Yeni Üyelik
3.
Bölüm

2.İmza

@mineyyyvvv

2.İMZA

 

O imzanın başıma açacağı şeyi daha önceden bilsem belki de o gece o kadar içmezdim.

 

Evimize tamamen yerleşmiştik. Şule sürekli telefona bakarken Defne onu zorla kaldırıp temizlik yapması için eline bez tutuşturduğunda kahkahalara boğulmaktan nefes bile alamamıştım. Şule etrafı temizlerken ben ve Defne yemek yapıyorduk çünkü akşama Berfingil bize yemeğe geliyorlardı. Harry'ye büyük bir teşekkür borçluyduk sonuçta.

 

Evimizi, işlerimizi buraya taşımamızda ve İtalya'ya taşırken bize en büyük yardımcı o olmuştu. O yüzden büyük bir teşekkürü hak ediyordu. "Nina'nın sevdiği çikolatalı kurabiyeler de 10 dakikaya hazır olur." dediğimde Defne beni onaylayıp masaya bardakları götürdü.

 

Masaya bütün her şeyi yerleştirdikten 5 dakika sonra kapı çaldı. İçeri ilk giren Nina oldu. Koşarak bana doğru geldi. Çocuklarla çok iyi anlaştığım söylenemezdi.Biraz suratsız olduğumdan misafir çocukları benimle oynamayı tercih etmezdi. Ama Nina beni gerçekten çok seviyordu. Nina'nın sakin olması onunla anlaşmamıza büyük olanak sağlıyordu. Bana çocuk istediğimi hatırlatan şey Nina'ydı. Nina, hepimizi çok severdi Defne sürekli onunla ilgileniyordu ve bu onun çok hoşuna gidiyordu.

 

Şule ile ne zaman aynı ortama gelseler bir fırsatını bulup evden kaçıp parka gidiyorlardı. Berfin ile Harry'yi sarılarak selamladık. Kucağımda Nina'yla yemek masasına oturdum. Nina yanağımı ellerinin arasına alarak oynamaya başladığından ellerini ısırır gibi yaparak onun kahkahalara boğulmasına yol açtım. Yüzünü masaya dönerek oturdu ve karşımızda oturan annesine dil çıkardı. Annesi de karşılıksız kalmayarak aynı hareketi ona yaptığında Nina yine gülümsedi. Harry ise anne kızın aşkını kocaman bir gülümsemeyle izledi.

 

"Defne yine sofrayı donatmışsın hayatım! Süpersin ya. Gerçekten senin yemeklerini özlemişim."dedi Berfin. "O kadar arayı açarsan tabii özlersin."dedi Defne sitemle. Bu sefer söze giren ben oldum. "Artık arayı asla açamaz. Komşuyuz artık. "dedim gülümseyerek. Şule'nin pek keyfi yerinde değil gibiydi. Eren'i düşündüğü hepimiz çok iyi biliyorduk. Defne, Berfingilin getirdiği şarabı açarak bardaklara doldurdu. Nina'nın biberonuna ise vişne suyu koyduk. Bence hiç yabancılık çekmeyecekti.

 

"Harry gerçekten bizim işlerimize yardımcı olduğun için çok teşekkürler. Sana minnettarız."dedi Şule. Keyfini yerine getirmeye çalışıyordu bunu hepimiz biliyorduk bu yüzden üstüne gitmemeyi tercih ettik. Geçen gün Defne'nin anlattıklarını Şule'ye anlatmak için çok istekli olsam da Eren kendisi anlatmak için buraya gelecekti. Olayın aslı şuydu, Eren Şule'yi aldatmamıştı. Bunu duyduğum an gerçekten çok sevinmiştim. O duyduğu çok taze bir şekilde tatmıştım ve başka bir hemcinsimin aynıyı duyguyu tatması bile çok acı veriyordu bana.

 

Eren ile Şule'nin evine Eren'nin arkadaşı Mert, Kanada'dan sevgilisiyle beraber onlarda kalmaya geliyorlar. Ama Şule'nin Mert'in geleceğinden bile haberi yok. Eren sürpriz olsun diye haber vermemeyi seçmiş. Şule'nin eve geldiği zamanda Eren ve Mert'in evde olmamalarının nedeni ise kızlara güzel bir restoranda yemek ısmarlamakmış. Şule eve geldiğinde Mert'nin sevgilisinin anlatmaya çalıştığı şey buymuş. Ama ablam çok sinirli olduğunda gözü hiçbir şeyi görmüyor. O yüzden anlamaya çalışmadan çekip gitmiş. Eren'den şüpheleniyormuş. Şüphelenmesinin nedeni de Eren'nin sürpriz yapmak için Mert'le konuşurken başka bir odaya gitmesiymiş.

 

Yani olay tamamen bir yanlış anlaşılmaydı.

Harry, Şule'nin söylediği şeylere karşı gülümsedi. "Ne teşekkürü, hepinizi mutlu ve bir arada görmek beni gerçekten mutlu ediyor. Karımın mutlu olmasını ne kadar önemsediğimi biliyorsunuz."dedi ve sevgi dolu gözlerle karısına baktı. Berfin'nin ağzı kulaklarına varırken Harry Berfin'nin saçından öptü. Hepimiz onların mutluluklarını kendi mutluluğumuz gibi izliyorduk.

