@mir4yy_
|
Alex Shiva Ella Delores... Kurtların mağarasında oturuyordum ve insanların dünyasında yapacağım soygunu planlıyordum. Ama soygun yapacağım bölge aslanlar tarafından korunuyordu. Sera'da aslanları yöneten kişiydi bir nevi onların kraliçesiydi. Aslında onlardan korkmuyordum ama orda yüzlerce aslan vardı. İnsanlar Sera ve aslanlarına güveniyordu. Ama ben halkım arasından benimle birlikte savaşacak olanları toplamaya başlamıştım bile. Ben bunlarla uğraşırken yanıma hem sağ kolum hemde olan Nigel geldi. Nigel yarı insan-yarı kurttu. " Evet, Nigel buldun mu?" "Evet, buldum Alex." "En iyileri say." "Peki Soren Lartha, Lilly Madison , Patrick Strong , Ashley Lartha " ‘’Tamam, onların silahlarını özel olarak dağıt ve onlara planı anlat.’’ ‘’Peki Alex. Ve sana bir şey soracağım.’’ ‘’Tabii ki de Nigel.’’ ilk kez Nigel bu kadar meraklıydı. ‘’Bu görevi neden yapmak istedin bir sebep yoktu ortada?’’ ‘’Sebep Sera. Onun babası benim aileme çok zarar verdi. Eğer Sera bana saldırmaya başlamasaydı bende ona saldırmazdım. ‘’ ‘’Ama siz onlar gibi düşman olmak zorunda değilsiniz ki.’’ ‘’Boş ver, o istemedi sonuçta uğraşmayacağım.’’ 'Bir Saat Sonra... Sonunda soyguna hazırlanıyorduk. Benimle birlikte savaşacak olan kişilere son teknoloji silahları dağıtmıştım. Üzerime suikast kıyafetlerimi giymiştim. Savaşacak kişilerin toplandığı alanın karşısındaki kayaya çıktım ve bağırmaya başladım. "Hey! Buraya bakın. Şimdi beni iyi dinleyin. Tek bir hata istemiyorum. Bu arada size ödüllendirmenin nasıl yapılacağını anlatayım. Hepinizin silahında bir sayaç var ve hepsi kaç mermiyle veya kaç darbeyle düşmanı öldürdüğünüzü sayıyor. Buna göre de ödüllendirileceksiniz. Hadi şimdi gidelim ." Motoruma atladım ve onlarda motorlarla beni takip etmeye başladılar. Birkaç dakika sonra soygun alanına vardık. Onlara ellerimle saldırıya başlamalarını işaret ettim. Kıyafetimin kapüşonunu ve maskemi kapattım. Başımı hafifçe eğdim ve aslanların olduğu bölgeye hızla koştum. Aslanlardan üçünü arkalarından gizlice öldürdüm. Etrafı aslanları öldürerek temizledim ve soygun alanının çatısına çıktım. Çatıya çıktıktan sonra elime iki kılıcımı da aldım ve atlayıp aslanların sırtına kılıcımı geçirip onları öldürdüm. Tam etrafıma bakmak için kafamı kaldırdığımda Sera'yı görünce ufak çaplı bir şok geçirdim ama hemen kendimi toparladım. Savaş alanında duyguya yer yoktu... Sera aslanlara bakıp kafasını kaldırdı. "Aslanlarını öldürmüş olmam seni ilgilendirir ama neden öldürdüğüm seni ilgilendirmez Sera" "Alex aptal olduğumu sanıyorsan yanılıyorsun." "Ah Sera çok komiksin aptal olduğunu sanmıyorum, biliyorum." "Sağ ol Alex. Bu arada buradaki aslanları da yakarak aileni öldürdüğün gibi yok mu edecektin?" Beni gerçekten şaşırtacak tek cümle bu olabilirdi. Ve Sera bunu nereden biliyordu. Ama duyguları önemsemeyeceğime söz vermiştim kendime bu yüzden bunu daha sonra düşünmek için aklımdan çıkardım. "Buraya konuşmaya gelmedim" diyerek Sera'nın üzerine atladım. Silahlarımda ateş vardı ve Sera'nın su gücünü kesmeme yarıyordu. Sera birden gözlerimin içine baktı. Ama benim gözlerimde bir duygu yoktu bundan emindim ve Sera'nın gözlerinde merak ve kıskançlık vardı. Nedendi bu kıskançlık? "Alex neden ateşini kullanmıyorsun? Beni Sera'yı daha doğrusu babanın kim olduğunu bilen kişiyi yok etmekten mi korkuyorsun ha?" "Kes sesini Sera! Ben kimseyi yok etmekten