Yeni Üyelik
11.
Bölüm

10. Bölüm: Şansızlık

@mir4yy_

Hapsedildiğim zaman boyunca bir yandan da eğitilmiştim. Dövüş ve savaş için. Ama hiç biri kendimi savunmak için değildi, hepsi öldürmek içindi. Hedeflerimi öldürmüştüm çünkü ben bir silahtım. Bana verilen emirleri yapmak zorundaydım. Çünkü yapmazsam yükselemez ve orda kalırdım.

David Abim desteği gönderir miydi pek emin değildim. Eğer göndermezse ya öldürürdüm y ada öldürülürdüm. Evan’ın arabasına yaklaşmıştım. Nigel hâlâ hattaydı. Motorda son hız gidiyordum. Bir yandan oldukları konumu kaskın ekranındaki sistemle canlı olarak izliyordum.

Önümdeki siyah arabanın onlar olması gerekiyordu. Sürücü koltuğunun camına yaklaştım ve korna çaldım. Cam açıldı ve tahmin ettiğim gibi Evan çıktı. “Kenara çek şu arabanı Evan!”

“Ooo Alex efendimiz teşrif etmiş.”

‘’Arabayı kenara çek Evan.”

“Beni takip et çiftlikte konuşalım ne konuşacaksak.”

Onu takip etmeye başladım ve çiftliğe geldiğimize motoru hızlıca park edip motordan indim. Kaskımı kenara koydum ve telefonumdan Syenx’ı aradım. “Evet efendim.”

“Şuna bana efendim demekle çok büyük bir hata yapıyorsun Syenx.”

“Neden?”

“Her an ölebilirim veya yakalanabilirim. Şimdi bana hemen destek gönder ve hatta kal. Telefon sessizde ben ne dersem de kapatma.”

“Peki efendim. Ve siz yakalansanız bile size efendim demekten çekinmeyeceğim. Siz olmasaydınız hayatım çok farklı olurdu ve size şunu söylemek istiyorum. Çok teşekkür ederim ve ben... Ben sizi ne olursa olsun çok seviyorum ...”

Syenx... O iyi ki bunca zamandır benim yanımdaydı.
Telefonumu sessize aldım ve cebime attım. Evan çiftliğin ortasında beni bekliyordu. Tabii ki de yanında Craig’de vardı. “Nigel’ı indir şu lanet olası arabandan.”

“Teslimiyetin Nigel’ın özgürlüğü Alex.”

“Hah cidden hiç bir şeyden haberim olmadığını falan mı sandın. Yani seni bu kadar kolay bulmamı falan. Aptal mısın Evan? Ya da Nigel’ın aptal olduğunu mu sandın? Saatlerdir ettiğiniz her kelimeyi kurduğunuz her planı dinledim. Ve saatlerdir sizi uzaktan takip ettim. “

“N-Ne Nasıl?”

“Telefon canım telefon!” Nigel suratını cama dayamış telefonu sallıyordu.

“Craig! Sen bunun telefonunu almamış mıydın?”

“Evet.”

“Ne olur Nigel’ı çıkar şurdan! Ne olduysa o anlatsın.”

“Peki Evan...” Craig gidip arabadan Nigel’ı çıkarttı. Nigel kahkaha atıyordu. Elleri bağlıyken tam bir deli gibi gözüküyordu -ki delirmişti-. “İkinizde aptalsınız özellikle sen Craig senin telefonunu senden arakladım ve sen benden telefonumu alırken kendi telefonunu aldın. Hiç arka cebimi kontrol etmedin. Siz ikiniz arabadan indiğiniz anda kendi telefonumu yan cebime attım. Yola çıktığımız zaman Alex arayınca ben de açtım ve sesini kapattım Alex de zaten sizin sesinizi duyunca kendi sesini kapattı. Ama siz bunu fark edemediniz.”

“Ah sorun yok bende ikinizi beraber öldürürüm.”

“Dene bakalım.” Silahını çıkarttığı anda ona doğru ateşimi kullanmaya çalıştım ama olmuyordu...