"Mine, senin işini halletmem biraz daha uzun sürebilir ama merak etme birkaç güne hallederim. Savcılığa yerleştirme biraz zaman alabiliyormuş ondan kaynaklı bir gecikme olabilir ama sorun değil. Defne, zaten senin hastaneni ayarladık.Bu hafta içinde bir hastaneye uğraman lazım. Şule, masterını buraya aldık zaten senin işin de tamam."dedi Harry.

"Her şey için gerçekten çok teşekkür ederiz."dediğimde Defne ve Şule beni onayladı. "Lafı mı olur. Artık sürekli söyleyip durmayın mahcup oluyorum."dedi Harry gülümseyerek. Hep beraber onu onayladık. Nina benim kucağımda oturuyordu ama ona yemeğini yediren Defne'ydi. Ağzıma patlıcanı atarken Nina biberonunu göstererek susadığını belli etti. Vişne suyunu ona uzatarak içmesine yardımcı oldum.

Sohbetler eşliğinde yemeğimizi bitirdikten sonra masayı topladık. Nina en sevdiği kurabiyeleri gördüğünde çok mutlu oldu. Sayamayacağım kadar çok kurabiye yedi.Karnının patlayacağından şüphelenmiş olmalı ki sonunda yemeği kesti. Nina kurabiye yerken biz de benim yaptığım diğer tatlıyı yiyorduk.Şarabı bitirdiğimizde Nina uyuyakalmıştı.

"Hayatım, yarınki etkinliğe katılacağız değil mi? Bence kızlarında ortama ısınması için onlarının da bizimle beraber katılmaları gerektiğini düşünüyorum."dedi Berfin. Kaşlarımı şaşkınlıkla kaldırdım. Ne etkinliğiydi bu? Hiçbir fikrim yoktu ama gitmek istiyordum. Niye bilmiyorum ama içimden o etkinliğe gitmem gerektiği doğmuştu sanki. Gerçekten çok eğlenecek gibi hissediyordum. "Evet çok doğru söyledin Berfin. Kızlar yarınki davete siz de gelin. Resmi ve şık bir yer. Açıkcası ben eğleneceğinizi düşünüyorum. Ne dersiniz?"dedi Harry. Vallahi Harry gibi eniştemiz varken hayatımızda hiçbir sıkıntıya yer yoktu sanki.

Berfin'i mutlu eden biriyle görmek hepimizi çok mutlu etmişti. Geçmişte onu üzen yanlış insanlarla beraber olmuştu herkes gibi. Hepimizin geçmişinde bütün hayatımızı yıkan ve iz bırakan insanlar vardır. Değerimizi bilen kişileri bulmak gerçekten kolay değildi. Benim yaptığım hata da değerimi bilmeyen birini bulmaktı. Kızlarla anlaşarak cevabımızı verdik, "Kesinlikle geliyoruz."

---

Taşıma şirketinin beklediğimizden erken gelmesi gerçekten çok iyi olmuştu. Bu sayede yatağımızda yatabilme fırsatına sahip olmuştuk. Şule'ye yeni bir yatak almıştık. Eşyalarımızın tamamını yerleştirmiştik. Evimiz 2 katlıydı ve gerçekten çok ferah bir evdi. Çok büyük olmasa da güzel bir havuzu vardı. Bahçesi ağaçlarla ve çiçeklerle çevriliydi ama bizim o bahçeye ekeceğimiz daha bir sürü çiçek vardı. Ev gerçekten çok ferah ve göz kamaştıran bir evdi. Eve tek kelimeyle bayılmıştık. Mutfağın geniş olması bizi çok mutlu etmişti.

Evimiz hayallerimizden bile daha güzeldi.

Dün konuştuğumuz etkinliğin sabah saatlerinde olduğunu öğrendiğimizden beri hazırlanıyorduk. Sabah erken kalkıp kahvaltımızı yapmış daha sonra ise hazırlanmaya geçmiştik.

Bu etkinlik için kırmızı mini straplez bir elbise tercih etmiştim. Dövme yüzünden straplez giyerken biraz tereddüt etmiştim ama sonra bu imzanın oradaki birine ait olamayacağı aklıma geldi ve bu yüzden giymeye karar verdim.Elbisenin sol tarafından orta kalınlıkta ipler aşağı doğru sarkıyordu. Elbise üzerime tamamen oturuyordu ve fiziğimi ortaya seriyordu.Ayakkabı olarak siyah ve alt tarafı kırmızı olan ince topuklu bir ayakkabı tercih ettim. Elbisenin göğüs kısmı gerçekten şahane duruyordu. Straplez giymeye bayılıyordum.

Bordo ojelerimle elbisemin uyumuna bayılmıştım. Esmer tenime kırmızı rengi yakıştırıyordum. Ruj olarak koyu kırmızı rujumu sürdüm. Kapatıcı, rimel, eyeliner, mürdüm tonlarında far, bolca allıkla makyajımı tamamlamıştım. Perçemlerime şekil verdikten sonra kısa katlı saçlarıma da şekil vererek saçımı tamamladım. Takı olarak tüm parmaklarımı yüzüklerimle kapladım. Küpe olarak M harfli bir küpe taktım. Bilekliklerimi taktım, kolye olarak ay ve yıldız sembollerinin olduğu kolye taktım. Yıldız aya göre daha aşağıdaydı. Yanıma siyah çantamı aldım.