korkmam anla bunu artık." "Hah çok komiksin Alex." "Sana kes sesini dedim ." Bunu derken bir hırlama hissetmiştim sonra Nigel’ın sesini duydum. "Alex eğil!" bunu duyunca eğilmek yerine olabildiğimce yukarı zıpladım çünkü Sera'nın bu hamleyi kullanacağını biliyordum. "Sağ ol Nigel" Sera yerden hızlıca kalktı ve yine gardını aldı. "Ah gözlerim yaşardı Alex." o bunu dediğinde aklıma çok iyi bir hamle geldi ve konuşmaya başladım. "Ne oldu Sera, senin sevdiklerin yerine benim sevdiklerimin yaşamasını mı kıskandın?" Sera'nın bunu duyduğu anda gözleri doldu onu ilk kez böyle görüyordum. Ama onun bilmediği bir şey vardı. Düşmanımın duygularını umursamayacak kadar acımasızdım özelliklede o benim duygularımla oynadıysa. Dikkatinin dağıldığını görünce sağa kayıp onun tökezlemesini sağladım. Ardından iki dizininde arkasına derin bir yara açtım. Ve bütün nefretimi ve öfkemi ateşime yansıtıp sırtını yaktım. Sera suydu bense ateştim. Ve hangisinin gücü daha fazlaysa o kazanırdı. Bu sefer benim gücüm daha fazlaydı. Sonra Sera yüzüstü bir şekilde yere yığıldı. Bende onu ayaklarımın arasına alıp ters çevirdim ve yüzünü görebileceğim şekilde yakasını tutup kendime çektim. "Bak Sera şunu unutma! Ben işimle duygularımı karıştırmam. Sense bunu çok güzel karıştırıyorsun. Duygularına yenik düşüyorsun. Şimdi söyle bana babam kim?" "Baban ve babam tanışıyordu sadece adını biliyorum." "Sera, babalarımız tanışmıyordu düşmandı, bunu sende biliyorsun" "Sadece düşman değillerdi Alex." ‘’Neydiler o zaman Sera biliyorsan söylesene.’’ ‘’Boş versene umursamayacaksın bile.’’ Çıldırmamı istiyordu herhalde. Babam hakkında bir şey umursamamın bir imkânı yoktu. Senelerdir boşuna uğraşmıyordum sonuçta. ‘’Sera saçmalama istersen.’’ ‘’Seni senelerdir tanıyorum Alex…'’ ‘’2 sene.’’ ‘’14 sene Alex.’’ ‘’İmkânı yok hapsedilmiştim. ‘’ Ellerimin titrediğini fark edince etrafıma baktım. ‘’Sera beni dinle. Eğer adını biliyorsan bile söyle. Çünkü senin durumunla benim durumum aynı değil. Senelerdir babamı arıyorum ve onun yaşayıp yaşamadığını bile bilmiyorum annemi de aynı şekilde. Ve onu bulursam herkesi bulabilirim. Senelerdir anlayamadığım bir şeyin içinde yaşıyorum. Bana söylemen gerek. Sen en azından anneni görüyorsun hayatta. Baban ölü olabilir ama mezarının nerede olduğunu biliyorsun. İzin ver bende öğreneyim.’’ ‘’Babanın adı Salvador Roque Delores ama daha bir şey bilmiyorum.’’ ‘’Seni zorlamayacağım ama bana yalan söylüyorsan eğer.’’ ‘’Sana ilk kez yalan söylemiyorum Alex. Bu sefer güven bana’’ ‘’Denerim Sera.’’ Aslanların geldiğini ve çok kalabalık olduğunu gördüğümde Sera'yı yere fırlattım ve motoruma koştum. Motora binip son hız oradan uzaklaştım gidebileceğim tek yeri düşündüm ve önce mağaraya sürdüm.. Motorla önce mağaraya gittim ve içeride bulunan çekmeceden yanmış evimin değiştirdiğim kapısının anahtarlarını aldım. Mağaradan çıkıp motora bindim. Arkamdan Nigel’ın seslendiğini duydum. ‘’Nigel eğer burada kalırsam birine zarar veririm.