@minemoia
|
Yeni bölüm geldi.. Yorum yapmayı ve beğenmeyi unutmayın iyi okumalar dilerim✨
Kulağıma gelen sağır edici sesle göz kapaklarım titreşti fakat açılmadı. Sızlanarak yatakta döndüm. Ses susmuyor aksine sürekli tekrarlıyor gibiydi. Ama benim hala uykum açılacak gibi değildi. Tekrardan hareket ettiğimde bu sefer yastığa kafamı gömüp kulaklarımı ellerimle kapattım. Bitmiyordu bir türlü. Ben ise zerre kımıldamak istemiyordum. Sabretmeye çalışarak uykuya tekrar daldığımda beni rahatsız eden sese yakınımdan gelen bir ses daha dahil olmuştu. Ağlayacak gibi oldum. Sabah sabah neyin tantanasıydı bu? En sonunda pes edip kafamı yastıktan kaldırdığımda tek gözümü açarak yanımda çalan telefonumu gördüm yarım yamalak. Üzerindeki ismi okumak için elime alırken aynı zamanda çalan kapı zili de bana ders verir niteliğindeydi. Veya sadece bana işkence ediyordu bilemiyorum. Çünkü kapidaki kişi varı yoğu yokmuşçasına zile basıyor birinci döngü bitmeden ikincisine başlıyordu. Hiç bir şekilde durduğum pozisyondan bir gram hareket etmezken telefonu açıp kulağıma götürdüm. Kapıdaki birazcık daha bekleyecekti artık. "Efendim.." Uykulu bir şekilde mırıldandım. Telefondaki kişi oldukça yüksek bir sesle konuştu. "NERDESİN KIZIM SEN!? KAÇ SAATTİR ARIYORUM." Kulağımı delen sesle yüzümü buruşturdum. Nagi yine formundaydı. "Burdayım işte" "Belli burada olduğun, yeni mi uyandın sen?" "Evet" Derin nefes aldı. "Aferin sana Bade gerçekten tebrik ediyorum seni.." Sıkıntıyla ofladım. "Nagihan ne var Allah aşkına bayılacağım şimdi." O cevap vermeden kapıya yumrukla sertçe vuruldu. Sonra çok geçmeden konuştu Nagihan. "Önce kapıyı aç gerizekalı, kapıdayım." Yatağımdan söylenerek kalkarken telefon hala elimde açık duruyordu. "Kır kapımı kır. Eşek gibi çalışır öderim nasıl olsa.." Kapıyı açtığımda arama sonlandırılmıştı. Karşımda bir adet saçı başı dağılmış ve çokça ıslanmış Nagihan duruyordu. Ben geriye çekilirken hızlıca yanımdan geçti. İlk bulduğu el havlusuna ıslanmaktan dümdüz olan kıvırcıklarını silerken elindeki torbayı da yere bıraktı. Üzerindeki yaka kartını ve gömleğinide çıkarıp koltuğa fırlatmıştı. Siyah yarım akletle dolaşırken kenarda köşede kalmış çantasından bir dal sigara çıkarttı. Yüzümü ekşiltip ayaklarımı yatağıma yönlendirdim. "O b*ku içeceksen terasa çık." Direk olarak kendimi yatağa bırakmıştım. O ise mutfaktan bağırmıştı. Büyük ihtimalle tek dal sigarasını dudaklarının arasında tutuyor ve su koyuyordu kahve için. "Sakın geri yatma konuşacaklarımız var." "Sonra konuşuruz.." Yüzümü yastığa gömmeye devam ettim. "Bade!!" Cevap vermedim. Taa ki yorganım çekilene kadar. "BADE!" "Ne var ne!?" Çıplak bacağıma bir tane eliyle geçirdi. Beyaz tenim anında kızarıp, onun el izinin şeklini çıkardığında canımın açısıyla bağırdım. "YANDIM. CANIM YANDI MANYAK!!" Kollarını çok bilirmiş gibi birleştirdi. "Beter ol." Ben acıyan yeri ovalarken o yanıma oturdu. "Duydun mu haberleri?" Kafamda