Şule, yırtmaçlı uzun beyaz bir elbise giymişti. Grubun en kısa üyesi olarak onlara uzun elbisenin gerçekten yakıştığını söylemeliyim.İnce askılı bu elbise, bel kısmından başlayarak göğüs kısmına doğru daralıyordu. Ayakkabı olarak ince topuklu beyaz bir ayakkabı tercih etmişti. Elbisesi onun fiziğinin ne kadar güzel olduğunu ortaya koymuştu.

Makyaj olarak her zaman sadelikten yana olduğu için kapatıcı, rimel,hafif bir allık ve koyu pembe tonlarında parlak bir gloss kullanmıştı. Daha çok gözlerine dikkat çekmeyi sevdiği için belirgin olan bölgenin orası olmasına izin vermişti. Kirpikleri şahane duruyordu. Uzun saçlarını düzleştirdikten sonra perçemlerini yaptı. Kurdeleli gümüş bir kolye takmıştı. Kulağına ise yine kurdeleli küpelerini takmıştı.

Defne ise beyaz ve mavi çiçekli uzun bir elbise giymişti. Onu saran bu elbise onun fiziğinin ne kadar güzel olduğunu bir kere daha ortaya seriyordu. Orta kalınlıkta askıları olan bir elbiseydi. Yanına ise beyaz çantasını aldı. İnce topuklu beyaz bir ayakkabı giymişti. Makyaj olarak pembe tonlarını tercih etmişti. Rimel ve farla gözlerini dikkat çekici hale getirmişti. Ruj olarak nude tonlu bir gloss tercih etmişti. D harfli bir kolye takmıştı. Küpe olarak kalpli küpeler tercih etmişti. Uzun açık kumral saçlarına şekil verdikten sonra perçemlerine de şekil verdi.

Berfin, lacivert kısa bir elbise giymişti.Bel kısmını ortaya seren bir elbiseydi. Ve bu da Berfin'e yakışan bir modeldi. Ayakkabı olarak siyah kalın topuklu bir ayakkabı giymişti. Makyaj olarak pembe tonlarını bol kullanmıştı. Rimelle göz makyajını mükemmel hale getirmişti.Pembe gloss bir ruj sürmüştü. Kalpli gümüş bir kolye takmıştı. Küpe olarak halka küpeler takmıştı. Uzun açık kahverengi saçlarına şekil vermişti. Tek kelimeyle şahane olmuştu.

Hazır olduğumuzda hep beraber çıktık. Nina evde bakıcısıyla kalmıştı. Harry karısının giydiği renge uygun olmak için lacivert bir takım elbise tercih etmişti. Harry dövmemi fark ettiğinde gözlerini kısarak baktı. "Bana bir yerden tanıdık geliyor ama çıkaramadım bu imzanın kimin olduğunu."dediğinde oflayarak, "Kimin imzası olduğu hakkında en ufak bir fikrim bile yok."dedim.

Arabadan indiğimizde geldiğimiz yerin bir otel olduğunu fark ettim. Gold Otelleri. İçeri girerken Harry telefonundan bir şey gösterdi ve içeri girdik. Harry ile Berfin kol kola içeri girdiler. Hep beraber bir masaya geçtik. Daire şeklinde bu masanın barlardakinden hiçbir farkı yoktu. Bu etkinlik tam olarak niye düzenlenmiş onu bile tam olarak bilmiyordum. Olay hakkında hiçbir fikrim yoktu sadece keyfime bakmak istiyordum.

Harry arka tarafımızda kalan insanlara selam verirken Berfin de aynı tarifeyi uyguluyorlardı. Gerçekten çok yakışıyorlardı.

Defne ve Şule'ye dönüp, "Ben içki alacağım."dedim ve arkamı onlara döndüm. Bir anda dikkatim dağıldı ve gözlerim dövmeme kaydı. Dikkatimin dağılmasıyla kafamı vurmam bir oldu. Bir öküze çarpmam.Gerçekten fena çarpmıştık, sanki bodoslama bana dalmış gibi hissediyordum.

İkimiz de aynı anda kafamızı kaldırdık. Göz göze geldik. Koyu yeşil hareleriyle beni esiri altına aldı. Gözlerimin içine işleyen yeşil gözlerine doğru diklenerek baktım. Aramızda bir adımlık bile mesafe bırakmadım ve fısıldadım, "Hayvan mısın sen? Gerizekalı. Bana çarparak haksız olduğunuzun farkında mısınız?"dedim dişlerimin arasından. Çocuk şaşkınlıkla kaşlarını çattı. Duyduklarına inanamamış gibiydi. Hadi ama bizim de küfür edebilme hakkımız vardı! Sonra gözleri aşağıya doğru kaydı.Önce göğüslerime bakıyor sandım tam ağzımı açıp bağıracaktım ki, "Haksız mı? Ben mi haksızım? Bana çarpan sizdiniz. Hem hayranı olduğunuz adama söylenecek söz mü bu sence? Hiç yakıştıramadım."dedi ve kocaman sırıttı.