‘’ Kafam o kadar doluydu ki. Hemen evin önüne gelmiştim. Evin bahçesine girdim. Burası adanın tamamını görüyordu. Ev taştandı dışında bir şey yoktu ama içi berbattı. Herkes benim yaptığımı söylüyordu. Bunu istemiyordum. Ailemi öldürmüş hatta yok etmiş olmak istemiyordum. Daha 5 yaşındaydım. Sadece 5 yaşındayım ama kâbus gibi şeyler yaşatmışlardı rüyalar görmem gereken yaşımda. Evin kapısını açtım ve etrafa bakınmaya başladım. Her yer küldü. Duvarlara dokundum. Gözlerimden yaşların akışını hissettim bu 5 yaşındaki Alex’in yaşadıklarından daha zordu. Merdivenlere yaklaştım ve evin en üst katına çıktım. Evde 10 oda vardı. Özel olarak yapıldığı belliydi. Annemle babamın odasına girdim. Orada yanmış bir tablo vardı. Bu sefer bu oda da ilgimi çeken bir şey olmuştu. Masa olduğunu düşündüğüm şeyin üzerinde yangında yanmamış olsa da kararmış bir metal bulmuştum. Bu bir anahtardı. Etrafa bakındım. Sadece bir anahtar deliği... Anahtarı elime aldım ve bakınmaya devam ettim. Tam karşımda bir tane anahtar deliği vardı. Deliğe doğru yaklaştım. Anahtarı deliğe yerleştirip çevirdim. Açılmıştı. Bu bir gizli odaydı. Odanın içine girdim bu oda yanmamıştı. Bu oda gülümsememe sebep olmuştu çünkü odada annemin tablosu vardı. Annemin olduğunu anlamıştım çünkü altında onun adı yazıyordu. Adelina Delores... Tabloya yaklaştım ve onu incelemeye başladım. Siyah,uzun ve tüllü bir elbise giymişti. Kahverengi saçları topluydu. Ellerinde tülden eldivenler vardı. Boynunda elmas kalın bir kolye vardı. Kemikli bir yüzü vardı. ‘’Çok güzelsin anne...’’ sanki beni duyabilecekmiş gibi konuşmuştum bir de ama iyi geliyordu. Bu yüzden konuşmaya devam ettim. ‘’Söz veriyorum kurtaracağım sizi. Babamın adını buldum. Salvador Roque...’’ Sonra hıçkırıklara boğuldum. ‘’Anne ben çok özür dilerim... Dayanamıyorum artık, çok yoruldum. 12 senedir siz yoksunuz yanımda. Beş yaşındayken yok ettiler beni de sizinle. İnsanlar neden bu kadar kötü?’’ Sanki bana cevap verebilecek gibi konuşuyordum. Canım yanıyordu. Dizlerimdeki güç yok olmuştu tamamen dağılmıştım. Bacaklarım daha fazla dayanamadı yere düştüm, hıçkırıklarım artık evde yankılanıyordu. ‘’Alex...’’ Nigel’ın yanıma çöktüğünü ve bir elini omzuma koyduğunu gördüm. ‘’ Çok yoruldum Nigel...’’ ‘’Biliyorum Alex. Yaşadıklarını başka biri yaşasa dayanamaz. Bende dahilim.’’ ‘Lanetimin esiri olan kızım Alex’e... Bugün içimde çok değişik bir his var kızım. Sanki bir şey seni benden alacak gibi. Bende sana bu mektubu yazmaya karar verdim. Bu mektubu ne zaman bulursun ne gibi bir durumda olursun bilmem ama umarım bunu canın acırken okutmuyorlardır sana. Belki yanındayımdır belki de değilimdir. Gelecekteki seni çok merak ediyorum açıkçası. Saçların hala kahverengi mi yoksa boyadın mı mesela. Sana bu mektupta belki de kendin hakkında bildiğin şeyleri anlatacağım belki de bilmiyorsundur. Doğum gününden başlayalım mesela. 20 Ekim Cuma gününde 2006’da doğdun. Doğduğun gün deli gibi yağmur yağıyordu. Ailemizdeki en küçük sensin ve tek kız da sensin. Ama ben senin güçlü olacağından eminim. Çünkü sen benim kızımsın. Sana güvendiğimi asla unutma. Güçlerini tabii ki de biliyorsundur ama ben yine sana daha detaylı anlatayım. Güçlerinden yani özelliklerinden biri ateş. En güçlü özellik... Sana bu güç nereden geldi hiçbir fikrim yok açıkçası. Bir diğer gücün Kara Lanet ama bu lanet hem sana zara verir hem de çok güçlüdür. Hazır Kara Lanet demişken sana biraz nasıl oluştuğundan da bahsedeyim. Kara Lanet seneler önce bana yapılan kötülükler sayesinde oluştu. Çünkü insanlar onları koruyabilecek olsa bile hatta iyi niyetli olsa bile, kanatlı ve boynuzlu bir varlıktan nefret ederler. İnsanlar o kadar kötü ki. Gerçi insanlar kendi türünden olan birine bile zarar verebilirler. Eğer insanlar bu kadar kötü olmasaydı Kara Lanet