Yeni Üyelik
14.
Bölüm

14. Açılan Yollar/+18

@minasotaa


Not:Bölümde cinsel içerikli söylemler ve betimlemeler bulunmaktadır. Bu kısmı okumak istemeyenler ♦️ simgesinden sonra hikâyeye devam edebilirler...

İyi okumalar dilerim...

*


Ruhum yanıyordu... Barlas'ın dudakları dans eder gibi hareket ettikçe eridiğimi hissediyordum. O kadar yumuşaktı ki dokunuşu. Kısa sürede ayak uydurabilmiştim öpmesine.

Tarif edemeyeceğim bir şeydi bu. Dudaklarımız birbirini yavaşça çekiştirmeye başlayınca kollarımı daha sıkı sarmıştım boynuna. Kalbini hissediyordum. O kadar derin atıyordu ki kendiminkini bile duymuyordum.

Dudaklarımız, dansa kendini kaptırmıştı. Yıllardır kavuşmayı bekleyen iki sevgilinin acısını çıkarıyorduk sanki. Nefes almak için bile olsa durmak istemiyordum. Bedenim giderek uyuşmaya başlamıştı. Hiç sarhoş olmamıştım. Ama bu hazzın yarattığı sıcaklık eminim ki farksızdı sarhoşluktan.

Parmaklarımı Barlas'ın saçlarında gezdirmeye başlamıştım. Verdiği yumuşaklık ve küçük kımıltılar, sıcaklığın karnıma doğru akmasına neden olmuştu.

Barlas hafifçe başını yana eğerken küçük bir inleme çıkmıştı ağzından. Bu ses kalbimin sesini daha çok artırırken Barlas'ın elleri yavaşça kalçama inmişti. Sertçe kendine bastırdığında, hissettiğim şeyle inleyerek başımı geriye atmıştım.

"Barlas..."

Nefes nefese kalmıştık. İsmi dudaklarımdan zar zor dökülmüştü. İçimdeki ateşe davetimdi bu. O da yanıyordu. Çıkan yangın cennettimizdi sanki bizim.

Barlas bacaklarımdan tuttuğunda, kaldırarak beline sarmıştım. Dudaklarımız hızla yeniden buluştuğunda her şey farklı bir boyuta girmişti. Barlas bir yandan yürüyüp bir yandan bacaklarımı okşarken, dudaklarını sertçe emmeye başlamıştım.

Yatak odasına girmiştik. Salonun ışığı buraya da yansıyordu. Barlas kapıyı kapatmadan ilerledi ve sırtımı soğuk yatakla buluşturdu. Bacaklarımı açarak iyice yerleşmesini sağladım. Pantolonundan çıkmak için can çekişen sertliği hissedince, dudaklarını daha çok çekiştirmiştim. Hissettiğim yer yanıyordu... Tüm bedenim onu içine almak istiyordu. Titriyordum... İnleyerek içimdeki zevkin dışarı çıkmasına izin verdim. Daha çok kıvranmaya başlamıştım. Hücrelerin Barlas' ı çağırıyordu.

"Barlas... Ahh... Lütfen..."

"Şşş... Güzelim... Rahatla..."

Barlas' ın üzerimdeki tişörtü çıkarmasına izin verdim. Kalbim sütyenimden çıkmak üzereydi. Göğüslerim inip çıkarken, Barlas'ın yutkunduğunu görmüştüm. Kendi tişörtünü de çıkarıp fırlattığında tekrar dudaklarıma yönelmişti.

Elimi çıplak sırtında gezindirirken dudaklarımı mühürlemesine izin verdim. Karnımdaki eli hafifçe okşamaya başladığında yeniden yanmaya başlamıştı alt tarafım. Barlas pantolonumun düğmesini açıp elini içeriye sokmaya başlamıştı. Geçtiği her yeri daha da çok yakıyordu.

