Yeni Üyelik
2.
Bölüm

1.İşareti̇n Göstergesi̇

@mineyyyvvv

O gün o kadar sarhoş olmamın nedenine dönecek olursak hayatımda değer verdiğim bir insandan büyük bir kazık yememdi.

Defne yanıma koşarak geldi. Yüzünde beliren ifade bana biraz sonra vereceği haber olmalıydı. Kafamı davamdan kaldırdım ve yüzümü tamamen döndüm. Önce gözlerini kaçırdı. Söyleyeceği şeyi söylemek ona ağır gelmiş olmalıydı. "Mine sana söylemem gereken bir şey var."dedi ve yutkundu. "Ne oldu?"dedim kocaman açılan gözlerimle.

"Samet'i gördüm. Y-Yanında bir kız vardı."dedi ve korku içinde vereceğim tepkiyi bekledi.Önce sessizce duyduğum şeyi sindirmeye çalıştım. "O kızla ne yapıyorlardı Defne?"

"Öpüşüyorlardı."dediğinde nefes almakta zorlandığımı fark ettim. Üzerimde bulunan siyah gömleğin açık olmayan birkaç düğmesini daha açarak nefes almaya çalıştım.Yutkunamıyordum sanki boğazıma kocaman bir yumru oturmuştu. Gözlerimden dudağıma ulaşan tuzlu su bana daha da acı veriyordu.

Defne kollarını kocaman açtı ve bana sarıldı. Bana sarıldığında ağlamam daha da şiddetlendi. Hıçkırıklarım arasında sessizce fısıldadım. "Ama o beni seviyordu. Başkasını seviyorsa neden bana evlenme teklifi etti? Ben anlayamıyorum..."dediğimde Defne de benimle beraber ağlamaya başlamıştı. Saçlarımı okşayarak beni sakinleştirmeye çalıştı. Yerde dizlerimin üzerinde ağlamaya devam ettiğim sırada çalan telefon sesiyle irkildim. Defne masada olan telefonumu alarak yanıma geldi.

Gözleri ağlamaktan kızarmıştı. Arayan kişiyi gördüğünde kaşlarını kızgınlıkla çattı. Telefonu istediğimi belli etmek için yavaşça ağırlaşan kolumu kaldırdım. Sanki tüm bedenim ağırlaşmıştı hareket etmekte oldukça zorlanıyordum. Defne telefonu bana getirdiğinde onun

adını görmemle beraber sinirim tüm hücrelerimi ele geçirmişti.

Gelen görüntülü aramaya hemen açtım ve karşı taraftan gelecek sesi bekledim. "Aşkım nasılsın? Bugün öğlen yemeğini beraber yiyecektik biliyorum ama benim gerçekten gitmem gereken acil bir toplantım çıktı. Akşam yemeğine gidelim derdim ama toplantı uzun sürebilirmiş. Seni bekletmeyi hiç sevmediğimi biliyorsun. Ama bunun tesellisi olarak yarın tüm gün seninim hayatım."dediğinde gözlerimi kısarak sinirle gülümsedim.

"Bir dakika. Evet, Defne gördüğün kızı tarif et lütfen." dediğimde Samet kaşlarını çattı ve yavaşça dudaklarını araladı."Kahverengi saçları beline kadar uzanıyordu, ela rengi gözleri ve keskin yüz hatları olan bir kızdı. Üzerinde ise göğüs ve sırt dekoltesinin bulunduğu mini bir kırmızı elbise vardı."

"Siz kimden bahsediyorsunuz? Gerçekten sizi anlayamıyorum." dediğinde sinirle kahkaha krizine girdim. "Bak şimdi bizim neyden bahsettiğimizi anlayacaksın."dedim ve en başından beri parmağıma yakışmayan ve o haysiyetsiz kişinin aldığı nişan yüzüğünü ona gösterecek şekilde önce parmağımdan çıkardım daha sonra ise çıkardığım yüzüğü çöp kutusuna fırlattım.

"Mine sen iyi misin? Ne yaptığını sanıyorsun sen? Ne yaptığının farkındasındır umarım. Ciddi olamazsın. Eğer bu yaptığın bir şakaysa hiç komik olmadığını söylemeliyim Mine!"dediğinde sinirle dudağımı ısırdım. "Asıl sen şaka yapıyor olmasın. Sen kimsin de beni aldatıyorsun şerefsiz?" dedim sinirle haykırarak. "Ne aldatmasından bahsediyorsun sen yok öyle bir şey!" dedi kendini savunmaya çalışırken haksız olduğunda hep bağırarak üste çıktığını benden daha iyi kimse bilemezdi.