“Burada güç kullanamazsın Alex. Senin güçlerine göre tasarlandı yani sen güç kullanamıyorsun. “ Buzum için dua ediyordum çünkü buzu ben bile yeni öğrenmiştim ama hiç kullanmamıştım. Zarar gelmeden yapacağımı düşünerek ellerime baktım ve buzu kullanmaya çalıştım. ‘’Ne yapıyorsun Alex?’’

‘’Ne yapıyor gibi görünüyorum Nigel? Buz kullanmaya çalışıyorum.’’

‘’Kurtları çağır Alex.’’

‘’David Abim destek gönderecektir.’’ Yani öyle umuyordum. Ve kurtları çağırırsam David Abimde destek gönderirse kurtlar onlara da saldırabilirdi.

Buzu asla kullanamıyordum. Artık sadece büyülerime kalmıştım ki çok iyi büyü yapamıyordum. Büyüleri en son 3-4 ay önce kullanmıştım o da sınav içindi. Hatırladığım kadarını yapmaya çalıştım yaptığım büyü onların etrafındaki toprağı havaya kaldırıyordu. Toprak havaya kalktığında dengeleri biraz sarsıldı ama bu sadece onları yavaşlatmamı sağladı. ‘’Nigel yardım etsene!’’ Nigel kendi kendine silkelendi ve elleriyle gücünü kullanmaya başladı. Gücü ışıktı. Evet… Bu güç biraz işe yaramaz gelebilir ama doğru şekilde ve doğru kişide kullanıldığında işe yarayabilirdi. Nigel bir ışık küresi oluşturuyordu elinde. Düşündüğüm şeyi yaparsa kaçmak için zaman kazanabilirdik ama yeterince büyütmesi gerekiyordu küreyi.

Evan yerden kalktı ve üstünü düzeltti başıyla Craig’e bir işaret yaptı ve o da üzerindeki ceketi çıkartıp gömleğinin bir kaç düğmesini açtı kısacası dövüşe kendini hazırladı. Ama haberi yoktu; ben senelerdir boşa beklemiyorum, asla beklememiştim. Hep daha iyisi için çabalamıştım. Üzerime doğru atladığında yukarı sıçradım ve arkasına geçtim. Üst bazağının arkasına ceketime sakladığım silahla ateş ettim. En son buna benzer bir hamleyi Sera ile dövüşürken yapmıştım. Acılı bir çığlık attı Craig. Evan’a doğru dönüp silahı başına doğrulttum. ‘’Ne istiyorsun benden? Senelerdir çektirdiğiniz acı yetmedi mi? Kafayı yedirtmek mi istiyorsunuz? Anlamıyorum sizi! Şimdi ben burada senin kafana sıksam, Craig’i de öldürsem ne yaparsın ha? Ne yaparsın? Evan seni ve babanı son kez uyarıyorum. Peşimi bırakın! Yapmadığım şeyler yüzünden beni suçlayamazsınız! Eğer bana veya sevdiklerime yaklaşırsanız, sizi de sülalenizi de gebertirim! Anladın mı? O babana da söyle bunları hatta bütün polis karakoluna. Çünkü bir daha bu tarz bir şey yaparsanız gözünüzün yaşına bakmadan sizi yakarım ve bu mecaz anlamda değil. Ha birde şimdi gidiyorum ama beni takip ederseniz sizi mahvederim. Biraz kraliçeyi dinleyin.’’

‘’Senin kraliçeliğin polislerin başında babam olduğu sürece bize işlemez.’’ Onu dinlemeyip Nigel’ın yanına gittim ve arkasına saklandım. Işık küresini kullandığında kaçacaktık.

Işık küresini kullandığı anda beni koruyarak motora koştu. Önce ben bindim ve o da arkama bindi. Motorla boş bir araziye girdiğimiz anda motoru durdurdum. ‘’İn! Konuşacağız!’’ Nigel’a sinirliydim çünkü bu asla olmaması gereken bir şeydi. Motordan indi ve karşımda durdu. Gayet sakin duruyordu bu daha da sinirlerimi bozmuştu. ‘’Kafayı yiyeceğim nasıl bu kadar sakinsin Nigel? Sen kayboldun hatta kaçırıldın! Ve ben kafayı yedim ama sen hâlâ sakinsin!’’