Dudakları boynuma yöneldiğinde daha çok hızlanmıştı her şey. Barlas dudaklarını vücudumda gezdirdikçe dokunduğu yerler ona ulaşmak için yarışır hâle gelmişti. Dudakları karnıma geldiğince bir süre durdu. Dilini göbek deliğimde oyalanırken bir yandan da pantolonumu tamamen çıkarmıştı. Islanmıştım, daha çok ıslanmak üzereydim. Zihnim kendini kaybetmişti artık. Bedenim sağa sola kıvrıldıkça arzum giderek artıyordu. Utanma duygusu hepten yok olmuştu artık. İstediğimi almaktı tek düşüncem. Ağzımdan hiç beklemediğim şekilde çıkmıştı bu kelime.

"Yala..."

Barlas sanki istediği komutu almış gibi hızla iç çamaşırımı aşağı çektiğinde, can çekişen göğüslerimi de serbest bırakmıştım. Sütyeni bir köşeye fırlattığım an Barlas çıplak bedenimin üstüne çıktı. Ağırlığını yavaşça üstüme verdiğinde, göğüslerim yatakla bedeni arasında şişkinleşmişti.

Diliyle boynumdan başlayarak inmeye başladı. Göğsüme geldiğinde, dilini yavaş yavaş göğüs ucumda gezdirmişti. Aniden ağzına alıp emmeye başladığında kendimi kaybetmek üzereydim.

Aşağı indiğinde bacaklarımı hafifçe yana açtı. Parmakları ile ilerledikten sonra elleri kalçama yerleşmişti. Gerçekten dans ediyordu vücudumda. Geçtiği yerlerde bıraktığı izler bir melodi gibi vücuduma işlemişti.

Dilini kadınlık bölgemde gezdirmeye başlamıştı. Islanan yerleri yaladıkça karnım kasılmaya başlıyordu.

"Barlas... Geliyor..." dememle birlikte titreyerek boşalmıştım. Barlas kalçalarımı sıkarak gelen suyu emmeye başlamıştı. Nefesim yavaş yavaş düzene girerken Barlas tekrar dudaklarını dudaklarıma yerleştirdi. Hızlı bir hamleyle üstüne çıktığımda ellerim pantolonunu çıkarmaya başlamıştı. Sıra bendeydi...

Hızlıca pantolondan kurtuldum ve iç çamaşırının içinden çıkmayı bekleyen sertliğe baktım. Kalbim ağzımda atıyordu sanki. Yavaşça son parçayı da çıkardım ve kalın, damarlı yapıyla göz göze geldim. Yutkunamamıştım... Barlas duraksadığımı görünce yatakta doğruldu ve yüzüme yanaştı.

"Güzelim... Yapmak zorunda değilsin..." dediğinde hızla kucağına oturdum. İstemediğimi düşünmüştü. Oysa şuan en çok istediğim şeydi bu.

"Şşş... Rahatla..." derken kucağında ileri geri gitmeye başladım. Altımda hissettiğim sertlikle yeniden hücrelerim alarma geçmişti. Barlas sırıtarak başını geriye attığında boynuna yönelmiştim. Dudaklarım en sevdiği yere mührünü basarken, kalçalarımı hızlandırdım ve sürtünmeye devam ettim.

Barlas inleyerek yatağa uzandığında "Eline al..." diyebilmişti zar zor. Sert yapıyı yavaşça elime aldım. Parmağımla uç kısmını okşamaya başlamıştım. Barlas da kıvranıyordu. Hazzım, yine düşünmemin önüne geçmişti. Uç kısmı ağzıma soktuğumda, Barlas' ın vücudu kasılmıştı. Ağzımın içinde ileri geri sokarak emmeye başladım. Giderek hızlanmıştım. Barlas titremeye başlamıştı. Ağzımın içine boşaldığında, refleks olarak yutmuştum zevk suyunu.

"Gel buraya..." diyip kolumu çektiğinde yanına yattım. Dudaklarımız buluşurken yavaş ve gülerek öpüyorduk birbirimizi.

Yüz yüze dönmüştük. Gözlerine bakarken, bacağımı bacaklarının arasına yerleştirdim. Erkekliğine temas etmek hoşuma gidiyordu.

"Utangaçlık modundan çıkmışsın bakıyorum..."

Alt dudağını sertçe çektikten sonra tek kaşımı kaldırarak baktım.

"Evet... Var mı bir itirazın?"

Barlas şaşkın yüz ifadesi ile baksa da halinden memnun görünüyordu. Dudağıma küçük bir öpücük kondurduktan sonra göz kırpmıştı.