"Neyden ve kimden bahsettiğimizi en iyi sen biliyorsun Samet. Artık bundan sonra benim için sen hiç var olmamış gibi yoksun bunu iyi bil. Her şey bitti. Senden iğrenemiyorum bile çünkü sen buna değmeyecek kadar acizsin. Sana acırdım ama şansa bak ki sen buna da değmiyorsun. Bitti, bir daha yakınımda bile dolaşmaya cesaret etme."dedim ve tam ağzını açıp kendini savunacağı sırada gözlerime baktı ve yavaşça kafasını salladı. Telefonu suratına kapattım.

Hah aldatılmıştım.

Aldatılmıştım?

Evet aldatılmıştım. Kabullenmek ne kadar zor olsa da evet bu öyleydi. Onların ilişkisinin ne kadar süredir olduğunu Defne o gün gidip hesap sorduğunda öğrenmiştim. Ben onunla tam 2 yıldır beraberdim ve tam tamına 1 yıldır başka bir kızla beraberdi.Ağzımdan tek bir kelime bile çıkmadı ama gözlerim her şeyi ifade edebilirdi. Sanki bütün acılarımı onlar sırtlamıştı ve bu acıların ağırlığıyla ezilmişlerdi.

Beni gerçekten hiç mi sevmemişti? Ben en başından beri sevginin ne demek olduğunu yanlış mı biliyordum? Kulağımda çalan şarkıya ağlayarak eşlik ediyordum.

Gidiyorum gözüm yaşlı ( gözüm yaşlı)

Ah yine yol yol üstüne

Sen sev yağmurları (yağmurlar yağsın )

Yağmurlar yağsın yüzüme

Yüzüme, yüzüme, yüzüme

Defne buna artık bir son vermemi istediğini belli ederek şarkıyı kapattı. Ben yattığım yerden doğrulurken Defne yanıma oturdu ve beni teselli etmek için bana kocaman sarıldı. "Kendine bunu yapmana izin veremem Mine. Lütfen artık kendini yiyip bitirme sana yalvarırım bunu artık kendine yapma. Daha önce de yaptın ama bu sefer bunu yapma. Beni de çok üzüyorsun kendini de." dediğinde sadece yanağımdan akan damlalar ona cevap verebildim.

"Kaç gündür kendini paramparça ediyorsun. Artık bunu yapamazsın tamam mı? Neredeyse iki haftadır yaptığın tek şey işten izin alıp evde şarkı dinleyerek ağlamak ve artık ağlamaktan yorulduğunda uyaya kalman. O yüzden şimdi o kıçını kaldır çünkü biz seni kendi haline tekrar getireceğiz." dediğinde şaşkınlıkla gözlerimi kocaman açtım.

"Biz derken?"

"Ben,Berfin ve Şule."dediğinde şaşkınlıkla dudaklarımı araladım. Berfin şu an başka bir ülkede yaşıyordu. Şule ise benim ablamdı ve o da master yapmak için yurt dışına çıkmıştı. Defne benim yakın arkadaşımdı ve benden iki yaş büyüktü. Onunla aynı evi paylaşıyorduk. İkimizde üniversiteyi bitirmiştik ve şu an çalışıyorduk.

"Bizim kızlara ne zaman haber verdin?"dediğimde hafifçe gülümsedi. "Birkaç gün önce haber verdim ama anca bugüne gelebildiler." dediğinde hafifçe anladığımı belli etmek için kafamı salladım. Sanırım bugün gerçekten kafamı dağıtmalıydım. "Tamam hazırlanalım o zaman." diyerek oturduğum koltuktan doğruldum. "Kızlar neredeler şimdi?" dedim.

"Yarım saat önce ikisi de uçaktan indiler yani 30 dakikaya burada olurlar."dediğinde onu başımla onaylayıp odama girdim. Büyük ihtimalle bir bara gidip eğlenecektik. Yani ben eğlenmeye çalışacaktım.

