@minho_xys2
|
2.bölüm
---
Lee Know bir anlık tereddütle Han’ın gözlerine baktı. Bu, tanıdığı Han değildi. Gözlerinde yabancı bir parıltı, delilik vardı. Kalp atışları hızlandı. Han’ın geri sayımı devam ederken, depoda yankılanan ses onun içindeki korkuyu daha da körükledi.
“Üç... dört...”
Lee Know, zihnini toparlayıp depodan çıkış yolunu aramaya başladı. Aradığı kapı, hemen solundaki koridorda olmalıydı. Ama Han’ın o sakin ama ürpertici varlığı, kaçışını zorlaştırıyordu. Han’ın her adımı yankılandıkça, gerilim daha da artıyordu.
“Beş... altı...”
Lee Know adımlarını hızlandırdı. Ancak Han, tam önünde belirdiğinde durmak zorunda kaldı. Han’ın bıçağı havada süzüldü, ama Lee Know bu bıçağın gerçek olup olmadığından bile emin değildi. Reçel mi yoksa başka bir şey mi? Akla gelmeyen ihtimaller içini ürpertiyordu.
“Bu bir şaka olmalı, Han,” dedi Lee Know, sesindeki titremeyi bastırmaya çalışarak. "Bu sensin, değil mi?"
Han’ın yüzündeki gülümseme genişledi, ama bu, insanlıktan çıkmış bir gülümsemeydi. "Oyun başladı, Lee. Kaçabilirsin... ama saklanamayacaksın."
Bir anda depoda yankılanan garip sesler işitildi. Rafların arkasından ayak sesleri geliyordu, ama Han dışında kimseyi göremiyordu. Sanki her şey daha da kapalı ve boğucu bir hal alıyordu. Lee Know, geri adım atarken soğuk bir terin sırtından aşağı süzüldüğünü hissetti.
Han, bıçağını yanından geçirdiğinde Lee Know refleksle geri sıçradı. Han hala onunla oynuyor gibiydi, gerçek bir tehdit mi yoksa sadece psikolojik bir oyun mu oynadığını anlamak zordu.
“Yedi... sekiz...”
Lee Know, nefesini tutarak arkasındaki kapıya doğru koştu. Depodan çıkmanın tek yolunun burası olduğunu biliyordu. Ancak, kapıya ulaştığında kilitli olduğunu fark etti. Panik hızla zihnine çökerken arkasında Han’ın soğukkanlı sesi yankılandı.
“Dokuz... on... Hazır mısın?”
---
|
0% |