"Yok... Aksine hoşuma gitti... Benim de diğer Barlas'ın da."

Kastettiği şeyle gözlerimi açarak baktım. Barlas sırıtarak dudaklarıma yapıştığında yeniden kendimizi kaybetmiştik. Kaç dakika olmuştu bilmiyorum. Nefes nefese ayrılıp gözlerine baktığımda yine benden onay istediğini anlamıştım. Bunu yapmaya hazır mıydım bilmiyorum ama istiyordum...

"İstiyorum... " diye fısıldadığımda sertçe bacaklarımı araladı. Eline aldığı erkekliğinin ucunu kadınlığıma yerleştirdiğinde, ellerimi iki yanda sımsıkı tutmuştu.

"Biraz acıyacak önce..." dediğinde başımı salladım. Yavaşça ileri gittiğinde küçük bir çığlık atmıştım. Hafif bir acıydı. İleri geri gitmeye başladığında bu acı yerini zevke bırakmıştı. Kısa kısa çığlıklar atıyordum. İçimdeki organ zevkle gelip giderken Barlas titreyerek boşalmıştı. Hemen ardından ben de. İçimden çıkmak üzereyken buna engel oldum ve yavaşça üzerine çıkarak onu yatırdım. Barlas ellerini göğüslerime yerleştirmişti. Avuçlarının arasında yoğurmaya başlayınca, ben de üstünde zıplamaya girişmiştim. Bu zevki tatmıştım bir kere. Artık her gecemizin böyle geçmesini istiyordum.

Zıplamalarımı hızlandırdım ve Barlas' ın inlemesini duyana kadar sürdürdüm. İkinci kez boşaldığımızda, üstünden kalkarak yanına yattım. Çok yorulmuştuk. Ama bir daha olsa bir daha yapardım.

"Bu kadar azdığını bilseydim, daha önce tutardım evi..."

Barlas' ın göğsüne şaplak atmıştım. İlla yüzümü kırmızı görmek istiyordu anlaşılan. Ama onunla başbaşayken artık utanmıyordum. Az önceki şeylerden sonra varsa bile gitmişti bu duygu.

"Diyene bak..." dedim erkekliğini kavrayarak. "Can çekiştin karşımda..."

Barlas dudağını ısırarak doğruldu. Kalçama attığı şaplaktan sonra tekrar üzerime yerleşmişti.

"O zaman bir tur daha..."


... ♦️ ...


Gözlerimi açtığımda perdeden sızan ışık direkt göz bebeklerime vurmuştu. Kaçınmak için yan tarafa döndüğümde boşlukla karşılaşmıştım. Barlas çoktan kalkmış olmalıydı. Hızla yatakta doğrulunca üzerimde hiçbir şey olmadığını anımsadım. O kadar çok uyumuştum ki yavaş yavaş geliyordu aklım başıma. Bedenimde hissettiğim tatlı yorgunluk öğlene kadar deliksiz yatırmıştı beni. Dün gece kaç defa aynı senaryoyu yaşamıştık hatırlamıyordum bile.

"Barlas?" diye seslendim ancak bir cevap alamadım. Öğlen olmuştu. Barlas bu saatte evde ne arasın, işe gitmişti elbette.

Evde yalnızdım ama yine de biri varmış gibi hareket ediyordum. Bir yerlerden Melek teyze ve Ahmet amca çıkacak gibi geliyordu. Alışkanlık olmuştu sanırım...

Hızlı bir banyodan sonra üstümü giyinip mutfağa geçtim. Masanın üzerinde yiyecekler üstü kapalı şekilde duruyordu. Bir de minik not vardı.

Yoruldun biliyorum... Uyandırmaya kıyamadım. Güzelce dinlen, keyif yap... Gece yine yorucu geçecek malûm:)

"Şapşal..." 

Bunu sesli söylemiştim. Barlas duygularını açıp karşılık bulduktan sonra iyice farklı biri gibi davranmaya başlamıştı. Küçük bir çocuk mu, flörtöz bir liseli mi yoksa olgun bir adam mı çözemiyordum. Belki de hepsiydi...