Kaşlarımı şaşkınlıkla çattım. Bu manyak neyden bahsediyordu? Ne hayranı? Bir anda buz kestim. Bu imza onun imzası mıydı? Hassiktir ya. Şansıma tüküreyim ben. Gözlerim kocaman açıldı. "Ne hayranı ya? Ben sizin hayranınız felan değilim.Olsam olsam düşmanınız olurum. Hadi defol yolumu aç."dedim ve omzundan hafifçe ittirdim. Geri çekilmeyince omzuna çarpıp yanından geçmeyi düşünürken kolumu tutarak gitmemi engelledi. "Tamam hayranım, sana güzel bir teklifim var. Bana çarparak haksız olduğunu kabul et ve bu durumu unutalım ne dersin."dedi gülümseyerek.

"Doğru olmayan bir şeyi kabul etmeyeceğim. Şimdi o elini çekip bırak kolumu.Sonra da defol, bir daha da karşıma çıkmayın yoksa olacaklardan siz sorumlu olursunuz. Şeref yoksunu şahıs."dedim. Aa benim ağzımda ne bozukmuş ha. Maşallah demediğim laf kalmadı. Çocuk kolumu bırakıp elini uzattı. "Kenan.Kenan Yıldız."dedi gülümseyerek. Gözlerim çocuğun suratına kaydı. Kumral ve yeşil gözlüydü. Yüz hatları hafif keskindi ve açıkcası bu ona çok yakışıyordu. Sol kaşının kenarını çizdirmişti. Ve gülümsemesi hiç görmediğim kadar etkileyiciydi. Siyah bir takım elbise giymişti.

Tamam nazikçe tanışmak için adım atmışsa onu bozmamam gerekiyordu. Havada duran elini sıktım. Eli sıcaktı. "Mine."dedim adımı fısıldayarak. Elimi geri çekip içkimi alıp masaya döndüm. Yakalanmıştım. Defne gözlerimin içine bakıyordu. "Ne oldu Mine? Ne konuştunuz?"dedi fısıldayarak. Defne'ye cevap vermeden önce gözlerimle çocuğu aradım. çapraz masalardan birindeydi. Göz göze geldik.Bunca zamandır beni mi izliyordu? Sırıttı. Önce kaşlarımı çattım sonra göz devirerek önüme döndüm.

"Anlatırım."

---

Tam otelin kapısından çıkarken, "Harry."diye seslendi birisi. Arkamı dönmemle aynı çocuğu görmem bir oldu. Boyu benden baya uzundu bu yüzden ona bakarken kafamı yukarı kaldırıyordum. Göz göze geldik. Gözlerimi kaçırdığımda ona bakan Harry'e döndü. "Öğlenki hazırlık maçına geliyorsunuz değil mi?"dedi. Harry kolunu Kenan adlı çocuğun omzuna attı. "Bu kızlar, Berfin'nin çocukluk arkadaşları. Kızlar bu da Kenan. Juventus takımının değerli oyuncularınından ve aynı zamanda benim yakın arkadaşım."dedi ve eliyle bizi işaret etti. "Mine, Şule ve Defne."diyerek bizi tanıttı.

"Tanıştığımıza memnun oldum."dedi Kenan. Alayla gülümsedim. Kenan,"Maça siz de gelin ön sıradan biletlerinizi hazırlatırım."dediğinde Harry gülümseyerek onu onayladı. Berfin, "Evet kızlar siz de gelmelisiniz. Çok eğleneceğinizden eminim. Ne dersiniz?"dediğinde Kenan'la gözlerimiz kesişti. Demek bir futbolcuydu. Maçları severdim ve onun o maçta oynaması beni hiç ilgilendirmiyordu. O hangi takımdaysa karşı tarafı destekleyecektim.

Kızlar cevap vermeden önce lafa atıldım. "Geliriz tabii."dedim pis pis sırıtarak. Kenan bu cevabıma şaşırarak ağzını hafifçe araladı. Onun şaşırması hoşuma gitmişti. Tatlı tatlı gülümsedim. Defne ve Şule, "Evet ya geliriz."diyerek beni onayladılar. Kenan şaşkınlığından ayrılıp gülümseyerek, "Tamam o zaman görüşmek üzere."diyerek yanımızdan ayrıldı.

Kızlar bana sanki cinayet şüphelisiymişim gibi baktılar. "Ne? Sizce de çok sinir bozucu bir tip değil mi?" diyerek Harry'e mahcup mahcup baktım. Harry kahkaha atarak Berfin'nin elini tuttu. "Hadi gidelim."dedi arabaya doğru yürüyerek.

Eve geldiğimizde maçın saat 15.00'da başladığını öğrendiğimizden beri hazırlanıyorduk. Saat 14.30 olduğunda hepimiz hazırdık. Üzerime askılı göğüs dekolteli kırmızı bir crop giymiştim. Altıma ise mavi renginde bir şort giydim. Ayakkabı olarak siyah spor ayakkabımı giydim. Şule ise askılı pembe bir crop giymişti. Altına ise beyaz bir şort giymişti. Ayakkabı olarak pembe spor ayakkabısını giymişti.

Defne ise V yakalı beyaz bir crop tercih etmişti. Altına o da Şule gibi beyaz bir şort giymişti. Ayakkabı olarak siyah spor ayakkabılarını giymişti. Başına güneş geçmesin diye de kafasına krem rengi bir şapka takmıştı. Berfin, askılı mavi bir crop giymişti. Altına ise açık mavi bir şort giymişti. Ayakkabı olarak o da siyah spor ayakkabı tercih etmişti. Harry ise lacivert bir gömlek ve beyaz keten bir pantolon giymişti.

