Yeni Üyelik
9.
Bölüm

"Çok eğleneceğiz"

@minhoossaskim

(...)

Han'dan

Ben hayatını mesleğine adamış bir adamdım. Ama konu en sevdiklerimse bunun hiç bir önemi yoktu. Hyunjin'e, Chan'a, Changbin'e ve onların sevdiklerine zarar gelmesini asla istemezdim. Sevdiklerim benim için her şeyden daha önemliydi. Üstelik Chan'ı ve Chang'ı anlıyordum. Benim de ailem üç yıl önce bir trafik kazasında ölmüştü. O yüzden onlara yardım etmek istiyordum ve aslına bakarsan ediyordum da. .Lee ile kardeş olduklarını ben bulmuştum. Artık onu da bir nevi kardeş olarak görüyordum.

Felix'i onları öldürdüğümüze inandırmıştık. Artık gitmemiz gerekiyordu. Daha fazla duramazdık. Zorda olsa vedalaştılar. Yola çıkmıştık ama dördümüz de tek arabadaydık. Bir şey olursa kaçabilmeleri için diğer arabayı orada bırakmıştık.

Felix'i arayıp her şeyin yolunda olduğunu söyledikten sonra Hyunjin'in evine gittik. Orada plan kuracaktık.

-Ya anladıysa ölmediklerini, dedi Chan

-Öyle olduğunu zannetmiyorum, dedim. Sesi her zamanki gibiydi. Aslında böyle olduğunu düşünmüyordum sadece böyle olmasını umuyordum. İnşallah onların başına bir iş gelmezdi.

 

5 SAAT SONRA...

 

Eve gelmemiz ardından tam 5 saat geçmişti. Bu süre boyunca Chan da Chang da Minho'yu sürekli aramışlardı. Şimdilik bir sorun yokmuş gibiydi. Takii Minho ve diğerlerinin telefonuna ulaşılamayıncaya kadar...

-Aklımı kaybedeceğim. Neden hiç birisi telefonunu açmıyor? İkizler oldukça endişeliydiler. Aslında ben de öyleydim.

-Belki uyumuşlardır ha, dedim. Âmâ dedikten sonra kendim bile buna inanmadım. Asla bu kadar sorunsuz davranmazlardı. Evet, belki Minho'yu değil ama Lee Know'u çok iyi tanıyordum. Kişide aynı kişi olduğuna göre... Sonunda Chang'ın aradığı telefon açılmıştı. Biz de merak ettiğimiz için hoparlördeydi.

-Abicim neden açmıyorsun telefonu ya? Öldük meraktan.

-Pardon, işim vardı, dedi karşıdaki kişi. Âmâ bu ses Minho'nun sesi değildi. Tam olarak Felix'in sesiydi. Kanım dondu. Onlara zarar verecekti:

-F-Felix s-sen

-Evet, Changbin noldu beni beklemiyordunuz değil mi? Beni kendiniz gibi aptal mı sandınız? Biricik kardeşinize kavuştuktan sonra onu bir dağ evinde yalnız bırakmak zaten bir tek sizden beklenirdi.

-Seni öldüreceğim Felix. Ölümün benim elimden olacak. Bırak onları, diye bağırdı Chang.

-Sakin ol Chang. Bu sadece bir oyun. Diğer oyunlardan tek farkı kaybettiğinizde birisi ölecek, dedi ve telefonu yüzümüze kapattı. Chang sinirden delirmek üzereydi. Onu zapt edemiyorduk. O sırada telefona bir mesaj geldi. Chan telefonu çekip aldı. Bir fotoğraf ve mesaj vardı. Fotoğrafta ise hepsinin sandalyelere bağlanmış fotoğrafları vardı. Mesajda ise "Kardeşinizi böyle görmek canınızı acıttı mı?" yazıyordu. Chang ve Chan iyice delirmişlerdi. Chang onu öldüreceğini söyleyip duruyordu. Hyunjin ise resmen ağlıyordu. Zaten fazla duygusaldı. Sanırım onda sevmediğim tek özellik bu.

  

Seungmin'den

 

Jeong... O benim her şeyimdi. Beni seven tek kişiydi. Başka birisi tarafından sevileceğimi asla düşünmemiştim. Takii o gün o cinayet işlenene kadar. Nasıl olduğunu anlamamış, bir maceranın ortasına düşmüştük. En çok sevdiğiniz filmin arasına giren reklamlar gibi. Ya da belki ben öyle zannediyordum. Onlar bana değer veriyordu. Jeong dışında birileri bana değer veriyordu. Bu mükemmeldi. Hayatımın kötü olduğunu düşünürdüm. Fazlasıyla yanıldığımı anladım onları gördükten sonra. Aileleri yoktu, ölmüşlerdi. Kardeşleri ise güvendikleri tek insan tarafından öldürülmeye çalışılmıştı.