Üzerime düz siyah mini straplez bir elbise giydim. Dekoltesi sırt ve göğüs bölgesindeydi ve açıkçası göğüs kısmım bana göre şahane duruyordu.Makyajım ise eyeliner, mascara, kapatıcı, bolca allık ve kırmızı rujdan oluşuyordu. Kırmızı rujun dudaklarımı yakışmadığını iddia bile etmeye kalkamazlardı çünkü gerçekten yakışıyordu. Ayakkabı olarak dizlerimin bir karış aşağısında biten siyah bir bot giymiştim. Çanta olarak küçük siyah çantamı koluma takmak için hareketlenmiştim ki zil sesiyle odamdan çıktım.

Kapıyı Defne ile birlikte açmamızla hep beraber grup sarılması yapmamız bir oldu. Birbirimizi çok özlemiştik. Telefondan sürekli görüşme yapsakta (gerçi son zamanlarda ben aramalara pek dönmüyorum ama neyse) yüz yüze gelmek bambaşka bir şey.

Sarıldıktan sonra kızlara iki dakika saçımı yapıp geleceğimi söyledikten sonra kızlar salona hep beraber geçtiler. Kısa katlı olan saçlarımı tarayıp hızla şekil verdikten sonra kızların yanına geçtim. Berfin gelip tekrardan bana sarılıp yanağımı öptü. Yüzümü makyajımı bozmayacak şekilde ellerinin arasına aldıktan sonra bana gülümsedi ve "Bundan sonra bu iki gözde sadece mutluluk belirtileri olacak. Ağlamaktan kızarmış gözler değil mutluluktan gözyaşı döken gözler görmek istiyorum tamam mı? Anlaşıldı mı?" dedi gülümseyerek.

Onun gülümsemesine karşılık benim gülümsemem soluk kalsa da ben de ona gülümsedim ve başımla onu onayladım. O sırada bizi izleyen kızlar da gülümseyerek yanımıza geldiler. Berfin yavaşça çekildi ve ablam Şule'nin beni teselli etmesine izin verdi. Ablam bana sarıldığında gözlerimi kapatarak gülümsedim. Beni teselli ederken bana, bir şey söyleyip kafamı doldurmak istemediği için böyle yapardı hep.

Bu durumdan çok mutluydum. Çünkü sarılmak benim için büyük bir anlam taşıyor. Herkes tamamen hazır olduğunda çıktık. Berfin, üstüne degaje yaka askılı lacivert bir bluz altına ise mavi şortunu giymişti. Makyajı ise pembe ağırlıklı yapmıştı dudağında pembe glossu bunu kanıtıydı. Ona pembenin yakıştığı inkar edilemez bir gerçekti.

Defne, beyaz ve göğüs kısmına doğru daralan askılı bir kıyafet tercih etmişti. Altına ise kısa beyaz bir etek giymişti. Beyaz gerçekten onun rengiydi çok yakışıyordu.Makyajını pembe tonlarda yaptıktan sonra ruj olarak nude tonlu simli bir gloss tercih etmişti.

Şule, straplez beyaz bir kıyafet tercih etmişti. Altına ise kısa pembe çiçek desenli bir etek giymişti. Her zaman clean girl makyajından yana olan ablam bugünde fikrini değiştirmemişti. Pembe tonlarını kullanarak rujunu ve allığını halletmişti. Daha çok göz çevresine dikkat çekerek kirpiklerini şahane hale getirmişti.

Kapıdan dışarı çıktık ve mekana giriş yaptık. Mekan çok büyük olmasa da içerisi güzel döşenmişti. Duvarlar kırmızı ışıklı yazılarla donatılmıştı. İçerisi fazlasıyla kalabalıktı o yüzden Defne'nin hızla girerek bir masa kapmasına çok sevinmiştik. Bar kısmına doğru yürüdüm ve kızların siparişlerini verdim. Kızlarla shot atmaya karar vermiştik. Shotun yanına bira da almıştık. Bir süre sonra gerçekten fazlasıyla içtiğimizi fark ettik. Hepimiz çok sarhoştuk. Barda çalan şarkıları bağırarak söylemekten sesim kısılmıştı.