Hepimiz hazır olduğumuzda Harry'nin arabasına binip maçın olduğu yere gittik. Arabada şarkı dinleyerek eğlenceli bir yolculuk geçirmiştik. Geldiğimizde arabadan indik. Kalabalık bir seyirci içeri girmek için sırada bekliyordu. Orada bekleyeceğimizi düşünerek dehşete girerken Harry başka bir yöne doğru yöneldiğinde o sırayı beklemeyeceğimiz için çok sevinmiştim. Oradaki görevliyle İtalyanca konuşup bizi içeriye soktu. Bizi tribünün en önüne getirdi. Maçı net bir şekilde izleyebileceğimiz bir yerdi. En ön sıralara yerleştik ve maçın başlamasını beklemeye başladık.

Büyük ekranda iki takımında oyuncuları gösteriliyordu. Kenan Yıldız ekrana geldiğinde büyük bir tezahürat yapıldı.Alayla kıkırdadım. Defne bana döndüğünde iyiyim dercesine kafamı salladım. Oyuncular sahaya çıktığında yine büyük bir tezahürat yapıldı. 5 dakika sonra da maç başladı. Keyifle maçı izliyorduk. O sırada Kenan ayağına gelen topu karşı kaleye doğru sürdü ve topa vurdu. Şaşkınlıkla kaleye giren topa baktım. Seyirciler alkış sesleriyle tüm stadyumu doldurdular. Gözlerim Kenan'a kaydığında gol sevinciyle meşgul olduğunu gördüm. Gözleriyle beni bulduğunda gülümsedi. Ağzımı aralamış şaşkın bir şekilde ona bakıyordum.

Maç kaldığı yerden devam ederken şişenin kapağını açarak su içtim. Şişenin kapağını kapatıp şişeyi eğilerek ayağımın altına koydum. Ve sonra kafamı kaldırdığımda gözlerim karardı.

Başımda konuşan seslerle irkildim. Gözlerimi hafifçe araladım. Şule ve Defne bana bakıyorlardı. Tam ağzımı açıp bir şey söyleyecektim ki sesim çıkmadı. Ağzıma gelen kan tadıyla irkildim. "Sakin ol Mine. Küçük bir kaza geçirdin şu an durumun iyi ilk müdaheleyi yaptım.Başın ağrıyor olabilir kanın durması için iyice bastırıyoruz merak etme."dedi Şule. Mimiklerimi oynatmakta zorlanıyordum. Ağzımı zorlukla açıp konuşmaya yeltendim, "Ne oldu bana?"diye fısıldadım. Defne, "Kafana sert bir top yedin. Burnuna da gelince burnun kanamaya başladı. Ama şu an iyisin. Başına ağır bir darbe almana rağmen iyisin merak etme."dedi.

"Topu kim attı?"dediğimde Berfin kızlara tedirginlikle baktı. "Söylemesek mi? Mine çok sinirlenir şimdi."dedi Berfin. Zorlukla konuştum, "Benim duymadığımı mı sanıyorsunuz? Sağır değilim neyseki. Kim attı o topu?"diyerek Şule'ye baktım. Şule,"Gerçekten bilerek yapmadı. Maç devam ediyor o yüzden buraya gelemedi. Beni bekleyin dedi."

"Yani kim attı şu lanet topu?"

"Kenan attı." Gözlerimi tamamen açtım ve yavaşça beni yatırdıkları yerden doğrulmaya çalıştım. Şule tam bana kalktığım için kızacakken ona elimle dur işareti yaptım. Koltukta dikkatlice doğruldum ve burnuma tuttuğum bezin kan içerisinde kaldığını fark ettim. Maç devam ederken Kenan'a gözlerimi kısarak baktım. Maça odaklanmış olmasına rağmen gözleri benim olduğum tarafa kaydı.

Göz göze geldik.

Ne kadar kötü baktığım hakkında bir fikrim yoktu ama Kenan bakışlarım karşısında korku dolu bir ifade içinde kaldı. Benim kötü bakışlarımın meşhur olduğunu söylemekten geri kalmayacağım. Çünkü çevremdeki herkesi ürküten bir bakıştı. Kenan göz temasımızı keserek maça geri döndü. Maçın bitmesine 15 dakika kalmıştı. Ve benim de bu topun hesabını kesmeme 15 dakika kalmıştı. 2-1 Juventus takımı öndeydi. Artık burnumdan kan akmıyordu. Ben yine de tedbir olarak elimde peçete tutuyordum. Başım darbenin etkisiyle hala ağrıyorken maçın bitmesini bekledim.

Bir süre sonra maç 2-1 bitti. Juventus takımıyla Juventus taraftarları çoşku içerisinde büyük bir sevinç yaşadılar. Tam ayağa kalkıp hesap sormaya gidecekken Kenan'nın buraya doğru koştuğunu gördüm. Yanıma geldi, gözleri tedirginlikle beni inceledi. "Gerçekten çok özür dilerim. Çok ama çok özür dilerim. İyi misin? Nasılsın? Kendini nasıl hissediyorsun?"diyerek peş peşe sorular sıraladı. "Senin bana bir garezin mi var? İki oldu. İkidir benim hayatımı tehlikeye atıyorsun. Hayır yani bir garezin varsa söyle bileyim. "dedim.