Barlas' ın da önerdiği gibi gün boyu keyif yapmıştım. Kıyafetleri dolaba yerleştirmek ve evdeki bir kaç eşyayı kendime göre düzenlemek de benim için keyif verici şeylerdi. Kahve yapıp kitap eşliğinde yudumlamak terapi gibi gelmişti. Şarkı söyleyerek yemek yapmaktan zevk alıyordum. Ama sanki bir şey eksikti...

Bir ay boyunca neredeyse her günüm bu şekilde geçmişti. Barlas erkenden işe gidiyor ve benim ev rutinim başlıyordu. Akşama kadar kendimi bir şekilde oyalıyordum ve Barlas geldiğinde onunla oyalanıyordum. Bazen film izliyor, bazen yürüyüş yapıyorduk. Arabayla gezintiye çıkıp kokoreç yemeye gidiyorduk. Aslında hayatım Barlas eve döndüğü an başlıyordu. Onunla yaptığım her şey bitmesin istiyordum. Ama gündüzleri evde tek başına durmak içimi daraltmaya başlamıştı. Bir uğraş bulmalıydım. Mümkünse sürekli bir işe girmeliydim.

"Uzak yerlere gitmeni istemiyorum ama çevrede istediğin işe görebilirsin." demişti Barlas düşüncemi onunla paylaştığımda. Benim de isteğim buydu. Otobüste sürünerek gidip gelmek istemiyordum. Aslında aklımda bir yer vardı zaten. Barlas' ın da kabul edeceğine emindim.

"Aşağı sokakta Gülay Pastanesi var. Küçük bir yer. Dün gezinirken dikkatimi çekti, eleman aranıyor yazmışlar..."

Gözlerimi kırpıştırarak Barlas' a gülümsedim. Zaten onay vereceğini biliyordum ama sevimli davranınca, yüzündeki gülümsemenin genişlemesi hoşuma gidiyordu.

"Hmm... Pastane demek. O meşhur, büyük çukurlu şekerpareni herkes tanıyacak o zaman... Kıskandm, sadece bana özel sanıyordum..."

Dudakları büzüp yeniden çocuk modunu aldığında sandalyeden kalkıp kucağına oturdum. O günden sonra bir daha şekerpare yapmamıştım. O ise unutmamıştı.

"Onlar sadece sana özel zaten... Bunlar küçük çukurlu olacak..." derken gözlerim dolmuştu. Ne güzel başlamıştı o gün... Tüm askerlerin en sevdiği yiyecekleri yapmıştık. Ben ise sadece şekerpareye yardım etmiştim. Barlas' ın en sevdiği tatlıya...

"Özür dilerim... Ben gül diye söylemiştim." dediğinde sımsıkı sarıldım Barlas' a. İçim dolmuştu işte, göz yaşımı durduramıyordum. Uzun zamandır düşünmemiştim oysa. Şimdi birden gelivermişti aklıma.

"Zümra... Yapma böyle güzelim..."

Barlas sırtımı sıvazladıkça yavaş yavaş durmuştu damlalar. Geriye doğru gidip yüzüne baktığımda, parmaklarıyla damla izlerini silmişti.

"Anlık geldiler öyle... İyiyim şimdi." dedim gülümseyerek.

"Onları özlüyorsan ya da görmek ister-"

"Hayır." dedim hızlıca. Artık benim için yabancıydı herbiri. Aslında onlar beni çoktan gözlerinden çıkarmıştı zaten. Sadece benim de çıkarmam gerekiyordu, aramızdaki olmayan bağı koparmak için. Beni ve yuvam dediğim adamın ipini kestikleri gün, aile bağını da koparmışlardı zaten. Yine düşünceler beynimi kemirmeye başlamıştı. O gün tam olarak ne olmuştu?

"Barlas..." dedim sorup sormamak arasında gidip gelirken. Bu konuları açmak bir getiri sağlamayacaktı ama merak ediyordum. Bunca zaman konuşmamıştık hiç kendi aramızda.

"Söyle güzelim..." diyince derin bir nefes aldım.

"O gün tam olarak ne oldu? Ben anlamıyorum... Sanki birileri bir oyun kurguladı ve herkes bunu oynadı gibi. Neden biz yandık Barlas? Niye kimse bir şey söylemedi... Neden herkes sustu?"

