@minhoossaskim
|
(...) -Anlatacak bir şey yok savcım. Sözünü kesti savcı. -Anlatacak bir şey var. Sen evinin arka bahçesinde ölü ve hamile bir kadın gördün. Normal bir şey gibi bahsetme, dedi bağırarak. -7 ay sonra oraya geri neden döndün, dedi baş komiser, savcıyı yatıştırdıktan sonra. Adamın her hareketini büyük bir dikkatle inceliyordu savcı. -Yurt dışına gidecektim kafa dinlemek için. Oradaki birkaç eşyamı almak için gitmiştim. Ama arka bahçede bir köpeğin sürekli havladığını gördüm. Köpeği oradan gönderdim. Hafif bir tümsek vardı toprakta. Orayı kazdım ve öyle buldum. Sonra da hemen polisi aradım zaten, dedi Hong. Soğuk bir sesle tek nefeste. Derin bir nefes alıp verdi savcı. Sonra kafasıyla kapıyı işaret ederek Hong’un çıkmasını istedi. Adam çıktıktan sonra baş komiser yine konuşmaya başlamıştı. -Bu adam da bir şeyler var Minho. Neden bu kadar çabuk bıraktın ki? Daha fazla konuşturabilirdik. -Bok konuşurdu Chan. Adam kesin bir şey yaptı daha ne konuşacak, dedi sinirle. Sonra vardı hatasının farkına. -Özür dilerim Chan. Adama sinirlendim sana bağırmak istememiştim, dedi ve saçlarını karıştırdı hyungunun. Chan savcısının huyunu bildiğinden gülmeye başlamıştı o da. Sonra Han’a dönüp: -Peşine adam takın ve sakın şehirden ayrılmasına fırsat vermeyin. Onun her bir hareketini istiyorum, dedi savcı. Han dışarı çıkarken diğerleri de Changbin’in odasına geçmişti. -Hong hakkında ne düşünüyorsunuz, diye sordu Cbin. Sorguya o katılamamıştı. -İlk başta duygularını belli etmediği için şüpheleniyoruz sanmıştım ama bence adam da bir şeyler var. Yani illa o öldürmüş diyemem ama şüphe uyandırıcı davranıyor. -Cbin, Jisu’nun otopsi sonuçları çıktı mı? Gerçekten gömülmüş mü yoksa o göstermelik mi? -Minho neden bunu sordun ki yani gömülmeme ihtimali çok yok bence, dedi changbin. -Sen söyle Binnie. Düşündüklerim doğru mu ona bakacağım. Yerinden kalktı ve karmakarışık dolabından birkaç dosya çıkardı komiser. Han’da gelmişti bu sırada. Changbin geri yerine oturduğunda darmadağın olan masasının üzerindekileri bir kenara çekmiş ve ortaya koymuştu elindeki dosyayı. Birkaç sayfa karıştırdıktan sonra anlatmaya başlamıştı. -Genzinde kum veya toprağa dair bir şey bulunamamış. Yani tahmin ettiğimiz gibi yaşarken gömülmüş olamaz. Ya tamamen öldükten sonra gömdüler ya da hiç gömülmedi. Vücudunda eskiden kalan iyileşmeye başlamış morluklar vardı. Büyük ihtimalle şiddet de görüyordu. Bu arada karnındaki bebeğin cinsiyeti de kızmış. Onun dışında ailesini ve suç işlemiş mi diye kadının sabıka kaydını inceledim. Hiçbir suç yok. Hani insan kırmızı ışıkta bile mi yanlışlıkla geçmez. O kadar temiz o da ailesi de. -Ailesi nasıl ölmüştü bir daha anlatsana, dedi savcı. Bir yandan da küçük cep defterine notlar alıyordu. -Şimdi bunlar Daegu’dan Seul’a gelirken kaza yapmışlar. Üstelik kaza bile onlar yüzünden değil ters şeritten gelen bir tır yüzünden. Arabada annesi, babası, ondan bir yaş büyük ablası, 8 yaşındaki erkek kardeşi ve kendisi varmış. Kaza üç yıl önce olmuş. Ama onlara çarpan tırın sürücüsü bir daha bulunamamış. Polisler olay yerine geldiğinde o orada yokmuş. -Bariyerlerden düşüp, denizde kaybolduğu düşünülüyormuş, diyerek Changbin’in sözünü kesti Han. -Çok ilginç değil mi, diye sordu baş komiser. -Evet, fazlasıyla ilginç hem de. Özellikle tır şoförünün bulunmaması çok acayip. Sonuçta denize düşse bile illa bir kalıntı bulunurdu değil mi veya bunu kanıtlayan bir parmak izi, dedi savcı.