Daha sonra o cevap veremeden,"Sana dürüst olayım mı?"dedim. Kafasını evet anlamında salladı. "Senden hiç hazzetmiyorum." dediğimde ne tepki vereceğini bilemeyerek kafasını eğdi. Kenan, "Bırak hatamı telafi edeyim. Lütfen izin ver telafi edeyim."dediğinde Defne'yle göz göze geldik. Bizim konuşmamızı dinliyordu.Kafasını sallayarak bana onay vermiş, telafi etmesine izin ver demiş olmuştu. Yavaşça başımı salladım. "Seninle bir akşam yemeği yiyelim ve ben de sana en içten özür dileklerimi bir kez daha sunayım. Ne dersin? Hem sana güzel bir fırsat sunmuş oluyorum. Hayranı olduğun futbolcuyla yemek yeme fırsatı."dediğinde derin bir nefes alarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım.

"Aptal mısın sen? Sana senin hayranın olmadığımı kaç defa söylemem lazım ya. Ve ben seninle tek başıma yemeğe felan gelmem."dediğimde bana dudağını büzerek baktı. "O zaman hep beraber yemeğe gidelim. Ben de hatamı telafi etmiş olurum olur mu?"diyerek ılımlı yaklaştı. Tamam ne kadar bu çocuğu sevmesem de bu kadar ılımlı yaklaşmasına karşılık olarak nazik cevap vermeliydim. "Tamam anlaştık."dediğimde gülümseyerek bana baktı.

Bu çocuk sürekli böyle gülümseyecek miydi?

Gülümsemesine şaşkınlıkla bakarken, "Sizi yemeğe götürmek istiyorum. Aynı zamanda Mine'den de özür dilemiş hem de sizi daha yakından tanımış olurum. Ne dersiniz?"dedi Kenan. Harry, "Güzel fikir. Ne dersiniz kızlar gidelim mi?"dedi. Berfin bize dönerek ne dersiniz bakışını attı ve, "Çok güzel olur gidelim."dedi.Biz de onayladık.

---

Gold Restoranları.Arabadan indim ve Defne'nin çıkmasını bekledim.Şule hızlı davranarak içeri girdi.Ben Defne'yi beklerken Kenan arabasından indi.Gözleri etrafı tararken göz göze geldik.Gözlerimi kaçırdım ve Defne ile beraber içeri girdik.Girişte uzun boylu,kumral bir adam bizi karşıladı. Defne'yle göz göze geldiler. Kısa süreli bir bakışma olsa da aralarında elektriği ben bile hissetmiştim. "Merhaba, hoş geldiniz. Ben bu restoranın sahibi Albert."dedi ve Kenan'la selamlaşıp tokalaştı. Harry, Berfin ile arkamızdan girdiler ve Albert denen adama selam verdiler. Sonra bizi bir masaya yönlendirdiler. Dikdörtgen bir masaya yerleştik. Kenan sol tarafıma Defne ise sağ tarafıma oturdu. Karşımızda Şule,Berfin ve Harry otuyordu. Albert ise Defne'nin oturduğu tarafa sandalye çekip oturdu.

Harry sırayla bizi tanıştırdı, "Defne, Mine ve Şule."diyerek bizi gösterdi. "Ben de Albert tanıştığıma memnun oldum. Bu keratalarla çocukluk arkadaşıyım."diyerek gülümsedi. Defne gülümseyerek, "Biz de çocukluk arkadaşıyız. Güzel tesadüf."dedi. Albert gülümseyerek Defne'nin gülümsemesine karşılık verdi. Berfin, "Kızlar da İtalya'ya yeni taşındılar. Biz de onlara burada yaşamanın ne kadar güzel olduğunu göstermeye çalışıyorduk. Defne ve Mine bir restoran açmayı düşünüyorlar buraya taşınmalarının nedenlerinden biri de bu restoran işini gerçekleştirmekti."dedi. Defne ve ben birbirimize gülümseyerek baktık. Defne, Berfin'i onayladı.

Albert, "Öyle mi? Ne kadar güzel bir fikir. Yardıma ihtiyacınız olursa size yardımcı olacak çok fikrim var ve sizin gibi tatlı insanlara yardımcı olmaktan şeref duyarım."dedi Defne'nin gözlerinin içine bakarken. Defne gülümseyerek, "Aslında bize yardımcı olmanı çok isterim çünkü cidden bilmediğim şeyler var. Sen bize yardımcı olursan her şey daha kolay olur. O yüzden yardım teklifin için çok teşekkür ederim."dedi. Utangaç bir gülümsemeyle Albert'a bakarken yanakları kızardı. Albert, "O zaman bu akşam için randevulaşalım. Tabii senin için de uygunsa."dedi gülümseyerek. Defne heyecanlanarak, "Bu akşam uygunum."dedi. Albert gülümseyerek kafasını salladı.

Masada dönen konuşmalar devam ederken siparişlerimiz geldi. Yemeklerimiz bittikten sonra evlere geçmeye karar verdik. Kenan, "Özrüm kabul alabildi mi?"dediğinde gözlerimi onun üzerine diktim. Yeşil gözleri sanki daha önce hiç görmediğim bir tona sahipti. Uzun süre izleyebileceğim kadar güzel gözleri vardı. "Sanırım ona daha karar vermedim."dedim pis pis sırıtarak. Bu dediğim onun gülümsemesine neden oldu. Masadan kalktık. Defne ve Albert bu restoran işini konuşmak için beraber bir kafeye gittiler. Konuşacakları tek şeyin restoran işi olmayacağına adım kadar emindim.

