@minefile
|
Saat gece on bir ve ben evde çok daraldım, nefes alamamaya başladım. Dışarı çıkmaya karar verince üstüme bir crop, onun üstüne de bir hırka geçirdim, altıma gri kotumu giydim. Daha geniş bir alana gitmek için ilk olarak ara sokaklardan geçmemiz gerekiyor bizim mahallede. Ben de bu yüzden ara sokaklardan birine girip yürümeye başladım. "Şşşt, güzel kız," arkamdan ses duyunca adımlarımı hızlandırdım. Adamın sesi sarhoş gibi geliyordu. Çok yakınımdan aynı adam tekrar seslendi: "Güzellik, sana dedim," dediğinde adımlarımı daha da hızlandırmaya başlamıştım ki biri bileğimi tutup beni duvara savurdu. Savuran kişiye baktığımda, kirli sakallı, iri yarı bir adamdı. Bana doğru yaklaştığını fark edince biraz daha geri çekilmeye çalıştım ama fayda etmedi. "Güzellik, tatlı dilden anlamıyorsun. Sana 'eğlenelim mi' diye soracaktım ama sen dinlemedin, sormadan eğleniyorum seninle ceza olarak," dediğinde iyice yaklaştı ve savrulduğum için yerde yatan benim üzerime çıktı. Ne yapacağımla alakalı ufacık bir fikrim yoktu. Her yerim titriyordu ve hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Adam cropumu biraz yukarı kaldırdı. Biraz daha kaldıracaktı ki sağ yanağına bir yumruk savrulmasıyla yana yuvarlandı. Yumruk atan kişiye baktığımda Demir’i gördüm. Adamın üstüne çıkıp yumruk atmaya devam etti, en sonunda burnu kırılınca bıraktı. Benim halimi görünce koşarak yanıma geldi. "Mira, bana bak. Bak bana, buradayım," dediğinde ona doğru döndüm ve boynuna atılıp ona sarıldım. Benden böyle bir şey beklemiyor olacak ki biraz durduktan sonra ellerini belime koydu. "Demir, beni buradan götürür müsün?" "Tabii, Kiraz Çiçeği, hemen," dediği anda beni kucağına aldığında, kollarımı boynuna doladım, başımı göğsüne koyup orada ağlamaya devam ettim. Yaklaşık on beş dakika sonra bir kapı açılma sesi geldi, Can’ın sesini duydum. "Abi, ne oldu?" "Can, Mira anlatır isterse sonra. Gidip su getirir misin?" dedikten sonra beni yumuşacık bir yere yatırdı. "Mira, al biraz su iç, iyi gelir," dediğinde titremeye devam ederken kafamı kaldırdım. Çenemden tutup su içmem için destek verdi. Sudan bir iki yudum alınca kafamı tekrar göğsüne gömdüm. Yanımda oturuyordu. Üstüme bir şey örtüldü. Demir koltuğa iyice yerleşip kafamı dizine koydu. Bir süre sonra yorgunluktan uyuyakalmıştım. Demir Dizimde yatan Mira’ya bakıyordum. Bugün çok korktum, o da çok korkmuştu. Mira'nın durumu kötü olmasaydı o adamı ölene kadar döverdim. Mira’nın saçlarını okşamaya başladım. Bütün yüzünü incelemeye başladım. Kirpikleri çok uzun ve yukarı kalkıktı, dudakları dolgundu. Saçları olayın etkisiyle dağılmıştı. Ellerine dokunduğumda buz gibi olduğunu fark ettim ama üstüne bir şey örtmüştüm. Ateşinin çıkma olasılığına karşı elimi alnına koydum. Ateşi yoktu. Sonra bir anlık kararla dudaklarımı alnına yasladım. "Kanka... Oha bir dakika, sen ne yapıyorsun?" dedi Can, dudaklarımı hemen alnından çektim. "İyiyim kanka, sen ne yapıyorsun?" "Kanka, onu sormuyorum. Neden kızı öpüyorsun?" "Öpmedim, ateşine baktım." "Var mıymış ateşi, bari onu söyle. Sonra seni eczaneye satacağım. Burada işe yaramıyorsun, belki orada yararsın." "Oğlum, senin işin gücün yok mu, gitsene odana." "Off tamam, gidiyorum," dedikten sonra gitti. Ben de Mira’yı alıp kendi yatak odama götürdüm. Üstünü örtüp yanına oturdum. |
0% |