@minellaa
|
‘Bugün Türkiye’ye gelişini ve yeni işini kutlayalım doktor hanım’ dedi Ezgi gözleri parlarken, tıpkı bir çocuk gibi heyecanlıydı. Ona doğru yöneldiğimde ‘hayır sakın bana yorgunum deme yorgun falan değilsin İnci, bugün deli gibi eğlenmeliyiz kaç yıl bizden uzakta yaşadın seni özledik. Ayrıca İngiltere’den yeni geldin hastanede işe başlamadan önce biraz eğlenmek hakkın diye düşünüyorum’ dedi sinsi bir gülüş atarak. Ezgi bu konuşmada galip geldi ve makyaj sandalyesinden doğrulup henüz yarısı bavulda yarısı dolapta olan kıyafetlere göz gezdirdi. Duvara yaslanmış onu izlerken ‘peki tamam gidip biraz eğlenmekten zarar gelmez, ama çok gecikmeyelim yarın sabah hastaneye gidip görevime başlamam gerek malum hastalar geceden kalmış bir doktora güvenmeyip tedaviyi reddedebilir dedim gözlerimi devirerek.’ Ezgi çoktan hazırlanmış benim için giyeceğim elbiseyi seçmişti, siyah asklı kısa mini bir elbise ve elbiseye uygun siyah parlak bir stiletto. ‘Hayır ezgi topuklu giymeyeceğim, yarın acilde koştururken ayaklarım sızlasın istemiyorum.’
Civarda 2 sene önce açılan bir gece kulübüne gelmiştik, burayı ilk defa görüyordum oldukça göz kamaştırıcı gözüküyordu, arabadan inerken kapım çoktan açılmıştı, ‘buyrun İnci hanım’ dedi daha önce görmediğim şoför, abim sürekli olarak çalışanlarını kovar yerine hemen yeni birilerini alırdı, oldukça seçici de olsa hiç bir çalışanını o kadar süre yanında tutmazdı. İçeri girer girmez boş bir masaya oturduk Ezgi eğlenmeye çoktan başlamıştı, ben ise İngiltere’de bıraktığım hayatımın etkisinden henüz kurtulamamış, atlatamamıştım. Aklımda altı ay önce öylece ortadan kaybolan Semih vardı yani namı değer eski sevgili, bir buçuk yıllık ilişkinin ardından hiç bir söz söylemeden ortadan kaybolan bir piçtir kendisi. Ben bunları düşünürken çoktan alkollerimiz masaya gelmiş, Ezgi içmeye başlamıştı bana bakarak ‘hadi kızım buraya oturmaya gelmedik değil mi? Kalkıp biraz dans etsek ya’ dedi. İç çekerek buruk bir gülümse ile dans pistini işaret ettim. Biraz süre sonra gece kulübünde silah sesleri duyulmaya başlamıştı, herkes bir sağa bir sola koşuyor çığlık sesleri yükseliyordu. Ezgi’yi kenara çekip bar masalarından birinin altına çektim, seslerin kesilmesi için dua ederek kalbimin yerinden çıkmaması için kendimi dizginlemeye çalışıyordum. Silah sesleri kesildiğinde panik halinde kaçmaya çalışıyorlardı, tok bir sesin gürültüyü yarıp ‘doktor yok mu? Doktor lazım, bu kadar insan içinde bir doktor yok mu? Dediğinde Ezgi ile bakıştıktan sonra usulca eğildiğim yerden kalkıp kalp atışlarımı ve solunumu düzene sokmaya çalışırken, ‘ben doktorum yaralı nerede diye sordum, anında etrafımı bir sürü takım elbiseli iri yarı adamlar çevirmişti onlara bakıp yaralının nerde olduğunu tekrar sordum’ aynı tok sesli adam ‘doktor hanım üst katta acele etmeniz gerekiyor dedi telaşlı bir ses ile. Arkamı dönüp arkadaşım burada dediğimde sözümü hızla kesip, yanıma doğru ilerleyen henüz otuzlu yaşlarında bir adam geldi, elleri kanlıydı bana bakıp ‘arkadaşınızı bizzat ben kendi ellerimle evine sağ salim götüreceğim lütfen endişeniz olmasın bu yüzden acele edip yukarıya gidebilir misiniz sizi odaya çıkarsınlar dedi.’ Ezgi ile bakıştıktan sonra Ezgi gitmemi gözleri ile onaylandığında tekrar kendimi onlara doğru çevirip başımı salladım, önden giden adam ile yanımda 6 tane daha adam vardı merdivenleri çıkıp dağılmış kırmızı loş ışıklı koridoru yürürken etraf oldukça ürkütücü ve buz gibi soğuktu ellerim titremeye devam ederken büyük bir kapının önünde durduk kapıda yığınca koruma vardı, tok sesli adam onlara işaret yapınca odanın kapısı açıldı ve odanın içerisi de aynı koridorda ki gibi kırmızı ışıkla kaplıydı. ‘Çağrı bey iyi misiniz, ağrınız var mı? Diye sordu tok sesli adam.
