@minhoossaskim
|
(...) Ne mi oldu? Savcı öksürdü. Ah yazarken bile çıkan kaosu tahmin edebiliyorum. Baş komiserin yanında burnunu çekmek bile intiharla eş değerdi. Chan hemen arabayı boş bir kenara çekip, arkadaki koltuktan su bulmaya çalışıyordu. Minho ise abartmaması gerektiğini söylemekle meşguldü. Neden bu kadar ilgi dolusun ki Christopher. -Chan bir kere öksürdüm sadece ya, dur yerinde. Baş komiser su olmadığını anlayınca bu sefer de tatlı poşetinden çikolatalı süt çıkarmıştı. Ee tabii ki de sütün çıkmasıyla savcının gözlerinin parlaması bir olmuştu. Süt onun hayatı. Ya dalga geçmeyin ama. Çocukluğunu yaşayamadıysa ne yapsın savcı? Baş komiserin elinden sütü alıp içmeye başlamıştı neşeyle. Felix’in süt de aldığını görmemişti. Sonunda evin önüne geldiklerinde savcı elindeki süt kutusuyla seke seke eve girmişti. Girer girmez Chan’ın öğütlerinden kurtulmak için odasına kaçmıştı. Chan ise tabi ki de peşinden ilaç kutularıyla geliyordu. Savcı yatağına atladığında chan’da yatağa oturmuş ve savcısını gıdıklıyordu. Savcının neşe dolu kahkahaları tüm odayı kaplıyordu. -Tamam, artık duruyorum yoksa pek sevgili (!) komşularımızdan şikâyet alacağız, dedi baş komiser. Minho da doğrulmuştu yerinde gülerek. Baş komiser de komodinden sürahiyle su doldurup, ilaçları çıkarmıştı. -Ya şunların iğrenç tadından nefret ediyorum, diye yakındı Minho. -Biliyorum ama içmelisin Minho. -İçmesem, diyerek dudakları büzdü savcı. Ya bu ikisinin normal hayatlarının cesetlerle geçtiğini kim tahmin edebilir ki? -Olmaz, diyerek hapı ve suyu zorla içirdi savcıya Chan. Savcı ilacı içer içmez yüzünü buruşturmaya başlamıştı. Ah bu görüntü ne kadar da şirin diye düşündü baş komiser. -Bunun tadı gerçekten iğrenç, diye yakındı Minho, Chan’ın verdiği suyu içerken. Bir tebessümle izliyordu onu Chan. -Hadi artık yatma vakti Bay Minho. -Ben bebek değilim Chan. Ne zaman yatacağımı sen belirleyemezsin. -Belirlerim ve şimdi doğru yatağa gidiyorsun. Minho oflamaya başlamıştı çünkü Chan’ı kimsenin ikna edemeyeceğini biliyordu. Ama bilmediği bir şey de vardı:
Chan sadece savcısına boyun eğerdi.
Minho yatağına yattıktan sonra Chan, savcının üstünü örtmüş ve ışıkları kapatıp çıkmıştı odadan.
☆☆...Chan’dan...☆☆
Odama geçtiğimde telefonuma gelen onlarca mesaj olduğunu gördüm. Hepsi de bizimkilere aitti. Han istediğim dosyaların hepsini atmıştı. En başından başlayarak incelemeye başladım. Öncelikle Jisu’nun cesedinin net bir fotoğrafı vardı. Fotoğrafta boğazı temizlenmişti ve yakın çekim de vardı. Bıçak direk olarak damarını kesmişti. Başka hiçbir yerinde bir zarar yoktu. Sanki önceden planlanmış gibiydi. Fotoğraflar bir şey çıkmayacağını anladıktan sonra kalktım ve kendime bir kahve yaptım. Anlaşılan tüm gece uyuyamayacaktım. Şimdi de Jisu’nun ailesini incelemeye başladım. Kesinlikle onların ölmesi bir kaza olamazdı. Peki ya o kazadan sadece Jisu’nun kurtulması bir tesadüf mü, şans mı, yoksa komplo mu? Of neden bu karışık sanki? Gece 5’e kadar bunlarla uğraştıktan sonra artık biraz uyumam gerektiğinin farkındaydım. Yoksa yarın ölü gibi gezerim tüm gün. ... evettt selamm chan'ı da iyice sapık yaptığımıza göre bu iş tamam bu bölümde ev yaşamlarını da görmüş olduk. çok mükemmel fikirlerim var. Okumanızı tavsiye ederim seni seviyorum ballı turtammm
|
0% |