Eve doğru giderken Defne'den mesaj geldi. "Bu gece Eren, Şule ile görüşmek için bizim eve gelecek. Evin konumunu attım yarım saate gelecek." mesajı okuduktan sonra gözlerim ablama kaydı. Uzaklara dalmış pencereden dışarıyı izliyordu. Eren bize gerçeği söylemeyin ben söyleceğim diye diretince susmak zorunda kalmıştık. Eren, ablam ona güvenmediği için ona çok kızmıştı. Bunu çözmeleri gerekiyordu. Ben bunları çözebileceklerini inanıyordum. Defne'ye mesaj attıktan sonra telefonu kapattım. Arabadan indik. Harry'nin telefonu çaldı. Telefonu kapattıktan sonra Berfin'e döndü. "Bizimkilerin yanına gitmemiz lazım. Önemli bir konu var."dedi sıkıntılı bir sesle. Berfin ne olduğunu tahmin etmiş olmalı ki onu onayladı. "O zaman Nina kızlarda kalsın. Nina'yı ve eşyaları getirip geliyorum."dedi ve eve doğru yöneldi.

Kısa bir süre sonra küçük bir valiz, Nina ve Nina'nın küçük prenses çantasıyla geldi. "Merhaba Nina'nın en sevdiği teyzeleri. Kızlar biz yarın öğlene doğru geliriz o zamana kadar Nina sizde."dedi Berfin gülümseyerek. Nina'yı kucağıma alıp yanağından öptüm. "Tamamdır annesi. Biz Nina ile çok eğleneceğiz. Değil mi Nina?"dedim gülümseyerek. Berfin gülümseyerek bize baktıktan sonra Nina'yı öptü. Harry de Nina'yı öptükten sonra bize görüşürüz diyerek arabaya doğru ilerledi. Berfin de onun peşinden arabaya bindiğinde kucağımda Nina ve prenses çantasıyla içeri girdim. Şule kapıyı açtı. İkimiz de kendimizi koltuğa attık. Nina kendi oyuncaklarıyla oynarken Şule ile bana şarap koydum.

Ablam dudağına şarabı götürürken, "Kenan ile çok iyi anlaştınız."dedi sırıtarak. "Saçmalama."diyerek ablamın dediğine karşı geldim. Kahkaha atarak, "Aranızdaki elektrik beni bile çarptı."dedi. "Benim sinirimin elektriği gelmiştir sana. Aramızda elektrik felan olamaz. Asla olmaz öyle bir şey. Beni kendi hayranı sanıyor! Yanlışlıkla ben nasıl öyle bir dövme yaptırdım aklım almıyor."dediğimde bana kahkaha atarak güldü. "Şanssızlığın mı şanssın mı anlam veremedim vallahi."dedi gülmeye devam ederek. "Kesinlikle şanssızlığım."dediğimde kapı çaldı. Beklediğimiz kişi gelmişti. Şule, Defne'nin geldiğinin düşünerek kapıya doğru ilerledi. Ben de arkasından ilerledim. Nina'ya baktığımda oyuncak oynamaya devam ettiğini görünce rahatladım. Ablam kapıyı açtı. Eren kapıda dikiliyordu. Ablam gözlerini şaşkınlıkla açtı ve kapıyı geri kapattı. Ona şaşkınlıkla bakarken, "Saçmalama. Kapıyı geri açıyoruz."dedim ve kapıyı geri açtım. Eren, Şule'ye baktı. "Konuşmamız gerek." dedi Eren. Şule,"Benim seninle konuşacak hiçbir şeyim yok! Geldiğin yere geri dön!"dedi kızgınca.

Eren sırıtarak, "A ne tesadüf benim de seninle konuşmam gerek."dedi. Şule, Eren'nin onun dediğini duymamış gibi davranmasına sinirlenerek ağzını açacakken Eren onu bacaklarından tutup omzuna attı. Eren, "Görüşürüz Minecim. Halini hatrını sormak çok isterdim. Ama senin bu ablan hiç durmuyor."dediğinde ona gülümseyerek el salladım. Eren ablamı omzunda götürürken ablam sürekli debelenip ona zorluk çıkarmaya çalışıyordu. Kapıyı kapatmadan önce duyduğum son ses ablamın," Sapık varrrr! İmdat!"diyerek bağırışlarıydı.

Nina'nın yanına gittim ve onunla beraber oyuncak oynamaya başladım. Tam Nina'nın bezini değiştirmek için ayağa kalkmıştım ki kapı çaldı. Defne'nin geldiğini düşündüm ve kapıya doğru yöneldim. Kapıyı açtığımda hiç beklemediğim bir yüzle karşılaşmak benim sinir seviyemi en yüksek seviyesine getirmişti. Onun burada ne işi vardı Allah aşkına?

Kenan gülümseyerek, "Merhaba."dedi.