hangi haberler diye düşünürken konuştu. "Başaranlar hakkındaki.." Gözlerimi devirip sırtımı yatağa bıraktım. "Başaranlar, başaranlar.. Ne olmuş başaranlara?" İki gündür sürekli başaranlar lafını duyuyordum. Uzun zamandır konuşmadığım arkadaşım Gizem beni tekrardan aramıştı söylediği gibi. Fakat ben korkaklık edip kaçmıştım aramalarından. Sonradan pes etmiş olmalı ki bir daha aramamıştı. Zaten fazlaca muhatap olmadığım bir insandı. Merak güçlü bir duygudur o vakit gerçekten merak etmiştim lakin duyacağım şeylerden pek hoşnut olmayacaktım sonuçta. Üstelik tam kaçamamış olmalıyım ki Nagihan da onların adını bu kadar zamandan sonra ilk kez anacak gibiydi. "Gizem ile niye konuşmadın?" "Bana ulaşamayınca seni mi aradı?" Kocaman yastığı alıp yüzüme bastırdım. Yüzümdeki baskı yüzünden sesim boğuk çıkıyordu. "Evet sana dönmesine rağmen dönmemişsin ona, niye ciddiye almıyorsun Bade?" Derin nefes verdim. "Niye alayım?" "Merak etmiyor musun ne olduğunu?" "Hayır niye edeyim?" Doğru olan buydu. Beni bir anda silip atan insanlara karşı tavrım bu olmalıydı. "Etmelisin ama.." Hızlıca yüzümdeki yastığı kaldırdım ve ona dik dik baktım. Gözlerini kaçırmadan yüzüme baktı. Belki de ilk defa bu kadar netti yüzündeki ifade. "Biliyorum merak etmene bile değmezler ama bir şey söyleyeceğim şimdi sana." Gözlerimi çekmeden diyeceklerini dinledim. "Miras paylaşımında seninde hakkın varmış bu yüzden Selim beyler çağırıyormuş evlerine seni." Tepki vermeden durdum. Sonra Allah affetsin kendimi tutamadan gülmeye başladım. Gülünmeyecek gibi değildi ki. Ben ve mirastan pay almak? Hangi aileden hangi mirastan.. Ben onların bir süre bakıcılık yaptığı bir çocuktum o kadar. Nüfuslarına gerçekten geçirdiler mi ondan bile emin değildim. "Hayırdır cenaze mi var?" Gülmem bitmiyor aksine katlanarak büyüyor gibiydi. Yüzümde kesinlikle bu duyduklarımı ciddiye alan bir ifade yoktu. "Dalga geçme. Ölüm falan yok fakat seninde payın varmış. Ve hakkını vermek istemişler. Sana ulaşamayınca da eski arkadaşlarından bazılarına sormuşlar." Kafamı iki yana sallayarak yatakta doğruldum. "Nagi ne payı, ben onların öz çocukları değilim. Koruyuculuk yaptıkları bir çocuk da değilim. Neyin payı bu.." Sıkıntıyla saçını geriye attı. "Bak para falan vereceklerse işimizi şuan baya görür biliyorsun." Yataktan beklenmedik bir şekilde hızlıca kalktım. Küçük gardorabımın kapısını sertçe açtım. Nagihan çoktan tadımı kaçırmıştı. Ulan ilk defa huzurlu bir şekilde uyuyasım gelmişti. Lakin illa ki uykularımı kaçıracak bir şey bulup önüme serecekti evren. Ben bilmez miyim.. "İnsanda ağız tadı bırakmıyorsun sabah sabah." "Ne var yani alsan ölür müsün?" Diye cırladı. Zor zamanlar geçirdiğimizi ben de biliyordum ama onların bir kuruşunu dahi cebime koymazdım. Kim ne derse desin. "Nagihan saçma sapan konuşma, suyun kaynıyor taşacak şimdi. Bekletme kahveyi ." Gözlerini devirdi. "Yeni koydum suyu.." Ayaklanıp odadan