Chan hyungun 1000. kez aramasından sonra Minho'nun yaptığı akşam yemeğini yiyecektik. Onu gerçekten seviyordum iyi birisiydi(ve becerikliydi.)Jeong ile bunu konuşmuştuk da benim gibi gitmek istemiyor, yardım etmek istiyordu. Tam yemek yiyecekken dışarıdan silah sesleri geldi. Korkmuştuk. Arka kapıdan çıkıp arabaya binmemiz lazımdı. Ama kapıyı açtığımızda karşımızda Felix duruyordu. Onu ilk kez görüyordum. Mavi uzun saçları ve çilleri vardı. Yaşına görede oldukça genç gösteriyordu. Karşısında bizi görünce hiç şaşırmamış gibiydi. Silahını Minho'ya doğrulttu. O an çok korkmuştum. Belki Minho'yu yem olarak kullanabilirdi ama bize acımaz direk öldürürdü. Adamları bizi mutfaktan aldıkları sandalyelere oturtup elimizi ve ayaklarımızı bağladılar.

-Çok eğleneceğiz değil mi Lee Know pardon Minho, dedi kahkaha atarken. Sonra fotoğrafımızı çekti ve Changbin'i aradı. Chang, Felix'in sesini duyar duymaz şok olmuştu. Felix bir oyundan bahsetti ama ne olduğunu bilmiyordum. Ben sadece ağlıyordum. Jeongin'e baktım. O da benden farklı değildi. Minho ise sanki daha önce bir çok kez esir alınmış gibi cesurdu. Belki de alınmıştı...Felix tekrardan Chang'ı aradı.

-Size oyunu anlatmak istiyorum. Size bir soru ve üç seçenek vereceğim verdiğiniz cevabı beğenip beğenmediğime göre de birisi ölecek.

-Neyden bahsediyorsun. Felix onlardan birisinin bile kılına zarar gelirse seni mahvederim, dedi Chan. Felix ise onu umursamadan:

-Eğer cevabınızı hiç beğenmezsem Jeongin'i öldürürüm. Biraz beğenirsem Seungmin'i öldürürüm. Çok beğenirsem ise Minho'yu öldürürüm. Ve siz bunu şu anda bulunan kameralarınızdan izlersiniz. Bilgisayarınıza bakın, dedi Felix. Kanım donmuştu. Her şekilde birisi ölecekti. Ve bu kim olurdu bilmiyorum.

Han'dan

 

Ben hayatını mesleğine adamış bir adamdım. Ama konu en sevdiklerimse bunun hiç bir önemi yoktu. Hyunjin'e, Chan'a, Changbin'e ve onların sevdiklerine zarar gelmesini asla istemezdim. Sevdiklerim benim için her şeyden daha önemliydi. Üstelik Chan'ı ve Chang'ı anlıyordum. Benim de ailem üç yıl önce bir trafik kazasında ölmüştü. O yüzden onlara yardım etmek istiyordum ve aslına bakarsan ediyordum da. .Lee ile kardeş olduklarını ben bulmuştum. Artık onu da bir nevi kardeş olarak görüyordum.

Felix'i onları öldürdüğümüze inandırmıştık. Artık gitmemiz gerekiyordu. Daha fazla duramazdık. Zorda olsa vedalaştılar. Yola çıkmıştık ama dördümüz de tek arabadaydık. Bir şey olursa kaçabilmeleri için diğer arabayı orada bırakmıştık.

Felix'i arayıp her şeyin yolunda olduğunu söyledikten sonra Hyunjin'in evine gittik. Orada plan kuracaktık.

-Ya anladıysa ölmediklerini, dedi Chan

-Öyle olduğunu zannetmiyorum, dedim. Sesi her zamanki gibiydi. Aslında böyle olduğunu düşünmüyordum sadece böyle olmasını umuyordum. İnşallah onların başına bir iş gelmezdi.

 

5 SAAT SONRA...

 

Eve gelmemiz ardından tam 5 saat geçmişti. Bu süre boyunca Chan da Chang da Minho'yu sürekli aramışlardı. Şimdilik bir sorun yokmuş gibiydi. Takii Minho ve diğerlerinin telefonuna ulaşılamayıncaya kadar...

-Aklımı kaybedeceğim. Neden hiç birisi telefonunu açmıyor? İkizler oldukça endişeliydiler. Aslında ben de öyleydim.

-Belki uyumuşlardır ha, dedim. Âmâ dedikten sonra kendim bile buna inanmadım. Asla bu kadar sorunsuz davranmazlardı. Evet, belki Minho'yu değil ama Lee Know'u çok iyi tanıyordum. Kişide aynı kişi olduğuna göre... Sonunda Chang'ın aradığı telefon açılmıştı. Biz de merak ettiğimiz için hoparlördeydi.

-Abicim neden açmıyorsun telefonu ya? Öldük meraktan.