Dediğini duymamazlıktan gelip, "Senin burada ne işin olduğunu sorabilir miyim?"dediğimde elini düşünür gibi yapıp çenesine götürdü. Gözlerim ellerine istemsizce kaydığında yutkundum. "Evet sanırım sorabilirsin."dedi Kenan sırıtarak. "Berfin, Nina'yı ve eşyalarımı burada bulabileceğimi söyledi. Ve aynı zamanda özrümün kabul edildiğini bu evde duyabileceğime dair şeyler de söyledi."dedi gözlerimin içine bakarak. Öyle mi dercesine kafamı salladım. "Berfin ilk dediğini doğru söylemiş ama ikincisini bilemem."dedim. Ben cidden biraz sınırları zorluyordum. Sonuçta çocuk bizi özür yemeğine çıkarmıştı. Özrünü kabul etmem gerekiyordu. Ama nedense bunu yapmak hiç istemiyordum. Sanki bunu yaparsam onu bir daha göremeyecektim. Ben cidden saçmalıyordum. Onu görmek istemiyordum. Özrünü kabul edersem o da giderdi.

Ağzımı açacakken bileğimi tuttu, kendini ve beni tamamen içeri soktu. Şaşkınlıkla ona bakıyordum. "Bu yaptığın hiç etik değil. Zorla evime girdin!"dedim. Gözlerim bileğimi tutan ele kaydı. Sanki bırakmaya acelesi yokmuşçasına elini bileğimden çekmemişti. "Biliyor musun?"dedi bir sır verecekmiş gibi fısıldayarak.

"Etik olup olmaması zerre kadar umurumda değil."dediğinde bileğimi ondan kurtulmak istercesine kendime doğru çektim. Ona sinirli bir şekilde içeri geçmesini işaret ettim. Mutfağa yöneldim ve bir kadeh daha alarak oturma odasına geçtim.Oturma odasına geldiğimde Kenan'nın, uykusu gelmiş Nina'yı kucağına almış uyutmaya çalıştığını gördüm. Bu manzara dikkatimi tamamen oraya odaklamama neden olmuştu. Oturma odasına inerken orada bulunan basamağı unutup ayağımın kaymasıyla yere düşeceğimi anladım.Gözlerimi kapattım. Gözlerimi hafifçe araladığımda düşmediğimi gördüm. Kolumdan sıkıca tutan bir el sayesinde. Kenan beni kolumdan tutmuştu. Kolumdan tutarken beni kendine doğru çektiğinden neredeyse burun burunaydık. Bir kolunda Nina'yı tutuyordu diğer kolunda ise beni tutuyordu.

Yeşil gözlerinin her ince ayrıntısını görebiliyordum. İki çift gözün bu kadar güzel olabileceğine imkan bile vermezdim. Pembe dudakları hafifçe benim dudaklarım gibi aralanmıştı. Gözleri dudaklarıma kaydığında hafifçe yutkundum. Uyumakta olan Nina'nın mızmızlanmasıyla kendimi geri çekmem bir oldu. Elimde bulunan kadehi masaya koydum. Kenan'nın yanına giderek mızmızlanan Nina'yı kucağıma aldım. Kenan'nın yeşil gözleri üzerimdeydi ama göz temasından kaçınarak Nina'nın bezini değiştirmeye koyuldum. Kenan yanıma gelerek ağlayan Nina'yı eğlendirmeye çalıştı ama Nina ağlamaya devam etti.

Nina'ya bebek pudrasını dökmek için elime aldığımda ayağını oynatan Nina'nın bebek pudrasına tekme atmasıyla pudranın benim ve yanımda duran Kenan'nın üstüne dökülmesi bir oldu.Şaşkınca yüzümü Kenan'a döndüğümde onun da bana şaşkınca baktığını fark ettim. Kenan kocaman bir kahkaha atınca ben de sinirden kıkırdamaya başladım. Bizim güldüğümüzü gören Nina çok iyi bir şey yapmış gibi gülücükler saçmaya başladı. Yanağıma gelen pudrayı sildim. O sırada saçımın üzerinde bir el hissetmemle yan tarafa doğru döndüm. Kenan saçıma gelen pudrayı çıkarıyordu. Elimin onun kumral saçlarına uzanmasıyla şaşkınlıkla bana baktı. Saçında olan bebek pudrasını temizledikten sonra ellerimi çektim.

O da ellerini saçımdan çektikten sonra giydiği siyah tişortün üzerine gelen pudrayı ayağa kalkarak silkeledi. Nina'nın bez işlemini tamamen bitirdikten sonra Nina'yı kucağıma alarak ilerlemeye başladım. Merdivenlere geldiğimde arkama doğru döndüm ve, "Yardım etmeyi düşünmüyor musun?"dedim. Kenan gülümseyerek önden giden beni takip etmeye başladı. Odama girdik ve Nina'yı yatağa yatırdım. Ben de Nina'nın yanına yatıp kollarını birleştirmiş ve sol omzunu duvara dayamış Kenan'a gel işareti yaptım. Kenan Nina'nın sağ tarafına yavaşça uzandı. İkimiz de Nina'ya doğru yan dönmüş şekilde yatıyorduk. Sırtını ovalayarak uyutmaya çalıştığım Nina'yı göstererek fısıldadım, "Ben yorulduğumda sen ovalayacaksın."dediğimde gülümsedi. O her gülümsediğinde gözlerim gülüşüne takılıyordu.

Ovalamaya devam ederken göz kapaklarım yavaşça kapandı. Tamamen uykuya dalmadan önce hissettiğim son şey elimin üzerine konan eldi.

Loading...
0%