Berfin koluma dokundu. "Mine ben burada bir tane dövmeci duymuştum. Dövme yaptırmak için sizin yanınıza gelmeyi bekledim belki siz de yaptırırsınız diye düşündüm."dediğinde ağzımı hafifçe açtım daha sonra gülümsedim ve kafamı salladım. "Çok iyi fikir ben de dövme yaptıracağım!"dedim.Defne ve Şule'ye dövmeciye gitme planımızdan bahsettiğimizde bardan çıkmaya karar verdik.

Bulduğumuz ilk taksiye bindik ve Berfin kafası yarı ayık şekilde adresi verdi. Bir süre sonra dövmeciye geldiğimizde taksi durdu. Taksici ablaya ücreti verdikten sonra arabadan indik ve dövmeciye girdik. Etrafı hiç incelemeden dövme yaptıran kişilerin oturdukları koltuğa oturdum. Saat çok geç olduğundan bizden başka hiç müşteri yoktu. İçeride bizi tatlı bir kadın karşıladı.

"Merhaba kızlar. Ben Zoya. Size nasıl yardımcı olabilirim?"dedi gülümseyerek. "Dövme yaptırmak için geldik. Seçeneklere bakabilir miyiz?" dedi Berfin gülümseyerek. "Tanıştığımıza memnun olduk. Ben Mine ve arkadaşlarım Şule,Defne,Berfin."dedim hepsini teker teker tanıtarak. "Hoş geldiniz. Ben hemen size seçenekleri getirip geliyorum."dedi ve içeriye doğru gitti.

"Geldim, seçeneklerden istediklerinizi seçin hazır olduğunuzda yapalım. Seçmek için yardıma ihtiyaç duyarsanız seve seve yardımcı olurum." dedi Zoya gülümseyerek. Ona karşılık vererek gülümsedim ve seçenekleri incelemeye başladım. Ben incelemeye devam ederken Berfin 3 sayısını dövme yaptırmaya karar vermiş ve Zoya dışında yeni tanıştığımız bir kadına dövmesini yaptırmak için koltuğa oturmuştu.

Ben ise ayık olmadığıma emin olduğum kafayla seçenekleri inceliyordum. Şule ve Defne derin bir sohbete dalmışa benziyorlardı. Sohbetlerini pek bölmek istemediğim için Zoya'ya seslenmeye karar verdim. Zoya ona seslendiğimi anlayıp yanıma oturdu. "Bence imza yaptırabilirsin. Burada sevdiğin birçok ünlünün imzası vardır. Bence bunlardan birini seç ve yapalım ne dersin?"dediğinde kafamın hiç de iyi olmadığını fark ettim ama buna rağmen gözüm bir imzaya takıldı.

Bir anda ağzımdan çıkan şeylere ben bile inanamamıştım. "Bu imzayı yapalım. Bunu istiyorum. Hadi yapalım."dedim ve Berfin'nin yanındaki koltuğa oturdum. Zoya gülümsedi, "Güzel seçim. Peki nereye yapalım istersin?"dediğinde gözlerimi kapatmak üzereydim. Sol elimdeki yüzük parmağımın içini ve sol köprücük kemiğimin hemen altını gösterdim. "Bu iki yere de aynı dövmeyi yapalım."dedim mırıldanarak ve sonra gözlerimi kapattım...

Uyandığımda dün yaşananlar hakkında en ufak bir şey hatırlamıyordum. Ah pardon ne kadar çok içtiğimizi çok iyi hatırlıyorum. Yavaşça yattığım yerden kalkıp kendime gelmek için banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra sol elimin yüzük parmağının iç kısmında bir imza olduğunu fark ettim.Şaşkınlık içerisinde aynaya baktığımda ise aynı imzanın sol köprücük kemiğinin altında da olduğunu fark etmemle şaşkınlıkla kaşlarımı çattım.

Bunun keçeli kalemle çizildiği zannederek yıkamaya çalıştığımda şaşkınlıkla gözlerimi kocaman açtım. Geçmiyordu.Yani bu bir dövme miydi? Ben yıkamadan önce kıpkırmızı olmasının tek nedeni bu olabilirdi.

Daha önce orta parmağımın iç kısmına küçük kırmızı bir ejderha yaptırmıştım. O dövmenin benim ilk ve son dövmem olacağı konusununda da kendime söz vermiştim. Çünkü gerçekten çok acı veriyordu.Ve sanırım şu an tam olarak iki tane daha dövmem olmuştu. Ben nasıl oluyor da çektiğim bu acıları hatırlamıyordum.