~
Deri koltukta oturmuş başını koltuğun sırt kısmına yaslamış sağ eliyle sol kolunu tutarken kahverengi saçları dağılmıştı, beyaz gömleğinin kolunun biri kan ile kaplanmıştı. Kafasını kaldırıp olduğumuz yere doğru baktı, duygusuz görünüyordu ne canı yanıyor ne de az önce olanlardan etkilenmiş gözüküyordu. ‘Sen çık Zafer’ dedi büyüleyici bir ses ile sanki vurulan o değil gibiydi yüzünde acıya dair en ufak bir iz yoktu. Adını şimdi duyduğum Zafer kafasını öne eğip odadan çıkarken bana baktı ve ‘doktor hanım isminiz neydi sizde çok korkmuş olmalısınız dedi minnetli bir bakışla iyi olduğunda sizi eve kendimiz bırakacağız’ diye ekledi. ‘Aşağıda olanlardan sonra daha iyiyim adım İnci elimden geleni yapacağım fakat çantam aşağıda arkadaşımın eve gittiğinden emin olmak istiyorum dediğimde kulaklığına dokunup bana döndü. Yolu yarımışlar efendim dediğinde başım ile teşekkür ettim ve Zafer bey odadan çıktığında hızlı adımlarla öylece koltukta oturan adamın yanına ilerledim.
Yaranıza bakabilir miyim dedim gözlerini öylece yüzümde gezdirirken kaşlarını havaya kaldırmış, yüzünde memnuniyetsiz bir bakışla beklemediğim bir şekilde ‘tanımadığım birinin bana dokunması hoşuma gitmiyor dedi.’ Şaşkın bakışlarımla ona bakarken ‘hangimiz ilk defa gittiğimiz doktoru tanıyoruz ayrıca tanımadığınız bir doktorun size yardım etmesi için aşağıda adamlarınız kıyameti kopardı dedim gözlerimi devirerek. ‘Burası steril değil muhtemelen size burada müdahale edersem yaranız enfeksiyon kapacak, hastaneye gitmeye ne dersiniz?’ Dediğimde öylece bana bakıyordu, dışarıda bir hareketlenme vardı. Zafer bey kapıyı tıklayıp içeri girdiğinde. Çağrı bey, saldırıyı düzenleyen kişi yakın korumalarınızdan Serdar’mış dediğinde yarasını hiçe sayıp oturduğu deri koltuktan hızlıca ayağa kalktı, kollarından kan damlaya devam ediyordu. Gözleri alev almış, burnundan soluyordu.
Bana dönüp “Doktor, tedavi edecek misin yoksa böyle boş boş duracak mısın?” Dedi sinirli bir sesle. Ayağa kalktığımda başım hafif dönüyor alkol bütün vücudumu ele geçirmişcesine midem bulanıyordu, tam devrilecekken belimden yakalayıp kanayan koluyla belimi büsbütün sarmıştı. ‘İyiyim Çağrı bey sağolun ama size söyledim burası steril bir ortam değil, burada size müdahale edemem dedim.’
Çağrı bakışlarıyla kapının önünde duran adama işaret yapıp ‘Helikopter ile bağ evine gidelim doktor hanım beni orada tedavi edecek” dedi yüzüme bakıp tebessüm ederek. |
0% |