çıktı. Arkasından hiç bir şey olmamış gibi bağırdım. "Bana da koy geliyorum." "Zıkkımın pekini iç yapmıyorum kahve falan.." Kendi kendime güldüğümde üstümü değiştirdim hızlıca. Gözlerim aynaya takılırken ne kadar kilo verdiğim açıkça belli oluyordu. Kendime zaten hiç dikkat etmiyordum. Bu da kilo kaybı yaşamamı da fazlasıyla tetikliyordu. Gözlerimin altındaki şişlikler ise kendisini belli edecek kadar belirgin değildi. Saçlarımı yukarıdan özensizce toplayıp at kuyruğu yaparken siyah uzun hırkamı da üzerime geçirdim. Bugün hava oldukça kötüydü ama bu benim genelde hoşuma giden bir atmosferdi. Hızlıca çatı katının küçük oturma odasının camlarını açtığımda karşımdaki teras yine boştu. Çok beklemeden odaya döndüğümde, dün yatmadan önce ortalığı temizlediğim için kendimi tebrik ettim. Yatmadan evvel kopan ip parçalarını çöpe atmış, üstüne çıkmak için kullandığım iskemleyi de göremeyeceğim bir yere kaldırmıştım. Nagihan'la uzun zamandır birlikte yaşasakta benim bu gibi işlere kalkıştığımdan pek haberi yoktu. O kadar becereksizdim ki bir gün kesinlikle başarırsam haberi olacaktı. Nagi'yi üzmek istemezdim ama.. Aması hep vardı işte. Ertelediğim intihar girişimi hakkında ise tek kelime etmek istemiyorum Şu geçtiğimiz dokuz saatte ilginç bir şey oldu aslında. Pekte şaşırmadığım bir olaydı gerçi. Bilinmeyen onu engelledikten sonra hiç bir şekilde bana ulaşmamıştı. Nitekim ulaşmak için çabalamamıştı bile. Bu beni şaşırtmak yerine güldürmüştü. İstediğini alamayınca elbette vazgeçecekti. Düşüncelerimde kendimi haklı çıkarırken kapı çalındı. "Bakıyorum.." Nagihan'a dönüp seslendiğimde hiç beklemeden kapıyı açmaya gittim. Kapıyı açtığımda ise beni ev sahibinin küçük oğlu karşılamıştı. "Orçun ne oldu?" Yumuk yumuk ellerini utanarak birbirine değdirdi. Daha yedi yaşındaydı. "Abla biri sana bunları verdi.."Arkasına sakladığı siyah mektubu ve küçük notu çıkardı. Derin nefes alarak gözlerimi kapattığımda tedirginlikle açmam bir oldu. Hızlıca ellerindekini alıp sorarcasına baktım. "Sana bunları kim verdi?" Eliyle bizim katın penceresini gösterdi. Genelde bu pencere apartman boşluğunu gösterirdi. Pencereye yöneldiğimde bizim katın penceresinin hemen altında duran uzun boylu adamı gördüm. Siyah kapşonu kafasına kadar çekmiş gözlerine de siyah bir gözlük takmıştı. Baştan sona siyah giyindiği belliydi sadece kapşonunun önünden gözüken tişörtü koyu mavi gibi duruyordu. Kafasını yukarı kaldırmış şimdi durduğum pencereyi izliyordu. Ben bakar bakmaz siyah gözlüklerinin altındaki bakışlarını bana çevirmişti. Gözlerini açık seçik göremesem de beyaz tenli siyah saçlı olduğu bi gerçekti. Kafasıyla mektubu işaret ettiğinde hızlıca mektubun arkasını çevirdim. Küçücük bir not kağıdı mektubun arka kısmına iliştirilmişti. "Bana ihtiyacın olacak. Engeli açsan iyi olur.." Notu okur okumaz kafamı kaldırdığımda hafifçe gülümsedi.Ve ben öylece hareketsiz kalırken o birden koşmaya başladı..
...
|
0% |