@mir4yy_
|
Hemen koşup okulun içinde Sera’yı aramaya başladım. Herkese soruyordum ama cevap alamıyordum. Sera’yı aradım. İkinci çalışta açtı. ‘’Nerdesin nerde?! Kaç dakikadır arıyorum!’’ ‘’Depodayım çabuk gel!’’ Sesi ağlamaklıydı. Depoya koştum ve içeri girdim. ‘’Sera!’’ ‘’Arka tarafa gel!’’ Arka depoya koştum ve Sera’nın yere çöktüğünü gördüm. ‘’Ne oldu?!’’ Sera başını kaldırdığına fark ettiğim bir şey vardı bu Sera değildi. ‘’Hoş geldin. Ölümüne.’’ ‘’Orinth!’’ Orinth, Japon Dövüş Sanatları’nı okumuştu ve elindeki iki katana ile bana saldırıyordu. ‘’Sana zarar veremem!’’ ‘’Ama ben sana veririm Alex!’’Gözü dönmüştü hatta çıldırmıştı. Birinin yanıma gelmesi gereki-yordu. Ona zarar vermek istemiyordum. Bileğimdeki saatten Nigel’ı aradım. Nigel açtığı anda saati sessize aldım. ‘’Orinth neden bana saldırıyorsun?! Ne yaptım?’’ ‘’Jason! Onu öldürdün!’’ ‘’Ailemi öldürdü o! Sen şimdi sırf bu yüzden bu okul deposunda beni mi öldüreceksin?!’’ Başı-nı sallayıp bana saldırmaya devam etti. Umarım Nigel vermek istediğim mesajı anlamıştı. Yoksa ben burada ölüp gidecektim. ‘’Karşılık ver bana Alex!’’ ‘’Hayır bunu yapmam! Sana zarar vermem!’’ Hala bana saldırıyordu. ‘’Yapma Orinth hem Jason senin neyindi ki bana zarar vermeye çalışıyorsun?’’ ‘’Sevdiğim kişiydi o!’’ Nigel’ın evi ve burası çok yakındı eğer anladıysa gelirdi. Orinth beni yere düşürdüğü an karnına bir tekme attım ve geri düşmesini sağladım. Yere düştüğü zaman kalk-tım ama bir acıyla karşılaştım. Acıyan yere elimi koyduğumda kanadığını fark ettim. Derin bir kesik vardı. Kapı birden açıldığında umutla kapıya baktım. Ama bu nasıl bir iş ya… Ethan ve ekibi gelmişti. ‘’Ya Orinth ben bunlar yüzünden Jason’u öldürdüm lütfen şunları da öldürür müsün?’’ ‘’Yalan söyleme!’’ ‘’Ya şu kızı bir salın ya!’’ Şükür diye bağırıp yeri öpmek istiyorum şu anda! Nigel, Sera ve Chris gelmişti. ‘’Sonuna kadar haklısın Chris ! Beni bir salın ya!’’ ‘’A-…‘’ Orinth şaşkınlığından durmuştu. ‘’Evet canım lerin geldi. Şimdi Orinth, şunu bilmeni istiyorum. Eğer Alex’e zarar verirsen ikimizde seni asla affetmeyiz. O yüzden bırak onları. Gel bizim yanımıza.’’ Nigel’ın bu sözleri Orinth’i daha da sinirlendirmiş gibiydi. ‘’Asıl ben sizi onu koruyorsunuz diye affetmeyeceğim. Sizin kardeşiniz bendim!’’ Bu şekilde onlara da saldırmaya başlamıştı. Neyse Chiris askerden yeni gelmişti. İyi dövüşür o. ‘’Farkındaysanız on yediye dört kişiyiz ya birilerini getirdiniz mi?’’ ‘’Sürpriz!’’ Kapının başından gelen bir sesle kapıya döndüm. ‘’!’’ ‘’David Abim!’’ Chiris ile aynı anda onunla konuşmaya çalışınca o biraz şaşırmıştı. ‘’Ha birde yanımda bir kişi ve küçük bir çeteyi getirdim! Athen!’’ Diğer im? Çetede lerim ile birlikte gelmişti. Yaram iyice kötüleşmişti ve hala kan akıyordu. Çok kanamam vardı. Athen im hemen yanıma gelip benim yerime Orinth ile dövüşmeye başladı. ‘’David Abim! Alex’i al. Kanaması var, çok kan kaybediyor.‘’David Abim yanıma geldi ve beni kucağına alıp arabaya uçar adımlarla koştu. Arabanın ön koltuğuna beni oturttuktan sonra kendisi de şoför koltuğuna geçti. Sürmeye başladığında tanıdığım bir yola girdi. Motorum…’’Ne oldu Alex? Etrafa herkes canavarmış gibi bakıyorsun.’’ ‘’Motorum okulda kaldı. Kaskım okulda kaldı. Çantam okulda kaldı!’’ ‘’Çantan ve kaskın burada. Motorunu da Athen getirecek. Merak etme yani.’’ İçim bir ferahlamıştı ki size anlatamam yani… ‘’Nereye gidiyoruz?’’ Sonra birden benim ülkeme giden yola girdi. ‘’Ülkendeki bir yere.’’ Yanmış evin yoluna girdiğinde şaşkınlığımdan ölüyordum.(!) Yanmış evin önüne geldiğimizde çok şaşıracağım bir şey oldu. Yanmış evin yanmış olan kısımları iyileştirilmiş, yepyeni yapılmıştı. ‘’Ama burası yanmıştı…’’ ‘’Evet yanmıştı. Ama sana bir sürpriz yapacaktık. Normalde Nigel seni okuldan alacaktı buraya getirecekti. Bizde burada olacaktık. Ama Orinth ve diğerleri sana savaş çıkarınca böyle oldu.’’ ‘’Çok teşekkür ederim!’’ Birden ona sarıldığımda yanında ne kadar küçük kaldığımı fark ettim. O hem yapılıydı hem de uzundu. Yani 1.90 falandı ve ben 1.80’dim. Bana göre uzundu. ‘’Bir şey değil. Gel içeri bak. Olabildiğimce o zamanki mobilyalarımızı hatırlamaya çalıştım.’’ İçeri girdiğimizde beyaz duvarların altında açık kahverengi kısımlar vardı. Koltuklar yine beyazdı. Bir sürü tablo vardı duvarlarda. Çok uyumlu gözüküyorlardı. Bir şömine vardı hatta. Yukarı çıktım. Odaları gezmeden sadece koridora baktım. Sonra annemin odasına gidip baktım orası da çok güzeldi diğer odalarda. ‘’Benim odam neresi?’’ Beni bir odaya götürdü. Siyah ve beyaz vardı. Çok güzel gözüküyordu. ‘’Burada bundan sonra bizimle kalır mısın?’’ Sorusuyla ona döndüm. ‘’Evet. Sonuçta bu ülkenin bir kraliçeye ihtiyacı var.’’ ‘’Yaranı unuttum! Hemen gel bakalım. Yatağa yat bende ilk yardım çantasını getireyim.’’ İlk yardım çantasını getirmeye gittiğinde yatağa uzandım ve karnımı açtım. Yarayı daha görme-miştim ama vurulduğum yere denk gelmişti. im içeri ilk yardım çantasıyla geldi ve önce yarayı temizledi sonra da yaraya pansuman yaptı. ‘’Çok derin bir kesik Alex bu. Bir doktor çağıracağım.’’ Telefonunu alıp birini aradı. ‘’Alo Athen gelirken bir doktor bu çabuk. Alex’in kanaması biraz durmuş ama tekrar başlar. Bunu ben dikemem…Tamam ama çabuk ol… Tamam bekliyorum… Görüşürüz. ‘’ ‘’Geliyorlar mı?’’ ‘’Evet yoldalar. Uykun var mı?’’ Başımı salladım. İçeri gitti ve bir yastık aldı. Başımın altına yastığı yerleştirdikten sonra saçlarımı düzeltti. ‘’Biraz uyu, geldikleri zaman seni uyandırırım.’’ Başımı sallayıp gözlerimi kapattım. Saçlarımda bir el hissettiğimde gözlerimi açtım. im saçlarımla oynuyordu. ‘’Rahatsız mı ettim?’’ Bana çok komik bakıyordu. ‘’Çok komiksin.’’ Hala bana anormal anormal bakıyordu. ‘’Neden?’’ ‘’Komik bakıyorsun! Ama sıkıntı yok, rahatsız olmadım .’’ Gülümsedi ve gözlerimi kapattım. İçim artık çok daha rahattı ve kabussuz bir uykuyla uyudum. * * * ‘’Alex, Alex…’’ ‘’ALEX!’’ Sera’nın sesini duyunca alarm çalmış da sabahın köründe uyanmış gibi oldum. ‘’Bağırmasan olmuyor muydu ya?’’ ‘’Olmuyordu tabii. Kaç saat oldu.’’ ‘’Kaç saat oldu?’’ Onunla oynamak zevkliydi. ‘’Ne bileyim ben?!’’ Tepkisi odadaki herkesi gülümsetmişti. ‘’Doktor geldi Alex.’’ David Abim bana karşı çok ilgiliydi. Ve aslında çok hoşuma gidiyordu. Doktor içeri girdi. Aşırı yaşlıydı ve bakışları ‘’BEN DOKTORUM!’’ diye bağırıyordu. ‘’Merhaba Alex. Yaran nerde?’’ ‘’Karnımda.’’ Bana yaklaştı ve acıtacak bir şekilde yarayı incelemeye koyuldu. ‘’Ay! Çok fena acıyor.’’ ‘’Bana ne yaralanmasaydın.’’ Sera’nın dedesi falan mıydı bu adam? Cidden soruyorum. ‘’Sera bu doktor amca senin deden falan mı?’’ ‘’Yok tanımıyorum. Ama bende bana benzettim.’’ Yarayı temizleyip dikti. Benim isyanlarım sonucunda yaranın olduğu kısmı uyuşturmuştu. Doktor gittikten sonra Sera bana zorla yemek yedirmeye çalışıyordu. ‘’Sera bir git! Midem almıyor. Yemin ederim üzerine kusarım! Hem ne çorbası bu?’’ ‘’Bende bilmiyorum ki.‘’ ‘’E ne diye bana yediriyorsun?’’ Sabır, cidden sabır. Yarın okul yoktu çünkü cumartesiydi. Sa-dece yatmayı planlıyordum. Belki biraz kitap okurdum. ‘’Athen ver şunu!’’ Odama birden giren lerime anlamsız anlamsız bakıyordum. ‘’Cidden benim uyumama izin yok mu şu dünyada?’’ ‘’David Abim bu çocuk çorbayı içmiyor.’’ ‘’Niye?’’ ‘’Tadı kötüymüş.’’ ‘’Tabi kötü olur David onu şu dolaplarda bul-‘’ David Abim, Athen Abimin ağzını kapatmıştı ama anlamıştım. ‘’Şaka diyin lütfen. Şaka değil mi şaka. Ne olur şaka olsun.’’ Athen Abim başını olumsuz anlamda salladığında gözlerim dehşetle açıldı. ‘’Yalvarırım çıkın şu odadan da uyuyayım ya.’’ Odamdan çıktıkları zaman Sera yanımda kalmıştı. ‘’Alex sana bir şey söyleyeceğim.’’ ‘’Evet Sera.’’ ‘’Özür dilerim. Yani sana o kadar şey yaptım ki. Artık kötü hissettiriyor. Her zaman senin aileni yok ettiğini söyleyerek seni yok etmeye çalıştım. Ama şimdi anlıyorum ki birine ruhsal hatta duygusal hasar vermek affedilmeyecek bir kötülük. Bu yüzden özür dilerim.’’ ‘’Bende senden özür dilerim.’’ ‘’Neden?’’ ‘’Odanı ve kıyafetlerini pembeye boyadığım için.’’ Evet bunu yapmıştım. Ama Sera’nın annesi de bu işte benimleydi. Bana ufak bir yardım etmişti. ‘’Ne?!’’ Başımı salladım ve Sera koşarak evden çıktı. Rahatça uyuyabilirdim. Sonuçta Sera’ya gerçekleri söyleyerek vicdanımı rahatlatmıştım. ‘’Alex!’’ Sera giderdi ama lerim gitmezdi. ‘’Ne?’’ ‘’Şey bizim birkaç arkadaşlarımız gelecekte…’’ ‘’Bana dokunanı hatta odama yaklaşanı gebertirim.’’ im başını sallayıp kapıyı açık bırakarak çıktı. Şimdiden başladıysa gelecekte ne yapacaktım acaba. Rahatça uyumaya çalıştım. * * * David Delores… Bu gün Alex için fazlasıyla endişelenmiştim. Ama o iyi olmuştu en sonunda. Birazdan arkadaşlarımız gelecekti. Onları çağırmıştık ve gelmek üzerelerdi. Film izlemeyi planlıyorduk. Toplam beş kişilerdi. Myron, Jack, Simon, Dragon ve Edward. Umarım Alex’in rahatsız olacağı bir şey olmaz çünkü cidden uykuya ihtiyacı vardı. Kapı çaldığında ayağa kalktım ve kapıyı açtım. Gelenler bizim beşliydi. Tokalaştık ve içeri geçirdim onları. ‘’Sizin ev biraz daha orman olsaydı kurtlar bizi yiyecekti. Zaten birkaç kurt gördük yolda.’’ ‘’Edward bu çok normal. Çünkü burası David Abim ve Athen’in kardeşinin ülkesi ve kardeşi kurt kraliçe.’’ Myron’ın bu açıklamasını duyunca Edward’ın gözleri açıldı. ‘’N-Nasıl ya?’’ ‘’Evet Edward. Kardeşim bir kurt.’’ ‘’David, tuvalet nerede?’’Myron’a tuvaletin yerini anlattım ve o da üst kata çıktı. Alex Shiva Ella Delores… Uyku tutmamıştı ve bu yüzden artık uyumaya çalışmaktan sıkılıp telefonumu elime aldım. Odanın kapısı birden açılınca kapıya döndüm ve sinirle baktım. Oda zifiri karanlıktı bu yüzden etrafı göremiyordum. Ama karşımdaki kişinin gözlerimi gördüğünden emindim çünkü ejder gözleri karanlıkta parlardı. Yandaki şifonyerden oda kumandasını alıp ışığı yaktım. Çocuk bana tip tip bakıyordu. Korktuğu belliydi. ‘’Hayırdır ne işin var odamda?’’ ‘’Ş-Şey ben tuvaleti arıyordum.’’ ‘’Korkudan altına yapacaksın zaten yakında burası da tuvalet olacak. Tuvalet karşı kapının arkasında.’’ Ayağa kalktım ve çocuğun omuzlarından tutup tuvalet kapısına doğru çevirdim ve o tarafa doğru onu ittim. O tuvalete girince bende aşağı indim. ‘’Aferin lerim kimse ses yapmadı ama odama girdi.’’ lerim birden bana döndü. ‘’Kim girdi kız odana?’’ Athen im yakında pembe oje sürse şaşırmayacaktım. Oje demişken uzun süredir oje sürmüyordum. Karşıdaki çekmecede ojem olması gerekiyordu oraya doğru ilerleyip yanındaki koltuğa oturdum. ‘’Adını bilmiyorum ama odamı az daha pisletiyordu. Gözlerimi görünce korktu tabii.’’ ‘’Myron … Ona tuvaletin yerini anlatmıştım ama yanlış anlamış galiba.’’ Myron ha? Bir dizimi karnıma doğru çektim ve sol elime kahve oje sürmeye başladım. ‘’Eee siz lerimi tanıyorsunuz. Büyük bir ihtimal beni de tanıyorsunuzdur. Ama en sizi tanımıyorum. Hadi tanışalım. Zaten bir gram uyku kalmadı.’’ Sarışın bir çocuk hemen söze atıldı. ‘’Ben Jack. Gücüm sarmaşık-‘’ Başka bir çocuk söze atladı. Bu çocuk siyahi ve kıvırcıktı. Tatlı gözüküyordu. ‘’Sen şimdi yarım saat susmazsın. Ben Simon. Gücüm fırtına.’’ O sustuktan sonra hafif kaslı ve yine kıvırcık bir çocuk konuşmaya başladı. ‘’Ben de Dragon. Gücüm her şeyi yavaşlatabilir veya hızlandırabilir. Ha birde Alex bende bir ejderim.’’ Sonra içeri Myron girdi. Bu çocuk kahverengi saçlıydı. Saçları omzuna kadar geliyordu ve teni saçının aksine bembeyazdı. ‘’Senin adını kendim öğrendim Myron. Gücün nedir?’’ ‘’Ha? Pardon bir an dalmışım. Gücüm bir insanın kanına temas ettiğimde onun gücünü beş dakikalığına da olsa onun gücünü kopyalamamı sağlıyor.’’ Gücü hoşuma gitmişti. ‘’Eee ne yapmayı planlıyorsunuz.’’ ‘’Film izleyeceğiz.’’ Athen hızlı cevap veriyordu. ‘’Tamam. Hangi film?’’ ‘’Onu seçmedik işte.’’ ‘’Marvel veya DC izleyelim.’’ Bu fikrim salondaki herkesin hoşuna gitmiş gibiydi. David Abim televizyondan bir film açtı. Galiba bir korku filmiydi. Marvel veya DC değildi. ‘’Boş verin Marvel’ı DC’yi korku filmi izleyelim.’’ ‘’Ama önce yalvarırım bir şeyler yiyelim.’’ ‘’Bende bir arkadaşımı çağırayım.’’ Herkes bir şeyler yapıyordu ama ben sağ elime oje sürmekle yetiniyordum. ‘’Alex.’’ Kafamı kaldırdım ve karşımda Myron’ı gördüm. ‘’Evet?’’ ‘’Özür dilerim birden odana girdim.’’ ‘’Sorun yok.’’ Var sorun. İçim ayrı dışım ayrı konuşuyordu. Ama aklımda başka deli sorular vardı. Mesela… Acaba Dragon kimi çağıracaktı? Mutfaktan birden bir patırtı sesi gelince kafamı kaldırdım. Bir şey oluyordu ve bu tabak kırılması değildi…
|
0% |