@mir4yy_
|
Mağaraya ulaştığımda Nigel kendi motorunun üzerinde oturuyordu ve beni bekliyordu. ‘’Şükür ya bir saat oldu.’’ Nigel’a aldırış etmeden kendi motoruma bindim ve kaskımı taktım. Kaskın camına konumu göndermişti Syenx. Nigel kaskın mikrofonun telsizinden bana sesleniyordu ve ben bunu daha yeni fark ediyorum. ‘’Ne var Nigel?’’ ‘’Alex burası aslanların bölgesi.’’ ‘’Ne?-’’ Daha konuşmaya fırsatım olmadan bir aslan beni ve motorumu devirmişti. Hatta motor düşüşün etkisiyle parçalanmıştı. Sera’ya bunun parasını ödetmeyi bilirdim. Nigel hemen yanıma geldi ve belindeki silahlardan birini bana verdi. ‘’Bazen Syenx’ın bizi öldürmeye çalışdığını düşünüyorum Alex.’’ ‘’Ben olmasam bir işi yok bunu yapmaz.’’ Aslanlar yaklaşık 5 taneydi. ‘’Alex bize bir iyilik yapıp ateşini veya rüzgarını kullanmayı dener misin acaba?’’ ‘’Keşke bir kerede dövüşsen Nigel.’’ Ama haklıydı aslanlar gittikçe artıyordu. Ateşi kullanarak aslanları Nigel ve benden uzaklaştırmaya başladım. ‘’Nigel motorumun durumuna bak ona göre senin motoruna birlikte bineceğiz.’’ ‘’Kısaca şunu söyleyeyim, motorun harabe olmuş.’’ ‘’Motora atla.’’ Nigel ilk kez dediğimi dinledi ve motoruna bindi. Bende aslanları iyice uzaklaştırdıktan sonra hemen Nigel’ın arkasına bindim. ‘’Nigel! Hızlı sür şu motoru.’’ ‘’Tamamdır.’’ Nigel iyice hızlandıktan sonra aslanlar artık bizi kovalamayı bırakmıştı. Birkaç dakika sonra da o köye varmıştık. İnsanlar bize dik dik bakıyordu. Şehirde gezerken bir kadın yanıma yaklaştı. ‘’Merhaba tatlım. Neye bakmıştın?’’ ‘’Biri hakkında bilgi arıyorum. Çok önemli biri.’’ ‘’Gel benimle’’ Kadını takip etmeye başladım. Nigel stres olduğumu her anladığında kolunu omuzuma koyup beni rahatlatmaya çalışıyordu. Kadın beni bir eve çıkarmıştı. ‘’Buraya otur tatlım daha rahat konuşalım. İçecek bir şey ister misin?’’ ‘’Teşekkürler ama gerek yok.’’ ‘’Peki. Genç adam sen bir şey ister misin?’’ Nigel benim bakışlarıma mahsur kalınca başını olumsuz anlamda salladı. ‘’Gerek yok teşekkürler.’’ ‘’Tamam beni burada bekleyin içeriden kendime bir kahve alacağım.’’ Kadın içeri gittiğinde duvarda asılı kanatlar olduğunu fark ettim. Bunlar annemin türündendi. Katliam gibiydi. Yaklaşık elli tane vardı. Saysaydım elliyi de geçerdi. Kadın içeri geldiğinde kanatları incelediğimi fark etti. ‘’Bunlar Adelina’nın türünden. Yani onun kanatlarını da almak isterdiler ama olmadı.’’ Sakin kalmam gerekirdi. Bu yüzden kadına bir şey demeden yerime oturdum. ‘’Evet adınız nedir bakalım gençler?’’ Kadın annem ve türüne düşman olmasaydı gözümde daha iyi biri olabilirdi belki de. ‘’Ben Alex. O da Nigel.’’ ‘’Eğer az önce konuşmamış olsaydı dilinin olmadığını düşünürdüm arkadaşının.’’ kadın bunu dedikten sonra o kadar yapmacık bir kahkaha atmıştı ki. ‘’Peki kaç yaşındasınız?’’ ‘’Ben 17 yaşıma gireceğim.’’ ‘’Ben 19 yaşındayım.’’ Nigel bilerek cevap vermişti. Bana inat olsun diye. ‘’Peki anlarsınız ya birbirinizi seviyor musunuz?’’ İşte sağ kolunuz bir erkekse ve sağ kolunuz en yakın arkadaşınızsa böyle yorumlar gelmesi normaldi. Herkes sizin sevgili olduğunuzu söylerdi. ‘’Hayır sadece arkadaşız sadece.’’ ‘’Tamam konumuza dönelim. Siz kim hakkında bilgi arıyorsunuz?’’ ‘’Aslında bu konu sizi baya şaşırtabilir. Ve hazır olun sinirlenebilirsiniz de.’’ ‘’Söyle bakalım Alex.’’ ‘’Annem hakkında bilgi arıyorum. Yani Adelina hakkında .’’ ‘’Kabul bu biraz sıra dışı. Ama sana yardım edebilirim sanırım.’’ Kadının beni buradan kovacağını düşünmüştüm açıkçası çünkü onun annem ve türünden nefret ettiğini düşünmüştüm. ‘’Alex sana şunu söyleyebilirim herkes annen ve türünden nefret eder. En azından buradakiler. Kabul bende en başta sevmiyordum ama onlar kadar değildi bu. Adelina her buraya geldiğinde tüfekler patlardı. Onu ve diğerlerini yok etmeye çalışıyordular. Ama annen bizi korumaya çalışıyordu. Sonra annen birden ortalıkta görülmemeye başladı. İnsanlar öldüğünü sanıp mutlu olmaya başladılar. Ama Adelina diğerlerini topladı amacı zarar vermek değildi bunu görebiliyordum. Fakat insanla Adelina’ya saldırdı. Adelina sadece insanlarla konuşmaya çalışıyordu. Ama onu dinleyen yoktu. Hatta Adelina’nın şöyle bir cümle kurduğunu hatırlıyorum. ‘Lütfen tek amacımız dost olmak, sizi koruyabiliriz. Sadece bu, size zarar gelmeyeceğine söz veriyorum.’ Ama Adelina’ya saldırmaya devam ettiler. En sonunda diğerleri de Adelina’yı korumak için kanatlarını gerdiler. Çünkü aralarında en genç oydu. Sonra Adelina diğerleri ile gitti. Ama aralarından bazıları ölmüştü. Adelina aslında gitmek istemiyordu. Ölüleri geride bırakmak istemiyordu. Ama insanlar o kadar kötüydü ki hem ölenlerin hem can çekişenlerin hem de canlı olanların kanatlarını söktüler ve evleri süslediler.’’ ‘’Peki, madem onlar gibi değildin neden bu kanatlar burada?’’ ‘’Burası annemin eviydi. Ben çok gençtim bunlar yaşanırken annemlerde zorla yaptırtmıştı ama şimdi o kadar pişmanım ki sana anlatamam. Belki onlardan birini bulup veririm diye saklıyorum. Ve aslında...’’ ‘’Ne aslında?’’ ‘’Aslında onları bulmak istememin sebebi eskiden onlardan biri olmam.’’ ‘’Ama neden kanatların yok?’’ ‘’Dedim ya söküyorlardı diye. Beni de çok küçükken onların elinden almışlar koparmışlar kanatlarımı. İzler silinmiş beni de normal insan gibi yetiştirmişler.’’ Bunu asla beklemezdim. Kadının bu türe karşı düşman olduğunu düşünmek bir hataydı. Ama o annemin türündendi. Onun hakkında merakım gittikçe artıyordu. ‘’Gel sana bir şey göstereceğim yani onların yuvasını.’’ Kadının bu sözleriyle gözlerim açılmıştı. Hızlıca kalktım ve kadını takip ettim. Birkaç dakika sonra derin bir çukurun yanına gelmiştik. ‘’ Burası ama hiç girmeyi denemedim.’’ Nigel bana bakmaya başladı. Bense önüme döndüm ve çukurdan aşağı atladım. Rüzgarla kendimi kurtarabilirdim. Çok uzun süren bir atlayışın sonunda yeri görmüştüm. Rüzgarla kendi hızımı yavaşlattım ve yere bastım. ‘’Normaldir. Adelina’nın kızı olunca.’’ Adam şaşkınlıkla bana baktı ve bana sarıldı. Bu da beni şaşırtmıştı. Benden uzaklaştıktan sonra anlamadığım bir dilde bir şeyler söyledi. Ve mağara aydınlanmaya başladı. ‘’Burası Adelina’nın sığındığı yerdi. Senin adın ne?’’ ‘’Tam adımı mı söylememi istersin yoksa en çok kullandığımı mı?’’ ‘’Hepsini söyle bana.’’ ‘’Alex Shiva Ella Delores.’’ ‘’Alex; insanlığın koruyucusu demektir. Shiva; kötülük yok edicisi demektir. Ella’nın anlamı ise çok değişir ama en çok peri kadar güzel anlamına gelir. Annen bu konuya çok özen gösterirdi. İsimlerden Shiva’yı biz istemiştik. Ella’yı ise anneannen. Alex’i de kendi seçmiş. ‘’ ‘’Annemin edebiyatı iyi olmalı.’’ ‘’Evet çok zekiydi. Bu arada ben Salalis. Ailenin ve senin başına neler geldiğini biliyorum, buradaki herkes biliyor.’’ ‘’O zaman Kara Lanet’in bana geçtiğini de biliyorsunuzdur.’’ Salalis şaşırmışa benziyordu. Bunu bilmiyordu sanırım. ‘’Bu hem çok güzel bir haber hem de çok kötü. Sana hem çok güç verecek hem de kötülüğü.’’ Kendim hakkında konuşmak istemiyordum bu yüzden konuyu tekrardan anneme getirdim. ‘’Anneme tam olarak ne olmuştu? Madem periydi nasıl cadı oldu?’’ ‘’Annenin o yumuşak kalbine insanlar basa basa taştan bir kalbe çevirdi. Yoksa o çok iyiydi. İlk cadıda o olmuştu. Ama o aslında bir periydi. Tabii insanlar onu bozmasaydı.’’ ‘’Anlıyorum.’’ Bir kadın uçarak yanımıza geldi. Çok güzeldi açık yeşil gözleri vardı. Yine anlamadığım dilde konuştular. Sonra kadın bana bakmaya başladı. ‘’Hoş geldin Shiva. Annen kadar güzelsin.’’ Kadın birden sarıldı. Galiba burada birden sarılmak bir gelenekti. ‘’Tanıştığıma memnun oldum. Peki ben nasıl yukarı çıkacağım? Çıkmam gerek yani.’’ ‘’Ben seni çıkarırım takma kafana.’’ ‘’Etrafı gezebilir miyim?’’ Salalis başını salladı ve etrafı gezmeye başladım. Etrafta gezinirken 6-7 yaşlarında bir kız bana bakıyordu. Yemyeşil gözleri ve kahverengi saçları vardı. Bana bakınca yanına yaklaşıp çöktüm. Ona elimi uzattığımda Evelziar’a kaçmıştı. ‘’Benden korkmana gerek yok. Adın ne senin?’’ ‘’Anais D’or. Senin adın nedir yabancı?’’ Bana yabancı demesi beni güldürmüştü ayağa kalktım ve küçük bir reverans verdim. ‘’Adım Alex Shiva Ella, kraliçem.’’ Bu sözlerim onu güldürmüştü. ‘’Bana Anais diye bilirsin Shiva.’’ ‘’ Peki Anais. Beni gezdirebilir misin acaba?’’ ‘’Tabii ki de sadece elimi tut.’’ Elini bana uzattı ve elini tuttum beni gezdirmeye başladı. Biraz daha gezdikten sonra yaşlı bir kadın Anais’e seslendi sonra kadın bana yaklaştı. ‘’Sen bana çok tanıdık geliyorsun.’’ ‘’Adelina’nın kızı o anne.’’ Salalis benim yerime cevap vermişti. ‘’Adın nedir diye sormama gerek yok galiba Shiva.’’ Kadın güldü ve sarılacağını anlayınca bu sefer odun gibi durmadım ve bende ona sarıldım. Sonra artık gitme zamanımın geldiğini anlayınca Anais’e doğru baktım ve onun yanına çöktüm. ‘’Kraliçe Anais’im , şimdi bu yabancı Shiva’nın buradan gitmesi gerekiyor. Ama söz veriyorum sonra tekrar geleceğim.’’ ‘’Tamam ama senden bir şey istiyorum Shiva,’’ Sonra elini boynuna attı ve ucunda siyah bir inci olan kolyeyi çıkardı. ‘’ Bu kolyeyi asla çıkarmayacaksın. Tamam mı?’’ ‘’Tabii ki de kraliçem,’’ kolyeyi aldım ve ona sarıldım. O benden ayrıldıktan sonra kolyeyi taktım. Salalis’e döndüm. O da beni anladı. ‘’İzin verirsen seni yukarı çıkarmak için belinden tutacağım.’’ ‘’Sorun yok Salalis.’’ Sonra Salalis bana yaklaştı ve beni belimden tutup uçmaya başladı. Kanatları çok güçlüydü. Hızla uçtu ve yuvanın başında beni bekleyen Nigel’ın yanına bıraktı. Nigel’ın tepkisi bana kahkaha attırtmıştı çünkü o kadar değişik bakıyordu ki. ‘’Neye gülüyorsun Alex.? Zaten meraktan aşağı atlayacaktım sayende.’’ ‘’Bakışların!’’ Kahkahalarımın arasından zar zor konuşuyordum. Salalis’de bana anlamamış gibi bakıyordu. ‘’Ya bir kere de senin diline düşmesem dünya yanacak galiba.’’ Biraz zaman geçtikten sonra Salalis yanıma geldi ve bana sarıldı. ‘’Ne olursa olsun beni arayabilirsin Shiva. Annen hakkında her şeyi sana anlatabilirim. Tabii sende hazır olursan.’’ ‘’Haber veririm Salalis. Ama şimdi gitme zamanım.’’ Ona el sallayarak yanından ayrıldım ve Nigel’ın motorunun arkasına bindim. Nigel hazırlandıktan sonra mağaraya geri gittik. Küvetten çıktıktan sonra üstümü değiştirdim ve yatağıma yattım. Zaten bir iki dakikaya uykuya daldım. ‘’Benim evim yok mu cadı?!’’ ‘’Evet yok çünkü bu mağara benim. ‘’ ‘’Başka eve giderim.’’ ‘’Ülkeden sınır dışı ederim seni.’’ Tepsi ve kepçeyi birden vurdu ve bu Nigel’ı yere vurmama sebep oldu. ‘’Seni uyardım Nigel.’’. Nigel’ın üstünden geçtim ve mutfağa gittim. Mutfaktan bile Nigel’ın sızlanmalarını duyuyordum. ‘’Nigel kes lütfen yordun beni yine sabah sabah.’’ ‘’Niye yere devirdin ki beni cadı?’’ ‘’Niye mi, sence?’’ ‘’Tamam ya of.’’ ‘’Çocukluk yapma Nigel daha bu gün sana vereceğim işler var.’’ Bu gün onu yormaya kararlıydım. Gece cebime attığım telefonumu aldım ve The Weekend’in 505 adlı şarkısını açtım. ‘’Ne yersin Nigel?’’ ‘’Sen mi yapacaksın? Zehirlenmeyelim bak. Ben daha çok gencim yani.’’ ‘’Ay çok komiksin Nigel ne kadar güldüm anlatamam (!) tabii ben yapacağım başka kim var? ‘’ ‘’Tamam ya. Neyse ben yumurta yerim işte.’’ Ona yumurta yaptım ve kendime de çok aç olmadığımdan gevreğin yanına bir meyve tabağı yaptım. Daha ben gevreğimden bir kaşık bile almadan Nigel yemeğini bitirmişti ve kaçmaya çalışıyordu. Ayaklandım ve önüne geçtim. ‘’Hop, Nigel Bey nereye böyle?’’ ‘’Bir yere değil Alex.’’ ‘’He tamam o zaman sana vereceğim işleri yapmaya başlayabilirsin Nigel.’’ ‘’Ne işi gözünü seveyim Alex ya?’’ ‘’Sen bana iş verince oluyor ama. Kalk önce git kurtları besle. Sonra git esnafa ve bütün evlere bir istekleri var mı diye sor çünkü onlar sayesinde bir gelirimiz var ve bunları not almayı unutma. Sonra kim ne istiyorsa onları al ve dağıt. Devamı da var ama sen önce bunları yap.’’ Nigel tam oflamaya başlayacaktı ki onu mağaradan dışarı çıkardım. Kendim içeri geçtim ve koltuğa oturup telefonda gezinmeye başladım. Yaklaşık 1 saat sonra Nigel aradı. Açtım ve yorulduğu sesinden anlaşılıyordu. ‘’Sana bir sürprizim var kapıya çık.’’ ben ne olduğunu anlamadan kapatmıştı. Ama dediğini yapıp kapıya çıktım. Yeni bir motorla karşımda duruyordu Nigel. Hem de en istediğim motorla. Yamaha R1... ‘’Şaka mı bu?’’ ‘’Hayır Alex. Bugün hazır özel bir günken bende sana bunu alayım dedim.’’ ‘’Özel bir gün mü?’’ ‘’Bunu da fark etmedim deme Alex 20 Ekim bugün.’’ ‘’Nasıl ya?-’’ Ben konuşamadan konfeti patladı ve halkımdan ‘’İyi ki doğdun.’’ sesleri gelemeye başladı. İlk kez doğum günüm kutlanıyordu ve bu çok güzel bir histi. ‘’Alex!’’ Beni biri çağırıyordu ve bu yukarıdandı. Yukarı baktım, Salalis ve diğerleri oradaydı, başımdan aşağı siyah gül yaprakları döküyorlardı sonra siyah olan yapraklar beyaza dönüştü. Ama beyaza dönüştükleri gibi kanla kaplandılar... |
0% |