Barlas gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Fazla mı üstüne gitmiştim? Yaşadığı şeyleri hatırlayarak onu da üzmüş olmayacak mıydım şimdi?

"Gel..." diyerek elimi tuttuğunda kucağından kalktım. Birlikte koltuğa oturduğumuzda elimi bırakmadan konuşmaya başlamıştı.

"Zümra... Ben de her şeyin bir oyun olduğunu düşünmüştüm ama işler hiç de öyle değilmiş."

Barlas' a anlamsızca baktım. Söylediğinin doğruluğu tartışılırdı. İşin içinde eminim ki bir şey vardı. Barlas endişeli şekilde girip iyi misin diye niye sormuştu o zaman? İçerideki çığlık sesini niye herkes benim çığlığım sanmıştı? Tüm bunları Barlas'a hatırlattığımda başını hayır anlamında sağa sola salladı.

"Dediklerinin de bir nedeni var... Bir çocuk geldi yanıma nefes nefese. Evi işaret etti kötü bir şey olmuş gibi. Girdiğimde sen vardın sadece. O kilitli kapıya ve çığlığa gelecek olursak... Aleyna diye bir kız senin odana girmiş gizlice zarar vermek için. Duyan çocuklardan biri de o an bana haber vermiş oldu. Ben içeri girdiğimde, zaten odadaydı yani. "

"O zaman niye çığlık atıp pencereden kaçıyor? Bizim sesimizi duyup korkmuş mu?"

Barlas yine başını salladığında beynim iyice allak bullak olmuştu.

"O, odaya girmeden önce başka birisi daha girmişti. Aleyna kapıyı kilitleyince o da içeride kaldı."

"Kim?" dedim yine Barlas' ın sözünü keserek. Bırakmıyordum ki anlatsın...

"Murat... Eve girdiğini görmüştüm ama çıkmamıştı zaten. Ablana sevdalıydı, onun odası diye seninkine girdi. Aleyna gelince saklanmıştı demek ki. Benim geldiğim anda da, Murat' ı görüp korktu. Murat da panikleyip pencereden atladı. Biz kapıya gelince, Aleyna da yakalanırım diye o da korkup kaçtı. Sonrası zaten..."

Anlattıkları gözümde canlanmıştı. Aleyna benden nefret ederdi. Ev herkese açık olunca böyle bir şeye niyetlenmiş olabilirdi. Annem bana tokadı basarken nefes nefese izlemesi bundandı belki de. Çocuktu evet bir hata yapıp eşyalarıma zarar verebilirdi. Ama en büyük hatayı susarak yapmıştı. Murat abi desen... İnsan arkadaşına bunu yapabilir miydi? O da susarak bu günaha ortak olmuştu. Bizim köyden çıkmamıza yardımcı olması da kendince günah çıkartmasıydı.

"Sen bunları nasıl öğrendin peki?" dedim Barlas'ın elini parmağımla okşarken. Hafifçe yutkunmuştu. Benden bir şey sakladığını anlamıştım gözlerinden.

"Barlas..." derken hafifçe yüzümü yüzüne yaklaştırdım. İçindeki hesaplaşmadan sonra pes etmişti.

"Murat' la karşılaştık dün... Yolun ortasında helallik istemeye başladı. Ne yapsaydım Zümra, koca adamı tersleyemedim sokağın ortasında. Oturduk konuştuk... Anlattı... Sustuklarımın hesabı çıkıyor dedi. Affet diye yalvardı karşımda."

Bakışlarımı yere indirdim. Ne diyebilirdim ki... Yaptığı şeylere rağmen hâlâ insan yerine koyması bile yanlıştı bence. Ama fikrimi söyleyip Barlas' ı da kırmak istemiyordum.

"Bir şey söylemeyecek misin?" diyip elini yanağıma koydu.

"Affedip affetmemek sana kalmış. Ama ben affetmiyorum Barlas. Ve... Konuşmuşsunuz tamam da devamının gelmemesini umuyorum. Görüşmeyi düşünmüyorsundur herhalde?"