oluşmayacaktı. Sonra doğa Kara Lanet’i oluşturup bana verdi. Ormanı ve neslimi koruyabileyim diye. Ve sonra yani sen doğduğunda da büyüdüğünde sana vermem emredildi. Ve ben bundan gayet memnunum. Bu arada diğer güçlerinden biri de Rüzgâr. O da güçlü ama ateş kadar değil. Biraz da ailenden bahsedeyim sana. Ben yani Adelina, sana Kara Lanet’i, cadılık ve ejderha kanı bırakan annen. Salvador Roque, sana yılanların yöneticiliğini bırakan baban tabii bunu seçtiğin bir inle yapacaksın. Bir de 8 in var. Davis en büyüğünüz. Ondan sonra Norax, sonra Isac, Athen, Max, Lex, Jax ve Rex. Ailemiz çok geniştir. Sana bu kadar bile bilgiyi vermekten çok mutluyum. Sevgilerimle annen...’ Mektubu okuduktan sonra kaşlarım çatılmıştı. Büyük bir ailem vardı. Hem de çok büyük. ‘’Hadi Alex gidiyoruz kalk. Yoksa sen cidden daha kötü olacaksın.’’ ‘’Hayır Nigel! Ailemi kurtarmam gerek anlamıyor musun? İnsanların aileme ve bana yaptığı kötülüklerin bir karşılığı olmalı.’’ ‘’Bak mağaraya gidelim sen dinlen sonrasında söz veriyorum yarın sana yardım edeceğim. ‘’ Başımı sallayıp omzundan destek alarak ayağa kalktım. Nigel bir arabayla gelmişti. Beni ön koltuğa oturttuktan sonra o da şoför koltuğuna geçti. Artık ailemi bulmam gerekiyordu. Belki onlar da beni arıyordu ama bunu bilemezdim. 2 sene boyunca sadece var olduklarını öğrenebilmiştim. Artık bu da yetmezdi. Sabah gözlerimi açtığımda mağaradaki yatağımda yatıyordum. Üzerimde ince bir örtü vardı. Nigel uyuduğumu görünce beni kendi kaldırmış olmalıydı. Yataktan kalktım ve örtüyü sırtıma aldım. İçeri doğru yürüdüm. Nigel mutfakta bir şeyler pişiriyordu. ‘’Günaydın Alex.’’ Nigel benden daha enerjik ve aktifti. ‘’Günaydın Nigel de sabahın köründe nasıl bu kadar enerjiksin?’’ ‘’Sabahın körü mü? Saat 12 olmak üzere.’’ ‘’Beni neden kaldırmadın bugün işlerim vardı?’’ ‘’Evet ailenle alakalı bir şeyler aramak mesela. Ama ben senin yerine yaptım.’’ ‘’Ne yaptın peki?’’ ‘’Senin hakkında olan bütün dosyaları hackledim. ‘’ ‘’Aferin sana. Zaten polisler bana takıntılı.’’ ‘’Bir şey olmaz merak etme. Bu arada ne yersin bilemedim bende bir tek bildiğim şey olan yumurta kırmayı yaptım. Yemek zorundasın.’’ ‘’Zehirlenirsem seni gebertirim.’’ ‘’Of çok korktum. Ye şu yemeğini bir deri bir kemik kaldın. ‘’ Cidden aşırı zayıflamıştım ve bundan ben bile şikayetçiydim. Kendi yumurtamı alıp masaya geçtim ve yemeye başladım. Bugün daha erken kalksaydım benim için daha iyi olacaktı. Ama hala uykum vardı ve bu hiç alışkın olduğum bir şey değildi. Mağaradan içeri savaşçılarla ilgilenen Syenx girdi. Eliyle asker selamı verdi ve konuşmaya başladı. ‘’Efendim çok önemli bir bilgi bulduk.’’ ‘’Ne hakkında Sy.’’ ‘’Aileniz...’’ ‘’Hemen geliyorum beni burada bekle.’’ Odama gidip kıyafetlerimi değiştirip Syenx’ın yanında gittim. ‘’Göster bana Sy.’’ Syenx’ı takip etmeye başladım ve birlikte Saray Dağı’na çıktık orayı tamamen savaşa adamıştım. İçeriye girdiğimde herkes asker selamı verdi ve işlerine geri döndü. Kontrol panelini yanına gittik ve Syenx anlatmaya başladı. ‘’Anladım Sy. Oranın tam olarak konumunu bana gönder.’’ ‘’Yanınıza birini göndermemi ister misiniz?’’ ‘’Gerek yok Nigel gelir. Bu arada orayı daha çok araştırın ve etrafına bakın kanatlı birileri var mı diye. Her gelişmeyi bana bildirin.’’ Oradan çıktıktan sonra Nigel’ı aradım. ‘’Evet Alex.’’ ‘’Motorunu hazırla Nigel önemli bir görevimiz var.’’ |
0% |