-Pardon, işim vardı, dedi karşıdaki kişi. Âmâ bu ses Minho'nun sesi değildi. Tam olarak Felix'in sesiydi. Kanım dondu. Onlara zarar verecekti:

-F-Felix s-sen

-Evet, Changbin noldu beni beklemiyordunuz değil mi? Beni kendiniz gibi aptal mı sandınız? Biricik kardeşinize kavuştuktan sonra onu bir dağ evinde yalnız bırakmak zaten bir tek sizden beklenirdi.

-Seni öldüreceğim Felix. Ölümün benim elimden olacak. Bırak onları, diye bağırdı Chang.

-Sakin ol Chang. Bu sadece bir oyun. Diğer oyunlardan tek farkı kaybettiğinizde birisi ölecek, dedi ve telefonu yüzümüze kapattı. Chang sinirden delirmek üzereydi. Onu zapt edemiyorduk. O sırada telefona bir mesaj geldi. Chan telefonu çekip aldı. Bir fotoğraf ve mesaj vardı. Fotoğrafta ise hepsinin sandalyelere bağlanmış fotoğrafları vardı. Mesajda ise "Kardeşinizi böyle görmek canınızı acıttı mı?" yazıyordu. Chang ve Chan iyice delirmişlerdi. Chang onu öldüreceğini söyleyip duruyordu. Hyunjin ise resmen ağlıyordu. Zaten fazla duygusaldı. Sanırım onda sevmediğim tek özellik bu.

  

Seungmin'den

 

Jeong... O benim her şeyimdi. Beni seven tek kişiydi. Başka birisi tarafından sevileceğimi asla düşünmemiştim. Takii o gün o cinayet işlenene kadar. Nasıl olduğunu anlamamış, bir maceranın ortasına düşmüştük. En çok sevdiğiniz filmin arasına giren reklamlar gibi. Ya da belki ben öyle zannediyordum. Onlar bana değer veriyordu. Jeong dışında birileri bana değer veriyordu. Bu mükemmeldi. Hayatımın kötü olduğunu düşünürdüm. Fazlasıyla yanıldığımı anladım onları gördükten sonra. Aileleri yoktu, ölmüşlerdi. Kardeşleri ise güvendikleri tek insan tarafından öldürülmeye çalışılmıştı.

Chan hyungun 1000. kez aramasından sonra Minho'nun yaptığı akşam yemeğini yiyecektik. Onu gerçekten seviyordum iyi birisiydi(ve becerikliydi.)Jeong ile bunu konuşmuştuk da benim gibi gitmek istemiyor, yardım etmek istiyordu. Tam yemek yiyecekken dışarıdan silah sesleri geldi. Korkmuştuk. Arka kapıdan çıkıp arabaya binmemiz lazımdı. Ama kapıyı açtığımızda karşımızda Felix duruyordu. Onu ilk kez görüyordum. Mavi uzun saçları ve çilleri vardı. Yaşına görede oldukça genç gösteriyordu. Karşısında bizi görünce hiç şaşırmamış gibiydi. Silahını Minho'ya doğrulttu. O an çok korkmuştum. Belki Minho'yu yem olarak kullanabilirdi ama bize acımaz direk öldürürdü. Adamları bizi mutfaktan aldıkları sandalyelere oturtup elimizi ve ayaklarımızı bağladılar.

-Çok eğleneceğiz değil mi Lee Know pardon Minho, dedi kahkaha atarken. Sonra fotoğrafımızı çekti ve Changbin'i aradı. Chang, Felix'in sesini duyar duymaz şok olmuştu. Felix bir oyundan bahsetti ama ne olduğunu bilmiyordum. Ben sadece ağlıyordum. Jeongin'e baktım. O da benden farklı değildi. Minho ise sanki daha önce bir çok kez esir alınmış gibi cesurdu. Belki de alınmıştı...Felix tekrardan Chang'ı aradı.

-Size oyunu anlatmak istiyorum. Size bir soru ve üç seçenek vereceğim verdiğiniz cevabı beğenip beğenmediğime göre de birisi ölecek.

-Neyden bahsediyorsun. Felix onlardan birisinin bile kılına zarar gelirse seni mahvederim, dedi Chan. Felix ise onu umursamadan:

-Eğer cevabınızı hiç beğenmezsem Jeongin'i öldürürüm. Biraz beğenirsem Seungmin'i öldürürüm. Çok beğenirsem ise Minho'yu öldürürüm. Ve siz bunu şu anda bulunan kameralarınızdan izlersiniz. Bilgisayarınıza bakın, dedi Felix. Kanım donmuştu. Her şekilde birisi ölecekti. Ve bu kim olurdu bilmiyorum.

...

evettt ben okuldayken yazamayacağım için simdiden sizi bölümlere boğuyorumm

ı love you prenses

 

Loading...
0%