Hem bu kimin imzasıydı?

Banyodan bir hışımla çıktım ve şaşkınlıkla kızlara seslendim. Sesime uyanan ilk kişi Defne oldu. "Sabah sabah neden bu kadar yüksek sesle konuşuyorsun Mine? Başım çatlıyor zaten."dedi gözlerini uyku sersemliğiyle kapatırken.

"Senin benim yaptırdığım bu dövmeden haberin var mı?"dedim bağırarak. Büyük ihtimalle kızlar bana şaka olsun diye silinmeyen kalemle imza atmışlardı. Ama hepsinin imzasını adım gibi biliyordum. Hadi ama sonuçta onların avukatları sayılırdım. Savcı olarak işe başlamış olsam da sonuçta onların imzasını biliyordum. Bu kimin imzasıydı?

"Evet, ne yazıkki her şeyi hatırlıyorum."diyerek başını ovaladı. "Ben kimin imzasını dövme yaptırdım ve ben neden bunu hatırlamıyorum?"dediğimde Defne oflayarak Şule ve Berfin'i uyandırdı. Birkaç ay önce Defne sevgilisinden ayrıldığında benim onun yanında her zaman durduğum gibi durduğu için bu deliliğime göz yumduğunu düşünüyordum. Bunu yapmama izin vermesinin başka açıklaması olamazdı.

Berfin saçını toplayıp arkasını bana döndüğünde onun da dövme yaptırdığını fark ettim. Benim aksime o çok daha mantıklı bir dövme yaptırmıştı.

Sırtının ile boynu arasına tam omzunun hizasına denk gelecek şekilde, uğurlu sayısı olan 3 sayısını dövme yaptırmıştı. Benim ağzımdan şaşkınlık nidaları dökülürken Berfin şaşkınlıkla bana döndü. "Ne oldu?" diyerek kaşlarını çattı. "Sen dövme yaptırdığını hatırlamıyorsun değil mi Berfin?"dedi Defne.Berfin şaşkınlıkla bize baktı ve gözlerini kocaman açtı.

"Gerçekten yaptırdım mı?"dedi Berfin. "Neyse zaten dövme yaptırmak istiyordum.Ne dövmesi yaptırmışım?"dediğinde Şule, "3 sayısını dövme yaptırmışsın." dedi."Ben de dövme yaptırmışım! Birinin imzasını dövme yaptırmışım." dedim şaşkın bir sesle. Şule kahkahalarla bana gülerken Defne, "Hiç de anlaşılmıyor kimin imzası bu?"dediğinde elimi başıma koyarak kafama vurdum.Defne ise bu haraketime gülerek elini omzuma koydu.

"Bir de tek bir yerime değil.Başka bir yerime de yaptırmışım.Ah benim bu sarhoş kafam ya."dediğimde hepsi bana kahkahalarla güldüler. O sırada Berfin'nin telefonu çaldı. "Kızlar, bir dakika müvekkilim arıyor. Hemen gelirim."deyip balkona çıktı. Kızlarla beraber onu beklerken sohbet etmeye başladık. Tabii biraz fazla geç uyandığımız için kahvaltıyı dışarıda yapmaya karar vermiştik.

"Mine bence şu an kafamızı dağıtmamız gerekiyor. Acaba diyorum, restoran açma hayalimiz için adım mı atsak? Buralarda güzel tatlı bir mekan bulduk mu her şey tamamdır. Uğraşırken kafamızda dağılmış olur olmaz mı? Hem Şule'nin de kafasının dağılması için iyi olur." dediğinde şaşkınlıkla ablama baktım. "Ne oldu? Ve neden bana anlatmadın abla?"dedim alınarak.

"Söz kahvaltıda her şeyi anlatacağım. Dün Defne dışında kimse ayık değildi. Neyseki dün anlatacak biri vardı yoksa sinirden patlarmışım."dedi ve Defne'nin omzuna dokundu. "Dün için teşekkürler."dediğinde Defne kafasını hafifçe salladı ve öpücük attı. "Eren ile mi ilgili?"dediğimde Şule kafasını salladı. Eren, Şule'nin sevgilisiydi. Yani ablamın sevgilisiydi. Onunla beraber aynı evde yaşıyorlardı. Büyük ihtimalle büyük bir tartışma ya da yanlış anlaşılma olmuştu.