‘’Ne yapayım Alex? Oturup ağlayayım mı?’’

‘’Evet Nigel oturup ağla! Çünkü sen çok büyük bir beyinsizlik yaptın! Sana bu kadar değer veren insan varken insan varken sen nasıl bu kadar dikkatsizsin? Ya seni öldürselerdi Nigel? Ben ne yapardım he, ne yapardım? Ailene ne hesap verirdim? Zaten benden nefret eden babana ve kardeşine ne derdim? Söylesene!’’

‘’Alex bak…’’

‘’Alex bak ben bunu istemedim falan filan! Alex yok Nigel! Kendini de çevrendekileri de umursamıyorsun. Yoksa bunlar olmazdı!’’ Duraksadım ve arkamı dönüp biraz yürüdüm sonra tekrar ona doğru döndüm. ‘’Ya ben meraktan öldüm Nigel! Öldüm! Korkudan kalbim çıkacaktı! Sana ben o kadar değer verirken sen hiç çabalamadın! Sen yoktun ve ben duramazdım! Başımda ki tehlikeleri hiçe sayıp sen kurtarmaya çalıştım. Hadi seni geçtim ben ölseydim vicdanın sızlamaz mıydı Nigel? Benim seni asla aramayacağımı falan mı düşündün?’’ Çalan telefonum beni susturdu. Salalis arıyordu. ‘’Efendim Salalis.’’

‘’Çabuk Yuva’ya gel Alex. Ne olur çabuk!’’

‘’Ne oluyor-‘’ Salalis neredeyse ağlıyordu.

‘’Gel sadece!’’

‘’Tamam.’’ Motoruma koşup motora bindim. ‘’Hey beni burada mı bırakacaksın?’’

‘’Madem hiçbir şeyi umursamıyorsun bunu da umursama Nigel.’’

* * *

Yuva’ya geldiğim anda motoru yere bırakıp delikten aşağı atladım ve ilk gelişimde yaptığım gibi rüzgârla kendimi yavaşlattım. ‘’Salalis!’’ Yanıma bir adam geldi, eliyle onu takip etmemi işaret etti. Hızla adamın peşinden koştum. Anais’i ilk gördüğüm yerdeydim. Adam eliyle bir evi işaret ettiğinde o evin içine girdim. Anais yerde yatıyordu başında Salalis ve Evelziar vardı… Anais’in yanında Salalis’in annesi yatıyordu. Yanlarına koşup Anais’in yanına çöktüm. ‘’Kraliçe Anais’im…’’

‘’Seni kendi istedi’’ Salalis ağlayarak konuşuyordu.

‘’Yabancı Shiva…’’

‘’E-fendim kraliçem…’’ Artık bende ağlıyordum.

‘’Bana ne oluyor?’’ Gerçekten ona ne oluyordu?

‘’Bilmiyorum Kraliçem ama keşke bilsem… Ne olur bizi bırakma.’’

‘’Ben sizi bırakmak istemedim ki biri yüzünden oldu bu. Onu bulur musun Shiva’m?’’

‘’İnan bana Anais’im o kişiyi bulup mahvedeceğim.’’

‘’Onu öldür ve mezarımın yanına göm. Bende öbür hayatımda onu öldürüp kendi intikamımı alacağım. Lütfen Alex ve beni annemin yanına sen göm Alex. Annemin elbisesine sar beni. Sonra yanına göm… Hatta yanına gömme üzerine göm… Annem de bunu isterdi…’’

‘’Sen ölmeyeceksin! Bunu kabul etmiyorum! Hayır!’’

‘’Maalesef Alex. Benden hayatımı çaldılar ve bunu bana bile fark ettirmediler…’’

‘’Hayır Anais. Böyle kelimeler sana ve senin yaşında ki bir kraliçeye yakışmıyor!’’

