaya var mısın?"

Gözlerimin yaşını silmedim bu sefer. Barlas' ın yaşlı gözlerine yaklaşıp alnımı alnına yasladım.

"Varım... Sevgili eşim Barlas Alptekin..."

Barlas titreyen elime yüzüğü taktığında, ben de onunkini takmıştım. Gözlerimiz tekrar buluştuğunda gülmeye başlamıştık.

Alnını tekrar yaslayıp kollarını sımsıkı sarmıştı. Nefesimiz birbirine ürkek ve heyecanla karışıyordu. Burnumu hafifçe burnuna sürttüğümde, Barlas kendine daha çok bastırmıştı. Hissediyordum... İçindeki yoğun sıcaklık benim de bedenimi sarmaya başlamıştı.

"Zümra..." dediğinde can çekiştiğini anlamıştım kalbinin. İlklerimi yaşatan adamla iklimi yaşamayı istiyordum. Nefeslerimiz birbirini arzuluyordu... Kollarım yine en sevdiği yere dolandığında, Barlas dudaklarını dudaklarıma bastırmıştı. Ruhum hiç bu kadar istememişti yanmayı... Küller büyük bir yangın başlatmıştı...

*


Nasıl bulduğunuzu yorumlarda belirtmeyi unutmayın. 🙃

Beğendiyseniz oy vererek destek olabilirsiniz.🥰


Kendinize iyi bakın ve mutlu kalın. Herkese hayırlı bayramlar dilerim. 🌸💕✨🦋🤍💙


Loading...
0%