İçeriye birden giren seunglix ikiliyse irkilmişti savcı. Felix elinde bir ton tatlı poşetiyle gelip boş koltuklardan birisine oturmuştu. Arkasından gelen Seungmin ise Felix’in karşısına geçmişti. -Ya aşk olsun Chan hyung. Ben sana abimi emanet etmedim mi? Şuna bak kireç gibi duruyor, diye yakarmıştı Lix, abisinin solgun yüzünü görünce. O böyle dedikten sonra Chan endişelenmiş, savcının ateşini ölçüyordu. -İyi ateşin yok. O zaman bugünlük bu kadar yeter. Han sen bana tüm dosyaları atarsın biz gidelim artık, diyerek çoktan ayaklanmıştı bile. -Sende fırsatçı çıktın be hyung. Biz söyledikten sonra ne var sanki, demiş ve gülmüştü Seungmin. Diğerleri de gülüyordu şimdi. Tabii ki de chan hariç diğerleri. -Ağağa bensiz gıybet mi yapıyorsunuz siz yazıklar olsun, diye bağırarak odaya daldı. Kim olduğundan bahsetmeye gerek yok bu drama queenliği bir tek hyunjin yapabilirdi zaten. Hemen içeri geçip Felix’in elinden ekler kutusunu almıştı bile. -Ya canım arkadaşımın canım kardeşi, tüm bunları bana mı aldın gerçekten? -Hepsini sana almamıştık hyung, dedi Felix. Çoktan yarısı bitmiş kutuya bakarken. Minho kardeşinin onun için aldığı tarçınlı, havuçlu keklerden yerken bugünün en güzel anını yaşıyordu resmen. Çok yorulmuştu tüm gün ama eve gidince uyuyabileceğini bile düşünmüyordu. Ayağa kalkıp diğerleriyle vedalaştıktan sonra anahtarı baş komisere verip çoktan çıkmıştı bile dışarıya. Çıktığı anda soğuktan titremeye başlaması da bir olmuştu tabii. Hemen dışarıdan farkı olmayan arabasına binmiş ve chan’ı beklemeye başlamıştı. -Ah şu baş komiserde bir vedalaşamadı, diye düşündü savcı. Chan sonunda elindeki birkaç tatlı ve abur cubur poşetiyle gelebilmişti. Chan poşetleri arka koltuğa bıraktıktan sonra şoför koltuğuna binmiş ve arabayı çalıştırmıştı. Va tam bu sırada savcının asla istemeyeceği bir şey oldu. ... hahaha çatlayın meraktan ne olduğunu asla söylemicem bu arada olayla ilgili düşüncelerinizi de bilmek isterim. mesela sizce hong muydu jisu'yu öldüren? bu bölümde daha çok tanıtımda olmayan karakterleri (hong,jisu,yuna) öğrendik iyice aklımda bir ton fikir var bu hikaye için hadi hayırlısı bir de itzy kızlarımı da eklemek istedim jisu ve yuna güzel oldu bence belki yeji'yi fln da polis olarak yaparım nys hepinizi çook seviyorumm öpüldünüzzzz<3
|
0% |