‘’Ben mutsuz değilim ki! Annemin yanına gideceğim. O unuttuğum yüzünü göreceğim. Dediğim gibi yap Alex annemin elbisesiyle annemin üzerine göm beni. Ama sadece sen dokun benim bedenime. Başkası sakın dokunmasın! Kimse! Hatta toprağımı da sen kaz!’’

‘’Anais…’’

‘’Seni seviyorum Alex… Beni asla unutma tamam mı?’’

‘’Anais ben seni unutamam ki…’’ Elini bana uzatıp yüzüme sürdü. Beni kendine doğru çekti, önce beni kokladı. Sonra öptü ve kulağıma son kez fısıldadı. ‘’Seni sonsuza dek seveceğim, sen benim annem gibiydin…’’ Eli yavaşça aşağı kayıp düştü. Ve o anda benimde kalbim yere düşüp binlerce parçaya ayrıldı.

‘’Hayır! Hayır Anais hayır!’’ Anais’in o küçük bedenini kucağıma aldım. ‘’Seni çağırmamalıydım Alex…’’ Salalis, Anais’in bedenini kucağımdan almaya çalıştı.

‘’Bırak Salalis! O benden bunu istiyor!’’

‘’Alex yapma! Ne olur yapma. Bak söz veriyorum sen Anais’in bedenini nasıl bıraktıysan öyle kalacak. Git ve cenazeye hazırlan. Anais’e yakışır bir cenaze hazırla. Alex’in kızına, kardeşine yakışır bir cenaze hazırla. Lütfen…’’ Haklıydı. Gidip ona bir cenaze hazırlamalıydım. Ayağa kalktım ve tökezleyerek evden çıktım. Yuva’nın başına kadar koşup rüzgârla kendimi kaldırdım. Motorumu es geçip önce Myron’ı aradım. ‘’Efendim Alex.’’

‘’Myron…’’

‘’Alex iyi misin?’’

‘’Myron beni almaya gelir misin? Sana konum atsam?’’

‘’Gelirim, gelirim Alex. Sen konumu at.’’ Telefonu kapatıp ona konumumu attım. Zaten o da 5 dakikaya gelmişti.

‘’İyi misin Alex? Ne oldu?’’ Endişelenmişti benim için. Ona doğru koşup boynuna sarıldım.

‘’Değilim! Lanet olsun ben hiç iyi değilim! O öldü hatta öldürüldü ve ben hiçbir şey yapamadım. Fark etmedim bile! Kahretsin!’’

‘’Kim öldü Alex?’’

‘’Anais’im…’’ Ölüm anı aklıma gelince hıçkırıklarla ağlamaya başladım. O elinin kayışı, son nefesiyle bana beni sevdiğini fısıldayışı…

‘’Alex… Bana bakar mısın?’’ Başımı gömdüğüm omzundan kaldırıp ona baktım. ‘’Sevdiğimiz insanlar bazen giderler. Bunu biz istemesek de giderler ve bazen geri hiç gelmezler. Ve inan bana bu ne olursa olsun senin suçun olamaz. Biri sevdiğin kişiyi elinden aldıysa bu da senin suçun olamaz-‘’

‘’Ama ben fark edebilirdim!’’

‘’Edemezdin Alex. Her şey her zaman kontrolün altında olamaz. Bak, Anais sana ne dedi illa ki bir şey demiştir?’’

‘’Benden onu kendi ellerimle annesinin yanına gömmemi istedi.’’

‘’Başka?’’

‘’Onu öldüreni bulmamı sonra o kişiyi öldürüp Anais’imin yanına gömmemi istedi.’’

‘’Yap o zaman bunu. Çünkü şuan onun için yapabileceğin tek şey bu.’’

‘’Tamam. Lütfen şimdi gidelim. Onun için yapmam gereken şeyler var.’’ Bana son kez sarıldı ve motorumu arabasının arkasındaki aparata bağladı. Şoför koltuğuna geçtiğinde bende yanına oturup yolu izlemeye başladım.

Loading...
0%