Yeni Üyelik
4.
Bölüm

Happiness and Pain

@minhoossaskim

(...)

5 Ay Sonra

 

-Ya hyung bana atmasana biz hani takımdık, diye yakaran Jis’e doğru dönüp bir kahkaha attım. Ben gülerken daha doğrusu ruhumu çıkartırken kafama bir kartopu yememle birlikte dengemi kuramayıp düşmüştüm yöne. Ben düşünce bu sefer de diğerleri bana gülmeye başladı.

-O kayayı kafama kim fırlattı, diye bağırdım gülerek. Hepsi Lino’yu göstermişti. Aman ne güzel koruyorlar birbirlerini.

Lino daha da gülmeye ve kaçmaya başlamıştı. Peşinden kovalayacakken diğerlerinin haince bir plan yapıp beni yere yapıştıracaklarını düşünmemiştim. Bana tuzak kurmuştu o veletler. Yedisinden de kurtulup –nasıl kurtulduğumu ben de bilmiyorum- bu sefer ben kucağıma doldurduğum tüm karları üstlerine boşalttım. Aşırı yorulmuştum.

-Yeter yaşlıyım ben yoruldum artık, deyip attım kendimi yere. Diğerleri de küçük yavru kediler gibi etrafıma toplaşıp yatmışlardı yerlere.

Bir dakika biz şu anda karların üstünde yatıyoruz. Bağırarak kalktım yerden. Şimdi hepsi hasta olacaktı. Onları da yerden kazıyarak eve soktum hepsini. Teker teker hepsine kıyafetler ayarlayıp onlar giyinirken sıcak bir şeyler hazırladım. Hazırladıklarımı yiyip kendim de dâhil olmak üzere hepsini erkenden odalarına gönderdim. Hepsi uyuduktan sonra ben de kitabımı alıp okumaya başladım.

 

11-12 gibi Güney tarafında bir çarpışma daha olmuş ama Türklerin cesur askerleri sayesinde çok az ölümle orayı vermemiş komutan. Onlara çok şey borçluyduk. Şu anda hepimiz ölmediysek Türkler sayesindeydi bu.

Savaş bitti denilecek kadar azdı artık Ufak tefek isyanlar veya saldırılar dışında bize ihtiyaç bile duyulmuyordu.

Bizi sorarsanız Lino daha mutluydu artık. Uzun uğraşlar sonucu yarbayı ikna etmiş, onunla birlikte yaşayabilmiştik.

Gülebiliyordu, rahatça gülebiliyordu yaşadıklarına rağmen. Ama en başından beri sadece ağlarken ve gülerken vardı sesi. Üstelik bir hastalığının olduğunu öğrendik geçen ay. Lino’nun aslında riskli derecede kalp sorunları varmış. Ve de doğal olarak savaşın ortasında ilaç veya düzgün doktor bulamayacağı için ilerlemiş ama iyi şu anda.

Savaş yavaş yavaş etkisini kaybediyor. Suikastlar, saldırılar, ölüler veya yaralılar eskisi kadar fazla değil artık. Hatta çoğu Türk askerleri ve Amerikan askerlerinin tamamı ülkeden gitti bile. Evet, belki biraz garip gelebilir ama hiç savaş olmamış gibi sanki. Ülke kendini toparlamaya çoktan başladı. Ölüler ve yakılan yerler tabii ki çok fazla ama zaman her şeyin ilacı derler. Gerçekten öyle mi acaba? Gerçekten de en büyük acıyı yaşasan bile zaman bunu geçirebilir mi ki? Zaman bu kadar güçlü müydü bilemem ama zaman hakkında hiç olumlu düşünmemiştim.

 

-Hyung hadi kalk artık, acıktık, diye bağırdı Binnie. Changbin’i aç bırakmak onlarca Kuzeylilerin arasına silahsız girmek gibiydi. Onları daha fazla sinirlendirmeden indim aşağıya. Bir süre izledim onları kapının girişinden. Lino ve Lixie sofrayı kuruyor,(linonun yemekleri bir harika) Han I.n’i gıdıklıyor, Seungmin ise Hyunnie ve Binnie ile uğraşıyordu. Bu tabloya bakakaldım bir süre daha. Ne kadar mutlulardı. Tanrı(tövbe) benim gülüşümden alsın onlara versin diye dua ettim içimden.

-Of gençler channie yine daldı yemek yiyemeyeceğiz, diye yakınmaya başlayınca Hanji, izlemeyi bırakıp oturdum hazırladıkları sofraya. En büyükleri ben olduğum için yemeklerde saygılı olsun diye ben yemeden yemezlerdi, ben ise bu adetten nefret ettiğim için hep en küçük olan Jeongin’in yemesini beklerdim. Böylece bir döngü oluşur ve Changbin dayanamayıp yiyene kadar hepimiz beklerdik.

Bu sefer yapmadım öyle direk başladım yemeğe. Ama Lino’nun tavırları dikkatimi çekmişti. Yemeğini yemiyor, tabağı izliyordu öylece. Korkutmadan koluna dokunmak istediğimde korkmuş ve çığlık atmıştı. Sadece dokunmama rağmen. Daldığı derin sulardan çıktığında benim olduğumu fark etmiş ve derin nefesler almaya başlamıştı. Karşısına geçtim ve iki elini de sıkıca tuttum.

-Lino iyi misin? Kafasını salladı zarifçe ama iyi değildi. Başparmağımla elini okşadığımda sakinleşmiş gibi gözüküyordu. Bir elini bırakıp, diğerini bırakmadan elleriyle yaptığı yemeği yedirdim ona . Yemek bittiğinde ortamı neşelendirmeye çalışan Hanji ve I.n’in yardımlarıyla az da olsa tebessüm ediyordu.

Acaba o aklından neler geçiyordu, neden korktu ki?

Ben bunları düşünürken Seungmin yanıma geldi ve “Hyung biraz yalnız konuşabilir miyiz?” diye sordu. Başımla onaylayıp odaya girdik ikimizde.

...

Evetttt herkese merabe bu bölümü @staymoatinyengene hesabı için yayınlıyorum. Sınavında bol şans prenses. Okula gitmeden önce seni belki tebessüm ettirebilirim diye düşündüm. Umarım başarılı olmuşumdur. Ne olursa olsun senin her şeyin üstesinden kalkacağına eminimmm...

Loading...
0%