Barlas yumuşamamı falan bekliyorsa yanılıyordu. Onların beni sildiği yerde ben de üzerlerini karalamıştım.

"Tabiki hayır... Konu açıldı söylemiş bulundum. Yoksa zaten bir de senin canın sıkılsın istemiyordum... "

Rahatlamıştım. Barlas' ın bana karşı bir şey yapmayacağını bilsem de bu konuya duygusal yaklaşmasından tedirgin olmuştum. Şükür ki yanılmıştım ama.

"O zaman hadi kokoreç yemeye gidelim." dedim konuyu değiştirmek için. Aslında epey de canım çekmişti.

"Kokoreç? Daha yeni yemek yemedik mi güzelim..."

Haklıydı. Masayı bile toplamamıştık henüz. Ama kokoreç sevdası başkaydı işte. Geldi mi yeme isteği, git diyemiyordunuz. Barlas'ı da ikna etmiştim. Hemen gitmemiştik tabi. Bir iki saat sonra çıkmıştık. Sonra da bebek gibi uyuklamaya başlamıştım. Yer yemez eve dönmüştük.

Sabah erkenden kalkmıştım. Bugün büyük gündü benim için. Gözüme kestirdiğim pastanede çalışıp çalışamayacağımı öğrenecektim. Barlas ile çıkmıştım ben de evden. O arabayla işe giderken ben yakın diye yürümek istemiştim.

Pastanenin önüne geldiğimde yeni açıldığını anlamıştım. Muhtemelen sahibi olan kadın kapıda beklediğimi görünce, gülerek bana dönmüştü.

"Buyrun..."

Gülerek içeri girdim ve etrafa göz gezdirdim. Küçüktü ama girer girmez içim açılmıştı adeta.

"Ben, ilan için gelmiştim..."

Kadın baştan aşağı süzdükten sonra şaşkın bir şekilde bakmaya devam etti.

"Bir sorun mu var?" diye sormak zorunda kalmıştım. Çünkü neden böyle baktığını kestiremiyordum.

"Afedersiniz... Burası küçük bir yer ve verebileceğim ücret çok aman aman değil. Genelde öğrenciler geliyordu harçlıkları çıksın maksatlı. Sizin pek ihtiyacınız yok gibi geldi de o yüzden baktım, kusura bakmayın."

Kadın samimi gelmişti. Bazı insanlar ilk bakışta yapmacıklığını belli eder ya hani. Bu öyle değildi.

"Anladım. Ben ihtiyacım olduğu için değil aslında. Daha çok bir uğraş olsun diye istiyorum çalışmayı."

Kadın ilgili davranıyordu. Bir kaç soru daha sordu tanımak amaçlı. İsminin, pastanenin adı olan Gülay olduğunu öğrenmiştim. Frekanslarımız mı tuttu biliyorum ama çok iyi anlaşacağız gibi bir his vardı içimde. Gülay elini sıkmak için uzattığında içtenlikle karşılık verdim.

"O zaman hayırlı olsun..."

Yüzümde beliren ve gitmeyen gülümseme ile Gülay ne dediyse yapmıştım. Daha çok pastanenin işleyişi ile ilgili bilgiler vermişti gerçi. Ama her birini itinayla dinlemiştim. Günüm harika geçiyordu diyebilirim. Bu harikalığa bir yenisi daha eklenmek üzereydi.

Telefonun çalmasıyla, kurabiyeleri yerleştirmeyi bırakıp Barlas' a cevap vermiştim.

"Hayatım..."

Barlas' ın sesi o kadar keyifli geliyordu ki onu duymak bile beni mutlu etmeye yetmişti.

"Bil bakalım ne oldu?" dediğinde aklıma hiçbir şey gelmediği için cevap verememiştim. Öyle pat diye sorduğu içindi ama bu. Yoksa elbette beklediğimiz tek bir haber vardı. Barlas bekletmeden söylemişti zaten.

"Mesleğe döndüğüme dair karar çıkmış Zümra... "

*


Bölüm sonu...

Nasıl bulduğunuzu yorumlarda belirtmeyi unutmayınız 🌸

Oy vererek destek olabilirsiniz 💕


Kendinize iyi bakın...💙


Loading...
0%