Berfin balkondan çıktığında işlerimiz hakkında konuşuyorduk. Berfin, "Kızlar benim acilen İtalya'ya dönmem lazım. Acil ve önemli bir davam var."dediğinde hepimizin suratı düştü. O sırada Berfin'nin aklına şahane bir fikir gelmiş gibi yüzü aydınlandı. "Kızlar siz de benimle İtalya'ya gelebilirsiniz! Uzun bir süre orada kalabilirsiniz ve aynı zamanda işinizi orada yapabilirsiniz. Bu işi çok kolay halledebiliriz. Harry bize yardımcı olur. Az önce onunla da konuştum halledebileceğini söyledi. Ve arkadaşlar bilirsiniz benim kocam hallederim derse kesinlikle halleder."dedi ve göz kırptı.

Berfin'nin bu fikrinden hepimiz çok etkilenmiştik. Aklıma harika bir fikir daha gelmesiyle ağzımı açtım. "Restoran hayalimizi orada gerçekleştirebiliriz! Hem hepimizin uzun bir tatile ve hayat değişikliklerine ihtiyacı var. Haksız mıyım? Bence kesinlikle gitmeliyiz."dediğimde Defne de benim gibi aşırı heyecanlanmıştı. "Masterımı oraya alabilirim herhalde."dedi Şule. O da en az bizim kadar heyecanlanmıştı. Onun da bu değişikliğe ihtiyacı vardı.

"Peki biz İtalya'da nerede kalacağız?"dediğimde Berfin, "Bizim evde kalırsınız. Hem ev kocaman zaten hiç sıkıntı olmaz. Hem Nina'nın yeni bakıcılara ihtiyacı vardı."dedi gülerek. "Hahaha çok komiksin."derken aynı zamanda bunlar iflah olmaz diyerek göz devirdim. Nina bizim küçük yeğenimizdi. Berfin'nin ilk kızıydı.

"Ama öyle olmaz bizim kendimize ait bir eve ihtiyacımız sizde kalamayız."dedi Defne. Başımı sallayarak Defne'yi onayladım. "Aslında bizim evin yanında satılık bir villa var. Acaba oraya mı taşınsanız? Tamam derseniz, Harry'i arayıp evi satın alması için göndereceğim. Para işini siz sonra bize verirsiniz öyle hallederiz. Önce sizi o eve yerleştiririz. Sonra restoran işi için ise Harry'nin tanıdığı birkaç kişi vardı onlardan yardım alırız."dediğinde acele verilmiş bu kararı nedense hepimiz çok doğru bulmuştuk.

Uçak biletlerini hallettikten sonra eşyalarımızı toplayıp çıktık. Ev eşyalarımızı birkaç gün sonra getirecek bir taşıma şirketi ayarlamıştık. Kızlarla kahvaltıyı dışarıda yaptıktan sonra eve geldik ve hızlı bir şekilde hazırlandık. Zaten Şule ve Berfin bavullarını boşaltmadıkları için onlar Defne ve benim hazırlanmama yardım ettiler.

Tamamen hazır olduğumuzda taksiye binip havalimanına geldik. Uçağa yerleştiğimizde saat 17.00 olmuştu. Ablamın olayları anlatmasını beklerken sonunda ablam konuşmaya başladı.

"Evde yabancı bir kız vardı ve bornozluydu. Ben kızı tanımıyordum ve o an beni aldattığını anladım. Kız anlamadığım yabancı bir dille bana bir şeyler dedi ama dinlemeye bile çalışmadım çünkü her şeyi anlamıştım. Eşyalarımı bir hışımla toplayıp çıktım. Sinirden gözüm hiçbir şeyi görmüyordu. Zaten sizin yanınıza gelmeyi planlıyorduk o yüzden direkt yola çıktım. Eren beni sayamadığım kadar çok kez aradı ve mesaj attı.Hepsini görmezden geldim ve ona her şeyin bittiğini yazdım. Ve bana ayrıldıktan sonra bile beni aldattığını itiraf etmedi inanabiliyor musunuz? Bu konu hakkında çok fazla konuşmak istemiyorum ama Eren ile tüm ilişkim artık bitti."dedi ağlayarak.

