@mir4yy_
|
Sabah uyandığımda okulun yoluna telefonun haritasından baktım. Okul benim gibi güçleri olanlar için açılmıştı. Saat on iki ve bir arası okula alım yapılıyordu. Daha çok vardı ama yemek yemem ve motoru yıkamam uzun sürecekti. Yemeğimi dışarıda yesem ne olurdu? Mis gibi olurdu bence. Hem yarım saat Nigel’a hesap vermek zorunda kalmazdım. Uzun bir duş alıp hazırlanmaya başladım. Duş iyi gelmişti ama üşümemi sağlamıştı. Üzerime siyah kolsuz bir bluz, cenazede giydiğim orta boy pelerini ve altına da her zamanki gibi bol bir pantolon giydim. Ayakkabı olarak da siyah, bileğime kadar gelen bot giymiştim. Aşağıya inip kaskımı taktım ve motora bindim. Sırt çantama anahtarımı ve telefonumu attım ve garajdan çıktım. Benzin istasyonuna gitmem gerekiyordu. Orada motoru da yıkayacaktım. Benzin istasyonuna en sonunda varmıştım. Kaskımı çıkartmadan istasyonun marketine girip iki tane kurulamak için bez ve suyu açmak için jeton aldım. ‘’Selam Alex.’’ ‘’Seni buralarda görmek zor Sera.’’ ‘’Yürüyordum seni gördüm. Bu kadar basit. Motoru mu yıkayacaksın?’’ Yok ya ne münasebet ben kendimi yıkayacağım.(!) Tabii ki de ona bunu demedim ve başımı sallamakla yetindim. ‘’Peki ben gidiyorum. Sen ne zaman okula başlayacaksın?’’ ‘’Bugün. On iki de yazılmaya gideceğim.’’ Sera başını salladı ve gitti. Bende motoru yıkamaya başladım. Motoru yıkamak zevkliydi ama yorucuydu. Motoru yıkadıktan son sonra yemek yemeye büfe gibi bir yere gittim. Cidden acıkmıştım. Telefonumu kaskıma bağladıktan sonra çantama geri attım. Biri aramaya başlamıştı. Telefonu açtım. ‘’Nerdesin?’’ ‘’Yemek yemeye gidiyorum sonra biraz gezip okula kaydolacağım.’’ ‘’He tamam iyi.’’ ‘’Ben senden kaçıyorum sen beni arıyorsun Nigel.’’ ‘’Benden mi kaçıyorsun?’’ ‘’Hadi kapattım bay bay.’’ Telefonu suratına kapattıktan sonra gülmüştüm çünkü surat ifadesini tahmin edebiliyordum. Büfeye gidip bir sandviç yedim ve kalktım. Aslında tam olarak doymamıştım ama daha fazla yiyemezdim de. Biraz gezdim ve saat on bir buçuk olduktan sonra okulun yoluna girdim. Okulun bahçesine girdim ve etrafta bir sürü insan vardı. Yarısı da baba parası yedikleri belli olan insanlardı. Gerçi insan demek doğru olursa. Park etmek için park alanına girdim ve arkama doğru baktım çünkü arkadaki kaldırıma çıkmak istemiyordum biraz ileri almak için gaza bastığım sırada bir ses duydum ve bu sesin kaynağı düşmemi sağlıyordu. Sinirle kaskımı çıkartıp karşımdaki çocuğa bakmaya başladım. ‘’Ne yaptığını sanıyorsun sen? Sayende düşüyordum!’’ ‘’Senin yüzünden eziliyordum farkında mısın?’’ Tanrım sen bana sabrı ver yoksa ben bu çocuğu öldürürüm. ‘’Önüne baksan sence ezilir misin ha?’’ ‘’Sen bir önüne baksan kimseyi ezmezsin mesela.’’ ‘’Park ederken arkama bakmam gerek çünkü hatırlatırım motorun arka sensörleri yok. Yavaş gelen motora çarpmak da senin hatan.’’ Motordan indim ve kaskımı çıkartıp koluma taktım çünkü bu gün kaskımı çalarlarsa çıldırırdım. Motoru kilitledim ve okulun içine doğru yürüdüm. O çocuktan ne kadar uzak o kadar iyi. Müdirenin odasını buldum ve kapıyı çalıp içeri girdim. ‘’Merhaba efendim ben yeni kayıt yaptırmaya geldim de.’’ ‘’Geç otur bakalım. Adın nedir?’’ ‘’Alex Shiva Ella Delores.’’ ‘’Kimliğini verebilir misin tatlım?’’ Sırt çantamdan kimliğimi çıkarıp kadına verdim ve bilgisayara bir şeyler yazıp bana kimliğimi geri verdi. ‘’Güçlerin nedir?’’ ‘’Ateş, Rüzgar, Kara Lanet ve bilmediğim bir güç olduğunu söylüyorlar ama daha test yaptırmadım.’’ ‘’Burada yapabiliriz. Merak etme kolay bir şey.’’ Korkmuyordum ki kendi kafasından uyduruyordu. ‘’Tamam. Hangi şubedeyim?’’ ‘’11-A şimdi çıkabilirsin.’’ Kovmuş muydu beni o? Cidden kovmuştu. Koridorları gezerek 11-A’yı aradım. 11-A’yı bulduktan sonra sınıfın kapısını çaldım. ‘’Merhaba hocam bir gelebilir misiniz?’’ ‘’Hemen geliyorum! Arkadaşlar sessizce bekleyin!’’ Yanıma gelen öğretmen çok zarif bir hanımefendiydi. ‘’Evet beni neden çağırdın?’’ ‘’Ben yeni öğrenciyim de. Müdirenin işi vardı bana sadece hangi sınıfta olduğumu söyledi.’’ ‘’Ah tamam. Müdire Hanım beni aradı. Gel bakalım.’’ Elini sırtıma koydu ve bende onun yönlendirmesi ile sınıfa girdim. Herkes deliymişim gibi bana bakıyordu. ‘’Evet arkadaşlar. Bu Alex, Yeni sınıf arkadaşınız. Kendini tanıtır mısın tatlım?’’ ‘’Tamam. Ben Alex Shiva Ella Delores. Güçlerim ateş, rüzgar, kara lanet ve bilmediğim bir güç daha. Köpekgilleri yönetiyorum. 17 yaşındayım. Adelina’nın kızıyım. Yakında yılanların da yöneticisi olacağım. Doğum günüm 20 Ekim. Bu kadar.’’ ‘’Boş bir yere geçebilirsin.’’ Çoğu kişi bana yer açmıştı bende en arkada oturan çocuğun yanına oturdum. Ders edebiyattı. Hiç alakam olmayan bir dersti. ‘’Alex!’’ ‘’Evet hocam.’’ Edebiyat sorusu sorma sakın bana yemin ederim kaçarım. ‘’Sen kulüp seçtin?’’ Başımı olumsuz anlamda salladım ve bana uzattığı kağıdı aldım. ‘’Kulüpleri yanına evet yada hayır yazarak işaretle. Adını da yazmayı unutma. Son iki ders kulüp derslerine ayrılır. Yani bir daha ki ders hangi kulüp dersin varsa ona gideceksin.’’ ‘’Peki.’’ Kağıdı aldım ve bakmaya, işaretlemeye başladım. Dövüş Kulübü: Evet Şimdi bu kulüplerden bazılarının benimle alakasız olduğunu düşünebilirsiniz. Ama eğlenmek benimde hakkım sonuçta. Kağıdı öğretmene geri verdim ve zil çalınca bahçeye çıkıp bir bankta oturdum. Okulda ki insanlar bana tip tip baktıkça içimden onları duvardan duvara vurmak geliyordu. ‘’Selam.’’ Bir kız yanıma gelmişti. ‘’Selam.’’ ‘’Bu gün yanına oturduğun çocuğun adını biliyor musun?’’ ‘’Hayır ama sakın aşk muhabbetine girme.’’ ‘’Yok onu demeyecektim. Normalde kimseye yer vermez. Ama sana verdi. Sınıfın en büyüğü senden de bir yaş büyük. Ve soyadı Delores. Seninde soyadın Delores. Ya-‘’ ‘’Kaçtım ben!’’ Yeni bir Delores vardı. Sınıfa girdim ve sırama oturdum o da orada hala oturuyor, bir şeyler çiziyordu. ‘’Selam. Hiç konuşkan değilsin.’’ ‘’Selam. Hiç konuşmayı denemedin.’’ ‘’Adın nedir? Benimkini biliyorsun.’’ Biraz afallamış gibiydi. ‘’Adım Iron.’’ Hadi ama! ‘’Yalan söylemesen mi acaba?’’ Bildiğimi anlamıştı. Orta sıraydı bu yüzden rahatça koşup kaçmıştı. Tabii ki peşinden koşmaya başlamıştım. Okulun bütün koridorlarında onu arıyordum ama yoktu. En son yangın merdiveninden yukarı çıktım. Hayda… Bu gün bana çarpan çocuk ve arkadaşları karşımdaydı. ‘’O nereye böyle Alex hanım!’’ ‘’Bir sen eksiktin ya!’’ Bu çocuktan uzak durmaya çalışsam da bu çocuk beni buluyordu. Arkadaşlarının ellerinde sopalar vardı ve sayıca fazlalardı. Bu yüzden yangın merdiveninden aşağı geri koşarak indim. Hatta bazı basamakları atlayarak geçtim. Ama çocuklarda hızlıydı. Okulu tamamen bilmediğimden hangi katta olduğumu bile anlayamıyordum. Sonra bir kapıdan geçtim ve koşmaya devam ettim. Ve arkamda olup olmadıklarına bakarken bir şeye çarptım. Duvarın burada ne işi var ya. ‘’Ah kafam.’’ Kafamı da vurmuştum, çok güzel. Acaba beni yakaladıklarında ne yapmayı planlıyordum? ‘’Kapana kısıldın Alex.’’ ‘’Bir git ne olur ya. Hayatımda ilk kez birinden kaçıyorum onda da kafamı vurdum zaten.’’ Çok zeki olduğumdandır. ‘’Seni uyardım. Beni dinlemedin. Eğe-‘’ ‘’Bir dakika. Biz neden bu kadar klişe bir anın içindeyiz şuan ha?’’ Artık saldırı zamanıydı. Rüzgarla onları havaya kaldırdım ve altlarından geçtim. Onları yere düşürdükten sonra güç geliştirme sınıfına kaçtım. Zaten dersimde oydu dersiydi. ‘’Biraz geç kaldım hocam kusura bakmayın.’’ ‘’Nedenini öğrenebilir miyim Alex?’’ ‘’Birkaç çocuktan kaçıyordum.’’ ‘’Birkaç?’’ ‘’On beş-on altı.’’ ‘’Kimdiler?’’ Sinirlenmişti. ‘’Başlarında Ethan diye bir çocuk vardı. Yani yaka kartında öyle yazıyordu.’’ Yanındaki kişiye bir şeyler dedi sonra yanındaki kişi gitti. ‘’Ben ilgileniyorum geç otur.’’ Ben otururken o konuşmaya devam etti. ‘’Şimdi aranızda güçlerini bilmeyen biri var mı?’’ Elimi kaldırdım ve öğretmende eliyle gelmemi işaret etti. Yanına gidip gösterdiği tabureye oturdum. ‘’Sadece nasıl güç testi yapılır onu anlatacağım. Yoksa bu eğitim gerektiren bir şey.’’ Koluma bir şırınga taktı. Şırınganın uzunda, şırıngaya bağlı olan yedi kablo vardı. ‘’Bu kablolar güçteki her özelliğin miktarını belirtir.’’ Akıllı tahtaya bilgisayar görüntüsü aktardı ve kabloları bilgisayara taktı. ‘’Burada biraz kan çekmemiz gerekiyor. Bunun için kabloları çalıştırıyoruz. Kablolar yeterli kan çektiğinde güçleri göstermeye başlıyor. Bu kablolar yedi özelliği ayırıyor. Yakıcı, dondurucu, ısıtıcı, soğutucu, karartıcı, uçurucu ve eritici. Sonrada bu özelliklerin miktarına kadar söylüyor. Şimdi kabloları çalıştırıyorum. Kablolar kanı çekiyor gördüğünüz gibi. Bakın veriler yükselmeye başladı. Hatta bir gücü seçti. Şimdi bakın tam burada yazıyor Alex’in güçleri. Ateş, rüzgar, kara lanet ve buz.’’ Buz mu? Her şeyi göstererek yapmıştı. Yanlışlık yoktu. ‘’Hangisini bilmiyordun Alex?’’ ‘’Buz.’’ ‘’Peki hangilerini geliştirmek istersin?’’ ‘’Hepsi, çünkü sadece iki sene oldu ve pek kontrol edemiyorum. Yoksa eskiden hapis ve yetimhanedeydim.’’ ‘’Anlıyorum. Tamam şuradaki alana geç sana neler yapabileceğini öğretelim ve daha kontrollü kullanmanı sağlayalım.’’ Gösterdiği alan her güce özel olarak kendini hazırlayan bir alandı. Bundan kaldığım hapishanede de vardı. ‘’Karşındaki engelleri önce havaya kaldırmanı ve sonra da rüzgarı ateşe dönüştürmeni istiyorum.’’ Öğretmen yanıma gelmişti. ‘’Ama yapmayı bilmiyorum.’’ ‘’Bende sana bunu öğreteceğim zaten.’’ Yanıma iyice geldi ve kollarımı nasıl hareket ettireceğimi hatta ayaklarımı nereye koyacağımı göstermişti. ‘’Önce hamleyi yaparken kendini hayal et. Sonra da sadece hamleye odaklan’’ Odadan çıktı ve camın arkasından beni izlemeye başladı. Ellerimi öğretmenin gösterdiği gibi kullanarak rüzgarla engelleri yukarı kaldırdım. Ama nasıl rüzgarı ateşe dönüştürecektim? Rüzgarı ateşe dönüştürmeye çalışırken hep yere düşüyordu. Yaklaşık yirminci denememden sonra aklıma bir fikir geldi. Tek elimle engelleri havaya kaldıracaktım sonrada ateşle rüzgarı karıştıracaktım. Sonrada rüzgarı tamamen kesip diğer elimle de ateşi güçlendirecektim. Engeller geri kalktığında tek elimle rüzgarı kullanarak hepsini havaya kaldırdım. Sonra diğer elimle ateşi verdim ve rüzgarı kesip, rüzgarı kullandığım elimle de ateş verdim. Engeller gitmişti. Öğretmen coşkuyla içeri girdi. ‘’Aferin Alex! Benim istediğimden daha iyi oldu.‘’ ‘’Teşekkürler.’’ ‘’Sırada kim denemek ister?’’ Tanıdık bir ses konuşunca şaşırmıştım. ‘’Gel Sera.’’ Aynı okulda mıydık? Sera beni görünce bana yaklaştı. ‘’İyi iş çıkardın Alex.’’ Aslında Sera’yı pek izlemek istemiyordum zaten çok yorulmuştum. Bu yüzden sınıftaki sıralardan birine oturdum ve telefonuma mesaj gelmiş mi diye kontrol ettim. Nigel’dandı. Niggil: Okul işini hallettin mi? En sonunda Nigel’ı öldürecektim ama ne zamandı bilmiyorum. Zil çaldığı zaman çantamı alıp dışarı çıktım. Son bir ders kalmıştı. Ona da girdikten sonra sıkıntı kalmayacaktı. Bahçede telefonumda gezinirken birden Sera beni aradı. ‘’Çabuk gel Alex!’’ ‘’Ne oldu?!’’ ‘’Gel dedim, hadi!’’ Telefonu suratıma kapatmıştı. Öyle bir olay oluyordu ki Sera’nın sakin kalamayacağı derecedeydi… |
0% |