Kollarımı kocaman açarak Şule'ye kocaman sarıldım. "Kendini üzmek sana hiçbir fayda sağlamıyor bunu bil ve kendini üzmemeye çalış. Biz her zaman senin yanındayız. Seni seviyorum canım ablam!"dediğimde hafifte olsa kıkırdadığını duymak beni mutlu etmişti. Şule bazen ne kadar üzülse de çok belli etmeyi sevmiyordu. Bazen de artık her şey çok yük olduğunda üzüldüğünü belli ederdi. Benim ablam çok iyi yürekli, çok tatlı ve nazik biriydi.

Ah ben bu erkeklerden intikam almayı bilirdim de intikam alırken uğraştığım en ufak çabama bile değmezlerdi. Şule üzülmesin diye sesli küfür etmemiştim ama içimden küfür ederken biraz fazla kaçırmıştım. Hepimiz bir süre sonra çok yorgun olduğumuz için uyuya kaldık.

Gözlerimi açtığımda İtalya'daydık. Şunu çok iyi biliyordum. İtalya hepimize çok iyi gelecekti. Defne, "En son bir ay önce ablamı görmeye gelmiştim. Bu sefer taşınmaya geldim şaka gibi geliyor. Geldiğimizi ablama da haber vereyim."dedi ve telefonunu çıkardı. O sırada ekranda arayan kişinin ismi gözüktü. Eren. Eren, Defne'yi niye aramıştı ki?

Defne de benim gibi bu duruma çok şaşırmış olmalı ki kaşlarını çattı. Telefonu kulağına götürerek Şule'den uzaklaştı. Telefonda konuşurken ettiği küfürlerin içimi bir nebze de olsun soğuttuğunu söylemeliyim. Bir süre sonra Defne sessizce karşı tarafı dinledi."Gerçekten mi? Sen ciddi misin? Tamam tamam biz İtalya'dayız. Ben sana haber verdiğimde gel Şule'yi ikna etmemiz lazım. Görüşürüz."dedi ve telefonu kapatarak yanıma geldi. "Ne oldu? Ne konuştunuz?"dediğimde kafasını hayır anlamında salladı.

"Şu an anlatamam ama şunu bil Eren Şule'yi aldatmamış!"dediğinde şaşkınlıkla ona baktım. "Emin misin?"dedim dudaklarımı büzerek. Defne kafasını olumlu bir şekilde salladığında derin bir oh çektim. "Sana anlatacağım. Şule'yi ikna etmeme yardım etmelisin."dedi Defne. "Önce bir anlat sonra ortak bir karara varırız."dediğimde beni onayladı ve kızların yanına gittik.

Bir süre sonra bizi almaya eniştemiz Harry ve biricik yeğenimiz Nina geldi. Nina bizi gördüğü gibi önce annesine sarıldı. Daha sonra ise benim kucağıma oturdu. Benim kucağımdayken de oyuncak oynadığı kişi Defne oldu. Harry karısına kocaman sarıldı ve saçından öptü. Onlara imrenerek bakarken nazarım değmesin diye elimle kulak memeğimi çekip bacağıma vurdum. Harry; buğday tenli, açık kahverengi saçlı, ela gözlüydü. Eli yüzü düzgün boylu poslu bir çocuktu. Tabii ki Berfin'nin güzelliği karşısında ona yakışan yakışıklı biri lazımdı. Çok tatlı ve güzel bir çiftlerdi. Onların ilişkilerini hep çok severdim. Evli,mutlu,huzurlu ve çocuklulardı. Çocuklarının olması onları hayattan koparmamıştı aksine hayata daha fazla bağlamıştı.

Nina küçük elleriyle yanağımı sıktığında ona gülümsedim. Kısa saçlarımı küçük parmaklarına doladığında onu oracıkta tatlı niyetine yiyesim gelmişti. Bu bebekler neden bu kadar tatlılardı ki?

Yarım saatlik bir araba yolculuğundan sonra yeni evimize giriş yaptık. Kucağımda Nina'yla yeni taşınacağımız eve göz attım. Gerçekten tek kelimeyle bayılmıştık. Defne'yle kahve makinelerini nereye koyacağımıza kadar karar vermiştik. Bana yeni bir kütüphane yaptıracaktık. Evi gerçekten çok sevmiştik.

Biz geldik İtalya! Biz geldik!


Loading...
0%